Pavlus ve İsa Mesih
Günümüzde Kutsal Kitap konusunda Elçisel bir öğreti temeli olmayan kimseler Hristiyan İlahiyatına yönelik bazı çalışmalar yapmaya giriştiklerinde bazen kendilerini “Bütün Hristiyanlık Tarihinde Söz Konusu Olmamış Yeni Keşiflerin Sahibi” olarak bulabilirler. Şüpheci bir bakış açısı ve Elçisel Öğretiden habersiz ve uzak bir kaynaktan beslenmiş kimselerin aslında keşfettiklerini zannetikleri şey kendi bilgi, tecrübe, eğitim ve inançlarının dışında olan bir konuda yetkili olmayan bir ağız olaraktan “varsayım” bile olmayan yeni fikirler üretmekten başka bir şey değildir. Böyle çalışmalar yeni bir şey öğretmekten öte yazarının kişisel bilgi, tecrübe, eğitim ve inancını tasdik ettirme adına yapılan cılız girişimler olarak karşımıza çıkar.
İsa Mesih’in farklılığı sadece O’nun öğretilerinde ve mucizelerinde değil, O’nun aramıza gelişinde ve aynı zamanda O’nun gelişi öncesindeki tarihsel hazırlıklarda yatmaktadır. İsa Mesih’in öğretilerini sadece ahlaki açıdan değerlendiren kimseler O’nu ve Elçi Pavlus’u yanlış yorumlama hatasına düşebilirler. Ancak İsa Mesih’in kimliğine ve kişiliğine ilişkin elçisel öğretinin bizleri getirdiği nokta Pavlus’tan önceye dayanır; yani Pavlus olmadan da bizlere elçisel öğretiye göre Mesih İsa hakkında doğru bir bakış açısına sahip olabiliriz.
Eski Ahit ve Yeni Ahit’i bir bütün olarak değerlendiremeden, ikisi arasında devam eden bir süreklik olduğunu görmeden İsa Mesih ve Pavlus’u farklı öğretiler olarak düşünme hatasına düşebilirsiniz.
Kutsal Kitap’ın yazılış amacı bizlerin Tanrı’nın yaratılış ve kurtuluş işinde yaptığı şeyleri anlamamız içindir. Kutsal Kitap boyunca, her bölümde tek bir öykünün zaman içinde gelişim gösteren yeni bir biçimi ile karşılaşırız.
Tanrı dünyayı yarattığında kadın ve erkeğin birbirine sevgi ile bağlı olarak, birlikte Tanrı’dan zevk alarak yaşamalarını istedi. bu ilk aile Tanrı’ya isyan edip düştüğü zaman bütün insanlık soyu da düştü; bu düşüş aynı zamanda dünyaya günah, ölüm ve laneti getirdi.
Ancak Tanrı insanla günahtan önce başlatmış olduğu ilişkisinin devamı için Mesih’te dünyaya müdahale etti ve aramıza geldi. Mesih İsa düşümüş insanlığa yeni bir başlangıç vermek üzere çarmıha çıktı ve insan bedeninde günahı yargıladı; ölümden dirilerek insanlığa ilk Adem’den beri devam eden ölüm ve çürümüşlüğü kendi bedeninde ölümsüzlük ve çürümezliğe getirdi.
PAVLUS ve İSA MESİH
Mesih İsa’nın öğretişi, mucizeleri ve en sonunda çarmıha çıkması yaratılışı günah ve düşüşten önce amaca getirmek içindi.
Kutsal Kitapta çarmıhtan sonra Pavlus’u görüyoruz. Pavlus, Mesih’in alçalarak aramıza gelmesi, çarmıha gitmesi ve ölmesi ile bunu takip eden diriliş ve yükseliş sonrasında bundan sonra inananlar için olması gereken şeyleri yazıp söylemiştir. Pavlus, Tanrı’nın en başından beri peygamberler aracılığı ile Kutsal Kitap’ta söylediği Mesih İsa ile mühürlediği gerçeğin kendisini açıklamıştır. Böylece Pavlus yeni bir şey söylemekten veya icat etmekten öte var olan öğretinin temeli üzerinde konuşmuştur.
Mesih İsa, kayıp insanlığı yani ilk Adem’de düşmüş olan insanlığı yenilemek için gelmiştir; Mesih İsa, Tanrı ve insan arasındaki engel duvarını kendi bedenin yıkmış yeni insan yaratmıştır; bu yenilik aynı zamanda insanın insan ile olan ayrılığına da son getirmiştir; böylece her dil, her halk, her ulustan insanlardan yeni bir halk yaratmıştır.
Böylece Mesih İsa’ya dair olan bakış açımızı O’nun döneminin Yahudi anlayışı ile birlikte değerlendirmemiz gerekmektedir; Mesih kendi halkına gelmiş ama kendi halkı O’nu reddetmiştir. Pavlus ise bir Ferisi olarak Yahudiliğin Mesih’e bakması gereken açıyı Kutsal Kitap’a dayanarak göstermeye çalışmıştır. Hem İncil yazarlarının hem de Mesih İsa’nın sık sık Eski Ahit’e dayalı referanslar kullanmasına baktığımızda Pavlus’un yaptığı şey de bunlarla aynı çizgidedir.
İncil’lerdeki bütün öğretişler Mesih İsa’nın beden alıp aramıza gelmesi ve bu beden ile çarmıha gitmesi üzerinde bina olmuştur. Yani Mesih İsa’nın fiziksel bedeni ile yaşadığı şeyler önemli bir yer tutmaktadır. Pavlus’un öğretişi de fiziksel bir beden alıp aramıza gelen Mesih İsa’nın ölümü ve dirilişi konusuna merkez bir önem verir; böylece Mesih’in alçalarak aramıza gelmesinin insanlığın kurtuluşu için ne anlama geldiği açıklığa kavuşur.