VAAZ/KELAM ÇALIŞMASI TASLAĞI

Galatyalılar Mektubu Üzerine Bir İnceleme

 

Müjde eşsizdir:

I. (1:1-5)

II. (1:6-10)

III. (1:11-2:21) a. (1:11-17) b. (1:18-2:10) c. (2:11-21)

 

Müjde üstündür:

IV. (3:1-4:31) a. (3:1-5) b. (3:6-4:11) c. (4:12-20) d. (4:21-31)

 

Müjde özgürlüktür:

V. (5:1-6:10) a. (5:1-15) b. (5:16-6:6) c. (6:7-10) VI. (6:11-18)

 

Kısaltmalar:

BİA: Belçika İnanç Açıklaması

Hİ: Heildelberg İlmihali

WİA.: Westminster İnanç Açıklaması

WKİ: Westminster Kısa İlmihal

WUİ: Westminster Uzun İlmihal

 

IV.d. (4:21-31)

 

İbrahim’in soyuna düşen ayrıcalık özgür kadından doğan bir soy olarak bu özgürlüğüne sahip çıkmak ve bunu korumaktır. Köle kadının vaat ve mirasta payı olmadığına göre İbrahim soyu Mesih’te verilen bereketlere dikkatle bakmalı, Mesih’teki özgürlükte göksel olana sahip çıkmalıdır.

 

3:13-14 ayetlerinde gerçek anlamda İbrahim soyundan olmak için “Mesih’te” olmak gerektiği açıklanmıştır. Böylece bu bölüm boyunca köle ve özgür çocukların vaat ve miras payları konusunda açıklamalara yer verilirken, yasacı sahte öğretmenlerin yolunun değil, ancak Mesih’e iman eden bütün ulusların İbrahim soyu olduğu açıklık kazanır.

 

3:6-12 ayetlerinde yasa ve işler ile aklanma aramanın boş olduğu, aklanmanın sadece İbrahim gibi imanla (3:6) olduğu, İbrahim imanına sahip olmakla, İbrahim soyu, onun gerçek çocukları (3:7) olduğumuz açıklanmıştı. Böylece bu bölüm boyunca köle ve özgür kadından doğan çocuklar örneğine bakılarak; işler ile değil sadece sadece iman ile İbrahim soyu ve özgür çocuklar olma konusu açıklığa kavuşacaktır.

 

İleri Çalışma Notu

- 4:21-31 ayetlerine bakmadan önce 3:6-4:7 ayetlerini ve Romalılar 11:11-24; 4:1-25 ayetlerini Galatya kiliselerinde açıklığa kavuşturulması gereken durum ile ilişkilendiriniz.

 

4:21 Kutsal Yasa altında yaşamak isteyen sizler, söyleyin bana, Yasa'nın ne dediğini bilmiyor musunuz?

 

“Yasa altında yaşamak isteyen kişiler” Yasa’nın anlamı ve amacı üzerinde doğru bir bakış açısı içinde olması gerekir. Bundan sonraki ayetler boyunca bu konu açıklanacaktır.

 

4:22 İbrahim'in biri köle, biri de özgür kadından iki oğlu olduğu yazılıdır.

 

Sara İbrahim’in yasal eşiydi. Ancak Hacer ise Sara’nın kölesiydi. İbrahim’in Hacer’den İsmail (Tekvin 16:1-4), Sara’dan İshak adında (Tekvin 21:1-4) iki oğlu vardır. Bu iki oğuldan sadece İshak vaadin çocuğudur:

Çıkış 3:6 Ben babanın Tanrısı, İbrahim'in Tanrısı, İshak'ın Tanrısı ve Yakup'un Tanrısı'yım.» Musa yüzünü kapadı, çünkü Tanrı'ya bakmaya korkuyordu.

Tesniye 6:10-11 "Tanrınız RAB atalarınıza, İbrahim'e, İshak'a, Yakup'a içtiği ant uyarınca, sizi vereceği ülkeye -inşa etmediğiniz büyük ve güzel kentleri, biriktirmediğiniz iyi eşyalarla dolu evleri, siz emek vermeden kazılmış sarnıçları, dikmediğiniz bağları, zeytinlikleri olan ülkeye- götürecek. Orada yiyip doyacaksınız (9:27; 29:13).

