KÜTÜPHANE
MARKOS
Markos Müjde’nin[1] Vaftizci Yahya ile başladığını vurgular. Markos,
Mesih’in vaaz ettiği mesaj ve yeryüzündeki yaşamını MÜJDE’ye dahil eder. Markos
Müjdeyi yazmakla aslında Mesih’in döneminde yaşamış kişlilerin Mesih’e ve Onun
işlerine dair anlatılan öyküleri kendi Müjdesinde bir araya getirmiş oldu.
Markos’un Müjdesi büyük ölçüde Petrus’un vaazlarına dayanmaktadır. Markos’un,
Petrus’un vaazlarını tercüme ve kayıtlara geçirme yönü bu Müjde’de Petrus’un tanıklığını çok belirgin
kılmıştır. Petrus’un konuşmalarındaki sıralama Markos İncilinde özet olarak
karşımıza çıkar:
Markos 1:1 Elçilerin İşleri 10:36-38
Markos 1:14 Elçilerin İşleri 10:37
Markos 1:4-8 Elçilerin İşleri 10:37
Markos 1:10 Elçilerin İşleri 10:38
Markos 1:16-10:52 Elçilerin İşleri 10:38
Markos 11-14 Elçilerin İşleri 10:39
Markos 15:1-39 Elçilerin İşleri 10:39
Markos 16:1-8 Elçilerin İşleri 10:40
Çarmıha geriliş Markos’un
Müjdesinde ağırlıklı bir yer tutar. Dört Müjde içinde bu bölüm diğerlerine göre
daha fazla yer tutar.
Markos Müjdesi Mesih’in
bütün hayatını kronolojik bir sıralama içinde incelemeyi amaçlamaz. Çünkü
Markos, Mesih’in yaşamına, ölümüne ve dirilişine tanıklık edecek kimselere gerekli olan şeyleri basit ve kısa
bir şekilde vermeyi arzular. Markos Müjdesini basitçe dört kısımda
özetleyebiririz:
1-) Müjdenin vaaz edilmesi
Vaftizci Yahya’nın hizmeti ile başlar.
2-) İsa’nın Celile ve
etrafındaki yerlere olan hizmeti.
3-) Yeruşalim’e son ziyareti
ve çarhıma gerilmesi
4-) Gömülmesi, dirilmesi,
öğrencilere görünmesi ve öğrencileri görevlendirmesi
Bu dört kısım Müjde’nin
amacını bize verir.
Markos bize Mesih’in
hayatını örneklerle göstererek (1:13; 12:35-37) Mesih hakkında ileri sürdüğü
gerçeklerin kabul edilmesi gerekliliğini vurgular. Çünkü O gerçek
İsrail’lidir.
Bundan başka Markos, Mesih’i
İnsanoğlu yönüyle tanıtırken Onun Tanrı Oğlu olarak ilahi yönünü
vurgular. O, İnsanoğlu olarak günahları bağışlama yetkisiyle gelen (2.10) Tanrı
Oğludur (1:1), O Rab’dir (2:8).
Müjde yalnızca teolojik
gerçekler değildir. Bu yüzden de Markos için Müjdenin yoksullara ve zenginlere,
bilgelere ve cahillere vaazı çok önemlidir (12:24). Çünkü Müjde Tanrı’nın
gücüdür (Romalılar 1:16). Öyleyse bu Müjde kötülüklerin ve hastalıkların
üzerine vaaz edilmelidir (1:27; 16:15-18).
Markos Müjdesi bizleri Mesih’in uluslara olan ilgisi
ile tanıştırmayı ihmal etmez (6:45-9:32). Bu gerçek kilisenin de bir misyonu
olmalıdır. Markos bunu Yahudisel bir ifade ile açıklığa kavuşturur: Halka ders verirken şunları söyledi: «`Benim
evime, tüm ulusların dua evi denecek’ diye yazılmamış mıdır? Ama siz burayı
haydut inine çevirdiniz.» (11:17). Mesih hakkında ulusların da en son itirafı
şudur: İsa’nın karşısında duran yüzbaşı, O’nun bu şekilde son nefesini
verdiğini görünce, «Bu adam gerçekten Tanrı’nın Oğluydu» dedi (15:39).
