Evlerin [ya da iş yerinin] Kutsanması

 

Protestan kiliselerinde “bir yerin kutsanması” uygulaması genelde eğer bu konuda bir talep olduğunda “vardır”; ama cemaatin bu konuda hiç fikri olmamasından dolayı “bir talep yoksa” bu durumda sanki böyle bir uygulama “yoktur” gibi gözükür. Protestan kiliselerinde bu konuda bir öğretiş genelde yoktur. Bu sebepten de “Evlerin Kutsanması” konusu Protestan kiliselerinin çoğu tarafından liturji dışında kalmıştır.

 

Amacım tarihsel kilisenin bu uygulamasını savunmak ya da eleştirmek değildir. Ancak Protestan Kilisesi içinde “Evlerin ya da işyerlerinin Kutsanması” için talepte bulunan bir kimsenin ya da böyle bir duaya katılan kimsenin bu duanın arkasındaki resmi görmesi ve talepte bulunacak ise buna göre talep etmesi; ve en önemlisi bir ev ya da işyerini kutsamaya giden bir pastörün bunu doğru bir biçimde anlatmasıdır.

 

Böylece burada anlatmaya çalıştım şey “EĞER BİZ BİR YERİ KUTSAYACAKSAK Bunu Neden Yaparız?” sorusuna açıklık getirmek içindir. Böyle bir dua sadece duygusal gerekçe ile ya da bir gelenek olarak ‘yapılmış olması için yapılsın;

Âdet yerini bulsun’ diye yapılması doğru bir yaklaşım olmaz.

 

1-) Ne zaman yapılır?

Tarihsel olarak kiliseye baktığımızda Kutlu Doğuş (Noel)-Epifani (Açıklanış) döneminde ve Paskalya (Diriliş) döneminde evlerin kutsanmasının yerleşmiş bir geleneksel olduğuna tanık oluruz.

 

Ancak ben alçalış döneminin “günahlardan tövbe ve pişmanlık, günahlar üzerine yas tutma” vurgusundan dolayı evlerin kutsanması için uygun olduğunu düşünmekteyim. Bu dönem boyunca kilisenin okumalarında “Günah” –radikal bir konu olarak- vurgulandığı için kutsanmaya olan ihtiyacımız da kendiliğinden daha belirgin olarak oraya çıkar. Bu yüzden de yeni bir başlangıç yapmak isteyen kimseler için “tövbe” doğru bir basamak olduğundan Paskalya öncesindeki Alçalış Dönemi boyunca evlerin kutsanması için uygun bir zamandır.

 

Ancak Doğuş ve Diriliş bir anlamda yeni bir başlangıç ifade ettiğinden olsa gerek, genelde bu dönemler evlerin kutsanması için tercih edilir olmuştur. Kutlu Doğuş ve Epifani döneminde Mesih’in kurtarıcı olarak yüceliğinden soyunup aramıza gelişi ve hizmetine başlamasını yeni bir çağ olarak düşündüğümüzden olsa gerek bu dönem ev kutsanması için tercih edilir olmuştur.

 

Benzer şekilde Paskalya (diriliş) dönemi de yeni bir başlangıca işaret eder. Ölüm bu yaşamda fiziksel gözlerimizle gördüğümüz bir sondur. Ancak Mesih dirilişi ile ruhsal gözlerimizi açmış; ölümün peşinden gelen dirilişi bizlere yeni bir başlangıç olarak armağan etmiştir. Bu yüzden paskalya dönemi de kilisede ev kutsanması için tercih edilir olmuştur.

 

Ancak yılın herhangi bir zamanı da ev kutsaması için uygundur. Çünkü Mesih “Şabat Günü'nün” yani yaratılış ve kurtarılışın Rabbi'dir (Matta 12:8, Tesniye 5:13-15, Çıkış 31:17). Bir yerin kutsanması talebi geldiği zaman bunun için ‘belirli bir zamanın gelmesini beklemek’ fikri doğru değildir. Yeter ki, Kelam okunup, dua ve şükran ile Tanrı’nın adının yüceltilip, bereketlerin talep edildiği bir şekilde toplanılmış olsun. Diğer yandan bu uygulama işyerleri için de kullanılabilir.