 

İbrahim ile yapılan antlaşma, İbrahim ve soyuna verilen kutsama, vaat ve miras ise gerçek anlamını Mesih’te bulacaktır (3:13-14):

Matta 1:1-2 İbrahim oğlu, Davut oğlu İsa Mesih'in soy kaydı şöyledir:

İbrahim İshak'ın babasıydı,

İshak Yakup'un babasıydı…

 

4:23 Köle kadından olan olağan yoldan, özgür kadından olansa vaat sonucu doğdu.

 

Hacer’den doğan İsmail olağan bir yoldan doğmuştur. İnsan isteği ve insan planına göre doğmuştur. Fakat İshak olağan bir yoldan değil, özgür bir kadından doğmuştur.

 

Sara yaşı geçmiş, kısır, adetten kesilmiş kadınken Tanrı’vaadi üzerine gebe kalmaya güç bulmuştur (Romalılar 4:18-20):

Romalılar 4:13 Çünkü İbrahim'e ve soyuna dünyanın mirasçısı olma vaadi Kutsal Yasa yoluyla değil, imandan gelen aklanma yoluyla verildi.

14 Eğer Yasa'ya bağlı olanlar mirasçı olursa, iman boş ve vaat geçersizdir.

Romalılar 9:8 Demek ki Tanrı'nın çocukları olağan yoldan doğan çocuklar değildir; İbrahim'in soyu sayılanlar Tanrı'nın vaadi uyarınca doğan çocuklardır.

 

Tanrı’nın çocukları olağan yoldan doğan değil, Kutsal Ruh’tan doğan kimselerdir (4:29). Bu da aynı zamanda onların Tanrı’yı tanımalarını, daha doğrusu Tanrı tarafından tanınmalarını açıklamaktadır (4:9).

 

Tanrı İbrahim’e bir vaat verdiği halde (Tekvin 12:1-3), daha sonra vaadini geçersiz saymaz. Öyleyse bu durum diğer bir anlamda Tanrı’nın karakteri –değişmezliği- ile de ilgili bir konudur. Bu durumda kilise kendisini İbrahim soyu ile ilişkilendirirken Mesih’e (3:13-14) yani iman ile Tanrı’dan doğuşuna bakacaktır:

Yuhanna 1:12 Kendisini [Mesih’i] kabul edip adına iman edenlerin hepsine Tanrı'nın çocukları olma hakkını verdi.

13 Onlar ne kandan, ne beden ne de insan isteğinden doğdular; tersine, Tanrı'dan doğdular.

 

4:24 Burada bir benzetme vardır. Bu kadınlar iki antlaşmayı simgelemektedir. Biri Sina Dağı'ndandır, köle olacak çocuklar doğurur. Bu Hacer'dir.

 

Tanrı vaadini özgür bir kadından doğan soy ile devam ettirmeyi seçmiştir. Böylece köle kadından doğan çocuk İbrahim’e verilen vaadin mirasçısı olmamıştır. Bu durumda İshak yani özgür kadının çocuğu İbrahim gibi imana dayalı bir soyun çocuğu olarak İbrahim’in imanına dayananların atası olmuştur.

 

Kurtuluş için iman ile Mesih’e dayananlar İshak gibi İbrahim çocukları olmuşlardır. İsmail ise insanın güvenini kendi planı ya da çabasına dayandırmanın sonucu olarak doğmuştur. Bu anlamda İsmail ‘insan işini’ simgelemektedir. Yahudi yanlısı sahte öğretmenlerin öğretişi ise kurtuluşu ‘insan işi’ bir güvene dayandırmaktadır. Bu doğru olsaydı, Tanrı’nın vaadi geçersiz ama insanın işi geçerli olacaktı.

 

4:25 Hacer, Arabistan'daki Sina Dağı'nı simgeler. Şimdiki Yeruşalim'in karşılığıdır. Çünkü çocuklarıyla birlikte kölelik etmektedir.

 

Kutsal Yasa Musa’ya Sina dağında verilmişti (Çıkış 19:20; 20:1-17). İsrail halkı bu Yasa ile yürüyerek vaat edilen topraklara yerleşecekti. Bu durumda ellerinde Yasa ile yersel Yeruşalim’e gelen halk burayı yasacı hayatın merkezi yaptı.

