KÜTÜPHANE
İMAN YOLU
İÇİNDEKİLER
SUNUŞ
YAZARIN NOTU
İMAN AÇIKLAMASI
1. “İnanıyorum”
2. “Tek Tanrı’ya”
II. BÖLÜM: BABA OLAN TANRI
3. “Göğün ve yerin yaratanı”
4. “Her şeye gücü yeten Baba”
III. BÖLÜM: OĞUL TANRI
5. “Ve O’nun biricik Oğlu Rabbimiz”
6. “Mesih İsa’ya”
7. “Kutsal Ruh’tan vücut buldu ve bakire Meryem’den doğdu”
8. “Pontiyus Pilatus zamanında acı çekerek”
9. “çarmıha gerildi, öldü ve gömüldü, ölüler diyarına indi”
10. “üçüncü gün ölüler arasından dirildi”
11. “Göğe çıktı”
12. “her şeye gücü yeten Baba Tanrı’nın sağında oturdu”
13. “Oradan dirileri ve ölüleri yargılamak için tekrar gelecektir”
IV. BÖLÜM: KUTSAL RUH TANRI
14. “Kutsal Ruh’a”
15. “Kutsal Evrensel Kilise’ye”
16. “Kutsalların birliğine”
17. “Günahların affına”
18. “Ölülerin dirilişine ve sonsuz yaşama inanıyorum. Amin
İLAVE BÖLÜM: “Mesih’le Birleşme”
İZNİK İNANÇ AÇIKLAMASI
ATANASIAN İNAÇ AÇIKLAMASI
SUNUŞ
Biri bize “Neye inanıyorsunuz?” sorusunu sorduğu zaman bu kimseye verdiğimiz cevap aslında bizim kendi İman Açıklamamız olur. Bu durumda “İman Açıklamasına Gerek Yok” diyemeyiz. Çünkü yaşadığımız süre boyunca pek çok defa imanımızı başkalarına açıklarız. Yani bir şekilde İman Açıklaması kullanırız. Kilisenin kendi tecrübeleriyle oluşmuş, Elçisel İman [veya İnanç] Açıklaması ya da Elçilerin İman [veya İnanç] Bildirgesi olarak adlandırılan bu açıklamayı kullandığımız zaman ise Hristiyan İmanını oluşturan esasları tam ve doğru bir şekilde sıralamış oluyoruz. Böylelikle bir Hristiyanın Tanrı’ya iman ve güveninde “olmazsa olmaz” esasları Müjdeci bir yaklaşımla ilan etmiş oluruz. Öyleyse şunu söyleyebiliriz: üzerinde çalıştığımız bu İman Açıklaması Müjdeci bir eserdir ve Müjdeci bir yaklaşımla Elçilerin İman Açıklaması Gerçek İmanın içinde olması gereken esasların özetlenerek bir araya getirilmesinden ortaya çıkmış bir eserdir.
Rev. Donald Cobb’un hazırladığı seminer notlarının düzenlenmesi ile uğraştığım uzun zaman boyunca İman Yolu esaslarını incelerken, uygun dipnot ve referans ayetleri üzerinde düşünürken aldığım bereketi bu zaman boyunca vaazlarımda da cemaatim ile paylaştım. Sizlere de bereket olacağı düşüncesiyle bu değerli çalışmayı takdirlerinize sunuyorum.
Saygılarımla,
Rev. İlhan Keskinöz
YAZARIN NOTU
“ELÇİLERİN İMAN AÇIKAMASI” adlı bu çalışmanın amacı kilisenin bu eski iman açıklamasının Kutsal Yazılardaki temellerini ve bu açıklamada bulunan ifadelerin anlamlarını göstermektir.
Her bölüm başlığının hemen altına yazılan ayetler o bölüme ışık tutmak amacıyla konulmuştur.
Şimdiki haliyle İman Açıklaması, sekizinci yüzyıldan geliyor; ama esas sureti çok daha öncede kalıyor. Kilise Önderi Rufinus 404 yılına doğru bu Açıklama konusunda bir eser yazdı; ve açıklamanın kaynağının İsa’nın öğrencileri olduğuna iddia etti. Kilise Babalarından Tertullien (MS 200) yazdığı bir eserin birinde, bir “iman yolu’nu” tekrar çıkarıp gösteriyor; bu İman Yolu, bugünkü iman açıklamasının genel suretini ve içeriğini izliyor ve Tertullien’in yazılarından tüm Kilisenin bu İman Yolunu kabul ettiğini öğreniyoruz. Bu da, bu İman Yolu içindeki açıklamayı hangi anlamla “elçisel” olarak kavramamızın gereğini güzel bir şekilde özetliyor. Sıklıkla bu İman Yolu “Elçilerin İman Açıklaması” olarak adlandırılır. Bunun sebebi de, Kilisenin en başlangıcından beri tüm Hristiyanlar tarafından kabul edilmesidir. İman Yolu ya Elçilerin sözlerinden ya da onların yazılarından güvenilir bir şekilde özetlenerek bu haline getirilmiştir.
İmanımızın evrenselliği, birliği ve tarihselliğini belirten bu açıklama önemini şu niteliğinde buluyor: Kutsal Yazıların temel öğretişlerini güvenilir, az ve öz bir biçimde ortaya çıkarıp özetliyor.
Rev. Donald Cobb
İstanbul; Mart, 2000
ELÇİLERİN İMAN AÇIKLAMASI
Göğün ve yerin yaradanı, her şeye gücü yeten Baba, Tek Tanrı’ya ve
O’nun biricik Oğlu Rabbimiz Mesih İsa’ya inanıyorum.
O Kutsal Ruh’tan vücut buldu ve bakire Meryem’den doğdu. Pontiyus Pilatus zamanında acı çekerek çarmıha gerildi, öldü ve gömüldü, ölüler diyarına indi. Üçüncü gün ölüler arasından dirildi, göğe çıktı her şeye gücü yeten Baba Tanrı’nın sağında oturdu. Oradan dirileri ve ölüleri yargılamak için
tekrar gelecektir.
Kutsal Ruh’a, Kutsal Evrensel Kilise’ye, Kutsalların birliğine, günahların affına, ölülerin dirilişine ve sonsuz yaşama inanıyorum.
AMİN.
I. BÖLÜM: TANRI’YA İMAN
1. “İnanıyorum”
(İbraniler 11, Romalılar 3:21-28)
İman, Hristiyan hayatın tümü için esas olan, Tanrı’ya bağlanan bir güvendir. imanın özel nesnesi, üçlübir Tanrı’nın tarihte yaptığı satın alma işidir.
Heidelberg İlmihali: 21. Gerçek iman nedir?
Tanrı’nın kendi Sözünde gerçek olarak açıkladıklarına yalnızca bilgi ya da bilinçsizce bir inanış değildir;2 Kutsal Kitap3 aracılığı ile Kutsal Ruh’un4 bende yarattığı (içimde var ettiği), başka bir katkı olmadan İsa Mesih aracılığı ile bizler için kazanılan,5 başkaları için değil fakat benim de6 işlediğim günahların bağışlandığı, Tanrı önünde sonsuza dek aklandığım ve kurtuluş için kabul edildiğimden,7 derin-köklü bir emin olmadır.8
2 Yuhanna 17.3, 17, İbraniler 11.1-3, Yakup 2.19
3 Romalılar 1.16; 10.17, I.Korintliler 1.21
4 Matta 16.15-17, Yuhanna 3.5, Elçilerin İşleri 16.14
5 Romalılar 3.21-26, Galatyalılar 2.16, Efesliler 2.8-10
6 Galatyalılar 2.20
7 Romalılar 1.17, İbraniler 10.10
8 Romalılar 4.18-21; 5.1; 10.10, İbraniler 4.14-16
Heidelberg İlmihali: 22. O halde bir Hristiyan neye inanmalı?
Tanrı’nın Kutsal Kitapta bizlere vaat ettiği her şeye.9 Dünyanın her yerinde açıklanan, şüphenin ötesinde bir inançla Hristiyan imanımızın her maddesini Kutsal Kitap bizim için özetler.
9 Matta 1.18-20, Yuhanna 20.30-31
A-) İMAN’IN DOĞASI
İman Açıklamasının ilk Latince çevirisi, Credo (“inanıyorum”) sözüyle başlıyor. Bu şekilde başlıyarak İman Açıklaması, ‘İmanın’ sonra gelen şeylerin tümü için önemli olduğunu vurguluyor. Bu başlangıcın kısalığına rağmen iman, Hristiyanlıkla ilgili bu eski öğretişin merkezinde olan bir kuraldır. İlk yüzyıllardaki Kilise bu iman açıklamasına ‘Credo’ ünvanını vererek imanın ne kadar önemli olduğunu vurgulamıştır. Mesihçi olduğumuzu söylemekte ve Mesihçi olarak yaşamakta iman en önemli bir unsurdur. Hristiyan hayatındaki her şey imanla başlıyor. Onsuz Hristiyanlık (yani Hristiyan İmanı) anlaşılamaz bir şey olur. Ve iman açıklaması için geçerli olan bu prensip, tüm Kutsal Yazılar için de geçerlidir. Bu nedenle, imanın esaslarını ele aldığımız zaman, ilk önce iman hakkında konuşmamız gerekir.
İbraniler Mektubu (11:1-3) imanın belkide en mükemmel tanımını veriyor: İman, sadece belirli bir şeyin gerçek olmasının akli olarak bir kabulü değildir:
İman, ümit edilen şeylere güvenmektir, görünmeyen şeylerin varlığından emin olmaktır. 2Atalarımız bununla Tanrı'nın beğenisini kazandılar. 3İman sayesinde anlıyoruz ki, evren Tanrı'nın buyruğuyla yaratıldı. Şöyle ki, görülen şeyler görünmeyenlerden oluştu.
İman yaşamımızı değiştiren bir inançla, Tanrı’ya güvenen bir tutumdur (İbraniler 11:4, 7-10, 17-19, Galalatyalılar 5:6).
İbraniler 11: 7İman sayesinde Nuh, henüz olmamış olaylarla ilgili olarak Tanrı tarafından uyarıldığında, Tanrı korkusuyla ev halkının kurtuluşu için bir gemi yaptı. Bununla dünyayı yargıladı ve imana dayanan doğruluğun mirasçısı oldu. 8İman sayesinde İbrahim, miras olarak alacağı ülkeye gitmek üzere çağrıldığı zaman Tanrı'nın sözünü dinledi ve nereye gideceğini bilmeden yola çıktı. 9İman sayesinde, bir yabancı olarak vaat edilen ülkeye yerleşti. Aynı vaadin ortak mirasçıları olan İshak ve Yakup'la beraber çadırlarda yaşadı. 10Çünkü mimarı ve yapıcısı Tanrı olan sağlam temelli kenti bekliyordu.
... 17İbrahim sınandığı zaman, imanla İshak'ı kurban olarak sundu. Vaatleri almış olan İbrahim, biricik oğlunu kurban etmek üzereydi. 18Oysa Tanrı ona, «Senin soyun İshak'la sürecektir» demişti. 19İbrahim, Tanrı'nın, ölüleri bile diriltebileceğini düşündü; nitekim İshak'ı simgesel bir şekilde ölümden geri aldı.
Görüldüğü üzere İMAN yaşantıyı değiştiryor, gündelik yaşamın adımlarını etkiliyor, yönlendiriyor.
İmanın tanımı kendimize değil Tanrı’ya olan bir güvenme[1] içerir:
Mezmur 37: 5 Her şeyi RAB'be bırak,
O'na güven, O gerekeni yapar.
Mezmur 40:5 Ya RAB, Tanrım,
Harikaların, düşüncelerin ne çoktur bizim için;
Sana eş koşulmaz!
Duyurmak, anlatmak istesem yaptıklarını,
Saymakla bitmez.
Bu sebepten de iman Tanrı’yı hoşnut eder.
İbraniler 11: 6 İman olmadan Tanrı'yı hoşnut etmek imkânsızdır. Tanrı'ya yaklaşan, O'nun var olduğuna ve kendisini arayanları ödüllendireceğine iman etmelidir.
Bu nedenle iman sadece akli olarak bir ‘bilme’ ya da alıştırmadan sınırsızca daha büyüktür; aslında Kutsal Yazılara göre, iman Tanrı’nın vaatlerini ve lütfunu ve bunun işaret ettiği şeyleri sıkıca tutmaktır. İmanı eylemlerimizden ayırsak (çünkü iman yaptıklarımızla teşhis edilemez) yinede onlardan ayrılmaz çünkü gerçek iman her zaman kendini yaşam tarzımızda ve hayatımızla somut bir şekilde açığa vurur.[2] Bu nedenle Yakup, imanın niteliği konusunda derin bir yanılmaya karşı gelerek gerçek imanın kendini “eylemlerimizde” gösterdiğini vurgular. İman, Tanrı’ya itaat etmemizle “etkin” olur, yani itaat etmemizle iman kendisini somut bir şekilde gösterir:
Yakup 2: 21Atamız İbrahim, oğlu İshak'ı sunağın üzerinde Tanrı'ya adama eylemiyle aklanmadı mı? 22Görüyorsun, onun imanı eylemleriyle birlikte etkindi; imanı, eylemleriyle tamamlandı.
İbraniler Mektubunun 11. bölümü imanın sadece kurtuluşumuz için değil, gündelik yaşamımız için de ne kadar esas olduğunu öğretir: tıpkı o ‘iman kahramanları’ gibi, bizler de devamlı Tanrı’ya inanan bir tutumla, O’na güvenerek yürümeli ve yaşamalıyız. Yani iman geçici bir duygu veya imanlı hayatın sadece başlangıcında bulunan bir devre olamaz. Tam aksine iman, sevgimizin ve hareketimizin daimi ve en üst güdüsü olmalıdır. İman aracılığıyla Tanrı’nın doğruluğunun tam ve kesin olarak bize armağan edildiği umuduna dayanarak yaşıyoruz. İman, Tanrı’ya olan itaatımız, O’na ve komşumuza olan sevgimizin en derin kaynağıdır:
Galatyalılar 5: 5-6Mesih İsa’da ne sünnetlik ne de sünnetsizlik bir işe yarar; yalnız sevgiyle etkin olan imanın değeri vardır[3].
B-) İMANIN KAYNAKLANDIĞI VARLIK[4]
İmanın her zaman belirli bir nesnesi vardır; İman bizi bir varlığa yönlendirir. İmanın etkin olması; imanın gayretine ve gücüne veya büyüklüğüne bağlı değildir. Çünkü iman her zaman kendinden öteye bakarak güvenini başka bir şey üzerine koyar. İmanın kendisinin gücü yoktur. İmanın gücü neye veya kime inanıldığına bağlıdır.[5] Bu nedenle Pavlus iman hakkındaki öğretisinde (Romalılar 3:21-31) ‘İsa Mesih’e olan iman’dan veya ‘kanına olan iman’dan (3:22, 25-26) söz ediyor. Aslında imanın kendiliğinden değeri de yoktur. Ama bu eşsiz değeri ve sarsılmaz gücü eliyle tuttuğu Kişiden alıyor.
Koloseliler 2: 6O halde Rab Mesih İsa'yı nasıl kabul ettinizse, öylece O'nda yaşayın. 7Şükranla dolup taşarak O'nda köklenin ve gelişin, size öğretildiği gibi imanda güçlenin. Mesih’i nasıl kabul ediyoruz? Tövbe ve iman ile... Öyleyse ruhani hayatımız tövbe ve iman ile başlıyor ve böylece devam ediyor.
İki şey –yani sıkı bir güvenme ve imanın belirli nesnesi (İsa Mesih’te verilen Tanrı’nın lütfu)– birbirinden ayırılamaz. İmanın kaynağı ve bağlandığı varlık (öz nesnesi) Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’ta açıklanan tek Tanrı değilse bu iman gerçek değildir. Ve bu Kutsal Yazılar açısından iman olarak değerlendirilemez. Aynı şekilde, Mesih’e ve O’nun bereketlerine imandan başka bir yolla sahip olmak mümkün değildir. Heidelberg İlmihali, bu elemanların ikisine de güzel bir şekilde dikkati çekiyor:
21. Gerçek iman nedir? Tanrı’nın kendi Sözünde gerçek olarak açıkladıklarına yalnızca bilgi ya da bilinçsizce bir inanış değildir; Kutsal Kitap aracılığı ile Kutsal Ruh’un bende yarattığı (içimde var ettiği), başka bir katkı olmadan İsa Mesih aracılığı ile bizler için kazanılan, başkaları için değil fakat benim de işlediğim günahların bağışlandığı, Tanrı önünde sonsuza dek aklandığım ve kurtuluş için kabul edildiğimden derin-köklü bir emin olmadır.
Gerçek iman dikkatimizi tamamıyla Kutsal Ruh’un aracılığıyla, Baba’nın lütfunu ve adaletini gösteren Mesih’e çekiyor. Yani iman, her şeyden ziyade kendimizden (kendimize olan güven ya da kişisel niteliklerimiz ve yeteneklerimiz güvenden) vazgeçerek Tanrı’ya dönmek hareketi olarak açıklanabilir. İman, kendimize olan güveni reddedip; kurtuluşumuzu, yeterliliğimizi ve kimliğimizi Tanrı’da ve O’nun Mesih aracılığıyla bizim için yaptığı şeylerde aramak demektir:
Romalılar 3:27 Öyleyse neyle övünebiliriz? Hiçbir şeyle! Hangi ilkeye dayanarak? Yasa'yı yerine getirme ilkesine mi? Hayır, iman ilkesine. 28Çünkü insanın, Yasa'nın gereklerini yapmakla değil, imanla aklandığı kanısındayız.
Şuna dikkat etmeliyiz: hayatta her zaman kendini düşünme doğal eğilimimizden farklı olarak, bencil olmayan bir şekilde imanın kaynağı Tanrı’dır ve böyle olması gerekir. Tekrar söyleyelim: iman, sadece bir şeyin gerçek olduğunu kabul etmek değildir, kendi varlığımızın arzularının peşinden gitmek yerine, kendimizi merkez almak yerine, güvenen ve boyun eğen bir tutumla İsa Mesih’te sunulan lütfu ele alarak diri Tanrı’ya doğru gitmektir. Ama biz kendi kuvvetimizle Tanrı’ya dayanan bir güven asla yaratamayız, kendi kendimize yeterli olduğumuz düşüncesinden vaz geçmeliyiz. Bu nedenle Kutsal Yazılar, imanı hep “Tanrı’nın armağanı” olarak değerlendirir:[6]
Efesliler 2: 8İman yoluyla, lütufla kurtuldunuz. Bu sizin başarınız değil, Tanrı'nın armağanıdır. 9 Kimsenin övünmemesi için iyi işlerin ödülü değildir.
İman aracılığıyla özü ve en derin anlamı Mesih olan bu yaşamda kendimizi yerleştirilmiş olarak buluyoruz! İman, Tanrı’nın lütfuyla Oğlunda bize verdiği yeni yaşamdan önce gelmiyor, onun bir parçasıdır!
C-) İMAN İKRARININ ÖNEMİ
İman Açıklamasının önemi, bu iki temel öğeden ortaya çıkıyor: bu açıklama, imanımız için önemli olan şeyleri özetliyor. Bu şeyler olmadan imanın değeri olmayacaktı, çünkü imanın nesnesi, Tanrı, ve onun hareketleri olmayacaktı. Şöyle diyebiliriz: bu sembol, tarihte bizim kurtuluşumuz için etkin olan üçlübir Tanrı’yı açığa vuruyor.
İman Açıklaması, dikkatimizi ancak aklımızla bilmemiz gereken gerçeklere çekmiyor; yaşayan, bizi seven ve tarihi bizi O’nun sonsuz egemenliğine getirmek için yönelten Tanrı’ya çekiyor. İman Açıklaması, bize Kutsal Yazıların Tanrı’sını gösteriyor.[7] Son olarak, iman açıklaması, Müjde’yi yayma görevimizde bize yardım eden bir araçtır; çünkü bize birkaç kısa, fakat temel ifadelerle çevremizde yaşayanların inanıp kabul etmeleri gereken şeyleri özünden hatırlatıyor. İman Açıklaması, imanımızın içeriğini daha iyi anlamamızı sağladığı için, imanımızı başkalarına anlatmamıza yardım ediyor (I.Petrus 3:15). [8]
İman Açıklamasını incelediğimiz zaman (veya her hafta ezberden okuduğumuz zaman) sadece soyut ve kişilik dışı belirli bir kaç gerçek saymıyoruz; bu açıklamada tasvir edilen ve bu şeyleri “bizim için ve kurtuluşumuz için”[9] yapan Tanrı’ya olan imanımızı ve güvenimizi ilan etmiş oluyoruz. Ve bu iman açıklamasını ilan ederek, imanın gerçeklerinin ve ima ettiği şeylerin gün geçtikçe hayatımızın daha büyük bir parçası olup sözlerimiz ve hareketlerimiz aracılığıyla başkaların bu aynı kurtuluşu bulma arzumuzu ilan ediyoruz. Tanrı, bize bu imanı ve isteği versin!
2. “Tek Tanrı’ya”
(Yeremya 9:23-24, Galatyalılar 4:4-5)
Tanrı, bizi O’nunla beraber olmamız için yarattı; Mesih aracılığıyla Tanrı’yla barışmış oluyoruz. Tarihte etkin olan Tanrı kendini üçlübir Tanrı olarak açıklıyor.
Heidelberg İlmihali: 24. Bu iman esasları kaça ayrılır?
Üçe ayrılır.
Baba Tanrı ve yaratılışımız;
Oğul Tanrı ve kurtarılışımız;
Kutsal Ruh Tanrı ve kutsallaşmamız.
Heidelberg İlmihali: 25. Tek bir Tanrı1 olduğu halde neden Baba, Oğul ve Kutsal Ruh
üçlüğünden söz ediyoruz?
Çünkü Tanrı kendi Sözünde öyle açıkladı.2 Bu farklı Üç Kişi tek, gerçek ve sonsuz Tanrı’dır.
1 Tesniye 6.4, I.Korintliler 8.4, 6
2 Matta 3.16-17; 28.18-19, Luka 4.18 (İşaya 61.1), Yuhanna 14.26; 15.26, II.Korintliler 13.14
Galatyalılar 6.4, Titus 3.5-6
A-) TANRI’YI TANIMAK
Yeryüzünde ‘konuklar’ (hac yolundaki yolcular) olarak yaşayan bizler için için iman temel bir unsurdur. İman Açıklaması belirli bir anlam ifade ederek bu yaşamın başka bir temel öğesini gösteriyor: Tanrı’yı tanımak... Çünkü iman Tanrı’yı tanımayı mümkün kılıyor. İman bizi tamamen insan ve tamamen Tanrı olan Mesih İsa ile birleştiriyor. Kutsal Yazılar Tanrı’yı tanımanın en merkez bir amaç olduğunu gösteriyor.[10] Gerçek hikmetimiz, tek ‘övünme nedenimiz’ Tanrı’yı tanımaktan ortaya çıkıyor:
Yeremya 9: 23 RAB şöyle diyor:
"Bilge kişi bilgeliğiyle,
Güçlü kişi gücüyle,
Zengin kişi zenginliğiyle övünmesin.
24 Dünyada iyilik yapanın,
Adaleti, doğruluğu sağlayanın
Ben RAB olduğumu anlamakla
Ve beni tanımakla övünsün övünen.
Çünkü ben bunlardan hoşlanırım" diyor RAB.
Bizler böyle Tanrı’yı tanımak ve O’nunla paydaşlık içinde yaşamak için yaratılmışız; bu nedenle Mesih İsa, ‘sonsuz yaşamı’ sadece gelecek bir durum olarak tarif etmiyor. Şimdiki yaşamda bile Tanrı’yla yakın ve tamamen O’na dayanan bir bağa girmeye çağrılıyoruz:
Yuhanna 17: 3 Sonsuz yaşam, tek gerçek Tanrı olan seni ve gönderdiğin İsa Mesih'i tanımalarıdır.
Westminster Kısa İlmihali (1. soru) bu engin gerçeği basit bir şekilde vurguluyor:
İnsanın varlığının en baş amacı nedir? İnsanın varlığının en baş amacı, Tanrı’yı yüceltmek ve sonsuza dek O’ndan zevk almaktır.[11]
Günah dünyaya girdikten sonra bile ‘Tanrı’yı tanımak’ varlığımızın en gerekli bir öğesidir. Tanrı, aralıksız olarak Kendini yarattığı kişilere ya yaratılıştaki “yaptıklarıyla”[12] ya da düşmüş insanın vicdanı aracılığıyla gösteriyor. Tanrı yaratılıştaki eserleri ile nasıl yargılıyor?
Romalılar 1:19 Çünkü Tanrı'ya ilişkin bilinen ne varsa, gözlerinin önündedir; Tanrı hepsini gözlerinin önüne sermiştir. 20 Tanrı'nın görünmeyen nitelikleri -sonsuz gücü ve Tanrılığı- dünya yaratılalı beri O'nun yaptıklarıyla anlaşılmakta, açıkça görülmektedir. Bu nedenle özürleri yoktur.
Tanrı düşmüş insan vicdanı ile nasıl yargılıyor?
Romalılar 2: 12Kutsal Yasa'yı bilmeden günah işleyenler Yasa olmadan da mahvolacaklar. Yasa'yı bilerek günah işleyenlerse Yasa'yla yargılanacaklar. 13 Çünkü Tanrı katında aklanacak olanlar Yasa'yı işitenler değil, yerine getirenlerdir. 14 Kutsal Yasa'dan yoksun uluslar Yasa'nın gereklerini kendiliklerinden yaptıkça, Yasa'dan habersiz olsalar bile kendi yasalarını koymuş olurlar. 15 Böylelikle Kutsal Yasa'nın gerektirdiklerinin yüreklerinde yazılı olduğunu gösterirler. Vicdanları buna tanıklık eder. Düşünceleriyse onları ya suçlar ya da savunur.
Ama günah nedeniyle bu bilgi insanın Tanrı’yla birleşmesi için yeterli değildir. Tam aksine bu bilgi insanı özürsüz ederek yargılıyor (Romalılar 1:21-22; 2:12). Bu nedenle Tanrı, insanları Kendisine yaklaştırma işini kendisi başlatıyor: lütfu aracılığı ile halkıyla bir antlaşmaya giriyor, onları kurtarıyor, Kendi’ni onlara gösteriyor. Tanrı’yla bir olma armağanının en derin ifadesi Baba’yı tanıtmaya gelen İsa Mesih’tir:
Yuhanna 1:18 Tanrı'yı hiçbir zaman hiç kimse görmedi. Baba'nın bağrında bulunan ve Tanrı olan biricik Oğul O'nu tanıttı.
Tanrı, kendini “yüceliğin parıltısı ve O’nun varlığının öz görünümü” olan Mesih aracılığıyla tamamen açıklamıştır.[13] Öyleyse yaşamlarımız hangi dereceye kadar Mesih’in geliş amacının ve bizlerin bu yaşamda var oluş amacının sebebini yansıtıyor? Yoksa hayatımızı Yeremya kitabında yazıldığı üzere ‘hikmet, güç ve zenginlik’ aramakla mı harcıyoruz? Yaşamdaki hedeflerimiz Tanrı’nın bizi yarattığı hedeflerin sırasında mı?
B-) TARİHİN TANRI’SI
Tanrı bizi O’nunla paydaşlıkta bulunmamız için yarattı; ama tanımamız gereken bu Tanrı kim? İlk olarak şunu diyebiliriz: Tanrı, tarihin Tanrı’sıdır.[14] Hristiyanlık, Tanrı’nın kendi vahyinde tarihsel gerçeklerin[15] peçesini zamansız bir şekilde kaldırmadığı ilan ediyor. Hristiyan imanı Tanrı’nın “kendisi” hakkında felsefi bir bilgi değildir; Hristiyan imanı yapmamız ve yapmamız gereken şeylerin listesine dayalı bir iman değildir. İman Açıklaması’nın gösterdiği gibi iman, her şeyden önce tarihtir; imanımız diri Tanrı’nın Kendini açığa vurup Kendini bize vermek amacıyla yaptığı tarihsel olaylara dayalıdır:
Galatyalılar 4: 4-5 Ama zaman dolunca Tanrı, Yasa altında olanları özgürlüğe kavuşturmak için kadından doğan, Yasa altında doğan öz Oğlu'nu gönderdi. Öyle ki, bizler oğulluk hakkını alalım.[16]
İman Açıklaması yaratılıştan (“göğün ve yerin yaratanı”) başlayarak ebediyete giderek (“ölülerin dirilişi ve sonsuz yaşam”) imanın tarihsel açısını vurguluyor. Kurtuluşumuzda etkin olan tarihte belirlenen olaylara önem veriyor: “Mesih’in vücut bulması, Pontiyus Pilatus zamanında acı çekmesi, üçüncü gün ölüler arasından dirilmesi” gibi...
İlk günah yüzünden insan soyu ve dünya derin bir şekilde bozulmuştur. Hristiyanlığın imanına bu açıdan baktığımızda şunu söyleyebiliriz: Hristiyan imanı aslında tüm yaratılışın Tanrı ile barıştırılıp satın alınmasının tarihidir. Yani Hristiyanlığın temel ve en ortada olan öğesi şudur: Tanrı ve O’nun hareketi, Tanrı ve O’nun getirdiği kurtuluş...
Hristiyan imanı radikal bir şekilde, tartışmasız bir şekilde Tanrı’ya ve O’nun işlerine odaklanmıştır. Böylece tek bir seferde herkes için kazanılan kurtuluşun yaşamlarımıza uygulanması, yani kutsallaşmamızı da kapsayan bir imandır.
İşaya 26:12 Ya RAB, bizi esenliğe çıkaracak sensin,
Çünkü ne yaptıysak hepsi senin başarındır.[17].
Öyleyse şunu söyleyebiliriz: itaatimiz ve iyi işlerimiz Tanrı’nın bütün bu kurtuluşumuzu sağlayan hareketinin sonuçlarıdır!
Öyleyse bütün tutumumuz ve imanlı olarak itaatkarlığımız her şeyden önce Tanrı’ya geçmişte yaptığı, şimdi yapmakta olduğu ve gelecekte yapacağı şeyler için minnettarlık duymanın bir ifadesi olmalıdır.
I.Yuhanna 4: 10 Tanrı'yı biz sevmiş değildik, ama O bizi sevdi ve Oğlu'nu günahlarımızı bağışlatan kurban olarak dünyaya gönderdi. İşte sevgi budur. 11 Sevgili kardeşlerim, Tanrı bizi bu kadar çok sevdiğine göre biz de birbirimizi sevmeye borçluyuz.
Öyleyse hareketlerimiz, her zaman Tanrı’nın koruyucu hareketlerine şükreden bir karşılık olmalıdır! Heidelberg İlhimali şöyle bir açıklama gertiriyor:
86. Günahlarımızın ıstıraplarından Tanrı’nın lütfuyla yalnızca Mesih aracılığı ile kurtulup bunları kendimiz kazanmadığımız halde neden hala iyi işler yapmak zorundayız?
Tabi ki, Mesih bizlerin kefaretini kanıyla ödedi. Biz iyi işler yapıyoruz çünkü bizim için yaptığı her şey için bütün yaşamımızla Tanrı’ya olan şükranımızı gösterebilelim diye ve bizim aracılığımızla övülsün diye Mesih, Ruh’uyla bizleri kendi benzerliğine dönüştürmek üzere yeniliyor.
Hristiyan hayatı sevinçli bir şükran hayatıdır! Açıkça kendi kendimize sormamız gereken soru şudur: benim yaşamım öyle mi? Tanrı’nın bana verdiği ve her gün beni onda koruduğu, hak etmediğim kurtuluşun ve O’nda sahip olduğum paydaşlık ayrıcalığının farkında mıyım? O’na şükrederek mi yaşıyorum? Yaşamım Tanrı’yı tanıyan biri olduğuma tanıklık ediyor mu?
C-) ÜÇLÜ BİR TANRI
İman Açıklamasının bize açıkladığı Tanrı, ayrıca Üçlü bir olan Tanrı’dır: “her şeye gücü yeten Baba’ya, O’nun biricik Oğlu Rabbimiz Mesih İsa’ya, Kutsal Ruh’a” inanıyoruz. Tek bir Tanrı olmasına rağmen Kutsal Yazılar tekrar ve tekrar Tanrı’yı “Baba, Oğul ve Kutsal Ruh olarak kendini açıklıyor.[18]
Bunlar sadece Tanrı’nın kendini gösterdiği çok yönlü ve çeşitli ‘ilham yöntemleri’ veya ‘maskeleri’ değildir. Çünkü Tanrı’nın vahyi ile oluşan Kutsal Kitap aracılığı ile Tanrı kendi kimliğini gerçekten güvenilir bir şekilde yansıtmasaydı Tanrı kurtuluş, koruma ve kutsama getirdiği kendi halkı tarafından tanınmayıp ‘karanlıkta’ kalacaktı. Bu durumda da Tanrı’nın vahyi ve varlığı arasında bir çelişki olacaktı. Ama Kutsal Yazılar Tanrı’dan bahsederken düşünebilen ve duyguları ve birbirleriyle paydaşlık içinde olan üç kişiden söz ediyor. Bize eğilip bizler için gelen Tanrı üç kişide tek olan Tanrı’dır –Baba, Oğul ve Kutsal Ruh– (Matta 28:19).[19]
Bu gerçek, başlangıçtan beri Hristiyan imanının büyük bir sır olduğunu vurguluyor. Üçlü birlik insanın kendi aklıyla bulduğu bir inanç değildir. Tersine insanın sınırlı mantığı “ne kişileri karıştırarak ne de özü bölerek, üç kişide tek Tanrı; üç kişide birlik”[20] ilkesini kabul etmeyi bir yana bırakın onu kavrayamaz bile. Ama Tanrı, kendini Sözünde kendisini üçlü bir Tanrı olarak açıkladığı için Üçlü Birliğine inanıyoruz. Bu Üçlü Birlik sırını kavramamız imkansızdır çünkü ÜÇLÜBİRLİK TANRI’yı kavaramamız için Tanrı insanın anlayışına göre küçülmeliydi; yani bu durumda da Tanrı olmaya son verecekti. Ama Kutsal Yazıların Tanrısı, O’na tapınalım, O’nun önünde yaratılmış olduğumuzu kabul edelim ve O’nu olduğu gibi –yani eşsiz Yaratıcımız ve egemen olan Rab’bimiz olarak– sevelim diye, kendini Üçlü Birlik sırrıyla açıklıyor.[21]
Ama Tanrı bize ÜÇLÜBİRLİĞİNİ kurtuluşumuza ne kadar adanmış olduğunu kavramamız için gösteriyor. Tanrı, bizden uzak ‘göklerde’ kalıp, yarattıklarına mutlu bir yaşam için ne yapmaları ve ne yapmamalarını emretmekle yetinmemiştir. Aksine, üçlübir Tanrı varlığını tamamıyle başlangıçta O’nunla olan bağımızı yenileştirmeye adamıştır: Baba, kurtuluşumuzu satın almak için sonsuz Oğlu’nu bize göndermiştir; Baba ve Oğul, Kutsal Ruh’u Mesih’in çarmıhta elde ettiği kurtuluşu alıp onu yaşamlarımızda uygulamak üzere, göndermişlerdir (Galatyalılar 4:4-5). Üçlübir Tanrı, yani Baba, Oğlu ve Kutsal Ruh, bizi O’na yaklaştırmak üzere bize gelmiştir!
II. BÖLÜM: BABA OLAN TANRI
3. “Göğün ve yerin yaradanı”
(Tekvin 1, Mezmur 104:10-30, II.Petrus 3:3-10)
Tanrı, Yaratıcı olduğu için O’nu ilk yaratılışın iyiliğinin Rab’bi, lütufkar olan sağlayışın Rab’bi; kendi Egemenliği için yaratılışı elinde tutan Rab olarak ilan edebiliriz.
Heidelberg İlmihali 26. ‘Göğün ve yerin Yaradanı, herşeye gücü yeten Baba Tanrı’ dediniz zaman neye inanıyorsunuz?
Rabbimiz İsa Mesih’in sonsuz Babası, gökte ve yeryüzünde her şeyi yoktan yaratan,1 Sonsuz bilgeliği ve sağlayışı ile her şeyi tutan ve yönetendir.2 O’nun Oğlu Mesih aracılığı ile
benim Babam ve Tanrımdır.3
O’na çok güveniyorum ve şüphem yok ki, bedenim ve canım için ihtiyacım olan her şeyi sağlayacak4 ve bu kötü dünyada her ne sıkıntı bana gönderirse bunu benim iyiliğim için kullanacak.5
O her şeye kadir olduğu için bunu yapabilecek güçtedir,6 O sadık baba olarak bunu (iyilikleri) yapmayı arzu eder.7
1 Tekvin 1-2, Çıkış 20.11, Mezmur 33.6, İşaya 44.24, Elçilerin İşleri 4.24, 14.15 2 Mezmur 104:27-30; Matta 6:30; 10:29; Efesliler 1:11 3 Yuhanna 1:12, 13; Romalılar 8:15, 16; Galatyalılar 4:4-7; Efesliler 1:5 4 Mezmur 55:22; Matta 6:25, 26; Luka 12:22-31 5 Romalılar 8:28 6 Tekvin 18:14; Romalılar 8:31-39 7 (Matta 6:32, 33) Matta 7:9-11
Heidelberg İlmihali 27. Tanrı’nın sağlayışından ne anlıyorsunuz?
Sağlayış, herşeye kadir ve her yerde hazır Tanrı’nın kuvvetidir,1 Eliyle göğü ve yeri ve bütün yaratılışı tutar2 ve onları yönetir; yeşillikler ve yiyecekler, yağmur ve kuraklık, verimlilik ve verimsizlik, yiyecek ve içecek, sağlık ve hastalık, varlık ve fakirlik3 aslında her şey bizlere tesadüfen gelmez,4 fakat O’nun babalık elinden gelir.5
1 Yeremya. 23:23, 24; Elçilerin İşleri 17:24-28 2 İbraniler 1:3 3 Yeremya. 5:24; Elçilerin İşleri 14:15-17; Yuhanna 9:3; Süleymanın Meselleri 22:2 4 Süleymanın Meselleri 16:33 5 Matta 10:29
Heidelberg İlmihali 28. Tanrı’nın yaratılış ve sağlayış bilgisi bize nasıl yardım eder?
Bir şeyler bize karşı gittiği zamanlarda sabırlı,6 bir şeyler iyi gittiğinde şükran dolu7 [olur] ve gelecek için sevgisinden bizi hiçbir şeyin ayıramayacağı8 sadık Tanrı ve Babamızda emin olabiliriz. Bütün yaratılış tamamıyla O’nun elindedir, O’nun isteği olmaksızın bir şey kımıldayamaz, yerinden oynatılamaz.9
6 Eyüp 1:21, 22; Mezmur 39:10; Yakup 1:3. 7 Tesniye 8:10; I.Selanikliler 5:18. 8 Mezmur 55:22; Romalılar 5:3-5; 8:38, 39. 9 Eyüp 1:12; 2:6; Süleymanın Meselleri 21:1; Elçilerin İşleri 17:24-28.
A-) YARATAN TANRI
Kutsal Yazıların Tanrı’sı yaratıcı Tanrı’dır. İçinde yaşadığımız yaratılış Tanrı’dan çıkan bir şey veya O’nun bir parçası değildir, aksine yaratılmış bir şeydir:
Mezmur 90: 2 Dağlar var olmadan,
Daha evreni ve dünyayı yaratmadan,
Öncesizlikten sonsuzluğa dek Tanrı sensin.
Çünkü her şeyden önce (sonsuzlukta) Tanrı vardı (Tekvin 1:1) ve O, tüm evrenin üstünde görkem ve yücelik içinde tahtında oturmaktadır.[22] Yaratılış, Tanrı’nın egemenliği ve gücüyle, Tanrı istediği için ortaya çıkmıştır.
Tekvin Kitabı ‘ve Tanrı dedi’ ifadesiyle Tanrı’nın yaratıcı gücünün tüm evreni sadece bir söz söyleyerek yaratmaya yeterli olduğunu gösteriyor.[23] Tanrı emrediyor ve yaratılış O’nun emirlerine itaat ediyor, O’nun amaçlarına mükemmel bir şekilde uyuyor.[24] Tanrı, böylece varolan her şeyi yoktan var ediyor, ona şekil ve uyum veriyor.[25]
Bu yaratılışın tamamıyla Tanrı’nın amaçlarına uyduğuna dikkat edin. Tanrı her şeyi yarattıktan sonra şöyle oldu: “Tanrı yarattığı herşeyi gördü ve çok iyi idi” (Tekvin 1:31). Hristiyanlık, bu dünyayı reddetmeyi ve onu hor görmeyi öğretmiyor, çünkü bu dünya Tanrı’nın işidir. Günahın girişinden sonra bile, bu dünya, ona şekil Veren’in iyiliğini ve yüceliğini sergiliyor:
Mezmur 8: 1 Ya Rab Yahve,
Ne yüce adın var yeryüzünün tümünde!
Gökyüzünü görkeminle kapladın.
3 Seyrederken ellerinin eseri olan gökleri,
Oraya koyduğun ayı ve yıldızları,
4 Soruyorum kendi kendime:
"İnsan ne ki, onu göz önüne alasın,
İnsan soyu ne ki, ona ilgi duyasın?"
5 Nerdeyse bir tanrı yaptın onu,
Başına şan şeref tacı koydun.
6 Ellerinin eserlerine onu egemen kıldın,
Her şeyi ayaklarının altına serdin;
7 Davarları, sığırları,
Yabanıl hayvanları,
8 Gökteki kuşları, denizdeki balıkları,
Denizde kıpırdaşan bütün canlıları.
9 Ya Rab Yahve,
Ne yüce adın var yeryüzünün tümünde!
Günah ve düşüşten sonra bile yaratılış adeta ‘Tanrı’nın yüceliği için bir sahne’[26] olmaya devam ediyor. Bu nedenle Tanrı’nın pak kılan yargılamasından sonra “yaratılış, yozlaşmaya giden köleliğinden kurtarılıp Tanrı çocuklarının yüce özgürlüğüne kavuşturulacaktır” (Romalılar 8:21).
Tanrı elinin işini terk etmiyor ve bu gerçek halkının satın alınması için geçerli olduğu gibi tüm evrenin yenilenmesi için de aynı derecede geçerlidir.
B-) TANRI’NIN DÜNYAMIZDA DEVAMLI BULUNMASI
Tanrı’nın hareketi sadece yaratılışın başlangıcıyla sınırlı değildir. Tanrı yarattığı varlıkları devam ettitir, canlıları beslemeye ve korumaya devam etmektedir. Yani varlığımızın devam etmesi O’nun koruma işinin sonucudur.
Mezmur 104: 10 Vadilerde fışkırttığın pınarlar,
Dağların arasından akar.
13 Gökteki evinden dağları sularsın,
Yeryüzü işlerinin meyvesine doyar.
14 Hayvanlar için ot,
İnsanların yararı için bitkiler yetiştirirsin;
İnsanlar ekmeğini topraktan çıkarsın diye,
15 Yüreklerini sevindiren şarabı,
Yüzlerini güldüren zeytinyağını,
Güçlerini arttıran ekmeği hep sen verirsin.
16 RAB'bin ağaçları,
Kendi diktiği Lübnan sedirleri suya doyar.
Pınarların su vermesi ve topraktan yiyecek çıkması için Tanrı yeryüzüne yağmur gönderiyor.
Mezmur 104: 19 Mevsimleri göstersin diye ayı,
Batacağı zamanı bilen güneşi yarattın.
20 Karartırsın ortalığı, gece olur,
Başlar kıpırdamaya orman hayvanları.
Dünyanın yörünge etrafında dönmesine ve güneşin parlamasına Tanrı izin veriyor.
Mezmur 104: 11 Bütün kır hayvanlarını suvarır,
Yaban eşeklerinin susuzluğunu giderirler.
12 Kuşlar yanlarında yuva kurar,
Dalların arasında ötüşürler.
17 Kuşlar orada yuva yapar,
Leyleğin evi ise çamlardadır.
18 Yüksek dağlar dağ keçilerinin uğrağı,
Kayalar kaya tavşanlarının sığınağıdır.
21 Genç aslan av peşinde kükrer,
Tanrı'dan yiyecek ister.
27 Hepsi seni bekliyor,
Yiyeceklerini zamanında veresin diye.
28 Sen verince onlar toplar,
Sen elini açınca onlar iyiliğe doyar.
Hayvanlara –en güçlü olanlara bile- Tanrı yiyecek sağlıyor.
Mezmur 104: 29 Yüzünü gizleyince dehşete kapılırlar,
Soluklarını kesince ölüp toprak olurlar.
Eğer Tanrı yaşam verici huzurunu uzaklaştırırsa yarattıkları toza, evren ise hiçliğe dönecektir.
Ama Tanrı yaratılışı koruma ve devam ettirme işine (Tanrı’nın Sağlayışı[27]) devam ettiği için yaratılış ayakta durabilmektedir.[28] Bu şekilde Tanrı düşmüş yaratılışa –O’nun Rab olmasına karşı gelenlere bile– yağmuru ve güneşiyle, iyiliği ve merhametiyle Kendi büyüklüğünü ve şefkatini gösteriyor: Tanrı’nın sağlayışı ve koruması, sadece Hristiyanlara verilmiyor; Tanrı’nın düşmanlarına bile veriliyor:
Matta 5: 45 Öyle ki, göklerdeki Babanız'ın oğulları olasınız. Çünkü O, güneşini hem kötülerin hem iyilerin üzerine doğdurur; yağmurunu hem doğruların hem eğrilerin üzerine yağdırır. 46 Eğer yalnız sizi sevenleri severseniz, ne ödülünüz olur? Vergi görevlileri de öyle yapmıyor mu? 47 Yalnız kardeşlerinize selam verirseniz, fazladan ne yapmış olursunuz? Putperestler de öyle yapmıyor mu?
Mezmur 145: 9 RAB herkese iyi davranır,
Sevecenliği bütün yapıtlarını kapsar.
Tanrı’nın sağlayışı, tarihteki tüm olayları ve insanın tüm hareketlerini kapsıyor. Tanrı, dünyayı yerinde tutmakla yetinmiyor, her şeyi –ne kadar küçük görünürse bile- yönlendirip, yönetiyor ve her durumda halkının iyiliği için etkin bir şekilde çalışıyor (Matta 10:29-31; Romalılar 8:28). Bu nedenle bir Hristiyan’ın bugün ve gelecek hakkında sarsılmaz bir güveni vardır. Çünkü bizi yaratan Tanrı, bizi ve tüm insanlarının hareketlerine dair her şeyi güçlü eliyle tutuyor.
Belçika İnanç Açıklaması (13 –Tanrı’nın Sağlayışı Doktrini) bu gerçeği çok güzel bir şekilde tarif ediyor:
İyi olan Tanrı,
her şeyi yarattıktan sonra,
bu yarattıklarını şansa ya da tesadüfe bırakmamıştır fakat
onları kendi kutsal arzusuna göre
yönlendirir ve yönetir.
Bunu öyle bir şekilde yapar ki, dünya üzerindeki hiçbir şey
O’nun sistemli düzeni dışında gerçekleşemez.
Bununla birlikte Tanrı,
gerçekleşen günahların ne yazarıdır
ne de bu günahlar yüzünden suçlanacak olandır.
O’nun gücü ve iyiliği
o kadar yüce ve kavranılamayandır ki,
cinler ve kötü insanlar adil olmayan işler yaparken bile
Tanrı tüm bu işlerini en mükemmel ve adil bir biçimde düzenler ve uygular.
Uygunsuz bir merak ile
Tanrı’nın insan anlayışını ve
bizim kavrama yeteneğimizi aşan işlerini
sorgulama niyetinde değiliz.
Ancak tüm yumuşaklık ve hürmetimizle
Tanrı’nın bizden saklı olan
adil yargılarını hayranlıkla seviyoruz,
İsa Mesih’in birer öğrencileri olmaktan
hoşnut oluyoruz,
bizlere Söz’ünde göstermiş oldukları ile yetiniyoruz
ve o sınırları aşmıyoruz.