 

Özel bir dua ile “evlerin ya da işyerinin kutsanması”ndan amaç, kişinin yaşadığı ya da yaşamının bir bölümü geçirdiği yerin kutsanmasıdır. Böylece bir ev ya da bir işyerini kutsarken o yerde yaşayan/çalışan kimselerin Tanrı’ya adanmışlığı, Tanrı’nın o yerde sürekli veya geçici olarak bulunan kimseleri kutsamasını istemek duanın öncelikli kısmıdır. Bunun için de o yerde bulunacak kimselerin duada hazır bulunmaları yanında başkalarını da ayrıca davet etmeleri tercih edilir.

 

Böylelikle yeni taşınılan bir ev ya da iş yerinin kilise takvimine göre hangi zamanda olup olmadığına bakılmaksızın kutsanmasında bir sakınca yoktur. Ancak kilisenin içinde bulunduğu takvimsel dönem bize bu dualarımız için bir bakış açısı verebilir. Örnek olarak Hazırlık döneminde yapılacak böyle bir toplantının açılış bereketlemesini şu şekilde yapabiliriz:

Titus 2:13 Bu arada, mübarek umudumuzun gerçekleşmesini, ulu Tanrı ve Kurtarıcımız İsa Mesih'in yücelik içinde gelmesini bekliyoruz.

Göklerdeki Babamız,

… Kurtarıcımız İsa Mesih’in şan ve görkem içinde tekrar gelişini beklediğimiz bu ölümlü hac yolculuğumuz boyunca yaşadığımız yerleri de Senin görkemin ve yüceliğine adarız. Ölülerin dirilişi ve sonsuz yaşama olan imanımızda bizleri güçlendir; tanıklığımızı bereketle; bu yerde bulunduğumuz zaman boyunca aklımızı ve yüreğimizi dünyasallıktan koru; aklımızı ve yüreğimizi Mesih’teki bol olan lütfa çevir ki, Seni hoşnut eden ruhani hayatın yolunda devam edelim; aklımızı ve yüreğimizi Kutsal Ruh’unun meyvelerinde ilerleme gayreti ve sevinci ile doldur ki, Mesih’in benzerliğinde artan bir şekilde büyüyelim; O’nu yansıtmakta güçlenelim; iman, ümit ve sevgi ile ayağımızı bastığımız her yere Kutsal Kitap’ın bildirisini, kilisenin tanıklığını taşıyabilelim…[1]

 

2-) Anlamı nedir?

“Evlerin [ya da işyerinin] kutsanması” Kutsal Kitap’tan günah ve düşüş konusunu hatırlamamızda anlam bulur. İlk günah ile gelen düşüşten dolayı sadece insan soyu değil, bütün yaratılış ve içinde olan her şey etkilenmiştir. Böylece Romalılar 8:22-24 ayetlerinde sadece insanın değil, bütün yaratılışın Mesih’teki yenilenme için beklediğini okumaktayız.

 

Belçika İnanç Açıklamasından [özet olarak] bu konuda şunları öğrenmekteyiz:

Tanrı’nın insanı kendi suretinde ve benzeyişinde; iyi, adil ve kutsal olarak topraktan yarattı. Böylece insan Tanrı’nın isteği olan her şeyi kendi iradesi ile yerine getirebilecek bir biçimde yaratılmış oldu. Ancak insan Şeytan’ın sözlerine kulak vererek günah işledi ve bunun sonucu olan ölümü ve laneti üzerine aldı. İnsan Tanrı’dan almış olduğu yaşam ile ilgili buyruğu çiğnemiş ve günahı ile gerçek yaşam olan Tanrı’dan ayrılmış oldu, bu ilk günah ile doğasında tamamıyla bozuldu; böylece tüm yollarında kötü, bozuk ve sapkın olup fiziksel ve ruhsal ölüme maruz kaldı. Tanrı’dan almış olduğu bütün üstün hediyeleri kaybetti (BİA 14). Böylece ilk günah ve düşüş bütün insan ırkına yayıldı. Bundan dolayı Tanrı’nın gözünde günah o kadar iğrençtir ki, tüm insan ırkını mahkum etmek için yeterlidir; günah Tanrı’nın gözünde o kadar kötüdür ki, vaftizle bile tamamen kalkmaz, kökleri sökülmez (BİA 15).

 

Westminster Uzun İlmihal günahın bu dünyada getirdiği yargı üzerine şunları söylemektedir:

Günahın bu dünyadaki cezaları zihin körlüğü, yararsız düşünceler, derin yanılgılar, yürek katılığı, vicdan korkusu, utanç verici tutkular gibi ya içsel; ya da bizim yüzümüzden Tanrı lanetinin diğer yaratıklar üzerine gelmesi ve ölümle birlikte bedenlerimiz, ismimiz, mallarımız, ilişkilerimiz ve işlerimiz üzerine gelen tüm diğer kötülükler gibi dışsaldır (WUİ 28).