 

Ancak gerçekte onların ellerindeki Yasa’ya bakarak daha mükemmel bir kurban (Mezmur 51:16-17), Musa’dan daha üstün bir kurtarıcı (İbraniler 3:1-3) ve coğrafik Yeruşalim’den daha üstün bir kent (İbraniler 12:22-24) umudu içinde yaşamaları gerekiyordu.

 

Bunun yerine halk iman atalarımız gibi göksel Yeruşalim’e bakarak (İbraniler 11:10) yaşamak yerine, iman atalarımız gibi “yeryüzünde yabancı ve konuk olduklarını” kabul ederek (İbraniler 11:13) yaşamak yerine yerleşik bir düzene geçtiler. Yeruşalim’de ve tapınağın etrafında yaşamanın bir güvence olduğunu düşündüler.[1] Bu durum da halkın kendine ve işlerine dayalı güvenini açıklamaktadır: İsrail halkı Mesih’e bakmaksızın “biz İbrahim soyundanız” güveni (Matta 3:9) içinde yaşamaktaydı. Ancak böyle bir soya dayalı güven, yani kendine güven, Tanrı’ya ve vaatlerine dayalı güvene bağlı bir yaşam önünde engel teşkil etmekteydi.

 

Ancak Mesihsiz bir İbrahim soyu olamadığı gibi, Mesihsiz bir Tanrı halkı da olamazdı. Yasa’yı elinde tutmak, vaat edilen topraklarda tapınağa bakarak yaşamak bir anlamda “her şey tamamlandı; hiçbir şeye ihtiyacım yok” demek gibi bir gururu getirmekteydi. Böylece insana ve insan çabasına dayanlı bir güven de köleliği temsil etmektedir.

 

4:26 Oysa göksel Yeruşalim özgürdür, annemiz odur.

 

Oysa İbrahim’e verilen vaatler Mesih’te verilmiş vaatlerdir. İbrahim soyu “Mesih’te” özgürdür. İbrahim soyu (çocukları) Mesih’in bir gün geleceği Göksel Yeruşalim’i özleyerek yaşamalıdır:

Filipililer 3:20 Oysa bizim vatanımız göklerdedir. Oradan Kurtarıcı'yı, Rab İsa Mesih'i bekliyoruz.

 

Bu durumda İsrail yersel ve geçici olana bakarken Mesihsiz ne kadar zavallı –köle- olduğunu görmedi. Aksine işlerine bakarak ne kadar üstün olduğuna inandı. Böylece “Mesih’in her şeyi kendine bağlı kılmaya yeten gücünün etkinliğiyle zavallı bedenlerinin değiştirilip yüceltileceği” zamanı özleyerek (Filipililer 3:21), Tanrı önünde zavallılığını görüp alçakgönüllü bir şekilde yaşamadı. Yani bir köle gibi yaşadı.

 

Ancak Pavlus “göksel Yeruşalim özgürdür” derken İbrahim çocuklarının esas vatanlarına bakarak (göksel vatanlarına) özgürlükte yaşamayı aramalarını istemektedir. Bu ayet “annenin özgür olduğu bir durumda, özgür annenin çocuklarının da özgür” olduğunu hatırlatmaktadır.

 

Mesih’te vaadin çocuğu olan imanlılar da İshak gibi özgür kimselerdir. Bu durumda Galatya kilisesi Hacer gibi dışarı atılan ve mirasta payı olmayan köle çocuklar gibi mi yaşamayı seçmeli, yoksa Sara gibi yasal bir eşten doğan özgür çocuklar gibi mi yaşamayı seçmelidir?

 

İsrail halkı göksel Yeruşalim’e bakarak eskatolojik bir halk olduğunu unutmamalıydı:

Vahiy 3:12 Galip geleni Tanrım'ın Tapınağı'nda sütun yapacağım. Böyle biri artık oradan hiç ayrılmayacak. Onun üzerine Tanrım'ın adını, Tanrım'a ait kentin -gökten Tanrım'ın yanından inen yeni Yeruşalim'in- adını ve benim yeni adımı yazacağım.

 

İsrail halkı etnik bir soydan olmaya güvenmek yerine yeryüzünde göksel Yeruşalim’e bakarak, iman ile yaşayan özgür kimseler olarak yaşamayı aramalıydı:

II.Korintliler 5:1 Biliyoruz ki, barındığımız bu dünyasal çadır yıkılırsa, göklerde Tanrı'nın bize sağladığı bir konut -elle yapılmamış, sonsuza dek kalacak bir evimiz- vardır.

