VAAZ/KELAM ÇALIŞMASI TASLAĞI
Galatyalılar Mektubu Üzerine Bir İnceleme
Müjde eşsizdir:
I. (1:1-5)
II. (1:6-10)
III. (1:11-2:21) a. (1:11-17) b.
(1:18-2:10) c. (2:11-21)
Müjde üstündür:
IV. (3:1-4:31) a. (3:1-5) b. (3:6-4:11) c. (4:12-20) d. (4:21-31)
Müjde özgürlüktür:
V. (5:1-6:10) a. (5:1-15) b. (5:16-6:6) c. (6:7-10) VI. (6:11-18)
Kısaltmalar:
BİA: Belçika İnanç Açıklaması
Hİ: Heildelberg İlmihali
WİA.: Westminster İnanç Açıklaması
WKİ: Westminster Kısa İlmihal
WUİ: Westminster Uzun İlmihal
III.b. (1:18-2:10)
Pavlus’un yaydığı Müjde ile
Yeruşalim’deki elçiler ve diğer ileri gelenler hemfikirdir. Öyleyse Yahudi
yanlısı bir öğretişi savunanlar Pavlus’un elçiliğine ve öğretsine karşı çıkmakla
elçisel öğretiye karşı çıkmış olurlar.
1:18 Bundan üç yıl sonra Kefas'la
tanışmak üzere Yeruşalim'e gittim, on beş gün onun yanında kaldım.
19 Öbür elçilerden hiçbirini görmedim,
yalnız Rab İsa'nın kardeşi Yakup'u gördüm.
Yakup önceleri Pavlus gibi
Mesih’e iman etmiyordu. Ancak dirilişe tanıklık ettikten sonra Pavlus gibi iman
etti:
Yuhanna 7:5
Kardeşleri bile O'na iman etmiyorlardı.
I.Korintliler 15:7-8
Bundan sonra Yakup'a, sonra bütün elçilere, son olarak zamansız doğmuş bir
çocuğa benzeyen bana da göründü.
Diğer yandan bu ayet
“bundan üç yıl sonra” şeklindeki
ifadeye bakarak, 1:21 ayetinde bahsedildiği üzere yolculuklar yapması (Elçilerin
İşleri 9:26-30), Pavlus’un diğer elçilerden bir talimat ya da bir öğretiş almaya
ihtiyaç duymaksızın hareket ettiğini, 1:1-2, 11-12 ayetlerinde bahsettiği üzere
kendisine bağışlanmış olan elçilik yetkisine göre hareket ettiği düşüncesini
desteklemektedir.
1:20 Bakın, size yazdıklarımın yalan
olmadığını Tanrı'nın önünde belirtiyorum.
Tanrı her şeyi bilir, görür,
her yerdedir; bunun için de Tanrı’dan gizli bir şey yoktur. Tanrı yaptığımız ya
da düşündüğümüz her şeyi bilir. 1:20 ayetinde Pavlus’un
“yazdıklarının Tanrı önünde açık” olduğunu söylemesi ciddi bir
iştir. Pavlus savunduğu Müjde için Tanrı’yı kefil gösteriyor. Müjde’nin
eşsizliği de buradan kaynaklanıyor. Müjde Tanrı’nın tanıklığını, Tanrı’nın
onayını içeren bir gerçektir.
Pavlus’un Petrus ve Yakup
ile tanışıklığından bahsettikten sonra 20. ayetteki ifadesi bir güvensizliğe yer
bırakmıyor. Bu yüzden de sahte öğretmenlerin Pavlus hakkında söyledikleri ya da
ima etmeye çalıştıkları yanlış şeylere bir savunma niteliği taşıyor.
1:21 Sonra Suriye ve Kilikya bölgelerine
gittim.
Kilikya bölgesi içinde
Tarsus yer aldığından Pavlus’un bu hizmeti Elçilerin İşleri 1:8 ayetindeki
"Ama Kutsal Ruh üzerinize inince güç
alacaksınız. Yeruşalim'de, bütün Yahudiye ve Samiriye'de ve dünyanın dört
bucağında benim tanıklarım olacaksınız" şeklindeki Mesih’in ifadesini
hatırlatmaktadır. Pavlus da kendi Yeruşalim’i olan kendi şehrine gitmiş ve orada
müjdelemiştir.
Diğer yandan Elçilerin
İşleri 9:26-30 ayetlerine baktığımızda Yeruşalim’de hizmet için Pavlus’un kötü
ününün o zaman açısından bir engel teşkil ettiği açıktır.