Bu doktrin bizlere tarifsiz bir esenlik verir
bizlere hiçbir şeyin tesadüfi olamayacağını,
her şeyin sadece göklerdeki lütufkar Babamızın
düzenlemelerine göre gerçekleşeceğini öğretir.
O, bizleri bir Baba şefkati ile gözetir,
tüm yaratıkları hükmü altında tutar,
Babamızın arzusu olmadıkça
ne başımızdan bir tel saç,
(ki hepsi tek tek sayılıdır)
ne de göklerdeki küçük bir kuş
yere düşebilir.
Bizler bu düşünce ile huzur buluruz,
biliriz ki, Babamızın kontrolü altında olan
ne cinler ne de düşmanlarımız
O’nun izni ve isteği olmadıkça
bize zarar veremez.
Bu yüzden
Tanrı hiçbir şeye karışmaz
ve her şeyi şansa bırakmıştır
diyen Epikürcülerin lanetli hatasını reddederiz.
C-) KENDİ EGEMENLİĞİNE DOĞRU YARATILIŞI YÖNLENDİREN TANRI
Tanrı, bu yaratılışı belirli bir hedef ve amaç olmadan yerinde tutmuyor:[29]
İbraniler 1: 3 Oğul, Tanrı yüceliğinin parıltısı, O'nun varlığının öz görünümüdür. Güçlü sözüyle her şeyi devam ettirir. Günahlardan arınmayı sağladıktan sonra, yücelerde ulu Tanrı'nın sağında oturdu.
Tanrı güçlü Sözüyle şimdiki dünyayı kurtuluşunun ilan edilmesi için koruyor ve devam ettiriyor. Tufan zamanında olduğu gibi yaratılış bir gün mahkum edilecek ve ‘yer ve yeryüzünde yapılmış olan her şey yanıp tükenecek’ (II.Petrus 3:6, 10). Ama şimdilik ‘kimsenin mahvolmasını istemeyen’ (II.Petrus 3:9) Tanrı sağlayış işine devam ediyor ve insanlara sabrediyor. Rab’bin günü ve onunla beraber gelen tüm yaratılışın yargılanması gecikiyor gibi görünüyorsa da bunun sebebi Göksel Egemenliğin müjdesinin bütün dünyada duyurulmasına (Matta 24:14) fırsat verilmesidir. Bu şekilde Tanrı, Kilisesini ve yaratılışını sonsuz egemenliğine doğru yöneltmek amacıyla her zaman sağlayış işine devam ediyor. Şimdiki yaratılış ‘statik’ veya ‘yansız’ bir durumda değildir, bunun aksine Tanrı çocuklarının gelecekte ortaya çıkmasını büyük bir özlemle bekliyor (Romalılar 8:18) ve yenileme getirecek olan doğum ağrısını çekerek inliyor (Romalılar 8:22).
I.Korintliler 15: 28 Her şey Oğul'a bağımlı kılınınca, Oğul da her şeyi kendisine bağımlı kılan Tanrı'ya bağımlı olacaktır. Öyle ki, Tanrı her şeyde her şey olsun.
Yani Tanrı’nın bu dünyadaki tüm hareketleri O’nun gelecekteki Egemenliği ile ilişkili olup mükemmelleşecek olan Egemenliğine odaklanmıştır. Tanrı, sağlayışı ile yaratılışını ve tarihi O’nun ‘her şeyde her şey olacağı’ güne doğru yönlendirmektedir.
Öyleyse O’na ait olanların, içlerinde yaşadığı kişilerin yani Kilisesini oluşturan bizlerin ardından gideceğimiz tek önceliğimiz Tanrı’nın doğruluğu ve gelecek olan egemenliği olmalıdır (Matta 6:31-33; 13:44-46). İsteğimiz, tüm hareketlerimizle Tanrı’nın yüreğinde başta gelen öncelikler olmalıdır. Amacımız şu anda ait olduğumuz egemenliğin gerçek olduğunu sergilemek olmalıdır!
4. “Her şeye gücü yeten Baba”
(İşaya 40:12–25, Mezmur 103:1–18)
İman Açıklaması bize Tanrı’nın sınırsız büyüklüğünü ve aynı zamanda, antlaşması ve Oğlu İsa Mesih aracılığıyla bize gelen Tanrı’nın yakınlığını hatırlatıyor.
Heidelberg İlmihali 26 (3. Konuya bakınız)
Heidelberg İlmihali 1. Yaşamda ve ölümde tek teselliniz nedir? Göklerdeki Babamın isteği olmadan başımdan bir tel saç bile eksilmez.7 Her şey benim kurtuluşum için çalışır. 8
7 Matta 10.29-31, Luka 21.16-18
8 Romalılar 8.28
Heidelberg İlmihali 120. Mesih niçin Tanrı’yı “Babamız” olarak çağırmamızı emretti?
Duamızın başlangıcında Mesih, kendisi aracılığı ile bizlere Baba olan Tanrı’yı, içimizi çocuk gibi korkuyla ve güvenle tutuşturarak temel almamızı ister.
Babalarımız bu yaşam için gerekli şeylerde bizleri reddetmediği gibi, bizlere Baba olan Tanrımız imanla istediğimiz şeyleri bizlere vermeyi daha az reddedecektir.1
1 Matta 7:9-11, Luka 11:11-13.
Heidelberg İlmihali 121. “Göklerdeki” kelimesi neden vardır?
Bu ifadede Tanrı’nın göksel görkemini dünyasal bir şey olarak düşünmememiz2 ve bedenimiz ve canımız için her şeyi O’nun Tanrısal gücünden beklememiz için vardır.3
2 Yeremya. 23:23-24, Elçilerin İşleri 17:24-25
3 Matta 6:25-34, Romalılar 8:31-32
Westminster Uzun İlmihal S. 189. Rab’bin duasına giriş bizlere ne öğretir? Rab’bin Duasına giriş (Göklerdeki Babamız, sözlerindedir) bize öğretir ki, dua ettiğimizde Tanrı’ya, O’nun Babalık iyiliğinden ve bizimle ilgileneceğinden emin olarak saygıyla, bütün diğer çocuklar gibi isteklilikle göksel duygularla, O’nun egemen gücünü, görkemini ve lütufkar alçakgönüllülüğünü bilerek yaklaşmalı, başkaları ile ve başkaları için dua etmeliyiz.
A-) TANRI’NIN SINIRSIZ BÜYÜKLÜĞÜ:
Mezmur 145: 3 RAB büyüktür, yalnız O övgüye yaraşıktır,
Akıl ermez büyüklüğüne.
Kutsal Yazıların Tanrı’sı sonsuzdur; gücünün ve zekasının sınırları yoktur (İşaya 40:13-14, 28):
İşaya 40: 12 Kim denizleri avucuyla,
Gökleri karışıyla ölçebildi?
Yerin toprağını ölçeğe sığdıran,
Dağları kantarla,
Tepeleri teraziyle tartabilen var mı?
Tanrı avucu ile okyanusları ve denizleri ölçüyor, dağları ve tepeleri tartabiliyor.
İşaya 40: 13 RAB'bin düşüncesine kim akıl erdirebildi?
O'na öğüt verip öğretebilen var mı?
14 Akıl almak, adalet yolunu öğrenmek için
RAB kime danıştı ki?
O'na bilgi veren, anlayış yolunu bildiren var mı?
15 RAB için uluslar kovada bir damla su,
Terazideki toz zerreciği gibidir.
Adaları ince toz gibi tartar.
16 Adakları yakmaya yetmez Lübnan ormanı,
Yakmalık sunu için az gelir hayvanları.
17 RAB'bin önünde bütün uluslar bir hiç gibidir,
Hiçten bile aşağı, değersiz sayılır.
Tanrı’nın bilgisi başka bir varlığın bilgisinden son derece üstündür, en büyük uluslar ve onların zenginliği Tanrı’nın yanında bir hiç gibidir.
İşaya 40: 18 Öyleyse Tanrı'yı kime benzeteceksiniz?
Neyle karşılaştıracaksınız O'nu?
19 Putu döküm işçisi yapar,
Kuyumcu altınla kaplar,
Gümüş zincirler döker.
20 Böyle bir sunuya gücü yetmeyen yoksul kişi
Çürümez bir ağaç parçası seçer.
Yerinden kımıldamaz bir put yapsın diye
Usta bir işçi arar.
21 Bilmiyor musunuz, duymadınız mı?
Başlangıçtan beri size bildirilmedi mi?
Dünyanın temelleri atılalı beri anlamadınız mı?
22 Gökkubbenin üstünde oturan RAB'dir,
Yeryüzünde yaşayanlarsa çekirge gibidir.
Gökleri perde gibi geren,
Oturmak için çadır gibi kuran O'dur.
Kutsal Kitap’ın Tanrı’sı yaşayan Tanrı’dır. O putlara veya bilinmeyen bir Tanrı’ya benzetilemez ya da onlarla kıyaslanamaz. Rab’bin yüceliği karşısında yeryüzündeki canlılar bir hiç gibidir.
İşaya 40: 23 O'dur önderleri bir hiç eden,
Dünyanın egemenlerini sıfıra indirgeyen.
24 O önderler ki, yeni dikilmiş, yeni ekilmiş ağaç gibi,
Gövdeleri yere yeni kök salmışken
RAB'bin soluğu onları kurutuverir,
Kasırga saman gibi savurur.
O, bu dünyanın egemen reislerinin ve krallarının hayatını, başarısını isterse bir anda bitirebilir. Ve hiçbir karşı düşünce O’nun önünde duramaz ona karşı etkin olamaz.[30]
İşaya 40: 25 Beni kime benzeteceksiniz ki,
Eşitim olsun?" diyor Kutsal Olan.
Hiçbir varlık O’nun gibi değil, kimse ona uzaktan bile benzemez. [31]
Kutsal Yazılar yaratılışa hükmeden, onu istediği gibi idare eden, her şeye gücü yeten Tanrı’yı gösteriyor. Kutsal Yazıların Tanrısı, her şeyi dolduruyor, her yerde var olan, her şeyi bilen ve her şeyden üstün olan bir Tanrı’dır.[32]
Sık sık insanlar hayal gücünün sınırlarını Tanrı’nın üzerine koyarlar ve O’nu pratikte her şeye gücü yeten Tanrı olarak değil de “üstün insan” (yani bizden daha güçlü ama sonuçta insanların direnmeleri tarafından engellenen biri) olarak görmeye başlarlar. Ama yaratılmış olan varlıklar Kutsal Yazıların Tanrı’sından üstün olamazlar. Çünkü O “her dilediğimiz ya da düşündüğümüzden çok daha fazlasını yapabilecek güçtedir!” (Efesliler 3:20, Daniel 4:35)
B-) HALKINA GELEN TANRI
II.Korintliler 6:18 Gücü her şeye yeten Rab diyor ki,
«Size Baba olacağım,
siz de oğullarım ve kızlarım olacaksınız.
Bu her şeye gücü yeten Tanrı lütfuyla halkı için Baba olan Tanrı’dır. Yani Kutsal Yazılarda Tanrı’ya gidip kendilerine Baba olmasını isteyen bir halk değil ama halkına gelip onlara Baba olmak isteyen bir Tanrı görmekteyiz. Bu yüzden İsrail, Tanrı’nın “ilk doğan oğlu” olarak onurlandırıldı.[33] Tanrı, İsrail’i tüm ulusların arasından oğul olarak kabul etti, öyle ki oğul O’nun değerli malı, “özel hazinesi” olsun (Çıkış 19:5-6).
Tanrı, kendini seçmiş olduğu halkına bağladı ve onların arasında yaşamaya karar verdi:[34]
Tesniye 7: 6 Siz Tanrınız RAB için kutsal bir halksınız. Tanrınız RAB, öz halkı olmanız için, yeryüzündeki bütün halkların arasından sizi seçti. 7 RAB'bin sizi sevmesinin ve seçmesinin nedeni öbür halklardan daha kalabalık olduğunuzdan değil. Siz sayıca öbür halklardan azdınız. 8 RAB size sevgisini göstermek ve atalarınıza ant içerek verdiği sözü yerine getirmek için güçlü eliyle sizi Mısır'dan çıkardı; köle olduğunuz ülkeden, Mısır Firavunu'nun elinden sizi kurtardı. 9 Tanrınız RAB'bin Tanrı olduğunu bilin. O güvenilir Tanrı'dır. Kendisini sevenlerin, buyruklarına uyanların bininci kuşağına kadar antlaşmasına bağlı kalır.
İşaya peygamberin kitabında insan için “toprak kurdu” ifadesi kullanılıyor (İşaya 41:14). Yani Kutsal Yazılar bizlerin bir “solucan” olduğunu söylüyor. Bu noktada kendimizin gerçekte kim olduğunu bilirsek Tanrı’nın bize verdiği değerin yüceliğini daha iyi anlarız. Bizler bir toprak kurdu olmamıza rağmen Tanrı bizim seviyemize eğilip, bizi evlat edinip bizimle yaşamak istiyor. Bu da O’nun lütfunun büyüklüğünü gösteriyor. Tanrı’nın aykırı gibi görünen bu iki yönü, yani yüceliği ve insana yakınlığı, Mezmur’da (113) çok açık olarak parlamaktadır:
Mezmur 113: 1 Övgüler sunun RAB'be!
Övgüler sunun, ey RAB'bin kulları,
RAB'bin adına övgüler sunun!
2 Şimdiden sonsuza dek
RAB'bin adına şükürler olsun!
3 Güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar
RAB'bin adına övgüler sunulmalı!
4 RAB bütün uluslara egemendir,
Görkemi gökleri aşar.
5 Var mı Tanrımız RAB gibi,
Yücelerde oturan,
Buraya kadar olan ayetler Tanrı’nın övgüye değer yüceliğini gösteriyor. Güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar, her zaman ve her yerde yücelerde oturan Tanrı’nın övgüye layık olduğu pekçok kültürde makul ve kabul edilebilir bir açıklamadır.
Mezmur 113: 6 Göklerde ve yeryüzünde olanlara
Bakmak için eğilen?
7 Düşkünü yerden kaldırır,
Yoksulu çöplükten çıkarır;
8 Soylularla,
Halkının soylularıyla birlikte oturtsun diye.
9 Kısır kadını evde oturtur,
Çocuk sahibi mutlu bir anne kılar.
RAB'be övgüler sunun! (İşaya 57:15).
Ama Kutsal Kitap inancında Tanrı aynı zaman bu denli insana yakın, Kendisine yaklaşılabilir bir Tanrı olarak karşımıza çıkıyor. O çok yüce olduğu halde düşükün kimse ile, çöplükte oturan kimse ile ilgileniyor. Kısır kadını bereketlemesi ise ihtiyaç içindeki kimselere duyduğu baba şefkatini anlamamıza yardım ediyor. Hristiyan inancının Tanrısı kimsesiz ve düşmüş olana Baba olan bir Tanrı’dır.[35]
Aynı şekilde Kutsal Yazılar, defalarca bu ‘herşeye gücü yeten Baba’nın sınırsız şefkatini, merhametini, iyiliğini ve sevgisini vurguluyor. 103. Mezmuru hatırlayın: bağışlıyor (3); iyileştiriyor ve fidye vererek kurtarıyor (4); zulüm görenlere doğruluk ve adaletle davranıyor (6); şefkatli ve merhametlidir (8), günahlarımızın hak ettiği şeyleri bize vermeyerek iyilik ve lütufla davranıyor (9-14). Antlaşmasıyla yanına getirdiği insanlara sonsuz şefkatle davranıyor (17-18):
Mezmur 103: 13Bir baba çocuklarına nasıl sevecen davranırsa,
RAB de kendisinden korkanlara öyle sevecen davranır.
Tanrı’nın yakınlığı, hiçbir şekilde O’nun her şeye yeten gücünü iptal etmiyor ve O’ndan eksiltmiyor; tam aksine O’nun yakınlığı her şeye yeten gücünü gerektiriyor.[36]
Tanrı’nın herşeye yeten gücü soyut bir güç değildir; Tanrı’nın gücü yarattıklarıyla olan ilişkisinde sınırlaması veya bir yana koyması gereken “basit” bir kuvvet değildir. Bunun aksine Kutsal Yazılar O’nun halkı olan bizleri Tanrı’nın amaçlarına hiçbir şeyin engel olamayacağından emin olabilmemiz için,[37] Tanrı’yı “herşeye gücü yeten Baba” olarak açıklıyor. Kutsal Kitap, Tanrı’nın gücünü imanlılara bir tehdit olarak değil, onlara güvenilebilecek bir vaat olarak gösterir. Bu nedenle bu bilgi, denemelerde veya zayıf ve zor anlarımızda bize cesaret verir![38]
C-) İSA MESİH’TE BABAMIZ OLAN TANRI
Ama şunu vurgulamak gerekiyor: sonuçta ancak Mesih’te olduğumuz için Tanrı, babamız olmuştur. Tanrı’ya “Babamız” diyebiliyorsak bu, İsa Mesih’in sayesindedir. Mesih, “Tanrı’nın ebedi oğludur”. Mesih, evren yaratılmadan önce bile Tanrı’nın Oğlu olma ayrıcalığına sahipti:
Yuhanna 1: Başlangıçta Söz vardı. Söz Tanrı'yla birlikteydi ve Söz Tanrı'ydı. 2 Başlangıçta O, Tanrı'yla birlikteydi.
14 Söz, insan olup aramızda yaşadı. O'nun yüceliğini Baba'dan gelen, lütuf ve gerçekle dolu biricik Oğul'un yüceliğini gördük.
18 Tanrı'yı hiçbir zaman hiç kimse görmedi. Baba'nın bağrında bulunan ve
Tanrı olan biricik Oğul O'nu tanıttı.[39]
Baba, önceden kendi oğlu olan O’nu dünyaya gönderdi.[40] Ve biz “Mesih’te” olduğumuz için iman aracılığıyla O’na bağlanıp O’nunla birleşiyoruz (Romalılar 6:3). Yani Mesih’in Babayla olan ilişkisinden bizler faydalanıyoruz. Böylelikle diri Tanrı’nın evlat edinilmiş çocukları ve Mesih’in “kardeşleri” oluyoruz.[41] Reform Kilise babalarından J. Calvin İsa Mesih’in Baba Tanrı tarafından oğulluğu bize vermek üzere geldiği nasıl geldiğini şöyle anlatılıyor:
Eğer Tanrı’nın Oğlu, insanoğlu olmasaydı, O’nun olanı bize vermek üzere bizim olanı benimsemeseydi, doğal olarak O’nun olanı lütufla bize vermeseydi, bunu başka kim yapabilirdi?
Bu nedenle bu söze dayanarak, Tanrı’nın oğulları olduğumuza güveniyoruz; çünkü Tanrı’nın doğal oğlu bizimle bir olsun diye, kendine bedenimizden beden, etimizden et, kemiklerimizden kemikler almıştır. Seve seve Kendinin olanı bize vermek ve Tanrı’nın Oğlu olmakla beraber, bizim gibi insanoğlu da olmak üzere, bizim tabiatımızı üzerine aldı… Böylece göksel egemenliğinin mirasçıları olduğumuzdan eminiz; çünkü ona tamamen sahip olan Tanrı’nın Oğlu bizi kardeşleri olarak kabul etmiştir. “Eğer Mesih’in kardeşleriysek, aynı zamanda O’nun ortak mirasçılarıyız.”[42]
Mesih’in sayesinde, evrenin yüce Rab’bi ve Efendisine “Babamız” olarak hitap edebilmenin ölçülemez ayrıcalığına sahibiz! Hakim olan, gücü herşeye yeten Tanrı, İsa Mesih’te bize eğilmiştir, öyle ki sonsuza dek bizlerin aracısı olan, İsa Mesih’in Baba’sıyla olan birliğine ve yakınlığına biz de sahip olalım! (Yuhanna 17:23, 26).
Bu “her şeye gücü yeten Baba” her durumda O’na güvenmemiz ve yaşayan Tanrı’nın çocuklarına ait olan şükranla ve sevinçle yaşamamız üzere bize lütuf etsin! Her şeye gücü yeten Baba, Tanrı’nın çocuklarına ait olan şükranla ve sevinçle yaşlamamız için bize lütuf etsin.
III. BÖLÜM: OĞUL OLAN TANRI
5. “Ve O’nun biricik Oğlu Rabbimiz”
(Yuhanna 1:1–5, 18, Romalılar 14:7–9; Efesliler 5: 25–33)
İsa Mesih, Tanrı’nın sonsuz Oğludur; bu nedenle RAB’bimizdir.
Yargı ve cezalandırma yetkisi olmakla birlikte bizleri tamamıyla yönetir ve
tüm ihtiyaçlarımızı karşılar.
Heidelberg İlmihali 29. Niçin Tanrı Oğlu’na ‘Kurtarıcı’ demek olan Yesu (İsa) denir?
Çünkü O bütün günahlarımızdan bizi kurtarır,1 kurtuluş başka hiçbir kimsede bulunamaz2 ve kurtuluşu başka yerde aramak boşunadır.
1 Matta 1:21; İbraniler 7:25.
2 İşaya 43:11; Yuhanna 15:4-5; Elçilerin İşleri 4:11-12; I.Timoteyus 2:5.
Heidelberg İlmihali 33. Bizler Tanrı’nın çocuklarıyken neden İsa ‘Biricik Oğul’ olarak adlandırılır?
Çünkü sadece Mesih sonsuzdur ve doğal olarak Tanrı’nın Oğludur.1 Ancak bizler Tanrı tarafından Mesih aracılığı ile lütuf sayesinde evlatlar edinildik.2
1 Yuhanna 1:1-3, 14, 18; 3:16; İbraniler 1, (Romalılar 8:32, I.Yuhanna 4:9)
2 Yuhanna 1:12, Romalılar 8:14-17, (Galatyalılar 4:6), Efesliler 1:5-6
Heidelberg İlmihali 34. Neden İsa’yı ‘Rabbimiz’ olarak çağırıyoruz?
Çünkü altın ya da gümüşle değil, fakat O’nun değerli kanıyla bizi şeytanın zulmünden ve günahtan3 özgür kıldı.4 Beden ve can olarak kendisinin olmak üzere bizi satın aldı.5
3 I.Petrus 1:18, 19
4 I.Korintliler 6:20; I.Timoteyus 2:5, 6
5 Koloseliler 1:13, 14; İbraniler 2:14, 15.
A-) TANRI’NIN EBEDİ OĞLU
Kutsal
Kitap’ın tanıklığı şunu öğretiyor: İsa Mesih sadece bir insan değil, ayrıca
Tanrı’nın Oğlu, yani Tanrı’dır. Sonsuzlukta Baba ve Kutsal Ruh’la birlikte
yaşar ve Onların sahip olduğu yüceliği paylaşır, Onlarla aynı yücelik, övgü ve
tapınmayı almaya layıktır (Yuhanna 1:1; 16:28; 17:5). İsa Mesih’in Baba Tanrı ile
olan ilişkisi O doğduğu veya vatfiz olduğu zaman başlamadı fakat sonsuzlukta
vardı. Bu yüzden İbraniler Mektubu İsa Mesih’i “Tanrı’nın yüceliğinin parıltısı
ve varlığının öz görünümü” olarak beyan eder (1:3).
Filipililer Mektubu Mesih’in vücut bulup aramıza gelmesinden önce bile
“Tanrı’ya özdeş olduğunu beyan eder:
Filipililer 2:6 Mesih, Tanrı özüne sahip olduğu halde, Tanrı'ya eşitliği sımsıkı sarılacak bir hak saymadı.[43]
İsa Mesih’te “Tanrılığın bütün doluluğu bedence ... bulunuyor” (Koloseliler 2:9). Bu nedenle Kuriyos unvanı (yani Rab – Tanrı’nın Eski Ahit’de kendine verdiği ad) Yeni Ahit’te İsa Mesih’e verilmektedir: “Rab’bimiz İsa Mesih” (Filipililer 2:10-11; İşaya 45:22-23). Kutsal Kitap Mesih’e verilen “Rab” unvanını daha derin bir anlam ile ilişkilendirerek İsa Mesih’e “Tanrı” unvanı veriyor:[44]
Romalılar 9: 5 Büyük atalar onların atalarıdır. Mesih de bedence onlardandır. O her şeyin üzerinde hüküm süren, sonsuza dek övülecek Tanrı'dır! Amin.
Bu nedenle ilk Kilise, pek Mesih karşıtı öğretişin saldırısına rağmen imanını şu sözlerle ifade ederek Kutsal Kitap’ın öğretisini güvenilir bir şekilde özetlemiştir:
Bütün çağlardan önce Baba’da olan
Allah’tan Allah,
Işıktan Işık,
Gerçek Allah’tan gerçek Allah,
kendiliğinden var olan, yaratılmamış,
Baba ile aynı özden olan,
Allah’ın Oğlu tek Rab İsa Mesih’e inanıyoruz.[45]
Burada ilan edilen gerçekler sadece bir doktrin olarak görülmemelidir. Aksine bu doktrinler imanımız ve günlük Hristiyan yaşamımızın her adımı için pratik olan ve hayati önemi olan Kutsal Kitap’a dayalı gerçeklerdir. Mesih’in kişiliğinin yüceliği –ki bu yücelik sonsuzdur– kurtuluşumuzun ve Tanrı’nın bize olan sevgisinin büyüklüğünü göstermektedir!
II.Korintliler 8: 9 Rabbimiz İsa Mesih’in lütfunu bilirsiniz. O’nun yoksulluğuyla siz zengin olasınız diye, zengin olduğu halde sizin uğrunuza yoksul oldu.
Tamamıyle Tanrı ve tamamıyle insan olan İsa Mesih, bizim gibi yaşamak ve ebedi zenginliğinden bize vermek için göklerin yırtılırcasına açılışı ile bize gelmiştir:
İşaya 64: 1-2 Ya RAB, adını düşmanlarına duyurmak için
Keşke gökleri yarıp insen!
Dağlar önünde sarsılsa!
Gelişin, ateşin çalıları tutuşturmasına,
Suyu kaynatmasına benzese!
Uluslar senin önünde titrese!
Mesih’in kimliğini (İşaya 61:1-3) ve bizim için yaptıkları unuttuğumuz zaman Tanrı’yla olan ilişkimiz de o derecede fakirleşecektir.
B-) İSA Mesih’İn MUTLAK OLAN RABLİĞİ
Tanrı’nın ebedi Oğlu İsa Mesih’in tek Rab olduğunu söylemek [Sezar’ın pek çok putların yanında ‘rab’ olarak sayıldığı bir dönemde] O’nun diğer putlar arasındaki bir ‘rab’ olmadığını ve böylece Mesih’ten hariç olarak diğerlerinin ‘rab’ olmadığını öğretiyor. Böylece Mesih tüm bağlılık ve itaatimize layık olan tek Rab’dir. İsa Mesih’in “Rabbimiz” yani en yüce efendimiz[46] olduğunu söylediğimizde O’na ait olduğumuzu; yaşamlarımızın (en önemsiz ayrıntılarıyla bile) O’nun hizmetinde olduğumuzu itiraf etmiş oluyoruz. Yani artık kendimize değil, bizi satın alan Mesih’e aitiz:
Romalılar 14: 7 Hiçbirimiz kendimiz için yaşamayız, hiçbirimiz de kendimiz için ölmeyiz. 8 Yaşarsak Rab için yaşarız; ölürsek Rab için ölürüz. Öyleyse, yaşasak da ölsek de Rab'be aitiz. 9 Mesih hem ölülerin hem yaşayanların Rabbi olmak üzere ölüp dirildi.
Yeni Ahit sık sık imanlıları Mesih tarafından satın alınan hizmetçiler olarak tasvir ediyor.[47] Bu iki kavramın birliğini yani Mesih’in Rab olmasını ve bizim O’nun tarafından satın alınmamızı ve bunların ima ettiği şeyi iyi anlamak önemlidir. Grekçe bir kelime olan doulos efendisinin “malı” olan bir kul’u tanımlamak için kullanılmıştır. Aynı şekilde Yeni Ahit zamanında bir kulu satın almak, o kulun özerk olması değil de o günden itibaren o kulu satın alan kişinin malı olması üzere satın alma fiyatını ödemek anlamındaydı. Mesih bizi kanıyla satın aldığı için bizim efendimiz ve Rabbimiz olmuştur; O’na aittiz. Sözlerimiz, düşüncelerimiz ve tutumlarımızın yanı sıra, hareketlerimiz, planlarımız ve geleceğimiz üzerinde mutlak bir hakkı vardır.
Mesih’in Rab olması sadece kilisede toplandığımız zamanlarla sınırlı değildir. O’nun Rab’liği yaşamlarımızın tüm anlarını ve tüm alanlarını kapsamaktadır! Ne kadar sıklıkla Mesih’in işinin etkisini yaşamınızın tümüne yaymasına izin veriyor sunuz? Yoksa O’nu yaşamlarınızın “ruhsal” alanlarıyla mı sınırlıyor sunuz? Ama Kutsal Yazılar bize şu gerçeği hatırlatıyor: varlığımızın bütün alanlarında O’na ait olalım diye yaşamını veren Mesih’e daima boyun eğen bir tutumla yaklaşmamız gerekir.[48] O’nun “boyunduruğunu” ve Yasasını takınmadan O’nun Müjdesini ve sunduğu kurtuluşu bulamayız (Matta 11:28-30). J. Calvin bu gerçeği Cenevre İlmihalinde (125. soru) şöyle vurguluyor:
Aklanmayı, iyi işlerden ayırabilir miyiz, yani iyi işler olmadan aklanmak mümkün mü?
Mümkün değil. Çünkü iman aracılığıyla bize sunulan Mesih’i kabul ettiğimiz zaman, sadece bizi ölümden kurtarıp Tanrı’yla barıştıracağına değil, ayrıca bizi yeni bir yaşama uyandıracak olan Kutsal Ruh’un armağanını vereceği de vaat ediyor; bu şeyler mutlaka birbiriyle yan yana olmalıdır; Mesih kendisiyle bölünemez (kendisinden ayrılamaz)!
C-) GEREKLİ OLAN HERŞEYİN SAĞLANMASI
İsa Mesih’in Rabbimiz olduğu ve O’na ait olduğumuzu söylemek, aynı zamanda O’nun, yani Efendimizin, Kendini bize bakmaya, tüm ihtiyaçlarımızı karşılamaya adadığını da ilan etmek demektir. Mesih ve halkı arasında olan bağ Kutsal Kitap’ta karı-koca arasındaki bağa benzetilir:
Efesliler 5: 25 Ey kocalar, Mesih kiliseyi nasıl sevip onun uğruna kendini feda ettiyse,
siz de karılarınızı öyle sevin.
Mesih kilisesini kanı ile satın aldığı için onu “besler ve kayırır” (Efesliler 5:29); onu kendi bedeni gibi sever (Efesliler 5:28-29). Kilisesini kendi bedeni gibi görür (Efesliler 5:31).
Yuhanna 15: 15 Artık size kul demiyorum. Çünkü kul efendisinin ne yaptığını bilmez. Size dost dedim. Çünkü Babam'dan bütün işittiklerimi size bildirdim.
Mesih’in Rabliğinin tamamen eşsiz olması, Mesih’in insan şeklinde vücut bulması ve çarmıhtaki işi sayesinde kullardan pek çok daha değerli olduğumuzu söylemesinden bellidir: Mesih ayrıca dostumuz ve kardeşimiz olduğu için Rabbimize olan bağımız eşsizdir ve sınırsızca yakındır. Bağımızın böylece yakın olması, güven ve cesaretimizin tükenmez kaynağıdır: Mesihsiz hiç bir şey yapamayız (Yuhanna 15:5) ancak O’nun gücüyle her şeyi yapabilir ve galip gelebiliriz (Filipililer 4:13, Romalılar 8:37). Bu gerçek, özellikle dua konusunda kendisini gösterir: Babanın sonsuz Oğlu olan Rab’be bağlı olduğumuz için, Baba bizi seviyor ve dilediğimiz şeyleri vermekten hoşnut kalıyor.[49]
Bu haberi devamlı dinlememiz gerek, çünkü her zaman ayartılar bizi kapmaya çalışıyor: ya, Rab tüm varlığımızın Efendisi değilmiş gibi davranıyoruz ya da Mesih’in yaşamlarımızın her alanında Rab olarak kendini adamasından gelen güveni, cesareti ve derin, güçlü sevinci kaybediyoruz!
6. “Mesih İsa’ya”
(İşaya 49:1–9; İbraniler 1:1–4; Filipililer 2:5–11)
İsa Mesih kendi yaşamıyla İsrail’in yapması gereken işini gerçekleştirmek üzere peygamberimiz, kahinimiz ve Kralımız olarak geldi; bunun için kul benzeyişi alarak yüceliğinden soyundu, böylece de halkı olan bizlere olan sevgisini göstermiş oldu.
Heidelberg İlmihali 31. Neden O’na (İsa’ya) mesh edilmiş anlamında Mesih denir?
Çünkü Baba Allah tarafından atandı ve Kutsal Ruh tarafından mesh edildi1 öyle ki, baş peygamberimiz ve öğretmenimiz olarak2 kurtuluşumuzla ilgili Tanrı’nın gizli bilgisini ve iradesini mükemmelce açıklasın.3 Bizim tek baş kahinimiz olarak4 kendi bedeninde yaptığı kurbanla bizi özgür kıldı.5 Ve sürekli olarak Baba’ya bizler için yakarışta bulunarak6 ve bizim sonsuz kralımız7 olarak Sözü ve Ruh’uyla bizi yönetir, bizim için kazandığı özgürlükte bizi korur ve saklı tutar.8
1 Luka 4:14-19; Luka 3:21- 22, İşaya 61:1, İbraniler 1:9, Mezmur 45:7
2 Elçilerin İşleri 3:22, Tesniye 18:15
3 Yuhanna 1:18; 15:15
4 İbraniler 7:17, Mezmur 110:4
5 İbraniler 9:12; 10:11-14
6 Romalılar 8:34; İbraniler 9:24; (I.Yuhanna 2:1)
7 Matta 21:5, Zekeriya 9:9 (Luka 1:33)
8 Matta 28:18-20; Yuhanna 10:28; Vahiy 12:10-11
A-) İSA VE İSRAİL’İN ÇAĞRISI
Yuhanna 4: 22 Siz bilmediğinize tapıyorsunuz, biz bildiğimize tapıyoruz. Çünkü kurtuluş Yahudiler'dendir.
Rab’bimizin adının ve unvanının “İsa Mesih” olması kurtuluşumuzun Yahudisel açısını vurguluyor.[50] Bu yüzden Mesih’in doğuşu Yusuf’a şöyle müjdeleniyor:
Matta 1: 21 Meryem bir oğul doğuracak. Adını İsa koyacaksın. Çünkü halkını günahlarından O kurtaracak.
Mesih İsa’nın işi, Tanrı’nın belirli bir halk için olan amaçlarını yerine getirmekti. Tanrı, İsrail’i “ilk doğan oğlu” olarak seçti, öyle ki İsrail, Baba’nın kişiliğinin diri şekli olsun; başka bir deyişle, İsrail, Tanrı’yla beraberliği olsun ve ayrıca uluslar arasında O’nun kulu olsun diye seçilmiştir. Yani Tanrı, İsrail ’e dünyadaki diğer uluslar arasında yapması gereken Mesihsel bir görev vermişti:
Çıkış 7: 5 Mısır'a karşı elimi kaldırdığım ve İsrailliler'i aralarından çıkardığım zaman Mısırlılar benim RAB olduğumu anlayacak.
Tesniye 4: 6 Onlara sımsıkı bağlanın. Çünkü ne denli bilge ve anlayışlı olduğunuzu uluslara bunlar gösterecek. Bu kuralları duyunca, uluslar, 'Bu büyük ulus gerçekten bilge ve anlayışlı bir halk! diyecek. 7 Tanrımız RAB her çağırdığımızda bize yakın olur. Tanrısı kendisine böylesine yakın olan başka bir büyük ulus var mı? 8 Bugün size verdiğim bu yasa gibi adil kuralları, ilkeleri olan başka bir büyük ulus var mı?
Kutsal Yazıların gösterdiği gibi İsrail, bu antlaşmanın başladığı ilk günlerden itibaren isyankar bir çocuk gibi davrandı; Rab’binin benzeyişini yansıtarak yaşamak yerine etrafında olan ulusların putperestliğini taklit etmeyi tercih etti:
Hezekiel 36: 23 Uluslar arasında kirlenen, onlar arasında kirlettiğiniz büyük adımın kutsallığını göstereceğim. Onların gözü önünde kutsallığımı sizin aracılığınızla kanıtladığımda, uluslar benim RAB olduğumu anlayacaklar. Egemen RAB böyle diyor.
Hezekiel 37: 28 Tapınağım sonsuza dek onların arasında oldukça uluslar İsrail'i kutsal kılanın ben RAB olduğumu anlayacaklar.
Bu açıdan baktığımızda İsa Mesih, bu “ilk doğan oğula” verilen işi yerine getirmek üzere geldi. Bu gerçek, İşaya peygamberin kitabında (40-55 bölümler) gizemli bir şekilde acı çeken Kul hakkında söz eden ayetlerde çok açıkça görülmektedir. Bu ayetler İsrail’i Rab’bin kulu olarak belirtmelerine rağmen, yine de İsrail’den daha büyük bir “KUL’un” İsrail halkına “bir antlaşma, uluslara bir ışık” olarak geleceğinden bahsetmektedir:
İşaya 42:6 Ben, RAB, seni doğrulukla çağırdım,
Elinden tutacak,
Seni koruyacağım.
Seni halka antlaşma,
Uluslara ışık yapacağım.
İsa Mesih, Tanrı’nın halkı gibi gözükmektedir ve Tanrı halkı İsrail’in yerine getirmesi gereken görevi yerine getirmeye gelmiştir. Ancak kendisini sadece bu halktan biri olmaktan ayırıyor ve zaman içinde Tanrı’nın halkını kurtarmak üzere bir hizmetçi gibi gönderildiği daha da belli oluyor:
İşaya.49: 6 Yakup'un oymaklarını canlandırmak,
Sağ kalan İsrailliler'i geri getirmek için
Kulum olman yeterli değil.
Seni uluslara ışık yapacağım.
Öyle ki, kurtarışım yeryüzünün dört bucağına ulaşsın.
7 İnsanların hor gördüğüne,
Ulusların iğrendiğine,
Egemenlerin kulu olana
İsrail'in Kurtarıcısı ve Kutsalı RAB diyor ki,
"Seni seçmiş olan İsrail'in Kutsalı sadık RAB'den ötürü
Krallar seni görünce ayağa kalkacak,
Önderler yere kapanacak.
Daha sonraki ayetlerde İşaya (53) bu “KUL’un” yaşayanların dünyasından çıkarılıp, halkının günahı için elem çektiğini öğreniyoruz, ama bütün bu acı ve elemler zaferle sonuçlanıyor, çünkü O diriliyor. Yeni Ahit, kendi yaşamıyla Tanrı’nın halkının işini yapan, İsrail sadık kalmayı beceremediği halde tek güvenilir kalan bu KUL’un İsa Mesih olduğunu gösteriyor (Matta 2:15; 4:1-11). O, gerçek İsraillidir ve İbrahim’in soyundan gelmiştir. Gerçek bereket, ışık ve kurtuluş İsa Mesih’te bulumaktadır:[51]
Galatyalılar 3: 13-14 İbrahim'e sağlanan kutsama Mesih İsa aracılığıyla uluslara sağlansın ve bizler vaat edilen Ruh'u imanla alalım diye, Mesih bizim için lanetlenerek bizi Yasa'nın lanetinden kurtardı. Çünkü, "Ağaç üzerine asılan herkes lanetlidir" diye yazılmıştır.
I.Korintliler 1:30 Ama siz Tanrı sayesinde Mesih İsa'dasınız. O bizim için tanrısal bilgelik, doğruluk, kutsallık ve kurtuluş oldu.
“Mesih’te” olduğumuz için, O’nda olan kutsama bize veriliyor; O’nda “Tanrı’nın İsraili” ve “gerçek sünnetliler” biz oluyoruz (Galatyalılar 6:16; Filipililer 3:3). Ve gerçek ışık olan Mesih’te bulunduğumuz için, aynı iş bize de veriliyor; biz de dünyanın ışığı olmaya, Tanrı’nın kurtuluşunu uluslara duyurmaya çağrılıyoruz!
I.Petrus 2:9-10 Ama siz seçilmiş bir soy, Kral’ın kahinleri, kutsal bir uluş, Tanrı’nın öz halkısınız. Sizi karanlıktan kendisinin şaşılacak ışığına çağıran Tanrı’nın erdemlerini ilan etmek için seçildiniz. Bir zamanlar halk değildiniz, ama şimdi Tanrı’nın halkısınız. Bir zamanlar merhamete erişmemiştiniz, oysa şimdi merhamete eriştiniz.[52]
B-) PEYGAMBERİMİZ, KAHİNİMİZ VE KRALIMIZ[53]
Tanrı’nın Oğlu, gerçek “Mesih” olarak geldi. Eski Ahitte peygamberler, kahinler ve krallara verilen “Mesih” unvanı (yağ ile mesh edilme), İsrail halkının belirlenmiş olan rolünü ve çağrısını anlamamıza yardım ediyor. Eski Ahit boyunca Tanrı kendi işini peygamberler, kahinler ve krallar ile sürdürmüştü. Tanrı, İsrail halkına arasındaki varlığını bu üç mesh edimiş görev ile açıklamıştı. Bu üç görev Yeni Ahit’e geldiğimiz zaman Tanrı Oğlu İsa Mesih’in işini daha iyi anlamamızı mümkün kılıyor.[54] Mesih, halkına peygamber olarak “seslenmiş” (İbraniler 1:1-2), kahin olarak “günahlardan arınmayı sağlamış” ve Kral olarak “göklerde yüce Olan’ın sağında oturmuştur” (İbraniler 1:3).
Mesih, peygamber olarak Tanrı’nın isteğinin (Matta 5:17, 22, 28, 32) ve sunduğu kurtuluşun bütünlüğünü bize gösteriyor:
“Babamdan bütün işittiklerimi size bildirdim” (Yuhanna 15:15; 1:18).
Çarmıhta en açık şekilde Tanrı’nın mükemmel adaleti ve aynı zamanda Baba’nın sevgisinin sonsuz ve sınırsız derinliğini açığa vurdu. Bugün de İmanlı Topluluğunu Kutsal Ruh ve Sözü aracılığıyla gerçek ve kurtuluş yolunda yönetiyor. Kahin olarak, halkının günahlarını bağışlatabilmek üzere kendini mükemmel bir kurban olarak sundu (İbraniler 2:17) ve sürekli bizim için aracılık ederek kahinliğini sürdürmektedir.[55] Kral olarak gelişi ile, Tanrı’nın Krallığının yaklaştığını haber verdi ve şimdi “bütün yetki” O’na verildikten sonra, Tanrı’nın Krallığını halkının yaşamlarında gerçekleştirmek üzere tarihi, tahtını aramızda kesinlikle yerleştireceği gününe doğru yönlendirmektedir:
“ve egemenliğinin sonu gelmeyecektir” (Luka 1:33).
Diğer yandan Eski Ahitte İsrail’e verilen mesihsel iş Yeni Ahit döneminde Mesih’te olan bizler için de belirli sorumluluklar getirmiştir. Heidelberg İlmihali, Mesih’in bu üç görevini açıkladıktan sonra, bu konuda şöyle diyor:
32. Niçin sana Hristiyan deniliyor?
Çünkü Mesih’in bedeninin iman ile bir üyesiyim ve O’nun mesh edilişini paylaşıyorum. O’nun ismini açıklamaya, kendimi yaşayan bir şükran kurbanı olarak O’na sunmaya, bu hayatta iyi bir düşünceyle günaha ve şeytana karşı durmaya, ve bundan sonrakinde, bütün yaratılış üzerinde sonsuzluk boyunca Mesih’le hüküm sürmeye mesh edildim.
C-) BİZİ ÖYLESİNE SEVENİN ALÇATILMASI
Ama bütün bu şeylerden fazla, Mesih’in işinde her şeyden ziyade bizi hayranlıkla O’na secde kılmaya yönlendiren şey, O’nun [Tanrı’nın KUL’u olarak] alçatılması olmalıdır. Her şeyden üstün olan Mesih “kendini alçalttı, boş kıldı” ve insan benzeyişinde doğmakla yetinmeyip, acı çeken KUL olmak üzere “kul özünü de aldı” (Filipililer 2:7):[56]
İşaya 53: ... 2 Bakılacak biçimden, güzellikten yoksundu.
Gönlümüzü çeken bir görünüşü de yoktu.
İşaya Peygamber, Mesih İsa’nın kendi görkemini bırakarak olarak aramıza gelmesinden dolayı O’nu dünyasal ölçülere göre bir çekiciliği ya da cazibesi olan birine benzetemiyor. Zaten Mesih İsa görünüşüyle değil de öğretisi ve yaşamı ile farklılığını göstermiştir. İsa Mesih bütün görkemini bırakmış olarak yeryüzüne gelmiş ve O, “insanların yüz çevirdiği” biri gibi, değer vermediğimiz biri gibi olmuştu ve hizmeti boyunca insanlar O’nu küçük görerek ondan nefret ettiler. (İşaya 53:3). Tanrı’nın Oğlu’nun, Sahibi olduğu bu dünyada “başını yaslayacak bir yeri yoktu” (Matta 8:20). Ruh’a tamamıyla uyar gibi görünüşleriyle Tanrı’ya karşı içten isyan ettiklerini saklayan insanlar O’nu reddetti. Sonunda kul özünü almış olan biricik Oğul “ölüme, çarmıh üzerinde ölüme bile boyun eğip” Tanrı’nın isteğine itaat etti (Filipililer 2:8). Hakaretler ve alaylara katlandı. Bundan daha önemli olarak, her zaman O’nunla birliği ve yakınlığı olan Baba Tanrı tarafından terk edildi ve yüreğinin en derin köşesinde Baba’dan ayrı kalma acısına da katlandı (Matta 27:46).
Kutsal Yazılar sadece Mesih’in acılarına ve elemlerine dair gerçeklere değil, gözlerimizi devamlı surette Tanrı’nın Oğlu’nun bizi ne kadar sevdiğini, O’nun yüceliğini ve büyüklüğünü (Filipililer 2:11) anlamamız ve böylece bu sevgiye derin minnettarlık ve sevecen bir tutumla karşılık vermemiz için bizleri teşvik eder.
Bu nedenle, Mesih’in sevgisi bizleri zorlayarak, O’nun hizmetini yapmaya çağırmaktadır: Tanrı’nın bizleri çocukları olarak kabul ettiğini bilerek, Tanrı’nın çocuğu olarak davranmaya ve O’nun ışığının yaşayan yansımaları olmaya çağırmaktadır. Böylece Hristiyanlar olarak Mesihsel bir hizmet ve tanıklık bilinci içinde Tanrı’nın isteğini ve kurtarışını vaaz ederek, diri kurbanlar olarak yaşamaya ve gündelik hayatımız boyunca günaha ölmeliyiz. “Eğer dayanırsak, O’nunla beraber egemenlik süreceğimizi” (II.Timoteyus 2:12) ve şimdi bile egemenlik sürmeye başladığımızı (I.Korintliler 4:8) bilerek yaşamalıyız.
7. “Kutsal Ruh’tan vücut buldu ve bakire Meryem’den doğdu”
(Luka 1:26-38; Yuhanna 1:12-14; Efesliler 2:14-18)
Mesih’in bakireden doğması, bize hem Tanrı’nın hükümdarlığını hem de Mesih’in tamamen tanrısal ve tamamen insani yönünü gösteriyor; Mesih’in günahsız olarak, yeni bir insanlığın başı olarak geldiğini açığa vuruyor.
Heidelberg İlmihali 35. [İsa] ‘Kutsal Ruh’tan vücut buldu ve bakire Meryem’den doğdu’ ne demektir?