2 Şimdiyse göksel evimizi giyinmeyi özleyerek inliyoruz.

7 Gözle görülene değil, imana dayanarak yaşarız.

 

4:27 Nitekim şöyle yazılmıştır:

"Sevin, çocuk doğurmayan ey kısır kadın!

Doğum ağrısı nedir bilmeyen sen,

Yükselt sesini, haykır!

Çünkü terk edilmiş kadının,

Kocası olandan daha çok çocuğu var."

 

4:27 ayeti İşaya 54. bölümden alıntılanmıştır. İşaya 54. bölüme baktığımızda şunu görüyoruz: Yeruşalim övgüye çağrılmaktadır, Tanrı’nın getireceği kurtuluşa bakarak Yeruşalim sevinmeye davet edilmektedir.

 

İşaya, Tanrı’nın yargısının söz dinlemeyen insanların ve isyankar ulusların üzerine geleceğini bildirmiştir (İşaya 1:20; 34:2). Böylece İşaya hem İsrail halkına hem de diğer uluslara yargıdan bahsederek (İşaya 53) Mesih’i müjdelemiştir.

 

Ve yine İşaya Göksel Yeruşalim’den bahsederken yenilenmiş gök ve yerden bahsederek, orada yaşayacak olanların gök ve yer gibi sonsuz bir şekilde duracağını (sonsuz yaşam) müjdelemiştir:

İşaya 66:22 "Çünkü yaratacağım yeni yer ve gök önümde nasıl duracaksa, soyunuz ve adınız da öyle duracak" diyor RAB (65:17).

 

İşaya 42:1-4 ayetlerinde uluslara adalet getirecek bir hizmetçiden bahsedilmektedir. 42:5-7 ayetlerinde ise bu hizmetçinin Tanrı ve İsrail halkı arasındaki antlaşmaya bir yenilenme getireceğini okuyoruz. 49:1-7 ayetlerinde bu hizmetkarın (Mesih) Yakup soyuna olduğu kadar uluslara da ışık olacağını okuyoruz.

 

Böylece Yuhanna 1:1-9 ayetlerine geldiğimizde hizmetinin başlangıcında Mesih’in dünyaya getireceği aydınlanma ve dolayısı ile yenilenmeye dikkat çekilir. Bu da Galatyalılar 6:15 ayetinde bahsedilen “yeni yaratılış” konusunu anlamamız için önemlidir.

 

Böylece bütün bu ayetleri göz önüne alarak 4:27 ayetine baktığımızda “Sevin, çocuk doğurmayan ey kısır kadın!” ifadesinin hem kısır hem de yaşı geçmiş olan, İbrahim’in yasal eşi Sara ile ilişkili olarak kullanıldığını görüyoruz.

 

Ancak bu sözler geçmişte sürgündeki Tanrı halkı için söylenmiştir. Ve bu ayetin alıntılandığı İşaya 54. bölüm gelecekteki Yeruşalim’e işaret etmektedir. İşaya’nın peygamberliğini okuyan ve teselli bulan İsrail halkı sürgünden sonra vaat edilen topraklarda (Yeruşalim) ne kadar büyük bir esenlik ve sevinçle yaşayacağına bakmıştı. Ancak 4:25-27 ayetlerinde Hacer ile Sara karşılaştırılırken Hacer’in, Musa’ya Sina dağında verilen anlaşmanın bir erken görüntüsü olduğu hatırlatılmaktadır (4:25). Bu durumda Sara ise Mesih’in getireceği (Matta 1:1-2)[2] Yeni Antlaşma’ya (4:25-26); ve dolayısı ile Yeni Yeruşalime’e işaret etmektedir.

 

Böylece Pavlus Yahudi yanlısı sahte öğretişin görmediği şeyi ortaya koyuyor. “İbrahim soyu” olmakla övünen kimselerin Mesih’in ayrıcalığına bakmadan İbrahim’e ve vaatlere bakmalarının doğru sonuca çıkmayacağına işaret ediyor.

 

4:28 Kardeşler, İshak gibi sizler de vaat çocuklarısınız.

 

İsmail olağan bir yoldan doğmuştu. Ancak İshak vaadin sonucu olarak doğmuştur. Bu durumda 4:28 ayeti Hristiyanların mecazi anlamda İshak’a benzediğini ima etmektedir.