1:22 Yahudiye'nin Mesih'e ait kiliseleri
beni şahsen tanımıyorlardı.
23 Yalnız, "Bir zamanlar bize zulmeden
adam, önceleri yıkmaya çalıştığı imanı şimdi yayıyor" dendiğini duymuşlardı.
24 Böylece benden ötürü Tanrı'yı
yüceltiyorlardı.
Pavlus ile şahsen tanışmamış
olan Hristiyanlar onun kötü ününü biliyorlar ve şimdi iman etmesinden dolayı
seviniyorlardı. Pavlus diğer elçiler gibi aktif hizmet ve tanıklık içinde yer
almış bir kişi idi:
Elçilerin İşleri 9:26 Saul Yeruşalim'e varınca oradaki öğrencilere katılmaya
çalıştı. Ama hepsi ondan korkuyor, İsa'nın öğrencisi olduğuna inanamıyorlardı.
27 O zaman Barnaba onu alıp elçilere götürdü. Onlara, Saul'un Şam yolunda Rab'bi
nasıl gördüğünü, Rab'bin de onunla konuştuğunu, Şam'da ise onun İsa adını nasıl
korkusuzca duyurduğunu anlattı.
28 Böylelikle Saul, Yeruşalim'de girip çıktıkları her yerde öğrencilerle
birlikte bulunarak Rab'bin adını korkusuzca duyurmaya başladı.
29 Dili Grekçe olan Yahudiler'le konuşup tartışıyordu. Ama onlar onu öldürmeyi
tasarlıyorlardı.
30 Kardeşler bunu öğrenince onu Sezariye'ye götürüp oradan Tarsus'a yolladılar.
Pavlus’un bu hizmetinde
Barnaba ve elçilerle bir araya gelmiş olması onun öğretişinin diğer elçilerce de
onaylanmış olduğunu göstermektedir. Bu durumda Yasa ve işlerle kurtuluş
öğretmeye çalışan kimselerin öğretişi sahte idi.
Pavlus dirilmiş Mesih ile
karşılaştıktan sonra Müjde onun bütün yaşamı ve tanıklığı oldu. Bir zamanlar
karşı çıktığı Müjde, Mesih ile karşılaştıktan sonra yaşam amacı oldu. Bu durumda
Pavlus’un hayatına bakıp, benzer şekilde Mesih merkezli bir yaşama davet
edildiğimizi bilerek devam etmeliyiz.
Pavlus’un adanmış yaşamı ve
gayreti her bir Hristiyan kişi için örnek olmalıdır. Pavlus Müjde
gerçeği için yaşamış ve
insanların onayını aramadığı için de
Müjde’yi savunurken Tanrı’ya dayanarak katlanabilmiştir (II.Korintliler
11:22-28). Pavlus’un Müjde uğruna yaşadığı sıkıntılar bir anlamda Müjde’nin
gücünün de tanıklığıdır.
2:1
On dört yıl aradan sonra
Titus'u da yanıma alıp Barnaba'yla birlikte yine
Yeruşalim'e gittim.
2 Vahiy uyarınca gittim. Boş yere
koşmayayım ya da koşmuş olmayayım diye, öteki uluslar arasında yaydığım Müjde'yi
özel olarak ileri gelenlere sundum.
Aradan geçen uzun zaman
boyunca Pavlus Müjde’yi savunmuş; bunu yaparken de bir elçiden ders almamıştır.
Bu uzun zaman aralığından sonra yaydığı Müjde’yi elçilere de sununca onlar da bu
Müjde’yi onaylamıştır. Çünkü Pavlus Müjde’yi insandan değil, Mesih’ten almıştır
(1:11-12).
On dört yıl ifadesi bize
II.Korintliler 12:1-6 ayetlerini hatırlatmaktadır. Ancak Pavlus’un hizmete
hazırlanmasında bu süre kuşkusuz önemli bir zaman dilimidir.
Ancak
“Vahiy uyarınca gittim” şeklindeki ifade ne anlama gelmektedir?
(1-) Pavlus’un Yeruşalim’e
gidişi, “gitmesi gerektiği” konusunda
aldığı bir vahiy sebebiyle olmuştur. (2-) Ya da ortada olan belki bir sorundan,
belki bir ihtiyaçtan dolayı dua ederken
“Tanrı’dan, Yeruşalim’e gitmesi gerektiği” şeklinde bir yönlendiriş alarak
ve bundan emin olarak Yeruşalim’e gitmiştir.