 

Westminster Uzun İlmihalin günahın gelecek dünyadaki cezası üzerine olan açıklaması ise Mesih’in lütfuna, Mesih’teki kurbanın eşsizliğine gözlerimizi çevirmektedir:

Günahın gelecek dünyadaki cezaları Tanrı’nın rahatlık veren varlığından ebedi ayrılık ve bedenin ve canın cehennem ateşinde sonsuza dek aralıksız en acı verici işkencelere maruz kalmasıdır (WUİ 29).

 

Bütün bunlar da bizleri Mesih’teki lütuf, Mesih’teki kurtuluş, Mesih’teki bağışlanma için şükran sunmaya teşvik etmektedir.

 

Bu durumda bir yerin kutsanması için olan duada “şükran” gerekli bir unsurdur. Böylece kutsama dualarımıza “Neden Şükran” sorusunu tekrar sorarak konuya doğru bir şekilde odaklanalım.

 

Bu dünyanın (Yuhanna 3:19, Elçilerin İşleri 2:23, Romalılar 1:18-32) kötülüğe teslim olmuş olduğunu; bu yaratılışın ve içindeki her şeyin Mesih’teki kurtarılmayı (Romalılar 8:22-24) beklediğini tekrar hatırlayarak; gözlerimizi “Göklerdeki Babamız, Adın kutsal kılınsın. Egemenliğin gelsin. Gökte olduğu gibi, yeryüzünde de Senin istediğin olsun” şeklindeki duaya çeviriyoruz.

 

Bu dua ile Mesih bizleri yaratılışın en başına, düşüşten önceki zamana götürüyor ve Tanrı’nın gökte olan krallığının yeryüzüne gelmesi için dua etmemizi ve öyle bir motivasyonla yaşamamızı istiyor. Mesih bu dua ile gözlerimizi şeytanın gücünün ve kötülüğünün kırıldığı, Tanrı’nın mutlak hükmedişinin tam dolulukla yerin bütün uçlarına geldiği zamana odaklamamızı sağlıyor.

 

Böylece düşmüş bir dünyada, günahın getirdiği kökten bozulmuşluğun gücü altında olduğumuzu hatırlayarak; şeytanın hükmetmeye çalıştığı bu yeryüzünde bizler Kelam ve dua ile üzerinde yaşadığımız yerleri Tanrı’nın hükmedişi altına getirmek üzere Tanrı’ya sunarız; şeytanın hükmetmeye çalıştığı bu dünyanın üzerinde yaşadığımız bir parçasını tekrar Tanrı’ya ait olmak üzere talep ederiz. Böylece bütün var oluşumuzu Tanrı’nın yaratmaktaki esas amacına tekrar adamak için bu dua sebebiyle toplanırız. Yani evimiz ya da işyerimizden önce kendimizi Tanrı’ya adamamız esas amaçtır; her şeyi Tanrı’nın görkemi ve yüceliği için yapmak üzere bütün aklımızla, bütün gücümüzle Tanrı’ya sarılmayı aramak, günlerimiz boyunca esas amacımız olmalıdır.

 

“Ölüler diyarının kapıları kiliseye karşı direnemeyecek” diyen Matta 16:18 ayeti kiliseyi pasif bir durumda savunmada değil, aksine aktif bir durumda saldırıda olarak resmetmektedir. Bu yüzden de düşmüş yaratılışın Tanrı’ya ait olmak üzere mücadelesi içinde olmamız Hristiyan inanışımızın bir gereği olarak var olmalıdır.

 

Böylece yaratılışın küçük bir parçası olan kilise, bu yeryüzünde Tanrı’ya ayrılmış bir yer olaraktan bizlere gelecekte tamamlanacak olan Tanrı’nın Krallığı hakkında bir daha güçlü bir teşvik olmalıdır. Eğer düşmüş bir yaratılış içinde “bir kilise” var ise, Mesih’e iman eden her bir kişi, yaratılışın diğer parçasına “Tanrı’nın krallığı gelsin” diye dua eder. Ancak bunu fiziki bir krallık için değil; Mesih’in ikinci dönüşünde tamamlanacak olan ruhsal krallık için yapar.