Böylece “Hristiyan” ismini aldığımız Mesih’te “Tanrı çocuğu olma yetkisi” ne bir soya ait olmamızdan, ne insan çabasından doğuyor; tersine, sadece Tanrı’nın Mesih’teki karşılıksız lütfundan kaynaklanmaktadır. Kendisine Tanrı’nın çocukları olma hakkını verilmiş olan kimseler Tanrı’dan doğmuş olanlardı (Yuhanna 1:12-13).

 

İbrahim’in imanına sahip olan uluslar İbrahim’e verilen vaatlere, dolayısı ile Mesih’teki mirasa paydaş olmaktadırlar. Bu durumda İshak’a bakarak kilisenin kendi yerini fark etmesi önemlidir.

 

4:29 Olağan yoldan doğan, Kutsal Ruh'a göre doğana o zaman nasıl zulmettiyse, şimdi de öyle oluyor.

 

İleri Çalışma Notu

- WUİ.145

 

Olağan yoldan doğan İsmail, Kutsal Ruh’a göre doğan İshak ile alay etmişti (Tekvin 21:9). O zamanda geçen bu olayın gelecekteki İbrahim imanına sahip olan kiliseye yönelik zulmün bir ön resmi olduğu açıklanmaktadır. Bu yüzden 4:29 ayeti İshak’a yapılan alay konusunu kilisenin o dönemde karşılaştığı baskı ve zorlukları açıklamak için kullanır.

 

Tanrı’dan lütuf ile miras bağışını ve bereketlemeleri almış olan kiliseye dünyanın kendi öğretişini vermeye çalışmasını bir anlamda dünyanın elçisel öğreti ile alay etmesi ya da dünyanın kilise öğretisini küçümseyip zulmetmesi şeklinde açıklanmaktadır. Bu durumda kiliseye elçisel öğretiden başka bir öğretiyi yerleştirmeye çalışanlar, kiliseye karşı baskı uygulamış olmaktadır.

 

Ancak kiliseye ‘kim olduğu ya da neye inanması gerektiği’ elçisel öğreti tarafından söylenmiştir. Bu durumda dünyanın kiliseye öğretmeye kalkışması ile kiliseyi yok etmeye çalışması aynı şeydir. Elçisel öğreti dışında bir öğreti ile ne bir Hristiyan olarak yaşayabilir ne de kilise olarak Tanrı’ya hizmet ve dünyaya tanıklık sunabiliriz.

 

Elçisel öğreti dışında bir öğreti ile ancak insanlar sadece dünyaya benzeyebilirdi. Bu durumda de yabancı bir öğretiş ile insanlar ne Hristiyan olduklarını ne de kilise olduklarını söyleyebilirdi. Yani böyle bir durumda Galatya’daki kiliseler dünyadan silinmiş olurdu.

 

Bu ayetteki “şimdi de öyle oluyor” sözleri ile kilisenin o dönemde yaşadığı baskı ve zorluklara doğru bir şekilde bakması amaçlanmaktadır (Elçilerin İşleri 11:19, II.Korintliler 11:24, II.Timoteyus 2:9):

II.Timoteyus 3:1 Şunu bil ki, son günlerde çetin anlar olacaktır.

2-3 İnsanlar kendilerini seven, para düşkünü, övüngen, kibirli, küfürbaz, anne baba sözü dinlemez, nankör, kutsallıktan ve sevgiden yoksun, uzlaşmaz, iftiracı, özünü denetleyemeyen, azgın, iyilik düşmanı olacaklar.

 

Mesih’e yönelik olarak başlayan zulüm (Yuhanna 5:16; 7:1; 8:37, 19:18) şimdi Mesih’in ruhani bedeni olan kiliseye yönelmiştir.

 

Böylece kiliseye (Mesih’teki Tanrı halkına) yönelik bütün bu zulmün sonucu olarak 4:30 ayeti doğmaktadır.

 

4:30 Ama Kutsal Yazı ne diyor?

"Köle kadınla oğlunu kov.

Çünkü köle kadının oğlu

Özgür kadının oğluyla birlikte

Asla mirasa ortak olmayacaktır."

 

4:29 ayetinde bahsedildiği üzere kiliseye zulmedenler bu girişimleri yüzünden yargılanıp dışarı atılacaklardır.