Ancak
“Vahiy uyarınca gittim” ifadesi
“yaydığım Müjde’yi onaylatma ihtiyacından
dolayı gitmedim” şeklinde bir düşünce çağrıştırmaktadır.
Diğer yandan Pavlus’un sahte
öğretmenlere ve kiliselere “Müjde’yi
insandan değil, Mesih’ten aldım” şeklindeki ifadesine ek olarak (1:11-12);
“ben Yeruşalim’e gitmeyi bile insansal bir
davet ya da insansal bir gereklilikten dolayı düşünmedim; Rab’den aldığım çağrı
üzerine gittim” demiş olması, Pavlus’un Tanrı ile diyalogunu gösteren bir
başka savunma sözü olabilir. Ancak ne sebepten olursa olsun, açık bir şey var
ki, Pavlus Tanrısal bir amaç ile ve Tanrı’nın isteğine uygun bir şekilde
Yeruşalim’e gitmiştir.
Böylece Pavlus aldığı vahiy
uyarınca Yeruşalim’e gitmiş ve “ileri gelenlere” yani kilisenin ruhani
kuruluna “özel olarak” Müjde’yi
sunmuş; yani önderlerin soru ve sorgulama için bir araya geldiği bir
oturuma katılmıştır. Bu da yaydığı
Müjde’nin hem uluslar hem de Yahudiler arasında elçisel bir yetki altında
olduğunu göstermesi açısından önemlidir.
2:3 Benimle birlikte olan Titus bile Grek
olmasına karşın sünnet edilmeye zorlanmadı.
Sünnet, Kutsal Yasa altında
olmanın bir işaretiydi. Ancak Mesih’in sunduğu kurtuluşu almanın bir ön şartı
değildi. Kurtuluş için Mesih’teki lütuf yeterliydi.
Müjde gerçeğini göz önüne aldığımızda sünnet lütuf kazanmak için
yapılabilecek bir şey olamazdı.
Pavlus Yeruşalim’e gittiği
zaman (2:1) Titus’un sünnet edilmesinin gerekmediği konusunda elçilerin hemfikir
olduğunu ima etmektedir. Çünkü yaydığı Müjde’yi ileri gelenlere (2:2) sunmak
için gittiği zamanı hatırlatarak, Uluslardan birinin Mesih’e iman etmesi
durumunda “Yahudileştirilmesinin
gerekmediği” yönündeki fikrin elçilerce de bilindiğini ve öyle kabul
edildiğini söylemektedir.
2:4 Ne var ki, İsa Mesih'te sahip
olduğumuz özgürlüğü el altından öğrenmek ve böylece bizi köleleştirmek için
gizlice aramıza sızan sahte kardeşler vardı.
Bu ayetteki
“el altından öğrenmek; gizlice aramıza
sızan; sahte kardeşler” şeklindeki ifadeler Pavlus ve yasacı öğretiş veren
sahte öğretmenler arasında sadece açıktan değil, gizlide devam eden bir rekabet
ya da çekişme olduğunu da vurgulamaktadır.
Bu ayetteki
“köleleştirmek” ifadesi
‘köle; günaha köle’ düşüncesini
çağrıştırmaktadır (Romalılar 6:6-7 [16-18]; 7:14-25; 8:13-17):
4:4-5 Ama zaman dolunca Tanrı, Yasa altında olanları özgürlüğe kavuşturmak için
kadından doğan, Yasa altında doğan öz Oğlu'nu gönderdi. Öyle ki, bizler oğulluk
hakkını alalım.
6 Oğullar olduğunuz için Tanrı öz Oğlu'nun "Abba! Baba!" diye seslenen Ruhu'nu
yüreklerinize gönderdi.
7 Bu nedenle artık köle değil, oğullarsınız. Oğullar olduğunuz için de Tanrı
sizi aynı zamanda mirasçı yaptı.
2:5 Müjde gerçeği sürekli sizinle kalsın
diye bir an bile onlara boyun eğip teslim olmadık.
Bu ayeti
“… İsa Mesih çarmıha gerilmiş olarak gözlerinizin önünde tasvir edilmedi
mi?” diyen 3:1 ayeti ile birlikte okuduğumuzda
“boyun eğip teslim olmadık” şeklindeki
ifadenin bir seçenek değil; Mesih gerçekten dirilmiş olduğu için, bu gerçekten
doğan bir sonuç olduğunu görüyoruz.
