KÜTÜPHANE
[1]PRESBİTERYENLER NEYE İNANIR?
I. Kutsa Yazılar Hatasızdır
Tanrı Kendisini iki şekilde açıklamıştır:
1-) genel vahiy:
Tanrı kendisini yaratılış aracılığı ile (doğanın gücünde ve bütün doğal olaylar aracılığı ile), insan aklında ve vicdanın sesinde, tarih boyunca ve deneyimlerin gerçeklerinde ortaya koymuştur (Mezmur 19:1-2; Romalılar 1:19-20; 2:14-15).
2-) özel vahiy:
Günahın dünyaya girmesiyle doğa ve insan bozulmuş, insan Tanrı’ya yabancılaşmış, ruhsal olarak ölmüş ve körleşmiştir. İnsanın Tanrı ile paydaşlığa girebilmesi için bulunduğu günah ve ölüm konumundan özgür olmasını sağlayacak bir yol için Kutsal Yazılar Tanrı tarafından vahiy edilmiştir. Bu yüzden de Presbiteryenler, Hristiyanların düşünüş ve davranışlarında en üst otoritenin vahiy edilmiş Tanrı Sözü olan Kutsal Kitap olduğuna iman ederler (II.Timoteyus 3:16-17; I.Selanikliler 2:13).
II. İnanç Açıklamaları
Presbiteryenlik, inanç açıklaması ve ilmihali (katekizm) olan bir mezheptir. Elçilerin, Athanasian ve İznik İnanç Açıklaması gibi bildirgeler yanında Reform Kilise Babalarının yazdığı Belçika İnanç Açıklaması, Heidelberg İlmihali, Westminster İnanç Açıklaması gibi açıklamaları Kelami gerçeklerin doğru açıklamaları olarak kabul eder –Bu şekilde neye inandığını ya da inanmadığını soran herkese açık bir bildirimde bulunmuş olur.
III. Tek Antlaşma
Presbiteryenlik, Kutsal Kitap’ta tek bir ahitsel görüş olduğunu kabul eder. Bu yüzden de Tanrı’nın bu günkü Etnik İsrail’e bir ayrıcalık olarak “ikinci bir kurtuluş yolu sunduğu” görüşüne katılmaz. Kutsal Kitap’ta (Tekvin 15) ahitle ilgili törenler hayvanların ortadan ikiye kesilmesi “ölümle yemin etmeyi” ve parçalanmış havyan ise bu ahdi bozan tarafın maruz kalacağı laneti ifade eder. Kanla oluşturulan bu bağ için İbraniler 9:22 ayeti “kan dökülmeksizin bağışlama olmaz” der. Presbiteryenler, Tanrı’nın İsa Mesih’te kanla oluşturulmuş bağ ile antlaşmasal bir adanmışlığa girdiğine ve “Grek, Yahudi, kadın erkek” ayrımı olmaksızın herkesin Kutsal Kitap’ta açıklanan tek bir yol ile kurtulacağına inanırlar.
IV. Mesih’in Görevi
Presbiteryenler, Mesih İsa’nın peygamber, kahin ve kral olarak üç İncilsel görevi yerine getirdiğine inanırlar. Bir peygamber olarak Sözü ve Ruhu aracılığıyla Tanrı’nın kurtuluşumuz için olan isteğini bizlere açıklamıştır (I.Petrus 1:11; 3:18-20 [Tesniye 18:15-18] Yuhanna 8:26-28; 12:49-50; 14:10, 24, Matta 24:3-35; Luka 19:41-44, Matta 21:11, 46; Luka 7:16; 24:19; Yuhanna 6:14).
Mesih İsa bir kahin olarak Tanrısal adaletin gereklerini yerine getirmek için kendisini bir kurban olarak sunmuştur. Böylece bizi Tanrıyla barıştırmıştır ve bizim için durmadan aracılık etmektedir. (Mezmur 110:4; Zekeriya 6:13; İşaya 53, İbraniler3:1; 4:14; 5:5; 6:29; 7:26; 8:1, [Markos 10:45; Yuhanna 1:29; Romalılar 3:24-25; I.Korintliler 5:7; I.Yuhanna 2:2; I.Petrus 2:24; 3:18).
Mesih İsa bir Kral olarak O’nun ve bizim tüm düşmanlarımızı etkisiz bırakır. Mesih’in kral olarak doldurduğu yer ruhsaldır; kalplerimiz ve hayatlarımızda hüküm sürmektedir. Krallığı kilisenin hizmetiyle genişlemektedir (Matta 12:28; Luka 17:21; Koloseliler1:13).
