EVLİLİK KARARI VEREBİLMEK
Hristiyan inancı tek eşliliği öğretir. neden? çünkü Tanrı’nın en başında insan için olan isteği budur:
Matta 19:8 İsa onlara, «Musa, karılarınızı boşamanıza, yüreklerinizin katılığından ötürü izin verdi» dedi. «Başlangıçta bu böyle değildi.
“tek eşlilik” üzerinde bir evlilik kurulması için her iki tarafın en başında boşanmadan nefret etmesi gerekir. çünkü Tanrı “boşanmadan nefret eder” (Malaki 2:16). boşanmayı bir seçenek olarak düşünebilen biri ile evlenmek doğru değildir. günah deyince, nasıl on emir ile ilgili olarak yapılması ve yapılmaması gereken emriler ve yasaklar aklımıza gelirse, boşanmayı düşünmek de o derecede ciddi bir konudur.
taraflar gençlik heyecana yenilip acele karar vermemelidir. evlenmeyi isteyen taraflar birbirlerine olan ilginin ruhsal kökleri olup olmadığını iyi sınamalıdır. geriye dönüp bakıldığında yüz defa buluşmanın kaç tanesi dua ile başladı ya da dua ile bitti? bu soruya verilecek samimi cevap evlilik için doğru bir karar verilip verilmediğinin göstergesi olacaktır. yanlış bir evlilik yapmaktansa bekar ölmek bir berekettir:
Matta 19: 9 Ben size şunu söyleyeyim, karısını cinsel ahlaksızlıktan başka bir nedenle boşayıp başkasıyla evlenen, zina etmiş olur. Boşanmış kadınla evlenen de zina etmiş olur.»
10 Öğrenciler İsa'ya, «Eğer bir erkekle karısı arasındaki ilişki buysa, hiç evlenmemek daha iyi!» dediler.
11 İsa onlara, «Herkes bu sözü kabul edemez» dedi. «Ancak böyle bir Tanrı vergisine sahip olanlar kabul edebilir.
diğer bir konu da tarafların bekarlık çağrılarının olup olmadığından emin olmaları gerekir. Mesih İsa “herkes bu sözü kabul edemez” derken “bazıları bu sözü kabul edebilir” demek istediği açıktır. çünkü Mesih bunu “Tanrı vergisine” bağlamaktadır. bazen bu armağan bütün bir hayat boyu içindir, bazen de geçici bir süre içindir. o halde taraflar karşılarına çıkan ilk evlilik fırsatını “bir daha bulunamayacak bir şey” gibi değerlendirmemelidirler.
diğer yandan Tanrı’nın evlilik konusundaki isteği açıktır:
Matta 19:4-5 İsa şu karşılığı verdi: «Kutsal Yazıları okumadınız mı? Yaradan, ta başlangıçtan insanları `erkek ve dişi olarak yarattı' ve şöyle dedi: `Bu nedenle adam annesini babasını bırakacak, karısına bağlanacak ve ikisi tek bir beden olacaklar (Markos 10:7-8, Efesliler 5:31).
her iki taraf da “bu nedenle adam anasını babasını bırakıp karısına bağlanacak ve ikisi tek beden olacak” diyen Tekvin 2:24 ayeti üzerinde düşünmüş, dua etmiş ve hemfikir bir durumda olmalıdır. taraflar ailelerini bırakmaya hazır mı? taraflar birbirlerine olan davranışlarında veya birlikte almaları gereken kararda karşılıklı fikir alış verişi ile mi devam ediyor yoksa tarafların davranışlarını belirleyen şey ailelerinden aldıkları gizli tavsiyeler mi oluyor?
tam olarak tarafların ailelerinden ayrılması olmadan evliliğe de tam doğru bir başlangıç yapılmış olmaz. böylece toplumsal açıdan kendi ayakları üzerinde duran iki kişinin çözümü sadece birbirlerinde arayacakları bir başlangıç yapmaları esastır. sıkıntı ve zorluklarda tecrübesizliğin verdiği bir hata olarak tarafların sürekli ailelerinden yönlendirilmesi ile başka bir ev yönetilemez. deneme ve yanılma yoluyla bile olsa, birlikte öğrenmek, birlikte karar almak çok önemlidir. böylece toplumsal açıdan bağımsız bireyler olmadıkça kişisel anlamda da tarafların birbirlerine sevgi ile bağlanması söz konusu olamaz. bu durumda evliliğin fiziksel yönü olan “tek beden olma” sağlıklı bir zeminde başlamış olmaz. kadın ve erkeğin tek beden olması ne demektir? sadece fiziksel bir şey mi? hayır. maddi ve manevi her şeyin paylaşılması, birleşmesi anlamına gelir. her iki taraf sevinçte ve kederde tek bir kişi gibi olurlar, duygularda ortaktırlar, başarı ya da başarısızlıkta ortaktırlar, bereketleri ve sıkıntıları birlikte tek bir kişi gibi paylaşırlar, birlerinin hatalarını sevgi ile düzeltirler, birlerinden öğrenerek ilerler. böylece aileden ayrılma, sevgi ile bağlanma ve tek beden olma ile evlilik birliği kurulmuş olur.