Yani Pavlus burada
“teslim olma ve teslim olmama
seçeneklerinden birini kullandım” demiyor. Ama
“Mesih çarmıha gerildiği için insan öğretişine teslim olamazdım [sahte
öğretişe tutsak olmadım]” şeklinde bir sonucu ima ediyor.
Bu durumda
“İbrahim'e sağlanan kutsama Mesih İsa
aracılığıyla uluslara sağlansın ve bizler vaat edilen Ruh'u imanla alalım diye,
Mesih bizim için lanetlenerek bizi Yasa'nın lanetinden kurtardı…” diyen
3:13-14 ayetine bakarak kurtuluşun çarmıha gerilmiş olan Mesih’in lütfu ile
bağışlandığını; Mesih’in çarmıhını kurtuluş için yetersiz gösteren bir öğreti
ile uzlaşmanın söz konusu olmadığını görüyoruz.
“Müjde gerçeği”
ifadesi mektup içindeki genel ifadelere bakılarak şöyle açıklanabilir:
1-) Başka bir Müjde yoktur (1:8-9).
2-) Müjde Tanrı’dan gelmiştir (1:11-12)
3-) Mesih’in Müjdesi kölelik değil özgürlüktür (2:5 [2:11-14]).
4-) Yasa’nın işlerini yaparak değil, Mesih’e iman ile aklandık (2:16).
5-) Müjde dünyanın bütün ulusları içindir (2:8).
6-) Müjde’nin mührü Kutsal Ruh’tur (3:13-14).
7-) Müjde yerin bütün uluslarını bir halk yapmıştır (3:26-28).
2:6 Ama ileri gelenler -ne oldukları
bence önemli değil, Tanrı insanlar arasında ayrım yapmaz- evet, bu ileri
gelenler söylediklerime bir şey katmadılar.
Yeruşalim Ruhani Meclisinin
önderleri için kullanılan “ne oldukları
bence önemli değil” şeklindeki ifade için 3:28 ayetine bakarak
“artık Yahudi olan ve olmayan ayrımı
kalmadığı” şeklinde bir anlam çıkarabiliriz. Yine 2:11-14 ayetlerine
baktığımızda “Yahudi bile olsa, sünnetli
bile olsa, ikiyüzlülüğe ve günaha herkes düşebilir” şeklinde bir anlam
çıkmaktadır.
Bu iki anlam da
“Müjde gerçeği” hakkında bize farklı
bir açıdan konuşmaktadır: Müjde insanları
ayırmıyor, birleştiriyor; Müjde bu insanları günahtan Mesih’teki lütuf ile
kurtuluşa ve esenliğe davet ediyor:
Romalılar 2:28 Çünkü ne dıştan Yahudi olan gerçek Yahudi'dir, ne de görünüşte,
bedensel olan sünnet gerçek sünnettir.
29 Ancak içten Yahudi olan Yahudi'dir. Sünnet de yürekle ilgilidir; yazılı
yasanın değil, Ruh'un işidir. İçten Yahudi olan kişi, insanların değil,
Tanrı'nın övgüsünü kazanır.
2:7 Tam tersine, Müjde'yi sünnetlilere
bildirme işi nasıl Petrus'a verildiyse, sünnetsizlere bildirme işinin de bana
verildiğini gördüler.
Pavlus sadece Müjde’yi
Mesih’ten almamıştı; Müjde’yi ne şekilde uygulayacağı da aldığı ilahi
yönlendirişe uygundu:
1:15-16 Ama beni daha annemin rahmindeyken seçip lütfuyla çağıran
Tanrı, uluslara müjdelemem için Oğlu'nu bana göstermeye razı olunca hemen
insanlara danışmadım;
Böylece Yeruşalim’deki
ruhani kurul oturumundan bahsederken
“bana verildiğini gördüler”
şeklindeki ifade ile Ruhani Kurulun, Tanrı’nın Pavlus için olan planını
anladığını ve bunun böyle bilinmesinin onaylandığını göstermektedir.
2:8 Çünkü sünnetlilere elçilik etmesi
için Petrus'ta etkin olan Tanrı, öteki uluslara elçilik etmem için bende de
etkin oldu.