V. Önceden Belirlenme (Takdiri İlahi)
Tanrı’nın insan hakkındaki planı ya da amacı “seçilmişlik –önceden belirlenme” ile ifade edilir. Bu öğreti Tanrı’nın tüm yaratılış üzerindeki hikmetli ve mutlak hakimiyetine dayanır. Bu yüzden de Presbiteryenler, Tanrı’nın evreni yaratıp harekete geçirdikten sonra da olan biteni izlemek için yarattığı bu yaratılıştan kendisini soyutlamadığına inanır. Tanrı’nın önceden belirlenmiş bir planı vardır (İşaya 46:10; Mezmur 33:11; Süleymanın Meselleri [Özdeyişler] 19:11; Efesliler 3:11). Tanrı, olmuş ve olacak olan her şeyi önceden belirlemiştir (Efesliler 1:11; Elçilerin İşleri 17:26; Eyüp 14:5; Mezmur 139:16; Romalılar 8:28).
VI. Tamamıyla Bozulmuşluk
Her insan olabileceklerinin en kötüsü olmasa bile, hepsi günah içinde ölü olduğundan Mesih’in kurtuluşa götüren bilgisine kendi özgür iradeleriyle ulaşamazlar. İnsanoğlunun düşüşü (Tekvin 3), günahın insanın tüm benliğini –duygularını, anlayışını ve iradesini- etkilediği anlamına gelir. İnsan gerçek ahlaki kararlar verebilme açısından özgür olmasına karşın, insanın kendiliğinden Tanrı’yı araması, Mesih’e dönebilmesi ve tövbe etmesi imkansızdır (Efesliler 2:1-3, Yuhanna 3:19; 5:40). Çünkü günaha tutsaktır (II.Timoteyus 2:25), Müjdenin ışığına karşı kördür (II.Korintliler 4:4, Markos 4:11), kurtuluş bilgisine sahip değildir (I.Korintliler 2:14), doğruluğu aramaz (Romalılar 3:10-18).
VII. Şartsız Seçim
Bu sonuç, “tamamıyla bozulmuşluk” öğretisinin doğal bir devamıdır. Eğer insan ruhsal olarak ölüyse, çare insanın dışında, yani Tanrı’dadır. Eğer insan kendini Adem’in Düşüşünün getirdiği sonuçtan kurtaramıyorsa –bu da tamamıyla bir düşüştür- sadece Tanrı insanı bundan kurtarabilir (Tesniye 7:7, Romalılar 9:11-13, Yuhanna 15:6, Romalılar 9:15, Efesliler 1:4-5; I.Petrus 2:9-10).
VIII. Kısıtlı Kefaret
Presbiteryenler, her insan kurtulmayacağını, bazıları sonsuz yaşama giderken bazılarının da sonsuz yargıya gideceğine inanırlar (Vahiy 20:10, 15). Mesih İsa, Tanrı’nın seçilmişlerini kurtarmak için çarmıhta öldü (Efesliler 1:4; Yuhanna 17:9; Matta 20:28; 26:28), kendisini kilisesi için feda etti (Efesliler 5:25). Mesih’in çarmıhta dökülen kanı Yeni Ahit’in [antlaşmanın] kasesiydi (Matta 26:28). O’nun kanı herkes için değil “birçoğu” için dökülmüştür. Böylece Mesih kendi halkına kurtuluş kazanmıştır.
IX. Karşı Konulmaz Lütuf (etkin çağrı)
“Tamamıyla Bozulmuşluk, Şartsız Seçim, Kısıtlı Kefaret, Kutsalların Dayanması” öğretilerinde mantıksal bir süreklilik vardır. Eğer insan kendini kurtaramıyorsa, Tanrı bazılarını kurtuluş için seçmiş ve Mesih de bu seçilmişler için kurtuluşu elde etmişse, o zaman Tanrı doğal olarak bu kurtuluşu o kişilere vermek için gerekenleri sağlayacaktır. “Karşı Konulmaz Lütuf” ile, Kutsal Ruh’un kör günahkarın gözünü açtığı; onu günaha tutsaklığından kurtardığı, Müjde’yi dinlemesi ve Tanrı’yı araması için ölmüş canın diriliş ile yenilemesini anlıyoruz. Tanrı’nın bu çağrısı engellenemez çünkü Tanrı’nın planının kesinlikle önüne geçilemez (Daniel 4:35; Eyüp 42:2; Mezmur 33:11; İşaya 14:24; Efesliler 1:11). Kutsal Kitapta görüyoruz ki, Tanrı insanları Mesih’e çağırır ve hiç kimse çekilmediği taktirde Mesih’e gelemez (Yuhanna 6:37, 44, Galatyalılar 1:15, Elçilerin İşleri 16:14-15, Titus 3:5; Efesliler 1:19-20; I.Petrus 2:9; Yuhanna 3:3; Koloseliler 2:13; II.Korintliler 5:17; Hezekiel 11:19).