Davut’un soyundan olabilmesi için1 gerçek ve sonsuz Tanrı olan ve öyle kalan Tanrı’nın sonsuz Oğlu2 Kutsal Ruh’un işleyişi ile3 bakire Meryem’in et ve kanından gerçek insan doğasını kendi üzerine aldı.4 Günah haricinde5 her şekilde kardeşleri gibiydi.6
1 II.Samuel 7:12-16, Mezmur 132:11, Matta 1:1, (Luka 1:32), Romalılar 1:3
2 Yuhanna 1:1; 10:30-36, Elçilerin İşleri 13.33, Mezmur 2.7, (Romalılar 1:3; 9:5), Koloseliler 1:15-17; I.Yuhanna 5:20
3 Luka 1:35
4 Matta 1:18-23; Yuhanna 1:14; Galatyalılar 4:4; İbraniler 2:14
5 Filipililer 2:7; İbraniler 2:17
6 İbraniler 4:15; 7:26-27
Heidelberg İlmihali 36. Bu kutsal kavramın ve Mesih’in doğumunun size yararı nedir?
O bizler için aracıdır,7 O’nun masumiyetinde ve mükemmel olan kutsallığında O, Tanrı’nın benim günahım için olan görüşünü -günahlı doğduğumdan-8 kaldırıyor.
7 I.Timoteyus 2:5, 6; İbraniler 9:13-15
8 Romalılar 8:3, 4; II.Korintliler 5:21; Galatyalılar 4:4, 5; I.Petrus 1:18, 19
A-) İSA’NIN BAKİREDEN DOĞMASI VE TANRI’NIN HÜKÜMDARLIĞI
Mesih’in bakireden doğması, ilk olarak Tanrı’nın kurtuluş işinde her şeye mutlak hakim olmasını vurguluyor. Çünkü kurtuluş, insanların teşebbüsleri, çabaları veya aramalarının sonucu değildir. Aksine Tanrı, “belirlenen zamanda” (Romalılar 5:6) kurtuluşumuz için olan isteğini yerine getirdi. Yani kurtuluşumuzun “yönü”, “aşağıdan yukarıya doğru” değil –yani insan, kendini Tanrı’ya doğru yükseltmiyor– yukarıdan aşağıya doğrudur: Tanrı, lütfuyla bizi O’nun yanına getirmek üzere bize eğiliyor. Kurtuluş işinde, günahlı insanların teşebbüsleri tam olarak bir yana konuluyor.
Luka 1: 35 Melek ona şöyle yanıt verdi: "Kutsal Ruh senin üzerine gelecek, Yüceler Yücesi'nin gücü sana gölge salacak. Bunun için doğacak olana kutsal, Tanrı Oğlu denecek.
Mesih’in olağan bir doğumdan farklı olarak doğması, bir gerçeği güçlü bir şekilde vurguluyor: Kurtuluş işinde [insan değil] Tanrı tam olarak etkindir.
Luka 1: 38 "Ben Rab'bin kuluyum" dedi Meryem, "Bana dediğin gibi olsun." Bundan sonra melek onun yanından ayrıldı.
Bu durumda Meryem’in işi de hareket etmek değil, Tanrı’nın isteğini kabul etmektir. Tanrı’nın seçimi ve kararı, Meryem’in tanrısayarlığı veya başka kişisel niteliklerine bağlı değildir. Tanrı’nın kendi seçimi ve kararını açıklaması, Meryem’in “Tanrı’nın lütfuna erişmesi” (Luka 1:30) yani Tanrı’nın lütfunun onu bulmasıdır![57]
Böylece kurtuluş, derinden minnettar olmamız gereken Tanrı’nın bir işi olarak karşımıza çıkar. Kurtuluşu hak etmediğimiz bir armağan olarak, sınırsız bir lütuf olarak alıyoruz. Kutsal Kitap, İsa’nın bakireden doğması ve ruhsal doğuşumuz arasında bir bağ kuruyor –zaten ikisi de Tanrı’nın karşılıksız lütfundan kaynaklanıyor:
Yuhanna 1: 12-13 Ancak, kendisini kabul edip adına iman edenlerin hepsine Tanri’nın çocukları olma hakkını verdi. Onlar ne kandan, ne bedenin isteğinden, ne de insanın isteğinden doğdular; tersine, Tanrı’dan doğdular.
Bu demek değildir ki bizim isteğimiz bir yana konuluyor! Ama Tanrı’nın lütfu bizim kararımızdan önce gelerek onu üretiyor ve mümkün kılıyor. O’nu kabul etmemiz üzere taş gibi yüreklerimizi yumuşatıyor.[58] Böylece O’nun lütfu en önemli yeri alıyor: kendimize değil, O’nun lütfuna bakıyoruz.[59] İsa’nın bakireden doğması, yani Tanrı’nın işinde bu “yeni başlangıç”, bize, lütufla kurtulduğumuzu hatırlatıyor!
B-) İSA MESİH, GERÇEK TANRI VE GERÇEK İNSAN
Mesih’in beden alıp aramıza gelmesinde Tanrı, kurtuluş konusuna tamamen yeni bir öğe getiriyor:
Yuhanna 1:14 Söz insan olup aramızda yaşadı. Biz de O’nun yüceliğini, Baba’dan gelen, lütuf ve gerçekle dolu olan biricik Oğul’un yüceliğini gördük.
Kurtuluşumuz için Tanrı, şaşılacak bir şey yaptı: İsa Mesih’te kendini bize bağladı. Yani İsa Mesih’e baktığımız zaman, Tanrı’yı görüyoruz.[60] Mesih’in bakireden doğması, beşikteki bebeğin sadece bir insandan sınırsızca daha büyük olduğunu gösteriyor; çünkü Kutsal Ruh’un gücü aracılığıyla doğmuştur, ayrıca gerçek “Tanrı Oğlu’dur” (Luka 1:35). Mesih’in doğmasının gizemli olması, Tanrı’nın vücut bulmasının gizemli olduğunu vurguluyor.
Şuna dikkat etmek önemlidir: Tanrı vücut bulduğu zaman, aslında ne gerçek Tanrı ne de gerçek insan olan bir varlık yaratmak üzere, tanrısal ve insani açılar birbirine karıştırılmadı (yani Tanrı kendisini yeni bir şeye dönüştürmedi). Tam aksine, kavrayamadığımız bir şekilde İsa Mesih gerçekten ve tam olarak insandır ve aynı zamanda gerçekten ve tam olarak Tanrı’dır. Kalkedon (Kadıköy) İnanç Açıklaması (451), Mesih’in kişiliği hakkında yanlış sonuçların yolunu kesmek amacıyla bunun bir gizem olduğunu itiraf ediyor: “bir ve aynı Oğul, Rabbimiz İsa Mesih, aynı zamanda tanrılık ve insanlıkta tam, gerçek Tanrı ve gerçek insan, iki tabiatla tanınan, karışıklıksız, değişimsiz, bölünmesiz, ayrılıksız”
Bu nedenle Mesih, sadece insani bir yaşama sahip gibi görünen ama aslında ancak insanın dış görünüşüne sahip olan, vücut bulmuş Tanrı Oğlu değildir. Aksine bakire Meryem’in rahmine düştüğü andan itibaren her yönden bizim gibi ama günahsız gerçek bir insandır.[61] “Vücut buldu” ifadesini Tanrı’nın sadece insani bir beden aldığı anlamına geldiğini düşünerek yanılmayalım. Öyle olsaydı; Mesih tamamıyla Tanrı olacaktı ama tamamıyla insan olarak kabul edilemezdi. Ama Mesih tam olarak Tanrı olduğu kadar tam bir insan olmasaydı, Aracımız[62] olamazdı. Aynı şekilde tam bir insan olmasaydı, insanlar için belirlenen cezayı çekemezdi. Pavlus’un dediği gibi “Çünkü tek bir Tanrı ve Tanrı ile insanlar arasında tek bir Aracı vardır. Bu da insan olan ve kendisini herkes için fidye olarak sunmuş bulunan Mesih İsa’dır. Uygun zamanda verilmiş olan tanıklık budur” (I.Timoteyus 2:5-6). Aslında Mesih’in tam olarak insan olması reddedilirse, bu iman açıklamasının ikinci bölümünde ilan edilen tüm gerçekler anlamsız oluyor.[63]
Diğer taraftan Mesih, gerçekten ve tam olarak Tanrı olmasaydı, Tanrı bizden uzak olan bir yabancı olacaktı. Ancak Tanrı’nın kendisi bize kendi kişiliğini geçerli ve kesin bir şekilde açıklayabilirdi. Gerçek ışığı ve gerçek yaşamını kavrayabilelim diye Tanrı kendini bize tanıtmayı seçti:[64]
Yuhanna 1: 18 Tanrı'yı hiçbir zaman hiç kimse görmedi. Baba'nın bağrında bulunan ve Tanrı olan biricik Oğul O'nu tanıttı.
Bu nedenle sonsuz Oğul insan olarak aramıza geldi ve İmmanuel (yani “Tanrı bizimle”) olmak, aramızda yaşamak, bizim yolumuzda yürümek, Baba’nın isteğinden saptığımız yerde bizim yerimize itaat etmek üzere gelmiştir. Gerçekte aynı zamanda hem Tanrı hem insan olan biri çarmıhta Tanrı’nın günahlarımıza karşı olan gazabını çekebilirdi.[65] Sık sık ona magnum mysterium adı verilen Mesih’in bakire bir kızdan doğmasının “büyük gizi”, kurtuluşumuzun sırrına ve mucizesine gözlerimizi çeviriyor.
C-) MESİH VE YENİ İNSANLIK
Mesih’in doğuşunu melek Cebrail, Meryem’e şöyle bildiriyor:
Luka 1: 35 Melek ona şöyle yanıt verdi: "Kutsal Ruh senin üzerine gelecek, Yüceler Yücesi'nin gücü sana gölge salacak. Bunun için doğacak olana kutsal, Tanrı Oğlu denecek.
Bu ayet İsa Mesih’in bakire kızdan doğması İsa’nın kutsallığına dikkatimizi çekiyor. Mesih, “bakire Meryem’den doğan” gerçek bir insandır ama günahsız biri olduğu için de, O’nun gelişi, itaatkar, satın alınmış ve kutsal olan yeni bir insanlığın başlangıcını işaret ediyor.[66]
I.Korintliler 15: 45 Nitekim şöyle yazılmıştır: «İlk insan Adem yaşayan can oldu.» Son Adem'se yaşam veren ruh oldu.
İsa Mesih, “ikinci Adem”, “eskatolojik Adem” olarak O’na ait olanların başı olmak üzere gelmiştir. Kutsal Yazılar, Adem’in insanlığın başı olduğunu vurguluyor. Bu nedenle onun günahı, onun soyundan gelen tüm insanları etkiledi. O günah işlediği için, “Adem’in çocukları” olan bizler, Tanrı’nın önünde günah, ölüm ve suçlulukla duruyoruz. Ve aynı şekilde, Tanrı’dan gelen bu “yeni başlangıç” olan Mesih’le birleşmiş olanlar, artık O’nun mühürüyle damgalanıyor. Tanrı, artık bizi ilk babamızda (Adem) değil, yeni bir insanlığın başı olan Mesih’te görüyor; ve O’nda bulunduğumuz için, O’nun mükemmel lütfu, aklaması, kutsallığı ve itaati bize veriliyor:[67]
Romalılar 5: 12 Günah bir insan aracılığıyla, ölüm de günah aracılığıyla dünyaya girdi. Böylece ölüm bütün insanlara yayıldı. Çünkü hepsi günah işledi.
15 Ne var ki, Tanrı'nın armağanı Adem'in suçu gibi değildir. Çünkü bir kişinin suçu yüzünden birçokları öldüyse, Tanrı'nın lütfu ve bir tek adamın, yani İsa Mesih'in lütfuyla verilen bağış birçokları yararına daha da çoğaldı.
18 İşte, tek bir suçun bütün insanların mahkûmiyetine yol açtığı gibi, bir doğruluk eylemi de bütün insanlara yaşam veren aklanmayı sağladı. 19 Çünkü bir adamın sözdinlemezliği yüzünden nasıl birçoğu günahkâr kılındıysa, bir adamın söz dinlemesiyle birçoğu da doğru kılınacaktır.
“İkinci Adem” olarak ölümün zincirini koparan Mesih’le iman aracılığıyla birleştiğimiz için, O’nun dirilişine biz de paydaş oluyoruz:
I.Korintliler 15:22 Herkes nasıl Adem’de ölüyorsa, herkes Mesih’te yaşama kavuşacak.
Bundan ziyade, bu yeni insanlıkla ilgili vaat, şimdi bile başlayan bir gerçektir. “Yeni adam” olan Mesih’le iman aracaılığı ile birleştik. Bu nedenle O’nun itaati, doğruluğu ve mükemmel kutsallığı, şimdi bile bizde “kökleşmeye” başlıyor! O “yeni yaratılış”tır ve O’na ait olduğumuz için, artık bizler “Tanrı’nın önceden hazırladığı iyi işlerin yolunda yürüyelim diye Mesih İsa’da yaratılmış olarak Tanrı’nın eseriyiz” (Efesliler 2:10).
Bu yeni insanlık, kendini İmanlılar Topluluğunda (kilisede) açığa vuruyor. Kilise, Mesih’in Bedenidir, içine getirilip, “yaşayan üyeleri” olarak yerleştirildiğimiz yeni bir varlıktır. Kutsal Kitap, Mesih’in “bu iki topluluktan [yani Yahudiler ve Yahudi olmayanlar] kendisinde yeni bir insan yaratarak esenliği sağlamak” için geldiğini söylüyor (Efesliler 2:15). Böylece Kilise, bu yeni insanlığın somut olarak görüldüğü, hem Tanrı’yla hem de birbirimizle esenlik içinde bulduğumuz bir yer olmaya çağrılmıştır![68]. “Kutsal Ruh’tan vücut bulan ve bakire Meryem’den doğan” İsa Mesih, Tanrı Oğlu ve İnsanoğlu olarak kendini ve elinde olan her şeyini bize vermek üzere gelmiştir, öyle ki sonsuza dek gerçek Tanrı olan O’nu sevebilelim, bizim için yaptıklarına daima minnettar olalım!
8. “Pontiyus Pilatus zamanında acı çekerek”
(İşaya 53:1-5; İbraniler 7:7-9; I.Petrus 2:21-25)
İsa Mesih’in yaşamı çarmıh için hazırlandığı acı ve itaat dolu bir yaşam idi; suçsuz olan, bizim yerimize mahkum edildi, öyle ki O’nun doğruluğu ve itaati bizim hesabımıza sayılsın.
Heidelberg İlmihali 37. [İsa] ‘Acı çekti’ ifadesinden ne anlıyorsunuz?
Yeryüzündeki bütün hayatı sırasında özellikle yaşamının sonunda can ve beden olarak Mesih, Tanrı’nın bütün insanlığın günahına karşı olan kızgınlığından dolayı acı çekti.1
Acı çekmekle Meshedilmiş tek kurban olarak,2 beden ve can olarak bizi sonsuz mahkumiyetten özgür kılmak için bunu yaptı3 ve Tanrı’nın lütfunu, doğruluğunu ve sonsuz yaşamı bizler için kazandı.4
1 İşaya 53, (I.Timoteyus 2:6), I.Petrus 2:24, 3:18
2 Romalılar 3:25, (I.Korintliler 5:7, Efesliler 5:2), İbraniler 10:14, I.Yuhanna 2:2, 4:10
3 Romalılar 8:1-4, Galatyalılar 3:13,
(Koloseliler 1:13, İbraniler 9:12, I.Petrus 1:18-19)
4 Yuhanna 3:16, Romalılar 3:24-26, (II.Korintliler 5:21, İbraniler 9:15)
Heidelberg İlmihali 38. Mesih ‘Pontius Platus zamanında’ yargı olarak neden acı çekti?
O günahsız olduğu halde toplumsal bir yargıda mahkum oldu5 bizim yerimize cezaya çarptırılarak bizlerin üzerine düşen Tanrı’nın şiddetli yargısından bizleri özgür kıldı6
5 Luka 23:13-24, Yuhanna 19:4, 12-16
6 İşaya 53:4, 5, II.Korintliler 5:21, Galatyalılar 3:13
Heidelberg İlmihali 39. Başka bir ölüm şekliyle ölmek yerine ‘Çarmıha gerilmek’ önemli mi?
Evet. Çarmıh ölümü Tanrı tarafından lanetlendiğinden bu ölüm benim üzerimde olan laneti O’nun yüklendiğine beni ikna eder.7
7 Galatyalılar 3:10-13, Tesniye 21:23
A-) ACI BİR YAŞAM
İman Açıklaması İsa Mesih’in, “Pontiyus Pilatus zamanındaki” acılarını vurguladığında Mesih’in tüm yaşamının fakirlik ve acıyla tanımlandığını fark etmeliyiz. İşaya peygamber Kurtarıcının “Acı Çeken Kul” olarak geleceğini vurguluyor:
İşaya 53: 3 İnsanlarca hor görüldü,
Yapayalnız bırakıldı.
Acılar adamıydı, hastalığı yakından tanıdı.
İnsanların yüz çevirdiği biri gibi hor görüldü,
Ona değer vermedik.
4 Aslında hastalıklarımızı o üstlendi,
Acılarımızı o yüklendi.
Bizse Tanrı tarafından cezalandırıldığını,
Vurulup ezildiğini sandık.
İsa’ya handa yer bulunmadığını hatırladığımızda doğumundan itibaren yoksulluk ve reddedilme ile karşılaşmış olduğunu daha iyi anlayabiliriz (Luka 2:6-7). Hirodes’in, İsa Mesih’in ortadan kaldırılması için Betlehem ve tüm yörede yaşayan iki yaşına kadar olan bütün erkek çocukları öldürtmesi Mesih’in daha doğumundan itibaren dünya tarafından reddedildiğine iyi bir örnektir (Matta 2:16). Mesih İsa vaftiz olduğu zaman bile tüm hizmeti boyunca var olan ve ölümüyle sonuçlanacak olacak acılarını görüyoruz. Çünkü gökten gelen Tanrı’nın sesi, “Sevgili Oğlum budur, O’ndan hoşnudum” dediğinde Tanrı Oğlu İsa Mesih’in tam olarak eşsizliği vurgulanırken aynı zamanda, İşaya peygamberin “Acı Çeken Kul” hakkında söylenen şözlerini, çarmıh yolunu hatırlatan sözlerini işaret ediyor:
İşaya 42: 1 İşte kendisine destek olduğum,
Gönlümün hoşnut olduğu seçtiğim kulum!
Ruhum'u onun üzerine koydum.
Adaleti uluslara ulaştıracak.
Mesih’in hizmeti, yani “Acı Çeken Kul’un” hizmeti, O’nu mutlaka ölüme götürecekti.
Mesih İsa öğretişlerinin bir çoğunda öleceğini önceden belli etmiştir. Petrus’un O’nu tanımasından sonra, İsa Mesih kendisinin askeri bir kahramana hiç benzemeyeceğini beyan ediyor: “Bundan sonra İsa, kendisinin Kudüs’e gitmesi, ihtiyarlar, başkâhinler ve din bilginlerinin elinden çok acı çekmesi, öldürülmesi ve üçüncü gün dirilmesi gerektiğini anlatmaya başladı” (Matta 16:21). Petrus, Pentekost günkü vaazında bu acıları “Kutsal ve adil Olan’ın” (Elçilerin İşleri 3:14) acıları olarak tanımlar. Mesih’in acıları günahla bozulmuş ve insanın isyankarlığıyla dolu olan bu dünyada yaşamaya gelmenin acısıdır. Mesih’in acıları mükemmelliği tatmış olarak gücü, görkemi ve zenginliği bırakıp günahlı hayatımızın en derin yerlerine inmenin acılarıdır, mezar ve ölümün acılarıdır.
Mesih, Tanrı’nın lekesiz kuzusu olarak kendini çarmıhta günahlarımız için kurban olarak feda etti. Ama “Çarmıh yolu” bundan böyle bir tek Mesih’e ait değildir. Yeni Ahit, Mesih İsa’nın yolunda yürümek isteyenlere şunu hatırlatıyor: “Ardımdan gelmek isteyen, kendini inkâr etsin, çarmıhını yüklenip beni izlesin” (Mattta 16:24). Aslında vaftizimiz bile bunu ima ediyor, çünkü “O’nun ölümüne vaftiz edildik” (Romalılar 6:3).[69] Aynı şekilde Rab’bin Sofrası Mesih’in ölümünün ilanı ve çarmıha gerilmiş bedeninin ruhsal ve simgesel olarak paylaşılmasıdır! (I.Korintliler 11:26, 10:24). Mesih bizleri kendi benzerliğine dönüştürmek için denenmeler ve acılardan (içtiği acı kase) geçti. Böylece bizlere çarmıh yolunda katlanacağımız acı ve denenmeler olduğunu öğretir. Bu nedenle denemeler ve acılar imanımızı paklaştırmaktadır.[70] Mesih’in katlandığı acılara benzeyen acılar O’na gerçekten ait olduğumuzu dünyaya ilan etmektedir.[71]
Kutsal Yazılar, satın alma işini yerine getirebilsin diye Mesih’in elemler aracılığıyla söz dinlemekte yetkinliğe eriştiğini vurguluyor:
İbraniler 5: 7 Mesih, yeryüzünde olduğu günlerde kendisini ölümden kurtaracak güçte olan Tanrı'ya büyük feryat ve gözyaşlarıyla dua etti, yakardı ve Tanrı korkusu nedeniyle işitildi. 8 Oğul olduğu halde, çektiği acılarla söz dinlemeyi öğrendi. 9 Yetkin kılınınca, sözünü dinleyen herkes için sonsuz kurtuluş kaynağı oldu. 10 Çünkü Tanrı tarafından Melkisedek düzeni uyarınca başkâhin atanmıştı.
Baba, elemler aracılığıyla kurtuluş öncümüzü yetkin kıldı:
İbraniler 2:10: Birçok oğulu yüceliğe eriştirirken onların kurtuluş öncüsünü acılarla yetkinliğe erdirmesi, her şeyi kendisi için ve kendi aracılığıyla var eden Tanrı'ya uygun düşüyordu.
Tanrı Oğlu’nun acıları, söz dinleme açısından gözetilmezse doğru anlaşılamaz; itaat ve acı çekme konularının ikisi de mutlaka yan yana düşünülmelidir. Mesih İsa, Baba’nın isteğini yerine getirmek için bir kul olarak aramıza geldi. Bizim yapamadığımız bir şekilde tam olarak söz dinleyerek Kutsal Yazılara itaat etti. Böylece Baba’nın O’na verdiği işi yerine getirdi.[72] Mesih’in söz dinlemesi, sadece resmi ve dıştan değildi; aksine, içten ve derinden Mesih’in tüm varlığını içine alan, kendini çeşitli durumlarda daima yenileyen bir istekti. Böylece öğrencilerini şaşırtarak şunu diyebildi:
Yuhanna 4:34 Benim yemeğim, beni gönderenin isteğini yerine getirmek ve O’nun işini tamamlamaktır”
Kutsal Yazılar, itaat etmenin ilk olarak Tanrı’nın açıklamış olduğu isteğine yani Kutsal Yasa’ya itaat etmek olduğunu vurgulamaktadır. Mesih, Yasanın esas derin anlamını açıklamıştır ve ayrıca bunu mükemmel bir şekilde yaşamına uygulamıştır.[73]
Mesih’in itaatinin hedefi, çarmıhın acısıydı. Ama O’nun ölümü kabul etmesi gereken Tanrı’nın bir isteği idi. Fakat Mesih bu isteği kaderci bir şekilde karşılamadı. Canını kendi isteği ile kendiliğinden verdi (Yuhanna 10:17-18). Ve Mesih, Baba’nın isteğine tüm ayrıntılarıyla ve yaşamının her durumunda itaat etti. Kendini çarmıhta bizim yerimize bir kurban olarak sundu. Böylece bizlerin itaatsizliği yerine kendi itaatini verdi. Yasanın laneti altında olmayan tek Kişi olarak günahlarımızı taşıdı. Kendi itaati ve kendi doğruluğunu bize vermek üzere günahlarımızın cezasını çekti
Galatyalılar 3: 10 Yasa'nın gereklerini yapmış olmaya güvenenlerin hepsi lanet altındadır. Çünkü şöyle yazılmıştır: "Yasa Kitabı'nda yazılı olan her şeyi sürekli yerine getirmeyen herkes lanetlidir.
13-14 İbrahim'e sağlanan kutsama Mesih İsa aracılığıyla uluslara sağlansın ve bizler vaat edilen Ruh'u imanla alalım diye, Mesih bizim için lanetlenerek bizi Yasa'nın lanetinden kurtardı. Çünkü, "Ağaç üzerine asılan herkes lanetlidir" diye yazılmıştır.
Onunla birleşmemiz sayesinde Mesih bize sadece günahların bağışlanmasını değil, ayrıca kendi mükemmel olan itaatini ve doğruluğu veriyor!
Heidelberg İlhimali satın almamızın bu yönünü güzel bir şekilde vurguluyor:
60. Tanrı’da nasıl doğru olursunuz?
Yalnızca İsa Mesih’teki gerçek iman aracılığı ile.
Vicdanım Tanrı’nın bütün emirlerine karşı ağır günahlar işlediğim ve onlardan hiçbirini asla tutmadığıma dair beni suçlamakla birlikte ve halen kötü olan her şeye meyilli olduğum, yinede bütün bunlara layık olmaksızın ancak yalnızca lütuf ile Mesih’in benim yerime olan itaatinden dolayı sanki hiç günah işlememişim ya da günahlı değilmişim gibi, sanki mükemmel bir şekilde itaat etmişim gibi Tanrı beni kabul eder ve Mesih’in mükemmel bedel ödemesini, doğruluğunu ve kutsallığını bana bağışlar.
C-) SUÇSUZ OLAN SUÇLUNUN YERİNE MAHKUM EDİLİYOR
İsa Mesih’in “Pontiyus Pilatus zamanında” mahkum edilmesi için öne sürülen sebep “küfür” olarak nitelendiriliyordu. Çünkü İsa kendisinin “Tanrı Oğlu”[74] olduğunu ileri sürüyordu (Yuhanna 19:7). Ancak bu iddia İsa’yı suçlayanların suçluluğuna dikkatimiz çekiyor. Çünkü Pilatus hüküm vermeden önce İsa’nın suçsuz olduğunu üç defa ilan etti.[75] Bu ilanı reddedip, Tanrı Oğlu’nun ölümü için ısrar ederen dini önderler, Mesih’i suçladıkları küfürden kendilerinin suçlu olduklarını göstermişlerdir. Burada günahın (bizim günahımızın) sapıklığının güçlü bir ifadesini görüyoruz: Tanrı, lütfunu açıklamak için Oğul’da kendisi bize gelmiştir. Ve Tanrısız insanlar O’nu haksız olarak mahkum ettirmiştir. İsa Mesih suçsuzluğuna rağmen ve Tanrı olmasına rağmen değil, suçsuzluğundan ve Tanrı olmasından dolayı Pilatus’a teslim edilmiştir. Bu nedenle İsa’nın mahkum edilmesi aslında şimdiki dünyanın mahkum edilmesidir. O’nun yargılanması ve mahkum edilmesi Tanrı’ya karşı direnmek ve Tanrı Oğlu’nu yok etmeye kalkışmak üzere her şeyi yasalmış gibi göstermeye çalışmaya utanmayan insanın isyanının derinliğini açığa vuruyor! Bu sebepten İsa’nın tutuklandığı zaman kahinlere “Ama bu saat sizindir, karanlığın egemen olduğu saattir” demesi, hiç şaşırtıcı değildir (Luka 22:53).
Ama aynı zamanda Mesih’in mahkum edilmesi O’nun ölümünün kanuni ve hukuki olduğunu gösteriyor. Mesih, beklenilmeyen veya önceden görülmesi mümkün olmayan bir durumda ölmedi. O’nun ölümünde suçu açıkta ilan edildi.[76]
Romalılar 13:4 Çünkü yönetim, senin iyiliğin için Tanrı'nın hizmetindedir. Ama kötü olanı yaparsan, kork! Yönetim, kılıcı boş yere taşımıyor; kötülük yapanın üzerine Tanrı'nın gazabını salan öç alıcı olarak Tanrı'nın hizmetindedir.
Tanrı’nın “kılıç taşımak” ve “kötülük yapanın üzerine Tanrı’nın gazabını salmak” (adalet etmek) üzere tayin ettiği kişiler ve Yahudi önderlerin işbirliği Mesih’i çarmıha çiviletmiştir. Mesih İsa –Suçsuz Olan, Tanrı’nın Yasasına tam olarak İtaat Eden– suçlu insanların yerine suçsuz olarak çarmıha gitmiştir:
I.Petrus 2: 21 Nitekim bunun için çağrıldınız. Mesih, kendi izinden gidesiniz diye uğrunuza acı çekerek size örnek oldu. 22 «O, günah işlemedi, ağzından hileli bir söz çıkmadı.» 23 Kendisine sövüldüğü zaman sövgüyle karşılık vermedi. Acı çektiğinde kimseyi tehdit etmedi; davasını, adaletle yargılayan Tanrı'ya bıraktı. 24 Bizler günah karşısında ölelim ve doğruluk uğruna yaşayalım diye, günahlarımızı çarmıhta kendi bedeninde yüklendi. O'nun yaralarıyla şifa buldunuz. 25 Yolunu şaşırmış koyunlar gibiydiniz, şimdiyse canlarınızın Çobanına ve Gözetmenine geri döndünüz.
Koloseliler 2:13 Siz suçlarınız ve benliğinizin sünnetsizliği yüzünden ölüyken, Tanrı sizi Mesih'le birlikte yaşama kavuşturdu. Bütün suçlarımızı O bağışladı. 14 Kurallarıyla bize karşı ve aleyhimizde olan yazılı antlaşmayı sildi, onu çarmıha mıhlayıp ortadan kaldırdı.[77]
Mesih’in ölümünün sadece Tanrı’nın insanlara olan sevgisinin gösterisi olduğunu söylemek, bu olayı tamamen çarmıhı yanlış anlamak demektir. Çarmıh, tarihin en merkezi noktasıdır. Tanrı’nın bizlerinin günahını ve kendi adaletini, tam kutsallığını ve sınırsız şefkatini aynı anda gösterdiği noktadır. İsa’nın mahkûmiyetinde “doğruluk ve barış birbirini öpüyor” (Mezmur 85:11). Mesih günahın cezasını yüklendiği için iman aracılığıyla ona ait olan bizler, yükü altında olduğumuz günahın mahkumiyetinin kaldırıldığını biliyoruz. O’nun mükemmel bağışının ve doğruluğunun bize verildiğini bilerek, gerçek bir sevinç içinde yaşayabiliriz. Bizi o kadar sevene, sevgimizin ifadesi olarak, şükrederek söz dinlemeye çalışabiliriz ve çalışmalıyız da!
9. “çarmıha gerildi, öldü ve gömüldü, ölüler diyarına indi”
(Galatyalılar 3:13-14; Matta 27:45-50; Romalılar 6:1-14)
Mesih İsa üzerimizdeki laneti taşımak için öldü, bizim hak ettiğimiz Baba’dan ayrı kalmayı O tattı ve cezamızı O çektiği için günahın yaşamlarımızdaki gücünden bizi kurtardı.
Heidelberg İlmihali 39. Başka bir ölüm şekliyle ölmek yerine ‘Çarmıha gerilmek’ önemli mi?
Evet. Çarmıh ölümü Tanrı tarafından lanetlendiğinden bu ölüm benim üzerimde olan laneti O’nun yüklendiğine beni ikna eder.7
7 Galatyalılar 3:10-13, Tesniye 21:23
Heidelberg İlmihali 40. Mesih neden ölmek zorundaydı?
Çünkü Tanrı’nın adaleti ve doğruluğu bunu talep etti,1 yalnızca Tanrı Oğlu günahlarımızın bedelini ödeyebilirdi2
1 Tekvin 2:17
2 Romalılar 8:3, Filipililer 2:8, İbraniler 2:9, (İbraniler 2.14-15)
Heidelberg İlmihali 41. Neden O (Mesih) ‘gömüldü’ ?
O’nun gömülmesi ölümünü doğrulamaktadır.2
2 İşaya 53:9, Yuhanna 19:38-42, Elçilerin İşleri 13:29, I.Korintliler 15:3-4
Heidelberg İlmihali 42. Mesih bizler için öldüğüne göre neden bizler halen ölmek zorundayız?
Bizlerin ölümü günahlarımızın bedelini ödemiyor3 bunun yerine günah işlememize bir nokta koyuyor ve bizim sonsuz hayata girişimiz oluyor.4
3 Mezmur 49.7
4 Yuhanna 5:24, Filipililer 1:21-23, I.Selanikliler 5:9-10
Heidelberg İlmihali 43. Mesih’in çarmıhta kurban olması ve ölmesinden daha ne menfaatimiz var?
Bedenin kötü arzuları bizi yönetmesin,5 bunun yerine kendimizi Onu hoşnut eden bir şükran takdimesi olarak adayabilelim diye6 Mesih’in ölümüyle eski benliğimiz O’nunla birlikte çarmıha gerildi, öldü ve gömüldü7
5 Romalılar 6:12-14
6 Romalılar 12:1, Efesliler 5:1-2
7 Romalılar 6:5-11; Koloseliler 2:11-12
Heidelberg İlmihali 44. İnanç Açıklamasına ‘ölüler diyarına indi’ ifadesi niçin eklenmiştir?
Kişisel sıkıntılar ve denenme zamanlarında Mesih’in benim Rab’bim olduğundan, özellikle çarmıhta ve daha öncesinde sözle anlatılamayan şiddetli elem, acı ve dehşet altında canının acı çekmesiyle beni cehennemin şiddetli elem ve eziyetinden kurtardığına emin kılar.8
8 İşaya 53, Matta 26:36-46; 27:45, 46 Luka 22.11, İbraniler 5:7-10,
(Mezmur 18:5-6; 116:3)
A-) ÇARMIHIN LANETİ
İman Açıklamasındaki bu ifadeler Mesih’in ölümünü daha iyi anlamamızı sağlıyor. İsa Mesih, çarmıha gerildi. Bu ölüm keyfi değildi. İsa’yı çarmıha gerenler böylece O’nun Mesih olduğuna dair olan iddialarının yanlış olduğunu gösterdiklerini düşünüyorlardı; çünkü Kutsal Yazılarda çarmıha gerilmek, Tanrı’nın laneti altında olmakla eş anlamlıydı: “çünkü ağaç üzerine asılan herkes lanetlidir” (Tesniye 21:23, Yuhanna 19:6-7).
Ama insani günahın zirvesi olan bu olayda Tanrı’nın planı bizim başımıza gelmesi gereken lanetin yükünü Mesih’e yüklemekti.[78] Günahsız olan, bizim yerimize, Tanrı’nın Yasasına karşı itaatsizliğimizin sonucu olan laneti çekti. Böylece çarmıh bizlere barış getirdi, çünkü Golgota’da Tanrı, Mesih’i en derin bir şekilde günahla yaklaştırdı:
II.Korintliler 5: 21 Tanrı, günahı bilmeyen Mesih'i bizim için günah sunusu yaptı. Öyle ki, Mesih sayesinde Tanrı'nın doğruluğu olalım.[79]
Baba Tanrı bizim günahımıza davranırmışçasına –her açıdan ve aynı şiddetle– O’na davrandı. Mesih sadece ceza çekmedi, ayrıca Tanrı’nın isyankarlığımız için olan gazabını tüm ağırılığıyla üzerine aldı. Bu nedenle O’na ait olan bizler kesin olarak eminiz ki, günah ve isyanımıza karşılık olan hak ettiğimiz ceza tamamıyla ödenmiştir, artık borcumuz tam olarak ödenmiştir! Tanrı’nın bize karşı olan gazabı artık yatışmıştır! Mesih’e ait isek, Tanrı artık bizi suçlu olarak saymıyor. Mesih, Tanrı’nın gazabını yüklendiği için artık Baba’nın kutsaması bizim olmuştur:
Galatyalılar 3:13-14 İbrahim'e sağlanan kutsama Mesih İsa aracılığıyla uluslara sağlansın ve bizler vaat edilen Ruh'u imanla alalım diye, Mesih bizim için lanetlenerek bizi Yasa'nın lanetinden kurtardı. Çünkü, "Ağaç üzerine asılan herkes lanetlidir" diye yazılmıştır.
Böylece çarmıh, en açık şekilde Tanrı’nın değiştirilmesi mümkün olmayan doğruluğunu açıklıyor: kutsal Tanrı, varlığını inkar etmeden, günahlı insanı temize çıkaramaz. Tanrı kendi istediği için ya da öyle karar verdiği için varlığına zıt olan şeylere göz yumamaz. Mükemmel iyiliği ve mutlak doğruluğu günahın gazapla karşılanarak yok edilmesini emreder. Tanrı, çarmıhta günahı ne kadar ciddiye aldığını gösteriyor:
Romalılar 8:32 Öz Oğlu'nu bile esirgemeyip O'nu hepimiz için ölüme teslim eden Tanrı, O'nunla birlikte bize her şeyi bağışlamayacak mı?
Çarmıh, asıl tabiatımızı gösteriyor. Bizler “az çok” iyi, “az çok” günahlı değiliz! Günahımız o derecede önemliydi ki, Tanrı Oğlu üzerimizdeki sonsuz laneti kendi ölümüyle kaldırmak için insan olmak zorundaydı: günahımız bunu gerektirecek kadar kötüydü!
Aynı zamanda çarmıh, Tanrı’nın bize olan sonsuz sevgisini açığa vuruyor,[80] çünkü kendi Oğlunu göndermiştir! Tanrı’nın gazabı altında çarmıha çivilenen İsa, hem bizim derin inatçılığımızın kanıtı hem Tanrı’nın şefkatinin en açık gösterisidir. Çarmıh bizi sevenin kavranılması mümkün olmayan iyiliğini açığa vuruyor. Ancak şunu unutmayılm: Tanrı bizi “sevilmeye layık” olduğumuz için değil, sadece bize lütuf göstermek için bizi sevdi.
B-) BABADAN AYRILMASI
Çarmıhın lateninin derinliğini en açık olarak ifade eden sözler İsa’nın çarmıhta söylediği şu sözlerdedir: “Tanrım, Tanrım, beni niçin terkettin?” (Matta 27:46). Bütün ülkenin üzerine karanlık çökmesiyle belirlenen (Matta 27:45) İsa’nın yargılandığı o an İsa, bütün insanlığıyla günahlı insanın sonsuzluğa dek Tanrı’nın teselli verici huzurundan yoksun kalmasını, O’nun gazabı altında çektiği perişanlığı tattı.[81] Baba’nın Oğlu olma ilişkisine herkesten daha çok sahip olan ve Baba’yla her zaman beraberlik ve yakınlık yaşamış olan İsa, o an Tanrı’nın gazabının O’nun üzerinde olmasından başka bir şey sezmedi. Her zaman Tanrı’yı “Baba” olarak çağıran İsa, ancak o an için O’na “Tanrım” olarak hitap edebildi! Dini alimler bu haliyle çarmıhın Mesih’in “ölüler diyarına inmesi”[82] olduğunu vurguluyor. Kusursuz Kuzu, Golgota’da bizim için ve bizim uğrumuza günahkarların nihai kaderini üzerine aldı![83]
Mesih’in ölümü ve gömülmesiyle bu lanet en üst (zirve) noktaya ulaşıyor:
II.Korintliler 5: 21 Tanrı, günahı bilmeyen Mesih'i bizim için günah sunusu yaptı. Öyle ki, Mesih sayesinde Tanrı'nın doğruluğu olalım.
Romalılar 6: 23 Çünkü günahın ücreti ölüm, Tanrı'nın armağanı ise Rabbimiz Mesih İsa'da sonsuz yaşamdır.
“Günahı bilmeyen” diri Tanrı’nın Sonsuz Oğlu İsa, insan olarak “günahın ücreti” olan ölümü tattı. Böylece Mesih, ölüler diyarına ve isyankarlığımızın nihai sonuçlarına teslim edildi. Tanrı Oğlu İsa Mesih’in bizlerin insani varlığımızı tam olarak üzerine alması, bedenini toprakta gömülmek üzere vermesinden ne kadar belli oluyor! Ölmesinde ve gömülmesinde, artık Onu diğer insanlardan (günahlı insanlardan) ayıran hiç birşey yok:
İşaya 53: 9 Şiddete başvurmadığı,
Ağzından hileli söz çıkmadığı halde,
Ona kötülerin yanında bir mezar verildi,
Ama öldüğünde zenginin yanındaydı.
Tanrı Oğlu İsa Mesih’in yüceliğinden tamamen soyunarak mezara gömülmesi O’nun alçaltılmasının son öğesiydi.
Ama Müjdenin mucizesi şöyle belli oluyor: İsa Mesih, Tanrı’ya artık Baba diyemeyecek kadar alçaldığı için ve bizimle olan birleşmesini nihai kaderimizin en uç sınırına kadar götürdüğ için, bizlerin Tanrı’ya “Babamız” diyebilme hakkımız var! O’nunla iman aracılığıyla birleşmiş olan bizler, hiç birşeyin bizi Baba’nın sevgisinden ayırmayacağına eminiz;[84] günahkarlığımız, asla Tanrı’nın bizi terk etmesine sebep olmayacak. Ölümde bile, ancak O’nun önümüzde çizdiği ve önceden kendisinin izlediği yolunu takip edeceğiz. Tanrı Oğlu, kendini bizimle “cehennem” noktasına kadar bile birleştirdiği için, “O’nunla bir beden”[85] olmuş olan bizler, sonsuza dek O’nunla bir olacağız!
C-) “ESKİ İNSANIN” ÖLDÜRÜLMESİ
Mesih’in işi, kahinsel bir iş olduğundan bizim Başkahinimiz, günahımızı kaldırmak ve Tanrı’nın gazabını üzerine almak üzere almak için kendini kurban olarak sundu. Kutsal Yazılar, Mesih’in bizleri günahın suçluluğundan kurtardığında günahın yaşamlarımızdaki gücünü de kırdığına dikkat çekiyor.
Romalılar 6. bölüm Mesih’le gerçekten birleşmiş olan birinin günaha köle olmasının imkansızlığını vurguluyor. Hristiyanlar olarak kimliğimiz, Mesih’le birleşmemizden kaynaklanıyor; ama bu birleşme O’nun ölümünü ve dirilişini kapsıyor:
Romalılar 6: 3 Mesih İsa'ya vaftiz edildiğimizde, hepimizin O'nun ölümüne vaftiz edildiğimizi bilmez misiniz? 4 Baba'nın yüceliği sayesinde Mesih nasıl ölümden dirildiyse, biz de yeni bir yaşam sürmek üzere vaftiz yoluyla O'nunla birlikte ölüme gömüldük.
Mesih’in ölümü sadece “biyolojik” bir gerçek değil ayrıca günaha ölümdü:
Romalılar 6: 10 O'nun ölümü günaha karşılık ilk ve son ölüm olmuştur. Sürmekte olduğu yaşamı ise Tanrı için sürmektedir.
Mesih çarmıhta günahın egemenliğine girip zaferle çıktığı için, artık günah O’nun üzerinde egemenlik süremez. Çünkü Mesih günaha karşı ilk ve son kez ölmüştür. Kendini ölüme teslim ettiği için, artık ölüm kendini Mesih’e kabul ettiremez, artık ölüm Mesihten bir şey talep edemez. Ve biz imanla O’nunla birleştiğimiz için, bu günaha ölüm, kendisini bizim yaşamlarımızın da bir gerçeği olarak belli eder:
Romalılar 6: 11 Siz de böylece kendinizi günah karşısında ölü, Mesih İsa'da Tanrı karşısında diri sayın.
Günaha köle olmamız ve bizi Tanrı’ya karşı isyankarlık içinde yaşamaya zorlayan[86] içimizdeki “Adem” Mesih’te öldürülmüştür. Çarmıhta Tanrı, Mesih’e, O bizim günahımızmış gibi davrandığı için, günahın karşı konulamaz gücü artık kırılmıştır. Çünkü artık günahın tutsaklığındaki beden ortadan kaldırılsın, bundan böyle günaha tutsaklık etmeyelim diye eski insan benliğimizin (günahlı varlığımızın) O’nunla birlikte çarmıha gerildiğini biliyoruz:
Romalılar 6: 6 Artık günaha kölelik etmeyelim diye, günahlı varlığımızın ortadan kaldırılması için eski yaradılışımızın Mesih'le birlikte çarmıha gerildiğini biliriz.
Mesih bizim uğrumuza lanetlendiği için, Kutsal Ruh’un gücüyle günaha karşı mücadelede zaferli olabiliriz:
Romalılar 6: 12 Bu nedenle bedenin tutkularına uymamak için günahın ölümlü bedenlerinizde egemenlik sürmesine izin vermeyin. 13 Bedeninizin üyelerini haksızlığa araç ederek günaha sunmayın. Ölümden dirilenler gibi kendinizi Tanrı'ya adayın; bedeninizin üyelerini doğruluk araçları olarak Tanrı'ya sunun. 14 Günah size egemen olmayacaktır. Çünkü Kutsal Yasa'nın yönetimi altında değil, Tanrı'nın lütfu altındasınız.
Bu yaşamdaki mükemmellik hedefine ulaşamayız! Ama daha önce günaha karşı hiç direnmezken, artık kendimizi bir mücadele sahnesinin içinde buluyoruz: günaha karşı, şeytana karşı, dünyaya ve benliğe karşı bir savaşım içine giriyoruz… Ve yavaş yavaş Mesih’in ölümü ve dirilişi yaşam verici huzurunu hissettiriyor (Romalılar 6:10-11). Mesih’in ölümünün ve dirilişinin getirdiği yeni yaşamının yararları O’nun mükemmel bir doğruluk sağladığı kişilerin yaşamlarında şimdiden bile kökleşmeye başlıyor.
10. “üçüncü gün ölüler arasından dirildi”
(I.Korintliler 15:14-22, 42-55, Efesliler 2:1-7; I.Petrus 1:4)
İsa Mesih’in dirilişi son zamanın dünyamıza girdiğini belirtiyor; O’nun dirilişiyle aklanmamız sağlanmıştır, Mesih’in günah ve ölüm krallığının üzerindeki zaferi günden güne kendisini yaşamlarımızda daha çok hissettiriyor.
45. Mesih’in dirilişi bize nasıl yarar sağlıyor?
İlk önce, dirilişiyle O ölüme galip geldi ve böylelikle ölümü aracılığı ile bizler için kazandığı doğruluğa bizleri paydaş kıldı.1
İkinci olarak, O’nun gücüyle bizler de şimdiden yeni bir hayata dirildik.2
Üçüncü olarak, Mesih’in dirilişi görkem içinde dirilişimizi garantiledi3
1 Romalılar 4:25; I.Korintliler 15:16-20; I.Petrus 1:3-5
2 Romalılar 6:5-11; Efesliler 2:4-6; Koloseliler 3:1-4
3 Romalılar 8:11; I.Korintliler 15:12-23; Filipililer 3:20, 21.
A-) DİRİLİŞ VE SONSUZ KRALLIK
Mesih’in dirilişi Hristiyan imanı için en merkez bir konudur:
I.Korintliler 15: 14 Mesih dirilmemişse, bildirimiz de imanınız da boştur. 15 Bu durumda Tanrı'yla ilgili tanıklığımız da yalan demektir. Çünkü Tanrı'nın, Mesih'i dirilttiğine tanıklık ettik. Ama ölüler gerçekten dirilmezse, Tanrı Mesih'i de diriltmemiştir. 16 Ölüler dirilmezse, Mesih de dirilmemiştir. 17 Mesih dirilmemişse imanınız yararsızdır, siz de hâlâ günahlarınızın içindesiniz. 18 Buna göre Mesih'e ait olarak ölmüş olanlar da mahvolmuşlardır. 19 Eğer yalnız bu yaşam için Mesih'e umut bağlamışsak, herkesten çok acınacak durumdayız.
Görülüyor ki, Mesih’in dirilişi olmasaydı Hristiyan imanı kuruyup solacaktı. Başka bir şekilde ifade edersek Kutsal Yazılar dirilişi göz ardı eden bir imanı düşünemez bile. Ama bu diriliş kesin olarak nedir? Sadece (aslında gelecek dirilişin ancak geçici müjdecileri olan Lazar ve diğerlerin durumu gibi) ölü bir bedenin yeniden canlanması değildir; Diriliş (Paskalya) aslında Mesih’in son zaman için vaadedilen durumuna sahip olduğu gündür.