Müjde hem Yahudilere hem
Uluslara Müjdelenmelidir. Bu fikir sadece Pavlus’un değil Petrus’un da fikridir;
ve özünde Müjde’nin bir gerçeğidir:
Elçilerin İşleri 10:34-35
O zaman Petrus söz alıp şöyle dedi: "Tanrı'nın insanlar arasında ayrım
yapmadığını, ama kendisinden korkan ve doğru olanı yapan kişiyi, ulusuna
bakmaksızın kabul ettiğini gerçekten anlıyorum.
Elçilerin İşleri 11:17
Böylelikle Tanrı, Rab İsa Mesih'e inanmış olan bizlere verdiği armağanın
aynısını onlara verdiyse, ben kimim ki Tanrı'ya karşı koyayım?"
Ve vaaz edilen Müjde tektir.
Uluslara da Yahudilere de verilen Müjde aynıdır. Müjde’yi kimin nereye
götüreceği konusu ise detaydır (I.Korintliler 3:4-9).
2:7-8
İleri Çalışma Notu
- BİA.30
2:9 Topluluğun direkleri sayılan Yakup,
Kefas ve Yuhanna bana bağışlanan lütfu sezince paydaşlığımızın işareti olarak
bana ve Barnaba'ya sağ ellerini uzattılar. Öteki uluslara bizlerin, Yahudiler'e
kendilerinin gitmesini uygun gördüler.
2:6 ayetinde “söylediklerime
bir şey katmadılar”, 2:7 ayetinde
“bana verildiğini gördüler”, 2:8 ayetinde
“Tanrı, öteki uluslara elçilik etmem için bende de etkin oldu” şeklindeki
ifadelere uygun olarak 2:9 ayetinde ‘bana
bağışlanan lütfu’ şeklindeki ifade şunu göstermektedir: Pavlus’un çağrısı
Tanrı’dandır, Pavlus’un yaydığı Müjde elçiseldir.
Bu da bize bir gerçeği
hatırlatıyor: Tanrı’nın uluslar için olan Müjdesi ile Tanrı’nın Yahudiler için
olan Müjdesi aynıdır; kurtuluş Müjdesi tektir.
Yeruşalim’deki kilisenin
ileri gelenlerinin (Ruhani Kurul) ellerini uzatması hem Pavlus’un yaydığı
Müjde’nin onaylandığını hem de Pavlus’un hizmet için olan çağrısının kabul
görmüş olduğunu göstermektedir. “Öteki
uluslara bizlerin, Yahudiler'e kendilerinin gitmesini uygun gördüler”
şeklindeki ifade Pavlus’un elçilik konumunu Yeruşalim’deki elçilerle eşit düzeye
getirmektedir.
2:10 Ancak yoksulları anımsamamızı
istediler. Zaten ben de bunu yapmaya gayret ediyordum.
Mesih’in merhamet hizmetini
Mesih’in yeryüzündeki ruhani bedeni olan kilise devam ettirecektir. Müjde’nin
gittiği her yerde ondalık, sunu, sadaka toplama ve uygun yerlere dağıtma hizmeti
de olacaktır (Elçilerin İşleri 4:34-37, II.Korintliler 8-9).
İlave Açıklama
1-) 1:24 ayetindeki
“benden ötürü Tanrı'yı yüceltiyorlardı” şeklindeki ifadeye bakarak
kendi yaşayışınızı düşündüğünüzde, sizin varlığınızdan memnuniyet duyan insanlar
ve sizin varlığınızdan şikatyet eden insanlar açısından kendinizi hiç
sorguladınız mı?
WUİ.1. soruda şöyle
diyor:
İnsanın varlığının en baş amacı nedir?
İnsanın varlığının en
baş amacı Tanrı’yı yüceltmek[1]
ve sonsuza dek O’ndan zevk almaktır.[2]
Pavlus’un
Mesih’ten önce ve Mesih’ten sonra (1:13, 23) olmak üzere yaşamına genel
olarak baktığınızda sizin yaşamınız Tanrı’yı övmek, Tanrı’yı yüceltmek konusunda
ne durumda?
O dönemde bir çok kilise
Pavlus için "bir zamanlar bize zulmeden
adam, önceleri yıkmaya çalıştığı imanı şimdi yayıyor" diyerek Tanrı’yı
yüceltmişlerdi.
Belki sizler Mesih’ten
önceki Pavlus gibi kötü bir üne sahip olmadınız. Belki kendi halinde yaşayan bir
insanken hayatınızın bir yerinde Mesih’i Rab ve Kurtarıcınız olarak kabul
ettiniz. Belki Hristiyan bir aile içinde doğdunuz ve evdeki iman yaşamına uygun
olarak hayatınız yönlendi. Ancak Pavlus’un hayatının başkaları için bir övgü ve
şükran konusu olmasına baktığınızda, Hristiyan hayatının olması gereken düzeyi
açısından kendinize nasıl bir pay çıkarıyorsunuz?