 

Diğer yandan “köle kadının oğlu özgür kadının oğlu ile mirasa ortak olmayacak” diyen söz gözlerimizi “senin soyun İshak'la sürecektir” diyen Tanrı’nın vaadine çevirmektedir (Tekvin 21:12):

Romalılar 9:7 İbrahim'in soyundan olsalar bile, hepsi onun çocukları değildir. Ama, "Senin soyun İshak'la sürecek" diye yazılmıştır.

8 Demek ki Tanrı'nın çocukları olağan yoldan doğan çocuklar değildir; İbrahim'in soyu sayılanlar Tanrı'nın vaadi uyarınca doğan çocuklardır.

 

4:31 İşte böyle, kardeşler, bizler köle kadının değil, özgür kadının çocuklarıyız.

 

O halde gerek karşılaşılan zorluklar olsun, gerek elçisel olmayan öğretilerin saldırısı olsun; kilise gözünü Mesih’te tamamlanan gerçeklere çevirmelidir. Kilisenin dünyaya vereceği en güzel cevap da özgür kadının çocukları olarak yaşamaktır. Kilisenin daima bakması gereken gerçeklerden biri de özgür insanlar gibi düşünüp özgür davranmaya çağrılmış olmasıdır.

 

İlave Açıklama

1-) Yurt dışından seminer için gelen bir konuşmacı kendi ülkesinde yaşadığı bir tecrübeyi şöyle anlatmıştı: “Bir kiliseye davet edilmiştim. Kilisede paylaşım zamanı gelince kürsüye davet edildim; ancak konuşma yapacağım yere geçince arkamdaki sıralarda hayli boşluk olduğunu, kilisenin dışında, kapıda bekleyen çok kimse olduğunu gördüm. Bir görevliye bunun nedenini sorunca ‘kilisede dikkat dağınıklığını engellemek için vaazdan önce kapıların kapatıldığını’ öğrendim”.

 

Şüphesiz ki, bu kilise zamanında böyle bir kural koyarak iyi bir amaç gözetmeyi arzulamıştı. Ancak zaman içinde bu kural insanın önüne geçmeye başlamıştı. Pavlus’un 4:21 ayetinde “Kutsal Yasa altında yaşamak isteyen sizler” şeklindeki ifadesine bakarak çoğunlukla “hamt olsun, biz öyle değiliz” deme eğilimindeyiz.

 

Ancak böyle düşünmeniz gerek kilisede gerekse evinizde düzeni sağlamak için kendinizin koyduğu yasalarınız olmadığı anlamına gelmemektedir. Belki sizin yasalarınız henüz “vaaz dinlemek istediği halde kilitlenmiş kapı yüzünden kiliseye giremeyen insanlar” gibi bir konuda örnek gösterilemez. Ama bu durum ‘yasanızın hiç de insanın önüne geçtiği bir durum olmadığı’ anlamına da gelmiyor. Bu durumda ayetlere teolojik açıdan bakarken pratikte bu ayeti nasıl yaşadığınız da önemlidir. Öyleyse sizler kendi “yasacılığınız” üzerinde hiç düşündünüz mü?

 

2-) Mesih’e bağlanmış bir iman ile ölenlerin diriliş ve sonsuz yaşamı, Göksel Yeruşalim’de Tanrı’nın huzurunda sonsuzluk boyunca tam bir tatmin ve esenlik içinde bir yaşamı miras alacağını biliyoruz. Acaba “Göksel Yeruşalim özgürdür, annemiz odur” ayetini okurken Göksel Yeruşalim’i daha önce bir anne gibi düşündünüz mü?

 

“Anne” kelimesi bize öncelikle kendisinden doğduğumuz bir kişiyi hatırlatır. Eğer anne özgür ise doğan çocuk da özgürdür. Bu durumda dünyadaki yaşamlarınız özgür annenin özgür çocukları gibi olmalıdır. Bu dünyadaki yaşantısını Göksel Yeruşalim’de nasıl yaşayacağına bakarak düzenleyen kimselerden misiniz?