I.Korintliler 15: 43 Düşkün olarak gömülür, görkemli olarak diriltilir. Zayıf olarak gömülür, güçlü olarak diriltilir.
Kutsal Cuma (Paskalyadan önceki Cuma) İsa’nın çürümeye mahkum, düşkün ve zayıf olan cesedi, mezara yatırıldı. Ama Paskalya sabahı “görkemli ve güçlü” olarak dirilmiştir. Kutsal Yazıların dediği gibi Mesih’in “çürüyen ve ölümlü bedeni çürümezliği ve ölümsüzlüğü giydi” (I.Korintliler 15: 54).
Peki, bu ne demek, ne anlama geliyor? Kutsal Yazılar açıkça gösteriyor ki, dirilen beden, artık “doğal” değil, “ruhsal”dır:
I.Korintliler 15: 44 Doğal beden olarak gömülür, ruhsal beden olarak diriltilir. Doğal beden olduğu gibi, ruhsal beden de vardır.
Bu demek değil ki, Mesih’in fiziksel bedeni yok oldu veya “göksel” (meleksel) bir bedenle değiştirildi; gömülen beden dirilen beden ile aynı idi. Böylece dirilen Mesih, dirilişe inanmayan havarilerini şöyle azarlayabildi:
Luka 24:39 Ellerime, ayaklarıma bakın; işte ben’im! Bana dokunun da görün. Bir hayalette et ve kemik olmaz, ama görüyorsunuz, bende var (Luka 24:41-43).
Mesih’in dirilen bedeninin ruhsal (pneumatikon) olduğunu söylemek; insani bedenini bir yana koyduğu anlamına hiç gelmiyor; tersine, bu değiştirilen, görkemli olan bedenin artık Kutsal Ruh’un (pneuma) etkisine ve hükmüne uyduğu anlamına geliyor.
Aslında Mesih’in dirilişi, son zamanlarının şimdiki tarihe girmesidir. Kutsal Yazılar diri Mesih’in “ölmüş olanların ilk örneği” (turfanda) olduğunu vurguluyor:
I.Korintliler 15: 20 Oysa Mesih, ölmüş olanların ilk örneği olarak ölümden dirilmiştir. 21 Ölüm bir insan aracılığıyla geldiğine göre, ölümden diriliş de bir insan aracılığıyla gelir. 22 Herkes nasıl Adem'de ölüyorsa, herkes Mesih'te yaşama kavuşacak. 23 Her biri sırası gelince dirilecek: İlk örnek olarak Mesih, sonra Mesih'in gelişinde Mesih'e ait olanlar.
Eski Anlaşmada “turfanda”, üründen koparılan ilk başaklar anlamına geliyordu.[87] Ürünün sadece önceden alınan tadı değil, ürünün asıl başlangıcıydı. Yani dirilen Mesih’in dirilişimizin “turfandası” olduğunu söylemek son zamanların büyük ürünün halen Mesih’te başlamış olduğu anlamına geliyor! Mesih’in dirilişiyle, çağların sonu –sonsuz krallık– şimdiki varoluşumuza güçle giriyor![88] Mesih’in dirilişinde ölüm yenilmiş, şeytanın gücü ezilmiş, Tanrı’nın sonsuz vaadi gerçek olmuştur!
Bu nedenle tarihteki ilk Paskalya Pazarı, Tanrı’ın Krallığının görülmesi mümkün olan ilk taksidi olmuştur. Tanrı’nın Krallığı, Mesih’in gelmesiyle (yani Kralın gelmesiyle) başlamıştı ama dirilişte görülebilir bir şekilde parlıyor. Dirilmiş Rab İsa Mesih’in sayesinde bizler, yaşamlarımızda, “sonsuz krallığın turfandasına” sahibiz! Ve Tanrı’nın Krallığı dirilmiş Mesih’te görünebilir, dokunulabilir bir gerçeklik olduğu için bu krallığın görkem içinde geleceğinden eminiz. Nasıralı Kurtarıcı Rab İsa Mesih’in dirilişinde gerçek olan şeylerin bizim dirilişimizde de gerçek olacaklarından eminiz:[89]
I.Korintliler 15: 22 Herkes nasıl Adem'de ölüyorsa, herkes Mesih'te yaşama kavuşacak.
B-) DİRİLİŞ VE TANRI’NIN DOĞRULUĞU
İsa Mesih “kendisinin Tanrı Oğlu olduğunu ileri sürdüğü” için (Yuhanna 19:7) mahkum edildi. İsa’nın Çarmıhtaki ölümü, iddialarının yanlış olmasını kesinlikle ispat ediyor gibi göründü. Bu açıdan İsa’nın dirilişi, İsa’nın doğruluğunun Tanrı tarafından açıça gösterilmesidir.[90] İsa’nın dirilişiyle Tanrı, İsa’nın suçsuzluğunu ve O’nun iddialarının doğru olduğunu ispat etmektedir: Mesih’in “ölümden dirilişiyle Tanrı’nın Oğlu olduğu kudretle ilan edildi” (Romalılar 1:4).
Ama dirilen Mesih ölümün ve günahın pençesinden kurtulduğu için, O’nun dirilişi ayrıca bizim doğruluğumuzu da etkiliyor. Mesih’in dirilişi, çarmıhta sağlanan satın alınışımızın sadece görülebilen bir belgelenmesi değildir (diriliş olmadan satın alınmamız mümkün olabilirdi). Tam aksine, Yeni Ahit’e göre imanlıların aklanması Mesih’in çarmıha gerilmesine nasıl bağlıysa, dirilişine de o oranda bağlıdır (Romalılar 3: 25-26). Mesih’in çarmıhtaki işi dirilişiyle etkin kılınmıştır. Mesih dirilmeseydi, günahlarımız da bağışlanamazdı![91]
I.Korintliler 15:17 Mesih dirilmemişse, imanınız yararsızdır ve siz hâlâ günahlarınızın içindesiniz
Bu nedenle, elçiler Tanrı Sözünü ilan ederken, İsa’nın dirilişine merkezi bir yer verdiler. Diri Mesih, bizi temsil ettiği için, O’nun “doğruluğu” ve yaşamı bize veriliyor. Dirilen Mesih’te etkin olan ve Tanrı’nın Mesih’i dirilterek sergilediği güç şimdi bizde de etkin oluyor:
Efesliler 1: 18-20 O'nun çağrısından doğan umudu, kutsallara verdiği mirasın yüce zenginliğini ve iman eden bizler için etkin olan kudretinin aşkın büyüklüğünü anlamanız için, yüreklerinizin gözleri aydınlansın diye dua ediyorum. Bu kudret, Tanrı'nın, Mesih'i ölümden diriltirken ve göksel yerlerde sağında oturturken O'nda sergilediği üstün güçle aynı etkinliktedir.
Tanrı’nın “Mesih’i ölümden diriltirken sergilediği gücünün hakim olan etkisinden dolayı inanıyoruz!” Ruhsal olarak ceset olan bizler, Mesih’le birlikte yaşama kavuştuk (Efesliler 2:5). Mesih’le ilişkimizin çok yakın olmasından dolayı, Mesih’le birleşmemizden dolayı Tanrı bizi “Mesih’le birlikte diriltti” (Efesliler 2:6). Bizi satın alan Mesih diri olduğu için, biz de bugün diriyiz!
Bu nedenle diriliş, sadece uzakta olan tarihsel bir olay değil: aksine, Hristiyanlar olarak günlük yaşamda var oluşumuzun temelidir! Pavlus’la beraber biz de “O’nu tanımak, dirilişinin gücünü bilmek istiyorum” diye söyleyebiliriz (Filipililer 3:10).
C-) DİRİLİŞ VE HRİSTİYAN HAYATI
Mesih’in dirilişinin tüm yaşam için olan önemi gözümüze bir an ilişirse dirilişin, Hristiyanları ne kadar çok etkilediği daha da açığa çıkar. Hristiyan yolumuzun en başlangıcında Dirilmiş Olan’ın yaşam verici gücü yeniden doğmamızı sağlamışsa (I.Petrus 1:4), o güç yaşam boyunca yanımızdadır: Dirilen Mesih tüm hareketlerimize yaşam verici etkisiyle dokunurak günlük yaşamımızda açıkça görülür:
Galatyalılar 2: 20 Mesih'le birlikte çarmıha gerildim. Artık ben yaşamıyorum, Mesih bende yaşıyor. Şimdi bedende sürdürdüğüm yaşamı, beni seven ve benim için kendini feda eden Tanrı Oğlu'na imanla sürdürüyorum.
II.Korintliler 4: 10 İsa'nın yaşamı bedenimizde açıkça görülsün diye İsa'nın ölümünü her an bedenimizde taşıyoruz. 11 Çünkü İsa'nın yaşamı ölümlü bedenimizde açıkça görülsün diye, biz yaşayanlar İsa uğruna sürekli olarak ölüme teslim ediliyoruz.
Dirilmiş olan Mesih, sadece aklanmamızın değil, ayrıca kutsallığımızın kaynağıdır (I.Korintliler 1:30). İsa mükemmel ve yüceltilen insanlığının gücüyle, günden güne bizim insanlığımızı ve yaşamımızı paklaştırıyor.[92] İsa’nın ölümü itaatimizi somut ve pratik olarak nasıl etkiliyorsa, dirilişi de öyle etkiliyor; ölümüyle günahın gücünü kıran Mesih, bizler “yeni bir yaşam” sürelim diye ölümden dirilmiştir (Romalılar 6:4, 11).
Mesih’in yaşamının armağanını en açık olarak gördüğümüz yer belki de Rab’bin Sofrasıdır: Kutsal Yazılar bu sofrayla Mesih’e gerçekten “paydaş” olduğumuzu, yani bu sofranın O’nun bedenine ve kanına somut bir ortaklık olduğunu ilan ediyor (I.Korintliler 10:16).[93] Rab’bin Sofrasında Mesih, bizi “bedeniyle” besliyor; O’nunla olan birleşmemiz gerçek bir şekilde bize yarar sağlıyor. Mesih’le birleşmemizden dolayı, O’nun akan kanının ve çarmıha gerilen –ayrıca dirilen, yenilenen ve yüceltilen– bedeninin gücü, bize veriliyor ve imanımızı güçlendiriyor! Rab’bin Sofrası aracılığıyla, dirilen Mesih kendini bize veriyor!
Mesih’in dirilişi kutsallaşmamız hakkında temel olan bir noktayı anlamamıza yardım ediyor: kutsallıkta gelişmek, “kendimizi iyileştirmek” kendi gücümüze bağlı değildir. Veya günah işlemekten vaz geçmek kendi gücümüze bağlı değildir.[94] Dirilen Mesih, kutsallığımız olduğu için, bu kutsallık, kendimizi O’nun huzuruna ve dirilişinin gücüne daha çok açtığımız zaman ortaya çıkıyor. İsa Mesih, “Yeni İnsan’dır”. Bizlerin en önemli gayreti Mesih’in varlığının artan bir şekilde bizde gerçekleşmesi olmalıdır. Başka bir deyişle, gerçek tövbe aracılığıyla “eski yaradılışı” gün geçtikçe daha çok “üzerimizden atmaya” ve “gerçek doğruluk ve kutsallıkta Tanrı’nın benzerliğine göre yaratılmış yeni yaratılışı giyinmeye” çalışmalıyız (Efesliler 4:22-23).[95] Mesih’in dirilişi Kutsal Ruh aracılığı ile yaşamlarımızda çalışarak “Hristiyan hayatımızın” kendi gayretimizim bir meyvesi olmadığını açıklıyor. İmanlı olmamız, “Tanrı’nın eseridir” çünkü bizler “Tanrı’nın önceden hazırladı¹ğı iyi işlerin yolunda yürüyelim diye Mesih İsa’da yaratıldık (Efesliler 2:10).
Bu nedenle Mesih’in dirilişi, ayrıca ümidimizin kaynağıdır: Gözlerimizi bu gerçeğe dikerek bekliyoruz: “Mesih göründüğü zaman O’na benzer olacağımızı biliyoruz. Çünkü O’nu olduğu gibi göreceğiz” (I.Yuhanna 3:2). Dirilişi hep düşüncemizde tutup onu bütün hareketlerimizin temel güdüsü yaptığımız zaman, Mesih’in pak kılan gücü bizde etkin oluyor: “Mesih'te bu umuda sahip olan, Mesih pak olduğu gibi kendini pak kılar” (I.Yuhanna 3: 3).
11. “Göğe çıktı”
(Elçilerin İşleri 2:33-36; Mattta 28:16-20; Koloseliler 3:1-4)
Mesih’in göğe çıkmasıyla kurtuluşumuz bizde gerçekleşmeye başlıyor; Mesih’in göğe çıkması ile Tanrının Egemenliğinin ilerleme çağı resmen başlamış oluyor. Baba’nın sağına yükselen Mesih’te insanlığımızın yüceltilmesi açıklanmış oluyor.
Heidelberg İlmihali 46. ‘O (İsa) Göğe çıktı’ demenin anlamı nedir?
Havarilerin gözü önünde yerden göğe yükselen Mesih,1 dirileri ve ölüleri yargılamak üzere tekrar geleceği güne kadar2 bizim iyiliğimiz için orada kalacaktır.3
1 Markos 16:19; Luka 24:50-51; Elçilerin İşleri 1:9-11
2 Matta 24:30; Elçilerin İşleri 1:11.
3 Romalılar 8:34; İbraniler 4:14; 7:23-25; 9:24
Heidelberg İlmihali 47. Fakat vaat ettiği gibi dünyanın sonuna kadar Mesih bizimle değil midir?4
Mesih tamamen insan ve tamamen Tanrı’dır. O insansal doğasında şu anda yeryüzünde değildir.5 Fakat O’ndaki Tanrısallık, görkem, lütuf ve Ruh’ta şu anda bizden uzakta (ayrı) değildir.6
4 Matta 28:20
5 Elçilerin İşleri 1:9-11, 3:19-21,
(Matta 26:11; Yuhanna 16:28; 17:11, İbraniler 8:4)
6 Matta 28:18-20; Yuhanna 14:16-19; (Yuhanna 16:13)
Heidelberg İlmihali 48. Eğer O’nun insansal yönü Tanrısal yönünün olduğu yerde değilse öyleyse Mesih’in iki doğası birbirinden ayrı değil mi?
Elbette değil. O’nun Tanrısallığı sınırlı olmayıp ve O şimdi her yerde olduğundan7 açıktır ki, Mesih’in Tanrısal doğası O’nun yüklenmiş olduğu insansal sınırlılığın çok ötesindedir fakat aynı zamanda O’nun Tanrısal kişiliği O’nun insansal doğasına birleşmiş olarak durur (aynı zamanda Tanrısal kişiliği O’nun insansal doğasındadır).8
7 Yeremya. 23:23-24; Elçilerin İşleri 7:48-49, İşaya 66.1
8 Yuhanna 1:14; 3:13; Koloseliler 2:9
Heidelberg İlmihali 49. Mesih’in göğe yükselişinin bize yararı nedir?
İlk önce, bizim için gökte Babasının önünde yakarır.9
İkinci olarak, bedenimizin cennette oluşu bizim başımız olan Mesih’in
bizi kendi üyeleri olarak, cennetteki yanına alacağının garantisidir.10
Üçüncü olarak, O Ruhunu yeryüzüne ilerisi için teminat olarak gönderir.11 Ruh’un gücüyle bizler hayatlarımız için, yalnızca dünyasal şeyler değil, Mesih’in olduğu yerde, Tanrı’nın sağında oturduğu,12 yukarıdaki şeyleri hedef olarak belirleriz.
9 Romalılar 8:34, I.Yuhanna 2:1
10 Yuhanna 14:2, 17:24; Efesliler 2:4-6
11 Yuhanna 14:16, (Elçilerin İşleri 2:33), II.Korintliler 1:21-22; 5:5
12 Koloseliler 3:1-4
A-) MESİH’İN GÖĞE ÇIKMASI VE KURTULUŞUMUZ
Ölümü ve dirilişiyle Tanrı Oğlu İsa Mesih kurtuluşumuzu tek bir seferde sağladı. Artık fiziksel bedeni ile yapılması gereken hiç birşey kalmamıştır (Yuhanna 19:30). O’nda kurtuluşumuz tamamen sağlanmıştır, çünkü Tanrı önünde Mesih doğruluğumuz, kutsallığımız ve tam kurtuluşumuz olmuştur.[96] Ve bu kurtuluş artık elde edildiği için, Mesih’in katılması gereken daha başka bir şey kalmadığı için, Mesih artık aramızda fiziksel (insan bedeni ile) olarak aramızda bulunmuyor. Mesih’in artık Baba’nın yanına çıkması kurtuluşunun tamamen tamamlanmış olduğunu gösteriyor:[97]
İbraniler 1:3 Oğul, Tanrı yüceliğinin parıltısı, O'nun varlığının öz görünümüdür. Güçlü sözüyle her şeyi devam ettirir. Günahlardan arınmayı sağladıktan sonra, yücelerde ulu Tanrı'nın sağında oturdu.
Mesih’in göğe çıkması, bu kurtuluşun şimdi etkin olarak insanlara verildiğini de vurguluyor. Mesih’in nesnel olarak kurtuluşumuzu tamamen sağlamasına rağmen, bu kurtuluşun yaşamlarımıza somut bir şekilde, yani “öznel” olarak uygulanması gerekmekteydi. Bu açıdan Kutsal Ruh’un görevi, Mesih’in bizim için sağladığı kurtuluşu alıp onu yaşamlarımızda gerçekleştirmekti. Ve böylece Mesih’in göğe çıkması, Kutsal Ruh’un gönderilmesini mümkün kılmıştır:
Yuhanna 16:7 Size gerçeği söylüyorum, benim gidişim sizin yararınızadır. Gitmezsem, Yardımcı size gelmez.
Mesih, artık Baba’nın yanına çıkıp her şey O’nun yetkisine verilmiş olduğu için de, çarmıhta sağladığı kurtuluş insanlarının yüreklerinde ve yaşamlarında kökleşsin diye Ruh’unu gönderiyor (Elçilerin İşleri 2:33-36).
Bu bakımından Mesih’in göğe yükselmesi Kilise (İmanlılar Topluluğu) için bir fakirleşme değil, zenginleşmedir. İsa’nın göğe yükselerek yeryüzünden ayrılmasından önce Havariler “onlarla beraber” yaşayan Ruhu “tanıyorlardı” Ancak İsa’nın göğe çıkması onların ölçülemez bir şekilde yararına olacaktı, çünkü o andan itibaren Ruh “onların içinde” olacaktı (Yuhana 14:17). Kutsal Ruh, havarileri [ve Mesih’e inananları] O’nun tapınağı, yani Kutsal Ruh’un konutu olarak kullanacaktı; Böylece Mesih’te olan her zenginliği alıp, onu Kiliseye (İmanlı Topluluğundaki tek tek her bir ferde) verecekti. Ve Kilisenin tanıklığı meyve versin diye Mesih’in Ruhu inananlar topluluğunu güçlendirecek ve Kilisenin dünyadaki adımları boyunca ona eşlik edecekti:[98]
Efesliler 4: 8 Bunun için Kutsal Yazı şöyle der:
"Yükseğe çıktı ve tutsakları peşine taktı,
İnsanlara armağanlar verdi."
9 Şimdi bu "çıktı" sözcüğü, Mesih önce aşağılara, yeryüzüne indi demek
değil de nedir? 10 İnen de O'dur, her şeyi doldurmak üzere bütün göklerin çok üstüne çıkan da O'dur. 11 Kendisi kimini elçi, kimini peygamber, kimini müjdeci, kimini önder ve öğretmen atadı. 12 Öyle ki, kutsallar hizmet görevini yapmak ve Mesih'in bedenini geliştirmek üzere donatılsın. 13 Sonunda hepimiz imanda ve Tanrı Oğlu'nu tanımada birliğe, yetkinliğe, Mesih doluluğundaki olgunluk düzeyine erişeceğiz. 14 Böylece artık insanların kurnazlığıyla, aldatıcı düzenler kurmaktaki becerileriyle, her öğretinin rüzgarıyla çalkalanıp öteye beriye sürüklenen çocuklar olmayacağız. 15 Tersine, sevgiyle gerçeğe uyarak bedenin başı olan Mesih'e doğru her yönden büyüyeceğiz. 16 O'nun önderliğinde bütün beden, her eklemin yardımıyla kenetlenip kaynaşmış olarak her üyesinin düzenli işleyişiyle büyüyüp sevgide gelişiyor.
Görülüyor ki, yüceltilen Mesih’in Ruhu, Mesih’in ölümünün, dirilişinin ve şimdiki egemenliğinin yararlarını bize veriyor. Üzerimize bol bol dökülen Kutsal Ruh bizi Mesih’in benzerliğine dönüştürüyor; Mesih’e ait olan şeyleri bize veriyor (II.Korintliler 3:17-18). İsa’nın göğe çıkması (ve onun karşılığı olan Pentikost) böylece Ruh’un Çağını, Kurtuluş Çağını başlatıyor.[99]
B-) MESİH’İN GÖĞE ÇIKMASI VE KİLİSENİN GÖREVİ
Tanrı’nın Krallığı Söz’ün, yani Kurtuluşun Mesih’te olup O’nun Rab olmasının ilanı aracılığıyla yayılacaktır.[100] Böylece Söz, Kudüs’te, Yahudiye’de, Samiriye’de ve bütün dünyada ilan edilerek yayılacaktır (Eçilerin İşleri 1:8). Tanrı’nın Krallığı askeri bir zaferin parıltısıyla değil, imanın kararını gerektiren bir bildiri şeklinde ilerleyerek gelecekti. Bu, Mesih’in yaşamında geçerliydi, çünkü ilk yüzyıldaki Yahudilerin bekleyişlerinin aksine, Mesih, savaşçı bir komutan olarak değil, Tanrı Krallığına ait Sözü eken “ekinci” olarak geldi.[101] Mesih’in ölümü ve dirilişi bu konuya hiç bir değişiklik getirmedi; aksine dirilen Mesih, havarilere ulusları yasalarını değiştirerek değil, (Mesih’in) buyurduğu her şeye uymayı onlara öğreterek onları öğrencileri olarak yetiştirmelerini söyledi:
Matta 28: 18 İsa yanlarına gelip kendilerine şunları söyledi: "Gökte ve yeryüzünde bütün yetki bana verildi. 19 Bu nedenle gidin, bütün ulusları öğrencilerim olarak yetiştirin; onları Baba, Oğul ve Kutsal Ruh'un adıyla vaftiz edin; 20 size buyurduğum her şeye uymayı onlara öğretin. İşte ben, dünyanın sonuna dek her an sizinle birlikteyim."
Çünkü Müjde’nin vaaz edilmesiyle O’nun getirdiği kurtuluş uluslar tarafından bilinecek ve kabul edilecekti ve böylece Tanrı’nın Krallığı bütün dünyaya yayılacaktı.[102]
Tanrı’nın Krallığı kilise tarafından ilan edilip imanla kabul edilmesinin gereğinden dolayı, Mesih’in göğe çıkmasının başlattığı çağ önemlidir. Mesih’in göğe çıkması, Tanrı’nın Krallığının ilan edilme ve büyüme çağına işaret ediyor. Çarmıhta sağlanan kurtuluşun yeryüzünün bütün uluslarına yayılması, İbrahim’e vaadedilen bereketlerin dünyadaki tüm ailelere verilmesi, yani “kurtuluş çağı” Mesih’in göğe çıkmasıyla başlıyor. Ve aynı mantıkla Mesih’in göğe çıkması kiliseyi şimdiki çağda belirli bir görev ile sorumlu kılıyor: Kilise bu dünyada Tanrı’nın Krallığının ve kurtarışının habercisi olarak yetkili kılınmıştır. Kilise, gelecek olan ve şimdi bile onun içinde etkin olan Tanrı Krallığının yaşayan bir sureti ve yeryüzündeki diri bir benzerliği olmalıdır. Kilise, insanların kurtuluşu için önlerine yerleştirilen Tanrı Krallığının bir “vitrini” olarak mevcuttur! Kilisenin belirlenmiş olan görevi de sözleri ve yaşamıyla Mesih’te gösterilen Tanrı’nın Krallığını, lütfunu ve şefkatini ilan etmektir![103] Kilise vaazı ve hizmetiyle, sakramentler ve disiplinle inananları bu krallığın gelişi için hazırlar. İnananlar da bu çağrıya dua, tövbe ve havarilerin öğretisine itaat ederek cevap verirler.
Mesih’in göğe çıkması, kilisenin şimdiki çağda durgun ve dış dünyaya kendisini kapatmış bir varlık olarak kavranılamayacağını açıklıyor. Kilise sadece kendisi için yaşayamaz. Tanrı Krallığının ölçülemez lütfuna eriştiği için (Matta 13:44-46), ayrıca büyük bir sorumluluğu da vardır –kiliseyi kapsayan ve dolduran Tanrı Krallığının bu dünyada ilerleyip büyümesi için Kilisenin bir araç olma sorumluluğu!– Öyleyse bunu unutan kiliseler ve imanlı bireyler aslında varlıklarının sebebine aykırı bir şekilde yaşıyorlar!
C-) MESİH’İN GÖĞE ÇIKMASI VE BİZİM YÜCELTİLMEMİZ
Filipililer 2: 7-8 Ama kul özünü alıp insan benzeyişinde doğarak ululuğunu bir yana bıraktı. İnsan biçimine bürünmüş olarak ölüme, çarmıh üzerinde ölüme bile boyun eğip kendini alçalttı. 9 Bunun için de Tanrı O'nu pek çok yükseltti ve O'na her adın üstünde olan adı bağışladı. 10-11 Öyle ki, İsa'nın adı anıldığında gökteki, yerdeki ve yer altındakilerin hepsi diz çöksün ve her dil, Baba Tanrı'nın yüceltilmesi için İsa Mesih'in Rab olduğunu açıkça söylesin.
Mesih’in göğe çıkması bizdeki ümidin en kuvvetli kaynağıdır. Mesih, Baba’nın yanına çıkıp O’nun sağına oturmuştur. Bu olay aslında sadece Mesih’in Tanrılığına işaret etmiyor –zaten O her yönden her şeyi dolduruyor (Efesliler 1:23). Fakat O’nun göğe çıkması imanımızın gözüne İsa Mesih’in zaferini, Rab ve Kral olarak herşeye hükmetmesini görünür kılıyor. Bunun da pratik bir sonucu şudur: İsa Mesih, yüceltilen insan olarak Tanrı’nın varlığının doluluğuna daimi olarak girmiştir. Böylece evrenin Tanrısıyla olan yakınlığı ve mükemmel paydaşlığı ile insanlığımıza Rab olarak yetkisini uygulamaktadır. Temsilcimiz olarak Baba’nın sağına yükselen dirilmiş Mesih, O’na ait olduğumuzdan dolayı bizim için göklerde saklanan herşeyin görülebilen işareti ve güvencesi olmuştur!
Bizlerin Baba Tanrı huzurunda temsilcisi olan İsa Mesih ile birleşmemiz öylesine derindir ki, Kutsal Yazılar Hristiyanların şimdiden Mesih’te Baba’nın yanına çıktığını söyler:
Efesliler 2: 6 Tanrı bizi Mesih İsa'da, Mesih'le birlikte diriltip göksel yerlerde oturttu.
Mesih, “bizimle bir” olduğu için O’nun insanlığında O’nun için geçerli olan şeyler, bizim için de geçerlidir. Tabi ki, şu anda Baba’nın yanına oturmuş olan O’dur. Bizler ise başı şimdi ebedi yüceliğe erişen bir bedenin üyeleri olarak, Baba’nın yanına “çıkmış” oluyoruz. Böylece bizleri de bir gün yanına yücelteceğine dair sarsılmaz bir güvenceye sahip oluyoruz (güvencemiz, Mesih’te gerçek, olduğu için sarsılmazdır).[104] Bu güvence bizi günah, zayıflık ve ölümle belirlenen şimdiki yaşamımızın görünüşünün ötesine bakmaya ne kadar da çok teşvik ediyor! Henüz gelecekte olacağımız gibi değiliz! Mesih tekrar gelince şimdi olduğumuzdan daha tam bir dolulukla O’nda olacağız!
Bu nedenle Kutsal Yazılar göğe çıkarak, yüceliğe ulaşan Mesih’e göz dikmemizi öğütlüyor:
Koloseler 3: 1 Mesih'le birlikte dirildiğinize göre, gökteki değerlerin ardından gidin. Mesih orada, Tanrı'nın sağında oturuyor. 2 Yeryüzündeki değil, gökteki değerleri düşünün. 3 Çünkü siz öldünüz, yaşamınız Mesih'le birlikte Tanrı'da saklıdır. 4 Yaşamınız olan Mesih göründüğü zaman, siz de O'nunla birlikte yücelmiş olarak görüneceksiniz.
Burada “yeryüzündeki değerler” fiziksel varlığımızı değil, günahlı eğilimlerimizi (2. ayet) kast ediyor. Ve aynı şekilde “gökteki değerleri” düşünmek, şimdiki yaşamı reddetmeyi değil, zenginliğinin doluluğunu bize verecek Olan’a göz dikmeyi (3-4. ayetler) ima ediyor. Öyleyse Mesih’in göğe çıkması günahtan gittikçe daha çok vaz geçmemiz, kalbimizin gözlerini itaatsizlikten O’na çevirmemiz ve Kutsal Ruh’un gücüyle şimdiki davranışlarımızı ümidimizin hedefine göre uygulamaya çalışmamız için bizlere verilmiş diri bir öğüttür. Mesih’in göğe çıkması ifade edilemez sevinçtir; çünkü Mesih’te saklı olan her şey bizim için kendi yaşamımız kadar gerçektir. Bu iman ve ümit ile de Tanrısal vaatler bizleri ruhani hayatta bugün olduğumuzdan daha ileriye doğru yönlendiriyor!
12. “her şeye gücü yeten Baba Tanrı’nın sağında oturdu”
(Efesliler 4:11-16, Romalılar 8:33-39, Efesliler 1:19-23)
Dirilen Mesih, peygamber, kahin ve kral olarak işini sürdürüyor:[105] kilisesine yol gösteriyor, Baba’dan bizim için lütuf sağlıyor, her şey üzerinde egemenlik sürüyor, tarihi yaklaşmakta olan Krallığına doğru yönlendiryor.
Heidelberg İlmihali 31. Neden O’na (İsa’ya) mesh edilmiş anlamında Mesih denir?
Çünkü Baba Allah tarafından atandı ve Kutsal Ruh tarafından mesh edildi1 öyle ki, baş peygamberimiz ve öğretmenimiz olarak2 kurtuluşumuzla ilgili Tanrı’nın gizli bilgisini ve iradesini mükemmelce açıklasın.3 Bizim tek baş kahinimiz olarak4 kendi bedeninde yaptığı kurbanla bizi özgür kıldı.5 Ve sürekli olarak Baba’ya bizler için yakarışta bulunarak6 ve bizim sonsuz kralımız7 olarak Sözü ve Ruh’uyla bizi yönetir, bizim için kazandığı özgürlükte bizi korur ve saklı tutar.8
1 Luka 4:14-19; Luka 3:21- 22, İşaya 61:1, İbraniler 1:9, Mezmur 45:7
2 Elçilerin İşleri 3:22, Tesniye 18:15
3 Yuhanna 1:18; 15:15
4 İbraniler 7:17, Mezmur 110:4
5 İbraniler 9:12; 10:11-14
6 Romalılar 8:34; İbraniler 9:24; (I.Yuhanna 2:1)
7 Matta 21:5, Zekeriya 9:9 (Luka 1:33)
8 Matta 28:18-20; Yuhanna 10:28; Vahiy 12:10-11
Heidelberg İlmihali 50. [Mesih] ‘Tanrı’nın sağına oturdu’ ifadesi niçin konulmuştur?
Mesih kilisesinin başı olduğunu göstermek için göğe yükseldi1 ve Baba her şeyi O’nun aracılığı ile yönetmektedir.2
1 Efesliler 1:20-23, Koloseliler 1:18
2 Matta 28:18, Yuhanna 5:22-23
Heidelberg İlmihali 51. Bizim başımız olan Mesih’in görkeminin bize yararı nedir?
İlk olarak Kutsal Ruhu’yla üyeleri olan bizlerin üzerine gökten armağanlarını döker.3
İkinci olarak gücüyle bütün düşmanlara karşı bizleri savunur ve korur.4
3 Elçilerin İşleri 2:33; Efesliler 4:7-12
4 Mezmur 110:1-2 (Mezmur 2:9), Yuhanna 10:27-30; Vahiy 19:11-16
A-) MESİH’İN PEYGAMBER OLARAK ŞİMDİKİ İŞİ[106]
Mesih’in etkinliği dünyadan ayrılıp göğe yükselmesiyle sona ermiş olmadı. Mesih’in günahkar insanları Tanrı’ya satın alma işi birden ve tam olarak sağlandığı halde bu aynı zamanda bizler için bir başlangıçtı: İsa’nın “yukarı alındığı güne dek, yapıp öğretmeye başladığı” her şey idi (Elçilerin İşleri 1:1-2). Mesih’in şimdiki işi çarmıhta tek bir seferde kilisesi için sağlanan satın alma işinin üzerine kurulu bir etkinliktir: bu da O’nun Peygamberimiz,[107] Kahinimiz[108] ve Kralımız[109] olarak her şey üzerinde egemenlik süremesidir.
Mesih, Tanrı’nın mükemmel Peygamberi olarak geldi. Aynı şekilde şimdi kilisesini Ruh’u ve Sözü aracılığıyla gerçeğe yönlendiriyor (Yuhanna 14:25-26; 16:13). Dirilen Mesih dünyasal hizmeti boyunca öğrettiği şeyleri Ruh’u ve Sözü aracılığıyla kilisesine hatırlatıyor. Elçisel Kilisenin peygamberlerine takip etmesi gereken yolu ve yaptığı işin gelecekteki sonuçlarını açıkladı: bir gün Gerçeğin Ruh’u gelecek, onları gerçeğe yöneltecek ve gelecekte olacakları bildirecekti (Yuhanna 16:13). Bunu Kutsal Ruh’un esiniyle yaptığı halde, bütün yetki O’na verilen Mesih (Matta 28:18), bu esinlemenin kaynağıydı. Elçiler aracılığıyla konuşan Mesih’tir.[110] Böylece dirilen Mesih’in peygamber olarak etkinliğinin ürünü: Yeni Ahit ortaya çıktı. Dirilmiş Mesih kendisini Elçisel Kilise çağında elçiler ve peygamberler aracılığı ile Eski Ahit Yazılarına bağlı olaraktan açıkladı.[111] Ve şimdi bile halkına Eski ve Yeni Ahitin aynı yazılı vahyi ile önderlik etmektedir.
Gerçeği anlamamız için bizi gerçeğe yöneltmek ve gerçekte ilerletme işinde Mesih’in şimdi ve sürekli olarak etkin olduğunu kavramamız şarttır. Mesih’in ruhsal rehberliği, elçisel kilisenin başlangıcında sadece Kutsal Yazıları vahiy etmesiyle sınırlı değildir! Mesih seçtiği kimseleri (yani “önderler ve öğretmenler”) Kutsal Ruh ve Kutsal Yazıları kullanarak kiliseyi kurmaya, ona Tanrı’nın isteğini, gerçekte ve kardeşçe sevgiyi öğretmeye bu gün de devam etmektedir:
Efesliler 4: 11 Kendisi kimini elçi, kimini peygamber, kimini müjdeci, kimini önder ve öğretmen atadı. 12 Öyle ki, kutsallar hizmet görevini yapmak ve Mesih'in bedenini geliştirmek üzere donatılsın. 13 Sonunda hepimiz imanda ve Tanrı Oğlu'nu tanımada birliğe, yetkinliğe, Mesih doluluğundaki olgunluk düzeyine erişeceğiz. 14 Böylece artık insanların kurnazlığıyla, aldatıcı düzenler kurmaktaki becerileriyle, her öğretinin rüzgarıyla çalkalanıp öteye beriye sürüklenen çocuklar olmayacağız. 15 Tersine, sevgiyle gerçeğe uyarak bedenin başı olan Mesih'e doğru her yönden büyüyeceğiz. 16 O'nun önderliğinde bütün beden, her eklemin yardımıyla kenetlenip kaynaşmış olarak her üyesinin düzenli işleyişiyle büyüyüp sevgide gelişiyor.
Aynı şekilde bugün, Müjde’nin ilan edilmesiyle insanları kendisine çağırmaya, insanların Baba’yla ilişkileri düzeltmeye devam ediyor. Kilise içinde Peygamber olarak etkinliği ile günden güne bir araya topladığı insanları halkının paydaşlığına getirmeye devam etmektedir.[112] Kilisenin ilan ettiği sözü dikkatle dinlemek çok önemlidir. Çünkü bizleri “yaşama götüren” bu Sözde Mesih’in kendisi bize konuşmaktadır:
İbraniler 12: 25 Bunları söyleyeni reddetmemeye dikkat edin. Çünkü yeryüzünde kendilerini uyaranı reddedenler kurtulamadılarsa, göklerden bizi uyarandan yüz çevirirsek, bizim de kurtulamayacağımız çok daha kesindir.
B-) MESİH’İN KAHİN OLARAK ŞİMDİKİ İŞİ
Mesih İsa’nın çarmıhta gerçekleştirdiği kurban mükemmel olduğu için aynı zamanda tekrarlanamaz bir kurbandır. Böylece Mesih İsa, Tanrı’ya cesaretle yaklaşabilmemiz için Kahinimiz olarak bizlere merhamet sağlamak üzere Baba Tanrı’nın huzurunda bizlerin temsilcisi olarak durduğunda bizler de Tanrı’ya yaklaşmaya cesaret buluruz:
İbraniler 4: 14 Tanrı Oğlu İsa gökleri aşan büyük başkâhinimiz olduğu için açıkça benimsediğimiz inanca sımsıkı sarılalım. 15 Çünkü başkâhinimiz zayıflıklarımızda bize yakınlık duyamayan biri değildir; tersine, her alanda bizim gibi denenmiş, ama günah işlememiştir. 16 Onun için Tanrı'nın lütuf tahtına cesaretle yaklaşalım; öyle ki, yardım gereksindiğimizde merhamet görelim ve lütuf bulalım.
İbraniler 8: 1-2 Söylediklerimizin özü şudur: Göklerde, Yüce Olan'ın tahtının sağında oturan, kutsal yerde, insanın değil, Rab'bin kurduğu asıl tapınma çadırında görev yapan böyle bir başkâhinimiz vardır.
Biraz farklı bir ifadeyle, Mesih kahinimiz olarak, O’nun doğruluğunu giyerek kutsal Tanrı önünde durabilmemizi sağlamak üzere kurtuluşun meyvelerini bize uyguluyor.[113]
Kutsal Yazılarda bedelimizin ödenmesine ve kurtuluşumuzun kesinliğine dair en pratik ifade Mesih’in bizler için aracılık etmek üzere “Baba’nın sağında oturtulmasıdır”:
İbraniler 7: 25 Bu nedenle O'nun aracılığıyla Tanrı'ya yaklaşanları tümüyle kurtaracak güçtedir. Çünkü onlara aracılık etmek için hep yaşamaktadır.
Bu aracılık mükemmeldir çünkü Mesih bizim gibi biri oldu; kendi bedeninde bizim zayıflıklarımızı hissetti ve bizden biriymiş gibi sınandı. Bu yüzden bizler için derin bir şefkat ve mükemmel bir yakınlıkla aracılığını sürdürmektedir (İbraniler 4:14-16):
İbraniler 2: 14 Bu çocuklar etten ve kandan oldukları için İsa, ölüm gücüne sahip olanı, yani İblis'i, ölüm aracılığıyla etkisiz kılmak üzere onlarla aynı insan yapısını aldı. 15 Bunu, ölüm korkusu yüzünden yaşamları boyunca köle olanların hepsini özgür kılmak için yaptı. 16 Kuşkusuz O, meleklere değil, İbrahim'in soyundan olanlara yardım ediyor. 17 Bunun için her yönden kardeşlerine benzemesi gerekiyordu. Öyle ki, Tanrı'ya hizmetinde merhametli ve sadık bir başkâhin olup halkın günahlarını bağışlatabilsin. 18 Çünkü kendisi denenip acı çektiği için denenenlere yardım edebilir.
Bundan başka Aracımız olan Mesih İsa her şeyde Baba’nın sözünü dinleyerek, O’nun isteğini tamamen yerine getirdiği için Mesih’in aracılığı etkindir. Tüm suçlamalara rağmen, Baba bizi mahkum etmiyor, çünkü “Mesih İsa, Tanrı’nın sağındadır ve bizim için aracılık etmektedir” (Romalılar 8:34). Bu nedenle kendimizin değil, bize bu büyük Başkahini verenin sevgisi değişmez olduğu için daima güvenimiz vardır, hiç bir şey bizi Mesih’te açıklanan Tanrı’nın sevgisinden ayıramaz. Onun aracılığıyla galiplerden üstünüz:
Romalılar 8: 34 Kim suçlu çıkaracak? Ölmüş, üstelik dirilmiş olan Mesih İsa, Tanrı'nın sağındadır ve bizim için aracılık etmektedir. 35 Mesih'in sevgisinden bizi kim ayırabilir? Sıkıntı mı, elem mi, zulüm mü, açlık mı, çıplaklık mı, tehlike mi, kılıç mı? 36 Yazılmış olduğu gibi:
"Senin uğruna bütün gün öldürülüyoruz,
Kasaplık koyun sayılıyoruz."
37 Ama bizi sevenin aracılığıyla bu durumların hepsinde galiplerden üstünüz.
38-39 Eminim ki, ne ölüm, ne yaşam, ne melekler, ne yönetimler, ne şimdiki ne gelecek zaman, ne güçler, ne yükseklik, ne derinlik, ne de yaratılmış başka bir
şey bizi Rabbimiz Mesih İsa'da olan Tanrı sevgisinden ayırmaya yetecektir.
Bu nedenle yaşamın tüm evresinde gözlerimizi Mesih’e dikmeliyiz. Onda lütuf buluyoruz, çünkü O günahları bağışlatan kurbandır; Baba’nın önünde “avukatımız” olarak bizi savunuyor, bizim iyiliğimiz için yakarışta bulunuyor (I.Yuhanna 2:1-2).[114] Mesih’in kahin olarak bizler için aracılık etmesi, bizimle ne kadar bir olduğunu, bizimle nasıl bir çapta birleştiğini tekrar hatırlatıyor. Mükemmel duaları aracılığıyla bizi kensine yakın tutup koruyor (Yuhanna 17:8-13);[115] bizi gerçek ile kutsal kılıyor (Yuhanna 17: 17-19. ayetler), bizi kendisi, Babası (Yuhanna 17: 24-26) ve diğer imanlılarla (Yuhanna 17: 20-21) bir yapıyor.
C-) MESİHİN KRAL OLARAK ŞİMDİKİ İŞİ
Dirilen Mesih’in işinin zirvesi krallığa ait olan rolüdür. Eski Ahitte Tanrı’nın sağında oturmak, Tanrı’nın yönetimini sürdürmek, Kral olarak etkin olmak ve Rab’bin varlığının görünür kılınması anlamına geliyordu
Mezmur 110: 1 RAB Rabbime:
"Ben düşmanlarını ayaklarına tabure yapıncaya dek
Sağımda otur" diyor.
2 RAB Siyon'dan uzatacak kudret asanı,
Düşmanlarının ortasında egemenlik sür!
3 Savaşacağın gün
Gönüllü gidecek askerlerin.
Seherin bağrından doğan çiy gibi
Kutsal giysiler içinde
Sana gelecek gençlerin.
4 RAB ant içti, kararından dönmez:
"Melkisedek düzeni uyarınca
Sonsuza dek kâhinsin sen!" dedi.
5 Rab senin sağındadır,
Kralları ezecek öfkelendiği gün.
6 Ulusları yargılayacak, ortalığı cesetler dolduracak,
Dünyanın dört bucağında başları ezecek.
Aynı şekilde Yeni Ahit de [İman Açıklaması gibi] Mesih’in “Baba Tanrı’nın sağında oturmasına” aynı açıdan bakıyor; dirilen Mesih, Tanrı’nın Kralık saltanatını sürdürmek ve yaymak üzere çalışıyor. Mesih’i ölümden dirilerek, Baba Tanrı’nın sağında güçlü bir mevkide oturdu. Bunun da anlamı şudur:
Efesliler 1: 21 Tanrı O'nu bütün yönetimlerin, hükümranlıkların, güç ve egemenliklerin, yalnız bu çağda değil, gelecek çağda da anılacak bütün adların çok üstüne çıkardı. 22 Her şeyi ayakları altına sererek O'na bağımlı kıldı. O'nu her şeyin üzerinde baş olmak üzere kiliseye verdi.
Ama bu krallık yetkisi Tanrı’nın sonsuz Oğlu olan Mesih’e ait olmasına rağmen, bu yetki O’na insanlığında da veriliyor: yaratılışın başlangıncında O’na ayrıcalık ve sorumluluk olarak emanet edilen egemenlik, Mesih’te pak ve mükemmel kılınan insanlığımıza veriliyor.[116] İman Açıklamasının başlangıcında ilan edilen Tanrı’nın unvanının (her şeye gücü yeten Baba) şimdi Mesih’in egemenliğiyle ilişkili olarak tekrarlanıyor. Yani Tanrı artık herşeye gücü yeten yetkisini yenilenmiş insanlığımızın başı Mesih aracılığıyla uyguluyor!
Ayrıca şuna da dikkat etmeliyiz: kendisine tüm yetki verilen Mesih, egemenliğini kilise topluluğunun yararına kullanıyor: “Her şeyi O’nun ayakları altına sererek O’na bağlı kıldı. O’nu, bütün varlıkların üzerinde baş olmak üzere inanlılar topluluğuna verdi”. Bu nedenle, bütün ulusları Mesih’in öğrencileri olarak yetiştirme buyruğu (Matta 28:19), O’nun kral olarak yetkili olmasının ilanından –“Gökte ve yeryüzünde bütün yetki bana verildi”– (18. ayet) hemen sonra geliyor ve İsa’nın “İşte ben, dünyanın sonuna dek her an sizinle birlikteyim” (20. ayet) vaadi ise bu durumda kiliseye bu etkinliği için aralıksız olarak güven veriyor. Mesih, kendisine ve İmanlılar Topluluğuna düşman olanlar üzerinde egemendir. Bu nedenle bu dünyanın zorlukları ve karışıklıkları arasında kilisenin ümidini kesmesine gerek yoktur. Çünkü Mesih kendi Topluluğunu koruyor.[117] Kilise imansızlıkla karşılaştığı zaman misyonundan vaz geçmesine gerek yoktur, çünkü Mesih, Kutsal Ruh’un işi aracılığıyla insanları itaate getirip onları kendi yanına çekiyor. Taştan kalpleri yumuşatmak bizim için imkansız olduğu halde, O, kendi ruhsal ve kutsal varlığı ile bizim önümüzde gitmeye söz veriyor. O, günahın direnişini kaldırabilir, nefreti ve düşmanlığı yenebilir, ahlaksız zihinler yerine yumuşak kalpler verebilir.[118] Böylece, kral olarak Mesih, tarihi sonsuz egemenliğine doğru yönlediryor ve yönetiyor.
Mesih’in kral olarak etkin olmasına dair bu vaadi, gözlerimizi bu egemenliğin tamamlanıp mükemmelleşeceği zamana, tüm Mesih karşıtlarının sonsuza dek ezileceği, Tanrı’nın herşeyde herşey olacağı, O’nunla sonsuzlukta egemenlik süreceğimiz günü çekiyor. O gün, “göktekiler, yerdekiler ve yer altındakilerin hepsi diz çökecek… her dil, Baba Tanrı’nın yüceltilmesi için İsa Mesih’in Rab olduğunu açıkça söyleyecek” (Filipililer 2:10).[119]
13. “Oradan dirileri ve ölüleri yargılamak için tekrar gelecektir”
(Romalılar 2:1-16; 8:1-4; 14:10-12)
İnsanoğlu yani Mesih bir gün tekrar gelecek, böylelikle şimdiki çağ sona erecek ve yargı Tanrı’ya karşı isyankarlık içinde yaşayanların son mahkumiyetini ama Mesih’e ait olanların kurtuluşunu ilan edecektir.