Sizin katıldığınız
kilise ve başka kiliseler sizin varlığınızdan dolayı Tanrı‘ya şükrediyor mu?
2-) 1:23-24 ayetlerine
bakarken Pavlus’un Yeruşalim’de nasıl Rab’bin adına tanıklık ettiğini (Elçilerin
İşleri 9:26-30) hatırlamıştık. Pavlus tanıklık ederken dindar Yahudiler
tarafından öldürülmek istenmişti
(Elçilerin İşleri 9:29). Bu tecrübe
kuşkusuz Pavlus’un bir zamanlar nasıl bir kimse olduğunu kendisinin görmesi
açısından düşündürücüdür. İman hayatında böyle bir tecrübe yaşamak sizce
Pavlus’un hizmetine nasıl etki etmiştir?
Sizler Mesih’e iman ettikten sonra, önceki yaşantınızla hiç yüzleştiniz mi?
Mesih’ten önce nasıl biri olduğunuzu görmek, sanki kendinize yardım eder gibi,
Mesihsiz yaşayan diğerlerine hizmet ve tanıklık tutkunuzu güçlendirmiyor mu?
3-) Farklı armağan ve
farklı çağrıları olan Müjde görevlileri alçakgönüllülük içinde bir araya
geldiğinde nasıl uyum içinde çalıştıklarını Yeruşalim’deki ruhani kurul
toplantısında görmekteyiz.
Yine Pavlus’un kendisine
Mesih’ten vahiy edilen Müjde’yi Yeruşalim’deki kilise önderleri ile
paylaşmasından, Kelam hizmetinde bir takım olarak çalışmanın elçisel kilisede
bir bereket olduğu konusu böylece bu günün kiliselerine bir model olmaktadır.
Sizin de Rab’be
hizmetinizde diğer önderlerin kafalarında bir soru işareti olmaması açısından ve
sizi en azından duaları ile desteklemesi açısından ruhani kurulda kendinizi
anlatmanız ve vizyonunuzu paylaşmanız önemlidir.
Yeruşalim’deki bu
toplantının sonucuna baktığımızda sadece
“Pavlus ve Yeruşalim Kilisesi önderlerinin anlaşma içinde olması; ya da bir
uzlaşma noktasında birleşmiş olmaları” şeklinde bir resim görmek, bu günün
kiliseleri için eksik bir resim olacaktır.
Elçilerin İşleri 9:19-30
ayetlerinde Pavlus’un Rab’be iman etmesini okuyoruz. 31. ayette ise tek bir
kişinin iman etmesinin kiliseye vermesi gereken bakış açısını görmekteyiz:
Bütün Yahudiye,
Celile ve Samiriye'deki inanlılar topluluğu esenliğe kavuştu. Gelişen ve Rab
korkusu içinde yaşayan topluluk Kutsal Ruh'un yardımıyla sayıca büyüyordu.
Yani 2:9 ayetindeki
uzlaşma konusuna bakarken tek bir kişinin imanı ile değişen yaşamlar, tek bir
kişinin imanı ile etkilenen kilise ve yönlendirilen tarih hakkında da
düşünmeliyiz.
Müjde Yeruşalim’den
sonra Yahudiye, Celile ve Samiriye’de de yayılmaya başlamıştır
(Elçilerin İşleri 1:8). Bundan sonraki
ayetlere bakalım: Elçilerin İşleri 10:1-11:18 ayetleri boyunca Uluslardan
biri olan Kornelyus’un iman etmesi hakkında okuyoruz:
11:17 Böylelikle Tanrı,
Rab İsa Mesih'e inanmış olan bizlere verdiği armağanın aynısını onlara verdiyse,
ben kimim ki Tanrı'ya karşı koyayım?"
Bu ayetlerde Petrus
Yahudi olmayan bir kişinin iman etmesini anlatırken, Mesih’in Müjdesi’nin
Yahudiler ve Yahudi olmayanlar için tek olduğunu gözler önüne sererken Müjde’nin
‘bütün dünyaya’ yayılmaya başladığının
da işaretini vermektedir (Elçilerin İşleri
1:8).
Böylece Galatyalılar
Mektubunda 2:9 ayetine baktığımızda tek bir kişinin Mesih’e iman etmesini,
Müjde’nin “dünyanın dört bucağı”
üzerinde yayılmaya başladığı; yani hem Yahudilerin hem de Yahudi olmayanların
Mesih’e geldiği esas büyük resmin bir parçası olarak
(Elçilerin İşleri 1:8) görmeliyiz. Böylece Elçilerin İşleri kitabı
bu büyük resmin altını çizerek bitiyor:
Elçilerin İşleri
28:28-29 "Şunu bilin ki, Tanrı'nın sağladığı bu kurtuluşun haberi öteki
uluslara gönderilmiştir. Ve onlar buna kulak vereceklerdir."
30 Pavlus tam iki
yıl kendi kiraladığı evde kaldı ve ziyaretine gelen herkesi kabul etti.
31 Hiçbir engelle
karşılaşmadan Tanrı'nın Egemenliği'ni tam bir cesaretle duyuruyor, Rab İsa
Mesih'le ilgili gerçekleri öğretiyordu.
Ama bir gerçek var ki,
Elçilerin İşleri kitabı 28. bölüm 31. ayet ile bitmiyor. Bu son ayet bize küçük
bir pencere açarak “Kutsal Ruh’un İşleri
29. bölümde”[3]
olduğumuzu hatırlatıyor.
4-) Gerek kurumsal
açıdan gerekse teolojik açıdan farklılık gösteren kiliseler birbirlerine
Müjde’nin tekliği, elçiselliği ve evrenselliği temelinde baktıklarında
farklılıklarından daha güçlü ve sarsılamaz bağlarla birbirlerine bağlı
olduklarını görebilirler. Böylece “ben şu
bu kilisedenim, onlar şu kilisenden” demeden önce
“bizler Hristiyanız; bizler, hepimiz
Mesih’teki lütuf ile kurtuluş Müjdesi’nin paydaşlarıyız” düşüncesi aklımızda
olmalıdır.
Bir Hristiyan olarak
kendi kilisemiz ile diğer bir kilise arasında, kendi önderliğimiz ve diğer bir
kilisenin önderliği arasında “Kelam’ı
anlama ve yaşama, Kelam’ı yorumlama ve öğretme, kiliseyi yönetme ve
yapılandırma, sakrament, disiplin ve atama, dua ve tapınma, hizmet ve vizyon
gibi” bir çok konuda farlılıklar olduğunu kabullenmeli; farlılıklarımızı
Mesih’teki sevgi ile karşılayıp, kendimizin asla tek başına tamamlayamayacağı
büyük resme bakarak, aynı tarlanın işçileri olarak birbirimizi desteklemeyi
öğrenebilmemiz Müjde’nin ilerlemesi açsından önemli bir bakış açısıdır.
5-) Mesih’e tanıklık
etmek için on dört yıl beklemek gerekmiyor. Mesih’e iman etmiş kişilerin
kurtuluş Müjdesi’ni etrafındaki kimselerle paylaşması için böyle uzun bir zaman
beklemelerini öğretmiyoruz. Böylece “on
dört yıl” ifadesi bugün bizlere Müjde hizmetinde belirli bir göreve atanmak
için Kelam’da büyümek ve imanda olgunlaşmak için uygun bir zaman gerektiğini
ifade etmektedir. Bu ifade, kişilerin kilisede aktif bir hizmet almaları için
yeterli bir Kelam çalışması ve Kelam eğitimi ile hazırlanması gerektiği
konusunda bizi düşündürtmelidir. Kelam çalışması aynı zamanda imanda büyümek
için de gerekli bir adımdır.
Genel olarak bilgide ve
Ruh’ta ilerlemiş kişilerin Kelam’a bir bütün olarak bakmak ve Tanrı’nın planını
anlamak konusunda başkalarına göre biraz daha olgun olmaları konusu biraz daha
nettir.
Yeni iman etmiş
kimselerin imanlarını etraflarındaki kimselerle paylaşması farklı bir şey,
kilisede onlara aktif roller vermek farklı bir şeydir. Bu anlamda günümüz
kiliselerinin bazen sabırsız olduğunu; halen devam eden hizmetin hızla
ilerlemesi için Kelam eğitimini göz ardı ettiğini ya da ikinci plana ittiğini
görünce Pavlus örneği ve bugünün kiliseleri arasındaki zıtlık için ne sizler ne
düşünüyorsunuz?
6-) Ekümenik inanç
açıklamalarını kabul edip de birbirlerine sağ ellerini uzatamayan kiliseler
Müjde’nin yayılması önünde bazen bir başka engel teşkil etmektedir. Farklı
görüşleri saygı ile karşılamaya, Müjde için emek veren kimseleri ve kiliseleri
dua ile desteklemeye Müjde’nin ilerlemesi için ihtiyacımız vardır.
Diğer yandan bir
kilisenin ilerlemesine engel bir durum teşkil etmek ise, içinde olduğumuz büyük
resmi bozmaya çalışmak anlamına geleceğinden, bizden daha farklı düşünen bir
kardeşi ya da bir kiliseyi desteklemekten kaçınmamak gerekir.
Westminster İnanç
Açıklaması (XXV/1-2, 4-5) mükemmel bir kilise olmadığını
vurgulayarak şu gerçeklere dikkatimizi çeker:
(1-2) Mesih’in başı
olduğu kilise Müjde’nin yetkisi altındadır; (4) kilise bazen daha fazla
bazen daha az görünür olmuştur. Bazı kiliseler, Müjde doktrininin öğretilmesine
ve kabul edilmesine, buyruklara uyulmasına ve tapınma toplantılarına göre daha
az ya da daha fazla paktır; (5) gökyüzünün altındaki en pak kiliselerde
bile hem yanlışlığa hem de karışıklığa açıktır.
O halde kiliseyi
yönetirken ya da bir konuda yönlendirirken en doğru vizyonun sizde olduğunu ve
diğer kiliselerin de buna uymasını mı bekliyorsunuz yoksa farklıklarınıza rağmen
diğerlerine sağ elinizi uzatabiliyor musunuz?
7-) Kilisenin birliği
“Müjde gerçeği” (2:14) üzerinde bina olmalıdır. Farklı kiliselerden
önderlerin bir araya gelip benzer hizmet veya vizyon konularında birbirlerine
destek olmaları, dua ve teşvik için bir araya gelmeleri farklı bir şey; tek bir
kilisenin içindeki önderlerin “Müjde gerçeği” üzerinden hareket ederek
yanlışlıkları düzeltmek için ya da doğru olanı güçlendirmek için
“ruhani kurul” oturumunda bir araya
gelmeleri farklı bir şeydir.
Tanrı’nın size sağladığı
bereketleri başkalarıyla paylaşma için temeliniz “Müjde gerçeği” (2:14)
mi yoksa sizin kararlarınıza uygunluk, sizin projelerinize yatkınlık mı? Yani
sizin vizyonunuza ya da yorumunuza paralel bir bakış açısı içinde olan kiliseler
ya da iman kardeşlerinizle bir şeyler paylaşıyor olmanız normaldir. Ancak
farklılıklarınız olan kiliselerle diyalogunuz ne durumdadır?
Kilisenizin ileri
gelenleri tek bir kişinin aldığı kararı mı uygulamaya çalışıyor yoksa kararları
tartışarak mı belirliyor?
Sizin veya kilisenizin
kararları ile hem fikir olmayan ama Mesih’teki iman ile devam eden kimselere
veya kiliselere sağ elinizi uzatabildiğiniz zaman kilisenizin içindeki birlik
ile “Müjde gerçeğine” uygun olarak kiliseler arası birlik söz konusu olmuş olur.
8-) Etrafınızdaki
yoksulluğu görebilmek için de dua ediyor musunuz (Elçilerin İşleri 11:27-30,
Romalılar 15:25-29)?
2:10 ayetindeki
“yoksulları anımsamak” fikri elbise, yiyecek, para yardımı gibi
şeyler dışında sizin için neler çağrıştırıyor? Sizden daha fakir birine yardım
etme konusu dışında, “Müjde gerçeği”
temelinden bakınca sahip olduğunuz imkanlar, sahip olduğunuz dostluklar da
Müjde’ye hizmet eden diğer kiliselerin daha rahat veya daha sevinçli bir şekilde
hizmet etmesine aracılık ediyor mu?
Sizinle farklı bir
vizyonda olan bir kilisenin bildiğiniz bir sıkıntısı konusunda, sizden talep
etmediği halde gidip yardım teklif etmeyi ya da size göre farklı olan bir
kiliseye gidip bir ihtiyaçları olup olmadığını veya onlar için nasıl dua
edebileceğiniz konusunda sormak için gitmeyi de
“yoksulları anımsamak” fikri içinde
hiç düşündünüz mü?