 

Bizler kurtuluşumuz üzerinde sıklıkla düşünüp konuşurken ya da kurtuluşumuzun mükemmelliği konusunda Tanrı’ya şükrederken “Rab'den miras ödülünü alacağımızı bilerek, her ne yaparsak, insanlar için değil, Rab için yapar gibi Rab Mesih'e kulluk ederek candan yapmalıyız” (Koloselilier 3:23-24).

 

Benzer şekilde “Rab'be ait olduğumuzu bilerek Rab için yaşar; Rab için ölürüz” (Romalılar 14:8, II.Korintliler 5:15). Bu yüzden de Tanrı’nın Krallığının bereketlerini yaşadığımız zamanlar boyunca her zaman ve her yerde ilan ederiz.

 

Yaşarken bulunduğumuz mekanlarda yeme, içme, çalışma, uyuma, düşünme gibi her şekilde devam etme ayrıcalığımızı –evlilik, çocuklar gibi şeyler de dahil olmak üzere- Rab’in bizleri kurtarış bereketlerine getiririz. Mesih’in krallığına karşıt olan şeytan, benlik ve dünyayı karanlığın baskısından Kelam, dua, şükran ile ışığın egemenliğine getiririz. Kutsal Vaftiz tacını taşıyan kimseler olarak nefes aldığımız tüm zamanlar boyunca, bulunduğumuz her yerde Kelam, dua ve şükran ile yaşamlarımızı Rab’bin ışığına getiririz.

 

Özetle, bu duanın arkasında olan düşünce yaşadığımız yeri “Mesih’in yaşadığı yer” olarak işaretlemek ya da ayırmaktır.

 

Böyle bir duada Tanrı’nın esenlik, bereket, koruma, kutsamasını talep ederken fiziki bir yerin ya da toprağın kendisinden daha fazla istediğimiz şey o yerde bulunan ya da yaşayan kimselerin Tanrı’yı kutsal ve ilahi Sözü’ndeki gibi tanımaları olmalıdır. Sağlık, esenlik, kazanç gibi bereketleri herkes seviyor ve istiyor; Rabbin bizleri bereketlemesini istediğimiz kadar Rab’be hizmet etmeyi de istemeliyiz. Rab’bin bereketleri kadar O’nun Kral olarak üzerimizde hükmedişini tanımalı ve itaatkar bir yürekle boyun eğmeyi de aramalıyız. Rab’den bereketlerini talep ettiğimiz kadar O’nun bizi yönetip yönlendirmesini de istemeliyiz. Rab’bin bereketleri kadar duygularımızla ve düşüncelerimizle, işlerimiz ve sözlerimizle doğruluk yollarında kalmayı aramayı da istemeliyiz. Yaşadığımız ya da çalıştığımız fiziksel bir yerin korunması ve bereketlenmesini istediğimiz kadar yaşanılan tüm zamanlar boyunca Tanrı’yı onurlandırmayı da aramalıyız. Bir yerin kutsanması için yapılan duada öğreti ve teşvikimiz de bu olmalıdır.

 

Bir yerin kutsanması duasında “o yerde Tanrı’nın çalışması” dileğini sunmuş oluyoruz. Bu durumda o yerin ruhsal temizliğini yaparken odak noktamız “o yerin Mesih gelip kalmasına uygun olması” olmalıdır. Bu yüzden bir yerin kutsanması duygu ve düşüncemize “gerçek, saygıdeğer, doğru, pak, sevimli, hayranlık uyandıran, erdemli ve övülmeye değer ne varsa” onları çağırmayı gerekli kılar. Bu da bizleri sözlerimiz ve işlerimizle bütün bunlara uygun yaşamaya davet eder. Ancak bu şekilde yaşanılan yer Mesih’e layık bir şekilde temiz kalır. Böylece bir yerin kutsanması duası ile o yeri dünyadaki diğer yerlerden Tanrı’ya ayırmış oluruz.

 


 

[1] Hazırlık döneminde: Romalılar 15:8-13; Kutlu Doğuş döneminde: Yuhanna 1:1-3, 14, Mezmur 8:1-7; Epifani döneminde: Titus 2:11-12, Galatyalılar 3:26-27; Alçalış döneminde: Titus 2:14-15, Mezmur 32:7-8; Paskalya döneminde: Elçilerin İşleri 10:37-40, Romalılar 1:2-4; Pentekost döneminde: Romalılar 5:5, Mezmur 33:20-22, Koloseliler 3:1.