Heidelberg İlmihali 52. Mesih’in geri dönüp ‘dirileri ve ölüleri yargılaması’ sizler için nasıl bir tesellidir?
Bütün sıkıntı ve zulümlerde gözlerimi göğe çevirim, benim yerime Tanrı’nın önünde yargıda durmuş olan ve üzerimdeki tüm laneti kaldıran ve tek yargıç olan Onu emin bir şekilde beklerim.5 Benim ve kendisinin bütün düşmanlarını sonsuz yargıya mahkum edecek fakat beni ve bütün seçilmiş olanlarını göklerin görkemi ve sevinci içinde kendisinin olduğu yere alacak.6
5 Luka 21:28, Romalılar 8:22-25, Filipililer 3:20-21, Titus 2:13, 14
6 Matta 25:31-46, I.Selanikliler 4:16-17, II.Selanikliler 1:6-10
Westminster Uzun İlmihal 56. Mesih dünyayı yargılamak için tekrar gelişinde nasıl yüceltilecektir?
Kötü insanlar tarafından haksız yere yargılanmış ve mahkum edilmiş olan Mesih, son günde büyük bir güçle kendisinin ve Babası’nın ve tüm kutsal meleklerinin yüceliğinin eksiksiz sergilenişiyle, Tanrı’nın borazanının baş melek tarafından yüksek sesle çalınmasıyla, dünyayı doğruluk içinde yargılamak için tekrar gelmesiyle yüceltilecektir.
Westminster İnanç Açıklaması XXXIII/1. Tanrı, tüm güç ve yargının Baba tarafından kendisine verildiği İsa Mesih aracılığıyla dünyayı doğrulukla yargılayacağı bir gün belirlemiştir. O günde yalnızca günah işlemiş olan melekler değil, fakat tüm zamanlar boyunca dünya yüzünde yaşamış olan her insan, düşüncelerinin, sözlerinin ve işlerinin hesabını vermek ve bedendeyken yaptıkları iyi ya da kötü işlerinin uygun karşılığı almak üzere Mesih’in yargı kürsüsü önünde duracaktır.
XXXIII/2. Tanrı’nın bu günü belirlemekteki amacı, seçilmişlerin sonsuz kurtuluşunda O’nun merhametinin görkeminin; ve reddedilmiş olanların lanetlenmesinde de Adaletinin sergilenmesidir. O andan sonra, doğru kişiler sonsuz yaşama girer, ve Rab’bin varlığında olmaktan gelen sevinç ve tazeliği tüm doluluğuyla alırlar: ancak Tanrı’yı tanımayan ve İsa Mesih’in Müjdesine itaat etmeyen kötüler, sonsuz işkencelere atılarak, Rab’bin huzurundan ve gücünün yüceliğinden mahrum kalarak sonsuza dek mahvolacaktır.
XXXIII/3. Mesih, bütün insanların günah işlemekten caydırılması ve tanrısal olanların daha büyük bir teselli bulması için bir yargı günü olacağına şüphe duymadan inanmamızı istemektedir: bu nedenle Tanrı, tüm dünyasal güveni üzerlerinden atıp, Rab’bin ne zaman geleceğini bilmediklerinden her an ayık ve uyanık durmaları, ve tüm zamanlar boyunca “Gel Rab İsa, tez gel! Amin!” demeye hazır olmaları için o günün zamanını insanlardan saklı tutmaktadır.
A-) TARİHİN SONU
Mesih’in dirilişi ve Tanrı’nın egemenliğinin kesin olarak gelmesi arasındaki çağ, geçici bir çağdır. Egemenliğin ilan edildiği ve büyüdüğü bir çağda yaşayoruz. “son gün” halen gelmemiştir. Son günde, şimdiki çağ sona erdiğinde imanın (inanmanın) yerine gözlerimizlerimizle göreceğiz,[120] böylece gölge[121] yerine gerçek olacaktır. Sonsuz yaşam olan Mesih’in tekrar gelişiyle, Tanrının Krallığı hiç bitmeyecek bir tamlık ile
ortaya çıkacaktır.
Yuhanna 3:19-20: Yargı da şudur: dünyaya ışık geldi, ama insanlar ışığın yerine karanlığı sevdiler. Çünkü yaptıkları işler kötüydü. Kötülük yapan herkes ışıktan nefret eder ve işleri açığa çıkmasın diye ışığa gelmez.
Günahın ikilemi şudur: insan, Tanrı’nın Rabliği, kutsallığı ve lütfu ne kadar çok yüzyüze gelirse o kadar çok onlara karşı direniyor. Tanrısal Krallığın (Egemenliğin) lütfu ve kuvvetli ışığı insanın isyankarlığını açığa vuruyor ve yanılgısını ortaya çıkarıyor. Bu nedenle insanlık tarihi, asla “doğal olarak” Tanrı’nın Krallığını kurma noktasına kadar gelişmeyecektir.
Günahlı bedenden ancak günahlı beden doğabilir. İlk Atamız Adem’den günahı miras aldık, geleceğe bırakacağımız miras da, geleceği emanet edeceğimiz kuşaklar da günahlı olacaktır. Mesih’in Rab olmasının ilanı ile, O’na ve O’nun habercilerine karşı büyüyen bir direnme hiç bitmeyecektir. Bu gerçek, II.Selanikliler Mektubunda (2:1-12) açıktır:
1-2 Rabbimiz İsa Mesih'in gelişine ve O'nunla birlikte olmak üzere toplanmamıza gelince: kardeşler, size rica ediyoruz, Rab'bin gününün gelmiş olduğunu ileri süren herhangi bir ruh, bir söz, ya da bizden gelmiş gibi gösterilen bir mektup aklınızı hemen karıştırmasın, sizi telaşlandırmasın. 3 Kimse sizi hiçbir şekilde aldatmasın. Çünkü imandan dönüş başlamadıkça, mahvolacak olan o yasa tanımaz adam[122] ortaya çıkmadıkça o gün gelmeyecektir. 4 O adam, tanrı diye anılan ya da tapılan her şeye karşı gelerek kendini hepsinden yüce gösterecek, hatta Tanrı'nın tapınağında oturup kendisini Tanrı ilan edecektir. 5 Bunları ben daha yanınızdayken size söylediğimi hatırlamıyor musunuz? 6 Zamanı gelince ortaya çıkarılacak olan bu adamı şimdilik neyin engellediğini biliyorsunuz. 7 Evet, yasa tanımazlığın gizli gücü şu anda bile etkindir; ama bu gücü şimdilik engelleyen ortadan kaldırılıncaya dek görevini sürdürecektir. 8 Bundan sonra Rab İsa'nın, ağzından çıkan solukla öldüreceği, gelişinin görkemiyle yok edeceği o yasa tanımaz adam ortaya çıkacak. 9-10 O, her türlü mucizede, yanıltıcı belirtilerle harikalarda ve mahvolanları aldatan her türlü kötülükte sergilenen Şeytan'ın etkinliğiyle gelecek. Mahvolanlar, gerçeği sevmeye ve böylece kurtulmaya yanaşmadıklarından mahvoluyorlar. 11 İşte bu nedenle Tanrı, yalana kanmaları için onların üzerine yanıltıcı bir güç gönderiyor. 12 Öyle ki, gerçeğe inanmamış ve kötülükten zevk almış olanların hepsi yargılansın.
Kutsal Yazıların burada “o yasa tanımayan adam” hakkında söylediği şeyler tüm insanların kalbinde olan isyankarlık eden kökün zirvesidir; bu isyankarlık tarih boyunca büyümeye devam edecektir.[123] Bu nedenle, “yasa tanımazlığın gizli gücü şu anda bile etkindir” (yani Pavlus’un zamanında bile!). İnsanın kaldırılması imkansız isyankarlığından dolayı, ancak Tanrı Oğlu’nun gelmesi çağın sonunu getirebilir. Ancak Mesih’in yargıç olarak gelmesi, insanlığın isyankarlığının ve sapkınlığının devamlı büyümesini durdurabilir.
Elçilere melekler tarafından söylendiği gibi “göğe çıktığını nasıl gördünüzse, aynı şekilde geri gelecek” (Elçilerin İşleri 1:11) olan Mesih’in tekrar gelişi, çarmıhta halen yenilmiş olan şeytanın egemenliğinin sonunu getirecektir. Böylece Tanrı’nın herşey üzerindeki Krallığı kesin olarak mükemmelleşecektir. Mesih’in tekrar gelişi bir borazan sesiyle ilan edilecek (I.Korintliler 15:52); böylece günah ve kötülükle dolu şimdiki çağ sona erecektir. Mesih’in tekrar gelişi O’nu beklememizin son hedefidir. Çünkü yücelikte Mesih’le birleşmiş olacağız: “Böylece sonsuza dek Rab’le birlikte olacağız” (I.Selanikliler 4:17).
B-) İNSANLIĞIN YARGICI, MESİH
Mesih’in tekrar gelmesi, “dirileri ve ölüleri yargılamak için” geleceğini ima ediyor:[124]
Vahiy 20: 11 Sonra büyük, beyaz bir taht ve tahtta oturanı gördüm. Yerle gök önünden kaçtılar, yok olup gittiler. 12 Tahtın önünde duran küçük büyük, ölüleri gördüm. Sonra kitaplar açıldı. Yaşam kitabı denen başka bir kitap daha açıldı. Ölüler kitaplarda yazılanlara bakılarak yaptıklarına göre yargılandı. 13 Deniz kendisinde olan ölüleri, ölüm ve ölüler diyarı da kendilerinde olan ölüleri teslim ettiler. Her biri yaptıklarına göre yargılandı. 14 Ölüm ve ölüler diyarı ateş gölüne atıldı. İşte bu ateş gölü ikinci ölümdür. 15 Adı yaşam kitabına yazılmamış olanlar ateş gölüne atıldı.
Elçilerin İşleri 10: 41 İsa halkın tümüne değil de, Tanrı'nın önceden seçtiği tanıklara –ölümden dirilmesinden sonra kendisiyle birlikte yiyip içen bizlere- göründü. 42 Tanrı tarafından ölülerle dirilerin Yargıcı olarak atanan kişinin kendisi olduğunu halka duyurmamızı, buna tanıklık etmemizi buyurdu.
Kutsal Yazılar, o gün Baba’nın huzuruna çıkacağımızı söylediği gibi,[125] ayrıca Mesih’in Yargıcımız olacağını da oldukça kuvvetli olarak vurguluyor.[126] Kutsal Yazılardaki bu iki gerçek şöyle anlaşılmalıdır: yani Tanrı şimdi her şey üzerindeki hakimiyetini Mesih aracılığıyla uyguladığı gibi, aynı şekilde son gündeki yargılamasını da Biricik Oğlu İsa Mesih aracılığıyla uygulayacaktır:
Elçilerin İşleri 17:31 Çünkü dünyayı, atadığı Kişi aracılığıyla adaletle yargılayacağı günü saptamıştır. Bu Kişi'yi ölümden diriltmekle bunun güvencesini herkese vermiştir.
Mesih, aynı zamanda Tanrı Oğlu ve İnsanoğlu olduğu için, yani aramıza gelip insan olarak yaşadığı ve insan olarak Baba’nın isteğine mükemmel bir şekilde itaat ettiği için insanların Yargıcı olmaya yetkilidir:
Yuhanna 5: 25 Size doğrusunu söyleyeyim, ölülerin Tanrı Oğlu'nun sesini işitecekleri ve işitenlerin yaşayacakları saat geliyor, geldi bile. 26 Çünkü Baba, kendisinde yaşam olduğu gibi, Oğul'a da kendisinde yaşam olma özelliğini verdi. 27 O'na yargılama yetkisini de verdi. Çünkü O İnsanoğlu'dur.
Bu yargıda insanlar sadece kutsallığında yaklaşılamayan, doğru ve mükemmel Tanrı’nın hükmünü değil, insani yaşamda itaatin ne olduğunu tam olarak gösteren diri örneğin (İSA’nın) hükmünü de duyacaklardır. Hakkında suçlu olarak hüküm verilen, küfürle aşağılanıp çarmıha gerilen Mesih, onu reddeden tüm insanlar önünde tek “Kutsal ve Doğru Olan” olarak duracak ve yargılama standardı da O’nun kutsallığına ve doğruluğuna uygun olacaktır.
Bu yargılama şimdi saklı olan herşeyin üzerindeki örtüyü kaldıracak ve her şeyi göz önüne serecektir:
I.Korintliler 4.5: ... Karanlığın gizlediklerini aydınlığa, insanların yüreklerindeki amaçları açığa çıkaracak olan O'dur.
Başkalarından çok dikkatlice sakladığımız hiçbir şey gizli kalmayacaktır: cömert ve adil niyetlerle yapılan hareketlerimiz, ama ayrıca ikiyüzlülüğümüz, hilekarlığımız, gizlideki açgözlülük ve tutkularımız,[127] ahlaksızlıklarımız, büyücülük, düşmanlık, çekişme ve kıskançlığımız, öfke ve bencil tutkularımız yanında cömert ve iyi niyetlerle yapılan hareketlerimiz de açığa çıkacaktır (I.Korintliler 4:5). Bu yargılama herkesi kapsayacaktır (Vahiy 20:12-13): hem yürekleri Rab’den uzak olanları hem de ikiyüzlüce imanlı bir tutumla yaşadıklarını iddia edip aslında öyle yaşamayanları...
‘Lütuf, sadece lütuf’ diye seslenmekten usanmayan Ferisilerin maskeleri düşürülecek dışarıdan Ferisiye benzemelerine rağmen Tanrı’nın hoşnutluk duyduğu bir yüreğe sahip olanlar aklanacaklardır (Luka 18:9-14). Genelde iyi işlere güvenmek insanlara doğru bir dinmiş gibi gelir. Ama gerçekte iyi işlere güvenmek bağışlanamaz günahtır, iyi işlere güvenmek Kutsal Ruh’a küfürdür. Bütün günahların kökünde iyi işlere güvenmek vardır. Bu günah göründüğünden ya da sandığımzdan daha derinlerdedir. Her birey işlerine göre yani imanını veya imansızlığını bu yaşamda nasıl gösterdiğine göre yargılanacaktır. Kişiler imanlarının ne kadar harika gözüktüğüne göre değil, imanın ya da inançsızlığın yaşamdaki gerçekliğe göre yargılanacaklardır![128]
Ama şunu da söylemek gerek: bu yargılama, insanların aldıkları ışığın oranı hesaba katılarak[129] yapılacaktır. Her bireyin işleri ışıkta gerçekten açığa çıkarılacaktır (Vahiy 20:13). Yine de sonuçta tamamen kesin olan karar eylemlerimiz değil, kime ait olduğumuz gerçeği ile ilişkili olacaktır. Temel olan şey, Yargıç olan İsa Mesih’le olan ilişkimiz olacaktır:
Yuhanna 3:36 “Oğul’a iman edenin sonsuz yaşamı vardır. Ama Oğul’un sözünü dinlemeyen yaşamı görmeyecektir”
Mesih’le olan bağımız aracılığıyla ölümden yaşama, yargıdan aklanmaya geçiyoruz (Yuhanna 5:24). Kutsal Yazılar bizi kurtarabilecek başka bir Mesih olmayacağı konusunda çok kesindir[130]
C-) KENDİ HALKINI SUÇSUZ ÇIKARAN YARGIÇ
Bu yargılamanın her şeyi içine kapsamasından dolayı, doğal eğilimimiz yargıdan veya Mesih’in ikinci gelişinden korkmak, yargı hakkındaki düşünceleri aklımızdan defetmeyi istemek olabilir. Aslında, “diri Tanrı’nın eline düşmek korkunç bir şeydir” (İbraniler 10:31). Kutsal Yazılar kutsallığımızı ve itaatimizi doğru yönlendirmek için yargılamanın herkesi – iman etmeyenler kadar imanlıları da – kapsayacağı konusunda uyarıyor.[131]
Ama Kutsal Yazılar, “Adem’de” olanlar için ayırılan gerçek ve sonsuz gazabı vurguladığı gibi[132] ayrıca gerçekten Mesih’te olan bizler için, artık hiçbir mahkumiyet olmadığında da ısrar ediyor! Yargıdan ve ölümden (yani kendimizi iyileştirmek fırsatı artık imkansız olduğundan) korkarak yaşamamıza gerek yoktur. Çünkü Mesih şimdiden bizi cezadan kurtarmıştır. Mahkumiyetimizi kendi üzerine Alan’ın kanatları altında emniyetteyiz:
Romalılar 8: 1 Bu nedenle, Mesih İsa'ya ait olanlara karşı artık hiçbir mahkûmiyet yoktur. 2 Çünkü yaşam veren Ruh'un yasası, Mesih İsa sayesinde beni günahın ve ölümün yasasından özgür kıldı. 3 Doğal insan benliğinden ötürü güçsüz olan Kutsal Yasa'nın yapamadığını Tanrı yaptı. Öz Oğlunu günahlı insan benzerliğinde günah için kurban olarak gönderip günahı insan benliğinde yargıladı. 4 Öyle ki, Yasa'nın gereği, doğal benliğe göre değil, Ruh'a göre yaşayan bizlerde yerine gelsin.
Romalılar 8: 31 Öyleyse buna ne diyelim? Tanrı bizden yana ise, kim bize karşı olabilir? 32 Öz Oğlunu bile esirgemeyen, O'nu hepimizin uğruna ölüme teslim eden Tanrı, O'nunla birlikte bize her şeyi de bağışlamayacak mı? 33 Tanrı'nın seçtiklerini kim suçlayacak? Onları aklayan Tanrı'dır. 34 Kim suçlu çıkaracak? Ölmüş, üstelik dirilmiş olan Mesih İsa, Tanrı'nın sağındadır ve bizim için aracılık etmektedir. 35 Mesih'in sevgisinden bizi kim ayırabilir? Sıkıntı mı, elem mi, zulüm mü, açlık mı, çıplaklık mı, tehlike mi, kılıç mı? 36 Yazılmış olduğu gibi:«Senin uğruna bütün gün öldürülüyoruz,kasaplık koyunlar sayılmışız.» 37 Ama bizi sevenin aracılığıyla bu durumların hepsinde galiplerden üstünüz. 8:38-39 Eminim ki, ne ölüm, ne yaşam, ne melekler, ne yönetimler, ne şimdiki ne gelecek zaman, ne güçler, ne yükseklik, ne derinlik, ne de yaratılmış başka herhangi bir şey bizi Rabbimiz Mesih İsa'da olan Tanrı sevgisinden ayırmaya yetecektir.
Tanrı’nın hoşnut olduğu Oğlunda bulunduğumuz için, bir bakımdan ebediyette bile Tanrı, bizden daha fazla hoşnut olmayacaktır! Tanrı’nın adaletini göstermek amacığıyla herşeyin başı ve insanların yargıcı olarak tayin edilen temsilcimiz, Tanrı tarafından suçsuz çıkarılmıştır!
Yargılamada imanlının durumu, tam olarak eşsizdir; çünkü hesaplaşma gününü buyuran Rab, Mesih’te Baba’mız ve Tanrı’mız olmuştur; Mesih’te – yani Oğlunda – O’nun seçtiği çocukları olmuşuzdur! Bundan da öte, yargıcımız Mesih ayrıca bizi savunan kişi, şimdi bile Baba’nın yanında lütfun bize verilmesi üzere yalvaran kişi olmuştur (I.Yuhanna 2:1). Mesih şöyle diyor:
Yuhanna 10:27-28 Ben onları tanırım, ... Onlara sonsuz yaşam veririm; asla mahvolmayacaklar. Onları hiç kimse elimden kapamaz.
Bu nedenle yargının gelmesi, bizi daha güvenilir bir itaata doğru teşvik etmelidir, bizi sıkıca elinde tutan Mesih’i daha çok sevmek ve hizmet etmek üzere cesaret vermelidir. Ama yargılamayı korkunç bir konu olarak değil, aksine sevinçli bir olay olarak değerlendirebiliriz:
I.Yuhanna 4.18-19: Sevgide korku yoktur. Tersine, yetkin sevgi, korkuyu siler atar. Çünkü korku cezalandırılma düşüncesinden ileri gelir. Korkan kişi, sevgide yetkin kılınmış değildir. Biz ise seviyoruz. Çünkü önce O bizi sevdi.
Çünkü yargılamada şimdiki günahla lekelenen hareketlerimiz, artık “pak” kılınacaktır. Mükemmel olmayan herşey yanacak ve ateş, Tanrı’nın bizde ve bizim aracılığıyla yaptığı işlerini tüm güzellikleriyle açığa çıkaracaktır!
Yuhanna 3:21 Ama gerçeği uygulayan kişi yaptıklarını, Tanrı'ya dayanarak yaptığını göstermek için ışığa gelir.
Yargılamada kendimizi bizi seven ve sonsuza dek kardeşimiz olan Mesih’le yüz yüze bulacağız:[133]
Westminster Uzun 90. Yargı gününde doğru kişilere ne yapılacak?
Yargı gününde, doğru kişiler Mesih’i karşılamak üzere bulutlar içinde alınıp götürülecek, O’nun sağ tarafında toplanacaklar ve burada açıkça tanınacaklar ve yasal olarak suçsuzlukları ilan edilecek, reddedilmiş meleklerin ve insanların yargılanmasında O’na katılacaklar ve cennete alınacaklar, burada sonsuza dek ve tam bir şekilde tüm günah ve bozulmuşluktan özgür kılınacaklar; akıl almaz coşkularla dolacak, sayısız kutsalların ve kutsal meleklerin beraberliğinde bedende ve canda yetkin bir şekilde kutsallaştırılacaklar ve mutlu kılınacaklar, özellikle bu ebediyete kadar Baba Tanrı’nın, Rabbimiz İsa Mesih’in ve Kutsal Ruh’un hemen önünde ve O’nun eseri olarak gerçekleşecektir. Ve bu da, gözle görülmeyen kilisenin üyelerinin diriliş ve yargı gününde Mesih’le yaşayacakları tam ve yetkin yücelik beraberliğidir.
IV. BÖLÜM: TANRI OLAN KUTSAL RUH
14. “Kutsal Ruh’a”
(Tekvin 1:1-2, Yuhanna 7:37-39; 15:26-27; Romalılar 8:22-27)
Yüreğimizde konut kuran Kutsal Ruh aynı zamanda evreni koruyor. Mesih’in Ruhu olarak, Mesih’in kurtuluşunu bize uyguluyor, tanıklığımızda ve dualarımızda bize yardım ediyor; Kutsal Ruh sonsuz kurtuluşumuzun güvencesidir.
Heidelberg İlmihali 53. Kutsal Ruh’la ilgili olarak neye inanıyorsunuz?
İlk olarak O, Baba ve Oğul gibi sonsuz Tanrı’dır.1
İkinci olarak O bana, gerçek iman aracılığı ile beni Mesih’e ve O’nun bütün bereketlerine paydaş kılsın,3 beni teselli etsin4 ve sonsuza dek benimle kalsın diye5 kişisel olarak verilmiştir.2
1 Tekvin 1:1, 2; Matta 28:19; Elçilerin İşleri 5:3, 4; (I.Korintliler 3:16)
2 Galatyalılar 3:14, (I.Petrus 1:2)
3 Yuhanna 15:26; Elçilerin İşleri 9:31
4 Yuhanna 14:16-17, I.Petrus 4:14
5 I.Korintliler 6:19; II.Korintliler 1:21-22; Galatyalılar 4:6, (Efesliler 1:13)
Westminster Uzun İlmihal 11. Oğul’un ve Kutsal Ruh’un, Baba ile eşit derecede Tanrı oldukları ne şekilde belirgindir?
Kutsal Yazılar, Oğul’a ve Kutsal Ruh’a yalnızca Tanrı’ya atfedilebilecek isimler, özellikler, eylemler ve tapınış vererek Baba ile eşit derecede Tanrı olduklarını ortaya koyarlar.
Bölüm 11 –Kutsal Ruh’un Tanrılığı
Kutsal Ruh’un,
sonsuzluktan beri Baba ve Oğul’dan geldiğine –
oluşturulmadığına,
yaratılmadığına,
doğmadığına,
sadece Baba ve Oğul’dan geldiğine
inanırız ve itiraf ederiz.
Sıralama bakımından Kutsal Ruh,
Kutsal Üçlü Birliğin üçüncü kişisidir –
Baba ve Oğul ile
yücelikte
ve görkemde
tek ve aynı özdendir,
Kutsal Yazılar’ın bize öğrettiği gibi
Kutsal Ruh gerçek ve ebedi Tanrı’dır.
GENEL BAKIŞ
(Heidelberg İlmihalinden derlenmiştir)
(103) Bizler Kutsal Müjdenin hizmeti ve eğitimi için Sebt gününde toplandığımızda Tanrı Sözü’nün ne öğrettiğini öğrenir, sakramentlere katılır, topluluk içinde Tanrı’ya dua ederiz, Hristiyan sunusunu yoksullara ulaştırmak için teşvik alırız Böylece kötü yollardan dönmek için güç buluruz. Bütün bunlarda Kutsal Ruh bizi sonsuz sebte (dinlenmeye) hazırlar.
(127) “Ayartılmamıza izin verme kötü olandan bizi kurtar” diye dua ettiğimizde aslında kısa bir süre için bile kendi ayaklarımızın üzerinde durmak için bizler çok zayıf olduğumuzu canlarımızın şeytan dünya ve kendi benliğimizin saldırısı altında olduğunu hatırlar içinde bulunduğumuz ruhsal savaşta yenilgiye düşmeyelim diye Göklerdeki Babamızdan Kutsal Ruhu gücünü dileriz ve böylece gökten gelen güçle kuşanmış olarak dünyada yaşamımızı sürdürürüz.
(1) Kutsal Ruh, Mesih’e ait olanları sonsuz yaşamdan emin kılar. Ve bizleri Mesih için yaşamaya hazır ve istekli olmaya yönlendirir.
(21) Kutsal Ruh, Kutsal Kitap aracılığı ile çalışır ve içimizde gerçek imanı var eder. Böylece günahlarımızın bağışlandığından, Tanrı önünde sonsuza dek aklandığımızdan ve kurtuluş için kabul edildiğimizden derin bir şekilde emin oluruz.
(24, 70, 86) Kutsal Ruh Tanrı kutsallaşmamız için çalışır. Gittikçe daha fazla günaha ölmemiz ve artan bir şekilde pak bir yaşam sürmemiz için Kutsal Ruh bizleri sürekli yeniler ve bizlerde Mesih’in benzerliğine dönüştürmek üzere çalışır.
(31) Mesih İsa kilisesini Sözü ve Ruhu aracılığı ile yönetir, böylece bizim için kazandığı özgürlükte bizi korur ve saklı tutar.
(49) Kutsal Ruh’un yeryüzüne gelmesi inananlar için bir güvencedir. Böylece Ruh’un gücüyle bizler bu yaşamdaki ve sonraki yaşamdaki hayatımız için göksel olan şeyleri şeyleri hedef olarak belirleriz.
(51) Kutsal Ruh Mesih’in bedeni olan bizleri armağanlarla donatır.
(54) İsa Mesih, Ruh’u ve Sözü aracılığı ile bütün halklardan, dünyanın başından sonuna kadar, kendisi için yeni bir halk oluşturmuş ve kendi halkını Ruh’u ile koruyup onları Ruh’u ile bir tek imanda birleştirmiştir.
(67, 69, 73, 76, 79) Kutsal Ruh, kurtuluşumuzun tamamının Mesih’in çarmıhtaki tek kurban olmasına dayandığını Müjde aracılığı ile bize öğretir, kutsal sakramentler aracılığı ile bizi bundan emin kılar.
A-) YARATILIŞ’TA RUH
İman Açıklaması “Kutsal Ruh” ancak Mesih’in kişiliği ve işini tanıttıktan sonra ele almasına rağmen, Kutsal Ruh’un “tarih”i yine de Pentikost gününden çok önce başlıyor. Eski Ahit, yaratılışın ta başlangıcında Kutsal Ruh’un varlığını belirtiyor; dünya şekilsiz ve boşken, Tanrı’nın Ruh’u sular üzerinde dolaşıyordu (Tekvin 1:3). Kutsal Yazılar, yaratılışta Ruh’un rol aldığını, karışıklığa düzen ve ahenk getirdiğini gösteriyor.[134] Kutsal Ruh, aynı şekilde günahın dünyaya girişinden sonra da dünyada etkin olmaya devam ediyor. Ruh’un sürekli huzuru ve etkinliği olmadan yaratılış devam edemezdi, ama O’nun işinden dolayı dünya yerinde duruyor:
Eyüp 34:14 Eğer niyet eder de
Ruhunu ve soluğunu geri çekerse,
15 Bütün insanlık bir anda yok olur,
İnsan yine toprağa döner.[135]
Bu nedenle içinde yaşadığımız evren Tanrı’nın kurduğu kanunları yerine getiriyorsa da, bu fiziksel kanunlar asla varlığımızı açıklayamaz: sonuçta, an ve an Ruh bize yaşam verip bizi desteklediği için yaşamaya devam ediyoruz: “O’nda yaşıyor ve deviniyoruz; O’nda varız” (Elçilerin İşleri 17:28). Genellikle “sağlayış” olarak adlandırdığımız bu şey, aslında yaptığı işte güvenilir olan Kutsal Ruh’tur Tanrı’nın kendi elinin işine sadık kalmasıdır!
Kutsal Ruh’un yaşamlarımıza davet ettiğimiz kontrol edilebilen bir kuvvetten daha sınırsız, daha büyük olduğunu göz önünde bulundurmalıyız. Bizde yaşayıp bizi tapınağına dönüştüren Kutsal Ruh, evreni yerinde tutan Rab’dir! Bizi kutsal kılmak üzere gelen Ruh, başlangıçta karanlık ve karmaşıklığa bir düzen ve ahenk getiren Tanrı’dır. Kutsal Ruh, gücümüzle kontrol edebildiğimiz veya işletebildiğimiz bir kuvvet değildir. Aksine, O’nun amaçlarına katılmamız için yaşamlarımızı şekillendirmek için durmadan etkin olan Herşeye Egemen Ruh’tur. Böylece Yaratıcı Kutsal Ruh, Tanrısal Egemenliğin “evrensel” işine katılmamız için bizde Mesih’in benzerliğini yeniden yaratıyor![136]
Romalılar 8: 29 Çünkü Tanrı önceden bildiği kişileri Oğlu'nun benzerliğine dönüştürmek üzere önceden belirledi. Öyle ki, Oğul birçok kardeş arasında ilk doğan olsun.
I.Korintliler 15: 49 Bizler topraktan olana nasıl benzediysek, göksel olana da benzeyeceğiz.
B-) MESİH’İN RUH’U
Genelde “Kutsal Ruh” deyince aklımıza Pentikost günü gelir. Ancak Kutsal Yazılar, Kutsal Ruh’un, Eski Ahit halkına yol göstermek, onları korumak, yenilemek ve kutsal kılmak üzere varlığını ve işleyişini bize gösteriyor.[137] Ama Kutsal Ruh’un Eski Ahit içindeki işi bazen biraz belirsiz ve saklı gözüküyor; ancak İsa Mesih’in ölümü, dirilişi ve göğe çıkmasıyla bu belirsizlik ve sır ile saklı olan bu örtünün gizi açığa çıkıyor. Böylece Yeni Ahit bizlere, Mesih İsa’nın çarmıhının kurtuluşumuzu bize mükemmel bir şekilde sağladığı için Kutsal Ruh armağanının ancak dolulukla verilebildiğini gösteriyor:
Yuhanna 7: 37 Bayramın son ve en önemli günü İsa ayağa kalktı, yüksek sesle şöyle dedi: "Bir kimse susamışsa bana gelsin, içsin. 38 Kutsal Yazı'da dendiği gibi, bana iman edenin 'içinden diri su ırmakları akacaktır.'" 39 Bunu, kendisine iman edenlerin alacağı Ruh'la ilgili olarak söylüyordu. Ruh henüz verilmemişti. Çünkü İsa henüz yüceltilmemişti.
Öyleyse İsa Mesih, yüceltilip (39. ayet), Baba’nın sağına yükseldiği ve oradan bize kurtuluşumuzu verdiği için artık Kutsal Ruh, Yeni Ahit halkı üzerine dökülebilirdi:
Elçilerin İşleri 2: 32 Tanrı, İsa'yı ölümden diriltti ve biz hepimiz bunun tanıklarıyız. 33 O, Tanrı'nın sağına yüceltilmiş, vaat edilen Kutsal Ruh'u Baba'dan almış ve şimdi gördüğünüz ve işittiğiniz gibi, bu Ruh'u üzerimize dökmüştür.
Bütün bu şeyler, Kutsal Ruh ve Mesih’in işi arasındaki yakın bağı vurguluyor. Kutsal Ruh, Mesih’in Ruh’udur;[138] Baba Tanrı, Kutsal Ruh’u öz Oğlu İsa Mesih’e “ölçüsüz” olarak vermiştir (Yuhanna 3:34). Öyle ki, hizmetini Baba’nın isteğine göre sadık bir şekilde yapabilsin. Mesih’in yaşamı, özellikle halkın önünde yaptığı Müjde’yi vaaz hizmeti, tanıklığı, mucizeleri ve öğretisi Kutsal Ruh’un varlığında ve gücünde açıklanmıştır.[139] Mesih’in, Tanrı’ya boyun eğen bir tutumla kendini ölüme teslim edip ölümden dirilebilmesi, Kutsal Ruh’un yardımı aracılığıyla olmuştur.[140] Kutsal Ruh, Mesih’in işine ve hizmetine öylesine bağlı olduğu için, bizler de iman aracılığıyla Mesih’le birleştiğimizde Kutsal Ruh’un şimdiki işi, Mesih’in yaşamıyla, ölümüyle ve dirilişiyle sağladığı yararları yaşamlarımıza uygulamaktır.[141] Yani Tanrı’nın halkı için Kutsal Ruh’un görevi Mesih’in olandan alıp bize bildirmektir:
Yuhanna 16: 13 Ne var ki O, yani Gerçeğin Ruhu gelince, sizi tüm gerçeğe yöneltecek. Çünkü kendiliğinden konuşmayacak, yalnız duyduklarını söyleyecek ve gelecekte olacakları size bildirecek. 14 O beni yüceltecek. Çünkü benim olandan alıp size bildirecek. 15 Baba'nın nesi varsa benimdir. 'Benim olandan alıp size bildirecek' dememin nedeni budur.
Kutsal Ruh’un işi Mesih’in işiyle paralel değildir. Aksine Kutsal Ruh’un işi tamamen Mesih’e doğru yönlenmiştir; böylece Kutsal Ruh, bizi Mesih’e yöneltmek ve bizi Mesih’teki zenginliklerle doldurmak üzere çalışır:
Yuhanna 15:26 Baba'dan size göndereceğim Yardımcı, yani Baba'dan çıkan Gerçeğin Ruhu geldiği zaman, bana tanıklık edecek.
Yani, Kutsal Ruh imanlı yaşamımızın ta başlangıcından beri etkindir. Mesih’i Rab olarak kabul etmemizi ve bunu açıkça söylememizi sağlıyan Kutsal Ruh’un kendisidir (I.Korintliler 2:12, 14; 12:3). Kutsal Ruh bizi Mesih’e aşılayıp, İmanlılar Topluluğuyla birleştirdikten sonra[142] bizi Mesih’in benzerliğine dönüştürüyor:
II.Korintliler 3: 18 Ve biz hepimiz peçesiz yüzle Rab'bin yüceliğini görerek yücelik üstüne yücelikle O'na benzer olmak üzere değiştiriliyoruz. Bu da Ruh olan Rab sayesinde oluyor.
Kutsal Ruh, dua, Kutsal Yazıları okuma, Müjde’nin ilanını dikkatle dinleme ve sakramentlere katılma aracılığıyla, Mesih’i “görmemizi” sağlıyor; böylece Mesih’in tutumlarını ve itaatini bize uyguluyor:
Galatyalılar 5:16 Şunu demek istiyorum: Kutsal Ruh'un yönetiminde yaşayın. O zaman benliğin tutkularını asla yerine getirmezsiniz.
Galatyalılar 5:22-23 Ruh'un ürünüyse sevgi, sevinç, esenlik, sabır, şefkat, iyilik, bağlılık, yumuşak huyluluk ve özdenetimdir. Bu tür nitelikleri yasaklayan yasa yoktur. 24 Mesih İsa'ya ait olanlar, benliği, tutku ve arzularıyla birlikte çarmıha germişlerdir. 25 Ruh sayesinde yaşıyorsak, Ruh'un izinde yürüyelim.
Mesih’in Kutsal Ruh aracılığıyla yaptığı işin belki de en açık olarak görüldüğü yer, Mesih’in Ruh’u aracılığıyla Tanrıyla sahip olduğumuz oğulluk ilişkimizdir. İsa Mesih, tüm yaşamı boyunca Tanrı ile özel, sevinçli bir yakınlığa sahipti. Tanrı’nın Biricik Oğlu olduğu için herkesten daha doğru bir şekilde O’na “Baba” olarak hitap edebiliyordu. Ama Mesih’e ait olduğumuz için, Mesih’teki oğulluk ruhunu alıyoruz ve bizler de bu ruhla “Abba, Baba” diye Tanrı’ya seslenebiliyoruz (Romalılar 8:14-15). Kutsal Ruh’un bizdeki işi aracılığıyla Tanrı’yı “Babamız” olarak tanıyoruz. Kutsal Ruh, ayrıca bizi Tanrı’ya seslenmede ve O’nu tanımada ilerletiyor: bizler Tanrıya “Göklerdeki Babamız” diye seslendiğimiz zaman aslında öz Oğlun Ruh’u, bizim aracılığımızla sesleniyor:
Galatyalılar 4:4-5 Ama zaman dolunca Tanrı, Yasa altında olanları özgürlüğe kavuşturmak için kadından doğan, Yasa altında doğan öz Oğlu'nu gönderdi. Öyle ki, bizler oğulluk hakkını alalım. 6 Oğullar olduğunuz için Tanrı öz Oğlu'nun "Abba! Baba!" diye seslenen Ruhu'nu yüreklerinize gönderdi.
Yani, Baba ve Oğul arasında olan yakınlık bize Kutsal Ruh’ta ve O’nun aracılığıyla veriliyor!
C-) KUTSAL RUH, ŞİMDİKİ YARDIM VE GELECEK İÇİN UMUT
Kutsal Ruh ayrıca bizi hizmet için hazırlıyor. İsa Mesih, O’ndan “Yardımcı” olarak söz ediyor; bize yardım etmek, bizi korumak ve desteklemek üzere bize geliyor:
Yuhanna 14: 15 «Beni seviyorsanız, buyruklarımı yerine getirirsiniz. 16-17 Ben de Baba'dan dileyeceğim ve O, sonsuza dek sizinle birlikte olsun diye size başka bir Yardımcı, Gerçeğin Ruhunu verecek. Dünya O'nu kabul edemez. Çünkü O'nu ne görür, ne de tanır. Siz O'nu tanıyorsunuz. Çünkü O aranızda yaşıyor ve içinizde olacaktır.
Kutsal Ruh “aramızda yaşamak ve içimizde olmak” geliyor; ve O’nun bizlerle birlikteliği ve yardımı Müjde’yi ilan etmemizde belli oluyor. Mesih, öğrencilerine tanıklık ettiklerinde Kutsal Ruh’un da tanıklık edeceğini söylemiştir: Kutsal Ruh inananların tanıklığında etkin olup dinleyicilerinin yüreklerine Mesih’in Müjdesini sokacağı için bu tanıklık etkili olacaktır
Yuhanna 15:26 «Baba'dan size göndereceğim Yardımcı, yani Baba'dan çıkan Gerçeğin Ruhu geldiği zaman, O bana tanıklık edecek. 27 Siz de tanıklık edeceksiniz. Çünkü başlangıçtan beri benimle birliktesiniz.
Yuhanna 16:8 O gelince dünyanın günah, doğruluk ve gelecek yargı konusundaki suçluluğunu dünyaya gösterecektir. 9 Günah konusunda, çünkü bana iman etmezler. 10 Doğruluk konusunda, çünkü Baba'ya gidiyorum, artık beni görmeyeceksiniz. 11 Yargı konusunda, çünkü bu dünyanın egemeni yargılanmış bulunuyor.
İnsanlara günahı, Mesih’in gerçeğini, çarmıhın Şeytan ve onun işlerinin kesin yargılaması olduğunu göstermekte Kutsal Ruh’un sesi, inananların seslerine katılacaktır. Biz, insanları Mesih’e getirmek üzere insanların yüreklerine giremeyiz! Ama Kutsal Ruh’un vaadi aynı zamanda Kutsal Ruh’un yürekleri değiştireceği vaadini de içermektedir: Baba’nın Oğul’a verdiği kişiler iman edip Oğul’a gelsin diye, Kutsal Ruh tanıklığımızı kullanarak kendi işini yapacaktır![143]
Kutsal Ruh’un yardımı ayrıca duada belli oluyor. Kutsal Yazılar, nasıl dua etmemiz gerektiğini bilmediğimizi ve bilemediğimizi vurguluyor:
Romalılar 8:26 Bunun gibi, Ruh da güçsüzlüğümüzde bize yardım eder. Nasıl dua etmemiz gerektiğini bilmeyiz, ama Ruh'un kendisi, sözle anlatılamayan iniltilerle bizim için aracılık eder. 27 İnsanların yüreklerini araştıran Tanrı, Ruh'un düşüncesinin ne olduğunu bilir. Çünkü Ruh, Tanrı'nın isteğine göre kutsallar için aracılık eder.
Başka hiç bir alanda olmadığı gibi, duada da zayıflığımızı Kutsal Ruh sayesinde fark ediyoruz. Çünkü dua ederken Baba’ya her yönden tam bağlılık ve bir teslim olma ile yüz yüze geliyoruz, insan olarak Baba Tanrı’nın önünde boyun eğme durumuna geliyoruz. Ve Tanrı’nın amaçlarının görkemini ve hikmetini ne kadar iyi anlarsak, O’na ne kadar büyük bir şekilde bağımlı olduğumuzu da görüyoruz; en iyiyi anlama yolundan ne kadar geride olduğumuzu da anlıyoruz. Ama tam o durumlarda Kutsal Ruh, yetersiz olan dualarımızı “düzeltiyor”, onları kusurlu arzularımızdan temizliyor ve kavramaya bile başlayamacağımız bir güç ve kanaat ile donatılmış olarak Baba Tanrı’ya sunuyor! Bu yüzden de Tanrı, onlara cevap vermeye lütfetmek üzere dualarımızın belirli bir “kalite” düzeyinde olmasında asla ısrar etmiyor, aksine İsa Mesih’te Baba’mız olan Tanrı, dualarımızın kabul olabilmelerini sağlamak üzere bize Ruhunu veriyor!
Son olarak Kutsal Ruh, Mesih’in tekrar geldiğinde alacağımız herşeyin güvencesidir (Efesliler 1:14). Kutsal Ruh, Tanrı’nın söz ettiği şeyleri vereceğini garanti eden bir ‘emanet’tir: Baba bize Ruh’unu güvence olarak verdiği için, şüphesiz olarak Egemeliğin ve dirilişimizin doluluğunun geleceğini biliyoruz:[144]
II.Korintliler 5:2 şimdiyse göksel evimizi giyinmeyi özleyerek inliyoruz. 3 Onu giyinirsek çıplak kalmayız. 4 Dünyasal çadırda yaşayan bizler ağır bir yük altında inliyoruz. Asıl istediğimiz soyunmak değil, giyinmektir. Öyle ki ölümlü olan, yaşam tarafından yutulsun. 5 İşte bizi tam bu amaç için hazırlamış ve bize güvence olarak Ruh'u vermiş olan Tanrı'dır.
Bu yüzden Kutsal Yazılar, Kutsal Ruh’un kurtuluşumuzun “turfandası” olduğunu bile söylüyor:[145] Kavranması zor olduğu halde, kurtuluşumuzun gelecekteki gerçekliği şimdi bile yaşamlarımızda gerçek olmaya başlamıştır, çünkü kurtuluşumuzun turfandası olan Mesih’in Ruh’u içimizde yaşıyor! Sonsuzluk, bir bakımından günah ve ölümle lekelenen şimdiki varlığımızın içinde parlıyor. Kutsal Ruh’un varlığı gözlerimizi Tanrı’nın bizim için hazırladığı mirasa çeviriyor.
Romalılar 8: 11 Mesih İsa'yı ölümden dirilten Tanrı'nın Ruhu içinizde yaşıyorsa, Mesih'i ölümden dirilten Tanrı, içinizde yaşayan Ruhuyla ölümlü bedenlerinize de yaşam verecektir.
15. “Kutsal Evrensel Kilise’ye”
(Matta 16:16-19, Efesliler 4:7-16, I.Korintliler 1:1-3, Efesliler 1:20-23)
Kilise, Tanrı’nın aralarında yaşamak ve onlara Mesih’te olan kurtuluş ve kutsallığı vermek üzere yanına getirdiği halktır. Kilise, Mesih’e birleştiği için kutsal ve evrenseldir.
Heidelberg İlmihali 54. ‘Kutsal evrensel (katolik) kilise’ ile ilgili neye inanıyorsunuz?
Tanrı’nın Oğlu’nun Ruh’u ve Sözü1 aracılığı ile bütün halklardan,2 dünyanın başından sonuna kadar,3 kendisi için topladığı, koruduğu ve saklı tuttuğu ve sonsuz yaşam için bir topluluk seçtiği4 ve gerçek imanda birleştirdiğine5 inanıyorum. Ve ben bu topluluğun şimdi 6 daima7 yaşayan bir üyesi kalacağım.
1 Yuhanna 10: 14-16 Elçilerin İşleri 20:28, Romalılar 10.14-17, Koloseliler 1:18
2 Tekvin 26:3-4, Vahiy 5:9
3 İşaya 59:21, I.Korintliler 11:26
4 Matta 16:18, Yuhanna 10:28-30, Romalılar 8.28-30, Efesliler 1.3-14
5 Elçilerin İşleri 2:42-47, Efesliler 4:1-6
6 I.Yuhanna 3:14, 19-21
7 Yuhanna 10:27-28, I.Korintliler 1:4-9, I.Petrus 1:3-5
GENEL BAKIŞ
(Westminster İnanç Açıklamasından (XXV) ve Uzun İlmihalden derlenmiştir)
I. Gözle görülmeyen evrensel (katolik) kilise, Baş olan Mesih’in yetkisi altında geçmişte, şu an ve gelecekte toplanan tüm seçilmişlerden oluşur. Kilise Mesih’in bedenidir.
(65) Gözle görülmeyen kilisenin üyeleri, Mesih aracılığıyla lütufta ve görkemde O’nunla birlikteliği ve paydaşlığı tadarlar.
II. Gözle görülen kilise müjdenin yetkisi altındadır. Kilise önceden yasa altında olanlar gibi tek bir ulus ile sınırlı değildir. Bütün dünyada gerçek dini benimsemiş olanlardan ve onların çocuklarından oluşur. Kilise, Rab İsa Mesih’in egemenliğidir; Tanrı’nın evi ve ailesidir. Kilise dışında bir kurtuluş olanaksızdır.
(63) Gözle görülen kilise, Tanrı’nın özel ilgisi ve yönetimi altındadır; düşmanlarının saldırılarına rağmen tüm çağlar boyunca Tanrı tarafından savunulma ve korunma ayrıcalığına sahiptir. Kutsalların paydaşlığının ve kurtuluş yolunun sunulduğu yerdir.
III. Gözle görülen bu evrensel (katolik) kiliseye Mesih, bu yaşamda dünyanın sonuna kadar kutsalların toplanması ve yetkinleştirilmesi için Tanrı’nın hizmetini, vahyini ve kanunlarını vermiştir.