1:15 «Zaman
doldu»[2] diyordu, «Tanrı’nın
Egemenliği yaklaştı.[3] Tövbe edin, Müjde’ye inanın!»
Mesih’in gelişi Son Günlerin
başlangıcını oluşturdu. Tanrı’nın işi ve Müjdesi büyüyen bir şekilde yeryüzüne
yayılmaya başladı. Tanrı’nın Krallığı herşeyi tam yönetmesidir. Bu krallık
şimdi insanların kalplerini Mesih’e çekerek kurulmaktadır. Krallık büyüyen bir
şekilde hayatın her alanına dokunmakta ve herşeyi Mesih’in Rabliği altına
gertirmektedir. Mesih’in gelişi, hizmeti ve ölümü, dirilişi ve Müjdenin tüm
dünyaya vaazı Krallığın dünyaya geldiğinin kesin kanıtlarıdır. İsa şeytanı
bağlamaya gelmiştir. Böylelikle insanlığa Tanrı’ya giden yolda kapı açmış oldu.
Artık kilise bir halk ile sınırlı değildir, bütün dünya halklarına açılmıştır.
İsa’nın getirdiği Krallık herşeyi etkilemektedir. Bu yüzden İsa’yı 1.15
ayetinden hemen sonra kötü ruhları kovarken (1:21-28), hastalıkları
iyileştirirken (1:29-31) görüryoruz. İsa’ya değişik hastalıkları olan kişileri
getiriyorlar (1:32-34) ve o da onları iyileştiriyordu. İsa düşmüş bir dünyaya
değişim getirmek onu yenilemek istiyor. İşte bu şey Tanrı’nın Krallığıdır. İsa
bu krallığını getirmek için karanlığın güçlü adamını bağlamaya gelmiştir
(3:22-27). İsa yeryüzündeki tüm hizmeti, vaazları, mucizeleri ile Tanrı’nın
Krallığını ilan ederken bu krallığın gelecekte tamamlanacak ve mükemmelleşecek
olduğunu vurgular. Onun yaptıkları toprağa tohum saçmaktır, ürün
olgunlaşınca (gelecekte) biçilecektir (4:26-29). Aynı şekilde hardal
tanesi benzetmesi Mesih’in şahsında şimdiki zamanda gösterilen Tanrı’nın
Krallığına işaret eder (4:30-31). Mesih’in fırtınayı dindirmesi (4:35-41) ölüyü
diriltmesi (5:38-42) Tanrısal Egemenliğin bir işaretidir. Çünkü Egemenlik tam
olarak geldiğinde artık lanet olmayacaktır (Vahiy 22:3), öyleyse hastalık,
kıtlık, açlık (6:35-43), salgınlar ve felaketlere (4:35-41) Tanrı’nın
Egemenliğinde yer yoktur (Vahiy 21:4). Mesih Tanrı’nın Krallığını büyütmeye o
kadar adanmış bir hizmetçidir ki, kendi memleketinde reddedildiğinde (6:1-4)
yılmaz ve havarileri kendi yaptığı mucilerin yetkisiyle görevlendirip ikişer
ikişer Krallığın ilanı ve yayılması için gönderir. Ama İsa’nın vaaz ettiği
egemenlik bilginlerin, dindarların değil çocukların miras alacağı bir şeydir
(9:14-15).
8:29 ayeti Markos Müjdesini
bir anlamda ikiye bölmektedir:
O da onlara, «Ya
siz, ben kimim dersiniz?» diye sordu.
Petrus, «Sen
Mesih’sin» cevabını verdi.
Mesih İsa bu ayete kadar
kendisini mucizeler ve diğer olaylar aracılığı ile tanıtıyor. Petrus’un Mesih’i
tanımasından donra ise İsa Mesih ölüp dirileceğini bildirmektedir (8:31).