Tekvin 3: 16 ayetinde kadın için“kocana istek duyacaksın, seni o yönetecek” diye yazılmıştır. böylece evde tek yönetim erkekte olması gerekir. kadın nihai kararda kocasına tabi olmalıdır.
çünkü Tanrı en başında kadını ve erkeği yaratırken onların rollerini de belirlemiştir. erkek itaat edilmek ister –kadın ona olan sevgisini bu yolla gösterir:
Efesliler 5:22 Ey kadınlar, Rab'be bağımlı olduğunuz gibi, kocalarınıza bağımlı olun.
aynı şekilde kadın da yaratılışından beri sevilmek ister:
Efesliler 5:25 Ey kocalar, Mesih inanlılar topluluğunu nasıl sevip onun uğruna kendini feda ettiyse, siz de karılarınızı öyle sevin.
bu durumda bir erkek kendisini temsil edecek olan kadın üzerinde bazı talepleri olacaktır. kadın giyim, topluluk içinde davranış v.s. konularda erkeğe tabi olacak mıdır? Efesliler 5:23 ayeti “Mesih bedenin kurtarıcısı olarak inanlılar topluluğunun başı olduğu gibi, erkek de kadının başıdır” demektedir. öyleyse kadın evleneceği erkeği kendi başı olarak görüyor mu? bu konu çok önemlidir. kadın evlilik birliği altına girdiği kişiyi yaşamı boyunca temsil edecektir. o halde böyle bir misyonu, erkek baş olma ve kadın erkeğe tabi olma misyonunu birbirlerine karşı yerine getirebilecek midir? evlilik kararı verilen zamandan öncesindeki yapılan işlerde veya söylenen sözlerde taraflar birbirine ne kadar güven telkin ediyor ise, bu misyonun başarılıp başarılmaması konusu o kadar açık olur.
her iki tarafın iman olgunluğu ve ruhani hayata dair bakış açısı ve ruhani hayatın pratiklerindeki hem fikirlilik diğer önemli bir konudur:
Efesliler 4:4-6 Çağrınızdan doğan tek bir ümide çağrıldığınız gibi, beden bir, Ruh bir, Rab bir, iman bir, vaftiz bir, her şeyin üzerinde, her şeyle ve her şeyde olan herkesin Tanrısı ve Babası birdir.
gündelik yaşamda, beşeri ilişkilerde, ruhani konularda aynı vizyonu taşıyor olmak önemlidir. çünkü evlilik birliği bir iş anlaşması yapmaktan farklı bir şeydir. küçük bir kilise kurmak gibidir. evlilik içinde uyum ne kadar güçlü ise, ailelerin bir araya gelerek kurdukları kilise de o kadar güçlü olacaktır.
her iki tarafın hayata bakış açısı, gelecekten beklentileri, maddi gelirin uyum birliği içinde yönetilmesi için aynı vizyonu taşıyor olmak önemlidir. çünkü evin zorunlu masraflarına karşı bir diğer tarafın şahsi harcamalardaki bencilliği evliliği çabuk yıpratır.
Tanrısal planda evlilik ruhsal bir amaca hizmet etmek için vardır –çoğalmak ve hükmetmek (Tekvin 1:26-28). çoğalmak, Tanrı suretini yeryüzünde çoğalmak anlamına gelmektedir. Tanrı’nın amacı aynı iman ve ümitte birleşmiş kimselerin Tanrı’yı tanıyan çocuklar yetiştirmesi; bu yol ile Tanrı’nın göksel krallığının yeryüzüne gelmesidir. Tanrı’nın kutsal iradesine göre yeryüzünde yaşamayı amaçlayan insanların çokluğu Tanrı’yı hoşnut eder.
ancak hiç çocukları olmayan bir evlilik içinde bile Tanrı’nın iradesi yaşanıyor ise bu Tanrı’yı hoşnut etmek için yeterlidir.
evlilik birliğini devam ettirecek olan sevgi kopamaz bir şekilde bağlanmayı aramalıdır. bağlanma olmadan evlilik olmaz. çünkü taraflar artık yetişkin kimseler oldukları için özgür kararlar verebilecek durumda olduklarından atılacak adımlarda birbirlerine bağımlı olduklarının bilincinde olarak yürümeleri gerekir. bir çok evlilik “artık sevgimiz bitti” gibi bir gerekçe ile sona eriyor. neden? bunların evliliğinde sevgileri birbirlerine bağlanma şekilde sunulamamıştır da ondan. bağlanma yoksa, aynı evi paylaşan iki kişinin birbirinden bağımsız bir şekilde yaşamaları gibi bir durum söz konusu olur. çiftler evliliğin avantajlarını sanki bekar birer kişi gibi yaşarlar. aynı evi paylaşmaktan başka ortak yönleri kalmamıştır. maddiyatı ve zamanı kullanma konularında kendini eşinden bağımsız hisseden kişiler aslında sevgi ile bağlanmamıştır. evlilik hiç bir zaman sevginin ölmesine sebep olmaz. sevgi ile bağlanma olmadığı durumlar evliliği öldürür.