IV. Bazı Kiliseler, Müjde doktrininin öğretilmesine ve kabul edilmesine, buyruklara uyulmasına ve tapınma toplantılarına göre daha az ya da daha fazla paktır.
V. Gökyüzünün altındaki en pak kiliselerde bile hem yanlışlığa hem de karışıklığa açıktır; Ancak her şeye rağmen, yeryüzünde Tanrı’ya, O’nun isteğine göre tapınan bir kilise daima varolacaktır.
VI. Kilisenin, Rab İsa Mesih’ten başka bir başı yoktur.
A-) TANRI’NIN BİR ARAYA GETİRDİĞİ HALK
“Kutsal Evrensel Kilise” ifadesi İman Açıklamasının önceki kısımlarından çıkıyor: Kilise, Tanrı Oğlu’nun uğruna insan olup yaşadığı, kendini ölüme teslim ettiği ve ölümden dirildiği halktır. İman Açıklamasındaki bundan önceki bütün ifadeler İsa Mesih’in kendi halkı için gelmesiyle ilişkilidir.[146] Bu nedenle Kilise, Mesih’in kurtarıcı etkinliğinin sonucu ve bu etkinliğin en gerekli olan amacıdır. Baba Tanrımız, Oğlu’nun yararlarını onlarda uygulamak üzere Ruhunu Kilisesi için göndermiştir.[147]
Kilise nedir? Belki bu soruya cevap vermek üzere en iyi başlangıç noktası İsa’nın onun hakkında ilk defa açıkça söz ettiği Matta Müjdesindeki 16. bölümdedir:
Matta 16:16 Simun Petrus, «Sen, yaşayan Tanrı'nın Oğlu Mesih'sin» cevabını verdi. İsa ona, «Ne mutlu sana, Yunus oğlu Simun!» dedi. «Bu sırrı sana açan insan değil, göklerdeki Babamdır. 18 Ben de sana şunu söyleyeyim, sen Petrus'sun ve ben topluluğumu bu kayanın üzerine kuracağım. Ölüler diyarının kapıları ona karşı direnemeyecek. 19 Göklerin Egemenliğinin anahtarlarını sana vereceğim. Yeryüzünde bağlayacağın her şey göklerde de bağlanmış olacak; yeryüzünde çözeceğin her şey göklerde de çözülmüş olacak.»
Burada “Ekklesia” (yani topluluk) sözünün kullanılması önemlidir, çünkü Eski Antlaşma’da İsrail halkını antlaşma halkı olarak belirtmek üzere kullanılan söz aynıdır. “Topluluk” ifadesi, Rab’bin onlarla antlaşmasını sabit kılmak üzere çağırdığı, onları kendisinin olarak benimsemek için yanına topladığı kişilerden söz etmek için kullanılıyor.[148] Bu gerçek, Tanrı’nın halkı için amaçlarının en engin devamlılığını vurguluyor: İsa, öğrencilerine “topluluk” (ekklesia) ünvanı vererek onların Tanrı’nın vaatlerinin gerçek alıcıları olduklarını ima ediyor. İsa, o vaatleri tamamlayıcısı (II.Korintliler 1:19-20) ve İsrail’e emanet edilen görevi gerçekleştiren kişi olduğu için, İsa Mesih’e ait olanlar İsrail’e verilen vaatleri alıyorlar; Tanrı’nın seçtiği ve sevdiği halkı oluyorlar:[149]
I.Petrus 2:9 Ama siz seçilmiş bir soy, Kral'ın kâhinleri, kutsal bir ulus, Tanrı'nın öz halkısınız. Sizi karanlıktan kendisinin şaşılacak ışığına çağıran Tanrı'nın erdemlerini ilan etmek için seçildiniz. 10 Bir zamanlar halk değildiniz, ama şimdi Tanrı'nın halkısınız. Bir zamanlar merhamete erişmemiştiniz, oysa şimdi merhamete eriştiniz.
Titus 2:14 Mesih, bizi her suçtan kurtarmak, arıtıp kendisine ait ve iyilik etmekte gayretli bir halk yapmak için kendini bizim uğrumuza feda etti.
Romalılar 9:24 Yalnız Yahudilerden değil, diğer uluslar arasından da çağırmış olduğu bu insanlar biziz. 25 Hoşeya'nın kitabında denildiği gibi:«Halkım olmayana halkım,sevgili olmayana sevgili diyeceğim.» 26 «Kendilerine, `Halkım değilsiniz' denildiği o yerde,yaşayan Tanrı'nın oğulları diye adlandırılacaklar.»
“Mesih’e ait olan bizler ‘Topluluk’ (Ekklesia) yani Kiliseyiz” demek; Mesih bizi kendisine çektiği için Tanrı’nın halkı olduğumuza işaret ediyor. İmanlı Topluluğu yani Kilise, ilk ve son olarak kişisel kararlarımızın sonucu meydana gelmiyor: Mesih’i tanıyabilmemiz “et ve kandan” kaynaklanmıyor (Matta 16:17). Aksine, Topluluk, Mesih onu bir araya getirdiği için mevcuttur. Bu nedenle İsa’nın bu sözleri çok kesindir ve teşvik edici bir vaattir:
Matta 16:18 Ben de sana şunu söyleyeyim, sen Petrus'sun ve ben topluluğumu bu kayanın üzerine kuracağım. Ölüler diyarının kapıları ona karşı direnemeyecek.
Bizler Kiliseyi kurmuyoruz! Aksine, İsa krallık yetkisi ve gücüyle, Baba’nın O’na verdiği kişileri kendisine çekiyor.
Mesih’in buradaki sözleri bizleri derinden minnettar olmaya teşvik etmelidir. Çünkü Mesih, Kutsal Ruh aracılığıyla kendi kurduğu Topluluğa (Kilisesine) bizi memnuniyetle kabul etmeyi lütfediyor. Bu sözler ayrıca bizde sarsılmaz bir güven uyandırmalıdır. İnsanların karşı gelmelerine ve hilelerine rağmen, kendi günahkarlığımız ve yetersizliğimize rağmen, İsa Mesih Kendi Topluluğunu (KİLİSESİNİ) kuracaktır! Topluluk, kendiliğinden güçlü olduğundan değil, onu koruyan ve ilerleten Mesih’in galiplerden üstün olmasından dolayı zaferli olacaktır! Ölüm bile, sonunda Kral’ın gelinini sunduğu muzaffer alayına yol verecektir! (Matta 16:18)
B-) RAB’BİN YAŞADIĞI MEKAN
İsa Mesih, kendi Topluluğunu belirli bir amaçla bir araya getiriyor: Halkının arasında yaşamak ve onların Rab’bi olmak... Yaratılışın ta başlangıcında Tanrı’nın amacı, Yaratıcı’yı tanıyarak yaşayan ve etkinliklerinde O’nu yücelten bir insanlık yaratmaktı. Günah bile, bu amacı yok edemedi. İnsan Tanrı’dan uzaklaştığı zaman Tanrı kendine İbrahim soyundan bir halk seçti ve onlara şu vaadi verdi:
Tekvin 17:7 Ve sana, ve senden sonra soyununa, Tanrı olmak için seninle ve senden sonra soyunla benim aramda antlaşmamı, nesillerince ebedi antlaşma olarak sürdüreceğim
Kutsal Yazılar boyunca Tanrı, bu amaç doğrultusunda hükümediyor ve İbrahim’e verdiği sözü şu şekilde tekrar ediyor: “Ben Sizin Tanrınız olacağım, siz de benim halkım olacaksınız”. Böylece bu ifade hem Eski Ahit’te hem de Yeni Ahit’te tekrarlanan bir nakarat gibi karşımıza çıkıyor.[150] Bu ilişki sadece efendi ve kul arasında olan bir ilişki değildir: aksine Tanrı, onlara huzurunu, bereketlerini, koruma ve kurtarışını vermek üzere kendini halkıyla birleştiriyor.[151] Aslında Eski Antlaşmadaki sayısı çok olan buyruklar, ancak bu açıdan anlaşılabilir. Tanrı Kutsal Yasayı İsraillilere veririken insanlar Tanrı’ya giden yeni bir yol yaratsınlar diye bunu yapmadı. Aksine Yasa’nın anlamı Tanrı’nın lütfuna ve kurtuluşuna dayanan daha önceden var olan ilişkinin içinden kaynaklanıyor.[152] Tanrı’nın yaşam verici huzuru ve bereketi olmadan hiçbirşeyin anlamı yoktur. Tanrı’nın esenlik, bereket ve halkı ile birlikteliği yoksa ne Kutsal Yasanın, ne koruma ile ilgili olan vaatlerin, ne de vaadedilen bir ülkenin kendi başına bir değeri ya da anlamı yoktur. Tanrı’nın halkı, ancak Tanrı onları yanına getirdiği ve aralarında yaşadığı zaman Tanrı’yla birleşmiş olarak varolabilirler:
Çıkış 33: 15 Musa, «Eğer varlığın bize eşlik etmeyecekse, bizi buradan
çıkarma» dedi, 16 «Yoksa benden ve halkından hoşnut kaldığın nereden bilinecek? Bize eşlik etmenden, değil mi? Ancak o zaman benimle halkın yeryüzünün öteki halklarından ayırt edilebiliriz.»
Başka bir deyişle, Tanrı’nın halkının yaşamı, baştan sonuna kadar lütufla ve Tanrı ile birlikte yürümekle belirlenmiştir.
Eski Ahit’te gerçek olan bu şeyler Yeni Ahit içinde daha da açıklığa kavuşuyor. Mesih, Topluluğuna mükemmel doğruluğu, huzuru ve kurtuluşunu yağdırmak üzere onu bir araya topluyor. Mesih’te olduğumuz için O’nda olan tüm ruhsal kutsamaları alıyoruz (Efesliler 1:3). Mesih aramızda yaşıyor, bizimle birdir ve bizi Kutsal Ruh’un tapınağına dönüştürüyor.[153] Ona ait olduğumuz için, Onun doğruluğunu giyerek yargının içinden geçen yeni insanlık biziz. Ve şimdi bile Mesih bizleri huzuru ve armağanlarla donatıyor (Efesliler 4:7-10):
Efesliler 4: 7 Ama lütuf her birimize Mesih'in armağanı ölçüsünde bağışlandı.
8 Bunun için Kutsal Yazı şöyle der:
"Yükseğe çıktı ve tutsakları peşine taktı,
İnsanlara armağanlar verdi."
12 Öyle ki, kutsallar hizmet görevini yapmak ve Mesih'in bedenini geliştirmek üzere donatılsın.
13 Sonunda hepimiz imanda ve Tanrı Oğlu'nu tanımada birliğe, yetkinliğe, Mesih doluluğundaki olgunluk düzeyine erişeceğiz.
Böylece Mesih bizleri yetkinliğe doğru yönlendiriyor (12. ayet), bizi iman ve gerçeği tanımada geliştiriyor (13. ayet). Dirilen Mesih, Kutsal Ruh’un işi aracılığıyla ölümünün ve dirilişinin gücünü yaşamlarımızda daha çok hissettiriyor!
Bu nedenle kilise evrensel açıları olan bir haber ilan edip, tam gerçeğe sahip olduğunu iddia ediyorsa da, bunu asla kendini başkalardan daha iyi hissettiği için yapmıyor. Aksine Kilise, tek yol, gerçek ve yaşam olan Mesih’in içinde yaşadığını bildiği için ve layık olmamasına rağmen evreni yaratan Tanrı tarafından satın alınıp korunduğu için bu şeyleri yapıyor!
C-) KUTSAL EVRENSEL KİLİSE
Tanrı Oğlu, kendi halkını bir araya getirip onların arasında yaşadığı için kilise ‘kutsal’ ve ‘evrensel’dir. Bu iki nitelik İsa Mesih’ten kaynaklanıyor.
Kutsallık, açıkça Mesih’ten geliyor: Kilise, “Mesih İsa’da kutsal kılınmış ve kutsal olmaya çağrılmış” (I.Korintliler 1:2) kişilerden oluşuyor. Kutsallık, ilk olarak belirli bir görev için ayrılmış olmayı ima ediyor; “Rab’be kutsal olan”, O’na hizmet etmek üzere ayrılmıştır. Eski Ahit’te Tanrı, İsrail O’nun için yaşasın diye; İsrail, Tanrı’nın isteğini yapsın onu diğer halklardan ayırdı. Ancak bu Rab’be ayrılma İsrail halkının geçmişteki bir itaatinin sonucu değildi; askine İsrail kendisini Kurtaran’a benzeyip gelişebilsin diye Tanrı’nın her şeye hükmeden isteğinden dolayıdır.[154] Bu ilk kutsal sayılma, kalpte bir kutsallığa sebep olmalıydı. Aynı şekilde Mesih’in Kilisesi olan bizler, uygun bir şekilde yaşadığımız için Efendimize “aşılanmış” değiliz:
Romalılar 4: 5 Ancak çalışmayan, ama tanrısızı aklayana iman eden kişi imanı sayesinde aklanmış sayılır.
Romalılar 5: 6 Evet, biz daha çaresizken Mesih belirlenen zamanda tanrısızlar için öldü.
Lütfunda diri Tanrı, artık O’nu hoşnut etmek için yaşayalım diye karar verdiği için Mesih’e aşılanmışız.[155]
Şunu iyi vurgulamak gerek; kendini imanlı yaşamımızın hedefi olarak sunulan paklık bile iyi işlerimizin sonucu değil; Kutsal Ruh’un bize ulaştırdığı diri Mesih’in kutsallığıdır:
I.Korintliler 1:30 Ama siz Tanrı sayesinde Mesih İsa’dasınız. O bizim için Tanrısal bilgelik, doğruluk, kutsallık ve kurtuluş oldu
Elbette kutsallığın ardından gitmeye çağrılmışız! Ama bu kutsallığı Mesih’e bağlanarak keşfediyor, ve böylece onda ilerliyoruz. Ne isek ve neye sahip isek, bunun kaynağı biz değil, O’nun için ve O’nun aracılığıyla yaşadığımız Tanrı’dır.
Aynı şekilde Kilisenin evrenselliği Mesih’e dayalıdır. Kilisenin evrensel olduğunu söylemek, varlığının belirli kültürler ve belirli çağların üzerinde olduğu anlamına geliyor; Müjde, belirli bir gurupla sınırlı değildır. Kilisenin ilan ettiği gerçek ve varlığının kaynağı olan yaşam, her insanı ilgilendiriyor. Herkes tövbe etmeye çağrılıyor. Herkes isyankarlığından dönmek ve Tanrı’ya sığınmak için koşmaya uyarılıyor. Mesih, günahından yorularak O’na gelen herkesi kabul eden, herkese merhamet eden Kurtarıcıdır.[156]
Efesliler 1: 21 Tanrı O'nu bütün yönetimlerin, hükümranlıkların, güç ve egemenliklerin, yalnız bu çağda değil, gelecek çağda da anılacak bütün adların çok üstüne çıkardı. 22 Her şeyi ayakları altına sererek O'na bağımlı kıldı. O'nu her şeyin üzerinde baş olmak üzere kiliseye verdi. 23 Kilise O'nun bedenidir, her yönden her şeyi dolduranın doluluğudur.
Kilisenin Kralı tüm evreni yönettiği için Kilise evrensellikle belirlenmiştir. Baba herşeyi Mesih’in ayakları altına serdiği için Kilise tüm ulusları öğrencileri olarak yetiştirmeye çağrılmıştır. İçinde yaşayan Mesih’in “herşeyi dolduranın doluluğu” olduğu için Topluluk Tanrı’nın lütfunun ve yüceliğinin doluluğudur.
Böylece Topluluğun kutsallığı ve evrenselliği, lütfun sayesinde yaşadığımızı gösteriyor –bu lütuf, bize ayrıca belirli bir görev emanet ediyor: insanların önünde Kurtarıcımızın kutsallığıyla yaşamak ve sonsuz tahtının önünde tüm uluslardan insanlar getiren Mesih hakkındaki Müjde’yi yaymak!
16. “Kutsalların birliğine”
(azizlerin paydaşlığına)
(Efesliler 4:7-16; 2:13-18; Koloseliler 1:12-14)
Mesih’le olan paydaşlığımızdan dolayı, birbirimizle paydaşlığımız vardır; bu paydaşlık ile Kilise kendi içinde var olan Tanrı’nın Krallığını (Egemenliğini) ve dünyaya getirdiği barışı açıklamış olur.
Heidelberg İlmihali 55. ‘Kutsalların paydaşlığı’ndan ne anlıyorsunuz?
İlk önce, bu topluluğun üyeleri olarak inananlar, her biri Mesih’te ve O’ndaki tüm hazinelere ve armağanlara paydaş olurlar.8
İkinci olarak, her üye bu armağanları diğer üyelere hizmet ve onların zenginleşmesi için gönülden ve sevinçle kullanmayı bir görev olarak düşünmek zorundadır.9
8 Romalılar 8:32, I.Korintliler 6:17; 12:4-7, 12-13, I.Yuhanna 1:3
9 Romalılar 12:4-8, I.Korintliler 12:20-27; 13:1-7, Filipililer 2:4-8
GENEL BAKIŞ
(Westminster İnanç Açıklamasından (XXVI) ve Uzun İlmihalden derlenmiştir)
I. İsa Mesih’te Kutsal Ruh aracılığıyla birleşmiş olan tüm kutsallar O’nunla paydaşlık içerisinde olarak birbirlerine sevgiyle bağlıdırlar; armağanları ve lütufları paylaşırlar.
II. Kutsallar, tapınmada ve kendilerinin ruhsal gelişimine katkıda bulunan diğer eylemleri yaparken ayrıca kendilerinde olan farklı armağanlarla birbirlerini geliştirirler.
(65, 82) Gözle görülmeyen kilisenin üyeleri, Mesih aracılığıyla lütufta ve görkemde O’nunla birlikteliği ve paydaşlığı tadarlar. Yaşamda, ölümde, nihai olarak dirilişte ve yargı gününde Mesih’le olan paydaşlıkları neticesinde yetkinliğe eriştirileceklerdir.
(66) Seçilmişler ayrılamaz bir şekilde Kilisenin başı ve sahibi olan Mesih’le birleşmişlerdir.
(83) Gözle görülmeyen kilisenin üyelerine, bu yaşamda, Mesih’le olan yüceliğin turfandaları verilmiştir, başları olan Mesih’in üyeleri olduklarından, O’nda, kendilerine O’nun sahip olduğu tüm dolulukla yücelik verilmiştir;
(90) Yargı gününde doğru kişiler bulutlarda Mesih’le buluşarak, O’nun sağ tarafında toplanacaklar yasal olarak aklanmış olarak, reddedilmiş meleklerin ve insanların yargılanmasında O’na katılacaklar ve cennete alınacaklardır. Burada sonsuza dek tüm günah ve bozulmuşluktan özgür kılınmış olarak sayısız kutsalların ve kutsal meleklerin beraberliğinde bedende ve canda yetkin bir şekilde kutsallaştırılacaklar ve mutlu kılınacaklardır.
A-) İMANLI TOPLULUĞU, MESİH’İN BEDENİ
Efesliler 4: 11Kendisi bazılarını elçi, bazılarını peygamber, bazılarını müjdeci ve bazılarını önder ve öğretmen olmak üzere atadı. 12Öyle ki kutsallar, hizmet görevini yapmak ve Mesih'in bedenini geliştirmek için donatılsın.
İmanlı Topluluğu kuruluş açısından bağımsız olarak kavranamaz. Çünkü önderleri, öğretmenleri, gözetmenleri ve görevlileri vardır; çünkü İsa Mesih bu görevlileri Kilisesini yönetmek ve geliştirmek üzere araç olarak belirlemiştir (Efesliler 4:8-12). Ama Kilisenin içsel özünde olan şey başka hiç bir yerde bulunmayan, gerçek üyelerinin Mesih’le ve birbirleriyle [sevinç içinde] sahip oldukları birlik ya da paydaşlıktan kaynaklanır.[157]
Mesih’le paydaşlığımız bizi bir araya getirerek kendisiyle birleştirmesinden ve bedeninin üyeleri yapmasından kaynaklanmaktadır:
I.Korintliler 6:17 Oysa Rab’le birleşen kişi, O’nunla tek bir ruh olur[158]
İman bağı aracılığıyla Mesih’le birleşenler Mesih’teki zenginliğe paydaş olurlar. Bizim için mezara inen Mesih, bizi armağanlarıyla donatmak üzere yanına yükseltmiştir:
Efesliler 4: 7Ama lütuf her birimize Mesih'in armağanı ölçüsünde bağışlandı. 8Bunun için Kutsal Yazı şöyle der:
«Yükseğe çıktı ve tutsakları tutsak aldı.
İnsanlara armağanlar verdi.»
9Şimdi bu `çıktı' sözcüğü, Mesih önce aşağılara, yeryüzüne indi demek değil de nedir? 10İnmiş olan ve her şeyi doldurmak üzere tüm göklerden çok yukarı çıkmış olan Kişi aynıdır.
Kutsal Yazılar, bize tekrar tekrar kendi halimizde fakir ve zayıf, iyi birşey yapmaya yeteneksiz olduğumuzu hatırlatıyor.[159] En büyük tehlike yeterli olduğumuzu veya kendi gücümüzde ilerleyebildiğimizi düşünmektir: Çünkü Mesih “Bensiz hiçbir şey yapamazsınız!” demektedir (Yuhanna 15:4-6). Böylece Mesih’te doluluğa kavuşuyoruz; böylece Mesih’ten kaynaklanan zenginlik (Koloseliler 2:10), O’na olan tam bağımlılığımızı vurguluyor:
Efesliler 4:13 Sonunda hepimiz imanda ve Tanrı'nın Oğlunu tanımada birliğe, yetkinliğe ve Mesih'in doluluğundaki olgunluk düzeyine erişeceğiz.
Ama [Kiliseyi oluşturan] imanlıların Mesih’le olan birliği, O’nun bedeninin üyeleri olan bizleri ayrıca birbirimizin üyeleri olduğumuzu ima ediyor:
Efesliler 4: 16 O'nun önderliğinde bütün beden, her eklemin yardımıyla kenetlenmiş ve kaynaşmış olarak, her üyesinin düzenli işleyişiyle büyüyüp sevgide gelişiyor.
Öyleyse Hristiyanlar arasında olması gereken paydaşlık, aramamız veya kurmamız gereken bir ideal değil; aksine Mesih’le olan paydaşlığımızın ve bir bedene ait olmamızın zorunlu sonucudur. Bu bakımdan kardeşler arasında olan bu paydaşlık, dikkatle korumamız ve gerekirse yeni baştan keşfetmemiz gereken bir armağandır.
Kutsal Kitap birbirimize bağlı olduğumuzu ve Kutsal Ruh’un hükümdarlığıyla bedende bir eksiklik olmasın diye üyelere armağanlar verip bedende istediği yerlere koyduğunu öğretiyor (I.Korintliler 12:11, 18-25). Öyleyse Mesih’in bedeninde hiç bir üye önemsiz değildir. Tanrı kendi Kilisesini, üyelerin birbirlerini geliştirerek bir bütünlük içinde büyümeye katılmalarını sağlamak üzere bir araya getirmiştir.
I.Korintliler 12: 25Öyle ki, bedende ayrılık olmasın, ama üyeler birbirini eşit şekilde gözetsin. 26Eğer bir üye acı çekerse, bütün üyeler birlikte acı çeker; bir üye yüceltilirse, bütün üyeler birlikte sevinir.
Böylece Hristiyan hayatının bireysel bir şekilde tamamlanmadığı ve yaşanmadığı bu şekilde en güçlü bir şekilde açıklığa kavuşuyor. Yani Kilisenin dışında tek başına yaşayan bir imanlı örneğini Kutsal Kitap öğretmiyor. Mesih’e dayanarak ve O’nun bedeninin üyeleri olarak yaşıyoruz. Bu yaşam Kutsal Yazıların önemli bir ilkesini yansıtıyor: Tanrı, sıradan kulları Mesih’te yeni bir insanlığı meydana getirmek üzere satın alıyor; halkını bir araya topluyor, kurtarıyor ve lütfuyla kutsuyor! Mesih’te kardeşlerimiz olanlardan ayrı olarak imanlı yaşamımızı sürdüremeyiz, çünkü iman yaşamı birbirimize olan sevgimizle belirleniyor ve ölçülüyor![160]
I.Yuhanna 3:11Başlangıçtan beri işittiğiniz buyruk şudur: birbirimizi sevelim!
I.Yuhanna 4:20Eğer bir kimse, «Tanrı'yı seviyorum» der ve kardeşinden nefret ederse, yalancıdır. Çünkü görmüş olduğu kardeşini sevmeyen, görmemiş olduğu Tanrı'yı sevemez. 21«Tanrı'yı seven, kardeşini de sevsin» diyen buyruğu Mesih'ten aldık.
B-) TANRI’NIN SEVGİSİNE DAİR BİR TANIKLIK
Bu sevgi, imanlı yaşamın hedeflerinden biri olduğu halde, kendisi için mevcut olduğu kadar ayrıca da Tanrı’nın sevgisini dünyaya sergilemek üzere görevlendirilmiştir.
İnsan’ın isyankarlığının etkilerinden biri nefrettir. İlk olarak, Tanrı’ya karşı nefret...[161] Tanrı’yla paydaşlık içinde yaşama isteği –ki bu gerçek dindir– tamamıyla yok edilemez. Çünkü insan Tanrı’nın benzeyişinde yaratılmış olarak yaşamaktadır. O’na bağlı olmak üzere yaratılmıştır. Buna rağmen günahın dünyaya girmesinden itibaren bu istek bozulmuştur ve kendini artık insanların yarattığı putlara bağlar durumdadır. Sayısız ruhsal maskelerin varlığına rağmen, Romalılar Mektubu (3:11) “Tanrı’yı arayan kimse yok” diye öğretmektedir.[162] İnsanın günahlılığı, Yaratıcı ve insan arasına büyük bir engel duvarı koymuştur. Bu yüzden Kutsal Yazılar doğal insanı Tanrı’nın düşmanı olarak bile tasvir eder.[163]
Romalılar 5: 10 Çünkü eğer biz Tanrı'nın düşmanlarıyken Oğlunun ölümü sayesinde O'nunla barıştıksa, barışmış olarak Oğlunun yaşamıyla kurtulacağımız çok daha kesindir.
İnsanlar arasındaki nefret hakkında söz ettiğimiz zaman bu konu daha da belli olmaktadır. Tanrı’ya karşı günahın ani olan sonuçlarından biri insanların birbirlerinden nefret etmeleridir. İnsanlar nefretlerini tecavüz, ırkçılık ve egemenlik hırsıyla açığa vururlar.[164] Kutsal Yazıların günahlı insanın doğal halini tasvir ederken şöyle yazması hiç de şaşırtıcı değildir:
Titus 3:3 Çünkü bir zamanlar biz de anlayışsız, söz dinlemez, aldanan, çeşitli arzulara ve zevklere köle olan, kötülük ve kıskançlık içinde yaşayan, nefret edilen ve birbirimizden nefret eden kişilerdik.
Ama Kutsal Yazıların en derin öğretişlerinden biri, Tanrı’nın çarmıhta dünyayı kendisiyle barıştırmasıdır (II.Korintliler 5:18-19). Mesih’le bir olmamızdan (Mesihle Birleşmemiz) dolayı artık Tanrı’yla [Mesih İsa sayesinde] barıştırılmış olmaktayız. Tanrı’dan uzak olmak yerine O’na yakından bağlıyız:
Efesliler 2:18 O'nun aracılığıyla hepimiz aynı Ruh'ta Baba'nın huzuruna çıkabiliriz
Yani bizlerin yargıcı olan Tanrı, İsa Mesih’te artık bizlere Baba olmuştur!
Tanrı ve insan arasındaki paydaşlığın yeniden kurulması, birbirimizle olan bağların yeniden kurulmalarıyla ifade edilip somutlaştırılır:
Efesliler 2: 14‑16 Çünkü Mesih'in kendisi barışıklığımızdır. Kutsal Yasa'yı, buyrukları ve kurallarıyla birlikte etkisiz kılarak iki topluluğu birleştirdi, kendi bedeninde aradaki engel duvarını, yani düşmanlığı yıktı. Amacı, bu iki topluluktan kendisinde yeni bir insan yaratarak esenliği sağlamak, düşmanlığı çarmıhta öldürmek ve çarmıh aracılığıyla bir bedende iki topluluğu Tanrı'yla barıştırmaktı.
Yani İmanlılar Topluluğu olan KİLİSE barış yeridir. Çünkü Mesih ölümü ve dirilişiyle “kendisinde yeni bir insan” yaratabilmek için düşmanlığı öldürmüştür.[165] İmanlı Topluluğunun varolması, ırk, vatandaşlık ve dil farklarını ortadan kaldırmıyor ama bu farklar artık ayrılık yaratan, vaz geçilemez engeller değillerdir:
Koloseliler 3:11 Bu yenilikte Grek ve Yahudi, sünnetli ve sünnetsiz, barbar, İskit, köle ve özgür ayrımı yoktur. Mesih her şeydir ve her şeydedir.
Mesih, düşmüş bir dünyaya kurtaran Tanrı’nın sevgisini kutsalların paydaşlığında göstermeyi amaçlamıştır. İmanlı Topluluğunun üyelerinin birbirini sevmeleri, Tanrı’nın halkı için olan sevgisinin diri bir gösterisidir:
Yuhanna 17: 20-21«Yalnız onlar için değil, onların sözüyle bana iman edenler için de istekte bulunuyorum, hepsi bir olsunlar. Baba, senin bende olduğun ve benim sende olduğum gibi, onlar da bizde olsunlar. Dünya da beni senin gönderdiğine iman etsin. 22Bana verdiğin yüceliği onlara verdim. Öyle ki, bizim bir olduğumuz gibi bir olsunlar. 23Ben onlarda, sen bende olmak üzere tam bir birlik içinde bulunsunlar ki, dünya beni senin gönderdiğini, beni sevdiğin gibi onları da sevdiğini anlasın.
Bu sevgi Hristiyanlığın doğruluğunu ispat ediyor: öğrencilerin Efendilerine güvenilir olmaları, ilk olarak dini bilgilerinin kusursuzluğunda değil, birbirine olan sevgilerinde görülecektir (Yuhanna 14:20). Kiliseyi oluşturan Topluluğunun derin bir şekilde birbiriyle birliği [ya da paydaşlığı] aracılığı ile dünya İsa’nın gerçekten Baba’dan gönderildiğini anlayıp böylece O’na inanabilecektir (Yuhanna 17:21). Birbirimizi sevmemiz, İsa Mesih’in gerçekten Rab ve Kral olmasıyla ilgili herhangi bir savunma veya metoddan daha iyi, daha kesin bir göstergedir!
C-) EGEMENLİĞİN BELİRTİSİ VE TURFANDASI
Kilise (İmanlılar Topluluğu) Tanrı’nın [yeryüzündeki] etkinliğinin (işinin) görülebilen bir işareti olarak Tanrı’nın Egemenliğinin (Krallığının) göründüğü yerdir. Tanrı’nın Egemenliği, Kutsal Yazıların özündeki bir öğretiştir (Matta 6:33; 13:44-46). Kilise ve Egemenlik birbirleriyle aynı olmadıkları halde birbirleriyle yakından ilişkilidir.
Kilise, Tanrı’nın Egemenliğinin var olduğunun görülebilen bir işaretidir: bu egemenliğin özünde olan gerçek ise İsa Mesih’in hüküm sürmesi ve Rab’liğini her şeyde uygulamasıdır (Filipililer 2:9-11; Elçilerin İşleri 2:34-36). Dünya ulusları Tanrı’nın egemenliğini Kilisede (Toplulukta) ve kilisenin üyelerinin yaşamında görerek tanır. Tanrı’ya ait olmamız övgülerimizde, imanımızı açıklamamızda, Müjde’yi dikkatle dinleyerek O’nu yaşamlarımızda uygulamamızda ve sakramentlere uygun bir şekilde katılmamızda belli oluyor. Yaşamımızın her alanında Tanrı Söz’üne boyun eğmemiz, her hangi bir dünyasal egemenliği aşan ve tam bağlılık gerektiren bu egemenliğin gerçekliğini ispat ediyor. Tanrı’nın Egemenliği, elbette bu dünyadan değildir: siyasi partilere veya uluslara rekabet olan askeri, ticari veya kanuni bir güce asla indirgenemez ya da bunlarla kısaylanamaz:
Yuhanna 18:36 İsa, "Benim krallığım bu dünyadan değildir" diye karşılık verdi. "Krallığım bu dünyadan olsaydı, yandaşlarım, Yahudi yetkililere teslim edilmemem için savaşırlardı. Oysa benim krallığım buradan değildir."
Koloseliler 1:13 O bizi karanlığın hükümranlığından kurtarıp sevgili Oğlunun egemenliğine aktardı.
Ama Baba’nın bizi aktardığı Egemenliğin gerçekliğinde yaşadığımız için, bu egemenliğin etkisi tüm hareketlerimizde ve yaşamımızın her alanında kendini hissettirmelidir.[166] Egemenlik, kutsallık ve doğruluk, insanlara bizde ve bizim aracılığımızla gösteriliyor! Ait olduğumuz ulusa faydalı vatandaşlar yetiştirmekle, insanlık ailesine hizmet etmekle, üzerimizdeki yetkililere, yetkili kurumlara, kanunlara saygı gösterdikçe, hayatın her alanında Mesih gibi yaşamaya çalıştıkça dünya Tanrı’nın Egemenliğini tanıyacaktır.
İmanlılar Topluluğu olan KİLİSE ayrıca egemenliğin vasıtasıdır. “Egemenliğin anahtarları”, Kiliseye verilmiştir (Matta 16:19): Tarı Sözü’nün duyurulması aracılığıyla egemenliğin kapıları insanlar önünde açılıyor –veya kapanıyor. Kilisenin Müjde’yi duyurmasıyla insanlar Mesih’in Rab olmasına boyun eğmek veya kendi zararlarına O’nu reddetmek kararı önünde bulunuyorlar.[167] Egemenliği ancak imanla görebilip, imanla ona giribildiğimiz halde (Yuhanna 3:3, 5), yine de bu iman Topluluğun (KİLİSENİN) Sözü duyurmasıyla meydana çıkıyor ve Toplulukta besleniyor.[168] Tanrısal Egemenliğin varlığı [gerçekliği ve karakteri] Mesih’in tekrar gelişine dek kilisenin karakterini ve dünyadaki görevini belirliyor.
Aynı sebeplerden dolayı İmanlı Topluluğu egemenliğin bir turfandasıdır. Egemenlik, kendini Kilise Topluluğu aracılığıyla insanlara diri bir çağrı olarak sunuyor: Kilisenin, Mesih’in huzurunda bir araya gelerek söylediği ilahiler ve övgüler, Kurtarıcı Tanrı’ya övgüler söylemek için tüm uluslardan insanların Tanrı’nın lütuf tahtının önüne toplanacakları günün bir öntadını veriyor:
Vahiy 5: 9‑10Yeni bir ezgi söylüyorlardı:
«Tomarı almaya
ve mühürlerini açmaya layıksın!
Çünkü boğazlandın,
ve her oymaktan, her dilden,
her halktan, her ulustan
insanları kendi kanınla
Tanrı'ya satın aldın.
Onları Tanrımızın hizmetinde
bir krallık haline getirdin,
kâhinler yaptın.
Dünya üzerinde egemenlik sürecekler.»
11Sonra tahtın, canlı yaratıkların ve ihtiyarların çevresinde çok sayıda melek gördüm ve seslerini işittim. Sayıları binlerce binler, onbinlerce onbinlerdi. 12Yüksek sesle şöyle diyorlardı:
«Boğazlanmış Kuzu,
gücü, zenginliği, bilgeliği ve kudreti,
saygıyı, yüceliği ve övgüyü
almaya layıktır.»
13Ve gökte, yeryüzünde, yer altında ve denizlerdeki tüm yaratıkların, bunlardaki tüm varlıkların şöyle dediğini işittim:
«Övgü, saygı, yücelik ve güç sonsuzlara dek,
taht üzerinde oturanın ve Kuzu'nun olsun!»
14Dört yaratık, «Amin» dediler. İhtiyarlar da yere kapanıp tapındılar.
Rab’bin Sofrası, sonsuz egemenliğin ziyafetini ve Kuzu’nun düğün sofrasını gözlerimizde önceden canlandırıyor. Gözlerimizi Mesih’in bizimle Baba’nın Egmenliğinde taze şarabı içeceği zamana çeviriyor (Vahiy 19:6-8; Matta 26:29).[169] Ve bizim Tanrı’yla barışmış olmamız, birbirimizle birlik ve paydaşlık içinde olmamızı gerektiriyor; birbirimizi sevmemiz ise insanların gözlerine [sonsuza sürecek olan] hem birbirimizle hem de bizi sonsuz bir sevgiyle seven Mesih’le olan mükemmel esenlik ve paydaşlığın ilişmesini mümkün kılıyor –mümkün kılması gerek!
17. “Günahların affına”
(Elçilerin İşleri 5:29-32, I.Yuhanna 3:14-24, Romalılar 8:29-39)
İmanlı yaşamımız, Tanrı’nın affıyla belirleniyor. Bu yaşam, kendini somut olarak iman ve tövbe eden bir tutumla gösteriyor ve güvenen bir tutumla belirlenmesi gerek, çünkü Tanrı’mız affeden Tanrı’dır.
Heidelberg İlmihali 56. ‘Günahların affı’ ile ilgili olarak neye inanıyorsunuz?
Mesih’in kefaretinden dolayı her hangi bir günahım10 ya da hayatım boyunca savaşmak zorunda olduğum günahlı doğam için11 Tanrı’nın bana karşı durmayacağına inanıyorum.
Lütfu ile Mesih’in doğruluğunu bana sayan Tanrı, beni sonsuzluğa dek yargıdan özgür kılar.12
10 Mezmur 103:3-4, 10, 12, Mika 7:18-19, II.Korintliler 5:18-21, I.Yuhanna 1:7; 2:2
11 Romalılar 7:21-25.
12 Yuhanna 3:17, 18; 5:24; Romalılar 8:1, 2
A-) GÜNAHLARIN AFFI VE İMANLI YAŞAMI
İman Açıklaması, Kutsal Ruh’un Mesih’in işini uyguladığı yerden söz edince ilk önce bireyleri değil, İmanlılar Topluluğu olan KİLİSEyi belirtiyor; bu gerçek, bireylerin iman ile yaşamı için Kilisenin merkez bir konu olduğunu görmemize sebep olmalıdır. Bu demek değil ki, birey önemsizdir. Veya “KİLİSE onu oluşturan üyeler olmadan mevcut olabilir” demek değildir (çünkü İmanlılar Topluluğu olan KİLİSE, Rab’bin topladığı bireylerin oluşturduğu beden (Rabbin bedeni)[170] olarak tarif ediliyor.[171]
Koloseliler 1:18 Bedenin, yani kilisenin başı O'dur. Her şeyde ilk yeri alsın diye başlangıç olan ve ölüler arasından ilk doğan O'dur.
Koloseliler 2: 18-19 Sözde alçakgönüllülükte ve meleklere tapınmakta direnen, gördüğü düşlerin üzerinde durarak benliğin düşünceleriyle boş yere böbürlenen, Baş'a tutunmayan hiç kimse sizi ödülünüzden yoksun bırakmasın. Bütün beden eklemler ve bağlar yardımıyla bu Baş'tan beslenip bütünlenmekte, Tanrı'nın sağladığı büyümeyle gelişmektedir.
Ama Kutsal Yazılara uyarak İman Açıklaması, İmanlı Topluluğunun yapısında ve onun üyeleri olarak kurtuluşu tattığımızı vurguluyor. Mesih’in bedeninde, yani kutsalların paydaşlığında, Tanrı’nın affını keşfeder, imanlı yaşamımızı uyguluyoruz. Martin Luther’in söylediği gibi, Tanrı, KİLİSE aracılığıyla:
...bizi bir araya getiriyor. Topluluğu Söz’ü öğretmek ve yaymak üzere kullanıyor. Topluluk aracılığıyla kutsallaşmayı yapıp arttırıyor; günlük büyümesi, iman ve Ruh’un işlerinde güçlenmesine sebep oluyor (...)TANRI’NIN KİLİSESİNDE günahların affı var.[172]
Ama İman Açıklaması bize Hristiyan yaşamın açıldığı çevreyi hatırlatarak, bu yaşamın en temel karakterini de gösteriyor. Hristiyan yaşamının karakterini “günahların affı” şekillendirir. Mesih’teki varlığımızın temeli günlük hareketlerimizle yaratabildiğimiz veya başlatabildiğimiz bir program, bir ahlak veya davranışlar üzerinde temel bulmaz. Yani Hristiyan Yaşamı bunlarla bakılarak ölçülemez. Mesih’in Bedeninin satın alınan üyeleri olarak varlığımızın özü, Tanrı’nın Mesih’te günahlarımızı affetmesine dayanıyor. Yani Hristiyan Yaşamının temelinde olan şey Mesih’in KİLİSE için yaptığı şeydir, bizim yaptığımız işler ya da şeyler değildir:
Elçilerin İşleri 5: 31 İsrail'e, günahlarından tövbe etme ve bağışlanma vermek için Tanrı O'nu Önder ve Kurtarıcı olarak kendi sağına yükseltti.[173]
Müjde, bu affın Tanrı’nın Egemenliğinin ana öğesi olduğunu vurguluyor (Markos 2:7-12). Af, imanla Mesih’i elinde tutan herkes hak edilmeyen bir armağan olarak veriliyor. Bu affı keşfederek, kurtulduğumuzun bilincine varıyoruz (Luka 1:77). Böylece Yeni Ahit, Müjde’yi –onun aracılığıyla yaşadığımız Müjde’yi– günahların affına dair iyi haber olarak sunarak, bize yaşamımızın kökünden Üçlübir Tanrı’nın merhametli işine yönelmiş olduğunu ve öyle olmaya devam edeceğini hatırlatıyor.
B-) GÜNAHLARIN AFFI VE TANRI’YA İTAAT ETME
Hristiyan yaşamını “affedilme” ile ilgili olarak tasvir ederek, İman Açıklaması ve Kutsal Yazılar bize Yasa’da yansıtılan Tanrı’nın isteğine uymak konusundaki yeteneksizliğimizi hatırlatıyor.[174] İlk olarak, Mesih’e yaptıklarımızdan dolayı değil gelmedik; lütuf ile Tanrı hastalığımızı ve bir “hekime” olan ihtiyacımızı görmemizi sağladığı için Mesih’e koştuk.[175] Şimdi bile Hristiyanlar olarak itaatimiz Tanrı’nın isteğinden çok yoksun kalmıştır (I.Yuhanna 1:8-10). Bu nedenle Hristiyan yaşamı asla kişisel etkinliğimiz veya itaatimizle belirlenemez, çünkü öyle olsa Kutsal Tanrı bizi reddetmekten başka birşey yapamazdı.[176] Tamamıyla mükemmel bir tavır bile Tanrı’nın “asgari isteği’ni” aşamaz:
Luka 17:10 Siz de böylece, size verilen buyrukların hepsini yerine getirdikten sonra, ‘Biz değersiz kullarız; sadece yapmamız gerekeni yaptık’ deyin.
“Günahların affının” Hristiyan yaşamının özü olduğunu söylemek, imanlılar olarak yaşamımızın sürekli tövbe ve imanla belirlenmek zorunda olduğunu söylemek demektir.[177] Günahkar olduğumuz için tövbe etmemiz gerek; Tanrı’nın ondan nefret ettiği ve gün geçtikçe daha çok bizim de ondan nefret etmeyi öğrendiğimiz günah, hala reflekslerimizin ve alışkanlıklarımızın bir parçasıdır. En büyük ihtiyacımız, devamlı günahlarımızın yıkanması ve yaşamlarımızın pak edilmesidir. Ama Hristiyan yaşamı ayrıca imanla belirleniyor, çünkü günahlılığımız artık bizi ümitsizliğe ve Tanrı yolundan vaz geçmeye değil, Tanrı’nın affını tekrar ele geçirmek isteğine yöneltiyor –öyle olması gerek. Ve bu af, gerçekten Mesih’te bulunduğu için yaşamımız devamlı büyüyen bir iman ve bağlılıkla sürekli O’na doğru yönelmelidir.
Bu öğretiş gündelik yaşamda itaatli olmayı ve buna gayret etmeyi unutabildiğimizi mi demek istiyor? Kutsal Yazılar, bu itaatin güdüsünün mecburiyet duygusundan ziyade, imandan doğan bir sevgi olduğunu öğretiyor. Kutsal Yazılar Hristiyan yaşamı için esas güdünün “sevgiyle etkin olan iman” (Galatyalılar 5:6) olduğunu söylüyor. Çünkü iman ve sevgi birbirine çözülemez bir şekilde bağlıdır, çünkü –imanla– affedildiğini bilen ve bu affı yaşamına uygulayan kişi, mutlaka Tanrı’yı sevmekte de büyüyecektir (Luka 7:42-48). Kalbimizin karanlığını ve Tanrı’nın sınırsız kutsallığını daha çok keşfettikçe Mesih’in çarmıhının Tanrı ve bizim günahımız arasındaki uçurumu kaldıracak kadar büyük olduğunu daha da çok keşfediyoruz; ve bizi öylesine seven Tanrı’ya hayranlıkta ve sevgide daha çok büyüyoruz!
Aslında Tanrı’nın buyruklarından söz etmeye gayret ederek O’na olan sevgimiz pratik olarak açığa çıkarılıyor. İtaatte büyümeye çalışmayan bir kişi, Tanrı’nın lütfunu aslında anlamadığını gösteriyor (I.Yuhanna 3:22, 24).[178] Diğer taraftan egemenliğin affını tadan kişi, Kutsal Ruh’un işi aracılığıyla kendini egemenliğe yönelen hareketlerde ve etkinlikte meşgul bulacaktır! Aynı şekilde Tanrı’nın buyrukları, birbirimizi seven bir tutum ve davranışla gerçekten yerine getirilecektir:
I.Yuhanna 3: 23 O'nun buyruğu Oğlu İsa Mesih'in adına inanmamız ve İsa'nın buyurduğu gibi birbirimizi sevmemizdir.
Galatyalılar 5: 14 Bütün Kutsal Yasa tek bir sözde özetlenmiştir: Komşunu kendin gibi seveceksin.
Romalılar 13: 8 Birbirinizi sevmekten başka hiç kimseye bir şey borçlu olmayın. Çünkü başkalarını seven, Kutsal Yasa'yı yerine getirmiş olur. 9 "Zina etmeyeceksin, adam öldürmeyeceksin, çalmayacaksın, başkasının malına göz dikmeyeceksin" buyrukları ve bundan başka ne buyruk varsa, şu sözde özetlenmiştir: "Komşunu kendin gibi seveceksin." 10 Seven kişi komşusuna kötülük etmez. Bu nedenle sevmek Kutsal Yasa'yı yerine getirmektir
Tanrı’nın buyruklarına olan itaat eğer komşumuza olan sevgiden kaynaklanmazsa bu gerçek bir itaat değildir! Bu nedenle sevgi, Hristiyan yaşamın esas “sınavı”dır, çünkü inanan ve tövbe eden bir tutumla yaşayıp yaşamadığımızı “sevgimiz ya da sevgisizliğimiz” gösteriyor (I.Yuhanna 3:14-15).[179] Sevgi, gerçekten “günahlarımızın affını” uygulayıp uygulamadığımızı gösteriyor!
C-) GÜNAHLARIN AFFI VE TANRI’NIN İYİLİĞİ
Son olarak, Hristiyan yaşamını “günahların affı” olarak belirlemek, Tanrı’nın karakteri hakkında önemli bir öğeyi gösteriyor. Antlaşması içerisinde Tanrı, kendini bize affeden, sevgiyle gelen Tanrı olarak gösteriyor. Kutsal Yazıların Tanrısı zalim, ne yapacaği belli olmayan bir Efendi değildir; aksine, günahlarımızı ortadan kaldırıyor ve bir babanın çocuğuna merhamet gösterdiği gibi bize sonsuz bir şefkatle bakıyor:
Mezmur 103: 11 Çünkü gökler yeryüzünden ne kadar yüksekse,
Kendisinden korkanlara karşı sevgisi de o kadar büyüktür.