Bundan sonraki bölümler Mesih’in çarmıha odaklı bir şekilde yüremesini
göstermektedir. 1:1; 8:29;15:39 ayetlerinde Mesih’in Tanrı Oğlu olması açık bir
şekilde görülür.
Markos, Müjdeye Tanrı Oğlu
Mesih İsa ile ilgili olduğunu ilan ederek başlar (1.1). Mesih İsa’nın
vaftizinde (1:11) ve dağdaki görünümün değişmesinde (9.7) Mesih’in Tanrı’nın
Oğlu olduğu vurgulanır:
1:11 Sen
benim sevgili Oğlumsun,
9:7 Sevgili
Oğlum budur
Buradaki ifadeler Mesih’in
ezeli ve ebedi oğulluğunu vurgular. Çünkü Tanrı Sen Oğlum oldun demiyor.
Demek ki Mesih vaftiz olmadan önce Tanrılık sıfatını taşımaktadır.
Çarmıha gerilmesinde önce
Mesih İsa yüksek Kurulun sorgusundayken (14:61) Başkahin Ona Yüce olan’ın
Oğlu sen misin? Diye sorduğunda Mesih’in cevabı Ben’im olur (14:62).
Mesih İsa çarmıh’ta ruhunu verdiği zaman orada bulunan Romalı yüzbaşı ‘Bu
adam gerçekten Tanrı’nın oğluydu’ demiştir.
Bunun dışında kötü ruhlardan
başka kimse Mesih’in Tanrı Oğlu olduğunu söylemez (3:11; 5:7).
Dönemin Yahudi öğretisinde
de Mesih, Davut oğlu olarak geçer (12:35). Yahudi öğretisine göre Davut en
büyük kraldı. Onun oğlu olarak gelecek olan Mesih ise ondan biraz daha aşağıda
bir Kral olacaktı. İsa bu yaygın yanlış anlaşılmayı silmek istedi. Bu yüzden
İsa Davut’un Mesih hakkında Rab olarak bahsettiğini hatırlatır (12:36-37) Kör
dilencinin Mesih’e verdiği isim ‘Davut oğlu’dur (10:47, 48).
Markos Müjdesi okuyuculara
İsa Mesih’in beden almış Tanrı olduğuna dair güven aşılar. Markos’un
okuyucuları Tanrı kendisini Mesih’te gösterdiğini, Tanrı Oğlu’nun kendisi
hakkındaki ünvanını İnsanoğlu şeklinde açıkladığına tanık olurlar.
İnsanoğlu aramızda yaşayıp
mucizeler yapmakta ve çarpıcı vaazlar vermektedir. Mesih’in İnsanoğlu
olarak açıklandığı bölümlerde Onun karakteri, yaptığı işleri ve görevinin önemi
daha anlaşılır bir şekilde karşımıza çıkar.
Mesih İsa’nın kendisi
hakkında İnsanoğlu unvanını kulanması Kutsal Kitap’ta Daniel 7:13-14
ayetlerinde açıklığa kavuşur. Mesih’in ilan ettiği krallığın bahsi de yine
Daniel kitabında müjdelenmiştir.
Mesih’in kendisinden İnsanoğlu
olarak bahsetmesiyle birlikte bir Krallığı müjdelemesi Getsamani
bahçesinde ‘Abba, Baba’ diye seslenişinde daha açıklığa kavuşur (14:36).
Mesih, Üçlük inancını bizlere verirken, Krallığın Sahibinin ‘Abba’
(Baba) olduğunu görmemize yardımcı olur.
İnsanoğlu hizmet edilmeye değil, hizmet etmeye gelen bir
hizmet görücüdür (10:45). Öyleyse İnsanoğlunun vaaz ettiği Krallıkta
şerefli tacı giyecek olanlar en alçakgönüllü olanlar olacaktır. Bir gün İnsanoğlu Babasının
görkemi içinde kutsal meleklerle birlikte gelecek ve Tanrı’nın
Egemenliğininin kudretle gerçekleştiği görülecektir (8:38-9.1). Fakat önce İnsanoğlu
acı çekmeli, reddedilmeli, öldürülmeli, ve üçüncü gün dirilmelidir
(8:31). Böylece Krallık görülecektir.