X. Kutsalların Dayanması
Tüm bunlar gerektirir ki, Tanrı bazılarını sonsuz yaşam için seçmiş, Mesih İsa bunları kurtarmak için ölmüş ve Tanrı kendini kurtaramayan bu kişileri kurtuluşa çağırmışsa o zaman Tanrı bu kurtulmuş kişileri sonsuz yaşam için mutlaka koruyacaktır. Bu yüzden de Presbiteryenler, kurtuluşun sonsuza dek kaybedilmeyeceğine inanırlar. Yani gerçek bir iman varsa sona kadar dayanacaktır. Tanrı, başladığı işi bitirir (Filipililer 1:6; II.Timoteyus 4:18). Mesih İsa, kendisine Baba tarafından verilen hiç kimsenin kaybolmayacağı güvencesini vermiştir (Yuhanna 6:39; 10:28). Gerçek İman sahipleri sonsuz yaşama sahiptir (Yuhanna 4:14; 5:24; 6:47, 51; I.Yuhanna 5:11-13, [Romalılar 8:29], Matta 24:24; Markos 13:22, [Yuhanna 14:19; Romalılar 8:10; Galatyalılar 2:20) ve kurtuluş için Mesih’te mühürlenmiştir (Efesliler 1:13-14; 4:30). Tanrı gerçek iman sahiplerini düşüşten korur (Yeremya 32:40, I.Petrus 1:50; II.Selanikliler 3:3; Mezmur 34:7).
XI. Sakramentler
Presbiteryenler, Kutsal Yazıların sadece iki Sakrament (Ruhsal Giz –Ruhsal Tören) öğrettiğine inanırlar: Rab’bin Sofrası ve Vaftiz.
Sakramentler, ruhsal lütufların görülebilir sembolleridir. Bu semboller vaftizde su, Rab’bin Sofrası’nda ise ekmek ve şaraptır. Sembollerin amacı, sembolize ettikleri içsel lütuflara dikkat çekmektir. Bu içsel lütuflar imanla olan aklanma (Romalılar 4:11); günahların bağışlanması (Markos 1:4); iman ve tövbe (Markos 1:4; 16:16), ölümde ve dirilişte Mesih’le beraberliktir (Romalılar 6:3-4; Koloseliler 2:11-12). Sakramentler, Tanrı’nın insanlarla yaptığı Yeni Antlaşmanın (ahitin) mühürleridirler.
Rab’bin Sofrası’nda[2] kırılan ekmek, Mesih İsa’nın bedenini, şarap ise akıtılan kanını simgeler. Bunların yenmesi ve içilmesi, Mesih’in ölümünün getirdiği faydaların ruhsal kabulü anlamına gelir. Bu Sofra, O’nun ölümünü ve tekrar gelecek olmasını hatırlatır. Sofra’dan alan kişi, Mesih’i Rab ve Kurtarıcısı olarak kabul edip Üçlü Birlikte tek olan Tanrı’ya iman ettiğini açıklamış olur. Presbiteryenler Rab’bin Sofrası’nın yapılışı sırasında orada Mesih’in Ruhsal Varlığının da özel olarak orada bulunduğuna inanırlar –bunun anlamı, Mesih’in ölümünün getirdiği faydaların Kutsal Ruh tarafından inanlılara verildiğidir. Vaftiz olmamış kişilerin bu sofradan pay almalarına izin verilmez.
Vaftiz,[3] Mesih’in kutsal elçisel ve evrensel (katolik) kilisesine bir giriştir. Kişinin, Kutsal Ruh tarafından günahtan arınmasını simgeler ve mühürler. Kutsal Kitap, günahkar insanın Tanrı’nın Krallığına alınmadan önce Kutsal Ruh tarafından yenilenmesi gerektiğinin üzerinde durur (Yuhanna 3:3; Hezekiel 36:26-27; Titus 3:5). Vaftiz aynı zamanda Mesih’le ve halkıyla olan beraberliğimizin simgesi ve mührüdür (Romalılar 6:3-6; I.Korintliler 12:13; Galatyalılar 3:27-28; Koloseliler 2:11-12). Mesih’in ölümünün ve dirilişinin gücü, Kutsal Ruh’un yenilemesiyle günahın pisliğinden tiksinme ve her suçtan arınma verir. Vaftiz de, bu yenilenme aracılığıyla Mesih’le olan beraberliğimizi simgeler. “Vaftiz ile gelen kurtuluş” fikri presbiteryenlikte yoktur. Kutsal Kitap’ın içindeki Antlaşmasal birlik ve süreklilikten dolayı bebekler de vaftiz edilir. Vaftizde [suyun] dökme ya da serpme modelinin Kutsal Kitap’ın öğrettiği geçerli bir yol kabul edilir –suya batırma yoluyla yapılan vaftize ise itiraz etmezler.