12 Doğu batıdan ne kadar uzaksa,
O kadar uzaklaştırdı bizden isyanlarımızı.
13 Bir baba çocuklarına nasıl sevecen davranırsa,
RAB de kendisinden korkanlara öyle sevecen davranır.
Tanrı’nın hareketleri kapris gibi değişken huylar tarafından değil, değişmeyen güvenilirliğinin vaadi tarafından belirlenir. Antlaşması, yani bize verdiği ciddi kararı yaratılıştan bile daha sağlamdır!
İşaya 54:10 Çünkü dağlar yerinden kalkar, ve tepeler sarsılır, fakat inayetim senin üzerinden kalkmaz, ve selamet ahdim sarsılmaz, sana merhamet eden Rab diyor.
Tanrı’nın kendini böylece açıklaması sebebiyle günaha karşı kayıtsız bir tutum benimseyemeyiz [ki, böyle bir tutum aslında imanımızın bir inkarı olacaktır]. Böylece Tanrı’nın Antlaşmasal Sadakati O’na ve vaatlerine güvenimizde büyümemizi mümkün kılıyor. Tanrı bizde başladığı işini bitirecektir; ellerinin işini terk etmeyecektir:
Mezmur 138: 8 Ya RAB, her şeyi yaparsın benim için.
Sevgin sonsuzdur, ya RAB,
Elinin eserini bırakma!
Filipililer 1: 6 Sizde iyi bir işe başlamış olan Tanrı'nın bunu Mesih İsa'nın gününe dek bitireceğine güvenim var.
Bu prensip Romalılar 8:29-39 ayetlerinde apaçıktır: Tanrı, sonsuz sevgisiyle kendini onlara bağladığı kişileri, yani “önceden bildiği” kişileri, insanlığındaki Mesih’in tam benzerliğine dönüştürmeye karar vermiştir (29.ayet).[180] Aynı şekilde onları kendine çağırdı ve onlara Mesih’in mükemmel doğruluğunu verdi (30. ayet). Ama onlara olan vaatler bununla bitmez: kendini onlara sınırsız bir sevgiyle birleştirdiği için kendini kurtuluşunun tamamlanmasına adıyor. Bu Tanrısal karar öylesine kesindir ki, ayetler kurtuluşun tamamlanmasını geçmiş bir olay olarak (çarmıhta tamamlanan) tasvir edebiliyor: “akladığı kişileri yüceltti” (30. ayet).
Bu nedenle sağlam ve sarsılmaz bir güvenimiz vardır; Tanrı, Kendisini çocukları ile birleştirmek için onları dünyanın kuruluşundan önce seçecek kadar çok sevmişse,[181] onlar Tanrı için yaşasın diye Oğlunu göndermişse (32. ayet), onlara sadece lütfunu değil, kurtuluşunu da vermeye kararlıysa, nasıl O’nun huzurunda korkuyla durabiliriz? “Tanrı’nın seçtiklerini kim suçlayacak? Eğer onları aklayan Tanrı ise!”... Bizim için ölmüş ve dirilmiş Tanrı Oğlu İsa Mesih bizim için aracılık ediyor ve çarmıhta yaptığı mükemmel kurban aracılığı ile bizim için mükemmel haklar sağlıyor (33-34. ayetler). Öyleyse hiç birşey bizi Mesih’in lütfundan ayıramaz! Ne içinde içinde bulunduğumuz durum, ne yaşamın belirsizlikleri (35-36. ayetler), ne geleceğin bilinmezliği, ne şeytani güçler, ne kendi zayıflığımız, ne de ölüm (38-39. ayetler); hiç birşey bizi “Rabbimiz Mesih İsa’da olan Tanrı’nın sevgisinden ayırmaya yetmeyecektir” (39. ayet).
Tanrı, bize “günahlarının affını” veriyor; bu nedenle Hristiyan yaşamımız korkan bir tutumda değil, sevgide, emniyette ve boşa çıkmayacak ümitte ilerleyebilir. Çünkü “bizi sevenin aracılığıyla bunların hepsinde galiplerden üstünüz!” (37. ayet).
18. “Ölülerin dirilişine ve sonsuz yaşama inanıyorum. Amin”
(Filipililer 3:20-21, Romalılar 8:18-22, Vahiy 21:1-8)
Dirilen Mesih ‘tekrar geldiği’ zaman yargılama aracılığıyla zaferini kabul ettirecektir. O zaman yenilenmiş yaratılışa yeni ve dirimiş bedenlerle girecek, Tanrı’nın sonsuz egemenliğinin sevincinde sonsuz sept gününde dinlemeyi tadacağız.
Heidelberg İlmihali 57. ‘Ölülerin dirilişi’ sizlere nasıl bir teselli olur?
Sadece bu yaşamdan sonra ruhum hemen başım olan Mesih’e doğru alınacak değil;1 aynı zamanda Mesih’in gücüyle diriltilen bedenim dahi ruhumla yeniden birleşecek, Mesih’in görkemli (kutsal) bedenine benzer hale getirilecektir.2
1 (Luka 16:22), Luka 23:43, Filipililer 1:21-23
2 (Eyüp 19:25-26), I.Korintliler 15:20, 42-46, 54, Filipililer 3:21, I.Yuhanna 3:2
Heidelberg İlmihali 58. İnanç açıklamasının sonsuz yaşamla ilgili maddesi sizi nasıl teselli ediyor?
Sonsuz sevincin başlangıcını şimdiden kalbimde tecrübe ediyorum,3 bu yaşamdan sonra da hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın duymadığı, hiçbir insanın hayal edemeyeceği Tanrı’nın sonsuzluk boyunca övülmesi için olan mükemmel kutsanmışlığı alacağım.4
3 (Yuhanna 17:3), Romalılar 14:17, (II.Korintliler 5:2-3)
4 (Yuhanna 17.24) Yuhanna 17:3; I.Korintliler 2:9
A-) BEDENİN DİRİLİŞİ
İnsanlık tarihi Tanrı’nın Krallığının altında başlıyor. Ancak insanlık tarihi yavaş yavaş mükemmel bir insanlığa doğru ilerleme içinde değildir. Bu noktada Tanrı halkını bir araya getiren şey Tanrısal ümit ve vaatlerdir. İsa Mesih’te yenilenen ve değiştirilen yeni gökler ve yeni yeryüzünün ümidini veren güvenilir Tanrı’nın vaadidir. Koloseliler mektubu (1:16) Mesih’i işaret ederek “Herşey O’nda yaratıldı” diyor. Mesih geldiğinde düşmüş yaratılışı kurtaracak, her şeyi ayakları altına alacak, son düşman olan ölümü yok edecek ve Baba’nın mirasını elde edecektir.[182] Son Zamanlar konusundaki Kutsal Yazıların öğretişi her şeyden ziyade Mesih ve O’nun zaferi hakkındadır. Mesih her şeyin başı ve kurtarıcısı olduğu için bu yaratılış her zaman Şeytan’ın yağması olmayacaktır. Bizi kuşatan günah, isyankarlık ve bozulmuşluk sonunda yok edilecektir!
Rab İsa Mesih ile olan birliğimizden dolayı, O’nun zaferi bizim zaferimiz, O’nun mirası, bizim mirasımızdır. Bu nedenle dirilen Mesih’in tekrar gelmesi, bizim dirileceğimizin işaretidir:
Filipililer 3:20-21 “Oysa bizim vatanımız göklerdedir. Ve oradan, Kurtarıcı olan Rab İsa Mesih’i bekliyoruz. O, her şeyi kendine bağlı kılmaya yeterli olan gücünün etkinliğiyle bizim düşkün bedenlerimizi değiştirip kendi yüce bedenine benzer hale getirecektir”
Yani bizim dirilişimiz Mesih’in dirilişinin gerekli olan bir sonucudur, çünkü O bizim uğrumuza öldü ve dirildi.[183] Burada temel bir noktayı vurgulamalıyız: İman Açıklaması, Kutsal Yazılara uyarak, bedensel bir dirilişten söz ediyor. Son ümidimiz, orada dünyasal kabuğunun zincirlerinden özgür edilen canımızın Tanrı’nın huzurunda maddi olmayan bir sürdüreceği bir göksel cennet değildir. Aslında İman Açıklaması tam olarak bu tür fikirlere karşı gelmeye çalışıyor: Bu yüzden de orijinal Latince metin “ölülerin dirilişi” deyimini değil, “bedenin dirilişi” deyimini kullanıyor![184] Varlığımız öldüğümüz zaman elbette sona ermiyor: Mesih’te ölenler şimdi bile “Mesih’le birliktedir”
Filipililer 1:23 İki seçenek arasında kaldım. Dünyadan ayrılıp Mesih'le birlikte olmayı arzuluyorum; bu çok daha iyi.
Ama son ümidimiz daha da derin ve yücedir: Mesih, tüm varlığımızı kurtaracak ve Tanrı’nın yaratılışın başlangıçında insan için belirlediği amaçları bizde gerçekleştirecektir!
Yeni Ahit, mezara konulan ceset ile dirilecek olan beden arasında bir benzerlik olacağını göşteriyor: “mezarda olanlar” Mesih’in sesini işitip “yargılanmak üzere dirilecekler” (Yuhanna 5:28-29).[185] Gizemli bir şekilde Tanrı, bu yaşamda olduğumuz varlıkla sonsuz egemenlikte olacağımız varlık arasındaki birliği koruyor. Tanrı güvenilir olduğu için, hiçbir şey mahvolmayacaktır! Kutsal Yazılar bedensel bir yenileme olacağını öğretiyor. Çürümeye mahkum olan bedenlerimiz, çürümez, görkemli ve ölümsüz olarak dirilecektir:
I.Korintliler 15: 42 Ölülerin dirilişi de böyledir. Beden çürümeye mahkûm olarak gömülür, çürümez olarak diriltilir.
43 Düşkün olarak gömülür, görkemli olarak diriltilir. Zayıf olarak gömülür, güçlü olarak diriltilir.
44 Doğal beden olarak gömülür, ruhsal beden olarak diriltilir. Doğal beden olduğu gibi, ruhsal beden de vardır.
54 Çürüyen ve ölümlü beden çürümezliği ve ölümsüzlüğü giyinince, «Ölüm yok edildi, zafer kazanıldı!» diye yazılmış olan söz yerine gelecektir.
55 «Ey ölüm, zaferin nerede?
Ey ölüm, dikenin nerede?»
Böylece bizi kendi benzerliğine dönüştürmek üzere şimdi hüküm sürdüğü göksel yerlerden Kilisesi için gelen Mesih’e benzeyeceğiz:
I.Korintliler 15: 45 Nitekim şöyle yazılmıştır: «İlk insan Adem yaşayan can oldu.» Son Adem'se (İSA MESİH) yaşam veren ruh oldu.
47 İlk insan yerden, yani topraktandır. İkinci insan (İSA MESİH) göktendir.
48 Topraktan olan insan nasılsa, topraktan olanlar da öyledir. Göksel insan nasılsa, göksel olanlar da öyledir.
49 Bizler topraktan olana nasıl benzediysek, göksel olana da benzeyeceğiz.
51-52 İşte size bir sır açıklıyorum. Hepimiz ölmeyeceğiz; son borazan çalınınca hepimiz bir anda, göz açıp kapayana dek değiştirileceğiz. Evet, borazan çalınacak, ölüler çürümez olarak dirilecek, ve biz de değiştirileceğiz.
53 Çünkü bu çürüyen beden çürümezliği, bu ölümlü beden ölümsüzlüğü giyinmelidir.
I.Yuhanna 3: 2 Sevgili kardeşlerim, daha şimdiden Tanrı'nın çocuklarıyız, ama ne olacağımız henüz bize gösterilmedi. Ancak, Mesih göründüğü zaman O'na benzer olacağımızı biliyoruz. Çünkü O'nu olduğu gibi göreceğiz.
Nasıl ki, bir kurtçuk kozasından parlayan renklerle giydirilen bir kelebek olarak çıktığı gibi, bizim bedenlerimiz de, Mesih’in gücü ve yüceliği tarafından yenilenmiş olarak yenilenecektir (Filipililer 3:21)!
B-) ŞİMDİKİ YERYÜZÜ VE GELECEK OLAN YERYÜZÜ
Kutsal Yazıların beden hakkında söylediği şeyler yaratılışın tümü için de geçerlidir: bu şimdiki yeryüzü yok edilmeyecek, değiştirilecek ve yenilenecektir. Tanrı’nın bu düşmüş yaratılışı tamamen ve kesin olarak yargılayacağını vurgulamak üzere Kutsal Yazılar “mahvetme, yıkım”[186] gibi deyimleri sıklıkla kullanıyor:
İşaya 34: 4 Bütün gök cisimleri küçülecek,
Gökler bir tomar gibi dürülecek;
Gök cisimleri, asma yaprağı,
İncir yaprağı gibi dökülecek.
İşaya 51: 6 Başınızı kaldırıp göklere bakın,
Aşağıya, yeryüzüne bakın.
Çünkü bu gökler duman gibi dağılacak,
Giysi gibi eskiyecek yeryüzü;
Üzerinde yaşayanlar sinek gibi ölecek.
Ama benim kurtarışım sonsuz olacak,
Ardı kesilmeyecek zaferimin.
II.Petrus 3:10 Ama Rab'bin günü hırsız gibi gelecek. O gün gökler büyük bir gürültüyle ortadan kalkacak, maddesel öğeler yanarak yok olacak, yer ve yeryüzünde yapılmış olan her şey yanıp tükenecek
Bu nedenle Mesih’in tekrar gelmesi ve O’nun getireceği yargılamayla şimdiki yaratılışın tam olarak mahvedileceğini, şimdiki gök ve yeryüzünün yerine tamamen yeni bir yaratılışın başlangıcını belireceğini düşünebiliriz.
Ama Kutsal Yazılar bu ‘mahvolma’yı başka bir olaya benzetiyor: işte “O zamanki dünya yine suyla, tufanla mahvolmuştu” diyen II.Petrus 3:6 ayeti bu “mahvolma” ifadesini kullanırken tam olarak yok edilmeyi kast etmiyor. Fakat “tufanla mahvolma” ifadesi ile çok şiddetli ve derin bir yargılamanın getirdiği şeyi vurguluyor. Kutsal Yazılar günahımızdan dolayı yozlaşmaya mahkum olan yaratılışın (Romalılar 8:20) yok edileceğini değil, yargı aracılığıyla pak kılınacağını öğretiyor. Böylece yaratılış “Tanrı çocuklarının ortaya çıkmasını büyük özlemle bekliyor” (Romalılar 8:19). Çünkü yaratılış Tanrı’nın yargısına teslim edilmesine rağmen, ona yine de ümit verilmiştir: Yaratılış “yozlaşmaya olan köleliğinden kurtarılıp Tanrı çocuklarının yüce özgürlüğüne” kavuşacaktır (Romalılar 8:21). Bu nedenle bundan sonra gelen ayet yaratılışın “inlemesini” ölen bir adamın inlemelerine değil, doğum ağrılarına benzetiyor (22).
Aslında şimdiki yaratılışın yok edilmesi Şeytan için bir zafer olacaktı, çünkü ilk iyiliğine rağmen, yaratılış şimdi Tanrı’nın baştan başlamasını gerekli kılacak kadar yozlaşmış olacaktı. Kutsal Yazılar bu dünyanın Tanrı’nın yaratılışı olmaya devam ettiğini, Mesih’in işinin ise “barıştırma” olduğunu vurguluyor:
Koloseliler 1:20 Mesih'in çarmıhta akıtılan kanı aracılığıyla esenliği sağlamış olarak yerdeki ve gökteki her şeyi O'nun aracılığıyla kendisiyle barıştırmaya razı oldu.
Tanrımız, kurtaran Tanrı’dır! Sonsuz Krallık maddi dünyanın zincirlerinden özgür kılınmak zorunda bırakılmış bir varoluş olmayacak; daha doğrusu Tanrı’nın Krallığı, cennet yeryüzüne indiği zaman tamamlanacak, öyle ki, bizler “doğruluğun barınacağı yeni göklerde ve yeni yeryüzünde Tanrı’yla birlikte yaşayalım” (II.Petrus 3:13; Esinleme 21:1-4).[187] Aynı zamanda bu yaratılış bedenlerimiz gibi yüceltilecek ve yenilenecektir.
Efesliler 3: 16-19 Baba'nın kendi yüceliğinin zenginliği uyarınca Ruhu'yla sizi iç varlığınızda kudretle güçlendirmesini ve Mesih'in iman yoluyla yüreklerinizde yaşamasını dilerim. Öyle ki, Tanrı'nın bütün doluluğuyla dolmanız için, sevgide köklenmiş ve temellenmiş olarak bütün kutsallarla birlikte Mesih'in sevgisinin ne denli geniş ve uzun, yüksek ve derin olduğunu anlamaya, bilgiyi çok aşan bu sevgiyi kavramaya gücünüz yetsin. 20 Tanrı, bizde etkin olan kudretiyle, dilediğimiz ya da düşündüğümüz her şeyden çok daha fazlasını yapabilecek güçtedir.
Kutsal Yazılar “ne denli geniş ve uzun, yüksek ve derin” ifadeleriyle yaratılışın son durumunun kavrayabildiğimiz şeyleri sınırsızca aşacağını gösteriyor. Çünkü bu durumda “Tanrı her şeyde her şey” olacaktır (I.Korintliler 15:28).
C-) SONSUZ EGEMENLİK, SONSUZ SEPT GÜNÜ
Mesih’in tekrar gelmesi “yargılama” ile anlamdaştır (Matta 13:41). Tanrı’ya karşı isyan etmeye devam edenler, özellikle kurtuluş getirmek için gelen İnsanoğlu’nun Rab’liğine karşı direnenler Egemenlikten uzaklaştırılacak, Kuzu’nun düğün sofrasından mahrum edilecek, Tanrı’nın huzurundan ve O’nunla paydaşlıktan kovulacaklardır.[188]
Filipilier 2: 9 Bunun için de Tanrı O'nu pek çok yükseltti ve O'na her adın üstünde olan adı bağışladı. 10-11 Öyle ki, İsa'nın adı anıldığında gökteki, yerdeki ve yer altındakilerin hepsi diz çöksün ve her dil, Baba Tanrı'nın yüceltilmesi için İsa Mesih'in Rab olduğunu açıkça söylesin.
Kral’a inatçılıkla karşı gelmeye edenler kendi zararlarına olarak İsa Mesih’in herşeyin Rab’bi ve Hükümdarı olduğunu fark etmek zorunda olacaklardır. O zaman “her yönetimi, her hükümdarlık ve gücü ortadan kaldıran” İnsanoğlu, egemenliği Baba’ya teslim edecektir (I.Korintliler 15:24). Adem ve Havva bahçeden kovulalı beri dünyaya verilmiş olan ümit sonunda gerçekleşecektir (Tekvin 3:15 -Yuhanna 1:1-3, 14 -Galatyalılar 4:4-6 -Vahiy 21:4-5, Matta 25:31-46).
Bu tasvirlerden öte, Kutsal Yazılar Sonsuz Krallığı “Yaratıcı ve Kurtarıcı olan Antlaşma Tanrı’sıyla tam bir paydaşlık içinde olmak” olarak açıklamaktadırlar. Tanrı’yla olan bu beraberliği zayıf ve sınırlı zihinlerimizin kavrayabildiği her hangi bir şeyi sınırsızca aşan bir paydaşlık olarak açıklıyor (Vahiy 21:3). Ona sahip olmak üzere yaratıldığımız Tanrı’yla yakın bir ilişki tam mükemmel bir düzeyde olacaktır:
İşaya 11: 9 Çünkü sular denizi nasıl dolduruyorsa,
Dünya da RAB'bin bilgisiyle dolacak.
Şimdi ancak tatmaya başladığımız şefkat, günahın ve kötülüğün sonuçlarının yıkılması bu egemenliğin işaretleri olacaktır:
Vahiy 21: 4 Onların gözlerinden bütün yaşları silecek. Artık ölüm olmayacak. Artık ne yas, ne ağlayış, ne de ıstırap olacak. Çünkü önceki düzen ortadan kalktı." 5 Tahtta oturan, "İşte her şeyi yeniliyorum" dedi. Sonra, "Yaz!" diye ekledi, "Çünkü bu sözler güvenilir ve gerçektir."
Tanrı’nın kurtarışının uzun hikayesi boyunca pek çok kesintiye uğratılmaya çalışılan Kurtuluş Planı tamamlanacak, Savaşan Kilise’nin[189] ve Kurtuluş Planı için tarihi tek bir amaca doğru yönlendiren Tanrı’nın bütün etkinlikleri kesin bir dinlenme ile sonuçlanacaktır. Yani Sonsuz Krallık eskatalojik bir dinlemeye geçecek ve Sonsuz Krallıkta dinlenmeyi temsil eden Sonuz Sebt Günü boyunca Kilise esenlik ve tapınma içinde olacaktır (Vahiy 21:25):
Vahiy 22: 3 Artık hiçbir lanet kalmayacak. Tanrı'nın ve Kuzu'nun tahtı kentin içinde olacak, kulları O'na tapınacak. 4 O'nun yüzünü görecek, alınlarında O'nun adını taşıyacaklar. 5 Artık gece olmayacak. Çıra ışığına da güneş ışığına da gereksinmeleri olmayacak. Çünkü Rab Tanrı onlara ışık verecek ve sonsuzlara dek egemenlik sürecekler.
Ama Üçlübir Tanrı’nın mükemmel ve sonsuz egemenliği şefkatin bolluğundan ve kötülüğün bulunmamasından dolayı daha öz ve merkezi bir şekilde belli olacak:
Vahiy 22: 1 Melek bana Tanrı'nın ve Kuzu'nun tahtından çıkan billur gibi berrak yaşam suyu ırmağını gösterdi.
Vahiy 21: 9 Son yedi belayla dolu yedi tası taşıyan yedi melekten biri gelip benimle konuştu. "Gel!" dedi, "Kuzu'ya eş olacak gelini sana göstereyim." 10-11 Sonra melek beni Ruh'un yönetiminde büyük, yüksek bir dağa götürdü. Oradan bana gökten, Tanrı'nın yanından inen ve O'nun görkemiyle ışıldayan kutsal kenti, Yeruşalim'i gösterdi. Kentin ışıltısı çok değerli bir taşın, billur gibi parıldayan yeşim taşının ışıltısına benziyordu.
.
Tanrı’nın ve Kuzu’nun tahtı (22:1), gelinin ortasına (21:9-11) konulacak, Kuzu için yaşayanlar, lütfuyla O’na ait olmak üzere kendilerini inkar edenler, O’na benzeyeceklerdir. O, kutsal olduğu gibi onlar da tam olarak kutsal olacaklardır. Sept gününün ve sonsuz egemenliğinin tapınmasında Tanrı Baba’ya, Oğul’a ve Kutsal Ruh’a yeni bir ezgi söyleceklerdir (Vahiy 5:9-10). Ve böylece “O’nun kulları kendisine tapınacaklar. O’nun yüzünü görecek, alınları üzerinde de O’nun adını taşıyacaklar” (Vahiy 22:3-4). Ve Tanrı’nın Yasası ve isteği onlarda tamamlanacak ve onlar, birçok kardeş arasında ilk doğan Oğul[190] olan Kuzuyla birlikte “sonsuzlara dek egemenlik sürecekler” (Vahiy 22:5).
Bizim için vaadedilen şeyleri gösteren böyle bir vahyin çağrı ve duayla sona ermesi şaşırtıcı mi?
Vahiy 22: 17 Ruh ve Gelin, "Gel!" diyorlar. İşiten, "Gel!" desin. Susayan gelsin. Dileyen, yaşam suyundan karşılıksız alsın.
20 Bunlara tanıklık eden, "Evet, tez geliyorum!" diyor.
Amin! Gel, ya Rab İsa!
İLAVE BÖLÜM: “Mesih’le Birleşme”
A-) Mesih’le Birleşme ve Baba önünde Temsilciliğimiz
Mesih’le Birleşme[191] konusu Yeni Ahit içinde merkezi bir yer alıyor. Özellikle sık sık kullanılan “Mesih’te, Mesih’le, Mesih aracılığı ile” (veya “O’nda”) gibi ifadeler bu birleşmeden söz ediyor. Teoloji, Rab ile olan bağımızın yakınlığını ve gizemini vurgulamak için genelde buna “gizemsel birleşme” [192] diyor. Mesih’in işini tam olarak anlamak ve imanımızı günlük yaşam tarzı olarak öğrenmemiz için bu öğretiş bir rehberdir.
Bu öğretişin özünde Mesih’in aracımız ve temsilcimiz olması vardır. Kutsal Yazılara göre, İlk Adam (Adem) bizi Tanrı önünde temsil etmekle görevlendirilmiştir. Bu nedenle onun günahı onun soyundan gelen tüm insanlığı geniş çapta ve trajik olarak etkilemiştir. Onun ölümüne sebep olan itaatsizliği, bizim ölümümüz için de sebep olmuştur (I.Korintliler 15:21-22). Onun günahı yüzünden biz de günahkar kılındık (Romalılar 5:18-19).
Aynı şekilde “Son Adem” olan İsa Mesih yeni bir insanlığın temsilcisidir. Mesih mükemmel bir insan olarak, O’na ait olanların hesabını Tanrı’ya veriyor (Romalılar 5:17-19). İman bağıyla ölüm ve dirilişinde Mesih’le “bir” oluyoruz (Romalılar 6:5-10); Eski Ahit’de İsrail’e verilen vaatler Mesih’te yerine getirildi ve tamamlandığından şimdi Mesih’e ait olan bizlere Mesih’te tamamlan vaatler ve bereketler veriliyor (Efesliler 2:12-17; 3:6) ve yüceltilen Rab’bimizde sonsuz bir mirasın ümidini elde ediyoruz (Efesliler 2:5-7, I.Yuhanna 3:2). Bu birleşme belirli bir zamanda gerçekleştirildiği halde, onun temeli sonsuzluktadır: Kutsal Yazılar, Baba’nın dünyanın kuruluşundan önce bizi “Mesih’te” seçtiğini açıklamaktadır (Efesliler 1:4; II.Timoteyus 1:9). O’nu aramaya başlamamızdan önce, varoluşumuzdan önce bile, Tanrı bize seçici sevgisiyle bakıp, bizi Oğlunda merhamet ettiği insanlar olarak ayırmıştı. Bu nedenle kurtuluş, sallanan isteklerimiz veya değişken kararlarımıza bağlı değildir; Mesih’teki lütfun değişmezliğinde sabit olmak üzere demir atmıştır!
B-) Mesih’le Birleşme ve İmanlı Yaşam
I.Korintliler 1: 30 Ama siz Tanrı sayesinde Mesih İsa'dasınız. O bizim için tanrısal bilgelik, doğruluk, kutsallık ve kurtuluş oldu.
“Mesih İsa’da” olduğumuz için çarmıhta sağlanan doğruluk bize veriliyor; böylece Tanrı bizim günahımızı değil, Mesih’te ve O’nun pak doğruluğundaki kutsal kılnmış olan bizi görmekten memnundur.[193]
Ama temsilcimizle –veya Kutsal Yazıların sık sık kullandığı sözüyle “başımızla”– birleşmemizin tek sonucu Tanrı’nın bizi Oğlunun sayesinde doğru sayması değildir. Mesih, ayrıca kutsallaşmamız olmuştur. Kutsal Ruh’un etkinliğiyle Mesih’in mükemmel insanlığının etkisi kendini bizim yaşamlarımızda hissettiriyor (bazen bizim ancak kısmen kavrayabildiğimiz bir şekilde); Mesih kendi mükemmel yaşamında sergilediği itaat ve kutsallığı bizim yaşamlarımıza koyuyor. Böylece Mesih’in Ruh’u bizi “yücelik üstüne yücelikle” diri Rab’bin benzerliğine değiştiriyor (II.Korintliler 3:18). Kutsal Yazılar sadece Mesih’te olduğumuzu değil, Mesih’in bizde olduğunu da beyan ediyor: yüceliğe kavuşma ümidi olan Müjde’nin özündedeki sır, O’nun değiştirici huzurudur (Koloseliler 1:26-27). Mesih’in bizde biçimlenmesi, O’nun kutsallığı yaşamlarımızda geçtikçe daha çok görülmesi (Galatyalılar 4:19) için çabalıyoruz!
Bu öğretiş, Mesih’in işinin engin birliğini vurguluyor: O’na “aşılanmış” olduğumuz için, işinin doluluğu bize veriliyor. Bu iş hiç bir şekilde parçalara ayırılamaz: İsa Mesih, Kurtarıcımız olunca, mutlaka ve her zaman aynı sebeplerle tüm yaşamımızın Rab’bi ve Efendisi olacaktır; İsa Mesih bizleri “kutsallaştıran” kişi olmadıkça bizi “Tanrı’ya satın alan İsa’mız” olması da mümkün değildir. İman aracılığıyla “O’nunla bir” olduğumuz andan itibaren O’nun kişiliğinin kapsadığı doğruluk [ve başka tüm Tanrısal lütuflar] bize bol bol hediye edilerek bizi değiştirmeye başlıyor.[194] Ve varlığımızın son hedefi olarak sergilenen diri Mesih’in yüceliği, kendini o andan itibaren ancak kısmen ve büyük bir çapta “saklı” olmasına rağmen bizde göstermeye başlıyor.[195]
Olduğumuz ve olacağımız herşey ve kurtulmamızda bize verilecek olan herşey, İsa Mesih’te bulunuyor. Mesih, kurtuluşumuz, doğruluğumuz, kutsallığımız ve yüceltilmemiz olmuştur. O yaşamımız olmuştur (Koloseliler 3:4; Filipililer 1:21). Bu nedenle, imanlı yaşam kendi özerk çabalarımız aracılığıyla ilerlemek (Yeni Ahit’in sözüyle doğal benliğin yönetiminde yaşamak) anlamına gelmiyor. Aksine, devamlı Mesih’e bakarak, O’na dayanarak yaşıyoruz.
C-) “Gizemli Birleşme” ve Mesih’in Kurbanının çapı
Bu öğretiş, kurtuluşumuzun asla Mesih’le birleşmemizden ayrı olarak kavranılamayacağını vurguluyor: O şahsen fidyemiz, “bizi bağışlatan kurban’dır” (I.Yuhanna 2:2; Romalılar 3:24). Mesih bizlerin kurtuluşunu kendi varlığında “nesnel” bir gerçeklik olarak sağlamıştır. Fakat bizler O’nun sağladığı bu kurtuluşumuzu sanki “parasını almak” üzere imzamızı atmak zorunda olduğumuz boş bir çek olarak düşünürsek o zaman bizler kurtuluşu soyut bir kavram olarak düşünme hatasına düşeriz. Bizler böyle bir hatalı açıdan baktığımızda, o zaman kurtuluşumuzu devamlı ve daimi olarak Kurtarıcımızdan ve O’na ait olmamızdan söz etmeksizin “bir şey” olarak düşünmüş oluruz. Yani Mesih “bir şey” kurtuluşumuz “başka bir şey” değildir.
Kutsal Yazılarda ilk önce kurtuluşa değil, iman aracılığıyla İsa Mesih’e şahsi olarak kavuşuyoruz; O’na sığınmak ve O’nda barınmak için koşuyoruz, çünkü O’nda sığınak buluyoruz. Kutsal Yazılar Sonsuz Yaşamı “cennette bir yer sağlamak” olarak değil, Baba ve Oğul ile olan diri bir bağ olarak tasvir ediyor:
Yuhanna 17:3 Sonsuz yaşam, tek gerçek Tanrı olan seni ve gönderdiğin İsa Mesih’i tanımalarıdır.
Ve Mesih’le birleştiğimiz için (ve özellikle O kendini bize birleştirdiği için), Baba önünde kurbanımız olan Mesih’e sahip oluyoruz. Mesih’in bizi Tanrı’yla barıştırması, Mesih’in kişiliği kadar geniştir. Bir din bilimi şunu şöyle ifade etmiştir: “Kurtuluşumuz, İsa Mesih’in kişiliği ve işiyle tıpkı aynı şeydir. İlk önce Mesih’te nesnel olarak barışa ‘sahip’ olup, sonra imanımızla ona öznel olarak sahip olmuyoruz, aksine O’nda olanlar olarak ona sahibiz. (...). O eşsizdir! Ama biz, O’ndayız!”[196]
Bu öğretiş “Mesih kim için feda oldu?” sorusuna cevap vermekte çok yardım ediyor. Ölümü, şahsen inanarak ona katılmaları şartıyla “tüm insanlar” için miydi? Yoksa bu ölüm, tek O’nda olanlar için miydi? Yeni Ahit açık olarak tüm insanların çağrılmalarının ve Mesih’e koşmak üzere teşvik edilmelerinin gereğini belirtiyor... çünkü kurtuluş bir tek O’nda bulunuyor! Mesih’in kurtuluşu, O’nun kişiliğinin dışına varmıyor, bu nedenle herkes O’nda sığınak bulmaya çağrılıyor. O’nun dışında ölüm, yabancılık ve düşmanlıktan başka birşey yok!
Kurtuluşu şahsi olmayan bir şekilde kavramak, aslında, Mesih’in işini zayıflatıyor, çünkü O’nun getirdiği kurtuluşun birliğini bozarak, onu Mesih’ten ve imanımızdan ayırıyor (iman, artık Mesih’in bizim için sağladığı satın alınmamızın bir öğesi olarak değil, kurtuluşun bir şartı ve ondan bağımsız olarak görünüyor). Kutsal Yazılarda kurtuluş tamdır: kanında yıkanmak, kutsal kılınmak ve yüceltilmekle beraber, iman armağanını da kapsıyor[197].
“Mesih’te”ki varlığımız, ezelden ebediyete kadar uzanıyor; O’nda seçilmişiz (Efesliler 1:4), O’nda “iyi işlerin yolunda yürüyelim diye” yaratılmışız (Efesliler 2:10), ve O’nda diri Tanrı’ya oğullar olalım diye belirlenmişiz (Efesliler 1:5), O’na bağlı olarak ölüyoruz (I.Selanikliler 4:14, 16), O’nda son günde yaşama kavuşacağız (I.Korintliler 15:22). O’nda ve O’nunla sonsuz egemenliğin mirasına kavuşacağız (Romalılar 8:17). Böylece ne geçmiş zaman, ne şimdiki, ne gelecek zaman imanlılar için temsilcimiz, kardeşimiz ve yeni yaratılışımızın ve kutsallaştırılmış insanlığımızın başı olan Mesih’ten ayrı olarak kavranamaz!
İZNİK İNANÇ AÇIKLAMASI
Yeri ve göğü,
görünen ve görünmeyen her şeyin yaratıcısı,
her şeye kadir tek Baba Tanrı’ya inanıyoruz.
Bütün çağlardan önce Baba’da olan
Tanrı’dan Tanrı
Nurdan Nur
Gerçek Tanrı’dan gerçek Tanrı,
kendiliğinden var olan, yaratılmamış,
Baba ile aynı özden olan,
Tanrı’nın Oğlu tek Rab İsa Mesih’e inanıyoruz.
Her şey O’nun aracılığı ile yaratıldı.
Biz insanlar ve kurtuluşumuz için göklerden geldi.
Kutsal Ruh ve Bakire Meryem’den vücut buldu ve insan oldu.
Pontius Platus zamanında çarmıha gerildi, acı çekti ve gömüldü,
Kutsal Yazılar uyarınca üçüncü gün dirildi,
göğe yükseldi ve Baba’nın sağında oturdu.
Dirileri ve ölüleri yargılamak için görkem içinde tekrar gelecek
ve O’nun krallığına hiç son olmayacaktır.
Baba ve Oğul’dan gelen,
Rab olan, hayat veren,
Baba ve Oğul’la birlikte tapınılıp yüceltilen,
peygamberler aracılığı ile konuşmuş Kutsal Ruh’a inanıyoruz.
Tek kutsal evrensel ve elçisel kiliseye inanıyoruz.
Günahların affı için tek bir vaftiz tanıyoruz.
Ölülerin dirilişini ve sonsuz yaşamı bekliyoruz. Amin.
ATANASIAN İMAN AÇIKLAMASI
(1) Her kim kurtulacak ise, her şeyden önce, katolik inancı kabul etmelidir;
(2) Bu inancı bütünüyle ve yozlaştırmadan tutanlar dışında herkes şüphesiz ki, sonsuza dek yok olacaktır.
(3) ve Katolik İnanç şudur: Üçlübirlikte tek bir Tanrı’ya ve birlik içindeki Üçlüğe tapınırız;
(4) bu kişileri ne birbirine karıştır ne de özünü böleriz.
(5) çünkü Baba tek bir Kişidir, Oğul başka, Kutsal Ruh ise başka bir Kişidir.
(6) Ancak Baba’nın, Oğul'un ve Kutsal Ruh'un Tanrısal özyapısı birdir görkemde eşit, yücelikte sonsuzdur.
(7) Baba nasıl ise, Oğul ve Kutsal Ruh da öyledir.
(8) Baba yaratılmamıştır, Oğul yaratılmamıştır, Kutsal Ruh yaratılmamıştır.
(9) Baba anlaşılmaz, Oğul anlaşılmaz, Kutsal Ruh anlaşılmazdır.
(10) Baba ebedi, Oğul ebedi, Kutsal Ruh ebedidir.
(11) Buna rağmen hepsi üç farklı ebedi değil, fakat tek bir ebedidir.
(12) Ne üç farklı "yaratılmamış" ne de üç farklı "anlaşılmaz" vardır, fakat tek bir "yaratılmamış" ve tek bir "anlaşılmaz" vardır.
(13) Aynı şekilde Baba her şeye kadir, Oğul her şeye kadir ve Kutsal Ruh her şeye kadirdir;
(14) Buna rağmen hepsi üç farklı "her şeye kadir" değil, tek bir ‘her şeye kadir’dir.
(15) Baba nasıl Tanrı ise, Oğul da Tanrı’dır ve Kutsal Ruh da Tanrı’dır;
(16) Buna rağmen bunlar üç farklı Tanrı değil, tek bir Tanrı’dır.
(17) Baba nasıl Rab ise, Oğul da Rab'dir, Kutsal Ruh da Rab'dir;
(18) Buna rağmen bunlar üç farklı Rab değil, tek bir Rab'dir.
(19) Hristiyan gerçeği uyarınca her kişinin ayrı ayrı Tanrı ve Rab olduğunu ikrar etme yükümlülüğü altında olmamızla birlikte;
(20) Katolik iman “üç farklı Tanrı ya da üç farklı Rab vardır” gibi bir ifadeyi kullanmamızı yasaklar.
(21) Baba hiçbir şeyden gelmemiştir; ne yaratılmış ne de doğurulmuştur.
(22) Oğul yalnızca Baba’dandır; ne oluşturulmuş, ne yaratılmıştır, fakat biricik Oğuldur.[198]
(23) Kutsal Ruh, Baba’dan ve Oğul’dandır; ne oluşturulmuş ne yaratılmış ne de doğurulmuştur[199] fakat Baba’dan ve Oğul’dan çıkmıştır.
(24) Böylece, üç tane değil, tek bir Baba vardır; üç Oğul değil tek bir Oğul, üç Kutsal Ruh değil, tek bir Kutsal Ruh vardır.
(25) Üçlübirlik’te hiç bir kişi diğerinden önce ya da sonra gelmez; hiç bir kişi diğerinden üstün ya da aşağı değildir.
(26) Ancak tüm üç kişi de aynı derecede sonsuz ve aynı derecede eşittir.
(27) Öyle ki, her şeyde, daha önce de söylendiği gibi, Üçlük’teki Birliğe ve Birlik’teki Üçlüğe tapınılmalıdır.
(28) Bu nedenle, kurtulacak olan kişi Üçlübirliği böyle düşünmelidir.
(29) Bundan başka, kişinin sonsuz kurtuluşu alması için Rabbimiz İsa Mesih’in beden almasına doğrudan inanması şarttır.
(30) Çünkü inandığımız ve ikrar ettiğimiz doğru iman Tanrı Oğlu Rabbimiz İsa Mesih’in hem Tanrı hem de insan olduğudur.
(31) [Oğul] Baba’nın özünden, zamanın öncesinde Tanrı olarak var olan; annesinin özünden insan olarak zaman içinde (bu dünyada) doğmuştur.
(32) Mükemmel Tanrı ve mükemmel insandır, düşünen bir cana ve gerçek bir insan bedenine sahiptir.
(33) Tanrısal özyapıya ait olması açısından Baba ile eşit, insan olması açısından O’ndan aşağıdadır.
(34) Tanrı ve insan olmasına karşın, iki farklı Mesih değil, fakat tek bir Mesih’tir.
(35) Tanrısal özyapının ete ve kemiğe dönüşmesi ile değil, fakat Tanrı’nın insanlığı giyinmesiyle tekdir [tek bir Mesih’tir].
(36) Tümüyle tektir, [Tanrısal] özlerin karışmasıyla değil, tek bir kişinin birliğiyledir.
(37) düşünebilen can ve beden olarak tek bir insandır, bu yüzden de Tanrı ve İnsan olarak tek bir Mesih’tir.
(38) Bizim kurtuluşumuz için acı çekmiş, cehenneme inmiş, üçüncü gün ölümden tekrar dirilmiş,
(39) göğe yükselmiş, her şeye kadir Baba Tanrı’nın sağında oturmuş
(40) oradan ölüleri ve dirileri yargılamak için gelecektir.
(41) O geldiğinde bütün insanlar [ölümden] bedenleri ile tekrar dirilecek
(42) ve yaptıkları [işler] için hesap verecektir.
(43) İyilik edenler sonsuz yasamı kazanacak, kötülük edenler ise sonsuz ateşe düşecekler
(44) Bu Katolik imana sağlam bir şekilde inanmayan bir kimse kurtulamayacaktır.
[1] Mezmur 13:6; 78:7, 22 ayetlerini Mezmur 49:7 ayeti ile kıyaslayınız.
[2] Yakup 2:17-20
[3] I.Korintliler 13:13; II.Korintliler 5:7
[4] İmanın bağlandığı varlık (imanın nesnesi)
[5] İkinci Helvetik İman Açıklaması (1561) gerçek imanın “yaşam olan ve yaşam veren Mesih’i elinde tuttuğu için yaşayan iman” olduğunu vurguluyor (XV,6). Bu açıklama, sonraki bir yerde, imanın “en iyi olan Tanrı’ya ve özellikle Tanrı’nın vaatlarına ve onların gerçekleşmesi olan Mesih’e sıkıca tutmak” olduğunu belirtiyor (XVI,1).
[6] Efesliler 2:8, Filipililer 1:6,29, I.Yuhanna 5:4-5, I.Korintliler 2:12,14; 4:7; 12:3
[7] Şunu belirtmeliyiz: Kredo (inanıyorum) sözün 1. tekil şahıs olmasına rağmen, onu Kilise olarak ilân etmeliyiz. İman açıklaması ile Kendi bireysel imanımızı tayin etmiyoruz; Tanrı, kendini Kutsal Yazılar aracılığıyla açığa vuruyor, kendini halkına, Kilisesine, gösteriyor, O’nun gerçeklerini açığa vuruyor: “Bir kişi, kredo (iman açıklaması anlamla) dediği zaman bunu birey olarak yapmıyor, kendini Kilise tarafından ilân edilen açık ve sorumlu bir itirafla sıraya diziyor”; K. Barth, Credo, sayfa 10.
[8] “Kilise, imanını ilân etmeden nasıl kendisini koruyabilir, nasıl Müjdesiyle canları arayıp bulabilir ve zaferler kazanabilir? Kilise, çok kısa terimlerin bütünlüğünde, hiç bir iman unsurunu rasgele bırakmayarak, belirsizlik olmasına müsade etmeden, dikkatli bir şekilde imanını ilan etmeyi ve iman aracılığıyla yaşamının bağlı olduğu Kişi’ye yaklaşmaya çalışır. K. Barth, Credo, sayfa.16.
[9] İznik İman Açıklaması.
[10] Çıkış 7:5; 29:46; 31:13; 33:12; Mezmur 91:14;
[11] Yaşamımızın Tanrı’yı tanımak ve O’nu yüceltmek için verilmiş olması, Tanrı’nın Yaratıcımız olmasından ortaya çıkan bir gerçektir. Calvin, Cenevre İlmihal’ini bu sözlerle başlatıyor: “İnsanın yaşamının en başta gelen görevi nedir? İnsanları yaratan Tanrı’yı tanımak. Neden bu cevabı veriyorsunuz? Çünkü bizde yüceltilsin diye bizi yarattıp bu dünyaya yerleştirdi. Ve kaynağı Tanrı olan yaşamımızın O’nun görkemine adanması, mutlaka doğrudur (1. ve 2. soru).
[12] Mezmur 19:1-7
[13] İbraniler 1:3; Yuhanna 15:15; Koloseliler 2:2, 9
[14] Tanrı kendini yaratılış ile açıklıyor (Tekvin 1:1 “başlangıçta….” ). Tarihin başlagıcı ile birlikte açıklıyor.
[15] Mesih’in yeryüzüne gelmesi tarihsel bir gerçektir. Ancak bunun gerçekleşmesi önceden bildirilmilştir ve zaman dolunca gerçekleşmiştir. Aynı şekilde Mesih’in hizmeti, kurtuluşumuzla ilgili olarak yapması gereken diğer şeyler da önceden bildirilmiş bir tarihsel gerçeklik içerir. Bu durumda Tanrı Kutsal Kitap’ta yazılı olmayan bir şey yapmıyor demektir ki, bu da Hristiyanların Kutsal Kitap’a olan imanlarını ve bakış açılarını belirleyici bir yön vermektedir. Böylece Kutsal Kitap kendi bahsettiğinden başka bir kurtuluş yoluna Hristiyanların gözlerini ve kulaklarını kapamıştır.
[16] Kutsal Kitap’ın Tanrı’sı “Felsefecilerin ve bilim adamlarının değil, İbrahim’in, İshak’ın ve Yakup’un Tanrısıdır”(B.Pascal) [Tekvin 50:24, Çıkış 2:24; 3:6, 15-16; 4;5; 6:3, 8; 32:13; 33:1, Levililer 26:42, Sayılar 32:11, Tesniye 1:8; 6:10-11; 9:5; 29:13; 30:20; 34:4].
[17] I.Korintliler 1:8, 30; I.Selanikliler 5:23,24.
[18] Galatyalılar 4: 4-5 Ama zaman dolunca Tanrı, Yasa altında olanları özgürlüğe kavuşturmak için kadından doğan, Yasa altında doğan öz Oğlu'nu gönderdi. Öyle ki, bizler oğulluk hakkını alalım. 6 Oğullar olduğunuz için Tanrı öz Oğlu'nun "Abba! Baba!" diye seslenen Ruhu'nu yüreklerinize gönderdi.
[19] Yuhanna 14:26; 15:26 II.Korintliler 13:14, I.Petrus 1:2
[20] Atanasyan İnanç Açıklaması
[21] “İnsan aklı Tanrı’nın gizemini yargılamak üzere yaratılmadı... Hareketlerini Tanrı’nın bildirilen isteğine göre sıraya koymak üzere yaratıldı. Gizem, dinin bir parçasıdır, imanın oksijenidir. Gizem olmadan iman nefes alamayacak, yaşam verici hava olmadığı için yok olacaktı. Anladığımız şeylere artık tapınamayız”; A. Lecerf, Etudes Calvinistes, sayfa 28.
[22] Mezmur 2:4; 29:10; 33:13-15; 75:1-8; 113:4-6; 123:1
[23] Tekvin 1: 3, 6, 9, 11, 14-15, 17-18, 20, 24, 27, Mezmur 33:5 Doğruluğu, adaleti sever,
RAB'bin sevgisi yeryüzünü doldurur. Dünyada yaşayan herkes O'na saygı duysun. 9 Çünkü O söyleyince, her şey var oldu; O buyurunca, her şey belirdi.
[24] Tekvin 1:7, 9, 15, 24, 30 [“ve öyle oldu”]; 10, 12, 18, 21, 25 [“ve Tanrı, iyi olduğunu gördü”]
[25] Tekvin kitabının öz öğretişlerinden biri, Tanrı’nın “karmakarışıklığı” uyum ve mükemmel düzene sokmasıdır.