Petrus’un İsa
hakkında Sen Mesih’sin şeklindeki tanıklığına karşın İsa onlara bu
gerçeği kimseye söylememeleri yolunda uyarıda bulunur (8:29). Çünkü Yahudiliğin
geleneksel olarak Mesih beklentisi politik bir özgürlük getirecek bir Kral
şeklindedir. Ancak bu Mesih dünyasal anlamda bir zafer kazanmaya değil, üçüncü
gün görkem içinde dirilmek üzere acı çekip ölmeye gelmiştir (8:31). O halde öğrencilerin
ardından yürüdükleri Mesih Yahudi halkını Roma esaretinden kurtaracak askeri
bir kahraman değildir. Bu yüzden Onu izleyenlerin savaşan Mesih imajını
öncelikle kafalarından atmaları gerekir. Bunun için Mesih Ardımdan gelmek isteyen, kendini
inkâr etsin, çarmıhını yüklenip beni izlesin şeklinde bir uyarı yapar (8:34). İşgalci Roma’nın halka
açık bir şekilde uyguladığı idam yöntemi olan çarmıh havarilerin iyi bildiği
bir şey olması sebebiyle Mesih’in bunu mecaz anlamda kullanmadığı açıktır.
M.S. 64 yıllarında büyük
Roma yangını meydana geldi. Bundan sonra Hristiyanlara yönelik saldırlar daha
da arttı. Markos’un Müjdesi bu saldırlar karşısında yok olma tehdidi altındaki
Hristiyanlara büyük bir güvence vermekteydi. Efendileri çölde denenirken yabani
hayvanların[4] arasındaydı. Hristiyanlar vahşi hayvanlara
atılırken, yakılırken, çeşitli işkencelerle yüzleşirken Markos’un Müjdesi ile
dünyaya meydan okumaya güç buldular. Mesih İsa da Romalılar elinde acı
çekmişti, kendileri de Mesih adından dolayı acı çekmekteydiler. Kendi
çektikleri acılarda acı çeken İnsanoğlu’nun sözlerini Müjde’nin özü olarak
algıladılar:
Markos
8: 34Öğrencileriyle birlikte halkı da yanına çağırıp
şöyle konuştu: «Ardımdan gelmek isteyen, kendini inkâr etsin, çarmıhını
yüklenip beni izlesin. 35Canını kurtarmak isteyen onu
yitirecek; canını benim ve Müjde’nin uğruna yitiren ise onu kurtaracaktır. 36İnsan
bütün dünyayı kazanıp da canından olursa, bunun kendisine ne yararı olur? 37İnsan,
kendi canına karşılık ne verebilir? 38Bu vefasız ve günahkâr kuşağın
ortasında, kim benden ve benim sözlerimden utanırsa, İnsanoğlu da, Babasının
görkemi içinde kutsal meleklerle birlikte geldiğinde[5] o kişiden utanacaktır.
Markos Müjdesi Mesih’in
Kudüs’e girişinden itibaren (11:1) geçen zamana ağırlıklı bir yer vermiştir.
Ancak bu bölümden önceki olaylarda Mesih’in acı çekeceğinin işaretlerini verir:
1-) 2:1-12 ayetlerinde
felçli bir kişinin iyileştirilmesi Mesih’e olan düşmanlığı belirginleştiğini
görmekteyiz.
2: 6‑7Orada oturmakta olan bazı din bilginleri ise
için için şöyle düşündüler: «Bu adam neden böyle konuşuyor? Tanrı’ya
küfrediyor! Tek Tanrı’dan başka kim günahları bağışlayabilir?»
2-) 2:13-17 Levi’nin, diğer
havarilere katılması olayı:
16Ferisilerden bazı din bilginleri, O’nu günahkârlar ve vergi
görevlileriyle birlikte yemekte görünce öğrencilerine, «Niçin vergi
görevlileri ve günahkârlarla birlikte yemek yiyor?» diye sordular.