XII. Kilise Yönetim Şekli
1-) Görevliler
Presbiteryenler, elçisel yönetim şekli olan “ihtiyar heyetli” yönetim kabul etmişlerdir. Mesih, kilisenin başı (Efesliler 1:22-23) olarak kilisesi üzerindeki hükümdarlığını Sözü, Ruh’u ve insanların hizmeti aracılığıyla sürdürür (Efesliler 4:10-12). Kilisede düzen için Tanrı tarafından oluşturulan iki görev kabul edilir: (1-) ihtiyar, (2-) diyakon.
İhtiyarlar (presbiterler), ruhsal gözetmenlik yapmak üzere Tanrı tarafından atanmış kişilerdir (Elçilerin İşleri 14:23; 11:30; 15:2, 6, 23; 16:4; 20:17; 21:18; I.Timoteyus 3:1-7; 5:17-20; Yakup 5:14; I.Petrus 5:1-3; İbraniler 13:17). Presbiterler iki farklı rol üstlenirler: “yöneten ihtiyar” olarak hastaları ziyaret ve acı içinde olanları teselli ederek, kilisenin çocuklarını besleyip koruyarak, insanlarla ve insanlar için dua ederek ve vaaz edilen Söz’e karşılık topluluk içinde meyve verilmesini dikkatle takip ederek ruhsal gözetmenliklerini yerine getirirler.
Presbiterler “öğreten ihtiyar” olarak Söz’de ve doktrinde çalışmak üzere ayrılmış kişilerdir (I.Timoteyus 5:17). Bu tür Presbiterlere (ihtiyalara) çoğunlukla “pastör” denir. Onların görevi Sözü vaaz etmek, sakramentleri yapmak, Kiliseyi her şekilde koruyup büyümesini ve gelişmesini sağlayacak disiplinleri dikkatle yerine getirmektir. Ancak Presbiterler (ihtiyarlar) arasında yetki değil görev farkı vardır (I.Timoteyus 3:1-7).
Diyakonlar hizmet görevine atanmışlardır (Elçilerin İşleri 6:1-6). Ruhsal gereklilikleri en azından bir ihtiyarınki kadar yüksektir (I.Timoteyus 3:8-10). Kilisenin tüm fiziksel mallarıyla ilgilenirler. Görevlerinin denetimi konusunda “ihtiyarlar topluluğu” gözetimi altındadırlar. Presbiterler ve Diyakonlar akademik eğitimlerini tamamladıktan sonra Ruhani Kurul tarafından atanırlar.
2-) Yönetim
Kilise yönetimi bir ya da birkaç topluluk üzerinde yetkisi bulunan alt ve üst seviyede mahkemeden oluşur. Elçilerin İşleri 15. bölümdeki Kudüs Konsülü bizlere Presbiteryen Kiliseler arasındaki bağlılık kavramını göstermektedir. Kudüs Konsülü Antakya kilisesindeki sorun hakkında bir hüküm vermiştir. Bu kararda demokratik bir şekilde bütün kilise cemaati değil, Elçiler kendi aralarında karar vermişlerdir. Elçiler sorun hakkında tartıştıktan sonra (Elçilerin İşleri 15:4-19) vardıkları mahkeme kararına uyulması için Antakya Kilisesine bildirdiler (Elçilerin İşleri 15:28-29) ve bu karara itaat edilmesi için diğer kiliselere de bu mahkeme kararı duyurulmuştur (Elçilerin İşleri 16:4).
+ burada Presbiteryenlerin her inanç ve uygulamalarından bahsedilmemiştir. Ancak tarih boyunca Presbiteryenleri diğer mezheplerden ayıran bazı farklılıklara değinilmiştir.
[1] John Otis, The Distinctives of Presbyterianism (İncilsel Presbiteryenizmin Özellikleri) kitabından özetlenmiştir.
[2] İsa Mesih, bu sofrayı tutuklanması ve ölümünden önce Mayasız Ekmek Bayramı sırasında teşkil etmiştir (Matta 26:26-29; Markos 14:22-25; Luka 22:19-20; I.Korintliler 11:23-25). Eski Ahit’in Fısıh yemeğiyle bağlantılıdır.
[3] Mesih’in dirilişinden sonra Mesih tarafından başlatılmıştır (Matta 28:19; Markos 16:6).