evlilik doğru başlarsa bile taraflar birbirlerinden öğrenmek zorundadırlar; yaşam boyunca birbirlerini bağışlamak zorundadırlar. bu da yumuşak huyluluğu öğrenmenin bir diğer yoludur.
karşı tarafı mutlu etme isteği “kendi mutluluğundan” önce gelmelidir. sevgi ile bağlanma olunca taraflar birbirlerinin mutluluklarını gözetirler. yani her bir taraf kendisini diğer tarafın mutluluğuna adamış olmalıdır. öyleyse taraflar evlilik öncesinde birbirleriyle neleri paylaşmış olduğunu dikkatlice düşünmelidir. kişiler birbirlerini anlamaya adanmışlar mı? yoksa sizden hoşlanmadığınız şeyleri mi talep ediyor? yapmak istemediğiniz, imkanınızda olmayan şeyleri gerçekleştirmenizi mi bekliyor? bu konu tarafların evlilikteki uyumu için, en önemlisi evliliğin devamı için önemlidir. yoksa uzun vadede taraflardan biri öbürünü yük gibi görmeye başlayacaktır.
taraflar birbirlerinde övünecek neler görüyorlar? bunların listesini yapamayanların henüz evlilik için karar almaları erken olur –yeterince birbirlerini tanımıyorlar demektir. bu konu saygı ile de ilişkilidir. taraflar birbirlerini topluluk önünde utandıracak davranışlara karşı geçmişte dikkatli olmuşlar mıdır? kendi ailesine saygı duymayan, kendi ailesinde itaatsiz olan bir kişi kendi eşine de saygısız olabilir. evlilikte saygı olmazsa sevgiyle bağlanma hiç olmaz. taraflar kendi ailelerine saygıları ve itaatleri oranında kendi yeni kuracakları eve saygı ve itaat getirirler. bu durumda her iki taraf da şunu düşünmelidir: “bu adam evimin erkeği, çocuklarımın babası olabilecek birisi midir?” aynı şekilde “bu kadın evimin kadını, çocuklarımın annesi olabilecek birisi midir?” diye, “bu kişiyle aynı beklentileri taşıyor muyum?” diye taraflar birbirlerini iyi tartmalıdırlar.
taraflar evlenince birbirlerinde değişeceğini düşündükleri davranış biçimleri, alışkanlıklar için önceden düşünmeli bunu birbirleriyle paylaşmalıdırlar. “evlenince değişir” düşüncesiyle göz yumulan ve konuşulmamış huylar evlilik için sorun teşkil eder.
taraflar birbirleriyle uzlaşma konusunda ne oranda başarılılar? tartışma ve kavganın sona erme biçimi hayatınız boyunca katlanacağınız türden mi? eğer ciddi tartışma ve uzlaşma tecrübeleriniz olmadıysa nişanlanmak için bile erken bir zamandır.
taraflar birbirlerini buluştukları zamandaki halleriyle değil, gündelik yaşamdaki halleriyle biliyor olmaları gerekir. tatilde tanıştığınız kişi ile evlenirseniz, onun ailesine dostlarına, diğer insanlara olan davranış biçimini hiç görmeden karar vermiş olursunuz. kişiyi gündelik yaşamıyla; evi, işi, aile ve akraba çevresiyle birlikte tanımak için uzun bir zaman geçirmek gerekir. evinde nasıl yaşadığını, nasıl oturup kalktığını, evinden uzakta olduğu zamanlarda nasıl yaşadığını, iş çevresindeki davranışlarının nasıl olduğu bilmediğiniz biri ile evlenmeyi düşünmek için yeterli zaman geçmemiş demektir. sıkıntı ve zorlukları birlikte aşma tecrübesi yaşamamış kimseler evlendikleri zaman birbirlerine karşı çok fazla hayal kırıklığı yaşarlar. bu da pek çok defa birbirlerine karşı kırıcı olmayı getirir.
birbirlerinin paklıklarına saygı duymayan kimseler evliliğe yanlış bir başlangıç yapmış olurlar. bir kişiye olan sevginin ölçütü fiziksel bir temas ile belirlenemez. bağlanma arayan sevgi beklemeyi bilen sevgidir.
evlenmeyi düşünen tarafların birbirlerinden sakladıkları şeyler var mıdır? söylemeye utandığınız şeyler evlendikten sonra açığa çıkacaktır. bu da karşı taraf için hayal kırıklığı demektir. eğer taraflar birbirlerinden alışkanlıklarını, yaşam tarzlarını, kişisel davranış biçimlerini, beklentilerini saklayarak bir arkadaşlık dönemi geçirmişlerse evlendikleri zaman aslında evlenmek istedikleri kişinin tam tersi biri ile evlenmiş olduklarını göreceklerdir. bu da bir çeşit aldatılma duygusu getirir.
Rev. İlhan Keskinöz
www.twpc93.com / www.presbiteryen.org