3-) 2:18-22 Mesih oruç ile
ilgili olarak konuştuğunda:
18Yahya’nın öğrencileriyle Ferisiler
oruç tutarken, bazı kişiler İsa’ya gelip, «Yahya’nın ve Ferisilerin
öğrencileri oruç tutuyor da, senin öğrencilerin niçin tutmuyor?» diye sordular.
4-) 2:23-28 ;Sebt günü ile
ilgili öğretiş:
24Ferisiler İsa’ya, «Bak, Sept günü yapılması
yasak olanı neden yapıyorlar?» dediler.
5-) 3:6) Eli sakat adamı
iyileştirdiğinde:
2Bazıları İsa’yı suçlamak amacıyla, Sept günü hastayı
iyileştirecek mi diye O’nu gözlüyorlardı. 6Dışarı çıkan Ferisiler,
İsa’yı yok etmek için Hirodes yanlılarıyla hemen görüşmeye başladılar.
Bu olaylarla 11:27-12:37
ayetleri arasında geçen beş ayrı hikayeyi aynı paralelde görmekteyiz. Mesih’in
kimliği ve kişiliği, Mesih’in öğretişleri dini önderlerin ve halkın ileri
gelenleri tarafından tuzağa düşürülmeye çalışılarak yok edilmeye çalışılmaktadır:
1-) 11:27-28 Yine
Kudüs’e geldiler. İsa tapınakta gezinirken başkâhinler, din bilginleri ve
ihtiyarlar O’nun yanına gelip, «Bunları hangi yetkiyle yapıyorsun, bunları
yapma yetkisini sana kim verdi?» diye sordular.
2-) 12:12 İsa’nın
bu benzetmede kendilerinden söz ettiğini anlayan Yahudi önderler O’nu
tutuklamak istediler; ama halkın tepkisinden korktukları için O’nu bırakıp
gittiler.
3-) 12:13 Daha sonra İsa’yı söyleyeceği sözlerle tuzağa
düşürmek amacıyla Ferisilerden ve Hirodes yanlılarından bazılarını O’na
gönderdiler.
4-) 12:18-19 Ölümden sonra diriliş olmadığını söyleyen
Sadukiler İsa’ya gelip şunu sordular: «Öğretmenimiz, Musa yazılarında bize şöyle buyurmuştur: `Eğer bir
adamın kardeşi ölüp bir dul bırakır ama çocuk bırakmazsa, sağ kalan kardeş,
ölenin karısını alıp soyunu sürdürsün.
5-) 12:28 Onların
tartışmalarını dinleyen ve İsa’nın onlara güzel bir cevap verdiğini gören bir din
bilgini yaklaşıp O’na, «Tüm buyrukların en önemlisi hangisidir?»
diye sordu.
Diğer yandan Vaftizci
Yahyanın öldürülmesi (6:14-29) o dönemin nasıl bir ruhsal anlayışının hakim
olduğunu anlamamıza yardım eder. Hirodes’in Mesih İsa hakkında duyduğu
tanıklıklar kendisine oldukça şaşırtıcı gelmişti. Bunun sonunda Hirodes
Mesih’in dirilmiş Yahya olduğuna kanaat getirmesi aslında Onun için hayati
tehlike demekti:
6:14 Kral Hirodes de olup bitenleri duydu. Çünkü
İsa’nın ünü her tarafa yayılmıştı. Bazıları, «Bu adam, ölümden dirilmiş olan
Vaftizci Yahya’dır. Olağanüstü güçlerin O’nda etkin olmasının nedeni de budur»
diyordu. 15Başkaları, «O İlyas’tır» diyor, yine başkaları, «Eski
peygamberlerden biri gibi bir peygamberdir» diyordu. 16Hirodes
bunları duyunca, «Başını kestirdiğim Yahya dirilmiştir!» dedi.
Vahtizci Yahya İlyas’ın
kişiliğinde geri dönecekti[6] Mesih’in dağda görünümünün değiştiği (9:2-13) zaman
Mesih İlyas’ın (Vaftizci Yahya) geldiğini (9:11) ve İnsanoğlu’nun acı çekmesi
gerektiğini söyler:
9:11-12
O da onlara şöyle dedi: «Gerçekten de önce
İlyas gelir ve her şeyi yeniden düzene koyar. Ama nasıl oluyor da İnsanoğlu’nun
çok acı çekeceği ve hiçe sayılacağı yazılmıştır? 13Size şunu
söyleyeyim, İlyas geldi bile, ve onun hakkında yazılmış olduğu gibi, ona
yapmadıklarını bırakmadılar.»
Yazılmış olanlar artık yerine gelmektedir. Bu durumda aklımıza gelen
şeyler Mesih’in acı çekmesiyle ilişkili şeylerdir:[7]
Mezmur 22: 6 Ama ben insan
değil, toprak kurduyum,
İnsanlar
beni küçümsüyor, halk hor görüyor.
7
Beni gören herkes alay ediyor, Sırıtıp baş sallayarak diyorlar ki:
8
“Sırtını RAB’be dayadı, kurtarsın bakalım onu,
Madem
onu seviyor, yardım etsin!”
Daniel 9:26 Bu altmış iki
hafta sonunda meshedilmiş olan öldürülecek
ve
onu destekleyen olmayacak...
İşaya 52:13-52:12 ayetleri
arasında hizmetçi olarak gelecek olan İnsanoğlu’nun çarmıh acıları çok
açık bir şekilde anlatılır. İnsanoğlu işkencelerden tanınamaz bir hale
gelecektir (52:14), Tanrı’ya olan bağlığı onun acı çekmesine engel olmayacak
ama çektiği acılar kendi halkına bir bereket olacaktır (53:4-5, 11)
Böylece Markos okuyucuları Mesihin hizmetinin çarmıh
ile tamamlanacağı yolunda bilgilendirir. Önceden yazılanlar yerine gelecektir.
Mesih, İnsanoğlu’nun hizmet edilmeye değil,
hizmet etmeye ve canını birçokları uğruna fidye olarak vermeye geldiğini
(10:45) söylediğinde Kutsal Yazılarda ‘canını günah takdimesi yapan’ (İşaya
53:10) ve birçoklarını böylece aklayan (İşaya 53:11) hizmetçinin kendisi
olduğunu bir kez daha vurgulamış olur. Bu noktadan Markos Müjdesinin başına
(1.1) tekrar dönersek Tanrı Oğlu olmanın ne anlama geldiği de açıklanmış
olur. Böylelikle Mesih daha ele verilmeden önce öğrencileri çarmıh
yoluna hazırlamaktadır.
Mesih ele
verildikten sonra sorgulanması sırasında Başkâhinin ‘Yüce Olan’ın Oğlu
Mesih sen misin?’ (14:61) diye sorduğunda Mesih’in verdiği cevap Onun
Oğulluğunun Tanrı tarafından yeniden onaylanacağını belirtmek olur:
14:62 İsa, «Ben’im» dedi. «Ve sizler,
İnsanoğlu’nun kudretli Olan’ın sağında oturduğunu ve göğün bulutlarıyla
geldiğini göreceksiniz.»
Bundan sonra İnsanoğlu, aşağılanıp işkencelere maruz
kalmış bir halde çarmıhta acı çekerek öldüğü zaman Romalı Yüzbaşının ‘Bu adam gerçekten Tanrı’nın Oğluydu’ şeklindeki tanıklığı gözlerimize çarpar (15:39).
Diğer yandan Mesih’in
çarmıhta ölmesi tapınaktaki perdenin yırtılması ile tarihe önemli bir not
düşer. Tapınaktaki en kutsal bölümde insanlardan saklı olarak duran Tanrı’nın
varlığını perdenin yırtılması ile insanların arasına girmiş olur. Artık Tanrı
kendini saklayan bir Tanrı değildir[8]. Çünkü Mesih’in ölümü Tanrı’nın sınırsız olan
yüceliğini, sınırsız olan lütfunu görünür kılmıştır. Artık Tanrı kendini
insanlara göstermiştir. Böylece Mesih’in en başından beri olan misyonu çarpıcı
bir şekilde açıklanmış olur.