 

“Anne” kelimesi bize biyolojik varlığımızın sebebi olan bir kişiyi hatırlatır. Bizler dünyasal bir anneden olağan bir yolla doğmuş sıradan kimseler iken Mesih’teki lütuf ve kurtuluş ile, Kutsal Ruh’un bağışladığı ölümsüzlük ve yeniden doğuş ile “göksel Yeruşalim’in özgür çocukları” olma ayrıcalığına kavuşuyoruz. Bu dünyadaki fiziksel annemiz ile aramızda biyolojik bir bağ ve ilişki olduğu kadar gerçek, Göksel Yeruşalim ile, yani Tanrı ile özgür kişiler olarak sonsuz yaşam paydaşlığımız ve diri bir ilişkimiz vardır.

 

Sadece Göksel Yeruşalim’i bir “anne” gibi düşünmek bile sizin de bu gerçeği, Tanrı ile diri bir ilişkiyi unuttuğunuz ya da ihmal ettiğiniz zamanlar olduğunu size hatırlatmıyor mu?

 

“Anne” kelimesi bize sevgi, şefkat ve ilgiyi tattığımız bir kişiyi hatırlatır. Dünyasal anlamda biri tarafından sevilmenin de, birini sevmenin de güzel olduğunu bilen insanlar olarak; Tanrı’nın sevgisine, merhametine, şefkatine ve ilgisine layık görülmek sizleri, sizi sizden daha fazla sevebilen Tanrı’ya doğru artan bir tutku ile yönlendirmelidir.

 

4:26, 28, 30 ayetlerine baktığınız zaman kilisedeki tartışmanın boyutu ne olursa olsun, karmaşık karanlığının boyutu ne olursa olsun gözlerinizi şimdiki zamandan sonsuz zamana çevirmiyor mu?

 

Dünyanın ve sıkıntılarının getirdiği baskılardan dinlenme yolunuz nedir? Esenliğinizi kaybettiğiniz zaman baktığınızda bu ayetler size mutlak zaferinizi gösterip teşvik ve teselli etmeye yeterli değil mi?

 

Benzer şekilde 3:26-28 ayetlerinde kilise vaftizini ve Mesih’e aşılanmışlığını hatırlamıştı. Böylece 3:26-28; 4:26, 28, 30-31 ayetleri hem farklı öğretişlere karşı elçisel imanın savunulması hem de karışıklık ve kaos ortamında Hristiyanların kim olduklarını, kime ait olduklarını hatırlamaları açısından önemlidir. Bu ayetler aynı zamanda Mesih’le birleşmişlik, miras ve Hristiyan umudu açısından önemlidir.

 

3-) Dünyasal olan ile ruhsal olan arasında bir savaşım olduğunu görüyoruz. Bu durumda dünyanın kiliseye yönelik baskı ve zulmünü anlayabiliyoruz. Acaba Kutsal Kitap’a daha önce hiç “acı çekmek” konusunda öğrenmek için bakmış mıydınız?

 

Matta 10:16-25 (24:9), Yuhanna 16:2, II.Timoteyus 3:12 ayetleri ve daha bir çoğu kilisenin acılarla yüzleşmesi gerçeğine tanıklık etmektedir.

 

Ancak pratikte Hristiyanların diğer bir Hristiyan kişi için yaptığı zulüm, baskı ve zorluklar kiliseyi kendi tarihi ile yüzleşmeye, Hristiyanları da kendi benlikleri ile yüzleşmeye davet etmektedir.

 

Siz kendi geçmişinizi göz önüne aldığınızda, kiliseye karşı savaşır bir durum içine hiç girdiğiniz oldu mu? Benzer şekilde uzlaşamadığınız bir kardeşin hayatına zorluk ya da hizmetine engel olma durumu içine hiç girdiniz mi? Gerek size karşı yapılan bir yanlıştan, gerekse olaylara veya durumlara verdiğiniz tepkiden olsun, hiç başka kişilerin kiliseden ayrılmasına sebep oldunuz mu?

 

Unutmayın ki, Hristiyan kişiye dolayısı ile kiliseye zorluk gösteren bir Hristiyan, çağrısına aykırı yaşıyor ve vaaz ettiği “lütuf ile kurtuluş” konusunu yaşamıyor demektir.

 



[1] Ancak tapınak bile Mesih’in (İbraniler 8:5, Yuhanna 2:19, 21) dolayısı ile göksel Yeruşalim’in bir gölgesiydi.

[2] Matta 1:1-2 İbrahim oğlu, Davut oğlu İsa Mesih'in soy kaydı şöyledir: