GALATYALILARA MEKTUP
(İnsan Çabası mı, Tanrı Kayrası mı?)
Hazırlayan: Thomas Cosmades
Önsöz
Mektubun yazarı Tanrı’dan esinlenen haberci Pavlos’tur. Bu önemli yazının 55-60
yılları arasında kaleme alındığı varsayılıyor. Nereden yazıldığına gelince,
yorum ve görüşler değişiyor. Galatya Orta Anadolu’yu kapsayan geniş bir
bölgeydi.
Bu mektup Mesih bağlısının Özgürlük
Belgesi olarak anılır. Mesih’e iman edip Tanrı tarafından doğrulukla
donatılmak insanın temel gereksinimidir (3:11). Sağlanan kayranın kabulü bireyi
her tür yasasal, töresel, biçimsel bağlantıdan özgür kılar. Burada
iman, kayra, özgürlük, haç sözlerine
sık sık rastlanır: (1:6; 2:11; 3:1-11; 4:9-11; 5:1-7; 6:15). Ruhsal yasanın
(şeriat) hiçbir kurtarma yeteneği yoktur. Tersine, ruhsal yasa bireyin
günahlılığını göstererek herkesi suçlar. Atamız İbrahim ruhsal yasa olmadan,
iman ilkesi uyarınca doğrulukla donatıldı (2:15-5:6).
Haberci Pavlos Sevinç Getirici Haber’in insan buluşu bir varsayım olmadığını,
tersine Tanrı’dan kaynaklandığını vurguluyor, kendisine verilen habercilik
çağrısının doğruluğunu kanıtlıyor (1:10-16; 1:17-2:14). Galatya’daki topluluk
töreci, yasayı vurgulayıcı öğretmenlerin hedefi olmuştu. Yazar Pavlos onların
uğraşlarına ödün vermeksizin kayra ilkesinin biricik yön olduğunu arasız
üstelemeyle vurguluyor. İnanlıları çaptan düşmenin yıkıcılığına ilişkin enikonu
uyarıyor.
Pavlos kendilerine haberci süsü verenlerin inanlıları kandırıcı öğretilere
sürüklediğini anımsatarak, bunlara karşı geniş kapsamlı uyarıda bulunuyor
(5:17,18). Ruhsal yaşam yönteminin bedensel yaşama üstünlüğünü kanıtlıyor
(5:19-26). İman yaşamının ürünlerini kayra bildirisinin kanıtı olarak tanıtıyor
(6. bölüm).
Mektup şöylece özetlenebilir:
I.
Tanrı habercisinin savunması 1:1,2-2:21
II.
İmanla ilgili gerçekler 3:1-4:31
III.
Özgürlük Ruh’tan kaynaklanır 5:1-6:10
IV.
Sonuç 6:11-18
Başlangıç ve Selam
1-5
1 |
İnsanlarca ya da insan aracılığıyla değil, İsa Mesih ve O’nu ölüler arasından
dirilten Baba Tanrı tarafından haberci atanan ben Pavlos’tan.
2Ben
ve benimle birlikte bulunan tüm kardeşlerden Galatya’daki kilise topluluklarına
selam!
3Babamız
Tanrı’dan ve Rab İsa Mesih’ten sizlere kayra ve esenlik olsun.
4Bizi
şimdiki kötü çağdan kurtarmak için, Tanrımız’ın ve Babamız’ın isteği uyarınca,
Mesih günahlarımıza karşı kendisini sundu.
5Tanrı’ya
çağlar çağı yücelik olsun. Amin.
Uyarı
6-10
6Sizleri
Mesih’in kayrası aracılığıyla çağıranı böyle kısa bir zamanda bırakıp bambaşka
bir habere kayıvermenize şaşıyorum.
7Gerçekte
başka haber yoktur. Ama sizleri altüst edenler, Mesih’in Sevinç Getirici
Haberi’ni taklitleştirmeye özenenler var.
8Kaldı
ki, size müjdelediğimiz Sevinç Getirici Haber’le çelişkiye düşen bir haberi size
kim bildirirse bildirsin –bu ister biz olalım, isterse gökten bir melek– lanete
uğrasın.
9Daha
önce söyledik, şimdi yine bildiriyorum: Almış olduğunuz Haber’le çelişkiye düşen
bir haberi size kim bildirirse lanetlensin.
10Şu
anda insanların onayını mı, yoksa Tanrı’nın onayını mı kazanmaya çalışıyorum? Ya
da insanların gözüne mi girmeye uğraşıyorum? Eğer şimdiye dek insanları hoşnut
etmeye çalışsaydım doğal kapsamda Mesih uşağı olmazdım.
TANRI HABERCİSİNİN SAVUNMASI
Tanrı’nın Çağrısı
11-24
11Sizlere
belirtirim ki kardeşler, bildirdiğim Sevinç Getirici Haber insandan
kaynaklanmamıştır.
12Çünkü
ben onu ne herhangi bir insandan aldım ne de insandan öğretildim. İsa Mesih’in
açıklamasıyla verildi bana.
13Bir
vakitler Yahudiliğe bağlıyken benim nasıl yaşadığımı duydunuz; Tanrı’nın
kilisesine ne tür aşırı baskı uyguladığımı ve onu nasıl kırıp geçirdiğimi..
14Soydaşlarım
arasında yaşıtlarımın birçoğunu Yahudiliğe ilişkin konularda ne denli gerilerde
bıraktığımı, atalarımın törelerine herkesinkinden aşkın bağlılıkla nasıl
yapıştığımı duydunuz.
15Ne
var ki, doğuşumdan önce beni kendisine ayıran ve kayrasıyla çağıran Tanrı hoşnut
olunca,
16Sevinç
Getirici Haberi’ni uluslara müjdelemem için bende kendi Oğlu’nu açıkladı. O anda
ne kimseye danıştım,
17ne
de benden önce haberci olanları görmek üzere Yeruşalim’e gittim. Bunun yerine
Arabistan’a gittim, sonra yine Şam’a[a]
döndüm.
18Aradan
üç yıl geçtikten sonra Petros’la[b]
söyleşide bulunmak için Yeruşalim’e çıktım; on beş gün onun yanında kaldım.
19Rab’bin
kardeşi Yakup dışında öbür habercilerden hiçbirini görmedim.
20Sizlere
yazdıklarımı Tanrı önünde yalan konuşmaksızın bildiriyorum.
21Bunun
ardından Suriye ve Kilikya bölgelerine gittim.
22Yahudiye’deki
Mesih kilisesi toplulukları beni hiç görmemişti.
23Sadece,
“Bir vakitler bize saldıran kişi daha önce kırıp geçirdiği imanı şimdi
müjdeliyor” dendiğini duyuyor,
24benden
ötürü Tanrı’yı yüceltiyorlardı.
Yeruşalim’deki Toplantı
1-10
2 |
On dört yıl sonra, Titos’u da yanıma alarak, Barnabas’la birlikte yine
Yeruşalim’e çıktım.
2Bu
ziyaretim tanrısal aydınlatmayla oldu. Uluslar arasında yaydığım Sevinç Getirici
Haber’i onlara –başta sayılanlara– özel bir toplantıda açıkladım; boşa
koşmayayım ya da koşmuş olmayayım diye.
3Benimle
birlikte bulunan Titos bir Yunanlı olmaya karşın, sünnet edilmeye zorunlu
tutulmadı.
4Aramıza
sokulan bazı yalancı kardeşler yüzünden oldu bunlar. Onlar Mesih İsa
bağlılığında sahip olduğumuz özgürlüğü hiç sezdirmeden gözetlemeyi ve bizi
tutsaklığa sürüklemeyi amaçlıyorlardı.
5Ama
Sevinç Getirici Haber’le ilgili gerçek sizin yararınıza korunsun diye bir an
için bile onlara boyun eğmedik.
6Öte
yandan, başta sayılanlar –kim oldukları beni ilgilendirmez; Tanrı insanlar
arasında ayrım gözetmez– evet, başta sayılanlar bana hiçbir öğreti katkısında
bulunmadı.
7Tam
tersine, Petros’un sünnetli olanlara[c]
yöneldiği gibi benim de sünnetli olmayanlara[d]
Sevinç Getirici Haber’i müjdelemekte güvenilen kişi olduğumu gördüler.
8Çünkü
Petros’un Yahudiler’e habercilik hizmetinde ona güç sağlayan Tanrı, benim de
uluslara habercilik hizmetimde güç sağladı.
9Bana
verilen habercilik kayrasını kavrayan Yakup, Petros ve Yuhanna –topluluğun
direği sayılanlar– ruhsal paydaşlığı belgelemek üzere benimle ve Barnabas’la el
sıkıştılar; biz uluslara gidelim, kendileri de Yahudiler’e gitsin diye..
10Tek
önerileri yoksulları anımsamamıza ilişkindi. Bunu da gönül hoşluğuyla yapmaya
çaba gösterdim.
Sevinç Getirici Haber Petros’un Önünde Savunuluyor
11-14
11Ne
var ki, Petros Antakya’ya geldiğinde yüzüne karşı ona direndim. Çünkü o
suçluydu.
12Olay
şuydu: Yakup’un yanından bazı kişiler gelmeden önce, Petros uluslardan
oluşanlarla birlikte yemek yiyordu. Ama onlar gelince çekiliverdi ve kendisini
uluslar kesiminden ayırdı. Çünkü sünneti önemseyen Yahudi soyundan korkuyordu.
13Petros’la
birlikte Yahudiler’in geri kalanları da ikiyüzlülük gösterdi. Barnabas bile
kendilerinin ikiyüzlülüğüne kapıldı.
14Onların
Sevinç Getirici Haber’in doğruluğuna ayak uydurmadıklarını görünce, herkesin
önünde Petros’a şunları söyledim: “Sen Yahudi’yken, Yahudi gibi değil de uluslar
gibi yaşıyorsun. Öyleyse ulusları nasıl Yahudi gibi yaşamaya zorlayabilirsin?”
Tanrı Kayrası Herkesi Kapsar
15-21
15Doğuştan
Yahudi olan bizler uluslardan oluşan günahlılardan değiliz.
16Ama
kişinin ruhsal yasada sıralanan işlerle değil, Mesih İsa’ya iman ederek
doğrulukla donatıldığını bildiğimizden biz de Mesih İsa’ya iman ettik. Ruhsal
yasada sıralanan işlerle değil, Mesih’e iman ederek doğrulukla donatılalım
diye.. Çünkü ruhsal yasada sıralanan işlerle hiçbir insan doğrulukla
donatılmayacaktır.
17Ama
eğer Mesih bağlılığında doğrulukla donatılmayı kovalayan bizler de günahlı
durumuna düşersek, Mesih günaha hizmet edici mi oluyor? Hiçbir zaman!
18Eğer
yıktığım şeyleri yeniden kurmaya kalkışırsam kendi suçluluğumu tanıtlamış
olurum.
19Çünkü
ben ruhsal yasa yoluyla ruhsal yasa karşısında öldüm. Öyle ki, Tanrı için
yaşayabileyim. Mesih’le birlikte çarmıha çakıldım.
20Artık
yaşayan ben değilim; bende yaşayan Mesih’tir. Şimdi bedende yaşadığım yaşamı
beni seven ve benim için canını veren Tanrı Oğlu’na imanla yaşamaktayım.
21Tanrı’nın
kayrasını hiçe saymıyorum. Çünkü doğruluk ruhsal yasa yoluyla sağlanıyorsa,
Mesih boşu boşuna öldü demektir.
İMANLA İLGİLİ GERÇEKLER
İman Yaşamınıza Ne Oldu?
1-5
3 |
Ey aklı kıt Galatyalılar! Kim sizlere büyü yaptı? Gözlerinizin önünde Mesih’in
çarmıha mıhlandığı açıklıkla belirtilen sizlere..
2Sizden
sadece şunu öğrenmek isterim: Ruhsal yasada sıralanan işlerle mi yoksa işitip
iman etmekle mi Ruh’u aldınız?
3Böylesi
kıt akıllı mısınız? Ruh bağlılığında başlayıp şimdi bedende mi sonuca ermek
çabasındasınız?
4Bunca
görgü boşa mı gitti? İnanılacak şey değil!
5Sizlere
Ruh’u sağlayan ve aranızda güçlü işler yapan Tanrı bunları ruhsal yasada
sıralanan işleri yerine getirdiğiniz için mi, yoksa Sevinç Getirici Haber’i
işitip iman ettiğiniz için mi yapıyor?
İman Eden İnsan Örneği
6-14
6İbrahim,
Tanrı’ya iman etti ve bu ona doğruluk diye sayıldı.
7Demek
ki, iman kuralına bağlı olanlar İbrahim’in gerçek çocuklarıdır.
8Tanrı’nın
ulusları iman kuralı uyarınca doğrulukla donattığını öngören Kutsal Yazı, Sevinç
Getirici Haber’i İbrahim’e önceden müjdeledi: “Tüm uluslar sende kutlu
kılınacak.”
9Böylelikle
iman kuralına bağlı olanlar, iman edip kutlu kılınan İbrahim’le birlikte kutlu
kılınırlar.
10Ruhsal
yasada sıralanan işlere bel bağlayanlar lanet altındadır. Çünkü Kutsal Söz’de
şöyle yazılmıştır: “Ruhsal yasa kitabında yazılanların tümünü yerine getirme
doğrultusunda süreklilik göstermeyen herkes lanet altındadır.”
11Tanrı
önünde bir kimsenin ruhsal yasa uyarınca doğrulukla donatılmadığı belirgindir.
Çünkü “Doğru kişi imanla yaşayacaktır.”
12Ama
ruhsal yasanın imanla ilgisi yoktur. Tam tersine, “Yasanın buyruklarını yerine
getiren onlarla yaşayacaktır.”
13Mesih
bizim için lanetlenerek, ruhsal yasanın lanetinden bizleri özgür kıldı. Çünkü
Kutsal Söz’de şöyle yazılmıştır: “Tahtaya asılan herkes lanetlenmiştir.”
14İbrahim’in
kutluluğu İsa Mesih bağlılığında uluslara ulaşsın diye oldu bu. Öyle ki, vaat
edilen Ruh’u iman aracılığıyla alabilelim.
Ruhsal Yasa, Vaadi Ortadan Kaldıramaz
15-22
15Kardeşlerim,
insan açısından konuşuyorum: İnsanın onayladığı vasiyeti[e]
bile ne kimse ortadan kaldırabilir ne de yeni baştan düzenleyebilir.
16Vaatler
İbrahim’e ‘ve onun soyuna’ verildi. Birçok kişiyi kapsıyormuşcasına ‘soylarına’
denmiyor. Tam tersine, tek kişiyi kapsar nitelikte tekil olarak ‘ve senin
soyuna’ deniyor ki, bu Mesih’tir.
17Şunu
demek istiyorum: Tanrı’nın önceden onayladığı antlaşmayı, ondan dört yüz otuz
yıl sonra beliren ruhsal yasa ortadan kaldıramaz. Böylelikle vaadi geçersiz
kılamaz.
18Çünkü
miras ruhsal yasadan geliyorsa, artık vaat uyarınca değildir. Ama Tanrı, vaadi
uyarınca bunu İbrahim’e sağladı.
19Öyleyse,
ruhsal yasanın amacı nedir? Bu, suçun ne olduğunu göstermek için eklenmiştir.
Meleklerce açıklanan, bir aracı eliyle verilen ruhsal yasa, vaat edilen soy
gelinceye dek sürecekti.
20Ancak
bir kişi söz konusu edilince aracıya gerek yoktur. Ve Tanrı birdir.
21Öyleyse,
ruhsal yasa Tanrı’nın vaatleriyle çelişkiye mi düşüyor? Hiçbir zaman. Çünkü
yaşam sağlayabilen bir ruhsal yasa verilmiş olsaydı, kuşkusuz o zaman doğrulukla
donatılma doğal kavramla ruhsal yasadan kaynaklanırdı.
22Ne
var ki, Kutsal Söz tüm kurulu düzeni günah altında tutuklamış bulunuyor. Öyle
ki, İsa Mesih’e imandan gelen vaat iman edenlere verilebilsin.
Yasadan Özgürlük, Tanrı’ya Bağlılık
23-29; 4:1-7
23Bu
iman gelmeden önce ruhsal yasa altında içeri girmiştik. Açıklanacak olan imanı
bekleyen tutuklulardık.
24Demek
ki, ruhsal yasa Mesih’in gelişine dek bizlere alıştırıcılık[f]
etti; imandan gelen doğrulukla donatılalım diye.
25Ama
şimdi iman geldiğine göre, bundan böyle ruhsal yasanın alıştırıcılığı altında
değiliz.
26Çünkü
Mesih İsa’ya iman yoluyla hepiniz Tanrı’nın çocuklarısınız[g].
27Çünkü
Mesih’le birleşmek üzere vaftiz edilenleriniz Mesih’i kuşandınız.
28Öyle
ki Yahudi ile Yunanlı, köle ile özgür, erkek ile kadın arasında hiçbir ayrım
yoktur[h].
Çünkü hepiniz de Mesih İsa bağlılığında birsiniz.
29Eğer
siz Mesih’in iseniz, bu durumda İbrahim’in soyusunuz. Vaat uyarınca mirasçılar..
4 |
Şunu demek istiyorum: Her şeyin sahibi olmaya karşın, mirasçı çocukluğu
süresince bir köleden ayrımlı değildir.
2Ama
babasının saptadığı güne dek görevlilerin ve ev yöneticilerinin elindedir.
3Bunun
gibi bizler de ruhsal yönden çocukken, dünyanın ilkel öğelerince[i]
tutsak edilmiştik.
4Ama
vakit dolunca, Tanrı öz Oğlu’nu gönderdi. O bir anadan doğdu, doğumu da ruhsal
yasa altındaydı.
5Öyle
ki, ruhsal yasa altında bulunanları özgür kılsın ve bizler evlatlığa
alınabilelim.
6Evlatlar
olduğumuz için, Tanrı öz Oğlu’nun Ruhu’nu bizim yüreklerimize gönderdi. “Abba
Baba[j]”
diye seslenmektedir O.
7Demek
ki bundan böyle sen bir köle değil, tam tersine evlatsın. Ve evlat olduğundan
Tanrı sağlayışıyla mirasçısın.
Gerisin Geriye mi Gideceğiz?
8-11
8Tanrı’yı
tanımadığınız günlerde gerçek olmayan tanrılara kölelik ettiniz.
9Ama
şimdi Tanrı’yı tanıdınız, daha doğrusu O sizleri tanıdı. Öyleyse nasıl olur da
yeni baştan ilkel öğelerin cılızlığına ve yoksulluğuna dönersiniz? Nasıl yeni
baştan onlara uşak olmak istersiniz?
10Özel
günlere, aylara, mevsimlere, yıllara önem veriyorsunuz.
11Sizin
için kaygılanıyorum. Yoksa, size harcadığım bunca emek boşa mı gitti?
Dikkat Edin, Yoldan Şaşmayın
12-20
12Kardeşlerim,
size yalvarırım benim gibi olun; çünkü ben de önceden sizin gibiydim. Bana
hiçbir haksızlıkta bulunmadınız.
13Anımsarsınız,
Sevinç Getirici Haber’i sizlere ilk gelişimde bedensel hastalığım nedeniyle
müjdelemiştim.
14Bedensel
durumum sizler için kötü bir deneyimdi. Öyleyken beni ne aşağı gördünüz, ne de
bir yana ittiniz. Tam tersine, beni Tanrı’nın bir meleği imişim gibi
karşıladınız. Mesih İsa’yı karşılarcasına..
15Nerede
kaldı o mutluluğunuz? Sizin için tanıklık ederim ki, olanağı olsaydı gözlerinizi
çıkarıp bana verirdiniz.
16Size
gerçeği bildirdiğim için şimdi düşmanınız mı oldum?
17Bu
insanlar[k]
sizi elde etmek için didiniyorlar. Ama amaçları iyi değil. Sizi bizden ayırmayı
amaçlıyorlar. Öyle ki, didinmeniz kendi yararlarına olsun.
18Amaç
iyiyse, bireylerin her durumda birbiri için didinmeleri güzel bir tutumdur;
yalnız ben sizin aranızdayken değil.
19Sevgili
çocuklarım, Mesih varlığınızda biçimleninceye dek yeni baştan sizinle birlikte
bir ana gibi doğum sancıları çeken ben,
20şu
anda yanınızda bulunmayı ve sesimin tonunu değiştirmeyi nasıl isterdim! Çünkü
sizlere ilişkin şaşkınlık içindeyim.
Köle Kadının Oğlu, Özgür Kadının Oğlu
21-31
21Ruhsal
yasa altında yaşamayı özleyen sizler, söyleyin bana ruhsal yasanın ne dediğini
duymuyor musunuz?
22İbrahim’in
iki oğlu olduğu yazılıdır; biri köle kızdan öbürüyse özgür kadından.
23Köle
kızdan olan, doğal yolla doğdu; özgür kadından olansa tanrısal vaat uyarınca
doğdu.
24Bunlar
dolaylı anlatımlardır. Bu iki kadın iki antlaşmayı betimlemektedir. Biri kölelik
için çocuk doğuran Hacer’dir. Sina Dağı’ndan.
25Hacer,
Arabistan’daki Sina Dağı’nı simgeler. Bugünkü Yeruşalim onun başka bir
göstergesidir. Çünkü o da çocuklarıyla birlikte kölelik etmektedir.
26Öte
yandan göksel Yeruşalim özgürdür ve bizim anamızdır.
27Çünkü
Kutsal Söz’de yazılmıştır:
“Çocuk doğurmayan ürünsüz kadın, mutlu ol!
Sen ki, doğum sancısı nedir bilmedin,
Coş ve sesini yükselt,
Çünkü perişan kadının,
Kocalı kadından daha çok çocuğu vardır.”
28Sizlere
gelince kardeşlerim, siz de İshak gibi vaat çocuklarısınız.
29Ama
o dönemde doğal ilişkiden doğan oğul, Ruh kapsamında doğana nasıl baskı
uyguladıysa durum şimdi de böyledir.
30Ama
ne der Kutsal Söz?
“Köle kızla oğlunu dışarı at.
Çünkü köle kızın oğlu özgür kadının
Oğluyla birlikte miras almayacak.”
31Öyleyse,
köle kızın çocukları değiliz kardeşlerim. Özgür kadının çocuklarıyız.
İMAN YAŞAMINDA YÜREKLENDİRME
Özgürlüğünüzü Yitirmeyin
1-15
5 |
Mesih bizi özgür olalım diye özgürlüğe kavuşturdu. Öyleyse özgür kişiler gibi
dimdik durun ve yeniden uşaklık boyunduruğuna girmeyin.
2Dinleyin;
ben Pavlos sizlere diyorum ki, sünnet edilirseniz Mesih’in sizlere hiçbir yararı
olmaz.
3Sünnet
edilen herkese bir kez daha vurguluyorum: O kişi tüm ruhsal yasayı tutmak
zorundadır.
4Ruhsal
yasa aracılığıyla doğrulukla donatılmak isteyen sizlerin Mesih’le ilişkisi
kopmuştur. Tanrısal kayradan ayrı düşmüş bulunuyorsunuz.
5Bize
gelince Ruh bağlılığında, imandan oluşan umutla doğruluğu gözlemekteyiz.
6Çünkü
Mesih İsa bağlılığında olana ne sünnet edilmenin, ne de edilmemenin bir yararı
vardır. Önemli olan, sevgi yoluyla etkisini belirten imandır.
7Ne
güzel koşuyordunuz! Gerçeği dinlemeyesiniz diye kim engel oldu sizlere?
8Kuşkusuz,
bu kandırıcılık sizi çağırandan değil.
9Azıcık
maya tüm hamuru kabartır.
10Rab
bağlılığında sizlere güvenim var; başka bir akla hizmet etmeyeceğinize
inanıyorum. Sizi altüst edene gelince, o kim olursa olsun yargısını
taşıyacaktır.
11Bana
gelince kardeşlerim, sünnet gereğini yaymayı sürdürseydim bugüne dek katlandığım
saldırıların bir anlamı olabilir miydi? Öyle olsaydı, haçın kösteklemesi sorunu
da ortadan kalkmış olurdu.
12Dilerim,
sizi tedirgin edenler sonuna kadar gitsin ve kendilerini enesinler[l]!
13Kardeşlerim,
sizler özgürlüğe çağrıldınız. Ancak özgürlüğü bedenin gereksiz istekleri
doğrultusunda kullanmayın. Tam tersine, sevgi yoluyla birbirinizin uşağı olun.
14Çünkü
tüm ruhsal yasa tek sözde özetlenir: “İnsan kardeşini kendin gibi seveceksin.”
15Ama
birbirinizi ısırıp yerseniz dikkat edin, birbirinizi yok etmeyesiniz.
Özgür Yaşam Ruh’tan Esinlenir
16-26
16Şunu
demek istiyorum: Vaktinizi Ruh yönetiminde geçirin; böylece bedenin gereksiz
isteklerini doyurmakla uğraşmazsınız.
17Çünkü
bedenin istekleri Ruh’a, Ruh’un istekleri de bedene karşı çıkar. Bunlar
birbirine karşı direnir. Öyle ki, özlediğiniz işleri yapamayasınız.
18Ama
eğer Ruh’la yöneltiliyorsanız, ruhsal yasa altında değilsiniz.
19Bedenin
gereksiz isteklerine gelince bunlar belirgindir: Rasgele cinsel ilişki,
iğrençlik, soysuzluk,
20yalancı
tanrılara tapıcılık, büyücülük, düşmanlık, kavgacılık, kıskançlık, öfke,
sürtüşme, bölücülük, ikilik,
21çekememezlik,
sarhoşluk, içkili-gürültülü eğlence alemleri ve bunlara benzer işler. Daha önce
uyardığım gibi sizleri yeniden uyarıyorum: Bunları yapanlar Tanrı hükümranlığını
miras almayacaklar.
22Bunlara
karşı Ruh’un ürünü sevgi, sevinç, esenlik, katlanış, iyi yüreklilik, iyilik,
içten bağlılık,
23yumuşak
huyluluk, tutkulara üstünlüktür. Bunlarla ilgili ruhsal yasa kısıtlaması yoktur.
24Mesih
İsa’ya bağlı olanlar, utandırıcı tutkuları ve istekleriyle birlikte bedeni
çarmıha mıhlamış bulunuyorlar.
25Eğer
Ruh uyarınca yaşıyorsak, yaşam yolunda yürüyüşümüz de Ruh uyarınca olsun.
26Böbürlenmeyelim,
birbirimizi kışkırtmayalım, birbirimizi kıskanmayalım.
Birbirimizin Yükünü Taşıyalım
1-6
6 |
Kardeşlerim! Eğer biri suçüstü yakalansa da siz ruhsal olanlar yumuşak
huylulukla onu doğruluğa getirin. Kendi durumunuzu da göz önünde bulundurun;
olmaya ki, sen de günahla denenesin.
2Birbirinizin
yükünü taşıyın, böylelikle Mesih’in yasasını uygulayın.
3Çünkü
eğer biri önemli bir kişi değilken kendini bir şey sanıyorsa, kendi gözüne kül
atıyor.
4Herkes
kişisel işini denetlesin. Bu durumda başkasıyla bir karşılaştırmaya kalkmadan
salt kendi başarısıyla övünebilir.
5Çünkü
herkes kendisiyle ilgili yükü taşımak zorundadır.
6Tanrı
Sözü’yle eğitilen, kendindeki yararlı şeylerin tümünü eğitmeniyle paylaşsın.
Yaşamın Kaçınılmaz Ürünü
7-10
7Kandırılmayın!
Tanrı’yla eğlenilmez. Herkes ne ekerse onu biçecektir.
8Bedeninin
gereksiz isteklerini hoşnut etmek için eken, bedenden çürüme biçecek. Buna karşı
Ruh’u hoşnut etmek için eken, Ruh’tan sonsuz yaşam biçecek.
9Öyleyse
iyilikten bezmeyelim. Usanmazsak, vakti gelince ürünü biçeceğiz.
10Söylenecek
söz şudur ki, vaktimiz varken herkese, özellikle de iman evinden olanlara
yararlı iş yapalım.
Son Uyarı
11-18
11Elimle
size yazdığım şu iri harflere bakın.
12Sizleri
sünnet olmaya zorlayanlar, dıştan takındıkları parlak görünüşü çevreye
sergilemeyi tasarlayanlardır. Bunu salt Mesih’in haçı yüzünden saldırıya
uğramamak için yapıyorlar.
13Sünnet
edilenlerin kendileri bile ruhsal yasayı uygulamıyor. Sünnet edilmenizi
istemelerinin nedeni, sizin bedensel sünnetinizle övünmektir.
14Ama
Rabbimiz İsa Mesih’in haçından başka bir şeyle övünmek benden ırak olsun. O haç
aracılığıyla dünya benim gözümde çarmıha çakıldı, ben de dünyanın gözünde.
15Çünkü
ne sünnet edilmenin önemi vardır ne de sünnet edilmemenin. Ağırlıklı gerek yeni
yaratık olmaktır.
16Bu
kural uyarınca yaşam yolunda yürüyen herkese ve Tanrı’nın İsraili’ne esenlik ve
acıma yağsın.
17Bundan
böyle kimse beni tedirgin etmesin. Çünkü İsa’nın yaraları benim bedenime
işlenmiş bulunuyor.
18Rabbimiz
İsa Mesih’in kayrası ruhunuzla birlikte olsun, kardeşlerim. Amin.
GALATYALILARA MEKTUP
İNSAN ÇABASI MI,
TANRI KAYRASI MI?
Sevinç Getirici Haber’de
bu kısa, ama özlü mektup Romalılar’la
koşut önem taşır. Ademoğlunun ruhsal çökkünlüğünü apaçık gösteren bu yazının
tanrıbilimde yeri ön sırayı tutar. Mektubun kaleme alındığı dönemde, Mesih'in
Kilisesi öğreti bakımından bir yol kavşağında bulunuyor. Tutulacak yön yöntem ne
olacak? Kilise topluluğunu, ilk inanlıları uğraştıran sorun ve bunalım buydu.
Galatyalılar’a mektup yazılıncaya dek, Mesih inancını Yahudiliğe bağlı bir
din tarikatına dönüştürmek çabası giderek hız kazanıyordu. İnancı şeriata,
biçime, harfe bağlama doğrultusundaki çaba gün günden yoğunlaşıyordu.
Tanrı-insan ilişkisini özgürlük ilkesine dayandıran sağlıklı tanrıbilim
öğretisi, bu mektubun yazılıp kiliselere gönderilmesiyle billurlaştı ve
gerçekleşti.
Günaha tutsak
varlığın günahtan özgür edilip ruhsal-bireysel haklara, kişisel özgürlüğe
kavuşmasını öğrenmekle ilgilenen, bu mektubun hem kısa hem de özlü sayfalarına
eğilsin. Bu yazı Kilise’nin tarihine, gelişimine, evrenselliğine ışık tutan
önemli bir İncil parçasıdır. İlk Kilise insanlığa bir tarih belgesi bırakmakla
ilgilenmedi. Tersine, tarihin akımını, gelişimini etkiledi. Geniş ve uzun bir
ırmağın yatağını açtı. Bu mektup o ırmağın yatağını saptayan gelişimlerle
ilgilidir. İnsanlığın temel gereksinimi nedir? Bu kimden sağlanır, nasıl
gerçekleşir? Aynı öğreti kuşkusuz öbür mektuplarda da konu edilmekte, ama burada
özlü ve kanıtlı açıklıkla sergilenmekte.
Mektubun kilit
noktası 2:20'dedir demek yanlış olmaz: "Artık
yaşayan ben değilim; bende yaşayan Mesih’tir. Şimdi bedende yaşadığım yaşamı
beni seven ve benim için canını veren Tanrı Oğlu’na imanla yaşamaktayım."
Bu anlamlı açıklamada, mektubun temel öğretisi, Tanrı'dan esinlenen yazarın bu
öğretiye dayanan kişisel deneyimi belirtilmekte. Tanrı'nın sağladığı kurtuluş ve
özgürlük kupkuru bir kuram ya da varsayım değil, doğrudan doğruya Tanrı
esinlemesiyle iletilen somut ve kanıtlı bildiridir: "Çünkü
ben onu ne herhangi bir insandan aldım ne de insandan öğretildim. İsa Mesih’in
açıklamasıyla verildi bana"
(Galatyalılar 1:12).
Sonuçlamalı
Özgürlük
Tanrı Oğlu Mesih'in
sağladığı özgürlük tanrısal açıklamayla bildirilir, Kutsal Ruh aracılığıyla
varlığa mal edilir. Etkin tutumla, imanla ağırlandığında canın en köklü
gereksinimini karşılamış olur. Bu gelişimde birey özgürlüğünün gerçek anlamını
kavrar: Tanrı’nın apayrı sunusunu olumlu biçimde değerlendirerek affa, sonsuz
güvenliğine erişir. Ya da onu teperek kendini sonsuz çıkmazda bırakır. Burada
günahın gerçekçilikle kavranışı, canın kurtuluşu, yeni insanın yaratılışı, bu
doğrultuda imanın değişmez önemi ve özgürlüğün gönenci bireyle ilgili bir
deneyim niteliğinde tanıtılıyor. Bu açıdan da, mektup salt bir tanrıbilim
öğretisi değil, kişisel yaşam aşaması niteliğinde tanrısal belge olarak belirir.
Bu mektup, yaşam
kutsallığını bir kuram niteliğinde değil, gönenç özelliğinde kişisel varlığa mal
edilen bir deneyim olarak göstermektedir. Yazar kişisel adılı (zamir) sık sık
kullanmak yoluyla, Tanrı'ya bağlılığın ne din, ne töre, ne de biçim olduğunu,
tam tersine yaşamsal bir deneyim ve gönenç olarak belirdiğini vurguluyor.
Yazarın korkusu şeriata, biçime, töreye saplananın ruhsal yaşamı köklü zarara
uğrayacağı ve kısırlaşacağı noktasında odaklanıyor. Öncelik taşıyan gereksinim,
iç yaşamda ruhsal gönence kavuşmaktır; dıştan beliren uygulamalara sarılmak
değil. Gerçek verimlilik, Kutsal Ruh'un içte işlemesiyle bütünlüğe gelir.
"Bende yaşayan Mesih'tir", “İsa'nın yaraları benim bedenime işlenmiş bulunuyor”
türünden öznel vurgulamalar kurtuluşun, özgürlüğün nesnel açıklanışıdır.
Ruhsal yolculuk varlığa dıştan kabul ettirilen, her an kişiden şunu bunu
dileyen, kader ve takdirle işleyen bir Allah'a bağımlılık olamaz. Bunun tam
tersine, iç yaşamda tahtını kuran özgür Mesih'in isteğine yaraşır biçimde, O'nun
çizdiği özgürlük yolunda ilerlemekle belirir. O'nun isteği varlığa egemen
olmuştur; günahlı canın çıkarcı, yararcı, büyüklenici kovalayışları artık
etkisiz bırakılmıştır.
Haberci Pavlos ruhsal
yolculukta kişisel çelişkilerini, sürtüşmelerini, yenilgilerini örnek
göstererek, her insanı gönencine kavuştuğu özgürlüğün sevincine çağırmakta.
Mektup'ta vurgulanan tanrısal gerçek, dinsel uygulamalarla inleyen, ne
kurtuluşunu, ne özgürlüğünü, ne de doğrulukla donatıldığını bilebilen canlara
Tanrı’nın çağrısıdır. Mektup tanrısal bir öğreti ve eğitim parçası olmanın yanı
sıra tanrısal çağrıdır. Tanrı özgürlüğüne kesin ve belirgin çağrı.. İsa Mesih'in
duyurduğu gerçek kendisinin etle, kanla, kemikle, deriyle belirmesi,
kadına-erkeğe özgürlük nefesini aldırması, O'na iman edenin Tanrı'ya ‘gerçek’
ilişkisinde bağlanmasıdır (bkz. Yuhanna 8:31,32).
Sevinç Getirici Haber'de
buna koşut mektup Romalılar'dır dendi. Bu mektubun kesinlikle değil, ama
gereklilikle Romalılar'dan daha sonra yazılmış olduğu kanısı dikkatten
kaçamaz. Tanrı'nın kurtarış uygulayışı, Galatyalılar'da daha kısa,
Romalılar'daysa daha geniş çapta anlatılmaktadır. Bunlar,
Sevinç Getirici Haber'de aynı konuya
eğilen iki kardeş mektuptur: Habakkuk 2:4'ten, daha önce Yaratılış
15:6'dan kaynaklanan tanrısal ilke, Yeni Antlaşma'da şu yerlerde yinelenir:
Romalılar 1:17; Galatyalılar 3:11; İbraniler 10:38. Romalılar'da
vurgulama,
‘doğruluk’
konusundadır, Galatyalılar'da
‘yaşam bulmak’ konusunda,
İbraniler'deyse ‘iman
etmek..’
Bütün inançları ve
onların öğretilerini araştırmaya koyulan birey, günahlı insanın doğruluk
arayışında iki görüşle karşılaşır: Canın doğruluğa kavuşması doğrudan doğruya
Tanrı'nın İsa Mesih aracılığıyla açıklanan armağansal kayrasındadır. Buna iman
ederek kesin kurtuluşa kavuşan insanın parlak görünümü çizilir
Mektup’ta. Öte yandan canın
kurtuluşunu ve doğruluğu din bağlılıklarında, töresel uygulamalarda, yasasal
kurallarda, hayır sevapta arayanlar. Bunlar daima ruhsal borçluluktadır. Yeni
Antlaşma'daki mektuplar arasında yer tutan Galatyalılar’la Romalılar'ın
belirgin vurgulaması şeriat kurallarıyla, dinsel-sevapsal çabalarla günahlı
ademoğlunun havvakızının doğruluğa kavuşamayacağıdır (4:1-5; bkz. Romalılar
4:1-25).
Yazarın Yaşam
Deneyimi
En tutucu İbrani
geleneğine bağlı olan Tarsuslu Saul (Pavlos) atalarından öğrendiği tek Tanrı
bilgisine kesin bağlılıkta yaşamaktaydı. İnandığı Tanrı'nın kutsal olduğunu çok
iyi biliyordu. Ve Eski Antlaşma'da Tanrı'nın kendi halkından kutsallık
dilediğini okuyordu (bkz. Levililer 11:44,45; 19:2; 20:7,26; 21:6,8).
Bunlara karşı Pavlos’u uğraştıran temel sorun, günahlı kişinin Tanrı'ca istenen
yaşam kutsallığa nasıl kavuşabileceğiydi. Onun bu arayışı Şam (Damaskos) yolunda
yanıtlandı. Dinci, töreci, şeriatçı Saul, İsa Mesih'i gerçek Tanrı inancına bir
sokuntu sayıyor, ‘Yol’ olarak nitelendirilen Mesih inancını ortadan
kaldırmak için tüm gücüyle didiniyordu. Ama onun bu görüşü kovalayışı Tanrı'nın
düzeni değildi. İsa Mesih inanlılarını darmadağın etmek için, yanındaki
yardımcılarla Şam'a giderken gökte güneşin parlaklığından daha parlak bir nurla
karşılaştı, bu ışığın kaynağı olan Mesih'i yücelerde gördü. O anda Rab’bi görmüş
oldu. Saul orada Mesih'e iman ederek yeniden doğdu, yeni yaşamla donatıldı,
aradığı doğruluğa hemencecik kavuştu.
Sonradan Pavlos adını
alan bu insanın temel öğretisi kendisinin kayrayla yeniden doğuşuydu.
Habercilerin İşleri'nde yazar Luka bu tanrısal olayı bütün ayrıntılarıyla üç
kez anlatır (bkz. 9.22.26. bölümler). Mesih’e saldırıcılıktan O’nun
haberciliğine geçen Pavlos'un hem yaşam öyküsü, hem de tanrıbilim öğretisi
ölüler arasından dirilen Rab İsa Mesih'in günahlıyı kurtarmasıdır (bkz.
Habercilerin İşleri bölüm 9; Romalılar 1:4; Galatyalılar 1:1-4; Filippililer
3:10). Günahtan kurtulmanın temel koşulu, dirilen Mesih'e iman etmek
gereksinimdir (bkz. Romalılar 4:25; 10:9-10; Habercilerin İşleri 22:11;
26:16,23; I.Korintoslular 15. bölüm). Tanrı kayrasının tüm ayrıntılarıyla
vurgulandığı her yerde, kayranın doğal sonuçları belirtilir: İman, doğruluk,
özgürlük, yaşam yeniliği, ölümden diriliş ve sonsuz yaşam.. Tümünün ana kaynağı
İsa'nın haçta ölümü, sonra da dirilişidir. Galatyalılar'a mektup, bu
somut öğretinin belgesidir.
Galatyalılar
Kimdir?
Galatyalılar’a
yazılan mektup, köklü öğretinin yanı sıra, geniş kapsamlı tarihsel bilgiyi de
içerir. Bu bilgi özellikle yazar Pavlos'un habercilik göreviyle, çeşitli yerlere
gitmesiyle, kiliselerin başlayışına gelişmesine katkısıyla ilgilidir. Bazı
yönlerden Habercilerin İşleri'nde yazar Luka'nın değinmediği olaylara
kısıtlı da olsa ışık saçar bu mektup. Bu nedenle Galatyalılar'da tarihsel
olaylar açıklanırken, bunları Habercilerin İşleri'ndeki koşut
gelişimlerle uyuma getirmeye çalışmak, tarihsel bilgi bakımından çok önemlidir.
Ama bu iş sıradan bir uğraş sayılamaz. En keskin görüşlü uzman tanrıbilimcileri,
düşünürleri uğraştıran, sonundaysa iki ayrı görüş ve yorum oluşturan uğraştır
bu. Yazıda iki görüşe de değineceğiz, sorunun çözümüyle uğraşmayacağız.. Bu
sorun öğreti konusu değil, coğrafya ve tarih uygulamasıyla ilgilidir. Her
inanlının bildiği ve okuduğu mektup kimlere yazıldı? Hangi tarihte ve hangi
bölgede yaşamakta olan inanlılara seslendi?
Galatyalılar kimdir?
Bunlar İ.Ö. 278-277 yıllarında, bugünün Fransa'sında Galler adıyla tanınan
topluluktur. Kendilerine daha elverişli, verimli bir yer aramayı kovalayarak çok
uzun bir yolculuğa koyuldular. Tarih boyunca birçok halkın ve toplumun akın
ettiği küçük Asya'yı göze kestirdiler. Avrupa'yı aşarak Anadolu'ya vardılar.
Küçük Asya'nın merkez bölgesindeki yüksek düzlüğü çok beğendiler, özellikle
Ankara'yı içeren kesime yerleştiler. Galatya olarak bilinen bölgeyi onlar kurdu.
Kızılırmak (Halis), bu düzlüğü sulayan yararlı bir su kaynağıydı. O dönemde
buradaki çeşitli yerli halklar her tür toplum kavramından yoksundu. Buraya göç
eden Galler Anadolu'nun başka kesimlerine de kendi adlarını verdiler: Gallipoli
(Gelibolu) ve İstanbul'un çok iyi bilinen Galata'sı. Çoğunluğu oluşturmamakla
birlikte bölgeye egemen oldular, yönetimlerini kurdular, giderek etkilerini
genişlettiler. Dilleri Galler'in diliydi, kültürleri hatırı sayılır nitelik
taşırdı. Kendilerine özgü dinleri de vardı. Zamanın geçişiyle üç ayrı kesimi
oluşturdular: Trokmi'ler doğu bölgesine çekildi, Pontos ile Kappadokya'ya
sınır oldu. Başkentleri Tavion'du (Büyüknefesköy, Yozgat). Tolisttobogi'ler
batıya yerleşti, Frikya ile Bitinya'ya sınır oldu. Başkentleri Pessinos'tu
(Sivrihisar'ın 15 km. güneydoğusunda). Tektosag'lar orta bölgeye
yerleşti. Başkentleri Ankara'ydı.
İ.Ö. 64 yılında tüm
bölge Roma imparatorluğuna geçti, İ.Ö. 25 yılında Galatya adını taşıyan bölge
bir Roma eyaleti oldu. Ama bu eyalet önceki Galatya'dan çok geniş kapsamlıydı:
Pontos'un bazı kesimlerini, Frikya, Likaonya, Pisidya, Paflagonia, İsavria
yörelerini hep içine alarak eski Galatya'nın iki üç katı oldu. Bu eyalet Haberci
Pavlos'la Barnabas'ın ilk haber gezisinde
Sevinç Getirici Haber'i yaydıkları, kilise topluluklarının oluştuğu önemli
kentleri içeriyor: Antakya (Pisidya), Konya, Listra, Derbe (Habercilerin
İşleri 13.14. bölümler). Bu kentlerin halkı, yerli toplumların yanı sıra
Yunanlı, Romalı ve Yahudiler'di.
Haberci Pavlos'un
1:2'de sözünü ettiği Galatya'daki kilise toplulukları hangi kiliselerdir? Bu
noktada da görüş ve yorum ikiye ayrılmakta: Bazı tarihçi tanrıbilimciler, Roma
imparatorluğu döneminden önceki dar kapsamlı Galatya'ya değindikten sonra, bu
kiliselerin eski Galatya'da bulunan, –az önce değindiğimiz– kuzey kentlerinde
olduğunu savunmaktaydı. Ne var ki, haberci Pavlos'la iş arkadaşlarının o
kentleri ziyaretinden Habercilerin İşleri'nde hiç konu edilmiyor. Öte
yandan bu tarihçiler ikinci haber gezisinde sözü edilen açıklamayla (bkz.
Habercilerin İşleri 16:6), üçüncü haber gezisindeki açıklamaya (bkz.
Habercilerin İşleri 18:23) dikkati çekerek, habercilerin sonraki iki gezide
Ankara'ya ve daha ötelere uzandığını, o yerlerde
Sevinç Getirici Haber'i yaydıklarını,
kilise toplulukları oluşturduklarını, onları desteklemeye gittiklerini
göstermeye çalışmaktaydı. Bu görüşü kabul edemeyen daha sonraki bir tarihçiler
kuşağı (başta
Sir William Ramsey
olmak üzere) Habercilerin İşleri 16:6 ile 18:23'teki Galatya
adının Roma öncesi dar kapsamlı Galatya ile ilgili olduğunu savundu.
Romalılar’ın eyalet sınırlarını her yana genişlettikleri dönemde.. Bu görüş
uyarınca Galatya'dan söz edilirken, Pavlos'la Barnabas'ın ilk haber gezisinde
uğradıkları kentlerden söz edilmektedir. Yine bu yoruma göre
‘Galatya'daki kilise toplulukları’
(1:2), Pisidya Antakya’sı (Yalvaç), Konya, Listra topluluklarıdır.
İki ayrı görüş ve yorum bunlardır. İkincisinin son yıllarda giderek çok ağır
bastığını vurgulamak gerekir. Bu iki görüşten ilkine Kuzey Galatya,
sonrakineyse Güney Galatya
kuramı denmektedir. Görüleceği gibi, görüş ayrılığı mektubun özüyle
değil, coğrafi ayrıntılarla ilgilidir. Nesnel yorumla uğraşan düşünürler bu tür
çetin sorunlarla boğuşmaktan, açılarını bildirmekten ve yaymaktan hiç
çekinmezler; çünkü gerçek bu yolla billurlaşır.
Yeni Antlaşma'da
Galatya adına şu yerlerde rastlanır: Galatyalılar 1:2; I.Korintoslular 16:1;
I.Petros 1:1; II.Timoteos 4:10 (bazı eski metinlerde sonuncusu ‘Galler’
bölgesi olarak yazılıdır). Daha önce belirtilen Habercilerin İşleri 16:6;
18:23'teki anlatım bölgeyle ilgilidir ve iki ayrı yoruma yol açmıştır. Güney
kuramının başarılı uzmanı ve savunucusu
Sir William Ramsey, sözü
edilen dört kilise topluluğunun –Antakya, Konya, Listra, Derbe– mektupta yazar
Pavlos tarafından bir bütün olarak görüldüğünü, tümünün aynı dönemde Mesih
bağlılığına geldiğini gösteren ayetleri kanıt olarak ele alıyor ( 1:6,8; 3:1;
4:9,13,14). Bu ayetlerde okuyucu hep Galatya eyaletinde bulunuyor,
kiliselerin bütünü aynı haber gezisinin ürünü niteliğinde gösteriliyor,
Pavlos’tan uyumlu bildiriyi duymuşken şimdi yoldan saptıkları anlaşılıyor.
Olsa olsa, haberci
Pavlos'un ilk müjde gezisindeki çalışmalarına değinmektedir bu yazı. Buna karşı
Pavlos’un ziyaretinden hiç söz edilmediği yerlerde bir sıra kilise topluluğuna
içli dışlı nasıl konuşabilir o? Bu yoruma dayanarak sözü edilen uzman
araştırmacı, Pavlos'un Roma yöneticileri tarafından çizilen güney Galatya'yı
ziyaret etmiş olduğunu üsteliyor, Galatya'daki kiliseler bir bütündür diyor.
Aynı zamanda başka ilginç bir gözlemde bulunarak haberci Pavlos'la ilgili
kiliseleri dört ayrı bölge başlığı altında görüyor: Asya, Galatya, Ahaya (güney
Yunanistan) ve Makedonya. Pavlos'un her bir bölgede yoğun çalışmalar
sürdürdüğünü, kiliseler kurulmasına katkıda bulunduğunu, çok yakın arkadaşlıklar
edindiğini belirtiyor. Ve bu kiliselerin Yeruşalim'deki inanlılara yardımda
bulunduğuna dikkati çekiyor. Düşünür, bunlara benzer daha birçok gözlemle, aşağı
(güney) Galatya kuramını savunuyor.
Mektubun Yazarı ve
Tarihi
Yeni Antlaşma'yı
oluşturan yirmi yedi yazı içinde, yazılış tarihinin belirgin biçimde
kararlaştırılması oldukça güç mektuplardan biri önümüzdeki parçadır. Coğrafi
konumu gibi, tarihsel belirlenimi de ayrımlı görüşler üzerinde toplanagelmiştir.
Bu görüşler, İ.S. 45-60 yılları arasında dağılmakta. Buna göre, birileri onu en
önceki mektuplardan saymaktayken, başkaları daha geç tarihte yazılanlardan biri
olarak görüyor.
Karşımızda
uluslardan, putlara tapıcılıktan Mesih'e dönen bir kilise topluluğu var.
Aralarına sokulan bazı işgüzar Yahudi şeriatçıların çabasıyla, saf kayra
inancından kaymışlar, bambaşka bir inanca dalmışlar: Yahudi şeriatçılığıyla
katışımlı bir tür Mesih inancı.. Özellikle sünnet töresinde odaklanan
şeriatçılığın yinelemeli biçimciliği –bir bakımdan önceki inançlarına benzer
olduğundan– onlara beğenilir gelmiş. Böyle kısa bir zamanda kayra öğretisinden
bambaşka bir habere kayıvermişler (1:6). Puta tapıcılıktan, günahın
tiksintisinden tanrısal kayrayla kurtulduklarına sevinecek ve bu gelişimle
övünecek yerde, gerisin geriye ayartılmışlar. Onlara Haber'i ileten Pavlos'un
derininde bu gerileme çok ağır bir yara açmış.
Durum göz önünde
bulundurularak sormak gerekiyor: Pavlos mektubu ne zaman yazmış olmalı? Hiç
kuşkusuz, bu kiliselerin kuruluşundan –ilk haber gezisinden– sonra yazılmıştır.
Mektubun yazarı haberci Pavlos olduğu taa başlangıçtan belirgindir. Yazının daha
açılışında, süregelen bir sürtüşmeye yanıt oluşturduğu görülmektedir. Pavlos
hemen, Tanrı tarafından atanmış haberci olduğunu vurguluyor (1:1),
okuyucularının çok kısa bir zamanda bambaşka bir öğretiye kayıvermesine
şaştığını bildiriyor (1:6). Bu sürtüşmeyi oluşturan iki sorun, Pavlos'un
habercilik yetkisi bulunup bulunmadığı ve uluslar arasından Mesih'e bağlanan
inanlıların sünnet töreninden geçirilip geçirilmemesiyle ilgilidir.
Hemen anlaşılacağı
gibi, haberci Pavlos'un derin özveriyle çalışıp çabaladığı bu topluluklara,
başka öğreti taşıyan birileri sokuluvermiş (1:7). Bunlar değil salt
haberci Pavlos'u, bunun yanı sıra onun getirdiği
Sevinç Getirici Haber'i de
karalayanlardır. Yazar Pavlos, bu saptırıcı insanlara Tanrı lanetini çağırmakta
duraksamıyor (1:8,9), çünkü bu edimcilerin Galatya kiliselerine soktuğu
öğreti biçimi, kişilerin canına lanet getirici bir sapmadır. Lanet,
‘anathema’ için bakınız: I.Korintoslular 16:21.
Pavlos bu yalancı
insanların, O hiç de bir haberci olamaz türünden kara çalmalarına karşı Tanrı'ca
verilen, su katılmamış yetkisini kesenkes savunuyor, kanıt ardına kanıt sunuyor
(1:11-2:21), Mesih'in kendi öğretisi ve esini olan doktrinini onlara
yeniden anımsatıyor (3:1-5:12). Bunların yanı sıra, Mesih inanlılarını
örnek yaşam doğrultusunda yüreklendiriyor (5:13-6:10). Mektubun sonunda,
bunu yazmanın gereğine yeniden değiniyor (6:11-17). Mektup baştanbaşa
kişisel özgürlük gerekçesiyle, ana konuda sürdürülen tartışma ve içtenlikli
öğütle dokuludur. Pavlos'un habercilik çağrısını ve görevini bütünlemesi Tanrı
buyruğudur, her tür kişisel kovalayıştan, atılımdan, kişisel başarıdan
kesinlikle arıdır (1:11,12). Yazar Pavlos, okuyucuların sağduyulu
anlayışına konuşuyor (1:20):
1.
Pavlos Yahudiliğin
doğruluğuna kesinlikle kanmış (1:13,14), ama Tanrı onun yönünü yeniden
doğuşla değiştirmiş (1:15). Uluslara habercilik çağrısını doğrudan
doğruya Tanrı'dan almış; insandan değil (1:16,17).
2.
Yeniden doğuşundan üç
yıl sonra Yeruşalim'e çıkarak Petros'la tanışmış, Yakup'u görmüş; ama başka
hiçbir haberciyle buluşmamış (1:8,19). Yahudiye'deki kiliselere uzun süre
sadece kulaktan duyulan bir ses niteliğinde kalmış (1:21-24).
3.
Aradan on dört yıl
geçince Barnabas'la birlikte Yeruşalim'e gitmiş. Amaç, uluslardan gelme
inanlıların özgürlüğünü görüşmek.. Çünkü bazı yalancı kardeşler kişisel
amaçlarını sürdürme kovalayışıyla araya sokulmuş (2:1-5). Yeruşalim'deki
haberciler Pavlos'un hizmetini ve Sevinç
Getirici Haber'i yaymaktaki yetkisini onaylayarak, onunla ve Barnabas'la el
sıkışmış (2:9-10), Pavlos'un sünneti olmayan insanlara yaydığı haberin
yeterliliğini onaylamışlar. Böylece
Sevinç Getirici Haber'in evrensel özelliğini tanımışlar (2:6-8).
Haberci Pavlos uluslar doğrultusunda boşa koşmuş biri durumuna düşmemiş
(2:2).
4.
Bundan sonra yeni bir
bunalım belirmiş. Pavlos'un bağlı bulunduğu Antakya topluluğunu ziyarete gelen
Petros, uluslardan kopup gelen ve Yahudiler'in yiyecek sıkıdüzenini gözlemeyen
inanlılarla aynı sofrada oturmuş yerken, Yahudi inanlıların oraya gelişini
görünce kuşkulanmış, çekinmiş ve Yahudiler'in onaylamayacağı böyle bir sofradan
hemen ayrılmış. Daha kötüsü, Barnabas'la Yahudilik'ten gelme başka inanlıları da
ardı sıra takarak uluslardan kopan Mesih bağlılarını sofrada yapayalnız bırakmış
(2:12-13).
Bu ikiyüzlü tutum
Petros'un yaşamındaki çelişkiyi açığa vurmuş,
Sevinç Getirici Haber'in özü ve
ruhuyla uyumda bulunmadığını herkese göstermiş. Pavlos gibi sıkı Yahudilik'ten
gelme, ama evrensel kayranın gerçekliğine kesinlikle inanan birine bu gelişim
çirkin görünmüş, Petros'un yüzüne karşı direnmekten başka çıkar yol görememiş
(2:11,14). Çünkü Petros'un bu çelişkili davranışı, ulusların Yahudi
alışkanlıklarına uymasını gerektirir bir hava yaratmış (2:14). Özgür
Pavlos, özgür inanlılar yetiştirme doğrultusunda karşısına çıkan bu engeli
onaylayamazdı elbette. Pavlos'un Petros karşısındaki doğru tutumu, mektuptaki
çok önemli bir konuşmayı gerektirmiş (2:11-21). Burada Mesih'ten gelen
kayrasal özgürlüğe karşı, Yahudiliğin (şeriatçılığın) ne denli tehlikeli,
tutsaklığa götürücü bir tutum olduğu vurgulanarak Mesih'ten kaynaklanan
özgürlüğe bağlılık üzerinde titizlikle durulmakta (2:18,21).
Mektubun, Pavlos'un ve en önemlisi, kurtarıcı İsa Mesih'in tüm insanlığa
duyurduğu temel gerçek 2:16'dadır: "Ama
kişinin ruhsal yasada sıralanan işlerle değil, Mesih İsa’ya iman ederek
doğrulukla donatıldığını bildiğimizden biz de Mesih İsa’ya iman ettik. Ruhsal
yasada sıralanan işlerle değil, Mesih’e iman ederek doğrulukla donatılalım
diye.. Çünkü ruhsal yasada sıralanan işlerle hiçbir insan doğrulukla
donatılmayacaktır."
Bu köklü tez kişisel deneyim ve tanrıbilim tarihi yönünden açıklıkla kanıtlanır,
eseme (mantık) ve sağduyu ışığında doğrulanır (3:1- 5:12).
Mektubun çekirdeği, özü, ırmak yatağı 3:1-4:7'dedir. Tanrı'nın kişiyi
imanla doğruluğa kavuşturması taa İbrahim'den başlar –Musa'nın yasası verilmeden
430 yıl önce– bir çekirdek gibi giderek gelişir, büyür, kilisenin kuruluşuna
dayanır, tüm insanlığı kapsayan evrensel sağlayışla sonuçlanır. Musa'nın yasası,
Tanrı'nın insanlık ailesine ilişkin tasarılarının doruğu olamaz. Yasa sadece bir
hazırlayıcıdır
(pedagog) (3:24).
Alıştırıcının görevi bir çocuğun çocukluk evresini sonuçlamasına dek sürer, daha
sonra son bulur. Ruhsal yasa da, kişiyi Mesih'e ileten bir alıştırıcıdır. Doruk
Golgota haçında canını veren Tanrı Kuzusu’dur. Önemlilik taşıyan öğe, iman’dır.
İsa Mesih'in kurtarma ve yeni yaşam verme gücüne iman.. Yazar Pavlos hep
aynı konuya dönmekte, aynı gerçeğe dikkati çekmekte: "Ruhsal yasada buyrulan
işlerle mi, yoksa işitip iman etmekle mi Ruh'u aldınız?" Bu ilişkide şu
yerlere bkz: Romalılar 8:1-27; II.Korintoslular 3:4-18; Efesoslular
1:13-14.
Mektup esemeye
(mantık) ve sağduyuya seslenmekle tanrısal gerçeği sürdürmekte, konuyu
geliştirmekte. Uluslara bağlı bu insanlar, putlara tapıcılıktayken her çeşit
yararsız nesneye bağlıydılar (4:8-9). Ve şimdi ne yapıyorlar? Önceki
saplantılara benzerliği olan ilkelliğe dönüyorlar: Özel günler, aylar,
mevsimler, yıllar.. Kısacası şu günde, öbür günde bu yapılmalı, sıralanan
törelere uyulmalı (4:10-11). Bu insanlar inancın başkalarca onaylanan,
düpedüz insan kuşaklarınca denetlenen yönüne kayıyorlar (5:7-10,12),
onların bu kaçamaklığına karşı başkaları (Pavlos benzeri inanlılar), ardı
gelmeyen saldırılara uğruyor, dövülüyor, kılıca da götürülüyor (5:11).
Mektubun aktöresel
yöntemi Romalılar yazısındaki
yüreklendirmedir: "Çünkü Mesih İsa bağlılığında yaşam veren Ruh'un yasası
beni günah ve ölüm yasasından özgür kıldı" (Romalılar 8:2).
Kurtarıcı Mesih’ten kaynaklanan gerekli iki öğe mektubun temel konusunu
oluşturur: Sevgi ve özgürlük..
1.
Sevgi Mesih
bağlısının özgürlüğünü başıbozukluktan, anarşizmden, bencillikten korur (5:13-15).
2.
Özgürlüğün
sağlayıcısı Kutsal Ruh özgür insanın yaşamını düzene koyar, onu yöneltir ve
yönetir. Bedenle ruh arasındaki sürekli sürtüşmeyi ruhun yengisiyle geliştirmek
için varlıkta Kutsal Ruh'un ürünü temel gereksinimdir. Ruhsal yolculukta
yenginin gizemi, Mesih'le birlikte çarmıha çakılmak (2:20) ve Ruh'la
yöneltilmektir (5:18). İnanlı bu durumda hiçbir din şeriat yasasına
gereksinimi kalmadan, öz niteliği kutsallık olan Tanrı'nın yasalarını uygular
(5:16-26).
3.
Suç işleyen kardeşi
kız kardeşi doğruluğa yöneltmek gereğini benimser. Birbirimizin yükünü taşıyarak
Mesih'in sevgi yasasını uygularız. İnanlı sürekli olarak, kendisinin de günahla
denenme olanağını göz önünde tutar (6:1-5).
4.
Tanrı'yla sağlıklı
ilişki, yaşamın ciddiye alınması gereğiyle atbaşı beraber gider. Yaşam
yolculuğunun sonu ya çürüme ya da sonsuz yaşamdır. Tanrı'yla eğlenilmez
(6:6-10).
Dinle şeriatla
biçimcilikle uğraşanlar, Rab İsa Mesih'in haçından utanç duyar, onu tümden
dışlar. Bunlara karşı yaşam doğruluğunu, sonsuz güvenliğini alanlar, haçtan
başka herhangi bir dayanakla övünemezler (6:14). Tanrı’nın armağansal
kayrası canın kurtuluşunu gerçekleştirebilen tek ve biricik sağlayıştır (1:3;
2:21; 5:14). Mesih'in haçta ölümü yaşamda sonsuzda biricik etkendir (1:4;
2:19-21; 3:13; 6:14). Sevinç Getirici
Haber'e iman etmek, Tanrı doğrultusunda hoşnutluk nedenidir (2:16,20;
3:2,5-9,23-26; 5:5). Kutsal Ruh kurtuluşu etkileyen Tanrı kişiliğidir
(3:2-5; 4:6-7; 5:5,16-25; 6:8). Doğrulukla donatılmak, doğruluğa kavuşmak
(dikaioo), mektupta sürdürülen temel gerçeğin doğal sonucudur.
Okuyucu bu sözle sekiz kez karşılaşır: (2:16x3, 17; 3:8,11,24; 5:4).
Doğrulukla donatılma sonucunda ruhsal yasa (şeriat) bağlarından kesin özgürlük
gerçekleşir. Tanrı'yla barış ve sonsuz yaşam her kadına ve erkeğe açıktır
(2:4,5,15-19; 3:10-14; 3:28-4:9,26-31; 5:18; 6:15). Mektubun öğretisini
oluşturan temel ilkeler bunlardır.
Şeriatı (Yasayı)
Önerenlerin Sürüklendiği Çelişki
Şeriat ve Mesih
bağlılığı birbiriyle hiçbir durumda bağdaştırılamaz. Biri öbürüne her zaman
karşıttır; çelişkidedir. Ruhsal yasaya uymayı savunanlar, onu tez olarak öne
sürenler, yasayı da uygulamanın Mesih'i daha yararlı kılabileceği yolunda bir
öğretiyi yaymaktaydı. Yazar Pavlos bunun çelişkili tutum olduğunu üstelemekte
(3:3; 5:2; bkz. Romalılar 3:1,9). Şeriatçılar, İbrahim'in soyu olabilmek
için ruhsal yasayı uygulamanın gereğini vurgulamaktaydı; ama Tanrı'nın kayrasına
iman eden zaten İbrahim'in soyuna katılmıştır (bkz. Yaratılış 15:6).
İbrahim'in imanından 430 yıl sonra verilen ruhsal yasaya (şeriat) uymak hiç
kimseyi onun soyu kılamaz. Bu çelişkide Mesih'in kişiye hiçbir yararı kalamaz.
Sünnette,
uygulamalarda odaklanan bu yöntemin, temel açıklanışını gösteren ruhsal yasa
(şeriat), insanın yaşamına herhangi katkıda bulunamamak bir yana, üstelik onu
Mesih'in sağladığı yararların tümünden soyup soğana çevirir, kişiyi bedenin
gereksiz isteklerini hoşnut etmeye açık bırakır, sonundaysa çürümeyi getirir
(6:8). Yazar Pavlos, ruhsal yasanın esenlik sağlayamadığını, tersine suçlama
ve yargı getirdiğini anımsatıyor (3:10-24). Hem de ruhsal yasa iman
kutluluğunun varlığı ihya etmesini önleyen öğedir (3:19-25). Ruhsal yasa
sadece, özgün ve kalıtımlı günahla gelen kötülüğü dizginleyici bir görevi
uygulamaya didinir (3:19,24; 4:4).
Bunun yanı sıra da, gerçek mutluluğun
tüm yasa uygulanınca gelebileceğini öğretir.
Pavlos İbrahim'e
verilen antlaşmanın temeline giderek, bu vaadin tüm uluslar üzerine geçerliliği
olduğunu anımsatıyor, çünkü kayraya iman edenin Tanrı çocuğu olduğuna Ruh
tanıklık etmektedir. Uluslardan gelen inanlıları saptırmayı kovalayan
şeriatçılar, amaçlarına ulaşabilmek için kayra bildiricisi haberci Pavlos'un
yetkisini kırmayı amaç edinmişler. Bu doğrultuda ruhsal bir konuyu kişisel
karalamaya dönüştürüyorlar. Daha geniş kapsamlara eğildiğimizde, aynı yöntem
bugüne dek işlerliktedir: Mesih'e bağlılığı yıkmak mı amaç ediniliyor? Direnişi
Mesih bağlılarına kara çalmaya taşı. Bu inancın kendi ürünleri olduğuna ilişkin
bir sürü kasıtlı ve asılsız suçlama uydur, böylece İncil mesajını etkisiz
bırakmanın en kestirme yolunu bul!
Galatyalılar'da
inanç ve öğreti sapmalarıyla kişiye bir
sürü iftira takma eylemi atbaşı beraber gider. Aynı üstelemeye Pavlos'a karşı
savaşanların başka çabalarında da rastlanabilir (bkz. II.Korintoslular
10:7-11). Galatyalılar'da, karşı
tarafın sürtüşmeciliği daha başlangıçtan belirmekte (1:1,11).
Şeriatçılık, Yahudileştirmecilik tutunacaksa, Pavlos'un yetkisi yeterliliği
çürütülmeli, yıkılmalı (II.Korintoslular son dört bölüm de bu konuda
odaklanır). Bu uğraş doğrultusunda dağıtıcılar Pavlos'u şöyle yeriyor:
“Pavlos sıradan bir insandır, haberciliği gösterişçiliktir, bildiklerini gerçek
habercilerden –özellikle Kifas'tan (Petros'tan)– duymuş ve öğrenmiştir”
(1:13-2:21). Bu insanlarca Kifas baş haberci olarak tutulurdu. Gerçi o,
habercilerin önündedir. Pavlos'un buna itirazı yoktur. Ama Pavlos'u karalamayı
kovalayanlar, topluluğun direği sayılanlardan söz ederek (2:9), bir
bakımdan şeriat yasalarını onların bile savunduğunu kanıtlamaya çalışmaktaydı.
Hem de Pavlos gizlilikte kendisiyle çelişkideymiş! Onun tutumu yakından
incelendiğinde kendisinin de sünneti savunduğu belirgin olacakmış (1:10;
5:11; bkz. I.Korintoslular 9:19-21).
Pavlos kişisel
tartışmalara dalmaktan kaçınıyor. Haberciliğinin kendisine Mesih'ten verildiğini
anımsatıyor, uluslardan gelen inanlıların özgürlüğünü savunuyor (1:13-20).
Kendisini öbürlerin tüm onayını kazanmış haberci niteliğinde gösteriyor
(2:6-9). Bunun ardından topluluğun direği sayılan Petros'un tutumunda
çelişki belirince, onun yüzüne karşı direnmekte hiçbir sakınca görmediğini
anımsatıyor (2:11-12). Bu yerlerde mektubun uyarıcı niteliği görülmekte.
Pavlos bazı kez kızgınlığını açığa vurmaktan da beri durmuyor (1:7-9; 4:17;
5:10,12; 6:12-13). Başka durumlarda duygusal, içtenlikli, yumuşak yürekli
bir dille konuşuyor (4:11-20). Bunun yanı sıra kesin ve belirgin tutumla
ruhsal yetkisini yetkinliğini vurguluyor (1:10-12,20; 2:4-6,14; 5:2; 6:17).
Mesih'e gerçekten bağlananın, O'nun kayrasına kavuşanın, haçıyla övünenin,
Tanrı'ca çağrıldığı imana ve öğretiye tümden sarılanın içtenlikli coşku
mektubudur bu. İmanın inanlıda et, kemik, deri, kan olması, bunun en değerli
gönenç niteliğinde tanıtılması.. Burada akıl, yürek, can hep uyumda. Hiçbir
korkuya kuşkuya yer bırakmayacak biçimde çelişkisiz bir kişiliğin açıklanışıyla
karşılaşır okuyucu. Keskinlik, kesinlik, sağduyulu tartışmacılık bu mektupta
dile getirilir. Baştan sona rastlanan dirilik ve canlılık, ruhsal-imansal
tartışmanın apaçık örneğidir..
İsa Mesih inancına
ilişkin kanıtlı bir tartışmayla ilgilenen, bu mektubu okusun, dikkatle
incelesin. Burada tartışma tekniğinin belirgin bir örneğiyle karşılaşır okuyucu.
Ama bu önemli belge sevgi ilkesinden uzaklaşmaz
(5:6,13,22). Yazıda Eski Antlaşma'ya
sık sık değiniliyor (3:16,19,20; 4:21-31). Yahudiliğe dönmeye özenenlerle
yazar kendi alanlarında yüzleşiyor. Bu tür tartışma ve boyutlu bilgi Pavlos'un
Mesih'e imanından önceki eğitiminden kaynaklanıyor.
Soyut Yöntemle
Somut Gerçeklere Yaklaşım
Kutsal Söz, Tanrı
tasarısının ve uygulamalarının insan dilinde insansal kavramla açıklanışıdır.
"Benim düşüncelerim sizin düşünceleriniz değil, benim yollarım sizin yollarınız
değil" (Yeşaya 55:8,9) diyen RAB düşüncesini, tasarısını, eylemini
ademoğullarına bildirirken, duyurduğu Söz'ün anlaşılmasını ister. Anlaşılmayan
ya da çelişkili anlamlar veren bildiri, "Ben gerçeğim" diyen RAB Tanrı ve
O'nun Oğlu Mesih'in Sözü sayılamaz (bkz. Yasanın Tekrarı 32:4; II.Samuel
7:28; Mezmur 146; 6; Romalılar 3:4; Yuhanna 1:14; 14:6; 18:37). Tanrı’nın
düşünceleri-olguları kadına erkeğe anlaşılabilir biçimde iletilir ve etkinliğini
gösterir.
Tanrı Sözü belirli
durumlarda her yöntemi ve tekniği kullanır. Bundaki amaç, onun anlaşılabilir
biçimde tanıtılmasıdır. Hem de, salt verildiği dönemin insanına değil, Mesih'in
ikinci gelişine dek tüm çağların, tüm kuşakların ve dillerin insanına.. Bu sanat
sanıldığından çok daha çetin ve derindir. Böyle olumlu bir eylemi sadece Yaratan
gerçekleştirebilir. Somut olgular soyut anlatı diliyle sunulur. Belirli
durumlarda somut gerçeği herkesin kolaylıkla kavrayabileceği biçimde anlatmak
kolay iş sayılamaz. Bu nedenle soyut dil tekniğine farklı alanlarda rastlanır.
Birçok durumda İncil bu tür uygulamayla belirir. Bunun geniş boyutta kullanımı
birçok yerde konuları olguları gün ışığına getirir. Peygamberler, Yeni Antlaşma
yazarları, İsa Mesih'in kendisi bu yolla sayısız gerçeği apaçık okuyucunun önüne
serer.
Soyut dil tekniğine
simge kullanımında, betimleme sanatında, anlamlı örneklerle gerçeği tanıtma
başvurusunda hep rastlanır. Tanrı Sözü'nü okuyan bu tekniği öğrenme, bu dili
anlama zorunluluğundadır. Bu bakımdan önümüzdeki mektup zengin ve içeriklidir.
Burada soyut dille belirtilen önemli iman gerçekleri tanrısal aydınlanmaya
katkıda bulunur. Galatyalılar'ı okurken herhangi yanlış bir görüşe ve
yoruma kapılmamak için bu gerekçe her zaman akılda tutulsun. Mektupta soyut
kullanımlar şöyle sıralanabilir:
1.
Benzetme (teşbih).
Dolaylı yolda anlatılan bir gerçek, bir konumun özelliğini gösteren kullanım:
Bir gerçeği üstü kapalı biçimde söyleme sanatı.
2.
Bir isim yerine başka
isim kullanmak; örneğin, "Ne güzel yemekler" diyecek yerde, "Ne güzel
sofra"demek.
3.
Bir konuyu daha dar
ya da daha geniş kavramla anlatmak: Eski çağda devlet görevlilerini yetiştiren
okula Fars diliyle ‘enderun’ denirdi. Bundan, ‘enderunlu’ adı türedi.
Eğitimlerini böylesi okullarda alan uzmanlar ilişkisinde kullanılan addı bu.
Aynı sıradan, abartma (mübalağa) tekniğinden de söz edilmeli. Bir yere bol
sayıda konuk geldiğinde, ordu geldi dercesine.
İsa Mesih simgelerini
doğasal konumlardan, varlıklardan ve nesnelerden aldı: Işık, karanlık, tuz,
kuzu, kurt, çiçek, hava durumu, tohum, ekmek, kuş, balık, vb. Yazar Yakup tarım
simgeleri kullanmakla tanınır: Çiftçi, içte ekili bulunan tanrısal Söz, incir
ağacı, zeytin, asma, tarlalardan ürün devşiren emekçiler, vb. Bir kentli olan
haberci Pavlos'un simgeleri başkadır. Bu sıradan, önümüzdeki mektupta sözünü
ettiği simgelere bakalım: Köle, uşak (1:10; 5:1,13), aile (6:10),
safsatacılık (3:1), giysiler (3:27), taşıt aracı (6:2,5),
spor (2:2; 5:7). Yazar Pavlos, güncel yaşamdan aldığı bu simgelerle
tanrısal gerçekleri öğretiyor. 4:14'teki melek betimi de bu sıradandır.
5:1'de ‘boyunduruk’ da öyle..
Yazar Pavlos 4:24'te,
dolaylı anlatımla, simgeyle konuştuğunu anımsatıyor. Bu sıradan, Habercilerin
İşleri 15:10'a bakın. Daha sonra göreceğimiz gibi, 4:21-31'deki
anlatım betimlemedir. Bu, ‘alegori’
olarak bilinir: Köle kızdan doğan İsmail'in doğumu doğaldır; özgür Sarah'dan
doğan İshak'ınkiyse vaat uyarıncadır. İlkinin baba mirasına konamadığı gibi,
ruhsal yasaya (şeriata) uyarak doğruluk kazanmaya didinen de Tanrı'nın zenginlik
vaatlerine kavuşamaz. İlki sonrakiyle alay ettiği gibi, ruhsal yasa bağlısı
kayra bağlısını tiye alır, ona adlar takar. Eski Antlaşma'dan (bkz. Yaratılış
21:9) aldığı bu somut betimle, yazar Pavlos etkin bir örnek yoluyla
konuşuyor.
Sonra Pavlos'un haç
simgesini kullanmasına özellikle dikkat edilsin (2:20; 5:11; 6:12,14).
Haçın ‘kösteklemesi’: Mesih inancının temel öğesi haç pek çok kişinin Mesih'i
yadsımasına temel nedendir. İsa bunu şöyle anlatır: “Bana ilişkin sorunlarda
kösteklenmeyen mutludur” (Luka 7:23; bkz. Matta 11:6; 13:57; Yuhanna 6:61;
16:1). Çarmıhta alçaltılan Tanrı Oğlu. Çelişkiler çelişkisi! Buna karşı dile
getirilen itirazlar sıklıkla duyulagelir. Kendisini insanların kötülüğünden
kurtaramayan kişi nasıl olur da başka birini kötülükler zincirinden
kurtarabilir? (3:13). İncil mektupları çelişki gibi görünen bu türden
olaylarla doludur (bkz. I.Korintoslular 1:22-24).
Haç, seven Tanrı'nın
‘kurtarma gereci’ olarak kavranınca çelişkiler zinciri kopar, tutsak can
özgürlüğü anlar. Bu kavram kişisel doğruluğa gölge düşürür, her tür büyüklenmeyi
darmadağın eder. Bu nedenle iblisin en önde gelen düşmanlığı Mesih'in haçınadır;
haçın önemini ortadan kaldırmak onun baş çabasıdır. Kişinin boynuna haç
takmasına, sağı solu iri haç parçalarıyla doldurmasına hiç ses çıkarmaz iblis.
Bunlar onun işine yarar; çünkü böylece haçın anlamı bastırılır, onun iç
yaşamdaki etkisi giderilir. Haç dışta olsun, içte olmasın! Budur iblisin
kovalayışı. Öte yandan haçın içerdiği ruhsal kavrama gelen, Mesih'in öldüğü
ölümü ölür (2:20; 3:26-27; bkz. Romalılar 6:3,4), yeni yaratık olmanın
gönencini bulur (6:15; bkz. II.Korintoslular 5:17).
Haberci Pavlos'un
yaydığı Sevinç Getirici Haber'e ters
düşen bir haberi yayan, gökten bir melek bile olsa lanet altındadır (1:18).
Bu, abartma dilidir. Pavlos böyle bir şeyin olmasını beklemiyordu.
Sevinç Getirici Haber'in gökteki
meleklerden de üstün ve önemli olduğunu vurgulamak için böyle aşırı dil
kullanıyor, Tanrı gerçeğinin ödün vermez önemini üstünlüğünü belirtiyor.
4:15; 5:12'deki abartmalara da bakın. Görüldüğü gibi önümüzdeki mektup,
soyut teknikle somut gerçekleri anlatan bir yazıdır. Ön sırayı tutan tanrısal
belge. Mektuba bilimsel yönden eğilen bunları öneme almaktan kaçınamaz.
Galatyalılar’ın
Öbür Mektuplara Benzerliği
Benzerlikten söz
ederken, bu mektubun Romalılar'a
benzerliği bir kez daha anımsatılmalı. Benzerlik özellikle Galatyalılar 2:13
- 6:16 ile Romalılar 1:16 - 8:39 arasındaki kesimlerde belirgindir. Iki
mektup arasında ayrımdan söz edilecek olursa,
Romalılar mektubu öğretici ve soyut
biçemde yazılıdır. Galatyalılar ise
kişisel ve tartışmalı biçemde. Romalılar'da tez ölçülü ve dengeli dille
geliştirilmektedir; Galatyalılar'daysa günün gerektirdiği duruma göre,
edimci sapmalara karşılık verme açısından yazılmıştır.
Romalılar'ın
temel konusu, imanla doğruluğa kavuşmaktır. Galatyalılar'daysa doğruluğa
kavuşanın özgürlükte yaşaması.. İlki dingin, ılımlı havada yazılıdır,
ikincisiyse fırtınalı, boralı ortamda. Dilbilimciler iki mektup arasında kırkı
aşkın biçem (üslup) benzerliğine değinmekte. Bunların bazısı yazı tekniği
dışında kalıyor. (Bu dönemde, şu mektupların birbirine benzerliği de
anımsatılmalı: Efesoslular, Koloseliler; I. ve II.Selanikliler). Tanrı
Sözü'nü hiç okumamış olan bile, bu iki yazının aynı kalemden çıktığını anlamakta
güçlük çekmez. Konusu edilen
benzerliklerin yanı sıra II.Korintoslular’da koşut konular bulunur
Galatyalılar 3:17-21; 4:21-31 ile II.Korintoslular 3:8-18
kesimlerini karşılaştırın.
Örneğin, iki ayrı antlaşmaya değinme bu iki mektuba özgüdür (2:19; bkz.
II.Korintoslular 5:14-15; 6:14). Daha sonra, Koloseliler'de de aynı
sıradan konular ele alınır.
Antropoloji
(insanbilim) çok önemli bir bilim koludur. Tüm Yeni Antlaşma'da köklü
antropolojiyle tanış olmak isteyen, Galatyalılar mektubuna eğilirse
yanlış yapmaz. Bu mektupta insanla ilgili her tür özelliğe rastlanılabilir:
Ruhsal, akılsal, duygusal, uygulamasal, bedensel. Burada Pavlos'u ruhsal güç ve
yetkisinin doruğunda görür okuyucu. Aklı yetenek gücüyle kullanmaya çağrı
kesenkes koşullanmakta, tüm kapsamla sergilenmekte. Duygular açığa vurulmakta,
pratik uygulamalar gösterilmekte, bedensel güçsüzlük-yetersizlik tanımlanmakta.
Bu mektubu dikkatle araştıran, Pavlos'un tanrıbilimini baştan sona görebilir.
Tanrıbilim et ve kan olmuş, onu yozlaştırmaya uğraşanlarla boğuşmakta..
Galatyalılar'da,
karşı gelenlerin düşmansal çabaları, haberci Pavlos'un Mesih'e hizmetini sis
perdesi gerisine itmeye çalışıyor. Pavlos boğuşucu tutumla, inandığı Tanrı'ya ve
Mesih'e kesin bağlılıkla, ortalığı karartan katı perdeyi dağıtmak için amansız
bir sürtüşmededir. Amacı, Mesih'in kusursuz öğretisini her tür sapkın, çarpık
zararlı etkilemeden özgür kılmaktır.. Mesih inancını tüm parlaklığıyla çağımıza
ileten güçlü belgelerdendir bu mektup.
Mektubun
Habercilerin İşleri’yle
Karşılaştırılması
Bazı araştırmacılar,
mektubun yazılışından önce Pavlos'un bu insanları iki kez ziyaret etmiş
olabileceğine değinmekte: İlki, 4:13-15; ikincisi, 1:9; 5:3.
Başkaları, ‘ikinci’ diye vurgulamanın bu mektupla ilişkili olduğu üzerinde
duruyor. Sorun, mektubun yazılış tarihini güçleştiriyor. İlk sırada bulunanlara
göre Pavlos mektubunu ikinci gezisinden sonra, Makedonya, Korintos ya da
Antakya'dan yazmış olabilir. İlkinin (güney kuramına göre) ziyarete, ikincininse
mektuba değindiğini sanan bilimciler, yazılışı ilk haber gezisinden sonraya,
Yeruşalim konseyinden (bkz. Habercilerin İşleri bölüm 15) önceye,
Pavlos'un Antakya'da bulunduğu döneme koymakta (bkz. Habercilerin İşleri
14:27-28).
·
Şam yolunda Mesih'le
karşılaşıp, Rab’be dönüşünden sonra, Pavlos uzun süre Yeruşalim'e gitmedi. Kesin
olmamakla birlikte tarihçiler Pavlos’un yaşamındaki gelişimleri şöylece
sıralıyor:
·
Şam yolunda Mesih'e
iman etmesi: (bkz. Habercilerin İşleri 9:1-18; Galatyalılar 1:15-16 [Yıl
36]).
·
Arabistan’da
geçirdiği üç yıl: (Galatyalılar 1:17-18 [Yıl 36]).
·
Yeniden Şam'a dönüş:
(Galatyalılar 1:17 [Yıl 38]).
·
Şam'da çamaşır ya da
balık sepetinde pencerenin eşiğinden aşağı indirilerek Arabistan kralı Aretas'ın
elinden kaçabilmesi (bkz. Habercilerin İşleri 9:23-26; II.Korintoslular
11:32.33 [Yıl 38]).
İki haftalık
Yeruşalim ziyaretinde Petros'la İsa'nın kardeşi Yakup'u görüyor. Ziyaret kısa
kesiliyor; çünkü Saul'un Mesih'i vaaz etmesine katlanamayanlar kendisini ortadan
kaldırmak için düzenler kuruyor. Bu nedenle kardeşler onu Kayseriye limanına
götürüyor, oradan da Tarsus'a (kendi kentine) gönderiyor (bkz. Habercilerin
İşleri 9:29-30; Galatyalılar 1:21-24).
Pavlos, Suriye ve
Kilikya'yı (Tarsus'un bulunduğu bölge) dolaşarak Mesih'in haberini yayıyor.
Bunun süresine ilişkin Habercilerin
İşleri’nde hiçbir bilgi verilmiyor, ne de Pavlos’un oradaki uğraşlarına
değiniliyor [Yıl yaklaşık 39-43]. Bu sürenin dolması ardından Barnabas Saul'u
aramak için Antakya'dan Tarsus'a gidiyor; onu bulunca Antakya'ya getiriyor
(bkz. Habercilerin İşleri 9:30; 11:25 [Yıl 44]). Barnabas'la Saul bir yıl
süreyle Antakya'da kalarak inanlılar topluluğunu eğitiyor (bkz. Habercilerin
İşleri 11:25 [Yıl 45]). Öğrencilere burada ‘Hristiyan’ adı veriliyor.
Kıtlık nedeniyle
Yeruşalim'deki kardeşlere kız kardeşlere yardımda bulunmak gerekiyor.
Antakya'daki kilise topladığı yardımı Barnabas ve Saul eliyle Yahudiye'deki
İhtiyarlar'a gönderiyor (bkz. Habercilerin İşleri 11:27-30). Pavlos'un
Yeruşalim'e ikinci ziyaretidir bu [Yıl 45]. Ziyaret sadece Yeruşalim'i değil
herhalde tüm Yahudiye'yi kapsıyor. Süresi belirsiz. Hiç kuşkusuz, uğradıkları
her bucakta Tanrı'nın Sözü'nü yayıyorlar. Bu dönem çetin saldırı ve kıtlık
yıllarıydı (bkz.
Habercilerin İşleri 12. bölüm). Kilise topluluğu amansız bir
saldırıyla boğuşuyor. Bu arada Tanrı'nın gücü desteği belirgindir. Tanrı'nın
Sözü gelişip çoğalıyor (bkz. Habercilerin İşleri 12:24).
Yirmi beşinci ayette
metinlerdeki bir ayrılık göze çarpıyor: “Barnabas ile Saul hizmetleri sona
ererek Yeruşalim'e dönüyor" öte
yandansa "Yeruşalim'den dönüyorlar." Markos da yanlarındadır.
Yeruşalim'e döndülerse, Yahudiye'nin çeşitli kasabalarında hizmetlerini
sonuçladıktan sonra oraya döndüler, Yeruşalim'den döndülerse, oradan geldikleri
Antakya'ya oldu bu dönüş.
Galatyalılar
2:1-10'da
Pavlos, “On dört yıl sonra yine Yeruşalim'e çıktım”, diyerek söze
başlıyor. Bir kez daha yeni bir güçlük ortaya çıkıyor. Bu on dört yıl Pavlos'un
Barnabas'la birlikte Yeruşalim'e yardım getirmeleri ardından mıdır, yoksa
Yeruşalim'den Tarsus'a gönderildiği günden başlayarak mı hesaplanmakta? Ya da,
tanrısal açıklamayla yapılan bu ziyaret ilk kilise konseyine katılmak için
yapılan ziyaret midir? (bkz. Habercilerin İşleri 15. bölüm).
Habercilerin İşleri’nde ya da Galatyalılar'da koşut bilgiden
yoksunuz. Bu yüzden burada yılları tam olarak belirtmek güçleşiyor, birkaç görüş
öne sürülüyor.
Bu dönemde
Barnabas'la Saul'u Antakya'da, kilise topluluğunda görüyoruz.
(bkz. Habercilerin İşleri 13.
bölüm). İlk haber gezisine çağrı Kutsal Ruh'tan geliyor [Yıl 47]. Barnabas
ve Saul yanlarında Markos'la birlikte haber gezisine başlıyor (bkz.
Habercilerin İşleri 13. ve 14. bölümler). Dönüş Antakya'yadır (bkz.
Habercilerin İşleri 14:27). Onlar burada uzun süre öğrencilerle kalıyor
(bkz. Habercilerin İşleri 14:28). Bunun ardından Yahudiciler'in yoğun
uğraşlarıyla karşılaşıyoruz; Yeruşalim'de ilk konsey düzenleniyor
(bkz.
Habercilerin İşleri 15. bölüm).
Antakya'daki kilise topluluğu Pavlos'la Barnabas'ı ve başka bazı öğrencileri
Yeruşalim'e gönderiyor, sorun üzerinde habercilerle ve İhtiyarlar'la
görüşmelerini istiyor [Yıl 50]. Onlar geçtikleri her yerde ulusların Tanrı'ya
dönmekte olduğunu anlatıyor, inanlılara büyük sevinç getiriyor. Bu da Mesih
bağlılarının her fırsatı Kurtarıcı’ya tanıklık etmeye kullanmalarının bir
göstergesidir.
Birçok araştırmacı,
Galatyalılar 2:1-10'daki ziyareti buna koşut tutuyor. Pavlos'un
Yeruşalim'e üçüncü ziyaretidir bu. Ama Galatyalılar'da üç ziyaretten söz
edilmiyor. Pavlos sadece iki ziyaretine değiniyor (1:18; 2:1).
Habercilerin İşleri ile Galatyalılar arasında çıkan olayları
karşılaştırırken başka bir sorun beliriyor; Galatyalılar 2:11-14'teki
olay: Pavlos'la Petros arasında doğan görüş ayrılığı ve Pavlos'un sert çıkışı.
Bunu hangi döneme koyabiliriz? Yine üç ayrı görüş beliriyor: Konsey'den önce
(bkz. Habercilerin İşleri 13:1-3), konseyden sonra (bkz. Habercilerin
İşleri 15:35) ve ikinci haber gezisinin sonunda (bkz. Habercilerin İşleri
18:22). Antakya'da geçen bu olay başka yerde konu edilmiyor.
Galatyalılar'ın
yazıldığı tarihi kararlaştırabilmek bu önemli olaya bağlıdır. Kuşkusuz Pavlos'la
Petros arasındaki anlaşmazlık mektubun yazılışından önceye düşmekte. Bu olayı
öne çekenler, mektubun yazılışını da öne çekmekte; ileriye koyanlar, yazılış
tarihini geciktirmekte. Ama hiç kimse kesinlikle karar verebilecek durumda
değil. Galatyalılar 4:13-15'te Pavlos,
Sevinç Getirici Haber'i bu insanlara
bedensel hastalığı nedeniyle müjdelediğini söylüyor. Bu hastalık hangi
dönemdedir? Bazı yorumcular Pavlos'un hastalığını, daha sonra da Galatya'yı
(Güney Galatya) ziyaretini ilk haber gezisine bağlıyor (bkz. Habercilerin
İşleri 13:14). Ama başka araştırmacılar bunu doğru görmüyor; sözü edilen
ziyaretin ikinci haber gezisinde olabileceğini varsayıyor (bkz. Habercilerin
İşleri 16:6).
Hatta Listra'da
taşlanmasının bedeninde çok derin izler bıraktığına, bu durumda birçok yıl ona
ıstırap çektirebileceğine değinerek 6:16'da, "İsa'nın yaraları benim
bedenime işlenmiş bulunuyor" sözünün bunu tanıtladığını savunanlar var. Bu
söze koşut olan başka yerler de gösteriliyor (bkz. II.Korintoslular 4:10).
II.Korintoslular 4:7-5:4'e kadar anlatılan deneyim ve görgüler, yaralanan
birinin tanıklığı olarak belirtiliyor. Bunun yanı sıra II.Korintoslular 1:18'e
de bakın. Bu açıklamalar Pavlos’un haça çakılan Kurtarıcı’yla özdeşliğini
gösteriyor.
Benzerliklere,
ayrılıklara, çeşitli yorum ve görüşlere kısaca değindikten sonra, kesinlikle ne
kuzey ya da güney kuramının, ne de mektubun yazıldığı tarihin belirlenemediğini
anımsatmalıyız. Yeni Antlaşma'da rastlanan sorunlar arasında bu da çözümü güç
olan konulardandır. Ne var ki, güçlük mektubun öğretisi ya da içeriğiyle ilgili
değil. Yer, konum, tarih üzerindedir.
Galatyalılar'ı okuyanın bu noktaları aklında bulundurması aydınlatıcıdır.
Mektubun İçeriği
Mektubu dört başlıkta
ele aldığımızda içeriğini daha iyi anlayabiliriz:
1.
Pavlos'un Durumunu
Billurlaştırması:
Mektup, yazar Pavlos'un kişisel imanının, Mesih'e bağlılığının açıklanışıdır. “Benim
için canını veren Tanrı Oğlu” (2:20). O, bu Mesih'in habercisi
atanmıştır, gerçek Sevinç Getirici Haber'i
tanıtmaktadır. Sevinç Getirici Haber
soysuzlaştırılamaz; bunu yapan, Tanrı önünde çok büyük sorumluluk
yüklenmektedir.
2.
Sevinç Getirici Haber
Kayra Haberi'dir:
Mesih inancının ana temeli sadece kayrayla kurtuluş belgesidir. Galatyalılar
Haber'i böyle kabul ettiler; şimdi nasıl oluyor da ruhsal yasaya dönüyorlar
(1:6; 3:3; 5:4). Ruhsal Yasa'nın özelliği, insanı suçlu çıkarmaktır. İnanca
töreyi, biçimi, sevabı sadakayı bir kurtuluş aracı olarak katmak, kayrayı
yıkmaktır. Tanrı günahlıyı yalnız kayrayla özgür kılar. Ters durumda, Mesih'in
haçı etkisiz bırakılır.
3.
İmanla Doğruluğa
Kavuşmak Tanrı’nın Temel Öğretisidir:
Kayrayla insana yaklaşan Tanrı'ya verilecek biricik karşılık İMAN'dır (2:16;
3:24). Tanrı'yla bağlılığın tek yolu sola gratia, sola fidei'dir:
Salt kayrasal, salt imansal. Buna bir üçüncüsü eklenmekte: sola scriptura:
Salt Kutsal Yazı'yla. Bunlar olmadan
Sevinç Getirici Haber, haber olma özelliğini tümden yitirir (1:6-7).
4.
Kayrayla Açılan Kapı
ve İman Ürünü:
Kayra ve iman, canı özgür kılan tanrısal sağlayışlardır.. İman giderayak
güvenliğe, gelişigüzel yaşama kavuşmak değildir (5:1; 6:7-8). Tanrı’dan
kaynaklanan gerçek yaşam imanla başlar, kayra güneşiyle parlar, Ruh’un ürünü
böylece açığa çıkar (5:22).
GALATYALILAR
MEKTUBUNUN TASLAĞI
Giriş:
1:1-9
A.
Selam: Özgürlüğün
temeli 1:1-5
I. Kişisel
Açıklama: Vahiy Tanrı Dışında Başka Kaynaktan Gelmiş Değildir
1:10
– 2:21
A.
İnsan öğretisinden
öte 1:10-17
B.
Yahudiye kiliselerini
aşan 1:18-24
C.
Yahudilik'te
yaşayanlar karşısında dimdik duran 2:1-10
D.
Öbür habercilerin
ikirciliğinden etkilenmemekte 2:11-18
II. Tanrıbilimsel
Tartışma: Şeriatçılığın İflası
3:1 – 4:31
A.
Yaşamsal deneyim
yönünden 3:1-5
B.
Eski Antlaşma
öğretisi kuralından 3:6-14
C.
Vaadin önceliği
ilkesinden 3:15-22
D.
Olgun imanın
üstünlüğü bakımından 3:23 - 4:7
E.
Geriye gitme
tehlikesinden 4:8-11
F.
Öngüdülerin
belirttiği seziden 4:12-20
III. Uygulamalı
Tartışma: Özgürlüğün Etkisi
5:1 – 6:10
A.
Konuya giriş
5:1
B.
Şeriatçılığın
başlangıcı 5:2-12
C.
Özgürlüğün açıklanışı
5:13-15
D.
Kişisel özgürlüğün
baltalayıcıları 5:16-24
Sonuç
6:11 – 18
A.
Özgürlüğün iticisi:
Haç 6:11-16
B.
Özgürlüğün karşılığı:
Istıraplar zinciri 6:17
Mektubun
Açımlanışı
Daha ilk sözle Pavlos
bir gerginlik havası içinde yazmakta olduğunu belirtiyor. Haberciliği, kişiliği,
ciddiliği şüphe ve saldırı altında. Bunları tarihsel, tanrıbilimsel, aktöresel
açılardan savunuyor. Pavlos Haberci'dir: apostolos, gönderilen.
İsa Mesih, seçtiği on iki kişiyi gönderdi (bkz. Markos 3:14-15). Haberci
kime dendi: Ölüler arasından dirilen Rab İsa Mesih'i dirilmiş olarak görene
(I.Korintoslular 9:1; 15:8); İsa Mesih'i insanlara sunarak kilise
toplulukları oluşturana (9:1-2); Mesih tarafından güçlü işler yapmak
yetkisiyle donatılana (Markos 3:15; II.Korintoslular
12:12).
Pavlos İsa'nın
çağırdığı ilk on iki haberci arasında bulunmuyorsa da bu yetkiye insanlarca,
insan aracılığıyla erişmemiştir. Ölüler arasından dirilen İsa Mesih ve Baba
Tanrı tarafından haberciliğe atandı (1:1). Öbür habercilerin bu yetkisini
hiçbir zaman yadsımadı (2:2), ama onlardan herhangi bir buyruk veya
yönerge almadı. Başında kendisinden üstün insansal bir yetki bulunmuyor. Bu
kesin yetkiyi göklerde olan dirilmiş İsa Mesih'ten, Baba Tanrı'dan almıştır o.
Yanında bulunan
kardeşlerden selam göndermesi, bu kardeş ve kız kardeşlerin onun yetkisini
onayladıklarını gösteriyor (1:2).
'Tanrı Babamız'dır (1:3). Yahudiler için yeni bir kavram değildir bu
(bkz. Yasanın Tekrarı 32:6). Ama Baba Tanrı, Rabbimiz İsa Mesih'in
Babası'dır. Büyük önem taşıyan bu kavşakta kösteklenenlerin sayısı yüksektir.
Ne var ki, böylesi bir Baba-Oğul ilişkisi apaçık önümüzdedir Bu Baba'nın
özellikleri her an belirgindir. “O bize acıdı, yeniden doğmamızı sağladı,
bizleri diri umuda kavuşturdu. Tüm bunları, İsa Mesih'in ölüler arasından
dirilmesiyle bütünledi, göklerde saklanan parlak mirasa atadı” (I.Petros
1:3-4).
Kayra
(haris), esenlik
(şalom) (1:3).
İlki Yunanca'da selamlama biçimi, ikincisiyse İbranice'de. Kayra, seven
Tanrı'dan hak edilmemiş sağlayıştır; armağandır. Kurtuluşun tüm kaynağı dayanağı
tanrısal kayradır. Göksel kurtarışı hak edebilen yersel hiçbir yaratık yoktur.
Baba, armağansal kayrasına yaraşır biçimde Oğlu Rab İsa Mesih aracılığıyla
günahlıyı kurtarır, esenliğe kavuşturur. O Rab'tir. Yaratılan hiçbir varlık
başka bir yaratığı kurtaramaz. Kurtarabilen salt Rab'tir (bkz. Habercilerin
İşleri 2:36; Romalılar 10:9; Filippililer 2:9-11).
Biricik Oğlu Mesih’in
ölümü Baba'nın isteği ve kararıydı. İnsan soyunun günahları için verilecek başka
hiçbir sunu ve kurtulmalık düşünülemezdi. Yaratan, insanın kurtarıcısı olmayı
kararlaştırınca, bunu en üstün değeri –biricik Oğlu'nu– vererek sonuçladı. Baba
O'nu hem ölüme verdi, hem de ölümden diriltti (Romalılar 4:25). İnsan
günahını gideren biricik güç Mesih'in kanıdır. Günahtan arıtan kan günahın suçlu
çıkarma eylemini kırar (3:13-14; bkz. Romalılar 3:23-26; 5:9-10), bunun
yanı sıra günahın egemen gücünü yıkar (2:20; bkz. Romalılar
6:1-11).
Şimdiki kudurgan
çağda bir kurtuluş yolu arayanlar pek çok. Ama hiçbir güç ve yetki bu kurtuluşu
sağlayamamakta. Çünkü bu kötü çağın esinleyicisi günah ve günahlılıktır. Günah
sorunuyla ilgilenmeden, onun kesin çözümünü ve yenilgisini bilmeden kurtuluştan
söz edilemez. Aşama ardına aşama yapan çalkantılı çağın dini de var, ahlakı da,
kendine özgü düzeni de.. Ama bunlar çözüm sağlayamıyor; çünkü kökte günah
sırıtıyor.
Günahın sarsıcı
etkisi insanı kutsal Tanrı'dan ayırmakta (4:3,9; bkz. Romalılar 12:2).
Mesih'in kurtarışı hem günahtan, hem de günahın her alanda kendisini belirgin
ettiği dünyasal egemenlikten kurtuluştur (bkz. Yuhanna 17:15; Koloseliler
2:13). Dinler, mezhepler, tarikatlar günahın etkisini ve egemenliğini
giderebilecek yeterlikte değil. Bunlar sadece günah sorunuyla boğuşma
çabalarıdır. Şimdiye dek hiçbir din günaha kesin üstünlük sağlayamamıştır.
Galatya'daki inanlılar, araya sokulan şeriatçıların çabasıyla, kayra
güvenliğinden din göreneklerine saptırılma tehlikesindedir. Temelde bu sorunla
uğraşacak olan yazar Pavlos, daha başlangıçtan kurtuluşun hangi boyutta
sağlandığını, Mesih’in günahlıyı nelerden kurtardığını, nasıl bir yetki
verdiğini vurgulamakta. Bunun için, Tanrı'ya çağlar çağı yücelik sunmakta
(1:5).
Sevinç Getirici Haber'in
Tekliği
Bu kısa girişin hemen
ardından yazar konuya geçiyor: “Böyle kısa bir zamanda” (1:6). Mesih'e
dönüşlerinden az sonra, aralarına sokulan bazı çıkarcı kuşaklar, edimci
karıştırıcılar bu inanlıları kendi öğreti ve kanışlarına çekmeye çabalıyor.
Çevirme eylemi yeni başlamış, daha tümlenmemiş. Bunun için Pavlos içtenlikli,
duygulu çabayla kendisini yeni baştan eğitim uğraşına atıyor.
Tarih belirleme
güçlüğü yeniden merağı uğraştırıyor. Bazı araştırmacılar, bu inanlıların
kaymasını Pavlos'un ilk haber gezisinden sonraya koymakla sorunu çözmeye
çalışıyor (bkz. Habercilerin İşleri 14:28). Durum böyleyse, mektup bu
sırada yazılmış oluyor, yani Yeruşalim konseyinden önce.. Ve Pavlos'la Silas
ikinci haber gezisinde yolları üzerindeki kentlerden geçerken, inanlılara
Yeruşalim'de haberciler ve İhtiyarlar'ca kararlaştırılan temel ilkeleri
bildiriyor, bunları uygulamalarını istiyor. Böylece kilise toplulukları imanda
güçleniyor, sayıları gün günden artıyor (bkz. Habercilerin İşleri 16:4-5).
Bu dönemde Galatyalılar'ın geçirdiği çetin çalkantı çözülmüş, ama ne yazık ki
bunalım kesin bir sonuçlamaya getirilememiş.
Mektubun büyük
ivedilikle yazılmış olduğu göze alındığında, karşımızda kısa
sürede başlayıp alevlenen endişe verici
bir kriz var. Başka ‘evangelion’ diye söz ediyor yazar (1:7). Ve
hemen ardından böyle bir şey bulunmadığını vurguluyor. Evangelion tektir.
Eşitlenemeyen Tanrı olgusu: Mesih'in haça çakılışı, üçüncü günde de dirilişi
Tanrı bildirisidir (günahlı insan buna iman ederek kurtuluşa kavuşsun).
Evangelion tüm Mesih bildirisinin
özetlenmesidir, Yeni Antlaşma’nın baş konusu
(bkz. Markos 1:1; I.Korintoslular 15:1).
Mesih’in ilan ettiği Tanrı hükümranlığı
Sevinç Getirici Haber’dir (bkz. Matta
4:23; 9:35; 24:14). Evangelion Yeni
Antlaşma’da yetmiş iki kez geçer. Bunların elli dördü haberci Pavlos tarafından
kullanılır. İsa Mesih’in bildirisi bu uğraşta odaklanır, o noktadan dalgacık
andırışında tüm yeryuvarlağına yayılır. Evangelion yerle göğü
birleştiren, zamanla sonsuzu belirleyen, günahlılıkla yaşam kutsallığını
belginleyen tanrısal güçtür.
İsa Mesih, "Yol
da, gerçek de, yaşam da Ben'im. Ben aracı olmadıkça kimse Baba'ya gelemez"
(Yuhanna14:6)
demiştir. Bunu söyleyen, kendisinden kaynaklanan
Sevinç Getirici Haber'in de tekliğini
belgelemekte. Mesih'le Sevinç Getirici
Haber'in eşitdeğer olduğu söylenebilir.
Sevinç Getirici Haber'den ayrılmak,
Mesih'ten ayrılmaktır. Bunu yapan, Tanrı bağlısı olduğunu savunamaz. Bu türden
çürük bildiriyi çevreye yayanlar salt Galatya'daki inanlıları saptırmakla
kalmadı. Mesih'in sağladığı kurtarışın baş düşmanı olan şeytan,
Sevinç Getirici Haber her yana
yayılmaya başlayınca Rab’bin tarlasına delicelerini saçmaya kararlılıkla
çabaladı (bkz. Matta 13:24-25). Aynı durum Habercilerin İşleri 15:1'de
de görülmekte ve yine II.Korintoslular 11:4'te konu edilmekte. İblisin bu
sınanmış oyunu çağlar boyu süregelmektedir. Günümüzde tüm küstahlığı yeryüzünün
her yanında belirginliktedir.
Tanrı'nın günahlıya
kayra sunması her zaman her yerde saldırıya uğramıştır: "Biri başkasının yerine
ölemez; sevap sadaka verilmeden günah affedilemez; öyleyse kayra bollaşsın diye
işleyin günahı, vb." Her zaman her yerde duyulagelen direnişin birkaç örneğidir
bunlar.. Şeytanın işini, günahlılığı sürdürmeyi kovalayanlar araya bir sürü
insansal uğraş ve didinişi sokar. O dönemde Musa'nın yasasını ve sünnet töresini
ön sıraya koymak, günümüzdeyse baskıcı şeriat zorunlulukları, din töreleri..
Bunların, kutsal Tanrı'yı hoşnut edeceği günahları bağışlatacağı
kuramlaştırılmakta. Oysa günahların bağışlanışı arıtılma, doğrulukla donatılma
sadece tanrısal kayrayladır. Bu ilkeye ters düşen her tutum Tanrı sağlayışını
aşağı görme ve kayrayı tepmektir. Burada yazar Pavlos, ‘sola gratia’
salt kayra kuralına ters düşen öğretileri saçanlara karşı tanrısal öfkeyle
konuşuyor: Kayra bildirisine karşı çıkan her öğreti ve onu yayan –kim olursa
olsun– tanrısal lanete yaraşıktır (1:8). Çünkü onun bu eylemi lanet
getiricidir; sapkın öğretiye sarılana ve onu yayana..
Anathema:
(bkz.
I.Korintoslular 16:22).
Pavlos bu saptırıcı aşılamaya karşı aşırı oranda öfkelidir; lanetlemeyi
yinelemekten çekinmiyor (1:9). Yazar kayra ilkesine kesenkes bağlıdır;
kayrayı tepen Yahudiler'in haline aşırı acı duyarak baştanbaşa şaşırtıcı bir
ünlemle konuşuyor: "Kardeşlerim
ve soydaşlarım için ben kendim lanetle Mesih’ten koparılıp atılmayı dileyecek
hale geldim"
(Romalılar 9:3).
Pavlos, Tanrı kayrası
dışında kalan her insanın sonsuzlar sonsuzu kargış altında olduğunu tanrısal
esinlemeyle belirtiyor. Burada kişisel duygular ya da bağnazlık sonucu
biçimlenmiş sözlerle konuşanı değil, Tanrı yetkisiyle esinlenen Söz’ü belirteni
duymaktayız.
Tanrı'nın kayra
haberine sancak kaldıranların kayraya bağlı olanları karalamaktan, yermekten
çekinmedikleri çok eski bir oyundur. Galatya'daki inanlılar, her tür kurnazlıkla
ve oyunla ayartma eylemini kovalayan şeriatçılara kulak vermekten çekinmiyordu.
Haberci Pavlos'un değerini hiçe indirmek çabası sapkın öğretiyi yayanların
belirgin bir taktiği olmuştu (1:10). Amaçları, Mesih’in yolunda
bulunanları Pavlos'a düşman kestirerek onları kendilerine bağlamaktı. Bu
doğrultuda didinmekteyken, saman
altından su yürüterek Pavlos'u Galatyalılar'a yaltaklanmayı kovalayan birisi
gibi göstermeye çalışıyordu bu edimciler. Oysa haberci Pavlos, Mesih'e
hizmetteki tutumunu tüm açıklığıyla gösteriyor, Mesih’in kurtardıklarını
içtenlikle yüreklendiriyordu. (bkz. I.Korintoslular 9:19-23; 10:23-33).
Mektubun okuyucusu Pavlos'un Mesih’e ödünsüz bağlılığını belirginlikle görür.
Tanrı Habercisinin
Savunması
Sevinç Getirici Haber'in
özelliği, onun Tanrı'dan kaynaklanması (1:11), ademoğlunun yaşamını
yöntemini tümden değiştirmeye yeterli olmasıdır (2:16). Tarih boyunca
insan kuşaklarından kaynaklanan pek çok din tarikat şeriat görüldü. Birçoğu
kökeninin Tanrı'dan olduğunu üsteledi. Ne var ki, bunların nirengi noktası,
içeriği, uygulamaları Tanrı'nın öz varlığı ve nitelikleriyle çelişkiye düştü.
İnsan yapısı savlar, yorumlar, kuramlar ve sonuçlamalar kendiliğinden
belirginlikle sırıtır. Görülen köy kılavuz istemez. Benimsenen yöntemde ilkin
sevgi var mı, af var mı, sağlam kayra var mı, kurtuluş var mı, aktöre var mı,
sonsuz yaşam güvenliği var mı, yüceden gelecek hükümranı bekleme var mı? Herkes
nesnel açıdan bunları araştırmak zorunluluğundadır.
Pavlos,
Sevinç Getirici Haber'i insandan
almış olsaydı, sadece bir dini yaymaya kısıtlanırdı. Yaydığı haber hiç kimsenin
yaşamını değiştiremezdi. Ama onun öz geçmişine bakıldığında, bu haber ilkin
kendi yaşamında yüz seksen derecelik değişimi oluşturdu. Bu onun Mesih'i
göklerde görmesiyle gerçekleşti (1:12). Mesih'in Pavlos'a açıklanışı onun
yaşam ve sonsuz görüşünü taptaze aşamaya getirdi. Bir vakitler tek Tanrı
inancına sövgü saydığı Mesih bağlılığını (bkz. Habercilerin İşleri
9:1,2,5,20-22) şimdi Tanrı'nın tek gerçeği olarak tanıyor, özel açıklamayla
Tanrı gerçeğinin gizemini öğreniyor, hiç duraksamadan günahlıları Mesih’e
çağırıyor (bkz. Efesoslular 3:3-5). Pavlos böylece Mesih'in öz niteliğini
anlıyor, Sevinç Getirici Haber'e
inanmayı, onu yaymayı yaşamının yanan tutuşan kovalayışı ve özlemi kılıyor.
Böylesi etkinlikle işlerliktedir Sevinç
Getirici Haber’in üstünlüğü inanlıların öz varlığında.
Bu Pavlos (Saul)
Mesih bağlılarını, Mesih'in kilisesini aşırı baskı altında tutanların ön
sırasındaydı (1:13). Pavlos önayak olduğu, bağnazlıkla teşvik ettiği,
elebaşılılıkta bulunduğu saldırıların çok ufak bir kesiminden söz ediyor. Bunlar
Habercilerin İşleri’nde genişçesine
yazılıdır. Pavlos gibi amansız bir Mesih düşmanı, kan akıtmaktan kıvanç duyan,
saldırılar dizisi tasarlayan, bu doğrultuda kentten kente koşan kararlı bir
şeriat dincisinin yaşamı tanıklığı araştırılmalı. Tanrı'nın Kilisesi’ne diş
bilerken bir anda eski yaşamından Mesih'e dönen bu tarihsel kişi önemli
insanların ön sırasında yer tutmaktadır.
Dirilen Mesih'i göklerde Baba'nın tahtında görünce Saul'un Tanrı, insan,
dünya, ölüm sonsuz görüşü kökten değişti (1:23; bkz. Habercilerin İşleri
7:58; 8:1; 9:1-2,13-14; 22:4-5; 26:4-5,9-12; I.Timoteos 1:11-14). Pavlos’un
düşmanlığı zalim Herodes'lerin Mesih'e düşmanlığına koşut sayılabilir.
İnanlılar, Saul adını duyunca tir tir titriyordu. Bu sürede Tanrı egemen
isteğini işlerlikte tutuyor, Saul'u o unutulmaz değişime, haberciliğe, kilise
yönetmenliğe hazırlıyor. Pavlos böylesi şaşırtıcı ve kesin Tanrı egemenliğini şu
gönül bağlayıcı sözlerle dile getirir: "Tanrı’nın
zenginliği ne denli yücedir! Bilgeliği bilgisi ne derindir! O’nun yargılarına
akıl eremez. O’nun yolları araştırılamaz. Çünkü, Rab’bin düşüncesini kim
bilebildi? Kim O’nun öğütçüsü olabildi?"
(Romalılar 11:33-34).
Pavlos'un dinsel
aşırılığı ve bağnazlığı Ferisiler partisine kesin bağlılıktan kaynaklanmaktaydı.
Yaşamının amacı, tek din olarak tanıdığı aşırı Yahudilik'le bağdaşamayan her
tutumu ve inancı yok etmekti. Bu yöntemde olanlara yaşama hakkı bile tanımak
günahtı ona göre. İsa'yı çarmıha çakan din önderlerine egemen kesilen, onları
kör eden bağnazlık, Saul’un da yaşam dokusuna baştanbaşa işlenmişti. Böyle bir
insan değişebilir miydi? Kuşkusuz insansal düşüncelerden görüşlerden bir sonuç
çıkarılamaz. Ama kendisine amansız bir kul ağası kesilen bağnazlık ruhundan daha
üstün güç olan egemen Tanrı'nın etkilediği parlak sonuç göz önünde
bulundurulmalı.
Birçok araştırmacı
Saul'un başrahipliği göze kestiren bir amaç ardından koşmakta olduğunu bildirir.
Emsallerini, benzerlerini geride bırakmıştı o (1:14). Hiç kuşkusuz dinci
kuşakların, dine bağlılığıyla bilinenlerin alkışını, beğenisini kendisine
çekmekteydi. Yıllar sonrası, "Benim için yaşamın anlamı Mesih'tir, ölümün
anlamı ise kazanç!" (Filippililer 1:21) diyen Pavlos, önceki dönemde,
"Benim için yaşamın anlamı koyu Ferisilik'tir" demekteydi. Ama egemen Tanrı'nın
amacı başkaydı (1:15).
Tasarlamalar ve sonuçlamalar O'nun yönetimindedir. Ademoğlu doğru gördüğünü
uygulasın, aklının kestirdiğini yapsın. Sonuçlama, egemen Tanrı'nın gizemsel
isteğine bağlıdır her zaman. Doğuşundan önce Saul'u kendisine seçmiş bulunuyor
egemen Tanrı. O'nun seçme niteliğine Eski Antlaşma'da da rastlanabilir (bkz.
Yaratılış 12:1-3; Mezmur 139:13-16; Yeşaya 49:1; Yeremya 1:5). Mesih
bağlısının Tanrı'ca öncelerden seçilmiş ve çağrılmış olması eşsiz sevinç ve
gönenç nedenidir (bkz. Romalılar 8:29-30; I.Yuhanna 4:19). Nice günahlı
can suçlulukta ağınmaktayken, egemen Tanrı'nın o yaşamda özel tasarısı ve ilgisi
işlerliktedir. İsa Mesih bunu güzel bir simgeyle anlatır:
“Tanrı’nın hükümranlığı toprağa tohum eken bir adama benzer. Gece yatar, gündüz
kalkar. Tohum filiz sürer ve gelişir; adam bunun nasıl olduğunu anlamaz. Toprak
kendiliğinden ilkin uzun yaprağı, sonra başağı, sonra da başaktaki dolu taneyi
yetiştirir. Taneler olgunluğa erer ermez adam hemen orağı vurur. Çünkü biçim
vakti gelmiştir”
(Markos 4:26-29).
Saul Tanrı'nın
Kilisesi’ne aşırı baskı uygulamaktayken Tanrı, kayrasıyla onda kendi Oğlu'nu
açıklamaya kıvanç duymuştu. Sevinç
Getirici Haber'i uluslara müjdelesin diye (1:15,16). "Beni kendisine
ayırdı, kayrasıyla çağırdı, hoşnut oldu, açıkladı." Bu tanrısal eylemler,
egemen Tanrı'nın hiç değişmeyen tasarısında yatan, O'nun kararlaştırdığı vakitte
işlerliğe konulan egemen uygulamadır. Tanrı kişiyi salt kendi isteği ve kararı
uyarınca seçer. Bu işte herhangi bir dinin, din kitabının, din önderinin ya da
din kararının yeri düşünülemez. Egemen Tanrı daima koşulsuz bağsız isteği
uyarınca tasarılarını bütünler. Kayra böyle işler. Kurtuluş bununla gerçekleşir.
Çağrılansa, özgür isteği ve kişisel kararıyla Tanrı’nın çekişini, sıcak huzurunu
değerlendirir. Tanrı hiç kimsenin
düşüncesi ve açısıyla danışmaz. O, günahlı insanı seçmesinin ve çağrısının
kendisine neye mal olduğunu hiç unutmaz, hem de tarih sayfalarında sıralanan
gerçekleri aklından çıkarmaz.
Pavlos çağrılışı
anında hiç kimseye danışmadığını vurguluyor (1:16). Aslında bu, "Ete
ve kana danışmadım" dır. Durumu, gelişimi, görüşleri tartıp da Mesih'e
bağlanmanın hiçbir anlamı kalmaz. Araya korku, kuşku, sakınca, koşullama ve bu
türden tasarılar sokulduğunda Mesih'e bağlılık tüm anlamından soyulur. Aslında
birçok kişinin Tanrı çağrısını tepmekte özürü bu tür hesaplara dayanır. Pavlos
gibi kararlı kadın ve erkek Tanrı kayrasının gönencine gelir, ondan yararlılık
bulur, yaşamın içeriğini tanır. Çağrıldığında hiçbir dünyasal, insansal, ulusal,
dinsel düşünce tarafından engellenemez. Saul, din kuşaklarına koşup onlarla
danışsaydı, o parlak sonuca varamazdı elbette. Eşinin kurtarıcı Mesih’e iman
etmesinden hoşnut kalmayan bir bayan söyle demiş: “Bana danışmadı!” Mesih’e iman
kusurlu insanlardan onaylama arayamaz, ne de bekler. Değil salt insansal
dünyasal düşünceler, kendisinden önce haberci olanlar da bu adamı etkileyemedi.
Pavlos'un çağrısı insan isteğiyle değil, Tanrı kararıylaydı. Mesih ona
yeterliydi. Haberciliğini Mesih'ten alan Pavlos'un tüm sorumluluğu Mesih'eydi.
Pavlos,
"Arabistan'a gittim" diyor. Bu deneyim, zamandizin (kronoloji) açısından
Habercilerin İşleri 9:25 ile 26 arasına konuluyor. Ne var ki, bu da
tam kesinlikle belirlenemiyor. Pavlos'un Arabistan süresi hiç kuşkusuz yaşamının
en önemli ve yararlı bir dönemiydi. Yeni Antlaşma'da bu kısa değinme dışında
başka yerde bu olgudan hiç söz edilmiyor. Birçok yorumcu geniş eğitimli
Pavlos'u, Tanrı'nın Arabistan çölünde kendi üniversitesine çektiğini, onu orada
üç yıl süreyle eğittiğini varsayıyor. Tanrı'nın Musa'yı 40 yıl Midyan'da
eğittiği (bkz. Habercilerin İşleri 7:30), Ilyas peygamberi üç buçuk yıl
Kerit vadisinde ve Zarefet'te eğittiği (bkz. I.Krallar 17:18; Yakup 5:7),
Eski Antlaşma'nın ilgi çekici olaylarındandır.
İnsan bedeninde
insanlığa gelen Tanrı’nın diri Sözü İsa Mesih, Nasıra kentinde sessiz otuz yıl
geçirdi. Olaysız, genellikle kayıtsız.. O da bir insan olarak öğrenmeliydi
(bkz. Filippililer 2:6,7). Her yararlı kişi Tanrı'nın eğitiminden geçmiştir.
Saul Damaskos'a atlarla, askerlerle, yardımcılarla gitmek için yola çıkmıştı.
Tam gitmekteyken Mesih'le karşılaştıktan sonra elinden tutup onu Şam'a
götürdüler. Öğrenci Hananya tarafından vaftiz edildikten sonra, orada bir süre
geçirdi. Ardından Tanrı onu Arabistan'a yöneltti. Tek başına Tanrı'yla
buluşmaya.. Tanrı'nın Mesihi’ni özel açıklamayla ona tanıttığı bu aydın insan
hiç kuşkusuz, Galatyalılar, Romalılar, Efesoslular, Koloseliler
mektuplarındaki akılları durduran, insanı kayra Tanrısı'nın taa katına çıkaran o
derin gerçekleri bu üç yılda öğrendi; Şam'a, oradan da Yeruşalim'e habercilerin
ön sırasında bulunan biri olarak döndü.
Görüldüğü gibi bu
mektup, çarpıcı özellikle kayraya kavuşanın kişisel öyküsüyle, bunun yanı sıra
da köklü tanrıbilim öğretisiyle yoğruludur. Bu bakımdan, mektuplar arasında
önemlilerden sayılanıdır. Pavlos herhalde Şam'a döndükten kısa bir süre sonra
Yeruşalim'e gitmenin vakti geldiğini anladı (1:18; bkz. Habercilerin İşleri
9:26-29). Bu dönemde, Habercilerin İşleri’ndeki
anlatıyla, Galatyalılar'da çok kısa bir tümceyle bildirilen olay arasında
çelişkili görünen bir durum vardır. Bu nasıl anlatılabilir? Habercilerin
İşleri'nde Pavlos’un kendi kenti Tarsus'a gittiği bildirilirken,
Galatyalılar'da Suriye ve Kilikya'dan söz edilmektedir
(Klimata).
Bölgeler çevirisinden çok yöreler çevirisi yaraşıktır. Habercilerin İşleri
9:30'da kardeşlerin Pavlos'u Kayseriye'ye (liman kenti) götürdükleri, oradan
da Tarsus'a gönderdikleri yazılıyor. Pavlos'un buradan bir gemiyle Kilikya'nın
başkenti Tarsus'a gittiği anlamı çıkıyor. Onun bu yörelerde geçirdiği dört-beş
yılda, Suriye ve Kilikya'da çeşitli yerleri ziyaret ederek
Sevinç Getirici Haber'i yaydığına
şüphe yok. Daha önce değinildiği gibi, bu süredeki çalışmalarına ilişkin hiçbir
bilgimiz yoktur. "Barnabas, Saul'u aramak için Tarsus'a gitti"
(Habercilerin İşleri 11:25) deniyor. Buradan da anlaşılacağı gibi, Pavlos
Tarsus'u merkez yaparak, bu anakentten çeşitli yörelere uzandı. Bu dönemde hiç
kimsenin yönetimi altında çalışmıyor. Rab'ten aldığı
Sevinç Getirici Haber'i, kayra
bildirisi olarak yayıyor.
Pavlos'un düşmanları,
kayra bildirisine saldıranlar, onun kesinlikle öbür haberciler tarafından
eğitildiğini, açıklamasını doğrudan doğruya Rab'ten aldığının asılsız olduğunu
inandırmaya uğraşmaktaydı. Onun Yeruşalim'e birçok kez giderek habercilerden
eğitim ve yönerge aldığını öne sürmekteydi. Pavlos'un habercilik yetkisini
yıkmak için her yola baş vurmaktaydı böylesi edimci insanlar. O, 1:18-21'de
bu yalan söylentileri kökten çürütüyor:
1.
O anda kimseye
danışmadım (1:16b)
2.
Benden önce haberci
olanları görmek için Yeruşalim'e gitmedim (1:17a)
3.
Arabistan'a gittim (1:17b)
4.
Sonra yine Şam'a
döndüm (1:17c)
5.
Aradan üç yıl
geçtikten sonra (1:18a)
6.
Petros'la Yakup'u
gördüm Yeruşalim'de (1:18-19)
7.
On dört yıl sonra
Yeruşalim'e çıktım (2:1)
Haberci acaba niçin
bu üstelemelere gereksinim duymakta? Habercilerin İşleri'nde yazar
Luka'nın izlediği yöntemde olduğu gibi Pavlos şuraya buraya gidişinin
tarihçesini vermiyor. Sadece uydurma söylentileri, suçlamaları, dedikoduları
çürütmek istiyor. Bu nedenle olguları yaşadığı biçimde gözlerin önüne seriyor.
Pavlos'a karşı savaşmakta olan şeriatçılar ters bilgi almışlar, bunu daha da
yanıltıcı biçime sokmuşlar. Bu savlamaların düzeltilmesi gerekiyor. Bunun için
Pavlos üç yıl, on dört yıl sözlerini kullanmakta. Çünkü öbürler, rasgele bir
sürü söylenti ve tarih yayma didinişinde..
Pavlos'un Yeruşalim'e
gidişinin temel gerekçesi, olaylara ilişkin Petros'la söyleşide bulunmaktır
(istorise, tarihleme). Olguları tarih açısından gözden geçirmek
gerekiyor. Bu buluşmada Petros'un yetkisine boyun eğmek sırasından hiçbir
kovalayış akla gelmesin. Pavlos'un bunları yazmaktaki amacı uydurucuların
suçlamalarını yanıtlamak, olguları olduğu gibi sergilemektir. Petros'la
buluşması, salt tanışmak ve geçmiş olayları birbirine anlatmak içindir. Elbette
Petros taa başlangıçtan bu yana Rab'bin yanında olduğundan, en önemli öğrenci
niteliğini taşıdığından onunla buluşmanın yararı vardır. Gelgelelim Yahudiciler
tüm gelişime kendi yorumlarını, kendi görüşlerini işlemiş. Pavlos mektupta bu
iftiraları yanıtlıyor.
İki habercinin bir
arada geçirdiği on beş gün, her ikisi için de çok yararlıdır. Taa başlangıçtan
Mesih'le birlikte olan Petros ve kendi sözüyle "Vakitsiz doğan bir çocuğa
benzeyen" (I.Korintoslular 15:8) Pavlos, gece gündüz demeden,
yorulmak nedir bilmeden sürekli konuşmaktaydı. Petros, başlangıçtan bu yana
Mesih'le geçirdiği o unutulmaz günleri ve sonraki olayları anlatıyor; Pavlos
ise, kendi bağnazlığını ve doğaüstü doğuşla Mesih'in habercisi olduğunu, aradan
geçen yıllardaki gelişimleri sıralıyor. Bu iki insan doğa, huy, ruhsal yapı
bakımından birbiriyle çelişkili, ama kurtarıcı Mesih her ikisini de bağlısı
kılmaya, habercilik görevine çağırmış. İkisi de bir arada Tanrı’ya aynı ezgiyi
yükseltebilir durumdalar (bkz. I.Korintoslular 1:30-31).
Pavlos'un Yeruşalim'e
gelişinin nedeni buydu (1:18). Başka haberci görmedi o. Sadece Rab’bin
kardeşi Yakup'u (bkz. Matta 13:55) belki de bir raslantı sonucunda gördü.
O da başlangıçta İsa'ya iman etmeyenler arasındaydı (bkz. Yuhanna 12:7).
Olabilir ki İsa'nın çarmıha çakılışından önce O'na iman etti; çünkü dirilen
Rab’bi görenler arasında bulunduğu yazılıdır (bkz. I.Korintoslular 15:7).
Bu Yakup yavaş yavaş
Yeruşalim'deki kilise topluluğunun yöneticisi oldu ve ilk konseyde önemli yer
tuttu (bkz. Habercilerin İşleri 15:13,19). Kilise’nin sayılı önderleri
arasına katılan Yakup daha sonra çok iyi bildiğimiz, kendi adıyla okuduğumuz
mektubu yazdı. Petros gibi Yakup'un tutumu da Pavlos’unkinden başkaydı. O daha
çok Yahudici kuşağın gönlünü almaya çalışanlardandı (bkz. Habercilerin İşleri
21:17-25). Yeruşalim'deki topluluk Yahudilik'ten gelenlerle doluydu; bu
nedenle Yakup daha çok bu kolun tutumuna eğilimli görünüyor.
Pavlos'un Mesih'ten
aldığı kayra açıklaması hiçbir durumda ya da koşulda ödüncülüğe boyun eğmeyen
tutumdu. Bu Yakup'u Zebedi oğlu öğrenci Yuhanna'nın kardeşi, öğrenci Yakup'tan
(bkz. Habercilerin İşleri 12:2) ayrı tutmaya dikkat edilsin.
(İki ayrı Yakup'a ilişkin
Habercilerin İşleri 12:17; 15:13'e de bakın).Öğrenci
Yakup, kilisenin ilk döneminde kral Herodes tarafından kılıçla öldürülmüştü.
Tanrı Pavlos'u Yahudiye bölgesinde Yahudiler'e haberi yaymaya, Mesih'i tanıtmaya
atamamıştı. O'nun yönetimi geniş kapsamlı uluslar dünyasına doğrulacaktı. Petros
Yahudiler'e, Pavlos uluslara haberci atanmıştı (2:2,7,8). Yeni kilisenin
gelişiminde çok önemli bir aşamaydı bu. Pavlos bu bilgiyi Yahudiliğe eğilmeye
yüz tutan Galatyalılar'a Tanrı önünde belirtiyor (1:20). Çünkü
şeriatçılar onun Yeruşalim'e gelişine bambaşka bir renk vermeye çalışmaktaydı:
Herhalde Pavlos Rab’be gelir gelmez hemen Yeruşalim'e giderek habercilerin
yetkisi altına girdi, onlardan buyruk aldı, şimdi uluslara yaydığı bildiri
habercilerce onaylanmamaktadır türünden hesaplarına uyan varsayımları
uydurmaktaydı edimci kişiler. Bu yüzden Pavlos konusu edilen ayette böylesi
kesin dille doğruyu söylediğini vurguluyor. "Aldanmayın" demek istiyor,
"Uluslardan Mesih imanına katılanların Yahudiliğe şeriatçılığa ayak uydurmaları
söz konusu edilemez. Tanrı, uluslardan gelen inanlıları şeriat olmaksızın,
sevgiden kaynaklanan kayrasıyla doğruluğa kavuşturur, onları kurtuluş
armağanıyla donatır."
Oysa Galatyalılar’ın
arasına sızan şeriatçılar tam tersini üstelemekteydi: "Sünnet olmazsanız,
Musa'nın yasasına boyun eğmezseniz hiçbir koşulla kurtulamazsınız. Size başka
öğretide bulunan Pavlos da kim oluyormuş!" Böylece kaldı bu zavallı inanlılar
iki arada. Haberi ilkin Pavlos'tan duymalarına, onu sevmelerine karşın içlerine
kuşku düştü. Bu nedenledir ki, böylesi kesin vurgulamayla kuşkuları yatıştırmayı
amaçlayan Pavlos Yeruşalim'e ilk ziyaretini tüm inceliğiyle anlatıyor.
Bu dönümde haberci
Pavlos Yeruşalim'den nereye gittiğine değiniyor (1:21; bkz. Habercilerin
İşleri 9:30). Daha önce belirtildiği gibi, Saul'un Suriye ve Kilikya
yörelerinde (Klimata)
ne denli zaman geçirdiği, bu yerleri nasıl dolaştığı bilinmiyor, ama bunun dört
ya da beş yıl olabileceği anlaşılıyor. Bu sürede Tarsus başta olmak üzere bu
yörelerde Pavlos’un Sevinç Getirici Haber'i
yaydığı belirgindir. Bu da Yeni Antlaşma’da ona ilişkin bilgi verilmeyen olaylar
sırasındandır..
"Yahudiye'deki
Mesih kilisesi toplulukları beni hiç görmemişlerdi" (1:22)
demekle, bu bölgedeki kiliseler tarafından gönderilmediğini, onlarca
yönetilmediğini belirtiyor. Pavlos'u bulup geri getirmeye giden Barnabas
Yeruşalim kilisesinden değil, Antakya'daki topluluktandır (bkz. Habercilerin
İşleri 13:1). Barnabas herhalde Kutsal Ruh esinlemesiyle, Pavlos'u getirmeye
gidiyor, onu Tarsus'ta buluyor, Antakya'ya (Yeruşalim'e değil) getiriyor,
buradaki kilisede ikisi bir yıl süreyle çoğunlukla uluslardan oluşan o büyük
topluluğu eğitiyor (bkz. Habercilerin İşleri 11:26). Ve inanlılara
Antakya'da Hristiyan adı veriliyor.
Habercilerin
İşleri’nde,
tam bu sırada Barnabas'la Saul'un, Yeruşalim topluluğuna Antakya kilisesinden
yardım götürdükleri bildiriliyor (bkz. Habercilerin İşleri 11:27-30). Bir
kesim yorumcuya göre Galatyalılar mektubunda Pavlos bu ziyarete değinmiyor.
Sadece imanı müjdelediği için, önceki saldırıcının böyle köklü bir değişiklikten
geçtiğini gören kilise topluluklarının Tanrı'yı yücelttiğini belirtiyor
(1:23).
Yeruşalim’deki
Toplantı 2:1-10
Bazı yorumcular
Habercilerin İşleri 11:27-30'da konu edilen ziyaretin bu olduğunu söylüyor.
Yani yardım götürme ziyaretinden yararlanarak Pavlos 2:1-10'da anlattığı
buluşma ve uğraşlara koyulmuş olabilir. Daha önce konu edildiği gibi üç yıl
(1:18) ile on dört yılın (2:1) nerede başlayıp nerede sonuçlandığı
kesinlikle hesaplanamıyor. Bir kesim yorumcu Habercilerin İşleri’nde
Luka'nın bir ziyaretten söz etmediğini, başkaları da Pavlos'un Galatyalılar'da
bir ziyarete değinmediğini anlatmaya gidiyor. Konunun tartışması uzadıkça
uzayabilir ve kesin sonuca varılamaz. Önümüzde bir tarih kaydı bulunmadığı yine
anımsatılmalı. Pavlos, Yeruşalim'e yaptığı ilk ziyarete kısaca değinirken,
ikinci ziyaretine geniş çapta yer ayırıyor. Böylesi kapsamlı olmanın yanı sıra
bu kısa kesime yazar Pavlos bir sürü karşılaşmayı ve olayı sıkıştırıyor; az ve
öz.
Sir William Ramsay,
bu kesimi Pavlos tek tümce biçiminde anlatıyor yolunda gözlemde bulunuyor.
Aslında bitirilmemiş gelişimler, devrik tümceler, ivedi biçimlerle yüklü bu
kesim.. Önünde önemli bir dava bulunanın, diyeceklerini birkaç sözle
ivedileştirmesi belirmekte. Buna karşın anlatım uyumlu ve akımlı. Bu kesimi
şöyle özetleyebiliriz: Pavlos tanrısal açıklamaya uyarak Yeruşalim'e gidiyor.
Başta sayılan Yakup, Petros ve Yuhanna'yla özel bir toplantıya oturuyor.
Sevinç Getirici Haber'in su
katılmamış nitelikte korunması, boşa koşmuş olmaması için bu önemli oturumda
köklü sorunlar oluşuyor, fikir birliğine varılıyor. Üç önder Pavlos'un Tanrı'ca
verilen habercilik görevini kavrayarak onunla el sıkışıyor, uluslara
Sevinç Getirici Haber'i yaymasına
özgürlük tanıyorlar. Pavlos'la Barnabas uluslara yönelecek, Yeruşalim'deki
habercilerse Yahudiler'e.. Bu arada yoksullara yardım da unutulmayacak
(2:10).
Metne eğilelim: On
dört yıl sonra üç kişi Yeruşalim'e çıkıyor: Pavlos, Barnabas ve Titos.
Galatyalılar Barnabas'ı ilk haber gezisinden çok iyi tanıyor. Titos sadece bir
gençtir; bazı yorumcular, Luka'nın kardeşi olabileceğini öne sürüyor (bkz.
II.Korintoslular 8:17-19). Titos’un burada konuya alınmasının bir nedeni
vardır (2:1). Bu özel toplantı, tanrısal açıklama sonucudur (2).
Açıklamanın Pavlos'a mı, Barnabas'a mı geldiği belirsizdir. Pavlos üç haberciye
–Yakup, Petros, Yuhanna–yaydığı Sevinç
Getirici Haber'i ‘açıkladım’ diyor. Demek ki, onlardan eğitim ya da
yönerge almak için değil, sadece yaydığı haberi onların önünde sergilemek için
Yeruşalim'e çıkmış. Pavlos tüm kilise İhtiyarları'na yapmadı bu açıklamayı, ne
de onlara sergiledi. Başta sayılan üç kişiye, topluluğun direği sayılanlara
habercilik çabalarını anlattı. Bunların kendisine hiçbir öğreti katkısında
bulunmadığını da tez elden vurguluyor (2:6). Tanıttığı kayra haberine
ilişkin aklında herhangi bir kuşku olsaydı onu hiç yaymazdı. Kişi, üzerinde
şüphe taşıdığı bildiriyi yaymaktan çekinir. Pavlos yaydığı haberin kesinliğinden
hiçbir kuşku duymuyor. Ama, öbür habercilerin gözünde boşa koşmuş olmasın diye,
uluslara yaydığı haberin –tanrısal açıklamayla aldığı kayra bildirisinin–
içyüzünü üç haberciye sergiliyor (bkz. Efesoslular
3:2-4,9; Koloseliler 2:2).
Titos –bir Yunanlı–
sünnet edilmeye zorunlu tutulmuyor (2:3). Bundan çıkan anlam ne olabilir?
Aslındaki metne bakıldığında kesin karar vermek güçtür. Uluslar arasından gelen
genç inanlı Titos, tümden özgür bırakılmıştır. Yahudi yasaları uyarınca sünnet
edilmiyor. Öte yandan, Yahudiciler'in öfkesi tümden kabarmasın diye belki kendi
kararıyla sünnet ediliyor (2:4).
Durum genç Timoteos'un sünnetiyle koşut tutulabilir (bkz. Habercilerin İşleri
16:3). Bir gerekçe olarak değil, suçlamaları karalamaları önlemek için..
Yahudiler’in kararlılıkla sünnet töresine sarılmaları İncil’in haberine sürekli
engel oluşturmaktaydı.
Bu dönemde
Yahudiciler'in saldırıları çirkin boyutlara ulaşıyor (2:4). Bazı yalancı
kardeşler –şeriat yanlıları– Pavlos'u adım adım izlemekte. Tam bu sırada saman
altından su yürütürcesine kendi davalarını sahneliyor onlar. Pavlos'la birlikte
gelenleri yasayı çiğnemekle suçlamaya çalışıyorlar. Amaçları kovalayışları
Musa'nın yasasına uymayı gerekli kılmak..
Haberci Pavlos artık
onların her oyununu, karalama çabasını öğrenmiştir. Bunlar içli dışlı kardeşmiş
gibi araya sokulmuş (2:4). Barnabas adına da konuşan Pavlos bir an için
bile onlara boyun eğmediğini vurguluyor (2:5). Amaç,
Sevinç Getirici Haber'e su katmamak,
onun tanrısal açıklama uyarınca uluslar yararına, o güne dek yayımlandığı
biçimde korunmasını sağlamaktır. Pavlos
Sevinç Getirici Haber'i yayarken, Tanrı onun aracılığıyla bir sürü güçlü iş
(mucize) gösteriyor. Habercilerin İşleri bu bilgiyle doludur. Güçlü işler
haberci olmanın özelliklerindendir. Bu sağlayış Yahudiler'e haberci olarak
atanan Petros'a kısıtlanmıyor. Tanrı aynı güçlü işleri Pavlos'a da onun hizmeti
alanında kullanılsın diye veriyor (2:8; bkz. 3:5). İkisi de
Sevinç Getirici Haber'i yaymayı aynı
tanrısal güçle sürdürüyor. Biricik ayrım, ilkinin Yahudiler'e, ikincisininse
uluslara haberi yaymasıdır. Pavlos'un hizmetinde görülen güçlü eylemlere yine
Habercilerin İşleri'nde de
rastlanıyor.
Pavlos’un
Petros’la Sürtüşmesi 2:11-14
"Ne var ki, Petros
Antakya'ya geldiğinde yüzüne karşı ona direndim" (2:11).
Yine Habercilerin İşleri’nde
bunun ne konusu edilmekte, ne de Petros'un Antakya'ya gidişi. Bu çarpıcı olayı
hangi döneme koymak gerekir? Yorumcuların önemli bir kesimi bunu,
Habercilerin İşleri'ndeki olgular ve gelişimler sırasında 11:30 ile
13:1 arasına koyuyor. Yani, Pavlos'la Barnabas'ın Yahudiye'de yaşayan
kardeşlere yardım götürmeleriyle bu iki kişinin ilk haber gezisine çıkışları
arasına rastlayan belirli bir döneme.. Bu yoruma göre Galatyalılar 2:1-10'daki
olayları ilk konseyle bir tutanlar (bkz. Habercilerin İşleri 15. bölüm),
karşımızdaki olguyu tarihsel sıraya göre anlatılamayan bir gelişim olarak ele
alıyor. Bu, olasılık dışı sayılamaz. Ne Eski Antlaşma'da, ne de Yeni Antlaşma'da
okuduğumuz çeşitli olgulara ve gelişimlere tarihsel sıralama bakımından
yaklaşabiliriz. Kutsal Ruh’tan esinlenen yazarlar, tarihsel gelişimleri değil,
olguları ve durumları bunların önemine yaraşır biçimde anlatmakta..
Habercilerin
İşleri’nde
Petros'un Antakya'yı ziyaretinden söz edilmiyor. Başka bir durumda onun öğrenci
Yuhanna'yla birlikte, daha yeni iman etmiş Samiriye'ye gönderildiği (bkz.
Habercilerin İşleri 8:14-17) anımsatılıyor. Bu sıradan olarak,
Yeruşalim'deki haberciler Petros'u orada hızla gelişmekte olan bir kilise
topluluğunu barındıran Antakya'ya da göndermiş olabilir. Bu gelişim olasılıdır.
Ama sadece bir düşünce olduğu unutulmasın. Başka yorumcular bu olayı
Habercilerin İşleri bölüm 15'teki gelişime yol açıcı nitelikte
gösteriyor. Pavlos'la Barnabas ilk haber gezisini sevinç ve coşkuyla sonuçlayıp
Antakya'daki inanlılar topluluğuna döndüklerinde, "Tanrı'nın kendileri
aracılığıyla yaptığı işlerin tümünü bildirdiler; O'nun, iman kapısını uluslara
nasıl açtığını anlattılar" (Habercilerin İşleri 14:27).
O döneme dek Tanrı
bağlılığını özleyen uluslara açık olan tek kapı Yahudilik kapısıydı. Puta
tapıcılığı bırakıp tek Tanrı YAHWEH'ye bağlanmak isteyen ulusların önünde,
sinagog kapısından başka kapı bulunmuyordu. Sinagog kapısından girebilmek için
de, en başta sünnet edilerek bir sürü yasaya töreye bağlılık koşulu empoze
edilmekteydi. Hem de uluslardan gelenlerin Yahudilik hakkını tümden
kazanabilmesi olanaksızdı. Onlara
proselit (uluslardan
koparılmışlar) denirdi. Yeruşalim'deki tapınakta
proselitler avlusu bulunurdu. Bunlar oradan ileriye gidemezdi. Arada
engel duvarı vardı. İşte, Mesih'in ölümünde, orta yerde dikili engel duvarı,
O'nun öz bedeninde yıkıldı (bkz. Matta 27:51; Habercilerin İşleri 21: 27-30;
Efesoslular 2:14; İbraniler 10:20,21). O ana dek ikinci, üçüncü sınıf inanlı
sayılan uluslardan gelme
proselitlere, bu kez Tanrı
hükümranlığının kısıtsız vatandaşı olma hakkı verildi (bkz. Filippililer
3:20).
Pavlos'la Barnabas
ilk haber gezisinde Tanrı'nın Mesih aracılığıyla sağladığı kayrayı Yahudiler'e
ve uluslara yayınca, iman eden herkes eşit yetkiyle iman kapısından içeri
girebildi. Tanrı sinagog kapısını geçersiz kılmış, Mesih'in kanı aracılığıyla
kayra kapısını açmış bulunuyor. Pavlos'la Barnabas'ın çığır açan sonuçlaması
bunu getirdi. Pavlos Tanrı'dan özel açıklamayı (bkz. Efesoslular 3:2-6)
bu gelişimden önce almıştı herhalde. İlkin Pavlos aracılığıyla, Tanrı'nın
işlerliğe konan bu tasarısı özellikle Yahudiye bölgesinden Yahudiler'e, hatta
Mesih'e iman eden Yahudiler'e şok etkisi getirdi. Böyle bir şey nasıl
olabilirdi? Uygulamayı, Pavlos'un icadıymış gibi göstermeye başladılar, onun
yaydığı Sevinç Getirici Haber'e karşı
düşman kesildiler, amansız bir saldırıya kalktılar. Yahudiciler, Mesih'e iman
eden herkesin yine sinagog kapısından girmeye zorunlu olduğunu durmadan
üsteliyor, bu uygulamanın yayıcıları kesiliyordu. Yahudiye'deki kiliselerle,
Pavlos'un bağlı bulunduğu Antakya topluluğu arasındaki anlaşmazlık yavaş yavaş
yüzeye çıkıyor, sürtüşmeye dönüşüyordu. Yahudiciler kendilerine, imanın
denetleyicileri süsünü vermeye çalışıyordu.
"Yakup'un
(Yeruşalim'deki İhtiyar'ın) yanından bazı kişiler gelmeden önce" (2:12; bkz.
Habercilerin İşleri 15:1).
Bu dönemde Petros'u Antakya'da görüyoruz. Daha önce, ulusların Yahudiler'le
Tanrı'ca bir tutulduğuna ilişkin çok ilginç bir açıklama almış olan Petros'un
yüreğinde (bkz. Habercilerin İşleri 10:11
- 11:1-18) bu sorunda hiçbir kuşku kalmamıştı. Kendisi bunu Yeruşalim'deki
topluluğa kesin bir dille açıklamıştı. Ama Galatyalılar 2:11'den
anlaşıldığı gibi çelişkili bir gelişim çıkıyor ortaya. Pavlos'un, haberci
Petros'un yüzüne karşı ona direnme gereği beliriyor bir anda. Çünkü Petros kendi
kendini suçluyor, çelişkiye sürükleniyordu. Uluslardan olan Kornilyos'la
ailesine kesin etkinlikle Sevinç Getirici
Haber'i bildiren Petros bu kez Yahudiciler'den korkarak ve çekinerek
kendisini uluslara bağlı olanlarla birlikte yemek yediği sofradan koparıyor
(2:12). Eveti evet, hayırı hayır olan Pavlos'u çileden çıkarıyor bu gelişim.
Petros'un bu çelişkisi çok ileriye gidiyor. Kendisi uluslar gibi yaşamaktayken
–Yahudi alışkı ve törelerini üzerinden atmış biri olarak– ulusları Yahudiler
gibi yaşamaya sürüklüyor (2:14). Yani, eski sinagog kapısından içeri
girme gereğini anıştırıyor.
Öylesi tatsız bir
ortam oluşuyor ki, Pavlos'un en yakın iş arkadaşı, kayrasal kurtuluş habercisi
Barnabas bile Petros'la öbür Yahudiler'in ikiyüzlülüklerine kapılıyor. Kalıyor
ortada tek başına Pavlos. Herkesin önünde olsa gerek, Petros'un yüzüne karşı
direniyor (2:11). Çünkü o, kendi kendini suçluluğa sürükleyen bir
çelişkiye düşüyor. Pavlos yine burada sünneti önemseyen Yahudiciler'den söz
ediyor. Çünkü uluslara Tanrı'ca açılan kapıda töresel sünnet zorunluluğu yoktur.
Orada kesin özgürlük egemendir. Pavlos'un direnişi nasıl bir sonuç getirmiş
olabilir? Bu anlatılmıyor; çünkü Pavlos tarihsel bir gelişimi bildirmiyor;
Galatyalılar'a Tanrı'nın açtığı
kapının üstünlüğünü vurguluyor. Olgunun gelişiminden çıkan sonuç belirgindir:
Petros, uluslara haberci atanan Pavlos'tan gelen kesin eleştiriyi kabul ediyor,
hiçbir direnişte bulunmuyor. Petros'un huyuna davranışlarına bakıldığında
aşırılıkla, düşüncesizlikle, bazı durumlarda da taşkınlıkla davrandığı
görülüyor. Başkalarına dert çektiren, kendisinin davrandığı tutum uyarınca
dertle yükletilen birçoğumuzun huyunu anımsatan hesapsız davranışlar zinciri..
Hem yaralayan, hem de yaralanan. İşte Petros, oluşturduğu olumsuz havaya
Pavlos'tan gereken sert tepkiyi alınca hemen yelkenleri suya indiriyor. Erdemli
insanın temel özelliklerindendir bu. Kuşkusu, yanlışlığı, eksikliği dikkatine
getirilince sinirlenmez, içerlemez, dikbaşlılıkla karşılıkta bulunmaz. Tersine,
kınayışı gereken biçimde değerlendirerek haklı eleştiri karşısında kendini
yumuşak huylu davranışa teslim eder. Büyük insanı, büyük ulusu oluşturan öz
mayadır bu.
Petros, Pavlos'un
sert eleştirisine sertlikle karşı çıkmış olsaydı sonuç ne olurdu? Yahudiler'e
haberci atananın, uluslara Sevinç
Getirici Haber'in bildirilisini yıkıcı biçimde baltalaması.. Petros, akılsız
davranışının oluşturabileceği zararı hemen tanıdı, Pavlos tarafından uygulanan
Tanrı tasarısının doğruluğunu kavradı. Hiç kuşkusuz Barnabas da onun yürek
değişikliğini izledi. Olay bu noktadan nereye gidiyor? Herhalde Habercilerin
İşleri bölüm 15'e. Elbette bu da çeşitli görüşlerden biridir. Ama
Galatyalılar'daki olguyu, Habercilerin İşleri bölüm 15'ten
sonraya yerleştirmeye çalışmak bir sürü güçlük oluşturur.
Sir William Ramsay, Galatyalılar
2:14b ile Habercilerin İşleri 15:10'da Petros'un konuşması arasında
sağduyulu bir bağlantı kuruyor. Kendisi buna inanmış biri olarak, bu kez
kanısını başkalarına vurguluyor. Ne var ki Galatyalılar'daki olguyu,
Habercilerin İşleri bölüm 15'ten sonraya itmek çabası son bulmuş
değil. Tersine, bazı yorumcuların bu uğraşı büyütmeleri geniş çaplı sorunlar
doğmasına gitmekte..
Pavlos ile Barnabas
ayrı yönlere doğrulduktan sonra (bkz. Habercilerin İşleri 15:39-40),
Pavlos Silas'la birlikte ikinci haber gezisi sırasında yolları üzerindeki
kentlerden geçerken (Güney Galatya kentleri), uluslara Yeruşalim'deki haberciler
ve İhtiyarlar'ca kararlaştırılan temel kuralları bildiriyor, bunları
uygulamalarını belirtiyorlar (bkz. Habercilerin İşleri 16:4). Pavlos'un
tüm ilgisi Sevinç Getirici Haber'in
doğruluğunu anımsatmak, vurgulamaktır. Konseyde verilen kararlardan çok, onun
temel titizliği bu konudadır. Tanrı'nın ona özel açıklamayla gösterdiği bu
bildiriye ayak uydurmayan her kim olursa olsun, onun yüzüne karşı direnilmeli
(2:14). Çünkü Tanrı Sevinç Getirici
Haber'i uluslara müjdelemesi için kendi Oğlu'nu Pavlos’a açıkladı (1:16).
Sevinç Getirici Haber Galatyalılar'ın
yararına korunsun diye, bir an için bile Yahudiler'e boyun eğmedi o (2:5).
Öbür haberciler, onun sünnet töresini uygulamayan uluslara
Sevinç Getirici Haber'i müjdelemekte
güvenilir kişi olduğunu gördü (2:7). O, bu güveni hiçbir zaman boşa
çıkarmayacaktır. Tanrı esinine sünger çekilmeyecek.
Tanrı’nın Tüm
İnsanlığı Kapsayan Kayrası 2:15-21
Bu kesime koşut olan
başka bir yer Romalılar 4:22-5:2'dir. Tanrı'nın suçluyu doğrulukla
donatması, İsa Mesih aracılığıyla onu kayra bolluğuna kavuşturmasıdır (bkz.
Romalılar 5:17). Bu doğruluk günahlının aklanması değildir. Aklanmak
(beraat), temize çıkmaktır. Mahkemede suç işlemediği anlaşılan aklanır, alnı
açık olarak topluma karışır. Tanrı hiç kimseyi aklamaz; tam tersine, kişinin
suçluluğunu vurgular. Mesih'in suçlu yerine döktüğü kanı kurtulmalık sayarak,
O'na iman edeni doğrulukla donatır (bkz. Romalılar 3:26). Önceki İncil
çevirisinde ‘salih kılmak’ uygun bir kullanımdır. Böylece hak ve adaletli
Tanrı adaletini şimdiki dönemde açıklar. İsa Mesih günahlıya gereken ölümü öldü.
Şimdi O'na iman eden, O'nun doğruluğuyla donatılır (bkz. Galatyalılar 2:16).
Tanrı hiçbir
günahlıyı aklamaz, Mesih’in kurtulmalığıyla, iman eden bireyi doğru kılar.
Suçluluk ve yargı, sadece Mesih'in sağlayışıyla yerini doğruluğa bırakır. Tanrı
kayrasıyla doğruluğa kavuşan, kayraya yaraşan ürünleri getirir. Bu verimli
ilişkiye günahlı salt imanla girebilir. Mesih'e iman ederek, günaha rest çekerek
doğrulukla donatılmanın özü asalı budur. Pavlos, bu kesimde hemen köklü
tanrıbilim konularına geçmekte.
Burada
günah, doğruluk, kayra, haç, iman, Mesih'le özdeşlik sözleri
ağırlık toplamakta. Bunlara karşı, günahlılık, ruhsal yasa, uğraşlar çabalar,
ölüm sözlerine rastlanmakta. Tüm yazının ağırlık taşıyan kesimidir bu parça.
Günahlı ademoğlu kişisel yargısıyla, şunu bunu uyguladım dediği yasa
kurallarıyla doğruluk kazanamaz. İlkin ruhsal yasaya karşı çıksın, günah
işlesin, sonra da ruhsal yasadaki dilekleri uygulayarak doğru sayılsın.
Çelişkiler çelişkisi! Şeriat, en küçük söz dinlemezliği bile cezalandırır. Ters
durumda ona ‘yasa’ denemezdi. Günah nedir? Şeriatçıya göre yasanın bozulması.
Bundan nasıl bir sonuç çıkar? İnsan bozduğu yasayı, yasanın başka kurallarını
uygulamaya koyarak bozduğunu düzeltmeye çabalamakta. Sonuç? Bozulan yasayı ayrı
bir yasayı uygulayarak onarma didinişi.. Bunun olanaksızlığı belirgindir. Ruhsal
yasaya saygısını belirten, bozduğu kuralı başka bir kuralla etkisiz bir duruma
sokmayı başaramaz. Yasalardan esinlenen doğruluk, iflas etmiş doğruluktur. Bir
borca karşı başka borç ödenerek hiç kimse borçsuz çıkarılamaz. Yani borcu olan
biri o borcu ödemek için başka bir yerden borç edinerek öncekinden borçsuz
kılınamaz.
Doğuşta Yahudi
olanlar, kendilerini uluslardan oluşan günahlılarla bir tutmazdı. Bu özel
yetkiyle övünür dururdu (2:15). Yahudiler'in yasası, kuralları, özel
yiyecekleri, sünnet töreni vardı. Bunlara sahip olmayan uluslar, Yahudiler'ce
‘köpekler’ sayılırdı (bkz. Matta 15:25-28). Yahudiler'in kendi gözünde
durum buydu. İsa Mesih, Kenanlı kadının çarpıcı imanını Yahudi olan öğrencilere
vurgulamak için kendilerinin sıklıkla kullandığı bir adı konuşmasına aldı.
Amacı, kadına bu adla hitap etmek değildi. Onun nasıl yanıt vereceğini bilen
Kurtarıcı, kadının herkesi şaşırtan yanıtını alınca, Yahudiler'e, uluslardan
gelme bu kadının imanını örnek tutarak onun imanla dileğine kavuştuğunu belitti.
2:15:
Bir Yahudi olan
Pavlos burada da Yahudiler'in konuşacağı dille konuşarak, uluslar gibi günahlı
değiliz, diyor. ‘Doğuştan Yahudi olanlar’
(fisei İoudaioi). Öte
yandan, Efesoslular 2:3'de "doğuştan tanrısal öfkenin çocuklarıyız"
diyor
(tekna fisei orgis). Fizik
sözü buradan türevdir. Tıpbilim kullanımıdır bu. Yani, insanın ve başka canlı
varlıkların doğal yapısıyla ilgili bilim kolu.
Tanrı tarafından yaratılan kurulu düzen değildir bu. O'nun yarattığı doğal
yapımız tıpkı kendisi gibi kutsaldı. Ama kutsallıkta yaratılan doğal yapı
günahlı olunca, kusursuz yapı bozuldu. Yahudi de, uluslardan gelen de,
“doğuştan tanrısal öfkenin çocuğu” oldu (Efesoslular 2:3). Öz
varlığımız günahsızken, araya sokulan amansız istilacı nedeniyle dokumuz
bozuldu, yozlaştı. Varsın Yahudi kendisini başkasından daha pak saysın;
şeriatçı, kendi gözünde doğru görünsün, dinci dinine, Şabat’ına, kitabına
güvensin! Bunların hiçbiri gerçeği değiştiremez. Özgün ve kalıtımlı günah
hepimizde tahtını kurmuş oturuyor. Buysa, doğuştan hepimizi tanrısal öfkenin
çocukları kılmıştır. Ademoğlu ilkin doğuştan günahlıdır, sonra da uygulamadan.
Yünü boyayıp dokurlar, dokuduktan sonra yine boyarlar. Hepimiz çift işlemeyle
günahla boyalıyız. Bu çirkin boyayı gidermenin bir tek yolu, Mesih'e iman ederek
O'nun kanıyla arıtılmaktır (16). Aklanmak (beraat, temiz çıkarılmak)
değil (bkz. I.Petros 3:18). Bu vurgulama, Mezmur'da Davut'un
içtenlikli duasını anıya getirir (143:2). Bu bölümde, Pavlos'un şu
vurgulaması da anımsatılır: “Çünkü
hiçbir insan ruhsal yasada sıralanan uygulamalarla Tanrı katında doğrulukla
donatılmayacaktır. Çünkü ruhsal yasa bireyi ancak günahı bilme kavramına
getirir”
(Romalılar 3:20).
Günahlı ademoğlu
suçundan ve onu bekleyen yargılamadan, kendince doğru görülen dinsel-uygulamasal
işler ya da sevaplarla arıtılamaz. Daha Eski Antlaşma’da Tanrı, yasasını verdiği
İsrailoğulları'na şu kesin yargıyı vurgular: "Bilesiniz ki, suçunuz sizi
bulacaktır" (Sayılar 32:23). Bu konuda:
(bkz. Eyub 20:27; Mezmur 26:26;
Vaiz 12:14; Luka 12:2; I.Korintoslular 4:5). Yeni Antlaşma 'nın temel
öğretisi, kişinin sadece tanrısal kayraya iman ederek Tanrı'nın katında
doğrulukla donatıldığına ilişkindir. Romalılar 3:21-31 kesimi de, aynı
gerçeği insansal deneyime ve sağduyuya eğilerek geliştirmekte.
2:17:
Galatyalılar Mesih'e
iman edip tanrısal kayrayla kurtulunca, Tanrı onları doğrulukla donattı. Araya
şeriatçılar sokulunca, ruhsal yasayı uygulamak kovalayışıyla gerisin geriye
gittiler; yasanın bıktırıcı kurallarına her ayrıntıda sarıldılar. Ne var ki,
şeriat hiç kimseyi doğrulukla donatamamıştır. Tersine, kuralları çiğneyeni suçlu
çıkarır her yasa. Mesih'e iman ettikten sonra yeniden ruhsal yasaya dönmek
zirveden tepetaklak yuvarlanıp günahlı duruma düşmektir. Bu ortamda kurtarıcı
Mesih, günaha hizmet edici oluyor. Çünkü günahlıyı kesinlikle kurtarmamış
sayılıyor, günahlılığı kesenkes silemiyor. Pavlos, ‘Olmaya!’ diyor.
Günahlıyı kurtaran, günaha hizmet edici olabilir mi hiç? Kuşkusuz hayır! Şeriata
geri dönmek, doğrudan doğruya günah işlemektir. Buna koşut bir tartışma için
bkz. 3:21'e. Yahudiler
yasalarından ayrılmayı uluslar benzerliğinde günahlı olmaya eşit tutardı.
Musa'nın yasası onlara her şeydi; ondan ayrılmaları akıllarının ucuna bile
getirilemezdi. Çünkü bu durumda, yasasız uluslar gibi günahlı olurlardı. Onları
Musa'nın yasasından ayıran Mesih, akıllarınca günaha hizmet edici oluyordu.
Bugüne dek bu korku geneldir: Mesih'e iman edersem dinimden, yasamdan,
şeriatımdan ayrılmakla büyük günah işlerim! Bana sunulan Mesih, günah işlememe
neden olur. Birçok kişiyi Mesih'e iman ederek kurtulmaktan alıkoyan nedenlerin
başında bu gelir. Yanıtı çok basittir: Dinin, şeriatın, tören, biçimin seni
doğrulukla donatabilmeyi vaat ediyor mu? Hiçbir dinin böyle bir savlaması
yoktur. Ademoğlu dinine, töresine, şeriatına tüm bağlılıkla hizmet edebilir;
buna karşın günahından arıtılmış sayamaz kendisini. Daima günahlı kalacaktır o.
Öte yandan İsa Mesih
günahlı bireyi hem kurtaran, hem doğrulukla donatan, hem de Tanrı'yla
barıştırandır. Bunu kavrayarak, kişi seçimini yapsın.. Kimi seçmek gerekir?
Günahtan, suçtan, yargıdan kurtaramayan şeriatı mı, yoksa tüm günahları kaldırıp
yüklü canı doğrulukla donatan kurtarıcı Mesih’i mi? Mesih'e iman, canı en yüksek
aşamaya taşır. Hem şeriata, hem Mesih'e iman edilemez. İki karpuz bir koltuğa
sığmaz; hiç kimse iki efendiye hizmet edemez. Pavlos, Petros'a bu önemli gerçeği
belirtti. Şimdi de Galatyalılar'a ve herkese aynı temel gerçeği vurgulamakta. Bu
erdemli davranışla bir zamanlar kendisine üstün ve değerli sayılan, ama kökte
dayanıksızlığı belirgin olan şeriatı yıkmakta (2:18). Onu yıktı ki,
Mesih'i kazansın (Filippililer 3:7-10).
Pulkanatlı yaratık
kozasını delip oradan çıkmazsa o güzel kelebeğe dönüşemez. Ne gerçek anlamda
yaşayabilir, ne de günün güneşin çiçeğin gönencine gelebilir! Çok değerli
tutulan bazı bağlar çözülmezse, temelde değerli olanlar kazanılamaz. Sonunda
can, kapkaranlık kozada mahpus kalır. Tanrı'dan kaynaklanan gerçek özgürlüğü
arayanın, O’nun sağladığı doğrulukla donatılmaya isteği olanın bu parlak aşamaya
tırmanabilmek için bütün engelleri yıkması zorunludur. Ancak bunlar yıkılınca
can özgürlüğe kavuşur, ardından barışı esenliği bulur. Dinimi, şeriatımı
bırakırsam günahlı olurum korkusuyla boğuşmaktan kurtulur. Şu anda büyük bir
günahlı olduğunu, onu günahtan salt İsa Mesih'in özgür kılabildiğini kavrayan,
O'na sevinçle ve şükranla sarılır.
Pavlos her şeyini yıktı; böylece Mesih'in kayra sarayına sığındı. Şimdi geriye
dönüp yıktıklarını yeniden kurmaya kalkarsa, bunları yıktığıma çok üzgünüm,
yeniden kurmaktan başka çıkar yolum yoktur derse, kendi kendini suçlu ilan etmiş
olur. Yaşamına gerekli kuralları benimseyen, daha sonra da bu kuralları hiçe
sayanın tutumu neyi gösterir? Bireyin kendince onaylanan ilkeleri çiğnemesini,
kendisi için çizdiği yoldan caymasını. Bu insan hiç kuşkusuz kendi kararını iki
paralık eder. İşte en büyük suçlu, çelişkili bir insan! Ne der Kutsal Söz? "Ama
hiçbir kuşkuya düşmeden, imanla istesin. Çünkü kuşkuya düşen birey, rüzgârın
çalkaladığı ve sağa sola savurduğu denizin kabarmasına benzer. Böyle bir durumda
bocalayan insan Rab’ten bir şey alacağını düşünmesin. Dengesiz insan tuttuğu
yolların tümünde kararsız biridir”
(Yakup 1:6-8).
Petros bir ara böyle
davrandı; şeriatçıların etkisi altında medet uman Galatyalılar aynı çelişkiye
düşmekteydi. Pavlos onlara sıradan bir adla hitap ediyor: ”Ey
aklı kıt Galatyalılar! Kim sizlere büyü yaptı? Gözlerinizin önünde Mesih’in
çarmıha mıhlandığı açıklıkla belirtilen sizlere..”
(Galatyalılar 3:1).
Gecekonduyu yıktırıp yerine çok katlı bina kuran, aklı oynatan bir sapmayla
yeniden gecekonduyu çatarsa, çelişkinin olamayacak gülünçlüğüne batmış olmaz mı?
Pavlos, ruhsal yasanın en bağnaz ve koyu uygulayıcısıyken, şimdi ruhsal yasaya
öldüğünü belirtiyor (2:19).. Nasıl? Ruhsal yasa yoluyla. Çünkü ruhsal
yasanın özelliği suçlu çıkararak ölüme mahküm etmektir. Ölüm getiren yasaya
ölen, yaşam veren Ruh'un yasasıyla özgür kılınır (bkz. Romalılar 8:2).
Günah ve ölüm yasası kişiyi sürekli tutsaklıkta kıskıvrak bağlamıştır. Ruhsal
yasa günahlıdan bir sürü dilekte bulunur, hiçbir durumda onu doğru kılamaz, yeni
yaşamı gerçekleştiremez. Öte yandan, kendini kayra Tanrısı'nın kucağına atan,
günahtan ölümden özgür kılınır, doğrulukla donatılmış biri durumunda sonsuza
güvenle yaklaşır.
Bu dönemde Haberci
Pavlos tüm mektubun konusunu, içeriğini doruğa getiriyor: "Artık
yaşayan ben değilim; bende yaşayan Mesih’tir. Şimdi bedende yaşadığım yaşamı
beni seven ve benim için canını veren Tanrı Oğlu’na imanla yaşamaktayım"
(2:20).
Yeni Antlaşma'nın çok iyi bilinen içtenlikli kişisel tanıklığıdır bu vurgulama.
Kurtarıcı Mesih, günahlı Saul'a yaraşan ölümü öldü. Saul'a ve her günahlıya
gereken tepki, O'nun ölümünü değerlendirerek, O'nunla birlikte ölmektir (bkz.
II.Korintoslular 5:14; Romalılar 6:3). Pavlos niçin öldü? Mesih'in ölümüyle
hangi ilişkide özdeşleşti? O günahlı yaşama ve günaha öldü, böylece Mesih’in
günahsız yaşamıyla donatılsın diye.. (6:16; bkz. Romalılar 6:1-11). Mesih
günahlıyı şeriatın yardımı olmaksızın kurtardığı için Pavlos şeriata öldü. Mesih
yaşam ve yaşam kaynağı olduğu için Pavlos ölüme, ölüm yargısına öldü. Kişisel
uğraşlarla canının kurtuluşunu sağlayabilme çabalarına öldü. Artık kutsallık,
kayra, yaşam onun varlığında egemenliğini sürdürüyor. Çünkü bunlar Mesih'ten
kaynaklanan yetki ve gönençtir.
Bundan böyle
Pavlos'un içinde bencillik ve bencillikle ilgili duygular, eğilimler egemen
değil. Her tür bencillikten arı olan, tersine günahlıyı severek günahlı için
canını veren Mesih egemendir. Buna koşut olarak da, Pavlos Mesih için, O'nun
hizmeti için kendisini eliaçıklıkla vermekte, Mesih yararına canını bir sunu
kılmaktadır (bkz. II.Korintoslular 12:15; Filippililer 2:17). Bu bağlantı
Mesih'le paydaşlık, özdeşlik, kardeşliktir (bkz. Matta 28:10; Luka 8:21;
İbraniler 2:11,12,17; Yuhanna 15:14,15). Mesih'in inanlının varlığında kendi
yaşamını yaşamasıyla, günahlı ölümlü ademoğlu gerçek kişiliğine kavuşmuştur.
Mesih'le birlikte ölmek, göklerde olan Mesih'le yaşamaktır (bkz. Efesoslular
2:6). Günahlı, kurtarıcı Mesih'e imanla Tanrı'nın kayrasına kavuşmuş,
günahtan özgür kılınmıştır. Bu iman şimdi tüm belirginliğiyle işlerliktedir.
Çünkü gün günden Mesih'in yaşamda egemen olduğunu göstermektedir. Günahlı Saul
haçta ölen Mesih'e bakıp O'nu kendi yaşamına mal edince, Mesih'in ölümüyle tam
özdeşliğe girdi. Bu köklü yaşam deneyimi vaftizle açıklanarak dünyaya, çevreye
yayımlanır (bkz. Romalılar 6:3-4). Vaftizde Mesih'le ölen, O'nunla
birlikte gömülür. Düşük, günahlı, yargılı varlığa bu yaraşır. Mesih'le birlikte
çarmıha çakılmanın içeriği budur (3:21). Sadece ölmek, sonucu sağlayamaz.
O'nunla birlikte yaşamak için ölümden dirilmek gerekir. Ölen Mesih mezarda
kalmadı. Dirildi. Vaftiz edilirken inanlı Mesih'le birlikte ölümüne,
gömülmesine, dirilişine tanıklık eder. Mesih'in ölümü günaha kurtulmalıktır.
Dirilişiyse, günahtan arıtılan yepyeni yaşamla kuşanmanın belgesi..
Bu gerçek en belirgin
dille açıklanmakta (bkz. Koloseliler 2:12). Mesih bir günahlı gibi
–günahlılarla özdeş kılınarak– herkesin yararına öldü. O'na iman edip, O’nun
aracılığıyla yaşayan, bundan böyle kendisi için değil, onun yararına ölüp
dirilen için yaşar (bkz. II.Korintoslular 5:14,15). Böyle bağlantılıdır
Mesih'e iman etmekle vaftiz edilmek.. İnanlı, vaftiz sularına daldırılırken
betimsel anlamda geçmiş yaşamla ilgili her kötülüğü, bozukluğu, miskinliği orada
gömer. Sudan çıkarılırken yeniden doğmuş, Kutsal Ruh tarafından yenilenmiş, yeni
yaşamla donatılmış, yeni umutlarla güçlendirilmiş biri olarak çıkar. Yeni
yaşamda egemenliği ele alan güç doğal varlığın yeknesaklığına, baskıcılığına hiç
benzemez: "Artık yaşayan ben değilim." Şeriat, Tanrı'dan korkmayı, O'nun
buyruğuna uymayı vurgular. Verilen buyruğa karşı, bencil varlık çıkarcı
isteklerini ön sıraya koyar, öz benliğin isteklerini kovalar. Bu durumda sarsıcı
bir çelişki oluşur. Doğal insan yaşam boyu akıntıya kürek çeker.
Mesih'e bağlanan,
O'nunla özdeş olan, kişisel çıkarları yararına yaşamaya rest çeker, ‘onu
seven için’ yaşar. Çünkü onu seven, yücelerden gelen, canını veren günahsız
insandır. Yeni yaşamın temel ilkesi SEVGİ olur. Aslında günah, bencilliğin
işlerliğe getirilmesidir, sevgi ise buna karşı tanrısal sağlayıştır. Hem
Tanrı'ya, hem de insan kardeşe cömert sevgi. Günahlının temel sevgisi
kendisinedir, kendisi için önemli sayılan şeylere nesnelere bağlılıktır.. Bunlar
şeriat olabilir, kişisel isteklerin doyurulması olabilir, düşük iştahların
karşılanması olabilir. Bencillikle bağlantılı bir sürü tutum ve eğilim
gösterilebilir. Ölüp dirilmek, Mesih'le yaşamak, bu tutsaklıkları kökten sarsar.
Önce aranmayan değerler aranır, bulunur, sevilir; çok önemli tutulanlar yıkılır,
atılır. İnsanın yaşamını başka bir varlıkla –iyi ya da kötü– özdeş kılması çok
kolaydır. Bazıları kendilerini şeytanın egemenliğine bırakır, bazıları Mammon'a
(zenginlik ilahı), bazıları Mars'a (savaş seviciliği), bazıları Artemis'e (seks
düşkünlüğü) ve başka hangi güçlerle özdeş olmak isteği bireye üstün gelirse..
Pavlos, "Bende
yaşayan Mesih'tir" derken, kendisini tümden İsa Mesih'e verdiğini, O'nun
kesin egemenliğine ve isteğine girdiğini belirtir. Bir vakitler kendisini
şeriata bırakan, şeriatın buyruğuna ayak uyduran, onun dilekleri damarlarında
akan Pavlos, şeriatın özlenen sonucu sağlayamadığını anlayınca onu yıktı, boş
kalan yere dirilmiş Mesih'i koydu. İkisi arasındaki ayrımın dünyalar ayrımı
olduğunu görerek sevinçten coşmaktadır şimdi o. Pavlos, Tanrı Oğlu'na imanla
yaşıyor artık. Mesih Tanrı Oğlu olmasaydı değil imanı, en küçük bağlılığı bile
hak edemezdi. O, Tanrı Oğlu'dur. Bu nedenle tüm bağlılık, güvenlik, yücelik salt
O'nundur. Tek Tanrı'nın tek Oğlu, Baba Tanrı'ya yaraşan her onura, saygıya,
tapınışa yaraşıklığı olandır. Çünkü Tanrı insan doğrultusunda her amacını ve
ereğini biricik Oğlu aracılığıyla gerçekleştirdi (3:13; bkz. Markos 10:45;
Romalılar 5:6; I.Yuhannna 4:10).
Mesih, ölümünden
dirilişinden sonraki gelişime değinerek şöyle dedi: "O gün bileceksiniz ki,
ben Baba'dayım ve siz bendesiniz, ben de sizdeyim" (Yuhanna 14:20). "Çünkü her
kim Mesih'teyse yeni bir yaratıktır" (II.Korintoslular 5:17). "Şimdi Mesih İsa
bağlılığında, Mesih'in kanı aracığıyla yakın kılındınız" (Efesoslular 2:13).
Gerçek inanlı Mesih'te, sözün kısası Mesih bağlılığındadır. Ademoğlu
havayuvarında (atmosfer) yaşar. Havayuvarını bırakınca havasız kalır ve ölür.
Mesih bağlısı da Mesih'tedir. Mesih'ten koptuğunda ruhsal, tanrısal yaşam gücünü
yitirir.
İsa Mesih inanlıyı
dıştan etkileyen biri değildir. O, yaşamın taa ortasındadır, derinindedir,
bağlısıyla birleşmiş durumdadır. O'nun yaşamı inanlının içinde egemen güç ve
etkidir. Kalbimiz yaşam pompasıdır. Kalpsiz ölüyüz. İsa Mesih de inanlının
derininde, ruhsal-tanrısal yaşamın temel öğesidir (unsur). O’nsuz yaşam yok, af
yok, barış yok. O, hep inanlıdadır. İnanlı bunu her an anımsasın. Damarlarında
kanın sürekli olarak akmakta olduğunu bildiği gibi.. Yetersizliğini,
düşkünlüğünü, güçsüzlüğünü tanıyan inanlı içinde Mesih bulunduğunu anımsasın.
İsa Mesih bu insansal bozukluklarla etkilenmez. Saf güneşin saf ışınları kirli
havayı deler, hiç kirlenmeksizin, ışığını, ısısını, vitaminlerini gereksinimi
olanlara sağlar.
Mesih'in yaşamda
olması, Tanrı katında inanlıya Mesih'in haklarını verir. İnanlı, Mesih'i tüm
yeterliliğiyle, tüm varlığıyla iç yaşamına getirebilir. Ama bu, günaha ölüp yeni
yaşama dirilmeden gerçekleşemez. Mesih'in doğruluğuyla donatılmak, Mesih'in
içteki egemen yaşamını dışarıya yansıtır. Varlığın günahtan arıtılması çok
iyidir; ama günahtan boşalan ev boş bırakılamaz. Bırakılırsa, öncekinden daha da
kötü bir gelişim olabilir (bkz. Matta 12:45). İmanla sağlanan kurtuluş,
Mesih'i imanla varlığa egemen kılar. Günah dışlandıktan sonra, günaha sevgi ve
eğilim de atılmalı. Tanrı Oğlu'nun içteki huzuru, O'na kesin iman ve sevgi,
günah sevgisini ve eğilimini kırar. Ve bunu şeriatın tek harfine gereksinim
duyulmaksızın sonuçlar. Bu durumda hiç kuşkusuz tüm güven Tanrı'nın
kayrasınadır. Kayranın yaşamı parlak aşamaya getirdiği yerde ruhsal yasaya
barınak kalmaz. Ruhsal yasa araya sokulursa, Mesih'in ölümü boşunadır. Ne O'na
kurtarıcı denebilir, ne de yaşamda egemen olabilir O! Mesih öldüyse, ruhsal yasa
karşısında inanlının da ölmesi kesin sonuçlamadır. Hem Mesih, hem şeriat hiçbir
koşul altında bir arada ağırlanamaz, ikisi bağdaştırılamaz.
Haris, nomos
(kayra, şeriat).
Karşıt adların, tanımların, nesnelerin, tasarıların en karşıtıdır bu iki sıfat
ve atama. Hiçbir zaman, hiçbir koşul altında birbiriyle uyuma sokulamaz bunlar.
Ademoğlu ya birini kabul eder öbürünü dışlar, ya da öbürünü değerlendirip
diğerine rest çeker. Kayrayla eşitdeğer bir söz dikaios'tur:
(doğrulukla donatılan). Bu söz
Galatyalılar'da sekiz kez geçer (2:16x3, 17; 3:8,11,24; 5:4).
Bunların dördü üzerinde durduğumuz kesimdedir, her biri salt Mesih'in sağladığı
kayrayla ilgilidir. Kayrayla kavuşulan kişisel doğruluk Mesih inancını dinlerin
topundan ayıran özellik ve üstünlüktür. İnanlının tüm borçluluğu Mesih'in
kayrasınadır.
İmanla İlgili
Özelliklere Eğilme
Mektubun üçüncü ve
dördüncü bölümleri ana temeli oluşturur. Çünkü bu parçada öğreti konuları
ayrıntılarıyla inceleniyor. Eski Antlaşma'dan aktarılan diri örneklerle kayra
öğretisinin tarihselliği, sürekliliği, yeterliliği belirtiliyor. Kayrasal
doğruluğa kavuşmanın, ruhsal yasayla Tanrı'ya yararlı olabilme didinişine
üstünlüğü yedi ayrı yönden ele alınıyor:
1.
Kişisel deneyimle
3:1-5
2.
Eski Antlaşma'dan
gelen kanıtla 3:6-14
3.
Tanrısal vaadin
önceliğiyle 3:15-22
4.
İsa Mesih'in
getirdiği tümlükle 3:23 - 4:7
5.
Geriye kaymanın
oluşturduğu tehlikeyle 4:8-11
6.
Güdüye (motivasyon)
dayanan akılsal nedenle 4:12-20
7.
Tutsaklık - özgürlük
karşıtıyla 4:21-31
1. Kişisel deneyim
neyi gösteriyor? 3:1-5
Kuşkusuz salt kişisel
deneyim, her şeyi kararlaştıran yargıcı (hakem) yerini tutamaz. Son kararın
vericisi her durumda Tanrı'nın esinlediği Söz (yargıcı) ve yetkidir. Yine de
yaşamdaki kişisel deneyimler dışlanmamalı. Bunlar birer kuram değil, geçmişte
şimdide beliren güdüler ve olgulardır. Bu kesimde Kutsal Ruh'un varlıkta
sonuçlamaları belirtilmekte:
a.
Kutsal Ruh'un yaşama
gelmesi, imanla Tanrı'ya bağlanmanın kanıtıdır
(3:2)
b.
Kutsal Ruh'a sürekli
bağlılık Tanrı önünde ruhsal gelişmeyi gerçekleştirir
(3:3)
c.
Kutsal Ruh'u gönderen
Tanrı, imanla sürdürülen yaşamda doğal kavramın ötesinde bulunan eylemleri
sonuçlar (3:5)
2. Eski
Antlaşma'dan gelen olgular konuyla ilgili neleri kanıtlıyor? 3:6-14
‘Tanrı'nın Dostu’
adıyla anılan İbrahim (bkz.
II.Tarihler 20:7; Yeşaya 41:8; Yakup
2:23) nasıl doğrulukla donatıldı? Onun çağrısı, çağrıya uyması,
tutumu, vaadi alması herkese canlı birer derstir. İbrahim, ruhsal yasayı ön
sırada tutanların değil, iman bağlılarının babasıdır. Şu sorular yanıtlanabilir
bu kesimde:
a.
İbrahim nasıl
doğruluğa kavuştu? (3:6)
b.
İbrahim'in gerçek
çocuğu kimdir? (3:7)
c.
İbrahim'e gelen
Sevinç Getirici Haber neydi?
(3:8)
Buna karşı ruhsal
yasa dürtüsüyle sıralanan işlere bel bağlayanın düştüğü çıkmaz şöyle
anlatılmakta:
a.
Tüm dilekleri
süreklilikle yerine getiremediğinden, lanet altındadır o
(3:10)
b.
Tüm dilekleri
kusursuzluk kapsamında uygulamak olanaksızdır
(3:10;
bkz. Romalılar 3:23)
c.
Ruhsal yasanın
dileklerini uygulamayan, ruhsal yasa tarafından yargılanır
(3:10)
d.
Ruhsal yasayla
kurtuluş aramak, imanla kurtuluş bulmaya tümden ters düşer
(3:11-12)
e.
Doğru kişi imanla
yaşayacaktır (3:11)
f.
Ruhsal yasanın
lanetini Mesih kendi üzerinde taşıdı. İbrahim'in kutluluğu iman aracılığıyla
herkese ulaşsın diye (3:13-14)
3. Tanrısal vaadin
önceliği nasıl beliriyor? 3:15-22
a.
İbrahim'e gelen
tanrısal vaat, ruhsal yasayla nasıl karşılaştırılabilir?
b.
Ruhsal yasanın etkisi
neydi? Gereksiz miydi o?
c.
Tanrı vaadiyle
saptanan vasiyet (antlaşma) etkisini yitirebilir mi?
d.
Hangisi daha öncedir?
Ruhsal yasa mı, antlaşma mı?
e.
Daha önce Tanrı'dan
geleni sonradan verilen etkisiz kılabilir mi?
1)
Vaat gerçekleşinceye
dek, suçu suç niteliğinde belirtmek (3:19)
2)
Kutsal Söz tüm kurulu
düzene ‘günahlı’ damgasını vurmuştur
(3:22;
bkz. Romalılar 7:7)
İsa'nın gelişinden
önce ve O'nun günlerinde, yaşlı Simeon'a benzeyen insanlar vardı. Bunlar
İsrail'in avunç bulacağı günü kanışlı imanla bekliyordu
(bkz.
Luka 2:25-26). Yeşaya buna
peygamberlik etti (bkz.
40:1; 61:1-2)
3)
Tanrı ruhsal yasayı
en son ve kesin buyruğu olsun diye vermedi. Ruhsal yasa, Tanrı'nın ödün vermeyen
kutsallığını belirtir. Günahlının bu Tanrı'yla özdeş olması gerektiğini, ama bu
düzeye kesinlikle erişemediğini gösterir. Hep yinelenen sunular bunun belirgin
bir kanıtıdır.
4. İsa Mesih'in
getirdiği tümlük neleri içeriyor? 3:23 - 4:7
a.
Ruhsal yasa, Mesih'in
insan soyuna getireceği sevgiyi öngörüyordu
(bkz.
Yasanın Tekrarı 6:5; Matta 22:37;
Markos 12:29-30; Luka 10:27)
Pedagog o zamanki
yönetimde, çocuğu genç yaşında yöneten yaşlı bir köleydi (her alanda köleler
vardı). Çocuk, hazırlanma evresini bitirince pedagog ondan elini çekerdi.
Pedagogun yönetimindeki çocuk belirli kısıtlılıklar altındadır ve onu eğiten
köleye bir bakımdan köledir. Çocuk sorumluluk yaşına gelince, çocuğun babası ona
özgürlük verir (3:23-24;
4:3-5).
5. Geriye kaymanın
yol açtığı tehlike nedir? 4:8-11
Ruhsal açıdan
çocukluk çağındayken, dünyanın ilkel öğelerine tutsaklıktaydı herkes
(4:3).
Ruhsal yasa altında yaşayan Yahudiler tam bu durumdaydı. Öte yandan, uluslar da
kendi kapsamlarında aynı ilkel öğelere tutsaklıktaydı
(4:8-11;
bkz. Koloseliler 2:8).
Yahudiler'e verilen Musa'nın yasası iki yönlüydü: Aktöresel (etiksel) ve töresel
(dinsel uygulama). Galatyalılar Yahudi değildi; uluslar kuşağından gelmeydi.
Şimdi ne yapıyorlar? Yahudilik törelerini, bir zamanlar bunlarla hiçbir
ilişkileri yokken şimdi bu ilkel töreleri (sünnet, vb.) benimsiyorlar. Bunun
yanı sıra özel günlere, aylara, mevsimlere, yıllara önem vermeye kayıyorlar.
Kendi ilkel öğelerine rest çeken bu insanlar, bu kez başka törelere, etkinliği
gitmiş bir töreciliğin öğelerine sarılıyorlar. Gerçeği yadsıyanın içine
yuvarlandığı karanlık, kaskatı zifirdir.
6. Güdüde de
beliren çelişki neyi gösteriyor? 4:12-20
Galatyalılar'a ilkin,
Sevinç Getirici Haber'i Pavlos'la
Barnabas getirdi. Aradan epey bir süre geçince şeriat yükünü getiren Yahudiler
onlar üzerinde ha babam didindi. İncil haberini duyduklarında tepkileri neydi?
Bunu nasıl karşıladılar? Önceden gelen haberci Pavlos'u en derin içtenlikle ve
gönül hoşluğuyla kabul ettiler. Gözlerini oyup ona vermeye hazırdılar. Ne denli
coşkun bir özverilik ve yakınlık gösterdiler! Ardından şeriatçılar gelerek
önceki haberin doğruluğuna gölge düşürdü; Galatyalılar'ı kendilerine çekti,
başlangıçta çok sevdikleri Pavlos'a onları düşman kestirdi. İnsan ilişkilerinde
her zaman rastlanan acıklı görünüm: Birine candan gönülden bağlanmış olur
ademoğlu, daha sonra araya başka ilişkiler, bağlılıklar girince öncekine sırt
çevirir, hatta daha da üzücü küstahlıkla ona düşman kesilir. Bu çelişkili tutum
neyi öğretir? Kararsız dengesiz günahlılar olduğumuzu.. Arkadaşlıkta süreklilik
az rastlanan tutumlar arasındadır. Galatyalılar’ın davranışı bu oldu.
Haberci Pavlos,
bedensel bir hastalık çekmekteyken onları mutlu kılan
Sevinç Getirici Haber'i getirmişti.
Kendisini Tanrı'nın bir meleğiymiş gibi karşıladılar. Pavlos onlara gerçeğin taa
kendisini bildirmişti. Daha sonra gelen şeriatçılar, gerçeğe su katılmış bir
öğretiyi yaymaya koyuldu, bu insanları önceki bildirinin habercisi Pavlos'a
düşman kıldı (4:16).
Amaçları ne olabilirdi? Kovalanan amaç şöyle sıralanmakta:
a.
Bunlar, inanlıları
kendilerine bağlamayı kararlaştırmış (4:17)
b.
Bunu sağlamaya
çabalarken, Pavlos'la Galatyalılar'ın ilişkisini koparmaya çalışıyorlar
(4:17)
c.
Bunu yapanlar
içlerinde kötü amaç eğleştiriyor (4:17)
d.
Onları gerçekten
koparınca, kendi çıkarlarına, kendi yararlarına kullanmayı tasarlıyorlar
(4:17)
7. Tutsaklık -
özgürlük karşıtından çıkan sonuç 4:21-31
Şeriatçı ruhsal
özgürlükte olana daima baskı uygular, korku saçar
(4:29),
ona kin besler, davasını bu yollarla sürdürmeye azmeder. O, özgürlüğün
düşmanıdır; çünkü özgürlük kişisel gönenci olmamış; tersine, tutumuyla onu
düşmanı saymış. Görüşüne ayak uydurmayanı güçle bastırmak kestirme yoldur.
Ademoğlu temelde bencildir; burnu Kaf dağındadır. Şeriat onu belirli yasaları
töreleri hiçbir koşul ya da bağ olmaksızın uygulamaya zorunlu kılar. Evet
demeyene baskı hazırdır. Onun kuralları ilk ve sondur. Ama ruhsal özgürlüğün
gönencinde olan boyun eğmemeyi ilkesi kılar. Ruhsal özgürlük kurtarıcı İsa
Mesih'in değerli kanıyla elde edilmiş yetkidir, bundan ödün verilemez. Gerçek
(2:5,14)
hiç değişmeyen, zamana mekâna kısıtlanamayan, ölçüye sığmayan değer olarak
bilinmezse, onun öz niteliği anlaşılamaz. İnanç biçimine kusanmış yalanı
kucaklayan, gerçeğin düşmanı kesilmiştir; çünkü gerçeğin kendisine anlamı değeri
kalmamış, öncesiz-sonsuz çağları doldurduğunu anlayamamış. Mesih,
"Gerçeği
bileceksiniz ve gerçek sizi özgür kılacaktır" der
(bkz.
Yuhanna 8:32). Mesih'ten
gelen özgürlük her tür dinsel, töresel, biçimsel uygulamaları aşar. Sonunda,
ikisi arasında yıkıcı düşmanlık oluşur. Gerçek susturulmadan bağnazlık rahat
edemez. Geçelim üçüncü ve dördüncü bölümlerdeki ayetlerin açıklanışına:
Kişinin gerçeği
işitip yaşamını onun etkisine atadıktan sonra, gerçeğe ters düşücü kuramlarla
oyalanması bir bakımdan büyüklenmeyle eşittir:
Vaskaino, kötü sözler söyleyerek büyü yapmak. Gerçeğin
yayıcısına karşı kötü söz ve dedikodu uydurarak ona kara çalmak eylemi büyü
etkisi oluşturur (3:1).
Kaç kişi kötü fısıltılarla büyülenerek, gerçeği yalanla değiştirmekte! Bu çirkin
uygulama geneldir. Pavlos dedikodu kurbanı oldu. Ama asıl kurbanlar aklı
başından gitmiş Galatyalılar'dı. "Gözlerinizin
önünde Mesih'in çarmıha çakıldığı açıklıkla belirtilen sizler!" İsa
Mesih'in çarmıha mıhlanışı insanlık tarihinin doruğunda beliren gerçektir. Başka
hiçbir olay bunu gölgeleyememiş, değiştirememiştir. Bu salt tarihsel bir olay
değil, kişisel yaşamı kökten etkileyen Tanrı olgusudur
(bkz.
I.Korintoslular 15:3-4).
Mesih'in çarmıhta ölmesi imanla günahlının yaşamına uygulanınca, varlığın en
köklü deneyimi gerçekleşir (bkz.
I.Korintoslular 10:9-10).
Gerçek inanlı bunu her an aklında yüreğinde saklar ve tadar. Bundan yaklaşık iki
bin yıl önce çarmıha mıhlanan Mesih'in ölümü sanki o anda olmuş gerçekleşmiş,
tüm inanlıları etkilemiş canlı olgu niteliğini alır. İnanlının kutsal anısı
durumunda her an ona taze güvenlik ve esenlik verir.
Böyle etkin ve
belirgin bir sunuyla kurtulup doğrulukla donatılan, nasıl olabilir de çelişkili
kuramlar ve varsayımlarla büyülenebilir? Nasıl olur da o parlak aşamadan
tepetaklak yuvarlanır? Nasıl olur da kurtarıcı Mesih'i şeriatla değiştirir?
Bunlar kolaylıkla yanıtlanamayan sorulardır. Ama tarih boyunca görülen gelişim
hep aynıdır: Mesih'e, sağladığı kurtuluşa, doğruluğa karşı yaratılış gününden bu
yana, süregelen amansız savaş hiç ara vermeden sürüyor. Mesih’in düşmanı iblis
her dönemde her köşede Mesih'in adına, sağlayışına, bağlısına bin bir yolla
saldırıyor. Galatyalılar bunu kavrayabilecek ruhsal olgunluğa, erginliğe daha
erişememiş..
Kutsal Ruh, sadece
kurtarıcı Mesih'e iman edilince yaşama gelir
(3:2).
Bunun dışında Kutsal Ruh ne bilinebilir, ne de O'nun huzuru canı sevindirebilir
(bkz. Habercilerin İşleri 2:38; Romalılar 8:9,15; Efesoslular 1:13).
Şeriat tutkunu, Kutsal Ruh'tan yoksun insandır. Yeryüzünde Kutsal Ruh'u canının
konuğu etmeyen, giderayak bir din bağlısıdır. Kutsal Ruh'un inanlıya sağladığı
ruhsal zenginlik ve doluluk karşısında şeriatın getirebileceği dinsel hayranlık
yaya kalır. Yazar, birinci ayetteki kullanımı yineliyor:
"Aklınız
bu denli kıt mı?" (3:3). İman adımını nasıl attınız, şimdi onu
nasıl noktalamaya çalışmaktasınız? (bkz.
II.Korintoslular 3:6; Filippililer 1:6).
"Rab Ruh demektir. Rab’bin Ruhu'nun bulunduğu yerde özgürlük vardır" (II.Korintoslular
3:17). "Çünkü Tanrı'nın Ruhu
aracılığıyla tapınıyor, Mesih İsa'yla kıvanç duyuyoruz, bedensel başarılara
güvenmiyoruz" (Filippililer
3:3). Böyle belirtilir Tanrı Sözü’nde, kayraya güvenmenin yaşamdaki
belirgin etkisi.
Bu insanlara Ruh'u
sağlayan Tanrı, aralarında güçlü eylemler yaptı
(2:8).
Mesih inancı doğaüstü güçler inancıdır, fizik ötesi yöntemdir; çünkü burada
mucize Tanrısı'nın Ruh'u tanrısal eylemler yapmakta. Bütün dinler mucizesizdir,
çünkü Kutsal Ruh'tan yoksundur. Mucizesiz bir İsa tüm önemini yitirirmiş olur.
Hem kendisi mucize Rabbi'dir, hem de habercilerine mucize gücünü verendir O.
Bunu Kutsal Ruhu'yla gerçekleştirir (bkz.
I.Korintoslular 12:1-11).
Kutsal Ruh'la bedene ilişkin geniş bilgi verilir Tanrı Sözü’nde
(Romalılar
8:1-17). Bu sırada bedenden söz edilirken, fiziksel bir bedene
değinilmiyor. İnanlı da inansız da, herkes etten kemikten oluşan aynı bedende
yaşıyor. Yeni Antlaşma'da beden, günahın işlerliğini sürdürdüğü öz varlıktır. Bu
gücün etkisini kırmak Ruh'tan doğmakla gerçekleşir
(bkz.
Yuhanna 3:6; I.Petros 1:23-25).
Günahlılık nedeniyle beden düşüktür ve çürümeye yargılıdır
(5:13-24;
6:8; bkz. Romalılar 13:14). Beden ve onu yöneten akıl her tür
bozukluğun işlerliğini gösterdiği kötülükler dünyasıdır. Ruh, doğruluğun
kutsallığın kaynağıdır. Bedenlerimiz kendiliğinden suçlu sayılamaz. Tersine
bedenin parçalarında kendisine elverişli alanı bulan günah eylemi aklımız
yoluyla suçluluğu işlerliğe getirir, çeşitli düşüklüklerle varlığa egemen
kesilir (bkz.
Romalılar 8:7-8).
Suçluyu suçsuz
kılana iman edenin görünümü 3:6-14
Yahudiler İbrahim'in
adını duyduklarında, onların içinde derin saygı oluşur. Onlara İbrahim'in yeri
önemi çok büyüktür. Yahudi tarihine eğilen yazar Pavlos hemen bu konuya geçerek
daha girişte İbrahim’in iman ederek Tanrı önünde doğruluğa kavuştuğunu
vurguluyor (bkz.
Yaratılış 15:6). Tanrı onu
dinsel, erdemli biri olduğundan seçmedi. Tersine, putlara tapınan İbrahim'in
imanını ona doğruluk saydı. İbrahim de, tıpkı Galatyalılar gibi yalancı
tanrılara tapınanlar arasından çağrıldı ve seçildi. İbrahim'in sünneti imandan
sonra geldi (bkz.
Yaratılış 17:14). İsa
İbrahim'e ilişkin şunu söyledi Yahudiler'e:
"Babanız
İbrahim günümü görmenin umuduyla kıvanç duydu ve görüp sevindi" (Yuhanna
8:56). Pavlos hem İbrahimoğulları'na, hem de uluslara şu haberi
açıkladı: "İsa'ya
iman eden herkes doğrulukla donatılacak" (Habercilerin
İşleri 13:26,39).
Mezmurlar'da,
Mesih'in gelişiyle ilgili peygamberliklerden biri de şudur:
"Halkına
barış sözü konuşacak" (85:8).
Tanrı'nın Yahudiler'e de, uluslara da barış sözü aynıdır: Mesih'e iman eden
günahlı insan doğrulukla donatılır, Tanrı'yla ve herkesle barış gönencinde
yaşar.. Bu, şeriatla dinle töreyle barışa kavuşmak değil, Barış Başkanı
(bkz.
Yeşaya 9:6) Mesih'in
kanıyla arıtılıp Tanrı’ca doğrulukla donatılmaktır. İmanla doğruluğa ermektir..
Birey doğrultusunda Tanrı yargısının değişmesi, günahlının Tanrı'ya ilişkin
kavramını, sevgisini önceden bilinmeyen yepyeni aşamaya yükseltir. Yazar Pavlos,
dinci Yahudiler'in pek de hoşuna gitmeyen bir gerçeği vurguluyor: İbrahim'in
gerçek çocukları iman kuralına bağlı olanlardır
(3:7).
Ne der İsa Yahudiler'e? "İbrahim'in
çocukları olsaydınız, İbrahim'in işlerini yapardınız" (Yuhanna
8:39). Yahya dinci Yahudi kuşaklarını şu sert dille kınadı: "Ey
engerekler soyu!.. Kendi kendinize, ‘Atamız İbrahim'dir' demeye kalkışmayın.
Çünkü size diyorum ki, Tanrı İbrahim'e şu taşlardan çocuklar çıkarabilir"
(Luka
3:7-8). Nasıl çocuklar? Tıpkı İbrahim gibi, Mesih'e iman edip Tanrı
önünde doğrulukla donatılan çocuklar. Yahya peygamberlik ederek, Tanrı'nın
İbrahim'e uluslar arasından inanlılar çıkaracağını duyurusunun başlangıcında
vurguladı.
Her gelişimi bilen,
gizemli egemenliği uyarınca önceden kararlaştıran Tanrı, Yahudiler'i şaşırtan ve
uğraştıran gelişimi İbrahim'e vaat etmişti:
"Tüm
uluslar sende kutlu kılınacak" (3:8;
bkz. Yaratılış 12:3). Kutluluk uluslara nasıl gelecek? Şeriatı
uygulayarak mı? İbrahim'den yüzlerce yıl sonra gelen Musa'nın yasalarını
tutmakla mı? Hayır! Tam tersine imanla, iman kuralı uyarınca.. Bu konuya
Romalılar mektubunda dördüncü bölümün
tümü ayrılmıştır. Tanrı'nın Yahudiler'le ve uluslarla işi uğraşı, İbrahim'in
gününden şu ana dek hep aynıdır. Tanrı değişmez, O'nun kuralları, tasarıları,
uygulamaları, çağrısı da değişmez. O kutlulukların kaynağıdır. Kutlulukları
varlığa nasıl gelir? Tıpkı İbrahim'e geldiği gibi.. İman eden İbrahim'in yanı
sıra Mesih'e iman edene tanrısal kutluluk bollukla gelir
(3:9).
İbrahim de bizim gibi bir insandı; zayıflıkları, eksiklikleri, günahları olan
beşerden biri. Ama Tanrı'nın kutlulukları ona bol bol verildi. Çünkü o,
Tanrı'nın dediğine iman ederek doğrulukla donatıldı; törelerle, sevaplarla
Tanrı'ca kabul edilmek akılsızlığına kapılmadı. Kendisini çağıran Tanrı'nın salt
imanla hoşnut edilebileceğini tanıdı, iman karşısında etkin çığırı açtı.
İbrahim'in imanı uyarınca Tanrı'ya gelen, onunla birlikte Tanrı'nın
kutluluklarını kendine mal eder. Bunların ilki,
‘Doğrulukla donatılmak’tır
(bkz. Romalılar 5:1,9; 10:4).
Günahlının Tanrı katında belirmesi iki tür görünümle açıklanmakta. Biri geçersiz
öbürü geçerli; biri etkili öbürü etkisiz; biri çıkarcı öbürü O'na sığınıcı. İlki
günahlının dini, şeriatı, töresi gereğince her ne uygulama varsa bunları
yaparak, genellikle yarım yamalak biçimde Tanrı'ya gelir, af ve kutluluk arar.
Öbürüyse, tümden düşük, cılız muhtaç tutumla Tanrı'ya gelir; günahları dışında
hiçbir şey getirmeden İsa Mesih'in kanıyla günahlıyı arıtan, onu doğrulukla
donatan Tanrı'ya iman eder. Bunlardan hangisinin doğrulukla donatıldığını İsa
Mesih bir simgeyle ışığa getirdi:
“Kendilerinin
doğru olduğuna kanıp da geriye kalanları aşağı gören kimilerine İsa şu simgesel
öyküyü anlattı: ‘İki adam dua etmek için tapınağa gitti. Biri Ferisi’ydi,
öbürüyse gümrük vergisi toplayan. Ferisi ayağa kalkıp kendi kendine şöyle dua
etti: ‘Ya Tanrı, öbür insanlara –kapkaççılara, hilecilere, cinsel yolsuzluk
yapanlara, ya da gümrük vergisi toplayan şu adama– benzemediğim için sana
teşekkür ederim. Haftada iki kez oruç tutarım. Tüm kazancımın yüzde onunu
veririm.’ Gümrük vergisi toplayansa uzakta durup gözlerini göğe kaldırmak bile
istemedi. Yalnız göğsünü dövüyor, ‘Ey Tanrı, ben günahlıya acı’ diyordu. Size
derim ki, ilki değil, ama bu adam evine doğrulukla donatılmış biri olarak döndü.
Çünkü kendisini yükselten alçaltılacak, kendisini alçaltansa yükseltilecek”
(Luka 18:9-14).
Mesih'e iman eden,
Tanrı'nın katında kişisel doğruluğuyla belirmez. Tam tersine O'na iman ederek,
Tanrı'ca doğruluk donatımıyla kuşatılmış biri olarak yaşamındaki kayrayı
tanıtlar. Bu kişi ne Tanrı'yı alacaklı sayar, ne de kendini verecekli..
Tanrı'nın kayrasına iman ederek salt kayra yoluyla kurtuluşa güven taşır
(bkz.
Romalılar 3:20-28; 4:5-7).
Şeriata, töreye, biçime sarılan birey, düpedüz bunları yerine getirerek,
Tanrı'dan af ve necat ister. Güveni imanı kayraya değil, dinsel başarılarınadır
(bkz.
Yuhanna 3:18; Romalılar 4:6- 8,24;
II.Korintoslular 5:19). Kısır kalan başarılar.
Bu dönümde Pavlos,
Eski Antlaşma'dan önemli bir söz aktarıyor yazısına: "Ruhsal yasa kitabında
yazılanların tümünü yerine getirme yolunda süreklilik göstermeyen herkes lanet
altındadır" (3:10;
bkz. Yasanın Tekrarı 27:26; Nehemya 10:29; Habercilerin İşleri 23:12).
Yahudi şeriatçılar, tanrısal yargıya kendi renklerini buladılar: Ruhsal yasa
sonsuza dek tüm çağları kapsıyormuş gibi. Levililer 18:5' teki sözün
kapsamını genişleterek, "Yasanın
buyruklarını yerine getiren, onlarla yaşayacaktır" (3:12)
yolunda bir kuramı öğreterek herkesi ardı kesilmeyen yasalara bağımlı kıldılar,
hem de öncekilere yeni yasalar kattılar. Örneğin, bugün Şabat’ı tutmaya ilişkin
Yahudiler’in yaklaşık yüz elli kuralı vardır. "Hayır" diyor yazar,
"Çünkü ruhsal yasada sıralanan işlerle hiçbir insan doğrulukla
donatılmayacaktır" (2:16).
Yasaların verildiği çağdan, ikide bir yenilerinin eklendiği kurallardan
öncelere, İbrahim'in gününe uzanıyor Pavlos. Bu atanın yasaları tutarak değil,
salt iman ederek kurtulduğunu vurguluyor. Yasa tutmanın, yasaların toplamını
uygulamak zorunluluğu olduğunu belirtiyor; bunu da hiç kimse yapabilecek
yeterlilikte değil. Yasanın bir harfini bozmak tüm yasayı bozmaya eşittir.
Yasalar çoğu kez birbirini tutmamakta, çeşitli yorumlara, görüşlere, çelişkilere
yol açmakta. Ademoğlu ne denli önem taşısa da yasaları uygulamakla Tanrı'ya
ulaşamaz.
Burada sözü edilen
lanetleme, İbranice'de (arar),
Yasanın Tekrarı 27,28 bölümlerde tam
14 kez yinelenir. Bunlara bir göz gezdirildiğinde, kimsenin bu lanetlerden
kaçabilecek iyilikte, yeterlilikte, erdemde bulunmadığı kolaylıkla görülebilir.
3:10-13 ayette
(katara, epikataratos) ilk kez kullanılıyor. Ruhsal yasa
yargısı altında yaşamaya çalışanın alacağı acıklı lanet ve yıkımdır bu. Canı bu
çıkmazdan yalnız kayra Tanrısı özgür kılabilir. Günahlının üzerinden laneti
kaldırarak biricik Oğlu Mesih'in üzerine koyan Tanrı. Mesih'in günahlıya yaraşan
laneti kendi üzerine yüklenip bir günahlı gibi en ağır ölüme gitmesi,
yıldırımsavar (paratoner) olması insan soyuna gösterilebilecek benzersiz
sevgidir. Bunu yalnız Tanrı yapabilir, yapmıştır da.. Mesih'in sevgiyle
üstlendiği laneti (bkz.
Yasanın Tekrarı 21:23),
kendi günahlılığına yaraşan lanet niteliğinde değerlendirmeyen, ona iman etmeyen
günahlı, kişisel seçimiyle lanet altında kalmaya karar vermiştir. Şeriatçılığa
bağlı şimdiki yaşam lanet altındadır, hem de sonsuz lanet çıkmazında.. Bunun
karşıtı, Mesih'in sağladığı parlak özgürlüktür.
Bu dönümde yazar,
Yeni Antlaşma'da kayra sağlayışının odağına geliyor
(3:11).
Tanrı katında hiç kimse ruhsal yasa uyarınca doğruluğa kavuşamayacağına göre
sonuç nedir? Günahlı ademoğluna umut ışığı parlayabilir mi?
"Doğru
kişi imanla yaşayacaktır!" Eski Antlaşma'da
Habakkuk 2:4'ten aktarılan bu
değişmez ilke, Pavlos'un öbür mektubu
Romalılar'da da vurgulanıyor (1:17).
İbraniler'in yazarı da aynı gerçeği
yinelemekte (10:38).
Yeni Antlaşma baştanbaşa bu tanrısal ilkeyle dokuludur.
Mesih günahtan,
günahın ağır egemenliğinden kişiyi özgür kılar. Bunların yanı sıra ruhsal
yasanın kaldırılamayan boyunduruğundan da özgürlük sağlar. Doğrulukla
donatılmak, ruhsal yasanın hiç taşınılamayan buyruklarından kaynaklanmaz;
Mesih'in canını vermesinden, kanını akıtmasından gelir. Günahlı kadın erkek,
kutsal Tanrı'nın katında yasanın buyruklarını uygulama sonucunda doğru biri
kılınamaz. Bu olanaksızdır. Mesih'in kurtulmalık kanı her günahı arıtır
(bkz.
I.Yuhanna 1:7b), en ağır
günahlıyı tertemiz doğruluk kuşanımıyla donatır. İbrahim de böylelikle doğruluğa
kavuştu. Canının kurtulduğuna güvenlik bulan herkes ona sağlanan eşitdeğer
güvenliği alır. İmanla bilinebilen, güncel yaşama anlam getiren Tanrı
ilişkisidir bu. Buna karşı, ruhsal yasanın imanla hiçbir ilgisi ilişkisi yoktur
(3:12).
Ruhsal yasanın buyruklarını uygulamaya didinen hiç kimse,
"İmanla
yaşıyorum" diyebilecek durumda değildir. O kişinin güveni bağlılığı
dinsel töresel kişisel başarılarındadır, bir sürü yinelemededir. Bunları
gerçekleştirdiğini tasladığında ruhsal büyüklenme köşede hazır durur.
Gerçekleştiremediğindeyse alt tabakada, sürekli korkudadır o can..
Öte yandan, iman
yaşamı belirgin tanıklıkla sürekli güvenliktedir: “Bu güvenilir Söz'dür ve
her bakımdan değerlendirilmeye yaraşır: Mesih İsa dünyaya günahlıları kurtarmaya
geldi. Bu günahlıların en ön sırada bulunanı da benim”
(I.Timoteos
1:15). Tanrı'dan kaynaklanan doğruluğa kavuşmaya ilişkin şu ayetlere
de bakın: Romalılar 3:24-30; Efesoslular
1:7. Mesih'in kayrasına imanla gerçekleşen doğruluk Tanrı'nın yasalarını
yüreğe kaydeder (bkz. Yeremya 24:7;
31:33; İbraniler 8:10; 10:16). Mesih'in kutsallığı bozuklukları düzenler,
yaşam yeniliğini belgeler. Öte yandan şeriatçı insan, ruhsal yasanın dış
koşullamalarıyla oyalanır: Bedeni yıkama görenekleri, yiyecekler, özel günler,
kabirler, aylar, libaslar serpuşlar, sular, vb. Bu koşulları yinelemekle
Tanrı'ya geçerli olmaya çabalayan lanet altındadır. Kurtarıcı İsa Mesih'e sırt
çevirmenin laneti; çünkü günahtan özgür kılabilen tek kişiye önem vermemiştir o
insan. Kurtarıcı Mesih şöyle der:
“…benim vereceğim sudan her kim içerse
sonsuza dek susamayacaktır. Vereceğim su sonsuz yaşam sağlamak için onun iç
varlığında kaynaklanan bir pınar olacaktır’ (Yuhanna 4:14).
İmanla doğruluğa
kavuşmak gerçeğine değinirken, İncil’in önemli bir kesimine bakmamız gerekir
(bkz.
Yakup 2:14-26). Bu sözlerde
çelişki öğesi mi var? Pavlos, ruhsal yasa yoluyla doğruluğa kavuşma çabasını,
yararsız yetersiz didiniş olarak tanıtıyor. Öte yandan Yakup ölü imanı suçluyor;
kupkuru bir imanı.. Aktöreyle, yararlılıkla, kutsallıkla ilişkiyi yitirmiş iman.
Yakup, gerçek imanın işlerliğini tanıtıyor. Pavlos ise, doğruluğa kavuşturan
imanın önemini.. Yakup sadece adla beliren, ürün getirmeyen imanı eleştiriyor;
sağlıklı imanın iç yaşamda kök salmış etkin işlerliğini, yaşam boyu verimli,
sağtöreli olmanın gereğini belirtiyor.
Pavlos yaşam
erdemini, aktöreyi, kutsallığı değil, tersine ruhsal yasanın biçimci,
gösterişçi, dış davranışlı sağlıksızlığını kınıyor. Pavlos'u okuduğumuzda
kişisel çabaların şeriat itkisinden doğduğunu öğrenmekteyiz. Yakup'u
okuduğumuzda yaşama ve erdeme dayanan imanın ürünüyle yüzyüze gelmekteyiz. İkisi
arasındaki ayrım ince, ama köklüdür. Madalyanın iki yanı vardır. İmanla kişisel
erdem eylemlerinin özelliği de iki yanlıdır. İkisinin de önemi belirgindir.
Pavlos konuya
Efesoslular 2:10'da ışık saçar:
"Mesih İsa bağlılığında iyi işler için (işlerle
değil) yaratılmış bulunuyoruz."
'Doğru
kişi imanla yaşayacaktır.' Ürün vermeyen iman, iman olmaktan
çıkmıştır. Yine Pavlos Romalılar
mektubunda bu gerçeği anımsatıyor:
“Bundan böyle günah ölümlü bedeninizde
egemenlik kurmasın; öyle ki, bedenin tutkularına uymayasınız” (Romalılar 6:12).
Yazar bu önemli konuyu Romalılar 5-8
bölümlerde ele alıyor. Doğrulukla donatılan
(dikaios)
aklanmış (beraat etmiş) biri değil, suçlu bulunmuşken Tanrı'ca doğru ilan
edilmiş bir günahlıdır. Tanrı'dan kaynaklanan bu doğruluk Kurtarıcı’ya kusursuz
sevgiyle, şükran borçluluğuyla, yaşam kutsallığıyla, erdemli eylemlerle, parlak
ürünlerle belirir. Onuncu ayette ruhsal yasa buyruklarıyla doğruluk kazanmaya
çalışan lanet altındadır anımsatması iki kez konu edilmekte. On üçüncü ayetteyse
günahları, böylece lanetimizi gideren Mesih'in lanetlendiğinden iki kez konu
edilmekte. Bu iki gerçek, bütünü oluşturan iki parçadır. Birine öbüründen ayrı
olarak bakılmasın.
Mesih günahlıyı
şeriatın laneti altında tutan boyunduruktan özgür kıldı (eksagorasen,
satın aldı). Yazar aynı sözü 4:5'te
kullanıyor. Mesih bunu gerçekleştirirken kendisi şeriatın laneti altına girdi;
çarmıhta günahlıların lanetini kaldırmak için ölürken, ruhsal yasanın her
harfini çiğnemiş, onun tümünü sarsmış, toplamına karşı çıkmış biri niteliğinde
lanetlenerek öldü.
Eksagorasen (satın aldı,
özgürlük verdi). Güçlükle kavranabilecek eylemi ölümüyle sonuçladı.
Agorazo: Agora, pazar yeri
anlamını içeren bu kullanım, İsa’nın kendisi lanet kılınarak, günahlıyı köle
pazarından satın aldığını anlatır. Bu söze Yeni Antlaşma'da hep rastlanır
(bkz.
I.Korintoslular 6:20; 7:23; II.Petros
2:1; Vahiy 5:9; 14:3-4 ve Galatyalılar 3:13; 4:5).
Eksagorazo sözünün
derin anlamı kavranınca Tanrı’yla ilgili bilgi taptaze, canlı anlam bulur. Mesih
günahlıyı kurtarmak için günah oldu (bkz.
II.Korintoslular 5:21),
lanetliyi kurtarmak için lanet oldu (3:13;
bkz. Romalılar 1:18; 2:8),
köleyi satın almak için köle oldu (bkz.
Filippililer 2:7). Ölü
olanları yaşama kavuşturmak için öldü
(bkz. Efesoslular 2:1,5).
Kendisinin olmayan borcu ödedi, insan ise hiçbir durumda ödeyemeyeceği
borçluluktan özgür kılındı, onu ödenmiş buldu. Hangi şeriat, hangi din böyle bir
kurtarıcı sunabilmiştir düşük ve yitik insana! Günahın ağır cezası başka birinin
günahlı yerine çektiği ölüm yargısıyla karşılandı
(bkz.
II.Korintoslular 5:14,20-21).
Yazar Pavlos,
Romalılar 3:29'da çok önemli bir soru soruyor: "Yoksa Tanrı yalnız
Yahudiler'in Tanrısı mı? Ulusların da Tanrısı değil mi? Hiç kuşkusuz, ulusların
da Tanrısı'dır." Bu uğraştırıcı gerçeğin kabulü Yahudiler'e çok güç gelirdi.
Ama Tanrı esini, O'nun herkese Tanrı olduğunu vurgulamakta. Öyleyse uluslar
Tanrı'yla nasıl bağlantı kurabilir? Yahudiler'in şeriatını kabul etmekle mi?
Daha önce buna kesin ‘Hayır’ çekildi. Tanrı'nın kutluluğu İbrahim'e ruhsal
yasayı tutması sonucunda gelmedi. Tersine, iman ilkesiyle geldi. Başlangıçta
İbrahim de puta tapanlar arasındaydı. Tanrı hem onu kutlu kıldı –imanıyla–
hem de onun kutluluğunu tüm uluslara mal
etti: Onun soyundan gelecek İsa Mesih'e iman edenlere.. Tanrı'nın kutluluğu:
Doğrulukla donatılmak, O'nun Ruhu'yla dolmak
(Galatyalılar
3:14). "Tanrı bir
olduğuna göre, sünnetlileri de, sünnetsizleri de imanlarından ötürü doğrulukla
donatacak" (Romalılar
3:30). "Yalnız Yahudiler
arasından değil, uluslar arasından da çağırdığı bizler değil miyiz" (Romalılar
9:24). Bu yerde yazar Pavlos, Hoşea peygamberden
(bkz.
9:25-26) önemli bir vaadi
aktararak, Tanrı'nın uluslara da kutluluk getireceğini belirtmekte. Bu
kutluluğun uluslara gelmesi için tek yol, uluslar kuşağından gelenin Mesih
bağlılığına girmesidir. Uluslardan olan herkes şeriat lanetinde mahvolur, ya da
tanrısal kayraya ve kutluluğa kavuşur. Tanrı birdir, insanlığı kurtarma yöntemi
de birdir.
Ruhsal Yasa - Vaat
3:15-22
3:15-18:
Bu kesimde yazar
Pavlos bir hukukçu diliyle konuşarak, başlangıçta Tanrı'ca verilen vaadin
sonradan sokulan ruhsal yasa yoluyla ortadan kaldırılamayacağını belirtiyor.
Pavlos, insan açısından konuştuğunu anımsatıyor. Antlaşmadan
‘diatiki’
söz ediyor. Bu söz aynı zamanda
vasiyet anlamını
taşır. On beşinci ayette vasiyet çevirisi uygunken, on yedinci ayette
antlaşma kullanımı doğrudur. Günümüzde vasiyet yazan biri onu
ek vasiyetle değiştirebilir. Ama o dönemde –özellikle Yahudiler'in düzeninde–
vasiyet değiştirilemezdi. Kaldı ki, hangi çocuğun ne alacağı yasada
belirtilmişti. Yazar Pavlos bunu betimliyor ve asıl konuya giriyor
(3:15).
Vaat Tanrı’ca İbrahim'le onun soyuna verilmişti; hiçbir koşulla değiştirilemeyen
antlaşma (bkz.
Yaratılış 12:7; 13:15; 17:7-8; 22:18;
24:7). Vaadi veren RAB, İbrahim'den gelen o üstün Oğul İsa Mesih’e
değinerek Tanrı vaadinin çoğul değil tekil niteliğinde bütünlendiğini
vurguluyor, vaadin Mesih'te gerçekleştiğini belirtiyor
(3:16).
Başka yerde bu gerçeği, yazar Pavlos şöyle vurguluyor: “Çünkü Tanrı'nın tüm
vaatleri O'nda (Mesih'te) 'evet'ini bulmuştur. Bu nedenle Tanrı'nın yüceliği
için Mesih aracılığıyla 'Amin' deriz"
(II.Korintoslular 1:20; bkz. Romalılar
15:8). Mesih Eski Antlaşma'da baştan sona gelişi bildirilen, doğuşu
beklenen doğruluk güneşidir (bkz.
Malakya 4:2).
Mesih'e iman ilkesine
bağlananlar, İbrahim'in gerçek çocuklarıdır (3:7),
İbrahim'le birlikte kutlu kılınırlar (3:9).
İbrahim'den kurtarıcı Mesih'e, kurtarıcı Mesih'ten şu güne, Tanrı'nın tüm
vaatleri bu kişide kesinleşmiştir. Irmağın kendi yatağında aktığı gibi,
Tanrı'nın kutlulukları da salt bu yatakta akar. Naaman'ın pak kılınmak için
Ürdün ırmağına girmesi gerekiyordu (bkz.
II.Krallar 5. bölüm). Ülkesindeki ırmaklar bu kutluluğu veremezdi ona.
Kadının da erkeğin de pak kılınmak, tüm Tanrı vaatlerinin gönencine gelmek için
İbrahim'den Mesih'e, Mesih'ten şu güne dek pırıl pırıl akan o ırmağa yaklaşıp
kutluluk bulması zorunludur.
İbrahim'in gününden
Musa'ya 400 - 430 yıllık bir zaman dönemi vardır
(bkz.
Yaratılış 15:13; Mısır’dan Çıkış
12:40; Habercilerin İşleri 7:6). Tanrı'nın vaadi İbrahim'e böyle uzun
bir süre öncesi verilmişti (3:17).
Pavlos'un usavurma tekniği tartışmaya olanak bırakmıyor. Tanrı'ca bunca yüzyıl
önceden verilen vaat, 430 yıl sonra gelen ruhsal yasa tarafından nasıl etkisiz
bırakılabilir? Hangi us bunu savunabilir? Aynı usavurmayı başka alanlarda da
uygulamak uygun olur: Tanrı'nın verdiği esini ve vahiyi uzun bir süre sonradan
gelen yeni bir yöntem nasıl ortadan kaldırabilir? O'nun etkisini nasıl
kırabilir? Tanrı'nın verdiği Söz’e güveni eksik miydi sanki? İlerisini
görebilmeye yeterliliği yok muydu? Aklını dengede tutmaya gücü yeterli değil
miydi?
Pavlos, şeriatçıların
içine düştüğü çelişkiye dikkati çekiyor: Tanrı'nın vaat ettiği miras İbrahim'den
yüzlerce yıl sonra gelen ruhsal yasa aracılığıylaysa, o antlaşma hiçtir
(3:18).
Böyle bir durumda Tanrı'yı yalancı kılmış oluyoruz.
Galatyalılar mektubunda bu tür
usavurma tekniği yazar Pavlos'a özgü yöntemdir:
“Mesih
günaha hizmet edici mi oluyor?” (2:17),
"Demek ki, Mesih boşuna öldü" (2:21),
"Tanrı bunları ruhsal yasada buyrulan
işleri yerine getirdiğimiz için mi yapıyor?" (3:5).
Ruhsal yasanın tanrısal vaat karşısında gerilerde kaldığı her yolla
kanıtlanmakta. Ruhsal yasa niçin verildi, amacı neydi, nasıl geldi? Bunlar çok
önemli sorulardır. Ruhsal yasa temelde yeri olmayan, daha sonra eklenen bir
buyruktur. Verilmesinin nedeni düpedüz insanın günahlılığıdır. Ademoğlu günaha
saplanmasaydı ruhsal yasa da verilmeyecekti: Suçluluk yargısına elbette yasalar,
ceza maddeleri gereklidir. Şeriat, Tanrı'nın tüm insanlık tarihini kapsayan
düzeni tasarısı olamazdı. Daima yetkini tasarlayan ve etkileyen Tanrı, insanlık
ailesine ruhsal yasadan çok daha üstün bir destek ve yardım hazırlamıştı:
İbrahim'e verilen vaat..
Ruhsal yasanın Sina
dağında Musa'ya verilmesi korkutucu koşullara bağlıydı: Melekler aracılığıyla
geldi (3:19;
bkz. Habercilerin İşleri 7:53; İbraniler 2:2). Ruhsal yasa Musa'ya
verilirken ürkütücü bir durum oluştu. Bunu İbraniler 12:18-23'de
ayrıntılarıyla okumaktayız. Ruhsal yasanın, İsrailoğulları'na verilmesi içaçıcı,
gönül ferahlandırıcı durumda olmadı. Niçin? Çünkü sorun, günahlılıkla ilgiliydi.
Şeriatın verilmesinde günaha karşı gerekli yasalar verilmekteydi. Yasalar
verilmezse, günahın ürkütücü boyutlara ulaşacağı belirgindi.
Ruhsal yasanın
içeriği kurtulma arıtılma, Tanrı'yla ve insanla barışa kavuşma değildi. Tersine,
orada her tür yükleme, kısıtlama, ölüme yargılama yazılıydı. Günahlının hangi
durumlarda taşlanması gerektiği de belirtilmekteydi.
Gerçekten, görünüm o denli ürkütücüydü
ki, Musa, “Titriyorum” dedi, “Korkuyorum”
(İbraniler 12:21). "Bu
(ruhsal yasa), suçun ne olduğunu göstermek için eklenmiştir"
(Galatyalılar
3:19). Günah en aşırı ve korkunç kötülüktür. Kişisel
kudurganlıkların, toplumsal-evrensel kargaşalıkların tümü günahtan
kaynaklanmakta. Günah yükü ortadan kalkarsa, insan soyunun sorunları da ortadan
kalkmış olur.
Günaha karşı ruhsal
yasa verildi. "Böylelikle günahın gerçek
niteliği –yararlı olan aracılığıyla içimde ölümü oluşturduğu– ortaya çıkmalıydı.
Buyruğun ışığı altında günahın aşırı günahlılığı belirgin olmalıydı” (Romalılar
7:13). Tanrı ruhsal yasayı vermeseydi, günahın aşırı kötülüğü de
bilinemeyecekti, Tanrı'nın insansal kötülükten ne denli iğrendiği de.. Ruhsal
yasanın eylemi amacı insanı suçlamaktır. Aynanın yüzdeki lekeyi kiri açığa
çıkardığı gibi, ruhsal yasa günaha günah damgasını vurur
(bkz.
Romalılar 3:20; 4:15; 5:13,14,20;
7:7-12). Günahın tutsaklığında yaşayan, ruhsal yasanın gelişiyle daha
da kötü duruma düşen ademoğlu, İbrahim'e vaat edilen soyun gelişini
bekleyeduruyordu.
Aracı eliyle verilen
ruhsal yasa tek Tanrı'dan, doğrudan doğruya gelmemiştir
(3:20). Meleklerce Musa'ya açıklanan
ruhsal yasa korkutucu koşullar içinde geldi. Korkudan tir tir titreyen Musa,
halka bildirmek için buyrukları aldı
(bkz. Mısır’dan Çıkış 19:12,13;
Yasanın Tekrarı 4:11,12; 5:22; 33:2). Musa'nın kırk gün dağdan
inmekte geciktiğini gören halk, ruhsal yasayı çiğneyince, RAB onu ivedilikle
aşağıya gönderdi. İsrailliler altından bir buzağı yapmış ona tapınıyor, uygunsuz
ilişkilere veriliyor, buzağının çevresinde dans ediyorlardı. O gün yaklaşık üç
bin kişi kırıldı; kırgın halkı kapladı. Musa elindeki buyruk levhalarını yere
fırlatarak kırdı (bkz. Mısır’dan
Çıkış 32). Böyle korkunçtu,
günahı ve günaha yaraşan cezayı açıklayan buyrukların verilişi. Yasalara
sahip olan İsrail halkı hiçbir zaman
onları tutamadı, Tanrı'yı hoşnut edemedi. Buna karşı Mesih’e iman edenler O’nun
karşılıksız kayrasından bollukla sağlanan vaada kavuştu. Eski Antlaşma
peygamberleri bunu sürekli olarak belirtir. Ruhsal yasaya karşı İbrahim'e vaat
edilen soyun gelişiyse bambaşkadır: Tanrı, vaadını İbrahim'e doğrudan doğruya
verdi, onu ‘arkadaş’ olarak
adlandırdı (bkz.
II.Tarihler 20:7; Yeşaya 41:8; Yakup
2:23). Tanrı Abram adını İbrahim'le değiştirerek
(bkz.
Yaratılış 17:5-8) bu insanı
bambaşka önemle donattı; onunla konuştu, tek Tanrı niteliğinde hiç bozulmayacak
vaadını ve antlaşmayı verdi ona. Bunun gerçekleşmesi, kurtarıcı Mesih'in dünyaya
gelişiyle doruklanacaktı.
Yine de ruhsal yasa
Tanrı tasarılarının dışında değildir
(bkz. Romalılar 7:10-13).
Ruhsal yasa bağışlanma ve yaşam sağlayabilseydi, kuşkusuz onu dinleyen,
doğrulukla donatılabilecekti (3:21).
Ama ruhsal yasada bu güç yoktur! Tersine, ruhsal yasa kadına erkeğe
günahlılığını göstermekte, hiçbir çabayla bu yenik düşük ortamdan
kurtulamayacağını ona anımsatmakta. Köklü çelişki: Kutsal Söz, tüm kurulu düzen
günah altındadır demekte; buna karşı iman edenler Mesih'e imandan gelen vaada
sahip çıkmakta (3:22). Tanrı tanımını
kabul ederek onu değerlendirenler.. Böylesi somut gerçek Eski Antlaşma'nın
öğretisidir (bkz.
Yaratılış 6:5; Yasanın Tekrarı 27:26;
Süleyman’ın Özdeyişleri 20:9; Vaiz 7:20;
Mezmur 14:2-3; 53:2-4; 5:10; Yeşaya 64:6). Yeni Antlaşma'nın
vurgulaması da aynı doğrultudadır (bkz.
Romalılar 3:10-18; I.Yuhanna 1:8; 5:19).
Günah özgün ve
kalıtımlıdır, düşük, bencil varlığın doğal etkinliğidir. Günahlı isteğin
gerisinde çıkarcı tutsaklık barınır. Bu, kişisel veya yerel değil evrenseldir.
Günah, isteğin bilgisi ve kararıyla girişilen çirkin eylemdir. Kökeninde
atalardan bu yana tüm soyu kapsayan günahlılık yatmakta. Gösterilen ayetlerin
yanı sıra şu ayetler de öneme alınsın: I.Krallar 8:46; Mezmur 143:2; Luka
11:13. Bu nedenle bağışlamalığa gereksinim evrenseldir
(bkz.
Yuhanna 3:16; 6:50; Habercilerin
İşleri 17:30). Tüm insan soyu günahla kirlenmiş, yozlaşmıştır. Soran
olabilir: Buna göre hiçbir iyilik düşünülemez mi insanda? Hem de pek çok..
İnsanı bozan günahlılığı bir betimle anlatmaya gidelim: Doğada çeşitli renklerin
gözleri ne biçimde büyülediğini ve doyurduğunu anlatmak gerekmez. Ne var ki, o
güzelliğin belirginliğe gelmesi tümden ışığa bağlıdır. Işık her yanı
aydınlatınca beğeni ve içaçıcılık hemen belirir. Gece bastırınca o tatlı
renklerin görünümü olduğu gibi silinir. Yaratan insanı en üstün iyiliklerle
donattı. Yaratılışın kusursuz özelliğidir bu. Ne var ki, günahın zifiri
karanlığı ademoğlundaki güzelliklerin gerektiği gibi görünmesini engelleyen
kaskatı bir perdeyi çekti. Ademoğullarının yaptığı iyiliklerin yanı sıra pek çok
karanlık eylem iyilikleri bulandırmakta. Günahın oluşturduğu yaşamsal karanlık
nasıl dağıtılacak? Hangi güç onu alt edebilecek? Yaratan’ın varlığa koyduğu,
aslında var olan içaçıcı renkleri engelsiz güzellikle, tümel kavramla parlatan
kurtarıcı Mesih günahlı yaşamı arıtır, karanlığı dağıtır, içte sonsuz ışığını
parlatır: “Ben dünyanın Işığı’yım. Ardım
sıra gelen yaşam ışığına kavuşacak. Hiçbir zaman karanlıkta dolaşmayacak”
(Yuhanna 8:12).
Başkasını karalayan,
suçlayan birey, kinle hınçla gün dolduran aynı suçların kendi bağrında
çöreklendiğini belki aklına getirmez. Kötülerin kötüler arasında yaşamakta
olduğu bir ortamdayız. Hiçbir insanda, melekte, dinde, törede, güçte yetkide,
günahlıyı günah çukurundan çekip çıkarabilecek güç ve yeterlilik yoktur. İnsanda
görülen birkaç iyilik kıvılcımı, kötülüğün orman yangını andırışında her yanı
yalayıp yuttuğu çirkin görünümü değiştiremez. Her anıda her köşede kirlilik
bohçaları yığılı. Bir düşünür, "Başkasında görebildiğin bir kötülük yoktur ki
onu kendin yapamayasın!" diyor. Tarihte beliren önemli kişilerin özelliği
günahlarını başkalarından daha başarılı ustalıkla gizleyebilmeleridir. Ne var
ki, herkesin günahı eninde sonunda onu bulacak.
(bkz. Çölde Sayım 32:23; Süleymanın
Özdeyişleri 28:13-17; Matta 10:26). Birçok hastalığa şifa var, ama şifa
edilemeyen hastalıklar da belirgindir. Tanrı'nın seven, egemen gücü günaha kesin
şifayı sağladı ve bu şifa tüm evrende tektir. Tanrı’nın bağışlamalığı,
kurtulmalığı tektir: Kurtarıcı İsa Mesih'e iman etmek, imana dayanan Tanrı
vaadine sarılmak. Tanrı tüm çağlarda insan günahını aynı bağışlamalıkla arıtır;
İbrahim’i de seni de.. Bunu tepen, günahıyla birlikte tepilir.
Yasadan Özgürlük,
Tanrı Evlatlığında Kutluluk 3: 23 -
4:1-7
Eski Antlaşma'da
imanla günahtan arıtılmak, bunun yükünden kurtulmak bulutların gerisinde
gizlenen güneş gibidir. İbrahim, gelecek olan kurtarıcı Mesih'e iman ederek
Tanrı'ca doğrulukla donatıldı (bkz.
Yaratılış 15:6). Mesih'i görmeden, çarmıhta O’nun ölümüne tanık olmadan iman
etmek çok önemli bir iman aşamasıydı ona
(bkz. Yuhanna 8:56). Bu sıradan başka iman yiğitleri gösterilebilir Eski
Antlaşma'da: Eyub (19:25), Davut
(Mezmur 32:5), Yeşaya
(6:5-7), Hoşea, vb.
(6:1-13),
İbraniler
11. bölüm iman yiğitlerinin anıtı
gibidir. Bu sıralamada hem erkekler var hem de kadınlar. Eski Antlaşma döneminde
Tanrı'dan doğruluk kuşanımı alan herkes, Tanrı sevgisinden kaynaklanan kayraya
iman etti, kurtuluş güneşiyle canı ısındı. Tüm belirginlikle görülen kayra İsa
Mesih'in ölümü gömülmesi dirilmesiyle gerçekleşti. Bu döneme dek ruhsal yasa
kişilere alıştırıcılık (pedagogluk)
etmekteydi (3:24).
Bugünkü anlamı ‘eğitim’ olmaya karşın, klasik kullanımı başkadır. Eski Yunan’da
pedagog erkek çocuğunu denetleyen,
ona sert disiplin uygulayan, aklı ermişlik çağına ileten yaşlı bir köleyle
ilgilidir. Aynı söz ayrıca
I.Korintoslular 4:15’te de geçer. Bu söz öğretmen ya da eğitmen değildir.
Daha çok, terbiye edici, alıştırıcı bir köleyi anlatan kullanımdır. Anlamı,
‘çocuğu yönlendiren.’ İman gelmeden önce ruhsal yasa altında (cezaevi duvarları
arasında) –efrouroumetha
sinkliomenoi– kapatılmıştı insan soyu
(3:28).
Cezalının özgürlüğünü beklemesine benzer durumdaydı herkes. Cezaevinde gün
dolduran, şu kadar günüm kaldı diye kendisini sürekli avutur. Şeriatın katı
gölgesi altında yaşayanlar da bunun gibidir. Şu cezaevinden ne vakit
kurtulacağım özlemiyle günlerini sayar, ha babam dinsel vecibeler uygular.
(Özgürlüğün gelişine
4:4'de değinilecek).
Cezaevinde yatan,
terbiye disiplini altındadır (3:23).
Dışarı çıkınca topluma yararlı ve yasasayar biçimde nasıl yaşayacağı ona
anımsatılır, belirtilir. Cezaevinde yatan, ilerleme yapamaz. Her an, dışarıya
çıkacağı anı bekler, o anın sevinciyle avutulur. Ruhsal yasa altında yaşayanlar
da, ruhsal yasanın yeterliliğiyle daha sağlıklı, daha yararlı bireyler olmayı
beklemiyordu. İman itkisi Mesih'i ve O’nun getireceği yetkinliği gözlüyordu
(bkz. İbraniler
11:40). Bu aşama, cezaevi duvarları arasından, suçluluk yükünden,
yargının ağırlığından kurtarıcı Mesih'in verdiği parlak özgürlüğe, kurtuluşun
gönencine çıkıştı. İman çağını açan olgu, Eski Antlaşma insanlarının özlemle
gözlemekte olduğu gelişimdi. Bütünleme, Tanrı Oğlu Mesih'in çarmıhta kutsal
kanını akıtarak iman eden kadına erkeğe evrensel çapta kayra ve sonsuz yolunu
açışındadır. Sevinç Getirici Haber'in
parlatıcı açıklanışı.. Mesih'e imanla günahlı birey arıtılır, doğrulukla
donatılır.
İnsanlık tarihi
çağlardan oluşur. İbrahim'in Tanrı'ca çağrılışı, onun da vaade imanı yeni bir
yöntem açtı ve bu Rab İsa'nın gelişinde bütünlendi, yepyeni bir çağı getirdi.
Mesih'in beden kuşanışında Eski Antlaşma çağı son buldu, Yeni Antlaşma’nın
görkemi belirdi, kayra ve iman çağı açıldı. İman çığırının gelişiyle cezaevi
duvarları yıkıldı, kapının rezeleri kımıldadı, bu olguya iman eden özgürlüğe
kavuştu. İman ilkesini değerlendirenler, şeriat alıştırıcılığını
(pedagogluğunu) aştı, Mesih’in
hükümranlığına alındı. Şu anda Mesih'i tanımayıp da şeriat bağlılığında
direnenler ruhsal yasanın boyunduruğunda, alıştırıcılığında ve baskısında,
cezaevinin duvarları arasında Tanrı’ca kabul edilmeye çalışmakta.. Onlara
giydirilen yargı kaldırılmamış, cezaları silinmemiştir. Böyle bir insanda
kurtaran iman yok, tanrısal kayra yok, sonsuz af gönenci yok! Korkutucu bir
Allah'ın hakça uygulayacağı hüküm onları beklemekte. Acaba seven Tanrı'nın
insanlık ailesine sağlayışı bu kişileri de içeremez miydi? İçerebilirdi. Ama
günaha tutsak birey bir yandan günahlılığını kabul ederken, öte yandan onu
yargılayan ruhsal yasanın yeknesak yinelemeleriyle doğruluğu elde etmeye
didinmekte. Ters sonuç getiren uğraş!
Tanrı, Yeşaya
peygamber aracılığıyla çağlar öncesinden tasarladığını canlı bir simgeyle
açıklar (bkz.
5:1-23). Konuya aldığı bağ
ve bağcı simgesi kurtuluşun nasıl bir özellikle ve itinayla hazırlandığını
belirtir. Tanrısal kayranın tepilmesi O’na acıklı sonucu soru olarak
sordurmakta: "Bağıma
yapmadığım ne kaldı!” (5:4).
Bu canlı simgede Yaratan'ın özenli bir bağ kurmakta harcadığı emek anlatılır.
Tüm uğraşa karşın bağ ürün getirmiyor; tam tersine yabanüzümü yetiştiriyor.
Ademoğlunun değer biçilmez Tanrı sunusunu tepmesi böylesi düş kırıklığı
oluşturmakta. Yazar Pavlos geçmişle ilgili görünümü şöyle anlatır:
"Açıklanacak
olan imanı bekleyen tutuklulardık... ruhsal yasa, Mesih'in gelişine dek bizlere
alıştırıcılık etti" (3:23-24).
Birçok kafada haklı gibi görünen bir soru doğmuştur ve doğmakta: Mesih'in insan
bedeni kuşanarak Tanrı kayrasını, iman ilkesini getirmesine dek İbrahim'in
gününden yaklaşık iki bin yıl geçti. Bu gecikme niye? Mesih insan soyunu
kurtaracaksa, Tanrı niçin Adem'le Havva günaha düşer düşmez hemen işe koyulup
onlara gerekli kurtuluşu sağlamadı, niçin uzun bir süre göklerde bekledi durdu?
Mesih'in gelişine dek
görülen kötülükler zinciri nasıl anlatılabilir? Bu uzun süre boyunca insan soyu
niçin tutuklu durumda bekledi? Mesih'in egemenliğinde gönenç dururken soyumuz
niçin ruhsal yasanın terbiyeciliğinde tutuklu kaldı? Tanrı bundan iyisini
yapamaz mıydı? Rab İsa'nın öğrencilerine söylediği bir söz, Tanrı-insan
düşünceleri ve tasarıları ötesinde olan, tartışmaya yer bırakmayan ayrımı
anlatabilir: "Sizin
için vakit her an uygundur" (Yuhanna
7:6). Kurtuluşu insan hazırlamadı; onu düşünen ve kesinleştiren,
eylemlerini gizemlilikte bütünleyen egemen Tanrı’dır. Bilgeliğin taa kendisi
(bkz.
Yeşaya 55:8,9). (Konuya
4:4'te daha yakından
değinilecek). Şimdi artık tutukluluk,
pedagogluk, suçluluk dönemi kapandı, Tanrı'nın çocuğu olma çağı açıldı, bu
yetki Mesih İsa'ya iman yoluyla gerçekleşti
(3:23). İsa Mesih, öğretisini
duyurmaya başladığında şu ilkeyi vurguladı:
"Ne
mutlu barışçılara! Çünkü onlara Tanrı çocukları denecek" (Matta
5:9). Tanrı barış ve esenlik Tanrısı'dır. O'nun çocuğu kimdir?
Günahlı durumda, Tanrısı'yla savaşta, sürtüşmede olduğunu tanıyan, Tanrı'nın
sunduğu sağlayıştan yararlanıp günahtan arıtılan, Tanrı'yla ve insan kardeşlerle
barışa kavuşan.. Bu parlak aşama yalnız Mesih'e imanla gerçekleşir.
“Çünkü
her kim Mesih bağlılığındaysa yeni bir yaratıktır. Eskisi geçip gitti, işte
yepyeni oldu” (II.Korintoslular
5:17). Barış Başkanı Mesih
(bkz. Yeşaya 9:6),
günahlıyı kayrasıyla arıttığında, onu Tanrı'nın çocuğu kılar.
Kayrayla arıtılan,
hem doğruluğu giyinir, hem de Mesih'i (3:27;
bkz. Romalılar 13:14). O kişi, "Tanrı'ya
benzer yaratılan yeni insanı kuşanır" (Efesoslular 4:24). Bu ortamda,
eski insana ölme gömülme yaraşır. Bu uygulama suda vaftiz edilmekle betimlenir
(bkz.
Romalılar 6:3; Koloseliler 2:12).
Vaftiz, dıştan uygulanan bir eylem olmakla birlikte, simgesel anlamı kişinin
deriniyle, iç yaşamıyla ilgilidir: Değişmiş yaşamın açıklanışı
(bkz,
I.Petros 3:21). Vaftiz
edilen, eski günahlı yaşama öldüğünü tanıtlarken, ondan soyunduğu eski yaşamın
yerine kurtarıcı İsa Mesih'i kuşandığını belirtir; böylece doğrulukla donatılır.
Eski Antlaşma'da, soyut dille
'kuşanma' açıklamaları
çarpıcıdır (bkz.
Zekarya 3:3; Yeşaya 64:6; 61:10;
Mezmur 132:9). Yeni Antlaşma'da, inanlının Mesih'le birleşmesi beş
çarpıcı betimle anlatılır:
1.
Asmayla dalları
simgesi (bkz.
Yuhanna 15:1-8)
2.
Bedenle bedenin
üyeleri simgesi (bkz.
I.Korintoslular
6:15; Ef. 5:30)
3.
Kadınla erkeğin
evlilik bağı simgesi (bkz.
Romalılar
7:4; II.Korintoslular 11:2; Efesoslular 5:23,32)
4.
Yapıyla köşetaşı
simgesi (bkz.
Efesoslular
2:19-22; I.Korintoslular 3:11)
5.
Adem (ilk insan)
Mesih (son insan) simgesi (bkz.
Romalılar
5:12,15,16,17). Yeni insanın
İsa Mesih'i kuşanmasıyla ilgili donatımına ilişkin bakınız: Romalılar 13:14;
Efesoslular 4:24.
Ruhsal yasa (şeriat)
altında olanlara kadın erkek ayrımı, erkeğin kadına kesin üstünlüğü, kadının
ikinci sınıf yaratık olduğu her alanda ve ilişkide belirgindi. Hiçbir yetki bunu
değiştiremezdi. Bunun yanı sıra Yahudi, Yunanlı (uluslar) ayrımı da kesindi.
Yahudi-uluslar ayrımına son verecek güç bir türlü
bulunamıyordu. İlki gerçek Tanrı'yı (YAHWEH) tanıyan, O'na tapınan,
ikincisiyse putların köleliğinde ağınan.. Yahudiler bunlara
'köpekler' derdi. Bu engel duvarını
İsa Mesih öz bedeninde yıktı (3:28;
bkz. Efesoslular 2:14). Bunlardan başka, köle-özgür ayrımı kocaman
Roma devletinin öz yapısını oluşturmaktaydı: 60 milyonluk nüfusun 20 milyonu
vatandaş, üst bölüm, mutlu azınlık.. 40 milyonu ise köle, alt yapı, alım satım
konusu. İmparatorluğun bu ana dokusunu bozabilecek güç yoktu. İsa Mesih bedende
geldi. Yalnız Yahudiler'i değil ulusları da sevdi; yalnız erkeği değil kadını da
kayraya kurtuluşa, yepyeni aşamaya kaldırdı. Mutlu azınlığı değil, özellikle alt
yapıdan olanları Tanrı'nın koyduğu düzeye yükseltti. Öyle ki, Rab İsa o geniş
kapsamlı toplumda insanlarca, törelerce, çıkarcı kuşaklarca konulan engel
duvarlarını kökten yıktı (3:28),
kısa ve özlü ihtilali akıttığı kanıyla gerçekleştirdi. Bu olgu, tanrısal
ihtilalin geniş kapsamını tanımlar. Böyle parlak bir ihtilalin gönencine ermek,
imanla İsa Mesih'e bağlanma sonucunda olanak bulur
(3:29).
Bu yetkiye varanlar özgür İbrahim'in soyudur, ona vaat edilen mirasın paydaşıdır
(bkz.
Romalılar 9:7; 4:16-17).
Üstelik, Mesih'in miras ortağıdır (bkz.
Romalılar 8:17; Efesoslular 3:6;
İbraniler 1:2). Kadın erkek ilişkisinde kadınla erkek ortak
mirasçıdır (3:28; bkz.
I.Petros 3:7).
Mirasçının mirası,
kendisinin kişisel varlığı oluncaya dek o da başkaları gibidir
(4:1).
Çünkü çocuktur, görgüsüzdür, mirası alabilecek yetkinlikte değildir. Betim
yönünden, Roma yönetimindeki uygulamada olduğu gibi köleden ayrımlı değildir o.
Kölenin varlığı tanınmadığı gibi onun da ruhsal varlığı yoktur. Mirasa konacak
çocuk, babasının atadığı görevlilerin ve ev yönetmenlerinin buyruğu altındadır
(4:2).
Onun mirasa konacağı güne dek durum budur. Önceki düzende yaklaşık on sekiz
yaşına dek sürerdi bu uygulama. Yasa yöntemi, baba ölse de çocuğun on sekiz
yaşına gelmeden mirasa konamayacağını öngörürdü.
3:24:
Mesih'in gelişine dek
ruhsal yasanın insana terbiyecilik ettiğini, bunun geçici bir süreyle ilgili
olduğunu görmekteyiz. İnsanı seven, onu kurtarıp katında doğrulukla donatmayı
öngören Tanrı, sonsuza dek kadını erkeği ruhsal yasanın alıştırıcılığı altında,
tanrısal mirastan yoksun durumda tutamayacaktı. Egemen Tanrı'nın gizemli
tasarısında bambaşka bir gelişim bekleniyordu: Ruhsal yasa altında, böyle bir
cezaevinde kapatılmış tutsaklara kesin özgürlük..
Yahudiler ruhsal
yasanın alıştırıcılığındaydı
(pedagogluğunda). Ya uluslardan olanlar? Bu da, bir sonraki ayette
belirtiliyor (4:3).
Uluslardan olanlar, ruhsal bakımdan çocukken, dünyanın ilkel öğelerine tutsak
kılınmıştı (4:8,9;
bkz. Efesoslular 6:12; Koloseliler 2:8). Yahudiler'in tutsaklığından
da beterdi bu durum: Cin güçlerine bağlı puta tapıcılık. Bu uygulamanın yanı
sıra her çeşit cinsel kötülük ve iğrençlik, şu karanlığın evrensel çapta iş
gören egemen güçlerine kölelik (bkz.
Yuhanna 12:31; II.Korintoslular 4:4).
Uluslar bu karanlık güçlerinin yetkisi ve yönetimi altında, günah anlayışından
yoksun çirkinlik kasırgasında güz yaprakları gibi bir günahtan öbür günaha
sürüklenen, desteksiz birer kötürümdü.
4:9'da konuya daha geniş boyutta eğileceğiz. Mesih bağlılığını
değerlendirmeyene bu güne dek durum budur. Yazar Pavlos, Yahudi'nin de
uluslardan olanın da aynı çıkmazda bocaladığını vurgular:
“Öyleyse,
biz Yahudiler ötekilerden üstün kişiler miyiz? Kesinlikle hayır! Çünkü bütün
insanların –Yahudiler'in de, ulusların da– günah egemenliğinde bulunduğunu daha
önce kanıtladık” (Romalılar 3:9).
Ama
Galatyalılar mektubunun bildirisi
Yahudiler'e verilen ruhsal yasanın yetersizliğinde odaklanır. Bu ağır yük
altında ezilen Yahudiler’in ve onlarla birlikte iman edecek ulusların özgür
kılınması, Tanrı'nın taa başlangıçtan öngördüğü tasarıdır. Tarih boyunca bilinen
ve uygulanışı çarpıcı biçimde gerçekleşen tasarı.. Öncesiz Tanrı Sözü'nün insan
bedeni kuşanarak insanlığa gelmesi, günahsız yaşamını kurtulmalık olarak
sunması, iman ilkesini saptaması, Kutsal Ruh'unu iman edenlere vermesi
(bkz.
Romalılar 5:6; Efesoslular 1:9-10).
"Ama vakit dolunca" (4:4;
bkz. Fil. 2:6-8). "Tanrı
öz Oğlunu gönderdi; O bir kadından doğdu, doğumu ruhsal yasa altındaydı.”
Tanrı Oğlu, İnsanoğlu oldu. İnsan olduğuna göre, her Yahudi gibi ruhsal
yasanın laneti (3:13)
altında doğdu. Tutsaklıkta
inleyenlerin temel özleyişi Mesih'in gelip özgürlük vermesiydi
(3:23;
bkz. İbraniler 2:15). Uluslar da aynı özlem içindeydi
(bkz.
Habercilerin İşleri 17:27).
Büyük Fransız düşünürü Victor Hugo (1802-1885) şöyle der: "Yeryüzünün tüm
ordularından daha güçlü bir kuvvet bilinir: Vakti gelen bir düşüncenin işlerliğe
konulması!"
Ademoğlu tasarımını
gerçekleştirmek için düşünür, hesaplar, hazırlanır. İnsan tasarılarının
tümlenmesi vaktin geçmesini gerektirir. Ademoğlu çağlar boyu ara vermeksizin
tasarımla uğraşsa, günahtan kurtuluş eylemini işlerliğe koyamazdı. Ama Tanrı
egemendir, "Ol!"
diye buyruk verdi, olan şeyler varlığa geldi. Vaktin zamanın ötesinde olan
Tanrı’nın vakti zamanı nasıl anlatılabilir?
Zaman dönemlerinin
geçmesi, günahın giderek egemen kesilmesi, sağtöre aktöre buyruklarının gitgide
çiğnenmesi, ruhsal yasanın insana salt bir alıştırıcı olarak verilmesi her
varlığın derinindeki köklü özlemi artırmakta, umutların yeşermesini
gözlemekteydi. "Vakit
dolunca" sözündeki saklı gelişimleri de anımsamamız konuya ışık
saçar. Önceki dünya ilk kez olarak tek dilde (Yunanca) birleşmişti. Yahudi halkı
bile Yunanca'yı öğrenmişti. İsa'dan üç yüz yıl önce yaşayan büyük İskender
sadece yeni dünyalar almadı, insanları tek dilde, tek kültürde yepyeni bir
uygarlıkta birleştirdi. Daha sonra kendi gücünü gerçekleştiren Roma
İmparatorluğu her yanda benzersiz bir karayolları ağı kurdu, çağdaş yasalar
çıkardı, egemenliğini aynı dilde ve uygarlıkta sürdürdü. Bu imparatorluk, gökte
yıldızların pırıl pırıl parladığı, ama karanlığın bir türlü dağıtılamadığı
ortamın egemeniydi. Gecenin ağarmasını günün doğmasınını dört gözle bekleyenler
pek çoktu..
Yahudiler ruhsal
yasanın tutsaklığında, uluslarsa dünyanın ilkel öğelerine saplantıda. Ama bu,
kökteki soruya yanıt sayılamaz. Tanrı niçin böyle uzun bir süre bekledi? Bu
sorunun yanıtı Yeremya 18:6 ile
Romalılar 9:21'de olabilir mi? Hayır! Yanıt
Yeşaya 55:8,9 ile
Yuhanna 7:6'da aranabilir. Ademoğulları, sonsuz önünde okyanusun damlaları
denebilecek kısacık bir zaman kesiminde belirip gidiyor. Bu durumda Tanrı'nın
vakitleri, aklımızın kestirebileceği biçimde ataması gerekirdi diye düşünmek
küstahlık değil mi? Sorunları öncesiz-sonsuz Tanrı açısından görme yeteneğine
sahip olduğumuzu tasarlamak O’nun kesin egemenliğine karşı çıkmaktan öteye
gidemez. Tanrı benim düşündüğüm gibi davransaydı, daha iyi ederdi sanısına
kapılmak, O'ndan daha keskin zekâlı olduğumuzu uslamaktır.
Yaratan'ın kişisel
bağına –insanlık toplumuna– kendince sağlıklı ve sağduyulu görülen biçimde
davranışı, O'nun sınırsız bilgisine dayanır. Bizim sınırlı bilgimizse içinden
çıkılamayacak sorunlarla boğuşur durur. O'nun eylemlerini eleştirdiğimizde,
Tanrı'nın yargıcı kesilmekten başka bir sonuca ulaşamayız. Hangimizin bir
mimara, bir mühendise, bir fizikçiye yaklaşıp bu işi şu biçimde yapman daha iyi
olurdu, demeye hakkımız var? En azından o işi onun gibi anlayabilmemiz gerekmez
mi? Ters durumda o uzman bize, "İşin sonucunu bekle, sonra konuş!" diyebilir.
Yaratan yaptığı işin
hem başlangıcını hem de sonucunu bilir. Tüm gelişim O'nun egemen yönetimindedir,
dünyaların kuruluşundan kararlaştırılmıştır. Gizler gizemler O'nun bilgeliğinden
kaynaklanmıştır. Kısıtlı yaratıklar durumunda, kısıtsız Tanrı'nın güçlü
eylemlerine akıl erdirebilecek durumda değiliz. Şu anda ademoğluna yararsız ve
yersiz gibi görünen birçok durum ya da gelişim, egemen Tanrı’nın çağları
kapsayan bilgeliğinden kaynaklanan kendine özgü bir amaca gider. Tanrı
tasarılarına iman etmenin başka bir inceliği de budur.
Ademoğlunun
güçsüzlükleri arasında sabırsızlığına da değinilmeli; Tanrı'da sabırsızlığa
raslanamaz. O’nun egemen isteği dar sınır çerçevesinde iş görmez.
Kararlaştırdığını hemen tümlemek ivediliğine kapılmaz. Her tasarısının vakti
var, doluluğu var. Bizim sağduyu diye nitelendirdiğimiz eylemler çoğu kez
ivedilikle yapılır. Ne var ki, Tanrı’nın egemenliği kısa bir zamana
kısıtlanmamıştır; çünkü O'nun varlığı öncelikte, sonsuzdadır. Betim diliyle
konuşursak, Tanrı bir adım atar, çağlar geçer.
Her alanda, her
ilişkide ve gelişimde Tanrı'nın egemen isteği kendine özgü düzen kapsamında
işler. Egemen evrensel Tanrı'nın eylemleri, kararları, sonuçlamaları çoğu kez
insan kuşaklarını şaşırtır ve düşündürür, hatta üzüntüye götürür. Bazı yerlere
bol yağmur düşer seller çevreyi basar; başka yerlerse kuraklıktan kasıp kavrulur
ademoğulları açlıktan kırılır. Bazı yerlerde ürün ambarlarda taşar, başka
yerlerdeyse ambarlar bomboş ağlar. Bazı ülkeler her alanda ilerler, başkaları
bir türlü belini doğrultamaz. Bu çetin sorunlara eğildiğimizde kısıtlı insan,
kısıtsız Tanrı'yı nasıl suçlayabilir? Özellikle O'nun her durumda hak ve
adaletle davrandığı, hiç yanılmadığı, kötülük işlemediği düşünüldüğünde..
Kafaları kurcalayan sorular arttıkça artar: Tanrı kurtarıcı Mesih'i
göndereceğine, Adem'le Havva'nın günaha düşmelerini önleseydi daha iyi etmez
miydi? Günahı niçin önlemedi de, günaha karşı biricik Oğlu’nun yaşamını sundu?
Bunlara benzer akıl kurcalayıcı düşünceler sürüp gider.. Bu türden sorular tüm
Tanrı tasarılarını değerlendirerek onlara iman etmenin, vaatlerine de sahip
çıkmanın insansal kuramlarla koşutlukta gitmediğini gösterir. Tanrı olguları
gerçeğe 'evet' dememizle kısa ya da uzun vadeli sonucu doğurur. Tanrı kayrasına
güvenmenin özelliği burada da belirir. İman bağlılığının başka
bir anlamı da söz dinlerliktir.
Duygularımızla anlaşılamayacak Tanrı açıklamaları karşısında O’nun egemen
isteğiyle uyuma gelmek, O’na güvenerek kararlarını kişisel tartışma ve
savlamalar üstünde tutmak Tanrı bağlılığının uzantısıdır..
Tanrı'nın
Sevinç Getirici Haber'ini, bu
yanlıştır değiştirilmiştir savlamasıyla
eleştirmeye koyulan, onun yanlışlığı sonucunda kıskaçlanır. Tanrı
Sevinç Getirici Haber'ini bazılarının
keskin zekâsıyla uyumlu biçimde verecek olsaydı,
Sevinç Getirici Haber tüm özelliğini
önemini yitirir, sayısız din kuramından birine dönüşürdü. Ama
Sevinç Getirici Haber Tanrı'nın
tasarladığı gizemlilikle geldiğinden, niceler onu yadsımaya, yalanlamaya, hatta
baskıyla dışlamaya gitmekte. Tanrı'yı Baba olarak tanıyan, göksel Babası'nın
tasarısını, isteğini kararını anlayarak ona boyun eğer; Tanrı tasarılarının
insan ya da din uzmanlarının kuramları üzerinde bulunduğunu tanır. Tanrı
evrensel düzenlemesinde bireye özel bir yer verdi: Baba sevgisinden şüphe
etmeyerek, imanla O'na gelmek, tanrısal kayrada demir atmaktır.. Sorunların
çözümü elimizde değil, O’nun gücü içindedir.
Yüce Tanrı'nın amacı
yücedir. Cezaevinin duvarları gerisinde gün dolduran bir cezalı cezaevinden
çıkınca toplumda önde gelen bir kişioğlu onu kendine mal ediyor, bağrına
basıyor, oğulluğa alıyor. Böyle bir gelişim duyulmuş mudur? Tanrı'nın öz Oğlu'nu
bu dünyaya göndermesinin nedeni budur: Ruhsal yasa tutsaklığında bulunanları
satın alsın, onları kendi çocukları kılsın diye
(3:26;
4:5). Aynı gerçek 3:13'te de vurgulanıyor:
Eksagorazo satın alıyorum
(4:5).
Tanrı günahlıyı fidyeyle, karşılıkla, en üstün değerle satın aldı. Yahudi
günahlıyı da, uluslar arasından çıkanı da. Tanrı bu eylemle yitik insanı oğlu
kızı edindi. Budur kayranın etkin işlerliği..
Hiç kimse babasını
seçmez, ne de baba çocuğunu seçer. Doğa kuralları uyarınca bir çocuk bir babaya
doğar, ona baba olarak bakar. Baba da çocuğa çocuğu olarak. Ama evlat edinmenin
başkalığı kendine özgüdür. Yoksul, düşük, aç bir çocuğu severek onu evlat edinen
baba bunu özgür isteğiyle yapar. Evlatlığa seçilen erkek ya da kız çocuğu, sevgi
sonucunda kendince erişilemeyecek bir yaşama kavuşur, başka türlü kazanamayacağı
yaşam gönencini bulur. O bu yetkiye özel seçimle ermiştir.
Ruhsal yasanın
tutukluluğundan satın alınan birey Kutsal Ruh'la ödüllendirilir
(4:6;
bkz. I.Korintoslular 6:19; Romalılar
5:15; 8;11). Kutsal Ruh yaşamda Mesih'in önderliğini bildirir
(bkz.
Yuhanna 15:26). Üç ayrı
kişilikle açıklanan tek Tanrı, Oğlu'nu günahlının yerine sunmakla kalmıyor;
Oğul'a iman edene, öz Oğlu'nun Ruhu'nu da veriyor
(bkz.
Romalılar 8:9). Kutsal Ruh
bize sadece ‘Baba’ diyebilmek yetkisini değil
‘Abba Baba’ (Babacığım) demek
yetkisini de veriyor (bkz.
Romalılar 8:15).
Abba, Aramice'de çocuğun babasına
seslendiği dildir. Tanrı'yla ilişki öylesi somut ve köklüdür ki, inanlı göksel
Baba'ya en içtenlikli dille yaklaşabilir, duygulandırıcı sevgi sözleriyle
konuşabilir. Din, töre, şeriat hiç kimseye bu yetkiyi veremez, hiçbir cana bu
tür güvenliği getiremez. İsa Mesih haça çakılışından önce Tanrı'ya dua ederken,
O'na aynı sözle konuştu (bkz.
Markos 14:36). Mesih,
kurtardığı kişiyi Tanrı önünde kendisininkiyle eşitdeğer yetkiye kavuşturur.
Mesih bağlısı
sevinsin! Gayrı köle değil, tersine Tanrı oğlu, Tanrı kızıdır. Tanrı'nın
sınırsız zenginliklerine mirasçıdır
(4:7). Öğrenci Yuhanna bunu en içtenlikli dille belirtmekte:
“Bakın,
Tanrı çocukları olarak bilinelim diye, Baba bizlere nasıl bir sevgi gösterdi.
Gerçekten de öyleyiz. Dünya bizi bunun için anlamıyor. Çünkü O’nu anlamadı.
Sevgili kardeşlerim, şu anda Tanrı çocuklarıyız. İleride ne olacağımız daha
belirgin değil. Ama Mesih belirgin olduğunda, O’na benzer olacağımızı biliyoruz.
Çünkü O’nu olduğu gibi göreceğiz”
(I.Yuhanna 3:1,2).
Ademoğlunun sadece
yersel bir erkeği babası olarak bilmesi, öte yandan yücelerde olan asıl Baba'yı
bilememesi ve kabul edememesi, onu yeryüzünde yetim durumunda bırakır. Dünyamız
yücelerdeki Baba'yı bilemeyen yetimlerle dolu. Çünkü O Baba'yı tanıyabilmek
yalnız Mesih'in kayrasıyla olanaklıdır, bir de Kutsal Ruh’un aklı yüreği
aydınlatmasıyla..
Baba olmak güç iş
değil, ama babalık yükümlülüklerini başarabilmek bambaşka uğraştır. Yeryüzündeki
babalar bazı kez babalık görevini gerektiği gibi yapamıyor. Suç ya kendilerinde
ya da çocuklarında. Bir çocuk baş kaldırınca, babanın babalık duyguları
zedelenir. Yaratılışta herkes Yaratan'ın çocuğudur. İnsanın Tanrı'ya baş
kaldırması, Tanrı'yla insan arasında korkunç bir uçurum oluşturdu
(bkz.
Yeşaya 59:1,2). Uçurumu
köprülemek eylemi insandan gelmedi; Tanrı'dan geldi. Tanrı öz Oğlu Mesih'i
gönderdi, O'nu kabul edenleri evlat edindi
(bkz.
Yuhanna 1:12; Matta. 5:44,45).
Bu hak ve yetki, yeniden doğuşla olanaklığa geldi
(Yuhanna
3:3; Efesoslular 1:5). İsa Mesih'in günahlıya yeniden doğuş vererek
onu Tanrı önünde evlat kılması, sevgi ve kutsallık ilişkisidir; günahlılıktan,
düşüklükten sağlam aktöre ve sağtöre aşamasına yükselmektir. Babalık-evlatlık
ilişkisi, iki kişi arasında özdeşlik birliğini oluşturur. Baba Tanrı’yla Mesih
inanlısı arasında kutsallık birliği oluşur, "Onun içinde tanrısal tohum kalır"
(bkz.
I.Yuhanna 3:9). Yeniden
doğuşta varlığa egemen olan tanrısal tohum, kişiyi günahlılık köleliğinden özgür
kılar, Tanrı'nın çocuğu ve mirasçısı yapar. Tanrı bağlısı olmaya yaratılan
insan, bu aşamaya gelmeden önce "tanrısal
öfkenin çocuğudur" (bkz.
Efesoslular 2:3), “karanlığın
egemenliğindedir” (Koloseliler 1:13),
"mahvolan
oğuldur" (bkz. Yuhanna 7:12).
Kutsal Ruh'un günahlıyı yeniden doğuşa getirmesi, ona yepyeni doğa vermesi din,
töre, şeriat kuşaklarınca bilinemeyen ve anlaşılamayan sonuçlamadır
(bkz.
Efesoslular 2:10; II.Petros 1:4,8-11).
Yasalara Tutsaklık
- Sevgide Kararsızlık
"...bizler
de ruhsal yönden çocukken, dünyanın ilkel öğelerine tutsak edilmiştik" (4:3).
"Tanrı'yı
tanımadığınız günlerde gerçek olmayan tanrılara kölelik ettiniz" (4:8).
Bu iki yerde yazar Pavlos, Yahudilik'ten gelenlerle uluslardan gelenleri hep bir
sıraya koymakta. "...daha
doğrusu, O sizleri tanıdı" (4:9).
Günahlı kişi kim olursa olsun, hangi gelenekten gelirse gelsin, hangi törelere
bağlı olursa olsun, onun Tanrı kayrasına gelişi kendi çabasıyla, kararıyla,
seçimiyle olamaz. Çekiş daima Tanrı'dandır
(bkz.
Yuhanna 6:44). Yazar Pavlos
tartışma diliyle sesleniyor: Tanrı'nın sizleri tanıyıp kendisine çekmesine
karşın, şimdi kayrasal kurtuluşa sırt çevirmeniz nasıl anlatılabilir? "Ama
şimdi Tanrı’yı tanıdınız, daha doğrusu O sizleri tanıdı. Öyleyse nasıl olur da
yeni baştan ilkel öğelerin cılızlığına ve yoksulluğuna dönersiniz? Nasıl yeni
baştan onlara uşak olmak istersiniz?"
(4:9).
Dünyanın ilkel
öğeleri, gerçek olmayan tanrılara kölelik anlamındadır. Bizler (Yahudiler),
sizler (uluslar). Yahudiler'in ilkel öğeleri, günler, aylar, mevsimler, yıllar
(4:10).
Ulusların ilkel öğeleri: Gerçek olmayan tanrılar, el işi yapıtlar, felsefi
savlar, vb. (4:8).
Yazar Pavlos Yahudi törelerinin, puta tapıcılıkla ilgili ilkel öğelerden
esinlendiğini anlatmakta. İki kesimin gelenek ve uygulamaları birbiriyle
bağlantılı ve koşut. Birinin nerede sonuçlandığı öbürünün nerede başladığı
belirgin değil. İnsan kuramı batılcılıklar, safsatalar, kuruntular genellikte
birbirini etkiler, biri öbüründen esinlenir. Her inançta insanı güldürebilecek
batılcılık belirgindir. Ve bunlar pek çok kişinin bağnazlıkla sarıldığı
varsayımlardır. Kökenine gidildiğinde, fasa fisoların ortaklaşa bir kaynaktan
doğduğu belirir. Budur, "Yol
da, gerçek de, yaşam da, Ben'im" (Yuhanna
14:6) diyen, Tanrı Oğlu Mesih'ten kaynaklanmayan inançların kökeni.
Pek çok dinin, inancın, mezhebin oradan çıktığı ve yayıldığı Anadolu, konuyla
ilgili konumdadır.
Galatyalılar'ın
karşılaştığı çetin sorun, Yahudiciler'in sokulup inanlıları şeriatçılığa
sürüklemesiydi. Katıksız Tanrı bağlılığını, imanla kayraya kavuşma öğretisini
bırakıp ruhsal yasanın ayrıntılı uygulamalarına geri gitmek. Kayra öğretisinin
kesinliğini vurgulayan haberci Pavlos, aklı kıt Galatyalılar'a,
"Sizi
oraya sürükledikleri şeriatçılık, daha önce kölelik ettiğiniz yalancı tanrılara
tapıcılıkla bağdaşlıklığı olan kuramdır"
(3:1)
diyor. Önceki töreciliğin boyunlarına taktığı bir sürü ağır yükten özgür
edilmişken, bu kez şeriatçılık gibi ağır bir boyunduruğa bırakıyorlar
kendilerini. Tutumları eğitilmiş, usavurucu aklın davranışı değil. "Mesih inancı
aydın, düşünür, eğitilmiş aklın inancıdır; bundan nasıl ilkel öğelere geri
dönersiniz?" dercesine Pavlos bu insanların sağduyusuna konuşuyor; ilkel
öğelerin yoksulluğunu belirtiyor (4:9).
Şeriatçılık onlara ne
öğretiyor? Özel günler, aylar, mevsimler, yıllar
(4:10).
Gerçek olmayan tanrılara kölelik ederken de aynı biçimde özel günlere,
bayramlara bağlıydılar. Yeni baştan özendikleri uygulama budur. Mesih'in
sağladığı özgürlükten bu tür göreneklere geri dönmek akılsızlıktır. Dinlerde,
mezheplerde görülen genel uygulamalar burada odaklanır: Ayın biçimine, yılın
gelişine göre özel oruçlar, töreler, kandiller, seferler, vb. Bunların tümü,
Tanrı'nın imanla kayra sağlayışına ters düşmekte
(bkz.
Koloseliler 2;8,9).
Tanrı'nın aydın uşağı, habercisi Pavlos bunca emeğin, çabanın boşa gitmesinden
korkuyor (4:11).
Mesih'e hizmet sunanın temel ilgisi, yaydığı haberin kök tutması, büyümesi,
kadında erkekte ürün getirmesidir. 2:21'de, kayra gerçeğinden dönmek,
Mesih'in boşuna öldüğünü söylemek türünden bir durum doğurur denmişti. Mesih'in
sağladığı kayraya inanır görünürken, dünyanın ilkel öğelerine dönmek,
düşünebilen kişinin düşebileceği çelişki dünyasıdır
(2:18).
Ve bu dönüşün, Sevinç Getirici Haber’i
yayana vereceği kaygı, düş kırıklığı, emek vermenin ürünsüz kalışı her üzgünün
ötesindedir.
4:12-20:
Yazar Pavlos,
öğreti konusunu bir yana bırakarak kişisel söyleşiye başvuruyor. Galatyalı
inanlılarla çok yakın, içli dışlı ilişki kurmuş olduğu belirgindir.
"Kardeşlerim,
size yalvarırım" (4:12).
Nedir kaygısı? Kendisine bu denli yakın olan inanlıların şeriattan medet
ummaları. Oysa Tanrı’nın habercisi her yanda şunu belirtmekteydi:
"Rabbim
Mesih İsa’nın üstün bilgisi yararına, her şeyi olduğu gibi zarar getirici
saydım. O’nun yararına her şeyi fırlatıp attım. Ve Mesih’i kazanmak için bunları
pislik saydım"
(Filippililer 3:8).
Pavlos gibi olmaları.. Pavlos bir vakitler en koyu ve bağnaz bir şeriatçıyken,
Mesih'e döndüğünde sahibi bulunduğu her şeyi acımasızca fırlatıp attı. Hiçbir
yetkiye başvurup onlara danışmadı (1:16).
Mesih'i yeterli buldu, O'nun dışında kalan her şeyi en değersiz, istenmeyen
birer nesne yerine koydu. Gerisin geriye, o attığınız ilkel öğelere geri gidecek
yerde, benim Mesih'e bağlandığım gibi siz de Mesih'e yapışın, O'na sarılın
dercesine konuşuyor. Yahudiciliğe özenmeyi bırakın. Ben de sizin gibi oldum;
Yahudiciliği bırakıp uluslardan biri gibi oldum, uluslara haberci atandım
(bkz.
I.Korintoslular 9:22). O
ana dek bu insanlar haberci Pavlos'a hiçbir haksızlıkta bulunmamıştı. Kendisini
hiç tanımazken, Sevinç Getirici Haber'i
getirdiğinde kollarını açarak onu kabul ettiler, bağırlarına bastılar, getirdiği
haberi seve seve benimsediler. Ilişkileri böyle sağlam bir temele dayanıyordu.
Pavlos onlara
geldiğinde ağır hastaydı (4:13).
Daha önce anlatıldığı gibi bu hastalığın nerede belirdiği, ne türden bir
sayrılık olduğu bilinmiyor. Bazıları, ilk haber gezisinin başlangıcında sıtmaya
yakalandığını düşünüyor; başkaları gözlerinden rahatsızlık çektiğini söylüyor.
Yine başkaları Listra’da taşlanma sonucu kalan bir sarsıntıdan söz ediyor
(bkz. Habercilerin İşleri 14:19,20).
Tümü de kuramdan öteye gidemez. "Şeytandan
gönderilen bir yumruklama ulağı" diyor o
(bkz. II.Korintoslular 12:7). Sözü
edilen hastalık bu olabilir mi? Durum buysa, sürekli hastalıktır bu. Bütün
haberciler arasında, fiziksel durumuna ve sorunlarına ilişkin söz edilen tek
kişi Pavlos'tur.
Haberci Pavlos,
okuyucuların anılarını işlerliğe getirerek onlara nasıl geldiğini, ne durumda
Sevinç Getirici Haber'i müjdelediğini
anımsatıyor: Bedensel hastalığı herkesçe görülen, her yerde bilinen bir durum.
Herhalde bazı günler yatağa düşüren hastalık. Batılcı halk çoğu kez hastalığı
Tanrı belası olarak yorumlardı (bkz.
Habercilerin İşleri 28:4).
Ama Galatyalılar bu çeşit safsatalara kapılmadı. Önlerinde hasta ve güçsüz
birini görmelerine karşın, onu Tanrı'nın bir meleğiymiş gibi karşıladılar. Mesih
İsa'yı karşılarcasına (4:14).
Yazar o
duygulandırıcı, içtenlikli tepkiyi çok tatlı bir anı gibi okuyucularının
dikkatine getiriyor: Mutlulukları öylesi taşkındı; habercileri nasıl bir gönül
hoşluğuyla karşıladılar, hastalıkla kıvranan Pavlos'a kendi gözlerini çıkarıp
vermeye bile hazır göründüler! Pavlos’un konuşması gözle ilgili kullanımlarla
doludur. Bu da aşırı sevgiyi ve bağlılığı anlatmanın bir betimi.
Sevinç Getirici Haber'i duyan
Galatyalılar derin sevinçten ne yapacaklarını şaşırdılar. İçtenlikli tepkileri
her ölçünün ötesindeydi. Şimdi ne oldu onlara? Bir uçtan öbür uca sendeleme ve
değişme. Bu insanlara gerçeği bildiren Pavlos bu kez düşman yerine konuluyor
(4:16).
Burada konu edilen gelişimler, Pavlos'la Galatyalılar arasında belirli bir
iletişimi göstermekte. Herhalde biri Pavlos'a, "Sana artık bir düşmanmış gibi
bakıyorlar" biçiminde bir haber iletmiş. 'Düşman' sözü Pavlos'un buluşu değil.
Ardından,
şeriatçıların art niyetini sergilemeye koyuluyor yazar, "Onların amacı sizi
kendi davalarına bağlamaktır" diyor (4:17).
Dincilerin amacı baştan sona bozuk. Tanrı'nın
Sevinç Getirici Haber'ini müjdeleyen
Pavlos'u onların gözünde kötülemek, inanlıları haberci Pavlos'tan koparmak,
sonra da bu insanları kendilerine bağlı kılmak.. Budur birçok dinin, tarikatın
kovalayışı. Bu sinsi amaca 6:13'te daha bol ışık saçılmakta. Şeriatçılar
bu insanlara sünneti ve başka dinsel yasaları gerekli kılarak, herkese, "Bakın,
bakın, onları hak yola biz getirdik" diyerek övünmekte, büyüklenmekteler.
Herhangi bir dine tarikata bağlılar çekmenin kökteki amacı nedir? Konu
incelenmeli araştırılmalı. Çoğu durumda, mühtedilerle (dönme) böbürlenme..
Konuyla ilgili olarak Rab İsa Mesih’in sözleri okunmalı
(bkz. Matta 23:15).
Şeriatçılar, gerçek
öğretiden saptırdıkları inanlıları kendi yararlarına didindirmek amacını
kovalıyor (4:17).
Ama bu didinişin yararı neyedir? Çıkarcılığa, tutsaklığa, gerçekle bağdaşmayan
varsayımlara. Kısacası, iyi amaca değil (4:18).
Haberci Pavlos aralarındayken, onun için öylesi içtenlikli didiniş gösterdiler
ki, bildiriyi öyle sevinçle karşıladılar ki, gözlerini çıkarıp hasta Pavlos'a
vermeye hazırdılar. Yazar Pavlos kendilerine bunu anımsatırken, "Yalnız ben
aranızdayken o içtenlikli didinmeyi göstermekte kalmayıp, aranızdan ayrıldığımda
aynı didinmeyi sürdürmeniz gerekirdi" diyor. Birisiyle birlikteyken ona en
tatlı, duyguları okşayıcı dille konuşmak oldukça kolaydır. Ne var ki, o kişi
ayrıldıktan sonraki tutum öncekine gölge düşürür çoğu kez, önceki bağlılığı
unutturur. İşte Galatyalılar bu insansal çelişkideler. Pavlos'a açık açık
gösterdikleri içtenliği, ona karşı savaşanlara göstermeye kaymışlar, Mesih'in
habercisine düşman gözüyle bakıyorlar. Bozukluk geneldir, birçoğunun düştüğü
tuzak.. Erdemli davranış, birine karşı kendisinin huzurunda gösterilen
yakınlığın onun yokluğunda da aynı bağlılıkla sürdürülmesinde belirir.
Galatyalılar bu temel
aktöre ilkesini bıraktı; çünkü şeriatı Mesih'ten önceye koydu. Şeriat yaşamı
erdemli doğrultuda etkileyemez; onu yalnız İsa Mesih yönlendirebilir. Bu
insanlara Pavlos yeniden, "Sevgili
çocuklarım" diye sesleniyor. Mesih bağlılığında büyümeleri, olgunluğa
ermeleri gerekirken çocuklar durumunda kalmışlar
(bkz.
İbraniler. 5:12,13). Çünkü şeriatçılığın ilkel öğelerine dönmüşler.
Orada ne büyüme düşünülebilir, ne de olgunluk. Tersine, yerinde sayma ve geriye
kayma..
Onları ilkin Mesih'in
kayrasına, iman yoluyla doğruluğa yönelten haberci Pavlos, yeni baştan bir ana
gibi doğum sancıları çekmekte, Mesih kutsal benzerliğiyle onlarda belirinceye
dek Pavlos çetin uğraş dökmekte. O kendisini doğum veren bir anaya benzetmekte,
başka durumdaysa bir babaya (bkz.
I.Korintoslular 4:15).
Yeniden doğan insan, kurtarıcı Mesih'tedir
(bkz.
Efesoslular 2:13),
kurtarıcı Mesih de yeniden doğandadır
(bkz. Romalılar 8;10,11).
Yeniden doğuş gerçekleşmeden, Kutsal Ruh yaşama gelmeden, hiç kimse Mesih'te
değil, Mesih de onda değil. Mektubun nereden yazıldığı kesinlikle bilinemiyor
dendi. Herhalde Pavlos Galatyalılar'dan ıraktadır. Bunalımlı ortamda derin
telaşını dile getiriyor: "Şu anda
yanınızda olmayı sizinle yüzyüze konuşmayı ne denli isterdim!" diyor
(4:20). Bu durumda kendileriyle daha yakından, daha sakin ve telaşsız
biçimde konuşacaktı. Ama onlardan ırakta olmak Pavlos'u şaşkınlığa düşürmüş.
Sadık Mesih habercisine, somut Mesih öğretisinden ayrılanların durumu derin
üzüntü kaynağıdır. Mesih'e yöneltilenin çürük ve temelsiz törelere göreneklere
sapması Sevinç Getirici Haber'i
iletenin derininde sürekli üzüntü oluşturmakta. Budur Pavlos'un tüm düşüncesi ve
kaygısı. Yanlışı doğrultmak için her çabaya başvurmakta, her sorunu usavurmakta.
YAHWEH yeryüzü için, İsa Mesih Yeruşalim için ağladı
(bkz.
Yeremya 22:29; Matta 23:37-39).
Pavlos da sarsıntı geçiren Galatyalılar için ağlamakta
(4:19).
Köle Kadının Oğlu,
Özgür Kadının Oğlu
Kişisel bir
söyleşiyle konuyu değiştirdikten sonra, yazar Pavlos yeniden ana teze dönüyor.
Eski Antlaşma'dan herkesin çok iyi bildiği bir olguyu betim yaparak, tanrısal
kayra sağlayışının şeriatçılığa üstünlüğünü kanıtlamakta kullanıyor bunu.
Yeniden İbrahim'i konu ediyor ve onun iki oğluna değiniyor: Köle kız Hacer'den
doğan İsmail, özgür Sarah'dan –İbrahim'in eşi– doğan İshak. İlkini şeriatçılığın
betimi olarak gösteriyor, sonrakini de kayranın betimi yapıyor. Arabistan'daki
Sina dağı –ruhsal yasanın verildiği yer– şeriatçılığın betimi ve İsrail'deki
Yeruşalim –Sion dağı– kayranın betimi. İsmail'in kardeşi İshak'a baskı yaptığı
gibi, şeriat kayraya baskı yapar, onu boğmaya çabalar. Bu iki çocuk hiçbir koşul
altında bir çatı altında barınamaz, birlikte yaşayamaz. Önümüzde dolaylı bir
karşılaştırma var, ama o günün düşünce tekniğine göre yaraşıklı bir örnektir bu.
Geçmiş çağla ilgili tarihsel olay, ileride gerçekleşecek daha köklü bir gelişime
ışık saçar nitelikte kanıt görevini görüyor. Yazar Pavlos'un gününde bu yöntem
uygun ve doğal sayılan düşünü biçimiydi. Bu ilişkide, daha önce üzerine
eğildiğimiz, Soyut Teknikle Somut
Gerçeklere Yaklaşım başlığına bakın.
Yüzeyde bu kesimin
kavramı çok güç görünür. Parçayı inceleyen şeriatçı Yahudi ya da başka bir
şeriatçı sinirlenebilir, içerleyebilir. Çünkü burada şeriatçılığın gerçek
görünümü hiç kimsenin nabzına göre şerbet verilmeden canlı bir betimle
çizilmekte. İbrahim'in soyu ikiye ayrılıyor: Onun eşi Sarah'dan gelenler özgür,
köle kız Hacer'den gelenlerse köle.. Yahudiler soylarını anlatırken İbrahim'in,
İshak'ın, Yakup'un soyuyuz demeyi unutmazlar. Ama bu kesimde şeriatçılığa
bağlılıkları nedeniyle onların Hacer'le ve köle kızın oğlu İsmail'le (ruhsal
açıdan) yakınlıkları belirginlikle görülür. Çelişkiler çelişkisi! Uluslardan
gelen Mesih inanlıları Yahudi olmamaya karşın, İshak'ın çocukları sayılıyor. Öte
yandansa, uluslar arasından Mesih'e iman edip Tanrı tarafından doğrulukla
donatılan Galatyalılar bu kez Yahudi şeriatına özenmeye kaymış, simgesel
bakımdan İsmail’in çocukları olmuş!
"Bakın" diyor yazar
Pavlos, "Ruhsal yasa altına girmeyi özleyen sizler, o yasadan daha ilginç bir
olayı duymak istemez misiniz?" Ve geçiyor Sarah-Hacer, İshak-İsmail olgusunu
geliştirmeye (bkz. Yaratılış 16,17,21.
bölümler). Bazı yorumculara göre Galatyalılar, aralarına sokulan
şeriatçıların ortalığı karıştırması sonucunda Pavlos'a, "Sünnet edilmezsek,
ruhsal yasayı tutmazsak, İbrahim'in soyundan sayılamazmışız" biçiminde bir
mektup yazarak ondan kesin bilgi istemişler. Haberci Pavlos, aksak eşekle yüksek
dağa çıkılmaz dercesine bu batıl öğretiyi çürütmek için böyle canlı ve sağduyulu
bir olguya değiniyor. Bu mektupta İbrahim'den geniş çapta söz ediliyor. Nedeni,
imanla kayra ilkesinin İbrahim'e dayandığını belirterek, Tanrı'ca ona verilen
vaadin kayra ilkesine bağlananlarda gerçekleştiğini göstermek içindir. Buna
karşı, ruhsal yasaya bel bağlayarak doğruluğu kovalayanların merhametsiz
tutsaklıkta boğuştuğunu gösteren durum bu değil midir? Şeriatın sürekli
uygulayıcıları onun aralıksız kölesidir.
Saul koyu bir
şeriatçıydı (bkz.
II.Korintoslular 11:22; Filippililer
3:4). Ruhsal yasaya sımsıkı sarılmış ortamda, Sina dağının gölgesinde
debelemekteydi (4:25).
Sina dağı, köle kız Hacer'den doğan İsmail'i betimler. Şeriatçılığın tutsaklığı
(4:23).
Buna karşı, göksel Yeruşalim’in
özgürlüğü (4:26;
bkz. İbraniler
12:22; Vahiy 21:2).
Burası, özgür kadından (Sarah) vaat uyarınca doğan İshak'ı betimler (4:23).
Ama yazar yürek burkucu bir gerçeğe değinmekte: Bugünkü Yeruşalim (İsrail) kayra
gönenciyle özgürlükte olması gerekirken, o da Hacer’in çocukları gibi şeriat
köleliğindedir. Çünkü kendisine uzatılan kayraya sırtını çevirmekte.
İbrahim'in çelişkili
iki oğlu Yaratılış yazısının önemli
konularındandır. İki oğul arasındaki ayrım geceyle gündüz ayrımıdır. Hacer'le
İsmail'in adı sanı bilinmezken, Tanrı insan kuramı ötesinde seçimle çağırdığı
İbrahim'e bir oğul vaat etti, onun kendi eşi Sarah'dan doğacağını bildirdi. Bu
oğul hemen doğmayınca İbrahim'le eşi Sarah kuşkuya ve şüpheye düştü.
Mısır'dayken bir hizmetçi edindiler. Sarah Hacer'in doğacak oğula annelik
yapabileceği sanısına kapılarak, onu İbrahim'e eş kıldı
(bkz.
Yaratılış 16:3). İsmail
doğdu; ama Tanrı İsmail'i vaadi gerçekleştirecek oğul olarak onaylamadı. İsmail
doğduktan sonra İbrahim'e, "Eşin Sarah sana bir oğul doğuracak ve ona İshak
adını koyacaksın" dedi (bkz.
Yaratılış 17:18,19).
İbrahim yüz, eşi Sarah doksan yaşındayken tanrısal mucizeyle bu yaşlı çifte
İshak doğdu. İsmail İshak'ı çekemedi; onu tiye aldı, aşağıladı, ona baskılar
yaptı. Sarah çileden çıktı; "Hacer'le
oğlu İsmail evden atılacak!" diye İbrahim'e diretti. Eşinin dileği
İbrahim'e çok ağır geldi; ama Tanrı ona eşi Sarah'yı dinlemesini, Hacer'le
İsmail'i evden uzaklaştırmasını buyurdu; tanrısal vaadin İsmail'de değil,
İshak'ta gerçekleşeceğini belirtti. İbrahim Tanrı buyruğuna uyarak
Hacer'le oğlu İsmail'i antlaşma evinden
uzaklaştırdı (bkz. Yaratılış 21:8-21).
Haberci Pavlos o
tarihsel olguyu betimleyerek, vaadin İshak'ta bütünlendiğini anımsatıyor;
Tanrı'ya kayra bağlılığında, Mesih'e imanla gelenlerin İshak gibi vaat çocukları
olduğunu vurguluyor (4:28).
O eski dönemde doğal yolda doğan İsmail'in, ruh kapsamında doğan İshak'a baskı
uyguladığı gibi, şimdiki dönemde de şeriatçıların kayracılara ağır baskı
uygulamakta olduğunu belirtiyor (4:29).
Tarih boyunca durum budur: Şeriatçılık her durumda, her kuşakta açısını ve
görüşünü başkalarına zorlama, bireyleri toplulukları kendi görüşüne bağlama
doğrultusunda akılları durduran yöntemler kullanmıştır. Şeriatın kurallarını
benimsemeyenleri ezmekten beri durmamıştır. Baskı çeşit çeşit, derece derece
olmakla birlikte her durumda baskıdır. Şeriatçılık, kayra ve kurtuluş Tanrısı'na
imanı onaylamaz, O'nun yargılarına göz yummaz. Tam tersine var gücüyle kayra
ilanını baltalar. Ruhsal tarihsel gelişimde en acı cilvedir bu. Buna karşı
Mesih'in kayrasına ve göksel Yeruşalim'e bağlananlar, O’nun uyrukluğuna
katılanlar özgürdür (4:26):
Günahtan özgür, ruhsal yasadan özgür, ürünsüzlükten özgür
(4:27).
Bu dönümde, Yeşaya peygamberin
sözlerini okuyan (bkz.
52:13; 53:1-12), Tanrı'nın
uşağı Mesih'in acılarını peygamberlik niteliğinde öğrenir.
54. bölümde Mesih'in kayrasına
inananların evrensel çapta yayılışını görür,
55. bölümde de
Sevinç Getirici Haber'in çağrısıyla
karşılaşır.
Verimsiz, çocuksuz
Sarah'dan (özgür kadından) İshak doğdu. İshak'ta odaklanan iman ve vaat ilkesine
bağlananlar tüm yeryüzünü doldurdu, ürünü her yana yayıldı. Öte yandan, Hacer'in
soyu şeriat bağlılığında kaldı, ruhsal yasaya tutsaklıkta yaşam biçimini
benimseyerek kayradan, imandan, vaatten bilgisizlikte kendine özgü tutsaklık
yöntemini seçti. Ne yazık ki, İbrahim’in beden açısından çocukları olan İsrail
topluluğu da Yeruşalim’e bağlılığını üstelemeyle vurgulamaya karşın ruhsal
kölelikte, şeriatın egemenliğindedir
(4:25). Bu inançta günahın bağışlanışı yok, sevinç coşkusu yok, sonsuz
gönenci yok. Tanrı’ya Baba diyebilme yetkisi de yok! Sadece, şeriata uyamamanın
getirdiği korku ve güvensizlik var. Kayranın çocukları tıpkı İshak gibi vaadin
çocuklarıdır. Tanrı katında durumları doğal doğuşa dayanmaz, vaat antlaşmasına
dayanır (4:23).
Bu belirginlikte, özgür kadının çocukları, göksel Yeruşalim'in mirasçıları
(4:26)
kendilerini her çeşit şeriat tutsaklığından kurtarsın, ruhsal yasa
boyunduruğuyla Tanrı’ya geçerli olmaya çalışanların oyununa kapılmasın, onları
evden uzaklaştırsın (bkz.
Yaratılış 21:10; III.Yuhanna 10).
Köle kızın çocuğu olmamak, özgür kadının özgür çocuğu olmaktır
(4:31).
"Biz
gökler ülkesindeniz. Oradan kurtarıcıyı, Rab İsa Mesih'i bekliyoruz" (Filippililer
3:20).
Sünnetin Değil,
Özgürlüğün Yaşamı Etkileyişi 5:1-15
Önceki anlatı
doruklanmakta: Kayra vaadine iman edenin doğrulukla donatıldığı, böylelikle
özgür kılındığı bir ortamda, kavuşulan özgürlüğün kesin bağlılıkla, anlayışla,
içtenlikle benimsenmesi inanlının temel yükümlülüğüdür
(5:1,13;
bkz. I.Petros. 2:16; Yuhanna 8:36). Çeşit çeşit özgürlük vardır:
Siyasal, ulusal, lisansal, ekonomik, kültürel, vb. Öte yandan, kayra ilkesine
dayanan ruhsal özgürlüğü düşünen çok değil! Oysa bu özgürlük tümünden daha üstün
ve önemlidir: Mesih bağlılığında kişiyi her tür dinsel bağdan, tutsaklıktan,
boyunduruktan özgür kılan can ve ruh özgürlüğü. Kişinin iç dünyasına yön,
yöntem, anlam getiren özgürlük.. Bireyler, toplumlar, uluslar özgürlüklerini
titizlikle savunur, ondan hiçbir ödün vermek istemez. Mesih bağlılığında
Tanrı'nın kayrasına kavuşan inanlı, Mesih'in kurtarmalık kanıyla sağlanan
özgürlüğü en parlak değer niteliğinde tanır, korur, değerlendirir. "Özgür
kişiler gibi dimdik durun ve yeniden uşaklık boyunduruğuna girmeyin"
(5:1). Haberci Petros da şu
yüreklendirici öğüdü vurgular: “Özgür
kişiler gibi yaşayın. Özgürlüğü kötülük örtüsüne dönüştürmeyin. Bunun yerine
Tanrı uşakları gibi davranın” (I.Petros.
2:16).
Özgürlüğü kölelik
boyunduruğuna veya kötülük örtüsüne dönüştürmek nedir? Bedenin gereksiz
isteklerine ödün vermek (bkz.
Romalılar 6:1,2), sevgi
ilkesini kavrayamamak (bkz.
Romalılar 13:9,10), ruhsal
yasanın gölgesine sığınmak (4:9-11),
Mesih'e iman etmiş gibi görünürken (bkz.
I.Yuhanna 2:19), karşıt
öğretilere ayak uydurmak (bkz.
II.Yuhanna 8,9) ve kuşkusuz
bunlarla çağrışımı olan daha bir sürü sağlıksız tutum. "Dimdik durun, uyanık
olun, imanda sıkı durun, erkekçe davranın, güçlenin"
(I.Korintoslular
16:13).
Şeriatçılar tüm
ruhsal yasa uygulamasını sünnet töreninde odaklamışlardı. Sünnet Eski
Antlaşma'da Tanrı'nın İbrahim'e verdiği antlaşma simgesiydi
(bkz.
Yaratılış 17:10). Eski
Antlaşma'nın dıştan mühürlenen simgesiydi bu. Eski Antlaşma'da kurban, kan
bağışlamalığına gereği betimliyordu. Ruhsal sünnetse, günahlı yüreğin
kirlilikten arıtılmasını. Bu konuya ilişkin şu yerlere bakınız:
Yeremya 5:10; 9:25; Mısır’dan Çıkış
6:12,30; Filippililer 3:2-3; Koloseliler 2:11-15. Tanrı İbrahim'le antlaşma
yapınca simge niteliğinde sünneti verdi ona. Bu, Tanrı'ca seçilen halkın paklığa
bağlı olacağını betimliyordu. Ama fiziksel paklıktan daha önemli olan ruh
paklığına.. Sünnet bedenin belirli bir yerinde temizlik operasyonunu betimler.
Alman tarihçi-tanrıbilimci Delitzsch, eski uygarlıklarda sünnetin evlilikten
önce uygulanan bir görenek olduğunu yazıyor. Sünnetin bu noktada uygulanması
önemli bir gerçeği tanıtlar: Günahlılık, Adem'den başlayarak kuşaktan kuşağa
üreme ve yavrulama yoluyla sürdürülmekte. Sünnetlilik kutsallığın fiziksel
bildiricisidir.
Dünyaya gelen herkes
özgün ve kalıtımlı günahı da beraberinde getirir. Bu, üreme ve yavrulamayla
soydan soya herkesi kapsar. Eski Antlaşma'da sünnet, bireyin yeni yaşama,
Tanrı’yla antlaşmaya çağrısını betimlerdi. Önceki bozuk düşük yaşamdan üstün,
parlak bir yaşama.. Yahudiler'e sünnet göreneği verildi –sünnetin geç yaşlarda
değil, sekiz günlükken uygulandığı unutulmamalı– böylece çocuğun kutsallığa
atandığı, atalarının izinde yürüme gereği belgelenirdi. Sünnet İbrahim'i yeni
bir soyun atası kılıyordu. Musa bu fiziksel töreni koydu, Yeşu onu kesinlikle
uygulamanın gereğini duyurdu (bkz.
Mısır’dan Çıkış 4:24,25; Levililer
12:3; Yeşu 5:2). Tanrı'nın İbrahim'e buyurduğu sünnet yükümlülüğü,
antlaşmaya uyma zorunluluğunu simgeliyordu. Buyruğu uygulamamak, antlaşmayı
bozmaktı (bkz.
Yaratılış 17:14).
"İşte
seninle antlaşmam!" (bkz. 17:4)
diyen Tanrı İbrahim'e, "Antlaşma'yı
kurmak benim kararımdır, senin yükümlülüğünse onu tutmaktır" (bkz.
Yaratılış 17:9,10) dedi.
Sünnet, antlaşmaya bağlılığın mühürüydü.
Antlaşma anlaşma
değildir. İlki, tek taraftan doğan düzenlemedir; ikincisiyse, iki taraf arasında
yapılan karşılıklı uyuşmadır. Antlaşma'yı Tanrı tasarladı, O uyguladı ve
bütünledi. Putlara tapıcılıktan gelen İbrahim diri Tanrı’ya iman ederek O’nun
Sözü’nü değerlendirdi, sünneti de Eski Antlaşma'nın simgesi niteliğinde aldı.
Tanrı Nuh'la anlaşma değil, antlaşma yaptı
(bkz.
Yaratılış 9:11). Kurtarıcı
İsa Mesih getirdiği antlaşma kanıyla Yeni
Antlaşma’yı kurdu (bkz.
Matta 26:27,28). Bu
Antlaşma öncesiz-sonsuz Tanrı’dan kaynaklanır, kanını sunan Mesih’in kurtarma
gücüyle sürdürüllür (bkz,
Yaratılış 15:18; 17:2).
Eski Antlaşma'da
sünnet, antlaşma betimidir. Günahtan, bozukluktan kirlilikten dönüşü, Tanrı
vaadinin mühürlenişini simgeler. Sekizinci günde sünnet edilen erkek çocuğu
kişiliğini bulur, tanrısal antlaşmaya paydaş olurdu. Sünneti tanrısal
antlaşmadan ayırmak, Tanrı tasarısını hiçe saymaktır. Antlaşma kavramı dışında
sünnet anlamsızdır. İsa Mesih Yeni Antlaşma'yı sünnet uygulamasıyla değil,
günahtan arıtan kanıyla saptadı. Sünnet, İsrailli çocuğu kutsallık ilkesine,
kutsal Tanrı’yla özdeş olma, ataların izinde yürüme doğrultusunda istekliğe
götüren başlangıç noktasıydı. Ne var ki, İsrailoğulları sünnet edilmeye karşın
ne günahtan arıtıldı, ne de Tanrı’nın istediği kutsal yaşamı yaşayabildi. Bunu
en başta Musa belirtti. Simge yoluyla Tanrı'ya yakardı:
"Ben
dudakları sünnetsiz bir insanım" (Mısır’dan
Çıkış 6:12,30).
O bu sözle, kendisi de dahil olarak yok
sünnetli, yok sünnetsiz herkesin Tanrı karşısında baştanbaşa günahlılığını
vurguluyordu.
Musa’nın bu ikrarıyla
çağrışımda olan, önceki kadar gerçeği belirgin kılan başka bir kullanımla
Yeremya peygamber İsrail halkının betimini yapıyor: "İşte onların kulağı
sünnetsizdir; doğru dürüst dinleyemezler" (Yeremya 6:10). Yeremya
bunun ardından İsrailoğulları'na yakınır: "Tüm uluslar sünnetsizdir, tüm
İsrail evi yürekte sünnetsizdir" (9:26).
Tanrı Musa aracılığıyla bu halka, "Yüreklerinizin
gulfesini sünnet edin, artık sert enseli olmayın" dedi
(bkz.
Yasanın tekrarı 10:16). O yine şunu bildirdi,
“Tanrın
RAB’Bİ bütün yüreğinle bütün canınla sevmeye yaşayasın diye Tanrın RAB senin
yüreğini ve zürriyetinin yüreğini sünnet edecek” (Yasanın
Tekrarı 30:6). Tanrı Yeremya peygamber aracılığıyla buyruğunu
açıkladı: “Kendinizi
Rab için sünnet edin ve yüreğinizin gulfesini atın ey sizler, Yahuda erleri ve
Yeruşalim’de oturanlar; yoksa işlerinizin kötülüğü yüzünden kızgınlığım ateş
gibi çıkıp yanacak ve söndüren olmayacak” (4:4). Bu öğüde koşut olan
Romalılar 2:26-29'a bakın.
Sünnetin verildiği ve uygulandığı Eski Antlaşma yönetiminde bu dinsel törenin
içeriğine ilişkin böylesi geniş çaplı imgelemelere rastlanır. Fiziksel sünnetten
bir adım öteye gidemeyen, bunu dinsel yaşamın baş harfi kılan şeriatçılar, Tanrı
kayrasına iman edip vaadi aldıktan, doğrulukla donatıldıktan sonra yeni yaşam
gönencine kavuşan Galatyalılar'ın arasına sokularak onları saptırdı. Töresel
sünneti ve ruhsal yasanın başka göreneklerini uygulamaya zorladılar daha yeni
eğitilmiş olan bu insanları. Haberci Pavlos'un haklı öfkesi onlara yaraşan dille
konuşmakta: "Dilerim, sizi tedirgin edenler sonuna dek gitsinler ve
kendilerini enesinler" (5:12).
Apokopsontai: Üreme organını tümden koparıp atsınlar! Aynı
konuda yine şöyle diyor: "Köpeklerden,
kötülük işçilerinden, beden kesenlerden (katatomi)
sakının” (Filippiler 3:2). Ve Pavlos bu önemli konuyu şu
sözlerle dorukluyor: “Mesih
bağlılığında insan eliyle yapılmayan sünnetten geçerek sünnet edildiniz: Mesih’e
özgü sünnetle insan bedeninde beliren tutkular kesilip atıldı. Çünkü vaftizde
O’nunla birlikte gömüldünüz. Mesih’i ölüler arasından dirilten Tanrı’nın etkin
gücüne iman ederek, yine vaftizde Mesih’le birlikte dirildiniz”
(Koloseliler 2:11,12).
Galatyalılar'ın,
şeriatçılarca kışkırtıldıklarında hemen sünnet boyunduruğuna girmedikleri
yazılanlardan anlaşılmakta. Pavlos'a bir mektup salarak iki arada kaldıklarını
kendisine bildirdikleri varsayılıyor. Ters yönü tutmaktan onları alıkoymak
amacıyla haberci Pavlos bu sürtüşmeli mektubu yazıyor:
"Sünnet
edilirseniz" (5:2), "sünnet
edilen herkese bir kez daha vurguluyorum" (5:3).
Çelişkileri kafalarında iki şıktan birini seçmekte bocalamaktır. Bu insanlara
şöyle sesleniyor Pavlos: "Mesih'in
size bir yararı olmaz" (5:2)
ve, "O
kişi tüm ruhsal yasayı tutmak zorundadır" (5:3).
Sünnet mi, Mesih mi? (5:2).
Salt sünnet mi, yoksa tüm şeriat mı? (5:3).
Yahudiler’ce şaşırtılan inanlıların kararsızlık ikileminde ne edeceklerini
bilmez kişiler olduğu görülüyor. İki arada kaldıkları, bunların hangisini
seçeceklerini kararlaştıramadıkları
üzücü bir görünümdür.
Mesih bağlısının bu
türden bocalayışa düşmesi acıklıdır. Mesih'e iman edenin, O'na güvenenin, Rab
İsa'nın "Her
şeyin en önde bulunanı" olduğunu kavrayarak
(bkz.
Koloseliler 1:18), her
çeşit sallantı, duraksama, ikircik çelişkisinden sıyrılıp kesin güveni O'na
bağlaması temel gerektir (bkz.
Matta 17:5). Ters durumda
Mesih inancı yararsızdır. Yaşamda Mesih ya temel değerdir ya da tümden
önemsizdir.
Yazar Pavlos, sarkaç
gibi iki fikir arasında sallanan bu insanlara önemle vurguluyor: Sanmayın ki
salt sünnet edilerek sorunu çözebileceksiniz. Sünnet edilirseniz, bütün
incelikleri ve ayrıntılarıyla tüm ruhsal yasayı uygulama yükümlülüğüne
girersiniz (3:10).
Buysa olanaksızdır. Dincilik kurallarına yarı buçuk sarılanlara anımsatılacak
gerekçe budur: Ya tüm şeriatı bütün dilekleriyle uygularsın, ya da yarım yamalak
dinciliği bırakırsın. Bunun karşılığı çok ağırdır: Mesih'ten kopuk ilişki (5:4).
Bunun sonucu kayra ilkesinin etkisini kırmak, imanla doğruluğa kavuşmaya sırt
çevirmektir. Bu ortamda birey kayrayı değerlendirdiğini, salt kayraya güven
bağladığını, kayrayla kurtulduğunu söyleyemez. Şeriat ve kayra, hiçbir koşulla
bağdaştırılamayan iki ayrı uçtur. “Hiç
kimse iki efendiye bir arada hizmet edemez” (Matta 6:24).
Ruh-iman-umut-doğruluk (5:5). Bunlar
olmaksızın bir tek can Tanrı'yla sağlıklı barış gönencine giremez, sonsuz
güvenliğini bilemez.
Kutsal Ruh, yeniden doğuşu
(bkz.
Yuhanna 3:5,6) iç yaşamda
gerçekleştirir.
İman dışında Tanrı'yı
hoşnut etmek olanaksızdır (bkz.
İbraniler 11:6). "Kavuşacağımız
Tanrı yüceliğinin umuduyla
övünç duyuyoruz" (Romalılar
5:2). "Bu nedenle, iman sonucu
doğrulukla donatılmış
olarak, Rabbimiz İsa Mesih aracılığıyla Tanrı'nın önünde barış içindeyiz"
(Romalılar 5:1). Yazar
Pavlos bu etkin dörtgeni tümleç ve yüklem dörtgeniyle ışığa getiriyor. Hiç
kimse, Kutsal Ruh, iman, umut, doğruluk dışında Tanrı'yla ilişki
kurabileceğini düşünmesin. Öyleyse ruhsal yasa nerede kalıyor? Hiçbir yerde!
Sağlıklı Tanrı-insan ilişkisinde şeriatın yeri etkisi
yoktur. Şeriat suçlar, Mesih suçluluk
yaftasını yırtar.
Sünnet edilmenin ya
da edilmemenin Tanrı-insan ilişkisinde hiçbir önemi yoktur
(5:6). Yeni Antlaşma'daki öğüt şudur:
“Örneğin,
biri çağrıldığında sünnetli miydi? Bunu gidermeye çalışmasın. Başkası
sünnetsizken mi çağrıldı? O da sünnet edilmeyi dilemesin. Sünnet nedir,
sünnetsizlik nedir? Bunların önemi yoktur. Önemli olan, Tanrı buyruklarını
tutmaktır. Herkes çağrıldığı ortam neyse orada dursun”
(I.Korintoslular 7:18-20).
Eski Antlaşma'da antlaşma ilkesini simgeleyen fiziksel sünnetin yerini, Yeni
Antlaşma'da yeniden doğuşla gerçekleşen, soyut kavramla yürek sünneti alır.
Fiziksel sünnet sadece sağlık yönünden yararlı olabilir. O kadar. Bu uygulamayı
Tanrı-insan ilişkisine bir gerekçe niteliğinde sokmaya çalışmak, sağlıklı
Tanrı-insan bağını kökten zorlar. Önemli olan, sevgi yoluyla Mesih'e imandır
(5:6,13).
Az önce belirtilen dörtgene bu öğeyi de eklemek gerekir: Sevgi! Tanrı,
günahlıya sevgisini gösterdi; inanlı da O'na ve insan kardeşine sevgisini
göstersin (bkz.
Romalılar 5:5-8; 8:35-39).
Araya şeriatçılar sokuluncaya dek bu inanlılar Tanrı'yı, Mesih'in habercisini
hoşnut etmekle iman yarışını sürdürmekteydi. Mesih’in habercisi onların bu
bağlılığından derin hayranlık gönencindeydi. Ama ruhsal yasayı öne sürenler bu
uyumlu ilişkiyi kıskandı, tepeden inme şeriatı onlara
dikte ederek ortalığı karıştırdı,
bulanık suda balık avlamaya koyuldu (5:7).
Şeriatçıların yaydığı
ruhsal yasa, dosdoğru koşan kadına erkeğe çelme takmaktan başka bir işe yaramaz.
Bunun olumsuz etkisi her yerde, her kesimde belirgindir. 5:2-12'nin
3:1-6'ya yakın benzerliği göz önünde tutulmalı. Bu kandırıcılığın kaynağı
Tanrı değil (5:8).
"Ey aklı kıt Galatyalılar! Kim sizlere
büyü yaptı?" (3:1).
Bu vurgulamalardan bir gerçek yüzeye gelmekte: Galatyalılar Mesih'e iman etmiş,
ama sağlam özyapılı bir topluluk olamamış. Her esen rüzgâra kapılan, biraz da
kararsız, temelsiz bir topluluk. Bu tür inanlıların sakat ve çürük öğretiler
ardından gitmesi güç sayılamaz. İsa Mesih kesin kararlılıkla yeryüzüne geldi,
amacından şaşmadı, en korkunç işkencelerin ve acıların kendisini beklediği haça
yöneldi. Mesih, kararlı inanlılar ister. Kararsız kişi O'nu hoşnut edemez,
kayrasının gönencinde gelişemez. Galatyalılar'ın kusuru kararsızlığı buydu.
Yazar Pavlos bu inanlılara herkesçe bilinen bir deyimi anımsatmakta:
"Azıcık
maya tüm hamuru kabartır" (5:9).
Rab İsa Mesih öğrencilerine, "Gözünüzü
açın, Ferisiler'le Sadukiler'in mayasından sakının" dedi
(Matta
16:6; bkz. Markos 8:15). Bu benzetiyle, şeriatçıların öğretisinden
beri durun diyordu. Luka'da
Ferisiler'in mayası ikiyüzlülük olarak yorumlanmakta
(bkz.
12:1). Yine Pavlos
Korintosluları şöyle öğütlemekte: “Övüncünüz
gereksizdir. Azıcık mayanın tüm hamuru mayaladığını bilmiyor musunuz? Eski
mayayı kaldırıp atın ki, yepyeni bir hamur olasınız. Doğrusunu isterseniz, siz
mayadan arısınız. Çünkü Passahımız Mesih kurban edildi. Öyleyse, şöleni ne eski
mayayla kutlamaya çalışalım, ne de kötülük ve kurnazlık mayasıyla. Tersine,
temiz yürekle ve gerçeğin mayasız ekmeğiyle şöleni kutlayalım” (I.Korintoslular
5:6-8).
İşgüzar şeriatçılar, Galatyalılar'ın saf imanını kendi bozuk mayalarıyla
yozlaştırma çabasındaydı. Mesih habercisinin amacı yükümlülüğü, belirgin çabayla
bu insanları uyarmaktı. Çünkü ortalığı karıştıranların inanç mayası hem bozuk
hem de çürük. İnanç mayası tutmayan bir sürü din, tarikat, hurafe, öğreti
biçimi, vb. var. İsa Mesih kendiliğinden kanıtlı bir ilkeyi anımsatır:
"Onları
yaşam ürünlerinden tanıyacaksınız" (Matta
7:16). Bu mektupta değil salt şeriatçıların öğreti tutmazlığı,
izledikleri kişisel yaşam yönteminin bozukluğu da sırıtmakta..
Kişinin hem aklına, hem de yüreğine konuşabilen haberci Pavlos, okurlarının
içteki duygularına seslenmekte: "Rab
bağlılığında sizlere güvenim var; başka bir akla hizmet etmeyeceğinize
inanıyorum. Sizi altüst edene gelince, o kim olursa olsun yargısını taşıyacaktır"
(5:10)
Yazar daha önce, "Çünkü
sizlere ilişkin şaşkınlık içindeyim"
(4:20), "Sizin
için kaygılanıyorum. Yoksa, size harcadığım bunca emek boşa mı gitti?"
(4:11),
diye konuşmuşken, şimdi onların yüreğine ve sağduyusuna sesleniyor; sapasağlam
duracaklarına güvenini belirtiyor. Mesih'e iman ilişkisinde bireylerle
konuşurken ya da yazarken tatlı, anlayışlı, saygılı dille konuşma sağlıklı
yaklaşımdır. Birisi sertlikle söz söylediğinde, onu uysal dille düzeltmek
Mesih'e özgü yumuşak huyluluğun gereğidir.
"Ne
mutlu yumuşak huylu olanlara! Çünkü onlar yeri miras alacaklar" (Matta
5:5). Tanrı'nın yargısı kesindir; her alanda, her ilişkide.. Bundan
söz edilince hırsızlara, adam öldürenlere, rasgele cinsel ilişkiye girenlere,
vb. Tanrı yargısının ineceğine hiç kuşku olmasın. Bu doğrudur; öte yandan Tanrı
gerçeğini her tür bozuk, çürük, sakat, sapık öğreti taktikleriyle diledikleri
biçime sokanları en ağır yargı beklemekte. Bu acıklı günahı işleyenlerin etki
alanı, aldatı kapsamı başka günahların içerdiği düzensizlik alanından daha
geniştir. Sonuçları da aklı durduracak boyuttadır.
Tanrı gerçeğine ters
düşen dinlerin, tarikatların, şeriat biçimlerinin bulucularını beklemekte olan
yargı hiç düşünülür mü? (5:10).
Bunları nasıl bilebiliriz? Hangi kriter (ölçüt) ölçebilir onları?
"Gerçekte
başka haber yoktur. Ama sizleri altüst edenler, Mesih’in Sevinç Getirici
Haberi’ni taklitleştirmeye özenenler var"
(1:7).
Burada ve 5:10'da gördüğümüz tedirgin etmek:
tarasso, bu
sözün kullanımı için (bkz.
Matta 2:3; Markos 6:20; Yuhanna 5:4).
Suların çalkalanmasını betimleyen bu anlatı, korkuyla karışık ürküntüyü
simgeler. Nedir gerçeğe ters düşen inanç ve tarikatların özelliği? Gözdağı
verme, aşırı korkutma, heyecan oluşturma tertipleriyle kişileri kendilerine
bağlamak, onlara sımsıkı sarılmak, gerçeğin yayılmasına katlanamamak, din
yasakları çıkarmak, vb. Çünkü bu dinlerde özgürlük yoktur; kişinin düşünerek
sağduyuyla konuları tartarak kendi kararını vermesine olanak tanınmaz. "Din
budur; buna inanacaksın!" üstelemesi her zaman ağır basar.
Galatya'daki
inanlılar böylesi ezici baskı altındaydı. Ne var ki, Tanrı'nın hak yargısı,
kişisel açılarını Tanrı bildirisi diye öne sürenlerin yakasına yapışmakta
gecikmeyecek. O kim olursa olsun! Bir peygamber, bir tarikat önderi, ya da bir
melek! "O'nun
katında adam kayırıcılığı bulunmadığını bilirsiniz" (Efesoslular
6:9). Şeriatçılar lastikli söz hünerini daha da ileri taşıyarak kayra
habercisi Pavlos'u sünnet edicilikle suçlamaktaydı bile. Tek bir olguyu ele
alıyorlar, o günkü durumu görmezlikten geliyorlar,
"İşte Pavlos'un sünnet ediciliği"
diyorlar (bkz.
Habercilerin İşleri 16:13).
Bu düpedüz yalandı. Pavlos sünnetçiliği yayan biri olsaydı, Mesih'in haçına
herhangi bir ekte bulunsaydı, ona karşı her saldırı dinerdi. Pavlos'a yöneltilen
baskı ve saldırıların uluslardan değil, Yahudi dincilerden geldiği unutulmasın.
Şeriatçıların tutumunda erdemli davranış diye bir şey yoktu. Yalan ne denli
büyükse, o oranda etkin olur kanısındaydılar.
Haçın vaazı önde
gelen kösteklemedir. İblisin her alanda ona karşı çıktığı, etkisini değerini
önemini yıkmaya çalıştığı, bu doğrultuda pek çok kişiyi hizmetinde kullandığı,
çelme ile yıkmaya bocaladığı kin nesnesidir haç.
Sevinç Getirici Haber'in yayıldığı,
haç bildirisinin vurgulandığı yerde baskı ve saldırı olağandır. Çünkü bu bildiri
kişileri günahın, şeytanın, şeriatın boyunduruğundan özgürlüğe çıkaran güçtür
(bkz.
Romalılar 1:16,17). Pavlos
sadece bu bildiriyi yaydığından, saldırılar zinciri altındaydı. Sağa sola
koşarak sünnet olun deseydi, hiç kimse ona saldırmazdı. Günümüzde durum aynıdır.
Din yayan güvencededir, haçı yayansa baskıda.. Pavlos'un, haçtan başka hiçbir
şeyi yaymamaya kesin kararı (bkz.
I.Korintoslular 1:18-25)
belirtiliyor. 1:23'te haç Yahudiler için
skandalon'dur (köstek). 5:11'de aynı
skandalon sözü
belirtilmekte. Haçı ilan eden, Tanrı'yla Oğlu Mesih'i hoşnut edendir. Öte yandan
iblisin, cinlerin, pek çok insanın bu bildiriye içerleyeceği, onu yayanı
kötüleyeceği, her tür baskıyı uygulayacağı, hatta canına kıyacağı doğal
tümdengelimdir böylesi bir tökez.
5:12:
Bu vurgulamaya daha önce değinildi (bkz.
Filippililer 3:2). Bazı
yorumcular, Pavlos'un bu sıradan sert ve kaba biçimde konuşamayacağını,
apokopsontai derken, bunlar bedenlerini kessinler dediğini savunmakta
ve kanıt olarak, Markos 9:43'ü göstermekte. Bununla, Pavlos'un soyut dil
kullandığını öne sürmekte. Ama
apokopto'nun anlamı tümden
kesmektir. Bu uygulamanın, puta tapıcı tapınaklarda uluslara bağlı rahipler
tarafından, belirli törenlerde yapıldığı, aşırı ve ürkütücü bir eylem olduğu
anımsatılmalı. Ve Pavlos yeniden ana konuya geçmekte:
"Kardeşlerim,
sizler özgürlüğe çağrıldınız" (5:13).
Yazar bu dönemde Mesih'ten gelen özgürlüğün nasıl işlerliğe konulacağını
vurguluyor, özgürlükten ters anlam çıkarmaya karşı kesin uyarıda bulunuyor:
Ruhsal yasadan özgürüm diyerek kendini bedenin çirkin istek ve buyruklarına
kaptırmaya kaymayasın (bkz.
Romalılar 6:1; 3:5-8). "Kardeşlerim,
sizler özgürlüğe çağrıldınız. Ancak özgürlüğü bedenin gereksiz istekleri
doğrultusunda kullanmayın. Tam tersine, sevgi yoluyla birbirinizin uşağı olun"
(5:13).
Ve ardından onlara
hem Eski Antlaşma'da hem de Yeni Yeni Antlaşma’da en önemli ilkeyi belirtiyor:
"İnsan
kardeşini kendin gibi seveceksin" (5:14;
bkz. Levililer 19:18; Romalılar
13:8-10). Kökeni İsa Mesih'te bulunan özgürlük bu ayrımlı sonucu
getirir (bkz.
Yuhanna 8:32,35; Romalılar 8:2).
Bencil, kinci, sömürücü, kırıcı, kıskanç insan özgür sayılamaz; o sadece kendi
tutkularına ve isteklerine tutsaktır. Onu yönelten itki egoizmdir. İsa Mesih
özgürdür çünkü bencil değildir, hiçbir engele takılmaksızın herkesi sevendir;
bütün insansal engelleri aşarak seven.. Düşman kullanımı O’nun sözlüğünden
eksiktir. O kendi isteğiyle canını
insanlar için verdi, başkaları yararına kanını akıttı. O'nun gerçek bağlısı
Tanrı'nın sınırsız, koşulsuz sevgisiyle günlerini sürdürür, özgür kişi olduğunu
böylece gösterir. Bencilliğin, çıkarcılığın, yararcılığın, fırsatçılığın her
yönü tutsaklık göstergesidir. Bu sırada bulunan, özgürlükten söz edemez; o
baştan başa tutsaktır; yersiz duygularına tutsak..
5:16,17,19,24:
Bu yerlerde beden için kullanılan söz
sarks'tır. Yunanca'da
sarks beden anlamını
taşır, etten oluşan bedenle ilgilidir. Ama burada aynı söz günahlı beden
ilişkisinde kullanılıyor. Bedenin gerekli istekleri var: Yiyecek, içecek, hava,
uyku, evlilik bağında cinsel ilişki, vb. Aynı bedenin bir sürü gereksiz isteği
de var: Yan gelip yatmak, oburluk, içkicilik, sigara tutsaklığı, uyuşturucular,
hazcılık, rasgele cinsel ilişkiler, evlilik dışı bağlantılar, vb. Günaha tutsak
kişinin öz bedeninde her çeşit kışkırtıcı, dürtücü, köstekleyici istek
çöreklenir. Günahın egemen kesildiği varlık kendi kendine ne bunlarla
boğuşabilir ne de yıkıcı istekleriyle başa çıkabilir. Bu güç, bu sağlayış
Tanrı'dandır; O'nun Kutsal Ruhu aracılığıyla gerçekleşebilir. Biricik yargıç
Kutsal Ruh’tur. Dinler, tarikatlar, ruhsal yasalar şu günahtır, şu değildir
yolunda bir sürü kural ve kuram o sağlıklı sonucu gerçekleştiremez. Bunlar
sadece din ve insan görüşüdür. Günahlı insan başka günahlıyı yaşam kutsallığına
iletemez. Bu hakemliği yalnız Tanrı'nın Kutsal Ruhu yapabilir; yapınca da
varlıkta kendi ürününü oluşturur (5:22).
Bu ilişkide Romalılar 7. ve 8. bölümler dikkatle okunsun. Hiçbir can
ruhsal yasanın çizeceği uygulamalarla Tanrı'ya beğenilen, O’nu hoşnut eden
yaşamı yaşayabilecek güçte değil.
Yasa yorumcularından
biri bir gün İsa'yı deneyerek O'na sordu: "Ey Öğretmen, sonsuz yaşamı miras
almak için ne yapmalıyım" (Luka
10:25). İsa ona ruhsal yasada yazılan, insan kardeşi (komşuyu) kendin
gibi seveceksin ilkesini anımsatınca yasa yorumcusu kendisini doğrulamayı
kovalayarak, insan kardeşin de kim olduğunu sordu. Yasanın kurallarını o güne
dek tümüyle uygulayamadığını kavrayarak içinde rahatsız ve huzursuz oldu. İsa
yasa yorumcusuna, Sevinç Getirici Haber'in
en tatlı olgularından, İyi Samiriyeli simgesini anlattı
(okuyunuz,
Luka 10:29-37). Adamın
yüreğine hançer saplandı. İsa ona, "Git, sen de onun yaptığı gibi yap"
dedi. Kendin gibi seveceğin insan kardeşin kimdir? Yalnız senin ulusundan,
inancından, dilinden, bölgenden, siyasal felsefenden, toplumundan olan değil!
Karşına çıkan her insan kardeşi kendin gibi sevebiliyor musun? Mesih'in
sağladığı özgürlüğe kavuşursan seveceksin ve şeriat ne diyor diye hiç
soruşturmayacaksın, şeriatın yerini sevgiye bıraktığını anlayacaksın. Sevgi yeni
yaşamın mühürü, doğal ürünü, sonsuzun parlak görünümüdür.
Bu mektupta
'özgürlük' kökeninden gelen kullanıma on bir kez rastlanır
(bkz.
2:4; 3:28; 4:22,23,26,30,31;
5:1x2,13x2). Bu on bir keze karşı, Pavlos'un öbür mektuplarında
toplam olarak on yedi kez kullanılıyor aynı söz. Bu yüzden, birçok kişi
Galatyalılar'a "İnanlının özgürlük
belgesi" demiştir. Ve gerçek özgürlük, bedenin gereksiz isteklerinden özgür
kılınmak, kişinin insan kardeşini kendisi gibi sevmekle onu kucaklamaktır.
Şeriatçılığa kayma eğilimi gösteren Galatyalılar, Mesih İsa'da mutluluk
buldukları iman ve kayra özgürlüğünü bırakmak tehlikesiyle yüzyüzeler. Bunun
sonucundaysa, insan kardeşi kendini sever gibi sevmek ilkesine sünger geçirmeye
gitmekteler. İnsan kardeşim kimdir? "Yahudi
ile Yunanlı, köle ile özgür, erkek ile kadın arasında hiçbir ayrım yoktur"
(3:28). Haçın verdiği
özgürlük her çeşit ırkçılık, milliyetçilik, dincilik, şeriatçılık, bölgecilik,
tarikatçılık, cinsellik ve daha her ne varsa tümünün zincirlerini paramparça
eder (bkz.
Romalılar 8:4; 13:8-10).
Şeriatçılığa kayma
tavlamasıyla karşı karşıya gelen Galatyalılar, Mesih'e iman yaşamının temel
ilkesinden de sapmaktalar (5:15,26).
Mektupta sadece bu iki yerde gördüğümüz bir bunalım başgösteriyor. Kayra-iman
özgürlüğünü ciddiye almayan bu insanlar, sevginin getirdiği özgürlüğü de ciddiye
almamaya başlamış; birbirlerini ısırıp yiyorlar. Toplantılarında sevgi, sevinç,
uyum kalmamış; şeriatçılığın yürek burkucu alarm işareti her yanda duyulmakta:
Sürtüşme, çatışma, kakışma, kara çalma kargaşalığında sönüp gitme tehlikesinin
sınırına dayanmışlar. Horoz döğüştüren biri, horoz döğüşüne katacağı iki horozu
kafeste götürürken, onlar çetin bir döğüşe kapılarak birbirini yok ediyor. Adam
düş kırıklığını dile getiriyor: "Bu beyinsizlere, her ikisinin de aynı safta
döğüşeceklerini niçin hiç kimse bildirmedi?" Yerme, karalama, karşılıklı suçlama
sonucu ortadan kalkan topluluklar pek çoktur. Korintos topluluğunda da bu
tehlike belirgindi (bkz.
I.Korintoslular 1:11-13; 3:1-8).
Galatyalılar'ın içinde bocaladığı bunalımın geniş boyutlu tehlike oluşturduğu
alttaki kesimden anlaşılıyor.
Özgür Yaşamı
Kutsal Ruh Esinler 5:16-26
Ruhsal yasa (şeriat)
gölgesinde yaşamakla, Kutsal Ruh'un yönetiminde yaşamak arasında ayrım dünyalar
oranındadır. Ruhsal konularda birbiriyle kesin çelişkiye düşen iki durum.. Bu
kesimde yazar Pavlos bu köklü ayrımı hepimizin önünde kesenkes sergiliyor.
Ruhsal yasa, bedeni ve bedenin gereksiz isteklerini sürekli kıskacında tutar.
Buna karşı Kutsal Ruh'un görkemli etkeni, iman-kayra işlerliğiyle kurtulanın
yaşamında tatlı ürünler yetiştirmeye başlar. Şeriatçılar inanlılara, şeriatın
buyruğu uyarınca yaşamalısınız, demekteydi. Buna karşı haberci Pavlos, "Hayır"
diyor, "Ruh
uyarınca yürüyün" (5:16).
Şeriat, bedenin gereksiz isteklerini önleyemez; onları sadece sergiler ve
suçlar. Kutsal Ruh'un yönetiminde olan inanlı, bedenin gereksiz isteklerine
kesin hayır diyebilmeye güç bulur. Kutsal Ruh'un o yaşamda etkisi kesindir
(5:18,25;
bkz. Efesoslular 2:4-6). Şeriat uyarınca yaşayan, şeriatın
buyruklarını yerine getiremezken, Ruh yönetiminde yürüyen, ruhsal yasanın
gereğini hakça karşılar (bkz.
Romalılar 8:4). Çünkü
Kutsal Ruh inanlıya yepyeni doğa sağlamış, içine kutsal yaşam özlemini
koymuştur. Şeriat gayrı bu insanı suçlayamaz.
Bu dönümde haberci
Pavlos bedenin gereksiz istekleriyle Ruh'un istekleri arasındaki sürtüşmeyi
anımsatır. Bunların birbirine karşı direnişi, kişiyi özlediği işleri yapmaya
serbest bırakmaz (5:17).
Akıllara hemen Romalılar yedinci
bölüm gelir. Konuya ayrıntılarıyla yaklaşmak isteyen bu bölümü incelesin.
Sürekli bocalama içinde olan kimdir? Günahta olan mı, inanlı mı? Bu konuda iki
ayrı yorum var: Bazıları bocalayanın günahlı insan olduğunu savunur. Kimileri de
kurtulmuş inanlı olduğunu.. Günahlı, günahı doğal bir alışkı olarak sürdürür.
Öte yandan kurtuluş bulan inanlı, günahın saldırısı altında bulunduğunu görür,
yenik düştüğü her kez ruhunda acı çeker. İnanlının gerçek durumunu tanımak için
Romalılar
sekizinci bölüme bakılsın. Burada Romalılar 7 ile 8'in incelemesine
gitmeyeceğiz. Beliren gerçek, Galatyalılar 5:17 ile Romalılar 7'nin
koşutluğudur. Sürekli sürütüşme, ruhsal yasanın koşullarını uygulamaya didinme..
Bu çabada Ruh'un istekleri hiçbir yolla gerçekleşemez; kişi düş kırıklığında
çalkalanır. Sonundaysa haykırır: "Ne
düşkün bir insanım ben! Ölüme götüren bu bedenden beni kim kurtaracak?"
(Romalılar 7:24).
Yüceden Tanrı
yanıtını aldığında, İsa Mesih aracılığıyla Tanrı'ya şükür sunar
(bkz.
Romalılar 7:25).
Şeriat günahlının
çaresizliğine çare değil; tek çözüm diri Mesih’tedir. Mesih özgürlük getirdi,
O'na iman edenin Ruh'la yöneltilmesini gerçekleştirdi
(5:18).
Şeriat dıştan uygulanan yasalar, kurallar, töreler yöntemidir. Tümü
başarısızlıkla noktalanmakta. Ruh'un yönetimi, iç yaşamda kutsal Tanrı'nın
kendisine özgü işleri bütünlüğe getirmek, kişiyi Tanrı katında sağlıklı bir
inanlı yapmaktır. Ruh'la yönetilenin ruhsal yasa yönetimine gereksinimi yoktur
(5:18).
“Bedenin gereksiz isteklerine gelince, bunlar belirgindir” (5:19). Aslında
'belirgindir'
(fanera),
tümcenin ilk sözüdür: "Belirgindir, bedenin gereksiz istekleri..."
'Görülmektedir' anlamında. Türkçe'de 'fener' sözü buradan türer. Şu
bozukdüzen dünyada en çok görülen düzensizlikler zinciridir, sözü edilen
bedende etkinlik gösteren on beş istek
(Bazı metinlerde 21'inci ayette,
'çekememezlik' ardından
'adam öldürme' vardır). Aralıksız
görülmekte olan kargaşalıklar dünyası bu on beş çürük eylemle ve bunlara benzer
işlerle belirir. İsa Mesih'in sağladığı, varlıkta konut kuran Kutsal Ruh'un hiç
ara vermeden işlerliğe koyduğu iman-kayra-vaat ilkesi, et bedende yaşayan
inanlının beden işlerini alt etmesine, onlara karşı yengiyi gerçekleştirmesine
etkin destektir. Bu gönençte bulunana ruhsal yasa gereksinimi yoktur. Eski
Antlaşma'da Yeşaya peygamber çarpıcı bir gelişimi vurgular:
"O
gün Yahuda ülkesine şu ezgi söylenecek: Güçlü kentimiz var. Kurtarışı duvarlar
ve burçlar niteliğinde koyuyor O...duvarlarına kurtuluş, kapılarına da hamt
adını vereceksin" (Yeşaya 26:1;
60:18).
Sıralanan on beş
çürük eylemin tümü bedenin düşük işleridir. Bunları dört ayrı başlık altında
sınıflandırmak gerekir:
1.
Cinsel bozuklukla
ilgili olanlar üç: Rasgele cinsel ilişki, iğrençlik, soysuzluk
(5:19).
2.
Gizli güçlere inanma,
onların etkisine bağlanma iki: Puta tapıcılık, büyücülük
(5:20).
3.
Sağlıksız insan
ilişkileri sekiz: Düşmanlık, kavgacılık, kıskançlık, öfke, sürtüşme, bölücülük,
ikilik, çekememezlik (5:20,21).
4.
Dış etkenlerle
bedenin duygularını kışkırtmak iki: sarhoşluk, içkili gürültülü eğlence alemleri
ve bunlara benzer işler.. (5:21).
Şimdi bu dört başlık
altında belirlenen gereksiz beden isteklerine daha yakından bakalım:
1.
İlk sıradaki cinsel
bozukluklar giderek yoğunlaşmakta, akılları durdurucu boyutlara dayanmakta.
Günümüzde eşcinsellik, sevicilik, travesticilik bazı kuşaklarda sıradan, hatta
övünülen birer eyleme dönüşmüş, evlilik kurumu gerilere itilmiş. Tarihin önceki
çağlarından bu yana cariyeler almak, savaşlarda kadını kızı alçaltmak,
pedofili (sübyancılık),
çokevlilik utancı, hayvanlarla cinsel ilişki ve daha bir sürü cinsel
soysuzluk da öneme alındığında, kadının erkeğin Tanrı'dan sağlanan bu özel
yetkiyi hangi çirkin aşırılıklara götürdüğü belirgin olur.
2.
Günahlı ademoğlu
Tanrı'nın Kutsal Kitap'ta kendisini açıklamasıyla yetinmeyerek, her tür yalancı
tanrı tapıcılığına, gizli güçlere inanma, onları etkisi altına alma, fasa
fisolar uydurma uğraşına kayarak ateşle oynarcasına kendisini akıntıya
bırakıverdi. Bu doğrultuda rüzgâr ekenler kasırga biçmekte: Batılcılık,
büyücülük, üfürükçülük, nüshacılık, medyumculuk, sihirbazlık, manyetizma,
hipnotizma, yıldızlara bakıcılık, her tür falcılık, kağıt açıcılık, el avuç
okuyuculuk, fincancılık, ölülerle seanslar, mavi boncuklar, at nalları, vb.
Günümüzde 'okult' olarak bilinen karanlık evrelere dalma yöntemi niceleri tutsak
kılmakta, akılları oynatmakta. Bu alanlarda dökülen, kazanılan, vergisi
ödenmeyen paralar oluk oluk. Ve sonunda pek çok kişinin aklı siniri yıkık..
3.
Sağlıksız insan
ilişkileri: Sekiz ayrı eylem niteliğinde beliren bu bozukluklar zincirinin içine
almadığı tek kişi yok. Peygamberinden sıradan kişisine varıncaya dek her yerde
herkes bu sarsıntının kurbanı. Ailede, işte, siyasette, sporda, kültürde, dinde,
ulus içinde ve dışında, evrensel çapta. Herkes kötü, bozuk insan ilişkilerinin
mengenesinde. İnsansal bunalımların, sarsıntıların, kan akıtmaların tümü bu
sarsıntıdan kaynaklanmakta, etkisi orman yangını gibi her yana yayılmakta. Karı
koca arasındaki geçimsizlikten boşanmadan tut, yeryüzünün her yanında alev
saçağı sardı. Savaşlara varıncaya dek, tümünün kökündeki bunalım bu. Tüm
insanlık içinde bozuk ilişkiyle etkilenmeyen tek kişi Rab İsa Mesih’tir. Günah
işlemeyen, düşman bilmeyen tek kişi O’dur. Barışımız İsa Mesih
(bkz.
Efesoslular 2:14-17).
4.
Dış etkenlerle
bedenin duygularını kışkırtmak: Yaratan insana yaşamı geliştirecek gerekleri
sağladı: Hava, su, yiyecek, vb. Fiziksel varlığa güç sağlayan bu gereçler
teşekkürle Tanrı'dan alınacak yerde (bkz.
I.Timoteos 4:3-5), ademoğlu
kendi aklınca dıştan bedene sokulan başka nesneler çıkardı, bunlarla yaşamını
cehennem alevlerinin yalayışına bıraktı: Başta sigara, sonra içki, enfiye,
uyuşturucular, yatıştırıcılar, sinir hapları, vb. Günümüzde genç kuşağın
uyuşturuculara tutsaklığı evrensel bunalım ve yıkım nedeni.. Tümü de bedenin
zevk algılarını öylesi kışkırtmakta ki,
duygular duyguluğunu yitirmiş (bkz
Efesoslular 5:18).
İçkili-gürültülü eğlence alemleri olarak çevrilen söz,
komoi. Komos
eski Yunan'da içkili gürültülü eğlence alemleri tanrısıydı. Bu tanrının adı
altında bir sürü tören düzenlenir, onun şerefine âlemler yapılır, kadınlı
erkekli taşkınlıklara gidilirdi. Bu yalancı tanrının adı kendine yaraşır sıradan
eğlence düzenlemeleri ilişkisinde kullanılırdı.
Şu dönemde de böylesi hayali bir tanrının adıyla ilişkili, keyfinden dört
köşe olmanın aşırı uçlarına sürükleniyor âlem düşkünleri..
Haberci Pavlos önceki ziyaretinde inanlıları uyarmıştı
(5:21). Bunu onlara yeniden
anımsatıyor ve üstelemeyle vurguluyor: Bunları yapanlar, bu eylemlere
kapılanlar, Tanrı hükümranlığına mirasçı olmayacaklar
(bkz.
I.Korintoslular 6:9,10).
Pavlos onlara önceki ziyaretinde bir şey daha söylemişti
(5:21).
Tanrı hükümranlığı, doğrulukla donatılanlara ayrılan vaat mirasıdır. Bu mirasa
kavuşacak olan, kutsallık ilkesini benimsesin. Buna karşı davrananlaraysa şu
uyarı doğrultulur: “Haksızlık
eden haksızlığını sürdürsün. İğrenç kişi iğrençliğini sürdürsün. Hakça davranan
haklılığını sürdürsün. Kutsal olan kutsal olmayı sürdürsün"
(Vahiy 22:11).
Yazar Pavlos köklü bir dönüş yaparak Ruh'un ürünü (tekil) ne olduğunu anlatmaya
geçiyor. Tek Ruh'un tek ürünü vardır. Bunun koşutu sayılabilecek,
‘Işığın ürünü’ de önümüzdeki metnin
yorumuna katkıda bulunabilir (bkz.
Efesoslular 5:9). Bu, çok
yönlü üründür: Sevgiyle açılır, tutkulara üstünlükle derinine girilir. Arası
kremalı, dokuz katlı meyve pastası gibi
(5:22,23). İsa Mesih'in hükümranlığında, yüceden inen yeni Yeruşalim
kentinin orta yerinde yaşam ağacı duruyor. Ağaç on iki ürün yetiştiriyor. Tek
ağaç her ay kendine özgü ürünü veriyor
(bkz. Vahiy 22:2). Ruhun
ürünü bunun gibidir. Kutsal Ruh tektir, ürünü tektir. Doğaüstü, insan ötesi,
fizik üstü ürün. Yeryüzünde hiçbir ürüne benzemeyen, Tanrı'nın bahçesinde
yetişen ürün. Ve bu ürün taklit edilemez. Ruh'un etkilediği ürünü yetiştirenler
üzerinde ruhsal yasa kısıtlaması yoktur. Şeriatın bu alanda hiçbir etkisi
düşünülemez; böylesi ürün karşısında tüm gücünü yitirir şeriat. Yeryuvarlağında
tropikal bölgeler karın, kar fırtınalarının etkisi dışında kalan yörelerdir.
Kutsal Ruh’un etkisine giren kişi günahın egemenliğinde değildir. Ruhsal yasa,
etkisi altında tuttuklarına, bedenin gereksiz isteklerine yenik düşenlere bir
sürü kısıtlama koyar. Öte yandan, Ruh'un çok kapsamlı ürününe dikkati çevirmek
baştan başa aydınlatıcıdır. Gönenç bulanlar çevreye Ruh'un ürününü saçar. Bunlar
özgür insanlardır. Rab İsa Mesih’in öz yapısından kaynaklanan ürünlere teker
teker yaklaşmak yüreklendiricidir:
Sevgi
(Agape): Tanrı doğrultusunda
(bkz.
II.Selanikliler 3:5), insan
kardeş doğrultusunda (bkz. I.
Korintoslular 13. bölüm; Galatyalılar
5:13,14). Yüzey ve dikey..
Sevinç
(Hara):
Parayla satılan
yapmacık sevincin bol olduğu şu hüzünlü dünyada gerçek sevinç sadece Tanrı'yla
sağlıklı ilişkiden kaynaklanır (bkz.
Filippililer
4:4; Yuhanna 15:11; 17:13).
Barış
(İrini):
Kalıcı barış, akılsal-ruhsal esenlikle gerçekleşir. Buysa, günahlının affıyla
belirir (bkz.
Yeşaya 26:3; Romalılar 5:1; 15:13;
Filippililer 4:7). Sağlıklı insan ilişkilerini geniş boyutta
etkileyen barıştır bu (bkz.
Romalılar 14:17,19).
Katlanış
(Makrothemia):
Yaratan'ın yaratığa
katlanışı olmasa, yeryüzünde tek can kalamazdı. Tanrı ne denli katlanışlı
olduğunu, şeriat tutsağı Saul’un (Pavlos) yaşamında gösterdi
(bkz.
I.Timoteos 1:16). Ruhun
ürünüyle donatılan inanlı da, insan kardeş doğrultusunda tanrısal katlanışla
davranmaya çağrılır (bkz.
II.Timoteos 4:2).
İyi yüreklilik
(Hristotis):
Bu şanlı ad Tanrı'ya ilişkin kullanılmakta
(bkz.
Romalılar 2:4; 11:22; Efesoslular 2:7;
Titos 3:4). Yazar Pavlos, günah tutsağı insanlığın resmini çizerken,
"İyilik
yapan yok, tek kişi bile yok!" der (Romalılar 3:12). Mesih'in
kendisini çağırdığı ulu hizmeti nasıl sürdürdüğünü de bu sözle anlatır
(bkz.
II.Korintoslular 6:6). Ve
inanlının kuşanımına tanrısal özelliği de bu koyar
(bkz.
Koloseliler 3:12). Tanrı bu
göksel özelliğini Ruh aracılığıyla kurtardığı kadına erkeğe bollukla verir.
İyilik
(Agathosini):
İsa Mesih,
iyilikle dolu insanın ürününü şöyle anlatır:
"Her
iyi ağaç sağlıklı ürünü yetiştirir" (Matta
7:17). Kutsal Ruh'la dolanın yetiştirdiği ürün budur. Bu aşamaya
gelen Roma uyruğu inanlılara Pavlos sesleniyor: "Kardeşlerim,
sizlerin iyilikle dolmuş, her tür bilgiyle tümlenmiş, birbirinize öğüt vermeye
güçlenmiş olduğunuza kesin güvenim vardır"
(Romalılar
15:14).
Ruh'un ürününe koşut
olarak ışığın ürününü anlatırken yazar şöyle diyor: "Işığın ürünü her
iyilikte, doğrulukta, gerçekte belirir"
(Efesoslular
5:9). "Bu
doğrultuda sizler için hep dua etmekteyiz. Öyle ki, Tanrımız sizi çağrısına
yaraştırsın. Her iyilikten hoşnut olmanızı ve imandan esinlenen işi uygulamanızı
gücüyle doruğa eriştirsin"
(II.Selanikliler
1:11).
İyilik Tanrı'nın
özelliğidir. Hiçbir yaratık Tanrı açısından iyi sayılamaz. Kadının erkeğin
iyiliği onu seven, canını veren, kurtaran, kutsallığa eriştiren İsa Mesih'ten
kaynaklanır. Bunun dışında birine iyi denince, bu sadece kusurlu ademoğlunun
kavramı kapsamında anlatılan iyiliktir: Biraz iyilik biraz kötülük. Ademoğlu
yalnız büyük suçlulara iyi demez. Öte yandan, pek çok kişiyi giderayak iyi
olarak niteler.
İçten bağlılık
(Pistis):
Bu, iman için kullanılan sözdür. "İman
nedir? Umulanların güvencesi, gözle görülmeyenlerin kanıtı" (İbraniler
11:1). Tanrı'ya iman, kuşkuyu dışlayan içten bağlılıktır. Önce
sağlıksız insan ilişkilerinden sekiz başlık altında geniş çapta söz edildi. Bu
sarsıcı, ayırıcı, bölücü davranışlara karşı sağlıklı insan ilişkisi tek sözle
anlatılmakta; Ruh'un ürünü: İçten
bağlılık (insan kardeşe güvence veren tutumla davranmak, her eylemle
dostluğu göstererek onu kanıtlamak).
Sadakat, bağlılık,
adalet, doğruluk yokluğu ailenin içinden başlayarak uluslararası ilişkilere
varıncaya dek her alanı sarmakta. Sonunda her tür sağlıksız ilişki arş-ı-âlâya
çıkmakta. Bozuk insan ilişkilerini ne din, ne şart, ne şeriat, ne tarikat, ne de
marifet düzeltebildi şimdiye dek. "Yeniden
doğmalısın" (Yuhanna 3:3)
diyen İsa Mesih, insan kardeş doğrultusunda içten bağlılığı varlıkta
oluşturandır.
Pistis sözünün bu
ilişkide kullanıldığı yerleri okuyun: Matta 23:23; Titos 2:10;
olasılıkla
Filimon 5; Romalılar 3:3.
En son ayette pistis sözü Tanrı’ca verilen esin ilişkisinde kullanılır.
Pistis'le ilgili başka bir
kullanım
pistos'tur (bkz.
I.Timoteos 5:12). Sadık, güvenilir kimse. Ruh'un ürünü daima beğenilen,
kavramlı kişi tarafından benimsenen sonuçları oluşturur.
Yumuşak huyluluk
(Praitis):
"Ne
mutlu yumuşak huylulara! Çünkü onlar yeri miras alacaklar" (Matta
5:5).
Rab İsa Mesih bu ilkeyi vurguladı, inanlısının varlığında bu sonuçlamayı
gerçekleştirmek için Kutsal Ruh’unu verdi. Yumuşak huyluluk Tanrı
doğrultusundadır (bkz.
Yakup 1:21), insan kardeş
doğrultusundadır (6:1;
bkz. II.Korintoslular 10:1). Pavlos Mesih'e hizmetinde bu tutumla
davranmayı en öne koydu. Karşımızdakilere iki yolla yaklaşabiliriz: Değnekle ya
da sevgi ve yumuşak huylulukla (bkz.
I.Korintoslular 4:21).
Ruh'un ürünü ikincisindedir. Rab İsa Mesih yumuşak huyluluğuyla tanınır
(bkz.
Matta 11:29; 21:5). Musa
yumuşak huylu peygamberdi, başka insanlar arasında en yumuşak huylu olan
(bkz.
Çölde Sayım 12:3)..
Evlilikte kadına doğrultulan öğüt için
(bkz. I.Petros 3:4).
Tutkulara üstünlük
(Enkratia):
Kimdir her
kışkırtıda, her sallantıda, her sorunda kendini tutabilen? Kimdir şeriatın son
harfine varıncaya dek, her noktada kesin üstünlükle yengiye giden? Kimdir her
saldırıda ve sallantıda bedeninin gereksiz isteklerine ‘hayır’ diyebilen? Sadece
Mesih'in yeniden doğuş verdiği, Kutsal Ruh’uyla doldurduğu kadın ve erkek
(bkz.
I.Korintoslular 9:25-27).
Vali Feliks haberci Pavlos'u yargılıyordu; bu arada ondan Tanrı Sözü'nü dinlemek
ilgisini de gösteriyordu. Bir Yahudi olan karısı Drusilla ile birlikte geldi,
Pavlos'u çağırttı; ondan Mesih İsa'ya iman etmenin ne olduğunu dinledi. Ne var
ki, Pavlos doğruluktan, tutkulara üstünlükten ve gelecek yargıdan söz edince
Feliks ürktü, "Şimdilik
git" dedi, "Vaktim
olunca seni yeniden buraya getireceğim." Ama yolsuzlukta bocalayan bu
ikiyüzlü makam sahibi Pavlos'tan rüşvet bekliyordu. Onu sık sık yanına
çağırmasının nedeni buydu (bkz.
Habercilerin İşleri 24:24-26).
Tutkulara üstün çıkmak sözü onu ürküttü, ama bedenin kötü isteklerinden
döndüremedi. "Bunu
göz önünde tutarak her tür çabaya önem verin: İmanınızı erdemle bütünleyin;
erdemi bilgiyle, bilgiyi tutkulara üstünlükle, tutkulara üstünlüğü sabırla,
sabrı tanrısayarlıkla, tanrısayarlığı kardeş sevgisiyle, kardeş sevgisini de
tümel sevgiyle"
(II.Petros 1:5-7).
Kilise'de İhtiyar seçilende aranan özellikler arasında
'tutkulara
üstün gelmek' de vurgulanıyor
(bkz. Titus 1:8). Ruh'un
ürünüyle belirenleri ruhsal yasa hiçbir durumda suçlayamaz; çünkü yargılanacak
bir şey bulamaz onda. Bu somut gerçekler karşısında yazar Pavlos yeniden haçın
gücüne değinerek eldeki konuyu doğal sonuca bağlıyor
(5:24).
Haç
sözü yedi kez geçer mektupta, üçü ad, dördü fiil olarak
(5:11;
6:12,14; 2:20; 3:1; 5:24; 6:14). Böyle önemlidir Pavlos'a, İsa
Mesih'in kayrasal affına imanla doğruluk yetkisine kavuşmak. Bunun doğal sonucu
olarak da O'nun haçında günahlı bedene ölmek. Günah yatağı beden kökende
varlığın düşmanı olarak tanınınca yaşam bambaşka kavrama gelir. Bu
gerçekleşince, ruhsal yasanın tüm dilekleri etkisiz kalır. İsa'ya bağlanmanın
doğal parlak sonucu budur. Düşük istekleri ve tutkularıyla birlikte bedenin
yaraşığı haç ölümüdür.
Kutsal Ruh'un yaşamda egemenliği günaha karşı üstünlük sağlar, bedenin haça
çakılışı günahın egemenliğini kırar. Dinlerin, törelerin, felsefelerin
yanıtlayamadığı sorun böylece çözüm bulur. Kutsal Ruh'un egemenliğinde yaşıyorum
diyenin yaşam yöntemi Ruh uyarınca belirlenir
(5:25).
Ters durumda o kişi sarsıcı çelişki ortamına düşer. Mesih bağlılığı her tür
çelişkiden arıdır. Burada 'yürüyüş'
olarak çevrilen söz Yunanca'da çok ilginç anlam taşır; stoiheo:
askerlerin düzgün, uyumlu, göz doyurucu, bir dizide aynı adımlarla ilerleyişi.
Bu düzende uyumsuz tek harekete rastlanamaz; çünkü böyle yürümeye eğitilmiştir
onlar. İnanlıların bir arada yürüyüşü de bu biçimde olacak. Bakan o düzende o
dizide kusur bulamayacak.
Aynı kullanım sırasından şiirin dizisine
stoihos (stihoi) denir. Bu
da ad olarak aynı gerçeği anlatır: Kesin uyum, düzen, çekicilik, akıcılık..
İnanlının yaşamı en üstat kalemden çıkan şiirdir.
"Çünkü
bizler O'nun yapıtıyız" diye yazılmıştır
(Efesoslular
2:10). Burada yapıt
poiima'dır. Bunun da anlamı
şiir’dir. Mesih İsa'nın yaşamından kaynaklanan güzelliği, kutsallığı,
düzenliliği gösteren şiir. Dizili yapıt.. Bu aşamaya gelen böbürlenemez, insan
kardeşini kışkırtamaz, kıskanamaz (5:26).
Daha önce açımlanan 15. ayete
bakın. Şeriat merağına düşen Galatyalılar arasında bir sürü insansal düzensizlik
ve uyumsuzluk dizisi baş göstermekteydi. Yazar Pavlos onlara bedenin işlerine
karşı Ruh'un ürününü tanıtmakta, kişiyi bu çekici aşamaya çağırmakta.
Birbirimizin Yükünü Taşıyalım 6:1-6
Kutsal Ruh'un ürününü tanıtlamaya atanan inanlının doğal yaşam tutumu nedir?
5:14'te belirtilen Eski Antlaşma kuralının nasıl işlerliğe konulacağı burada
gösteriliyor. Inanlı hem insan kardeşi doğrultusunda, hem de kendi yaşamı
ilişkisinde aktöresel, sağtöresel (etiksel) yükümlülükler altındadır. Tanrı
kayrasına iman ederek günahtan arıtılan, doğrulukla donatılan kişi kuşkusuz
'ermiş' biri değildir. Kusurdan, köstekten, çelmeden ve günahtan etkilenmeyen
bir aziz kesilmemiştir o. Bu görkemli yetki, yeni beden kuşanıldığında, şimdiki
yaşamın ötesinde gerçekleşecek. Her inanlının umutla gözlediği tanrısal vaat o
zaman tümlenecek.
Kilise toplantısında biri suçüstü yakalansa da (6:1;
doğru çeviri böyledir), izlenecek yol ne olmalı? İşlenen günaha derin üzüntü
duymak, onu gizlemeyerek açık açık bildirmek, tanrısal kayraya sığınmak, af
dilemek (bkz.
Süleyman’ın Özdeyişleri 28:13; Eyub
10:14; Yeremya 2:22; 16:17; Hezekiel 11:5; Luka 12:2; Mezmur 19:12; 90:8;
I.Selanikliler 5:7). Bu sıradan, Davut peygamber canlı bir örnektir
(bkz. II.Samuel 11:7,12; Mezmur 51:4).
Toplantıda ya da bir ailede suçüstü yakalanıp da Davut gibi alçalan, suçunu
açıklayan kadına erkeğe nasıl davranılacak? Şeriat uyarınca nasıl davranılacağı
çok iyi bilinir (bkz.
Yasanın Tekrarı 13:10; 21:21; Yeşu
7:25, vb.). Şeriat altında belirli bir günah işleyen, milyon kez
tövbe etse, af dilese, ağlasa, dövünse şeriat, dileğinden zerre kadar ödün
veremez, şeriatçılar avaz avaz bağırır: Taşlanacak!
(bkz.
Romalılar 2:12). Ve hiç
acımasız taşlanır o. Şeriatın öcü alındığından şeriatçılar, zararın ödendiğine
sevinç duyar. Günümüze dek belirli düzenlerde şeriat dileği uyarınca kişinin
kolu bacağı kesilir.
Seven Tanrı’ya binlerce şükür, şeriat altında değiliz. Haç, şeriatın tüm
dileklerini İsa Mesih'in işkenceli ölümüyle karşıladı, suçlunun oluşturduğu
zararı ödedi, şeriatı yıktı (bkz.
Romalılar 6:23; 5:21).
Haçın gölgesine sığınan, şeriatın acımasız yargısından korkmaz. Ama günaha karşı
hoşgörü de düşünülemez. Günahın haçta yargılandığı gibi, aynı yargı yoluyla
kişinin öz varlığında da yargılanması gerekir. Günahını açıklayarak Mesih'in
kayrasına sığınana, topluluk içinde nasıl davranılacağını belirtir önümüzdeki
bildiri: "Siz ruhsal olanlar..." (6:1).
Kilise toplantısında ruhsal olanlar var, bedensel olanlar var
(bkz.
I.Korintoslular 3:1).
Ruhsal olanlar, Tanrı'ya Mesih'e sürekli yakınlıkta yaşayanlardır; bedensel
olanlarsa, O'na bağlı oldukları İsa Mesih'in yaşamlarında somut ve kanıtlı
egemenliğini daha anlamamış olanlar, sevgi ilkesi uyarınca yaşamayanlardır.
Yazar Pavlos ruhsal olanlara sesleniyor. Bedensel kişiyse daha ruhsal bilgi
aşamasına gelmemiş olandır; onun etkisi kısıtlıdır.
6:1:
"...yumuşak huylulukla onu doğruluğa
getirin.”
Daha önce yumuşak huyluluktan söz edildi
(5:23); doğruluğa getirmek:
katartizo. Bu sözün anlamı onarmak, hazırlamaktır
(bkz.
Matta 4:21;
21:16; Luka 6:40; Romalılar 9:22).
Bir eylemi ilerleterek onu tümlüğe getirmek.. İşlem, süreç, yöntem anlamı bu
sözde gizlidir. Günah işleyen inanlının önceki duruma getirilmesi duayı,
sevgiyi, katlanışı, bazı durumlarda da zamanı gerektirir. Örneğin,
artos ekmektir. Anlamı ne olabilir?
Dil uzmanları bunun üstteki fiille aynı
kökenli olduğuna dikkati çekiyor. Ekmeğin tümlüğe gelebilmesi için birçok gereç
bir araya getirilmiş, karıştırılmış, yoğrulmuş, fırına konmuş, sonunda ekmek
(artos)
olmuş. Günahta yakalananın önceki duruma getirilmesi uğraş ve katlanış ister. Bu
yükümlülüğü üstlenenin imanda derinlenmiş olması gerekir. Bu eylemin Kutsal Ruh
gücüyle gerçekleşebileceği unutulmasın. Ardından yazar Pavlos önemli bir öğüt
ekliyor: "Kardeşlerim!
Eğer biri suçüstü yakalansa da siz ruhsal olanlar yumuşak huylulukla onu
doğruluğa getirin. Kendi durumunuzu da göz önünde bulundurun; olmaya ki, sen de
günahla denenesin"
(6:1; bkz. II.Korintoslular 2:5-11).
İsa Mesih öğrettiği duada şunu belirtti:
"Günahla sınanmamıza olanak bırakma,
bizleri kötüden kurtar!" (Matta
6:13). Günahla denenemeyecek hiç kimse yoktur
(bkz.
I.Korintoslular 10:12).
Sorun, sınanmanın nasıl karşılanmasındadır. Ve denenmenin gelmesine izin veren
Tanrı'nın, her sınanmayı alt etmeye gücü yeter olduğuna inanmakta
(bkz.
I.Korintoslular 10:13).
İnanlı günaha ölüdür, ama günah onun uslu durmayan düşmanıdır. Günah
egemenliğinin kesinlikle ve bitimlilikle ezilmediğini bilmemiz gerekir. İsa
Mesih Getsemane bahçesinde dua etmekteyken öğrencileri uykuya daldı. O çetin
anda Rab İsa öğrencilerini şu sözlerle isteklendirdi:
“Neden
uyuyorsunuz? Kalkın dua edin ki, denenmeye düşmeyesiniz”
(Luka 22:40,46).
Yazar Pavlos şöyle
demiştir: "İmanda
güçlü olan bizler, güçsüzlerin zayıflıklarını yüklenmek zorundayız. Amacımız
kendimizi hoşnut etmek değildir"
(Romalılar 15:1).
Burada, güçlü inanlı güçsüz inanlının zayıflıklarını yüklenmeye çağrılıyor. İsa
Mesih biz güçsüz yetersiz günahlıların suçluluğunu, kötülükler zincirini
yüklenerek haçta asıldı. O günahlılarla özdeş oldu; güçlü olan da güçsüz
kardeşle özdeş olmaya zorunludur. Sevginin işlerliği böyle belirlenir.
İlginçtir, Galatyalılar'da ruhsal
yasaya
(nomos) hiçbir ödün
vermeyen haberci Pavlos, şimdi yasayı uygulamaya yüreklendiriyor inanlıları
(6:2).
Ama hangi yasa? Apayrı bir yasa: Mesih'in
yasası. Sadece bu yerde İsa Mesih'in yasasından söz edilir tüm Yeni
Antlaşma'da. Ne olabilir Mesih'in yasası? "Size yeni bir buyruk bildiriyorum;
birbirinizi sevin" (Yuhanna
13:34; 15:12). Eski Antlaşma'da duyurulan on buyruğu özetleyen,
Tanrı-insan, insan-insan ilişkilerini en etkin biçimde yörüngeye oturtan
Mesih'ten gelen bu on birinci buyruk diyebileceğimiz ilke uyarınca yaşamak,
nesnel ve yapıcı tutumdur. Bu yasaya göre yaşayanın ruhsal yasaya hiçbir
gereksinimi kalmaz. Birbirimizin yükünü –ve insan kardeşin yükü küme küme–
taşımak Mesih'in yasasını uygulamaktır. Bu yasa yük ağırlık değil, zevk ve
gönençtir. İnanlının bu yükümlülüğü benimsemesi Rab İsa Mesih’le tam özdeşliktir
(bkz. Filippililer 2:5-10).
Bu ilkeyi bir yana
iterek kişiliğiyle, dinselliğiyle övünen, kendisine önem veren, kendi gözüne kül
atıyor (6:3).
Kişi niçin övünür, neden övünmeye gereksinim duyar?
(bkz.
Romalılar 3:27). Bencil
başarılarla övünen, gerçekte çürük tahtaya basıyor.
"Övünen Rab ile övünsün" (Yeremya
9:23,24; bkz. II.Korintoslular 10:17). Yazar Pavlos az önce bu
insanlara, "Böbürlenmeyelim"
uyarısında bulunmuştu (5:26).
Şeriatı uyguladığını sananın böbürlenmesi doğaldır: "Şunu yaptım, bunu yerine
getirdim, sevap sadaka dağıttım, oruç tuttum, hacca gittim, duamı biatımı
kaçırmadım ve daha neler yapmadım! Elbette Tanrı bunları unutamaz, onları kabul
eder!" İnsan diz boyu günahta ve halen haklılık iddiasında! Haberci Petros’un,
Samiriye'de büyücü Simon'a "Gümüşün
seninle birlikte yok olsun!" dediği anımsanmalı
(Habercilerin İşleri 8:20).
Buna karşı, günahlılığını kesenkes kabul ederek tek yaraşığının cehennem
olduğunu bilene, seven acıyan Tanrı'nın kayrasına iman ederek kurtulana,
böbürlenecek hiçbir zemin kalmamıştır. Pavlos'un övüncü, onu cehennem
yargısından kurtaran Mesih'in haçındadır
(6:14). Şeriatı uygulamakla
övünen, kendi kendini kandırıyor (6:3).
Kişinin yaşamını, başarısını, dinselliğini başkasıyla karşılaştırması onu
kolaylıkla büyüklenmeye, böbürlenmeye götürür
(6:4).
Kuşkusuz kendimizden geride bulunan pek çok kişi vardır. Ama bu tutum
ıskalamakla sonuçlanacak. Günahlı kendini suçsuz günahsız İsa Mesih'in karşısına
getirdiğinde, "Ne
düşkün bir insanım ben! Ölüme götüren bu bedenden beni kim kurtaracak?"
(Romalılar 7:24)
diye bağırmaktan kendisini tutamaz. Herkes kendini denetlesin. Tüm böbürlenme
buhar gibi dağılır. Başarı varsa başarı olarak belirecek; ama bu arada bir sürü
ürünsüzlük, verimsizlik, yararsızlık da açığa çıkacak. Kendini başkalarıyla
karşılaştırma! Tehlikeli oyundur bu. Ne demiştir Rab İsa Mesih?
"Sizin
durumunuz da tıpkı bunun gibidir. Buyrulan her şeyi yaptığınızda, 'biz yararsız
uşaklarız' deyin, 'sadece yapmamız gerekeni yaptık'" (Luka
17:10).
6:5:
"Çünkü herkes kendi yükünü (fortion)
taşımak zorundadır." Buradaki 'yük' sözü, İkinci ayetteki 'yük' ten
başkadır. Ayet 5'te, herkesin payına
düşen yaşam sorunları, güçlükleri, yükümlülükleri var. Hiç kimse
yükümlülüklerini başkasına aktaramaz; her insan kendine düşen baskılara,
güçlüklere duayla dilekle katlanmaya zorunludur. Bunlardan kaçamak arayan,
paçayı kurtarmaya çalışmakta. Bunları başarıyla sürdüren, yaşam sorunlarını
tanrısal yardımla göğüsleyen, iman yolculuğunda güçlenir, başkalarının yükünü
taşımaya etkinlik kazanır. Öte yandan birinin yükü
(varos))
ağırsa, başka inanlılar onun yardımına koşmaya teşvik edilmekte
(6:2).
Bu arada (6:6)
yazar Pavlos, 2:10 ile 6:2,9,10'daki gerçeği anımsatan bir
isteklendirme koyuyor karşımıza: Tanrı Sözü'nde eğitilen, eğitene gerekli
desteği sunmaktan beri durmasın. Yeni Antlaşma bu tür öğüt ve yüreklendirmelerle
doludur: "Aranızda emek verenlere... yönetmenlerinize... size öğüt verenlere"
(I.Selanikliler 5:12-13). "Size
Tanrı Sözü'nü bildiren önderlerinizi anın... önderlerinizi dinleyin, onlara
bağımlı olun" (İbraniler
13:7,17). "İhtiyarlar'a bağımlı
olun" (I.Petros 5:5). "Yönetmenlik
görevini gerektiği gibi yürüten Ihtiyarlar'a çifte onur yaraşır; özellikle de
tanrısal Söz'ü bildirip öğretmeye emek verenlere... İki ya da üç tanık ağzından
kanıtlanmadıkça, bir Ihtiyar'a karşı hiçbir suçlamayı kabul etmeyesin" (I.Timoteos
5:17,19).
Kilise topluluğunda aşamalı rahiplik ya da hiyerarşi sınıfına yer verilmeyen
Yeni Antlaşma'da önder, ihtiyar, eğitmen
(katehist) olanlara
değinilerek bunlara nasıl davranılacağını, onların ne biçimde destekleneceğini
öğreten kesin öğütler vardır (bkz.
I.Timoteos 5:18). Rab İsa
Mesih bu ilkeyi öğretir (bkz.
Matta 10:10; Luka 10:7).
Aynı ilişkide şu yerlere de bakınız: Romalılar 15:27; I.Korintoslular
9:11. Puta tapıcılıktan gelen bu inanlıların, Rab’bin işçisini
desteklemekten hiçbir bilgileri
yoktu. Put tapınaklarına gelenler din görevlileriyle pazarlık ederdi: Sen benim
için şunu yapacaksın, ben de sana şu kadar ödeyeceğim. Din görevlileri
kurbanların belirli kesimini kendine saklar, genellikle ondalık karşılığı
çalışırdı. Belirli durumlarda tapınağa girmek giriş ücretiyle olurdu. Her
hizmete bir fiyat etiketi yapıştırılmıştı. Eski Anadolu'da bir din görevlisinin
yerine atanması öylesi kazanç getirici bir işe dönüşmüştü ki, devlet yetkilisi
bunu açık artırmayla, en yüksek karşılığı ödeyene satardı. Şu görevin ya da öbür
görevin kaça satıldığını gösteren fiyat listeleri sık sık yayınlanır, elden ele
dolaşırdı. Günümüzde de din görevlilerinin devlet kasasından ya da Diyanet
İşleri Müdürlüğü’nden ödenmesi eski Anadolu geleneğinin bir uzantısıdır. Bir eli
yağda öbür eli balda yaşayan din görevlilerinin sayısı az değil! Haberci Pavlos
Mesih bağlılarına, bu yükümlülüğe nasıl yaklaşılacağını tanrısal esinle
açıklıyor.
Yaşamın Kaçınılmaz
Ürünü, Son Uyarı 6:7-18
Yazar Pavlos bu
dönümde evrensel bir ilkeyi inanlının inansızın önüne seriyor
(6:7).
Eski Antlaşma’dan alınan ilke burada yineleniyor.
“Fesat eken dert biçer; kötülüğünün
değneği yok olur” (Süleyman’ın
Özdeyişleri 22:8). “Gördüğüm kadarıyla fesat sürenler, kötülük tohumunu
ekenler aynısını biçecektir” (Eyub 4:8).
Ne der Rab İsa Mesih?
"Çünkü
açığa çıkarılmayacak üstü kapalı bir olgu yoktur. Ne de öğrenilmeyecek gizli
kapaklı bir konu vardır"
(Matta
10:26; bkz. Luka 8:17; 12:2,3).
"Kandırılmayın, Tanrı'yla eğlenilmez"
(6:7).
İsmail’in İshak’la dalga geçtiği gibi, suçsuz kişiyle eğlenenler çoktur
(bkz. Yaratılış 21:8-14).
Miktirizo, ekmiktirizo: ‘Burun kıvırmak’. Bu söz, Luka 16:14;
23:35'de yazar Luka tarafından da kullanılıyor. Ferisiler'le başrahipler
kutsal İsa’yla böyle eğleniyorlardı. Alay etmek tiye almak, yaşam-sonsuz
değerlerini ve sevgi-saygı ilkelerini dışlamaktır, yaşamın özelliklerini
ciddiliğe almayanın doğal tepkisidir. Ama bu tohumun acı bir ürünü ileridedir.
Yazar Pavlos konuyu
genişletiyor (6:8).
İsa Mesih Nikodimos'a yeniden doğuşun gereğini açıklarken şaşırıp kalan bu din
öğretmenine, özlü bir gerçeği vurguladı: "Bedenden doğan bedendir, Ruh'tan
doğan ruhtur" (Yuhanna
3:6; bkz. Yuhanna 1:13).
Pavlos başka yerde şunu vurguluyor: "Çünkü bedenin gereksiz isteklerine bağlı
düşünce ölüme götürür. Ruh'a bağlı düşünce ise yaşama ve esenliğe götürür...
Çünkü bedenin gereksiz isteklerine uyarak yaşarsanız öleceksiniz. Ama Ruh
aracılığıyla bedenin işlerini öldürürseniz yaşayacaksınız"
(Romalılar
8:6-13; bkz. Romalılar 6:19-23;
I.Timoteos 6:12; Titos 3:7).
Sonsuz yaşam güvenliğine kavuşmak için ne ruhsal yasa, ne din, ne de töre gereği
aranır. Tersine, Ruh'tan doğanın, Ruh'u hoşnut eder tutumla yaşam tohumu ekip
Ruh'tan sonsuz yaşam biçmesi, bunun yanı sıra da bedenin gereksiz isteklerine
rest çekmesi vurgulanmakta. İmanın yöntemi, işlerlikli koşulu budur. Kişi din
gereklerini uygular, şeriatı sürdürür, şartı töreleri kovalar, yol yordam
koşullarına uyar, aklını ayrıntılara bağlar yine de bedenin gereksiz isteklerini
hoşnut edici kovalayışta bocalar. Yeniden doğuş bedenin isteklerini alt
edebilir. Bu doğaüstü sağlayış yaşam başkanı Rab İsa Mesih’tendir. Yeniden doğuş
gönencine gelene şu öğüt anımsatılır: “Dünyayı
sevmeyin ne de dünyaya özgü özellikleri.. Eğer bir kimse dünyayı severse, onda
Baba’nın sevgisi yoktur. Çünkü dünyadaki şeylerin tümü –bedenin tutkuları, gözün
tutkuları, yaşamın gösterişçiliği– Baba’dan değil, dünyadandır. Dünya da,
tutkuları da geçip gitmektedir. Öte yandan Tanrı’nın isteğini yerine getiren,
sonsuz çağlar boyunca kalır”
(I.Yuhanna 2:15-17).
Ekmek-biçmek betimi
ele alınarak gerçeğin belirtildiği bu kesimde, ilerideki ürüne işaret edilmekte,
inanlı bu ürün doğrultusunda ekmeye yüreklendirilmekte
(6:9).
"İyilikten
bezmeyelim." Ektiğimiz tohum ileride gerçekleşecek parlak ürün
olabilir. Bugün katlanışla eken ileride göz doyurucu ürünü biçecek
(bkz.
Mezmur 126:6). Şu
bozukdüzen, çalkantılı, kan akıtıcı, hak çiğneyici dünyada iyilik yapmanın
anlamı ne olabilir? Her yanda kötülük egemen. Hakça davranmak birçoğunun güldüğü
eylem. Rab İsa Mesih çarmıhta asılırken, tüm insanlık için bağışlamalık
niteliğinde sunulurken haçın altında bağlısı olarak kala kala birkaç kadın
kalmıştı. Öğrencilerinin her biri dağılmıştı. Ama İsa, haça çakılmanın hiçbir
yararı yok diye yersiz bir düşünceye kapılmadı. O kurtulmalık oldu, kanını
akıttı, tüm tarihte en parlak iyiliği sonuçladı. Ürününü yeryuvarlağında, gök
kubbesi altında her soydan her boydan insanlar arasında topluyor. Bu, O'nun
ikinci kez gelişine dek sürecek (bkz.
Yeşaya 52:13; 53:11,12).
İnanlı hiç usanmasın, şu düzensiz ortamda, karanlık dünyada iyiliği sürdürsün,
ürün veren tohumu eksin (bkz.
I.Korintoslular 15:58).
İyiliği kime
doğrultmalı? HERKESE. Özellikle iman evinden olanlara. Kilise topluluğunun
kurulduğu dönemde, Pavlos'un uluslara haberci atandığı yönetimde o güne dek ne
bilinen ne de uygulanan bir olgu ve gelişim duyurulmaktaydı: Kiliseler arasında
durumu iyi olanların, yaşam olanakları yeterli olmayanlara yardım elini
uzatması. Roma Imparatorluğu birçok alanda çok ilerlemişti. Altmış milyon
nüfusun yirmi milyonu Roma vatandaşıydı, kırk milyonuysa kölelerden
oluşmaktaydı. Her renkten, her dilden her çeşit insan topluluğu..
İyilikseverlik, yardımseverlik bir kuram olmaktan öteye gidemezdi. Bunları salt
Mesih inancı getirecekti; getirdi de.. Eski Antlaşma'da Tanrı'ca saptanan bu
yükümlülük, İsrail halkı arasında uygulanmaktaydı
(bkz.
Levililer 25:35; Yasanın Tekrarı 15:7).
Rab İsa Mesih aynı yükümlülüğü vurguladı
(bkz. Matta 6:1; 19:21; Luka 11:41;
12:33; 18:22; 19:8). Kilise topluluğunun kuruluşundan sonra bu
yardımlaşma tüm topluluklarda uygulandı; yardımseverlik, insanseverlik genel
uğraş oldu; çünkü Tanrı buyruğu ve yöntemi buydu
(bkz.
Habercilerin İşleri. 11:29,30; 12:25;
24:17). Bu yükümlülüğe mektuplarda sık sık değinilir
(bkz.
Romalılar 15:24-27; I.Korintoslular
9:11; 13:3; II.Korintoslular 8, 9:6-15; 11:7-9; I.Selanikliler 2:6-9; I.Timoteos
5:17,18).
Pavlos'un ve öbür
habercilerin İmpartorluğun her köşesine yayılan inanlı topluluklarını birbiriyle
bağlamaları, ortaklaşa ilgi ruhunu teşvik etmeleri, gereksinimi olan kardeşlere,
dullara, yetimlere destek sağlamaları gerçekleşti, iyilikseverlik ruhu kilisenin
temel öğretilerinden oldu. Kilise toplulukları birbirini düşünerek inancı her
tür dış destekten ve yardımdan bağımsız kıldı, kendi kendini güçlendirebilir
destekleyebilir duruma geldi: Ahaya, Makedonya, Asya, Galatya bölgelerindeki
kiliseler bu uğraşta gereken eğitimi aldı. Konunun bu yönüne eğildiğimizde,
Pavlos'un uluslara habercilik hizmetini nasıl tasarladığını ve bütünlediğini
daha iyi anlayabiliriz. O yalnız ulusların habercisi değil, kendisini cezaevine
kapatan koca Roma Imparatorluğunun da –kendileri bunu anlayamıyordu elbette–
eğitmeni oldu. İman evinden olanlara yardım yapılırken, eliaçıklık sadece
bunlara kısıtlanmayacak, dostu düşmanı da kapsayacak
(bkz.
Romalılar 12:20).
Mektupla İlgili
Bazı Gözlemler
Yazar Pavlos
mektubunu doruklarken de ana konudan ayrılmıyor. Sonuna dek sürtüşmeci bir
mektup.. Çünkü gereken budur. Bölgedeki kilise topluluklarının Yahudilik
öğretisine kayması durdurulmalıydı. Bu temelsiz öğreti başka bölgelere de
sıçrayabilirdi. Pavlos Galatya'daki tehlikeli kaymaları nasıl öğrendi? Bazı
yorumculara göre, Galatyalılar'dan birkaç kişi kendisine mektup göndererek
karşılarındaki tehlikeyi bildirdi. Yine olabilir ki, Timoteos veya başka bir
ziyaretçi burada karşılanan durumu ona iletti. Pavlos mektuplarını başkalarının
eliyle yazma alışkısındaydı (bkz.
I.Korintoslular 16:21; Koloseliler
4:18; II.Selanikliler 3:17). Genellikle, sonunda kendi eliyle bir
selam eklerdi: “Elimle
size yazdığım şu iri harflere bakın”
(6:11).
Buradaki iri harfler neyi anlatmakta? Mektuptaki sonuçlama öbürleri karşısında
en uzun olanıdır. Mektubu sona erdirdiği düşünülürken, yeniden soruna dönüyor
yazar. İri harflerden söz etmesi bizce bilinemeyen bir özelliği anımsatmakta.
Yaklaşık iki bin yıl önceyle ilgili bir konuyu düşündüğümüzü unutmamalıyız. İri
harflerin mektubun taşıdığı aşırı öneme değindiğine kuşku olmasın.
Galatya'daki
inanlılara sünnet zorunluluğunu koymaya çalışan şeriatçıların düşüncesi ne
olabilirdi? Onlar şöyle diyordu: "Çevredeki insanlar yalancı tanrılara tapıyor,
Romalılar'ın inancı da bir sıra batılcılıkla dolu. Bu nedenle sadece Mesih'e
inanmak yeterli değil, Yahudiler'i uluslardan ayıran sünnet özelliğini
benimseyin; böylece, inancınıza bu töresel uygulamayı kattığınızda sizin ruhsal
yasaya bağlılığınızı herkes görecek ve onaylayacak!" Bu dönemde Yahudiler Mesih
inancını benimseyenlere –özellikle de bu bölgede– ağır baskı uygulamaktaydı.
Şeriatçılar inanlılara, sünneti kabul ederseniz hem kendinizi yalancı tanrılara
tapan uluslardan ayrı sıraya koymuş olursunuz, hem Yahudiler'in gözüne
girersiniz hem de onların saldırılarına hedef olmazsınız demekteydi. Buydu
şeriatçıların felsefesi ve dolapları (6:12).
Amaç, sünette odaklanan şeriat inancı çevreye tanıtılmalıydı.
Bu insanların
düşündüğü çözüm kolay çıkar yol bulmaktı: “Mesih'e inanıyoruz, Yahudi yasasına
göre sünnet de edildik, sünnet bizi uluslardan başka sıraya koyuyor!” Böylesi
ödüncü, uzlaşıcı, orta yolu tutucu bir felsefeydi kovalayışlarının itkisi. Kendi
kendilerine kurdukları inancı işlerliğe koymak onlara önem getirecek. Tüm
tarikatlar, edimci sapmalar buradan sıçrar, her köşeyi sarar. Böylelikle
toplumda, ticarette, güncel ilişkilerde geçerlilik sağlayacaktı bu insanlar. Bu
tutum, "Başlangıç
ve Son Ben'im" (bkz.
Yeşaya 44:2; Vahiy 1:17; 2:8; 22:13)
diyen Mesih'e bağlılıkla çelişkideydi. Ve en sarsıcı yön, Tanrı kayrasına iman
edip doğrulukla donatılmaya, Mesih'in haçı ilkesine temelden ters düşmekteydi.
Bu uzlaşıcı tutum ruhsal yaşamın baltalayıcısıydı. Bedenin gereksiz isteklerini
alt edemeyen ödüncülüktü. Böbürlenişin ve kurumlanmanın basamağı..
Aynı zamanda
Pavlos'un daha önce vurguladığı gibi (3:10-11),
şeriatçılar yasanın bütününü uygulayamamanın getirdiği lanetin altındadır.
Sünneti öne sürmelerinin nedeni, sünnete bağladıkları kişilerin üzerinde övünç
elde edebilmektir. Tavusun gözü büyüleyen tüyleri ve kanatlarıyla tantana
satması gibi. İlgileri yaşamın paklığı değil, dıştan sergilenen yapmacık
uygulamalarla kişisel önem sağlamaktı (6:13).
Eski Yunan’da sofistler diye tanınan,
pohpohlanmayı seven bilgiçlik taslayıcıları, hep fiyaka satanları anımsatıyordu
bu yaltaklayıcılar. Görüldüğü gibi, Pavlos yeniden ana konuya dönmüştür.
Mektubun doruğa getirildiğini bilgilendiren somut ve kanıtlı yaşam tanıklığını
önümüze seriyor: Rabbimiz İsa Mesih'in haçı, Pavlos’un ölümünü belgeleyen haçtır
(6:14).
Bu tanıklığın 2:20'deki içtenlikli tanıklıkla bağlantısı hemen
belirmekte. Pavlos, İsa'nın tüm adını konuya alıyor. Haça çakılanın kim olduğunu
gösteriyor bu. Haç, kurtuluşun biricik yolu, kurtulanın yengi gönencinde
kalmasını sağlayan tek yöntem.. Haç dışında kurtuluş yok, Tanrı'ya geçerlilik
yok (bkz.
Romalılar 5:18-21).
Mesih'in ölümüyle paydaşlığa gelmekten kaçınan, O'nun haçının anlamını
kavrayamamıştır. Haç sakin fiziksel bir nesne çerçevesinde düşünülüyorsa tüm
anlamını yitirmiştir. İnsanlık tarihinde, soyut ve gizemli anlamı derinlere
varan gerçeğin simgesidir haç.
Dünya bozukdüzen,
düşük çarpık eylemleriyle birlikte geçip gidiyor. Bunu anlayanın bir yandan
dünyayı çarmıha mıhlanmış bilmesi, öte yandan da kendisini çarmıhta asılı
görmesi hiç değişmeyen sağlıklı sağduyulu tutumdur. Haberci Pavlos başka yerde
şöyle der: "Dünya
varlığını kullananlar kullanmıyormuş gibi yaşasın. Çünkü bu dünyanın biçimi
geçip gitmektedir" (I.Korintoslular
7:31). "Şimdiki çağın gidişine
uymayın. Tersine, anlayışınızın yenilenmesiyle büsbütün değiştirilmiş insanlar
olun" (Romalılar 12:2).
Galatyalılar 2:20'de
belirtildiği gibi çarmıha çakılan inanlı, şimdi yeni yaratık olmanın gönencine
gelmiştir. Mesih İsa'nın sağlayışıyla yeni yaratık olma yetkisini bir yana
iterek kendini din, şeriat, töre biçimciliklerine kaptıran, yaşamda sonsuzda
temel gereği tanıyamamanın çelişkisindedir
(6:15).
Tanrı'nın belirttiği kural şöyle vurgulanır: "Her kim Mesih'teyse yeni bir
yaratıktır. Eskisi geçip gitti, işte yepyeni oldu"
(II.Korintoslular
5:17). "Sünnet nedir,
sünnetsizlik nedir? Bunların önemi yoktur. önemli olan Tanrı buyruklarını
tutmaktır" (I.Korintoslular
7:19). Ve Tanrı'nın önde gelen buyruğu, günahlının kayra sunusuna
iman edip yeniden doğmasıdır (bkz.
Yuhanna 3:3). Aynı konuya
yazar 5:6'da değinmişti.
"Yaşam yolunda
yürüyüşümüz de Ruh uyarınca olsun"
(5:25)
öğüdünü belirten Pavlos bu kez, "Bu kural uyarınca yaşam yolunda yürüyen
herkese esenlik" diliyor
(6:16).
Yazar yeniden
stoiheo fiilini
kullanıyor: Baştanbaşa düzenli, uyumlu dizi görünümünde.. 5:16'daki
yüreklendirmeye gidilsin. Bu kural, bu kanun
'kanon' Mesih inanlısına yol
göstergesidir. Evrende yaşamda
belirli kanunlar vardır, bunlara uymak zorunludur, ters durumda ceza gelecektir.
"Önemli
olan, Tanrı buyruklarını tutmaktır" (I.Korintoslular
7:19). "Bu kural uyarınca yaşam yolunda yürüyen herkese..."
Yaşam yolunda yürüyüş hangi kanuna, kurala, ilkeye göre sürdürülmekte? Tek
Tanrı'nın herkese koyduğu kanun tektir: Günahını bırak, kayramdan yararlan,
Mesih'e iman et, doğrulukla kuşan! Yasalarla, törelerle, biçimlerle doğruluk
kazanmaya çabalama. Haçtan kaynaklanan ölme-dirilme kanununa göre günaha
üstünlük sağlayan yaşamı sen de bul ve üstlen!
Bu durumda Tanrı'nın
öz İsraili'sin. O'nun esenliği ve acıması senin üzerindedir
(3:14;
bkz. Filippililer 3:3). Şu çağda bol bol duyduğunuz bu tanımın anlamı
derindir. İlk kez Yaratılış
35:10'da görüyoruz bu
tanımı. Tanrı onu İbrahim'in, İshak'ın kutluluklarını kendisine sağladığı
Yakup'a verdi. EL ile boğuşan, ya da EL boğuşur anlamına gelen ad.. Aynı
zamanda, EL ile yönetmen (prens) olma. Görüldüğü gibi, geniş kapsamlı adtır,
İsrail. YAHWEH bu adı Yakup'a verdikten sonra,
"Ben
EL-ŞADDAY Tanrı'yım" diyerek kendisini ona tanıttı
(bkz. Yaratılış
35:11). EL-ŞADDAY: GÜÇLÜ
EGEMEN. Tanrı'nın EL ile başlayan başka adları: EL-ELYON
(bkz. Yaratılış 14:22): EN YÜCE OLAN.
EL-OLAM (bkz. Yaratılış 21:33):
SONSUZLUK RAB’Bİ. Esenliğin, acımanın (merhamet) kaynağı bu Tanrı'nın koyduğu
kanun uyarınca yaşam yolunda yürüyenin hiçbir eksiği yoktur. Canı ruhu sürekli
esenliktedir.
İnanlıları Yahudiliğe
kaydırma çabasında olan şeriatçıların kendi savlarını savunması, sünnet
edilenlerin bu uygulamayla tarihsel İsrail’le paydaş olabilecekleri, onlara
verilen kutluluklara kavuşacakları noktasında odaklanıyordu. Pavlos en koyu
Yahudilik'te yararlı olmaya didinirken, bunun kişiyi Tanrı'ya iletemediğini
anlayarak şeriata rest çekti, tanrısal kayraya sığındı. Bundan böyle doğrulukla
donatılan haberci Pavlos onların tezine 'hayır' diyor. 'Bu insanlar gerçek
İsrailli’liğe yaraşmaz. Tersine, yaydığımız kural uyarınca yaşam yolunda yürüyen
herkes Tanrı'nın İsraili'dir. Sünnet edilenler, ruhsal yasayı uygulayanlar
Tanrı’nın evlatları değil! Kayra ilkesi uyarınca Mesih'e imanla Tanrı'ya
sığınanlardır gerçek İsrailliler.’ Yazar her yol ve kanıtla inanlıları sağlıklı
Tanrı ilişkisine bağlamak istiyor. Bu ilişki sonucunda esenliğin, acımanın
kendilerine erişeceğini belirtiyor.
Haberci Pavlos,
geçmişinde İsa Mesih adına her tür saldırıya uğrayan, baskılara katlanan,
taşlanan, ölümün sınırında bırakılan, bedeninde İsa'nın yaralarını taşıyan bir
insan olarak konuşuyor (bkz.
Habercilerin İşleri 14:8-20;
II.Korintoslular 4:9-13; 11:23-29; 12:10). Böyle biri için imanında
erdemli, tek amaçlı değildir demeye kalkmak, sağduyuyu pazara çıkarmaktır. Hiç
kimse bu insanı tedirgin edebilecek durumda olamaz
(6:17).
Buna koşut başka bir kutluluk dileğine I.Korintoslular 16:21-24'te
rastlanabilir. Stigmata,
(yaralar) İsa'nın
kurtulmalık bedenindeki yaralarla eşitdeğer değildir kuşkusuz. Mesih'in yaraları
kendine özgüdür, hiç kimse O'nunkine benzeyen yaralardan söz edemez; çünkü
hiçbir inanlının yaraları başkalarının arıtılması doğrultusunda açılmadı.
Tersine, onu arıtana kesin bağlılığın simgesi olarak inanlılar işkence çekti,
gereğinde kanını vermeye gitti.
Orta çağlar
kilisesinin yanlış uygulamalarından biri, inanlıların Mesih'in acılarına
katılmaya zorunlu kılınmasıydı. Bu nedenle bedenlerini yersiz yere çektirilen
yaralara, kanamalara, sızılara verirdi bu öğretiyi izleyenler. Kimileri de diz
üstünde kutsal sayılan yerlere doğru tırmanırdı. Bu uygulamalar günahlıyı
Mesih'in kurtulmalığından, kayrasından yoksun bırakmakla sonuçlanırdı ve her
zaman böyle olur. Galatyalılar Haberci Pavlos'un yaralarını görmüştü, onları
biliyorlardı, bunların nasıl geldiğinden bilgileri de vardı. Mesih'e su
katılmamış bağlılığının simgesiydi o yaralar.
Yazar geliyor kapanış
duasına (6:18).
Burada da kayranın önemi gökteki yıldızlar gibi parlamakta. Pavlos'un bütün
mektupları kayra dileğiyle sonuçlanır:
(bkz. Romalılar 16:20; I.Korintoslular
16:23; II.Korintoslular 13:13; Galatyalılar 6:18; Efesoslular 6:24; Filippililer
4:23; Koloseliler 4:18; I.Selanikliler 5:28; II.Selanikliler 3:18; I.Timoteos
6:21; II.Timoteos 4:22; Titos 3:15; Filimon 25).
Kayra Tanrısı’nın
uluslara Mesih'ten gelen kayrayı tanıtmaya çağırdığı haberci Pavlos, çeşitli
yerlerdeki kilise topluluklarına ve inanlı kişilere yazdığı on üç mektubun her
birini kayra
(haris) selamı ve
dileğiyle dorukluyor. Kurtarıcı Mesih'in dille anlatılmaz kayrası, ruhunun
dokusuna işlenmiş. Tanrı'nın Mesih bağlılığında açıklanan kayrası dışında
şimdiki yaşam, gelecek yaşam katı karanlıktadır.
Mektuba İlişkin
Aydınlatıcı Gözlemler
·
Mektupta Tanrı'nın
adı yirmi dokuz kez geçmekte
·
'Baba' sözü üç kez.
Biri İsa Mesih'e ilişkin, ikisi insanla
·
Tanrı'yla kişisel
bağlantı olanaklıdır (2:19; 4:9; 3:26; 4:7)
·
Tanrı evrende
belirsiz bir varlık değil, kişinin 'Tanrısı' ve 'Babası'dır
(1:1,4;
3:26; 4:5-6)
·
Tanrı günahlıyı
kurtarmakla, onu doğrulukla donatmakla ilgilenir
·
Tanrı Yargıç’tır.
Çiğnenen yasa O'nun kutsal yasasıdır
·
Doğruluk, hak, adalet
aynı sözle anlatılmakta:
dikaiosis
·
Günah Adem’de
Tanrı’nın koyduğu sınırı aşmaktır, herkesi saran kötülüktür
·
Sürekli günah
işleyerek, sürekli yasa uygulamak Tanrı'yla eğlenmektir
·
İnanlı, ruhsal yasa
yoluyla erişemediği amacı, İsa Mesih'in başarısına bırakır, O'nun kayrasına
sığınır
·
Kişi sadece haçta
kazanılan doğrulukla övünebilir, o zaferle muzaffer olabilir
·
Ruhsal yasa
nomos. Bu ad,
dianemo,
nemo (dağıtmak)
fiiliyle çağrışımdadır, 2:16x3, 2:19x2; 3:10x2, 21x3; 4:21x2
ve şu ayetlerde birer kez: 2:21; 3:2,5,11,12,13,17,18,19,23,24;
4:4,5; 5:3,4,14,18,23;
6:2,13).
·
Bu inanlılara Pavlos
çeşit çeşit dille sesleniyor:
·
Kardeşlerim
(3:15;
5:13; 6:1,18).
·
Siz ruhsal olanlar
(6:1)
·
Tanrı Sözü'nde
eğitilenler (6:6)
Mektuptaki Kişisel
Buyruk Seslenişleri
·
"Özgürlüğü
bedenin gereksiz istekleri doğrultusunda kullanmayın" (5:13)
·
"Sevgi
yoluyla birbirinizin uşağı olun” (5:13)
·
"Dikkat
edin, birbirinizi yok etmeyesiniz" (5:15)
·
"Vaktinizi
Ruh yönetiminde geçirin" (5:16)
·
"Yaşam
yolunda yürüyüşümüz de Ruh uyarınca olsun" (5:25)
·
"Böbürlenmeyelim,
birbirimizi kışkırtmayalım, birbirimizi kıskanmayalım" (5:26)
·
"Siz
ruhsal olanlar yumuşak huylulukla onu doğruluğa getirin. Kendi durumunuzu da göz
önünde bulundurun" (6:1)
·
"Birbirinizin
yükünü taşıyın, böylelikle Mesih'in yasasını uygulayın" (6:2)
·
"Herkes
kendi işini denetlesin" (6:4)
·
"...eğitilen,
kendindeki yararlı şeylerin tümünü eğitmeniyle paylaşsın" (6:6)
·
"Kandırılmayın!
Tanrı'yla eğlenilmez" (6:7)
·
"İyilikten
bezmeyelim" (6:9)
Sözü edilen kişisel
buyruk seslenişleri cinsel bozukluğun, her tür sürtüşmenin, dağıtıcılığın,
büyüklenmenin, başkalarına köle ağası kesilmenin, bencilliğin, kendi kabuğuna
çekilmenin, eli sıkı olmanın, dikkatsiz tutumun, umutsuzluğun ve ön sırada sakat
öğretinin oluşturduğu tehlikelere karşı uyarılar zinciridir. Bunların alt
edilmesi, İsa Mesih'ten gelen özgürlüğün değerlendirilmesine bağlıdır. Bu
özgürlük hiçbir zaman ruhsal yasadan gelemez. Salt Mesih’in kayrasızla
gerçekleşir.
Tanrı hem biricik
Oğlu'nu gönderdi, hem de Kutsal Ruhu'nu verdi. Ruh'tan on yedi kez söz edilir.
Üçü insanın ruhuna ilişkin (3:2;
6:1,18), on dördü Kutsal Ruh'a ilişkindir
(3:2,3,5,14;
4:6,29; 5:5,16,17,18,22,25,8; 6:8). Bir kezinde de
‘ruhsal
olanlar’ diye geçer (6:1).
Yazar Pavlos bu geniş kapsamlı konuyu özetlemekte, soyut konuşmadan somut
bilgiye geçmekte (6:11-18). Bu önemli
mektubun yorumunu sonuca bağlarken şu belirgin konular üzerinde bir çalışma
yapmanız yararlı olacaktır:
l
5:16-6:8'de
belirtilen çelişkileri gösterin.
l
Galatyalılar 3:5-14
ile
Romalılar 3:29-4:17'yi karşılaştırarak benzerlikleri gösterin.
l
Bunları,
Galatyalılar 3:5'teki sorunun ışığında inceleyin.
l
Bir parçada
bulunurken, öbür parçada bulunmayan vurgulama hangisidir?
l
Eski Antlaşma'dan kaç
alıntı vardır? Bunları inceleyin. Tanrı’nın kayrası yaşamınızı daha zengin ve
doyurucu aşamaya getirsin. Amin.
Derleyen:
Thomas Cosmades
[a]
Şam:
Damaskos.
1:15
Yeremya 1:5; Yeşaya 49:1; Mezmur 139:13-16.
[b]
Petros
adının Aramice karşılığı Kifas’tır (Bakınız, Yuhanna 1:42).
[c]
Yahudi halkına.
[d]
Yahudiler dışında olan herkese: Uluslara.
3:6
Yaratılış 15:6
3:8 Yaratılış 12:3; 18:18
3:10 Yasanın Tekrarı
27:26; 28:58; 30;10
3:11 Habakkuk 2:4; Romalılar
1:17; İbraniler 10:38
[e]
antlaşmayı
3:12
Levililer 18:5
3:13 Yasanın Tekrarı 21:23
3:16 Yaratılış 12:7; 13:15;
17:7; 22:18; 24:7
[f]
Pedagog
(Alıştırıcı). Çocuğu genç yaşında yönelten köle
[g]
Bakınız, Matta 5:9
[h]
Mesih inancının temel ilkelerinden
[i]
Göze görünmeyen evrensel güçler (Bakınız, Efesoslular 6:12; Koloseliler
2:8)
[j]
Bakınız, Romalılar 8:15
[k]
Çıkarları için Sevinç Getirici Haber’i yozlaştıranlar.
4:27
Yeşaya 54:1
4:30 Yaratılış 21:10,12
[l]
Aynı konuyla ilgili olarak, bakınız, Filippililer 3:2
5:14
Levililer 19:18