[26] Mezmur 19:2-7
[27] Westminster İnanç Açıklaması V/1-7
[28] Eyüp 33:43; 34:14-15, Mezmur 147:8-9; 65:10-11, Elçilerin İşleri 17:28
[29] II.Petrus 3: 7 Şimdiki yer ve göklerse ateşe verilmek üzere aynı sözle saklanıyor, tanrısızların yargılanarak mahvolacağı güne dek korunuyorlar.
[30] Tesniye 2:19-22,37,38; 4:14,22-24,29-32; 5:21-30; Mezmur 2:1-5.
[31] İşaya 44:6; 45:5-6,18,22; 46:9
[32] II.Korintliler 6:18; Vahiy 1:8; 4:8; 11:17; Efesliler 1:11, Elçilerin İşleri 17:25-28; I.Samuel 2:3; Yeremya 23:23,24.
[33] Çıkış 4:22, 23; Tesniye 1:31; 14:1; 32:6 İşaya 63:16; 64:8.
[34] Tesniye 10:14-15
[35] İşaya 57: 15 Yüce ve görkemli Olan, Sonsuzlukta yaşayan, adı Kutsal Olan diyor ki, "Yüksek ve kutsal yerde yaşadığım halde, Alçakgönüllülerle, ezilenlerle birlikteyim. Yüreklerini sevindirmek için ezilenlerin yanındayım.
[36] Calvin, Cenevre İlhimalinde bu iki şeyin arasındaki bağı güzel bir şekilde açıklıyor (23. ve 24. sorular): Hangi anlamla O’na herşeye gücü yeten adı veriyorsunuz? Kullanmadığı bir güce sahip olduğu anlamına gelmiyor. Her şey, O’nun hükmü altında ve O’nun elindedir; dünyayı planlarına göre idare ediyor, her şeye isteğine göre karar veriyor; iyi amaçlarına uyarak tüm yaratıkları yönetiyor. Yani Tanrı’nın gücünün hareketsiz olduğunu düşünmemeliyiz; O’nun eli, her zaman çalışıyor, öyleki O’nsuz ve O’nun emri olmadan hiçbir şey yapılmıyor.
[37] Romalılar 8:28-39; Yuhanna 10:29.
[38] Heidelberg İlmihali 26.
[39] Yuhanna 17:5
[40] Yuhanna 16:28, Romalılar 8:3; Galatyalılar 4:4
[41] Romalılar 8:16, 17, 29; İbraniler 2:11-12; I.Yuhanna 3:1-2.
[42] Calvin, Christian Instutitutes, II, xii, 2.
[43] Bu ayet şu şekilde anlaşılmalı: İsa Mesih, Baba Tanrı’ya eşitliği “doğruluk veya hile ile elde tutması” gereken bir ayrıcalık olarak saymadı. Aksine, bizim yararımız için, Baba ile paylaştığı şerefi ve yüceliği seve seve bir yana koydu.
[44] Titus 2:13; İbraniler 1:8; II.Petrus 1:1; I.Yuhanna 5:20; Vahiy 1:8 ayetini 22:12, 16 ayetleriyle kıyaslayınız. 103. Mezmur’da RAB (YHWH) hakkında söylenenler İbraniler 1:10 ayetinde Mesih için söylenmektedir.
[45] İznik İman Açıklaması.
[46] Mesih’e Rabbimiz veya efendimiz olarak hitap etmek, O’na ait olanlar üzerindeki mutlak egemenliğini vurguluyor.
[47] Matta 10:24-25; 24:45-50; 25:14-30; Romalılar 1:1; 14:4; Efesliler 6:6; I.Petrus 2:16; Vahiy 2:20. Fidye vererek kurtuluş –yani kul olanların satın alınması– ve onun sonuçlarını şu ayetlerde de gösterilmiştir: I.Korintliler 6:20; 7:23; Romalılar 6:16-22; I.Petrus 1:17-20.
[48] “Örneğin fiziksel ve ruhsal varlığımızı birbirinden ayırarak Mesih’in hükümdarlığını ruhsal bir alan ile yani ahlaki ve görünmeyen bir alana sınırlyamayız. İsa Mesih göğün ve yerin yaratanı olarak insanın dünyasal ve ruhsal hayatının tümü için Rab’dir ve O’nu ya her alanda Rab olarak kabul ederiz ya da O’nun inkâr etmiş oluruz.” K.Barth, Credo, s.75.
[49] Yuhanna 14:12-14; 15:16; 16:23-24. Bu parçalardaki “ne dilerseniz” sözü, bir yandan Tanrı’nın isteğine uymalı, diğer yandan bencil hırsımıza değil O’nun yüceliğinin ardından gitmemize uygun olmalıdır (I.Yuhanna 5:14-15). Dualarımızda mutlaka böyle olmalı, çünkü dua ederek Tanrı’yı (yani Rab’bimizi) zorlamaya çalışmıyoruz tersine O’nun isteklerine tamamen uymaya çalışıyoruz. Böylece Mesih’in Rabbimiz olması her yönden açıkça görünüyor: Rabbimiz ihtiyaçlarımızı karşılıyor ve aynı zamanda yaşamlarımızı Kendi yüceliğinin ve egemenliğinin ilerlemesi için kullanıyor.
[50] “İsa”, Yehoşuah (yani Yeşu) “Rab kurtarıcıdır” (Matta 1:21) sözünden; “Mesih” (Kristos) ise yani ibranice maşiah “meshedilen” sözün Grekçe çevirisinden geliyor.
[51] Galatyalılar 3:15-16; Yuhanna 1:4-5; 3:19-21; 9:5
[52] Matta 5:14-16; Elçilerin İşleri 13:46-48
[53] Westminster İnanç Açıklaması VIII/1, 8; Westminster Uzun İlmihali 43. Mesih peygamberlik görevini nasıl yerine getirmiştir? Mesih inananların bina edilmesi ve kurtuluşuna ilişkin her şeydeki tüm Tanrı arzusunu Ruh’u ve Sözü aracılığıyla tüm çağlar boyunca, çeşitli yollarla kiliseye açıklayarak peygamberlik görevini yerine getirmiştir. 44. Mesih kahinlik görevini nasıl yerine getirmiştir? Mesih, halkının günahları için barıştırmalık olmak için kendisini lekesiz olarak Tanrı’ya tek bir kere sunmasıyla; ve onlar için sürekli yakarışta bulunmasıyla kahinlik görevini yerine getirmiştir. 45. Mesih krallık görevini nasıl yerine getirmiştir? Mesih, dünyadan kendisi için bir halk çağırarak, ve bu halkı görünür bir şekilde yönetmede araç olarak kullandığı görevliler, yasalar, ve uyarılar vererek; seçilmişlerine kurtaran lütfu vererek, itaatlerini ödüllendirerek ve günahları karşısında onları düzelterek, tüm ayartmalar ve sıkıntılarında onları koruyup, destekleyerek, tüm düşmanlarını bağlayıp, onları yenerek ve kudretli bir şekilde her şeyi kendi yüceliği ve onların iyiliği için düzenleyerek; ve ayrıca geri kalan, Tanrı’yı tanımayan ve Müjdeye itaat etmeyenlerden intikam alarak krallık görevini yerine getirmektedir.
[54] Kâhinler: Levililer 4:4-5; 6:15, krallar: Levililer 24:7, 11; II.Samuel 22:51; Mezmur 2:2, peygamberler: I.Krallar 19:16; İşaya 61:1-2. İsrail halkı Tanrı’nın isteğini uluslara duyurmak ve Tanrı’ya bir krallık halkı olarak hizmet ederek, O’nun egemenliğinin dünyada şekillenmesi için seçilmişti (Çıkış 19:6); başka bir deyişle, İsrail halkının peygamber, kâhin ve kral olarak bir hizmet ve tanıklık çağrısı vardı.
[55] İbraniler 7:24-25; 9:24; Romalılar 8:34
[56] Markos 10:45; Luka 22:24-27; Yuhanna 13:23-28.
[57] “Meryem, Tanrı’nın ilk işinin gözlerini ona çevirmesi olduğunu itiraf ediyor: ayrıca bu, Tanrı’nın en büyük işidir, çünkü bütün diğer işleri kapsıyor, kurtuluşa ilişkin her şey bu işten kaynaklanıyor. Tanrı, birine bakmak üzere yüzünü ona çevirdiğinde bunun sonucu lütuf ve berekettir, mutlaka tüm diğer armağanlar ve işler bundan gelecektir... Meryem ‘Çünkü O, sıradan biri olan kuluyla ilgilendi. İşte, bundan böyle tüm kuşaklar beni mutlu sayacak’ dediğinde, Tanrı’nın ona bakmasını en büyük iş olarak saydığını görüyoruz (Luka 1:48). Meryem’in şükran ilahisine dikkatle bakınız. Meryem, insanların onun hakkında iyi şeyler söyleyip, onun doğruluğunu ilân edeceklerini, bakireliğini ve alçak gönüllülüğünü öveceklerini veya yaptıkları konusunda şarkılar söyleyeceklerini bahsetmiyor. Hayır, ancak Tanrı onunla ilgilendiği için, kendisini mutlu sayacaklarını söylüyor...”; Martin Luther, Magnificat.
[58] Yeremya 24:7, Hezekiel 36:26
[59] Romalılar 9:6; Filipliler 2:12-13. Kutsal Yazılar imanımızın ve Mesihçi hareketlerimizin “Tanrı’dan doğmuş” olmamızdan kaynaklandığını söylüyor, böylece Tanrı’nın hem kurtuluşumuz hem de itaatimizde hâkim olduğunu vurguluyor (I. Yuhanna 2:29; 3:9; 4:7; 5:1, 4, 18). Bundan ziyade, “yeniden doğuş” (Yuhanna: 3:3) ifadesi, daha doğru olarak “üstten doğma” yani Tanrı’nın Ruh’unun teşebbüsü ve hareketi sayesinde doğma olarak tercüme edilebilir (Yuhanna 3:5-6, 8).
[60] İbraniler 1:3, Yuhanna 12:45; 14:8-10
[61] İbraniler 2:10-18; 4:15,16; 5:7-9.
[62] 6. Madde (Mesih İsa’ya), pragraf B.
[63] Mesih’in tam olarak insanlığı, Kutsal Yazılarda merkezi olan başka bir öğretişin önemini vurguluyor – Mesih’le birleşmemiz: imanlı olarak sahip olduğumuz tüm nitelikler ve şeyler, Mesih’le birleşmiş olmamızdan kaynaklanıyor. Kurtarıcıyla birleşmemizin gerçeği, sonraki bölümlerin anlaşılması için gereklidir. Bu öğretişi açıklayan ve daha derinden inceleyen ek bölümüne (yani 19. bölümüne) bakınız.
[64] Yuhanna 14: 6 İsa, "Yol, gerçek ve yaşam Ben'im" dedi. "Benim aracılığım olmadan Baba'ya kimse gelemez. 7 Beni tanısaydınız, Babam'ı da tanırdınız. Artık O'nu tanıyorsunuz, O'nu gördünüz." 8 Filipus, "Ya Rab, bize Baba'yı göster, bu bize yeter" dedi. 9 İsa, "Filipus" dedi, "Bunca zamandır sizinle birlikteyim. Beni daha tanımadın mı? Beni görmüş olan, Baba'yı görmüştür. Sen nasıl, 'Bize Baba'yı göster' diyorsun?
[65] Heidelberg İlmihali bu iki şeyin gerekliliğini güzel bir şekilde açıklıyor: 16. [Aracı (Kurtarıcı)] Neden tam insan ve tam doğru olmalı? Tanrı’nın adaleti günah işleyenlerden insan doğasının günahın bedelini ödemesini talep eder, fakat bir günahkar bunu başkaları (ve kendisi) için yapamaz. 17. [Aracı (Kurtarıcı)] Neden gerçek Tanrı olmalı? Kendi Tanrısallığının gücü ile Tanrı’nın öfkesinin ağırlığını Kendi insanlığında taşıyabilir, doğruluk ve yaşamı bizim için kazanır. Bizi yeniler
[66] H. Bavinck, Mesih’in günahsızlığı sadece bakire kızdan doğmasından kaynaklanmadığını, Kutsal Ruh’un kutsallaşma işinden ve Mesih’in sonsuz Oğul – üçlübir Tanrı’nın ikinci kişisi – olma temelinden kaynaklandığını söylüyor. Böylece Âdem’in günahında O’nun payı yoktu: “Kutsal Ruh’tan vücut bulmasıyla Mesih’in insani tabiatı günahsızdı. Tanrı’nın Oğlu önceden var olduğu için ve o kişi, kendini Meryem’in rahminde varolan insani bir tabiatla birleştirmediği için Mesih işler antlaşmasına dahil değildir. Âdem’in günahından suçlu değildir, günahın herhangi bir pisliğiyle lekelenemez. ...Meryem’den doğan Mesih’in kutsal olması, Meryem’in pak tabiatına bağlı değildir, Kutsal Ruh’un onun rahmindekini yaratma ve kutsallaşma hareketine bağlıdır”; Our Reasonable Faith, sayfa 336.
[67] I.Korintliler 1:30; II.Korintliler 5:21.
[68] Efesliler 2: 14, 16, 19 # 16. Madde (kutsalların birliği) paragraf B
[69] II.Korintliler 4:10,11
[70] I.Petrus 1:6,7; 2:20-25; Yakup 1:2-4; Romalılar 5:3-5; İbraniler 12:5-11
[71] Filipililer 1:28-30; II.Selanikliler 1:4-7; Matta 10:24,25; Yuhanna 12:24-26; 15:20
[72] Yuhanna 5:19, 30; 6:38; 8:29, 42; 17:4; Filipililer 2:7,8; İbraniler 10:9-10
[73] Galatyalılar 4:4-5; İbraniler 10:5-10; Yuhanna 8:46; Matta 3:15
[74] Matta 26:63-66, Yuhanna 5:18; 10:33
[75] Yuhanna 18:38; 19:4, 6, 12; Matta 27:19, 23-27; Luka 23:4, 13-15, 22
[76] 38 Başının üzerinde şu yafta vardı: YAHUDİLER'İN KRALI BUDUR
[77] Romalılar 5:6-11; 8:31-34; II.Korintliler 5:21; Markos 10:45. Cenevre İlhimali (58. Soru) bunu güzel açıklıyor: “Yargıç, kendi suçları için değil bizimkiler için elem çektiğini kanıtlamak üzere Mesih’in suçsuzluğuna şahittir ve aynı yargıç, bizi suçluluktan kurtarmak üzere kefilimiz olarak hak ettiğimiz idamımıza katlandığını açığa getirmek için, Mesih’i resmi olarak suçlu çıkarıyor.”
[78] Elçilerin İşleri 2:23; 4:27-28, II.Korintliler 5:18-19
[79] Romalılar 8:3
[80] Yuhanna 3:16
[81] İsa, burada 22. Mezmurdan aktararak tüm Mezmurun düşüncelerini kendisine mal ediyor (7, 8, 16, 18 ayetleri). Şunu dikkat etmek gerek: bu Mezmur, Tanrı tarafından gerçekten terk edilmekten değil, Mezmurcunun terk edilmiş olduğu hissetmesinden söz ediyor. Mezmurun geriye kalan kısmı, Tanrı’nın onu terk etmediği, duasına dinleyerek ona karşılık verdiğini gösteriyor (21-22 ayetlerini 23-26 ayeleriyle kıyaslayınız). Aynı şekilde İsa, çarmıhta insani olan her yönüyle, insanın Tanrı tarafından sonsuza dek ayırıldığı zaman çektiği aynı acıyı kendisi tecrübe etti. Ama Mesih – ne insanlığında ne de tanrılığında – bir an bile Baba’nın Ondan hoşnut olan Oğlu olmaya son vermedi. Bu nedenle Mesih, Babasına aracılık edip O’na konuşmaya devam edebildi (Luka 23:34, 46). Cenevre İlhimali 65-68 sorularına bakınız.
[82] “Ölüler diyarına indi” deyimi, geleneksel olarak “cehenneme indi” olarak çevirilip, Kalvinist din bilimciler tarafından öyle anlaşılıyor.
[83] “Geçmişteki dini inanç, cehennemin işkencesini, Tanrı’nın yakınlığının tamamen farkında olup, O’nun huzurundan dışarı bırakılmak olarak görüyordu. Böylece Luther’in Mesih’in cehenneme inmesinin, Tanrı’nın yakınlığını ilân edenin çektiği bilinçli ve akli işkence olarak yorumlaması, esas olarak haklıdır (...). Tanrı’nın yakınlığını apaçık bir şekilde kavramasına rağmen, O’nun yakınlığından yoksun olmak, gerçek bir cehennem olmalı”; W.Pannenberg, The Apostoles’ Creed, 91. sayfa.
[84] Romalılar 8: 38-39 Eminim ki, ne ölüm, yaşam, ne melekler, ne yönetimler, ne şimdiki ne gelecek zaman, ne güçler, ne yükseklik, ne derinlik, ne de yartımış başka bir şey bizi Rabbimiz Mesih İsa'da ola Tanrı sevgisinden ayırmaya yetecektir.
[85] Romalılar 12:4-5
[86] Romalılar 3:10-18; 8:7-8; Efesliler 2:1, 3; 4:17-18; Titus 3:3
[87] Çıkış 23:19; Levililer 2:12;23:10; Tesniye 18:4; 26:2, 10.
[88] Kutsal Yazıları sık sık çağın sonunu hasat biçme zamanı olarak tasvir ediyor (Matta 13:30,39; Markos 4:29; Vahiy 14:15; Yoel 3:13). Aynı şekilde, son çağın ümidi, dirilen Mesih’te gerçekleştiği için, şimdi “son zamanlar’da” veya “son saat’te” yaşıyoruz. Yeni Ahite göre, boş mezar ve Mesih’in tekrar gelişi arasındaki tüm çağ, “son zamanlar”dır. Çünkü ilk Paskalya Pazardan itibaren tüm tarih, dirilişte başlayan yeni, eskatalojik çağa girmiştir (I.Korintliler 10:11; İbraniler 1:2; 9:26; I.Petrus 1:20; I.Yuhanna 2:18; Markos 1:15).
[89] I.Korintliler 15:44-48; Filipililer 3:20-21; I.Yuhanna 3:2; Romalılar 8:23
[90] I.Timoteyus 3:16
[91] I.Petrus 3:21
[92] Filipililer 1:11 ayetine bakınız. Pavlus, okuyucularının “Mesih’in aracılığıyla gelen doğruluğun meyvesiyle” dolması için dua ediyor. Dirilen Mesih’in işi, sadece doğruluk sağlamak değil, ayrıca yaşamlarımızı bu doğruluğun meyvesiyle (yani kutsallıkla) doldurmaktır.
[93] Burada kullanılan söz (koinonia), yani “işbirliği”, “katılma” veya “paylaşma”ile ima edilen gerçek şudur: görülebilen işaretler (yani ekmek ve şarap) aracılığıyla, Mesih’e ve O’nun ölümü ve dirilişiyle sağladığı kurtarma ve kutsallaşma işine gerçek bir bağ kuruluyor. Rab’bin Sofrası, İsraillilere çölde sunulan “ruhsal yiyeceğin” ve “ruhsal içeceğin” (I.Korintliler 10:3,4) Yeni Ahit’deki karşılığıdır. Bu “katılma” için imanın esas şart olduğunu apaçık; ama ayetler Rab’bin Sofrasını ancak insani bir anma olarak kavramanın Yeni Ahit görüş açısına çok uzak olduğunu gösteriyor!
[94] Koloseliler 2:20-23 ayetlerinin kutsallaşma çabaları hakkında verdiği ciddi hükmüne dikkat ediniz.
[95] II.Korintliler 3:18; Galatyalılar 4:19; Koloseliler 1:26-27.
[96] I.Korintliler 1:30; II.Korintliler 5:21
[97] Yuhanna 17:4,7,11-13
[98] I.Korintliler 3:16; Yuhanna 15:26-27; Matta 10:19-20.
[99] 14. Madde (Kutsal Ruh’a) içinde daha derinden incelenecek.
[100] Markos 4:14, 17, 20
[101] Markos 4:14 ayeti ile Matta 13:37 ayetini kıyaslayınız. Matta 14:31-33 ve Markos 4:26-29 ayetlerine ayrıca bakınız.
[102] Matta 24:14; Luka 24:46-48
[103] Yuhanna 13:35; 17:20-21
[104] İbraniler 6:18-20
[105] Mesih, Peygamber olarak seslenmiştir (İbraniler 1:1,2), Kâhin olarak “günahlardan arınmayı sağlamış” ve Kral olarak “göklerde yüce Olan’ın sağında oturmuştur” (İbraniler 1:3).
[106] Mesih İsa, Peygamber olarak Tanrı’nın isteğini (Matta 5:17, 22, 28, 32) ve kurtuluşumuzun bütünlüğünü bize göstermek için geldi: “Babamdan bütün işittiklerimi size bildirdim” (Yuhanna 15:15; 1:18). Çarmıhta en açık şekilde Tanrı’nın mükemmel adaletini ve aynı zaman Baba’nın sevgisinin sonsuz ve sınırsız derinliğini açığa vurdu. Bugün de imanlı topluluğunu Kutsal Ruh ve Sözü aracılığıyla gerçek ve kurtuluş yolunda yönetiyor.
[107] Westminster Uzun İlmihal 43 -6. Madde (Mesih İsa’ya) paragraf B dipnotlarına bakınız.
[108] Westminster Uzun İlmihal 44 -6. Madde (Mesih İsa’ya) paragraf B dipnotlarına bakınız.
[109] Westminster Uzun İlmihal 45 -6. Madde (Mesih İsa’ya) paragraf B dipnotlarına bakınız.
[110] II.Korintliler 13:3
[111] Efesliler 2:20; Yahuda 3
[112] Matta 11:26-28; Yuhanna; 12:32
[113] İbraniler 9:24; 10:19-22
[114] (Geleneksel olarak Latinceye propititatio olarak çevirilen) ikinci ayetteki hilasmos sözcüğünün esas anlamı, Tanrı’nın gazabını döndürmek, O’nun beğenisini kazanmaktır. Eski Ahit’de Tanrı, halkının günahlarını kurbanlar aracılığıyla “örttü” (expiatio), böylece kutsal varlığından kaynaklanan adil gazabını yana koydu (propitiatio). Bu günahlar “örtüldüğü” için, Tanrı artık halkına merhamet ve sevgi gösterebiliyordu. Tekvin 32:20 – ancak insani bir alanda – bu kavramların nasıl anlaşılmasının gerektiğine dair çok iyi bir örnektir.
[115] Luka 22:31-32
[116] (Efesliler 1:22) “Her şeyi ayakları altına sererek O'na bağımlı kıldı” sözü Mezmur 8:6 ayetinden bir aktarmadır. Mezmur, burada Tanrı’nın yaratılışın zirvesine koyduğu insandan söz ediyor. Tekvin 1. bölümde tasvir edilen Tanrı’nın ilk yaratılışını ima eden bu Mezmur’dan alıntı bu egemenliğin Mesih’te tamamlandığını ima ediyor; O, Tanrı’nın başlangıçta insanlığımız için niyet ettiği hedefine ulaşmak üzere, “meleklerden biraz aşağı kılınan insanoğludur” (İbraniler 2:6-9).
[117] Yuhanna 16:33; Romalılar 8:37
[118] Romalılar 1:28; 21-25, Hezekiel 36:26-27
[119] I.Korintliler 15:24-28; Vahiy 5:11; 1:6-9
[120] İbraniler 11: 1 İman, umut edilenlere güvenmek, görünmeyen şeylerin varlığından emin olmaktır.
[121] I.Korintliler 13: 12 Şimdi her şeyi aynadaki silik görüntü gibi görüyoruz, ama o zaman yüz yüze görüşeceğiz. Şimdi bilgim sınırlıdır, ama o zaman bilindiğim gibi tam bileceğim.
[122] Kutsal Kitap yorumcuları kötülük ve Tanrı’ya isyankarlıkta güçlü bir kişinin bir gün dünya halklarını saptıracağını düşünmektedir. Bu da Mesih’e inanıyor gibi görünüpte aslında imanları gerçeğe dayanmayan kişilerin açığa çıkmasına vesile olacaktır.
[123] Tekvin 6:5; 8:21; Matta 13:30; 24:9-14; Vahiy 20:7-8
[124] Matta 25:32, Yuhanna 5:22, II.Timoteyus 4:1, I.Petrus 4:5
[125] I.Petrus 1:17; 2:23; Matta 18:35; İbraniler 11:6
[126] Matta 25:31,32; Yuhanna 5:22; II.Korintliler 5:10; II.Timoteyus 4:1
[127] Matta 6:4,6,18; 12:36; Luka 12:2; Efesliler 6:8; II.Korintliler 5:10
[128] K.Barth, Credo, sayfa 162.
[129] Romalılar 1:18-21; 2:14-16; Luka 12:48; Matta 11:20-22.
[130] Yuhanna 1:4; 10:10; 11:25; 14:6; Elçilerin İşleri 4:12, Romalılar 5:21, II.Timoteyus 1:9-10, I.Yuhanna 1:2; 5:12
[131] Matta 5:11-12; Luka 6:35; 19:12-19
[132] Romalılar 5:16-19; Matta 13:41-42; 18:8-9; 22:13; 25:30, 46; Markos 9:44, 48
[133] Heidelberg İlmihali 52, Westminster Uzun İlmihal 90 için Madde 13 (Oradan dirileri ve ölüleri yargılamak için tekrar gelecektir) paragraf C bölümüne bakınız. Westminster Uzun İlmihal 88. Dirilişi hemen ne takip edecektir? Dirilişin hemen ardından, meleklerin ve insanların genel ve nihai yargılanması gerçekleşecektir; herkes uyanık durup, dua etsin ve tüm zamanlar için Rab’bin gelişine hazır olsun diye bunun gerçekleşeceği gün ve saat hiç kimse tarafından bilinmemektedir. 89. Yargı gününde kötülere ne yapılacak? Yargı gününde kötüler Mesih’in sol tarafında toplanacaklar, açık deliller ve vicdanlarının tam suçlaması ile, ürkütücü ancak adil olan mahkumiyet cezası kendilerine okunacaktır; bunu mütakiben Tanrı’nın lütufkar varlığından ve Mesih’in, kutsal meleklerinin ve kutsallarının yücelikteki paydaşlığından çıkarılarak, iblis ve onun melekleriyle birlikte cehenneme atılarak, kelimelerle ifade edilemeyecek işkencelerle sonsuza dek hem bedence hem de ruhça cezalandırılacaklardır.
[134] Ayrıca Mezmur 33:6-7 ayetine bakınız (“ağzının nefesi” olarak çevilen sözler daha harfi olarak “ağzın Ruh’u” olarak çevirilebilir; İbranicede Tekvin 1:2 ayetindeki söz ile aynıdır).
[135] Mezmur 104:27-30 (30. ayet: Ruhun'u gönderince var olurlar, Yeryüzüne yeni yaşam verirsin.)
[136] Mesih’in benzerliğine dönüşme (II.Korintliler 3:18, Filipililer 3:21, Koloseliler 3:10, II.Petrus 1:4, I.Yuhanna 3:2) ile Yeni Yaratılışımız arasındaki bağa dikkat ediniz (Hezekiel 11:19, Mezmur 40:3, II.Korintliler 5:17, Galatyalılar 6:15, Efesliler 2:14-16; 4:24).
[137] İşaya 63:10-14; Mezmur 51:9-14; 139:7; Nehemya 9:20; Elçilerin İşleri 7:51; Hagay 2:5
[138] Romalılar 8:9 ... içinde Mesih'in Ruhu olmayan kişi Mesih'in değildir. Galatyalılar 4:6 Oğullar olduğunuz için Tanrı öz Oğlu'nun "Abba! Baba!" diye seslenen Ruhu'nu yüreklerinize gönderdi (Filipililer 1:19; I.Petrus 1:11).
[139] Yuhanna 1:32; Luka 4:1, 14; Matta 12:28; Elçilerin İşleri 10:38
[140] Romalılar 1:4; 8:11; I.Timoteyus 3:16; I.Petrus 3:18
[141] Kutsal Ruh konusunun İman Açıklamasında bu sıraya gelmesi uygun bir yerdedir: Baba’yla aramızın yenilenmesi ve yaratılışın yenilenmesiyle (birinci madde) ilgili olarak Kutsal Ruh, İsa Mesih’in ve O’nun işi (üçüncü madde) ile halkı (“Kutsal Evrensel Kilise” ve üçüncü maddenin geriye kalan kısımları) arasında bir “köprü” olarak sunuluyor. Cenevre İlmihali 88. Üçüncü madde bize neyi öğretiyor? Bizi, Oğlu aracılığıyla satın alan ve kurtaran Tanrı’nın bu satın almasını ve kurtarışını Ruh’u aracılığıyla sağlayacağını öğretiyor.
[142] I.Korintliler 12:13: “Çünkü tek Ruh’ta hepimiz – ister Yahudi, ister Yunanlı, ister köle, ister özgür olalım – bir tek bedene vatfiz edildik”
[143] Hezekiel 36:26-27; Yuhanna 6:37, 44-45
[144] Westminster Uzun İlmihal 80. Gerçek inananlılar, lütuf konumunda oldukları ve kurtuluşa erişmek üzere bu konumda dayanacakları konusunda kesin bir şekilde güvence duyabilirler mi? Mesih’e gerçekten inanan, ve O’nun önünde temiz bir vicdanla yürümeye çalışanlar, olağandışı bir esine gerek olmaksızın, Tanrı vaatlerinin gerçekliğinde temellenmiş iman aracılığıyla, ve yaşam vaatlerinin sağladığı bu lütufları Ruh’un onları yeterli kılması ile kendi içlerinde farketmeleri, ve içlerindeki ruh ile birlikte Tanrı çocukları olduklarına tanıklık etmeleri[144] aracılığıyla lütuf konumunda olduklarından ve kurtuluşa erişmek üzere bu şekilde dayanacaklarından kesin bir şekilde emin olabilirler. 81. Tüm inananlar tüm zamanlar boyunca, şu anda lütuf konumunda olduklarından ve kurtulacaklarından emin midirler? Lütuf ve kurtuluştan emin olma, her ne kadar imanın özünü teşkil etmese de, gerçek inananlar bu güvene sahip olabilmek için uzun zaman bekleyebilirler; bu güveni hissedip, tattıktan sonra, çeşitli yanlış davranışlar, ayartılar ve ayrılıklardan ötürü aynı güven kendi içlerinde zayıflayabilir ve geçici olarak kaybolabilir; ancak tamamen ümitsizliğe düşmelerine neden olacak şekilde hiçbir zaman Tanrı’nın Ruhunun varlığı ve desteğinden yoksun bırakılmazlar.Westminster İnanç Açıklaması Lutuf ve Kurtuluş Güvencesi İçin İmanımızın öncüsü ve tamamlayıcısının Mesih olmasının Hristiyanlar için tam bir güvence olduğunu (XIV/3); gerçek olan kurtuluşun Tanrısal vaatlerin değişmezliğine ve bizim ruhlarımızla birlikte Tanrı’nın çocukları olduğumuza tanıklık eden oğulluk Ruhunun tanıklığına dayandığını ve Ruh’un kurtuluş gününe kadar aracılığıyla mühürlendiğimizin güvencesi olduğunu (XVIII/2-4) belirtiyor.
[145] Romalılar 8:23 Bu deyimin anlamı, 10. Madde paragraf A kısmında bulunabilir.
[146] Efesliler 5:23, 25-27, Matta 1 :21, İbraniler 12:17; 5:3; 7:27; 9:7; 13:12
[147] Cenevre İlmihali 99. Bu maddeye de inanmak gerekli mi? Evet mutlaka, yoksa Mesih’in ölümünü etkisiz sayarak, şimdiye kadar söylenen herşeyi hiçe saymış oluruz. Çünkü önceki tüm gerçeklerden kaynaklanan bir sonuç Kilisenin varolmasıdır.
[148] Ekklesia sözü, Eski Antlaşmanın Grekçe çevirisinde (Septuagent) Tesniye 4:15 ayetinde karşımıza çıkıyor: “topluluğun günü”, Tanrı’nın onlarla antlaşmaya girmek ve onlara Yasasını vermek üzere İsrail’i bir araya getirdiği gündür (Tesniye 9:10; 18:16). Bu ilk toplantıdan sonra, “topluluk” kelimesi Tanrı’nın halkının O’na tapınmak ve O’nun sözünü dinlemek üzere bir araya gelmesini kast ediyor (Tesniye 31:30; Yeşu 8:35, I.Krallar 8:14, 22, 55, I.Tarihler 28:8, 29:20, Mezmur 22:23, 26; 35:18; 40:10) Daha fazla bilgi için Kilise Öğretisi kitabına bakınız.
[149] [6. madde 1. kısmına bakınız] Romalılar 11:16-21, Efesliler 2:11-22; 3:6, I.Petrus 2:9-10 ayetlerinin Topluluğu tarif etmek için kullandığı ifadelerin İsrail halkını tasvir eden Eski Ahit içindeki ayetlerden aktarılmaları dikkat çekicidir (Çıkış 19:6, İşaya 43:20-21; Hoşeya 1:6-10).
[150] Çıkış 6:7, Levililer 26:12, Tesniye 4:20; 29:12-13, Yeremya 31:33, Zekerya 8:8, II.Korintliler 6:16, Vahiy 21:13
[151] Çıkış 25:8; 29:45, Levililer 26:11-12, Hezekiel 37:26-28, Zekerya 2:15
[152] On buyruğun önsüzünün önemini düşündüğümüz zaman, bu belli oluyor: “Seni Mısır’dan, köle olduğun ülkeden çıkaran Tanrın Yahve benim” (Çıkış 20:2); Kutsal Yasayı kendine çağırdığı ve kölelikten kurtardığı kişilere, yani kendi halkına veriyor (Çıkış 19:4). Bu bakımından buyruklar, kendilerini satınalan, kurtaran Tanrı’ya şükretmek üzere somut bir yöntem olarak sunuyorlar. Daha Kutsal Yasa (Yazılı Yasa) yokken insanla bir ilişki içinde yaşamak isteyen Tanrı, Adem ve Havva’yı bahçeye yerleştirdi, onlara “bunu yap, bunu yapma” şeklinde bir Yasa vermeden önce bile onlarla ilişki içindeydi. Günahın dünyaya girişinden sonra bile insanı aradı, onu kendisine çağırdı. Nuh, İbrahim, İshak, Yakup gibi iman ataları ile Yazılı Olmayan Ancak Kişisel İlişkiye Dayanan Antlaşmasal bir ilişki içindeydi.
[153] Matta 1:23; 18:20; 28:20; I.Korintliler 3:16; 6:17; Efesliler 2:22; I.Petrus 2:4-5
[154] Çıkış 31:13; Levililer 11:45; 19:2; 20:8, 26; 21:8, 15, 23; 22:9, 16, 32
[155] Yuhanna 15:3, 16
[156] Elçilerin İşleri 17:30; Matta 11:28-30; Yuhanna 1:29; 3:16,17; 6:33, 35, 37; 12:47
[157] Bu bölümde birlikten ziyade paydaşlığı ele alacağız. İman Açıklamasının ilk Latince çevirisi, “sanctorum communionem”den (yani kutsalların paydaşlığından) söz ediyor – ve paydaşlık, birliğe yakından bağlı olmasına rağmen ondan ayrıdır.
[158] Efesliler 5:29-31; I.Korintliler 12:27
[159] Romalılar 7:18; I.Korintliler 26-31; 4:7; II.Korintliler 3:5; 4:7; 12:7-10; Vahiy 3:17-18
[160] I.Yuhanna 2:10-11; 3:14-18
[161] Efesliler 2: 1‑2Sizler bir zamanlar, içinde yaşadığınız suç ve günahlarınızdan ötürü ölüydünüz. Bu dünyanın gidişine ve havadaki hükümranlığın egemenine, yani söz dinlemeyen insanlarda şimdi etkin olan ruha uymaktaydınız. 3Bir zamanlar hepimiz böyle insanların arasında, doğal benliğin ve aklın isteklerini yerine getirerek benliğimizin tutkularına göre yaşıyorduk. Ötekiler gibi doğal olarak gazap çocuklarıydık
[162] Romalılar 1:21-25; 3:11-18
[163] Koloseliler 1:21
[164] Tekvin 4:1-8, 23-24; Markos 10:42
[165] G.C. Berkouwer (The Church, pp. 77) aslında Tanrı’nın Mesih’teki kurtarıcı etkinliği, insanlar arasına yeniden paydaşlık getirmek amacındadır. Egemenliğin Müjde’sinde barış gerekli bir öğe olduğu için birbirimizi sevme buyruğu Yeni Antlaşma’da önemli bir yer alıyor (Yuhanna 13:34-35, I.Yuhanna 2:8).
[166] I.Korintliler 10:31; Koloseliler 3:23
[167] Heidelberg İlmihali 83-85
[168] Romalılar 10:14-17
[169] Matta 8:11, Luka 13:28-29 ayetleri İsa Mesih’in ikinci gelişi ve bir şölen sofrası arasında ilişki kurmaktadır; İsa Mesih kendisinin şölen başkanı olduğu yemeği anlatırken düğün benzetmesini (Luka 14:15-24) ve kaybolan oğulun eve dönüşündekin kutlama yemeği (Luka 15:11-24) benzetmelerini kullanıyor. Yahudilerin Çardak bayramına katılmak istemeyen İsa, esas bayramın ve bayram yemeğinin kendisinin ikinci gelişi ile ilgili olduğunu vurguluyor (Yuhanna 7:2, 8). Vaftizci Yahya, İsa Mesih’e baktığı zaman O’nun gelişinin ve hizmetinin önemini O’nun şahsında gördüğü bir evlilik törenine benzeyen kutlama toplantısına benzetiyor (Yuhanna 3:29). Bu da Vahiy 19:6-7, 17; 21:2-4, 9; 22:17 ayetlerinde gördüğümüz şeyi destekleyor. Diğer yandan Rabbin Sofrası gözlerimizi geleceğe (sonsuz zamana) çeviriyor: I.Korintliler 11: 26 Bu ekmeği her yediğinizde ve bu kâseden her içtiğinizde, Rab'bin gelişine dek Rab'bin ölümünü ilan etmiş olursunuz. #
[170] Heidelberg İlmihali 32. Niçin sana Hristiyan deniliyor? Çünkü Mesih’in bedeninin iman ile bir üyesiyim ve O’nun mesh edilişini paylaşıyorum. Onun ismini açıklamaya, kendimi yaşayan bir şükran kurbanı olarak O’na sunmaya, bu hayatta iyi bir düşünceyle günaha ve şeytana karşı durmaya, ve bundan sonrakinde, bütün yaratılış üzerinde sonsuzluk boyunca Mesih’le hüküm sürmeye mesh edildim. Heidelberg İlmihali 70. ...Kutsal Ruh’un beni yeniledi ve Mesih’in [bedeninin] bir üyesi olarak ayırdı.
[171] Koloseliler 3:15, Efesliler 1:23; 2:14-16; 3:6; 4:4-6, 12, 15-16, 25; 5:23
[172] Luther’s Larger Catechism, part 2, lines 53 and 54
[173] Luka 24:47 Elçilerin İşleri 10:43; 13:38,39; 26:17-18
[174] Romalılar 2:17-18, 20; 7:12, 14, 16; Yakup 1:25
[175] Luka 5:31-32
[176] Matta 5:48, Mezmur 103:3-4; 143:2
[177] Mesih’in öğretişinin açıkça gösterdiği gibi, Yeni Ahit’de Müjde’ye vermemiz gereken karşılık budur. Müjde, bekleme zamanının bitmiş olması, Tanrı’nın Egemenliğinin Mesih’te aramıza gelmiş olmasıdır. Buna vermemiz gereken karşılık, “tövbe etmek Müjde’ye inanmak!” olmalıdır (Markos 1:14-15).
[178] Yuhanna 14:15, 21, 23-24, I.Yuhanna 3:10; 5:3; II.Yuhana 6
[179] I.Yuhanna 4:8, 16, 19-21
[180] “Önceden bilmek” burada bir kişinin neyi seçeceğini önceden bilmekten çok farklıdır. Aksine kendini birine bağlamak, o kişiyi sevginin amacını yapmaya karar vermek anlamına geliyor. Kutsal Yazıların burada söylediği şeyler, Eski Antlaşmanın şartlarına göre anlaşılmalıdır. Orada “birini bilmek” onu seçmek, o kişiyle sevecen bir ilişkiye girmek anlamına geliyor (Amos 3:2; Tekvin 18:19; Çıkış 33:12-13; Yeremya 1:5). “Önceden bilmek” anlamının “önceden seçmek” olması, Yeni Antlaşmadaki başka yerlerde kullanışlarından belli oluyor (I.Petrus 1:20’de Mesih “dünyanın kuruluşundan önce şecilen” kuzu olarak tasvir ediliyor –harfi olarak “dünyanın kuruluşundan önce bilinen” kuzudur).
[181] Efesliler 1:4; II.Timoteyus 1:9
[182] I.Korintliler 15:26; Mezmur 2:7-12; İbraniler 1:2; Romalılar 8:17
[183] I.Selanikliler 4:14 ve I.Korintliler 15:12-23 ayetlerine bakınız; Kutsal Yazılar Mesih’in dirilişini ayrı bir olay gibi göstermekten çok, bizim dirilişimizin temeli olduğu konusunda ısrar ediyor: Mesih’te olanların diriliş ümitleri yoksa, Mesih’in ölümden dirilmesine gerek kalmazdı!
[184] “Carnis resurrectionem”
[185] Vahiy 20:13 ayteine bakınız. Matta 27:52 ayeti “ölmüş olan birçok kutsal kişinin cesetleri dirildi” diye yazarak, Mesih’in ölümün son zamanlarla ilgili önemini belirtiyor. Bu ayet tabi ki, son dirilişe değinmiyor; ama ölen kişilerinin kimliğini ve cesetlerinin mezara koyulduğunu vurguluyor.
[186] İşaya 51:8; 50:9, Mezmur 102:26
[187] “Tanrı’nın şerefi şundan kaynaklanıyor: günah tarafında yozlaşan ve pisletilen aynı insanlığı ve dünyayı, aynı gökleri ve yeryüzünü kurtarıp yeniliyor. Nasıl Mesih’te olan bir kimse yeni yaratıksa; eski şeyler geçmiş her şey yeni olmuşsa (II.Korintliler 5:17), aynı şekilde bu dünyanın şimdiki hali geçicidir, Tanrı’nın güçlü sözüyle yeni bir dünya doğarak meydana gelecektir. İnsanlara olduğu gibi, zamanın sonunda dünya yeniden doğacak (...). Bu, fiziksel bir yaratılış değil, ruhsal bir yenilemedir” H. Bavinck, The Last Things , s. 157.
[188] Matta 8:11-12; 13:41-42, 49-50; 22:13; 25:41, 46, II.Petrus 2:17; II.Selanikliler 1:9
[189] Savaşan Kilise (Gözle Görülen Kilise): Benliğe, dünyaya ve şeyatna karşı savaşan kiliseye bazen “militan kilise” ifadesi de yakıştırılır.
[190] Romalılar 8:29
[191] I.Korintliler 10:17, Romalılar 12:5, I.Korintliler 12:12, Galatyalılar 3:28, Efesliler 4:13
[192] Bu ek bölümün amacı önceki bölümlerde bulunabilen bazı noktaları daha çok açıklamak ve onları sistemli bir şekilde bir araya getirmektir. Kutsal Yazılarında Mesih’le Birleşmemizin önemini fark etmek ve bu birleşmenin Yeni Ahit’in vahyi içinde temel bir öğe olduğunu anlayabilmek bu İMAN YOLU’na ve dolayısıyla Kutsal Yazılara bakış açımızı etkileyecektir.
[193] Romalılar 3:23-26; 4:23-25; 8:1, Galatyalılar 2:21
[194] “Mesih, birini kutsal kılmadan kimseyi aklamıyor. Aklama ve kutsal kılınma, sonsuz ve çözülmesi mümkün olmayan bir bağla birbirine bağlıdır: hikmetiyle aydınlattığı kişileri satın alıyor; satın aldığı kişileri, aklıyor; akladığı kişileri kutsal kılıyor. (...) Mesih’te doğruluğa kavuşmak istiyor musunuz? İlk önce Mesih size ait olmalı; ama O’nun kutsallığını paylaşmadan O size ait olamaz, çünkü Mesih parçalara ayırılamaz. Tanrı, ancak kendini bize vererek bize bu yararları verdiği için, onları aynı anda veriyor ve asla birbirinden ayrı olarak vermiyor. Böylece şunu açık olarak görüyoruz: iyi işler aracılığıyla aklanmıyoruz ama iyi işler olmadan da aklanmıyoruz, çünkü bizi aklatan Mesih’le birleşmemizde kutsal kılınmak, doğru sayılmak kadar önemlidir”; J. Calvin, Christian Institutes III, XVI, 1.
[195] II.Korintliler 4:16-17
[196] O. Weber, Foundations of Dogmatics, 2.cilt, sayfa 475.
[197] I.Timoteyus 1:14; 3:13; II.Timoteyus 1:13; 3:15 ayetlerine bakınız (tüm bu parçalarda Grekçe metin, Mesih’te olan imanı vurguluyor); Efesliler 2:8; Filipililer 1:6,29; I.Korintliler 2:14 ayetlerine de bakınız. Westminster İnanç Açıklaması VIII/8: Mesih, kendileri için kurtuluş satın aldığı kişilerin hepsine de aynı kurtuluşu kesin ve etkin bir şekilde uygular; onlar içın yakarışta bulunur, Söz’de ve Söz aracılığıyla onlara kurtuluşun sırlarını açıklar; Ruh’u aracılığıyla etkin bir şekilde onları inanmaya ve itaat etmeye ikna eder, Sözü ve Ruhu aracılığıyla onların yüreklerine hükmeder.
[198] Orijinal metin Latince olarak yazılmış olup buradaki ifade tam olarak şudur: Filius a Patre solo est non factus, nec creatus, sed genitus. “Genitus” kelimesi Eski Ahit’in Septuagint (YETMİŞLER) tercümesinde ve Yeni Ahit’te “γενους” (genous) olarak geçer. Aziz Yuhanna bu kelimeyi kullanırken “mono” önekini kullanarak Mesih’in eşsizliğini ve tekliğini güçlü bir şekilde vurguladı (Yuhanna 1:14, 18). Eski Ahitte İsa Mesih’i tipleyen bir kişilik olan İshak “İbrahimin biricik Oğlu” olarak geçer. Ancak İbrahim’in Ketura’dan 6, Hacer’den 1 oğlu vardır. Yani İshak, İbrahimin tek oğlu değildir. Tanrı ve İbrahim arasındaki antlaşma İshak soyu ile devam edeceğinden, İshak da sembolik olarak kurban edilen tek oğul olduğundan eşsizdir (Tekvin 22:2). “Seçilmiş Olma, Yüksek Bir Pozisyona Sahip Olma, Ayrıcalıklı Olma” anlamında bu kelime kullanıldığı için Antlaşmasal Kişilikler “Genitus” kelimesi ile ifade edilir (Mezmur 89:27 [Davut için] ). Çıkış 4:21-23 ayetlerinde ise Tanrı bütün İsrail halkını tek bir kişi gibi görür, çünkü hepsi de İbrahim’le yapılan antlaşmanın çocuklarıdır ve İsrail halkının tamamından Tanrı’nın “ilk oğlu” olarak bahsedilir.
[199] Orijinal Latince metindeki “nec genitus” kelimesi “doğurulmamış” anlamında tercüme edilmiştir. Bu kelime “doğmak” filinden gelmektedir. Böylece “doğurulmamış” yani “yaratılmamış” anlamı çıkmaktadır. Bu konuda daha fazla bilgi için Kutsal Üçlü birlik sırrını anlatan kitaplara bakınız. Kutsal Kitap’ın Kutsal Üçlübirlik doktrini bir sır olup bu şekilde kabul edilmelidir (Yuhanna 14:26; 16:7).