I.Korintliler 15:17 Mesih dirilmemişse, imanınız yararsızdır ve siz
hâlâ günahlarınızın içindesiniz.
Hristiyan
imanı içinde Mesih’in ölümü eşsiz bir yer tutar. Hristiyan İmanı Mesih’in acı
çekerek ölmesi üzerine dayanır (8:31). Çünkü Mesih canaını biröoklaraı uğruna
fidye olarak vermeye gelmiştir (10:45). Takipçilerinin dirildiğini ilan ettiği
İsa Mesih bunu pek çok kanıtlarla ispat etmiş[9] ve göğe yükselmiştir. Bir gün
mutlaka Babasının görkemi içinde kutsal meleklerle birlikte geri gelecek ve
kendisine ait olan halkı yanına alacaktır (8:38; 13:27). Bu yüzden ölüme giden
basamakları büyük bir kararlılıkla çıkar: Başkahinin, Kendisini suçlu çıkaracak
(14:61, 63-64) olan sorusuna verdiği cevap açıktır: ‘Ve sizler,
İnsanoğlu’nun kudretli Olan’ın sağında oturduğunu ve göğün bulutlarıyla
geldiğini göreceksiniz’ (14:63). Dirilip göğe yükselmesi kadar, Kutsal
Ruh’u göndermesi de Onun geri geleceğinin kanıtıdır. Bu yüzden Mesih kendi
ölümü havarilere anlatırken dirilişi ile birlikte bahseder (9:31). Mesih’in dağda görünümün değişmesi Onun dirilişinin
bir ön bildirisidir (Matta 17:9).
1.9-13: Mesih İsa’nın
Vaftizi
Vaftizci
Yahya’nın yaptığı Vaftiz ile Mesih tarafından (Matta 28:19) teşkil edilen
Üçlübirlik adına yapılan vaftiz arasında bir süreklik olduğunu görüyoruz. Her
ikiside günahların affı ve ruhsal temizlik ile ilişkilidir (Markos 1:4,
Elçilerin İşleri 2:38). Fkat bunları ikisi de tam olarak aynı değildir.
Vaftizci Yahya tarafından vaftiz edilenlerin daha sonra Hristiyan vaftizi
aldıklarını görmekteyiz (Elçilerin İşleri 19:5). Bu anlamda Hristiyan vaftizini
gelmiş olan Mesih’le ilişkilendiriyoruz. Yahya’nın vaftizini ise Mesih’e ve
Onun dünyaya getireceği yargıya ilişkin bir ön hazırlanma seremonisi olarak
görüyoruz (Matta 3:7-12, Luka 3:7, Elçilerin İşleri 19:4). Yahya’nın Mesih’i
vaftiz etmeyip Mesih tarafından kendisinin vaftiz edilmesine yönelik ısrarı
sonuçsuz kalmıştır. Mesih’in “Şimdilik buna razı ol! Çünkü doğru olan şeyi
bu şekilde yerine getirmemiz uygundur” şeklindeki açıklaması Mesih’in
Kutsal Yasa içindeki rolünü anlamıza yardım ediyor: Mesih Yasa altında doğan
kişi olarak gelmiştir. Mesih, Tanrı’nın İsrail talep ettiği herşeyi böylece
üzerine almıştır. Yani günahlı halkın durumunu üzerine alıyor. Böylelikle
Mesih’in vaftizi bir şeyi işaret ediyor: Mesih, Tanrı’nın yargısı altındaki
günahkarın yerine kendisini koyuyor. Yani doğru olanı yapıp tamamlıyor (Matta
3:15, İşaya 53:11).
Mesih’in
vaftizinde Kutsal Üçlük açılanmış oluyor; Baba: Ses olarak oradadır, Oğul:
Mesih, Baba tarafından Oğul olarak ilan edilmiştir, Kutsal Ruh: Bir
güvercin şeklinde görünmüş, Mesih’in üzerine konarak Baba’nın Oğul hakkındaki
sözlerini ve Mesih’in Oğul olarak kendisi hakkındaki sözlerini tasdik ederek
Mesih’i yeryüzündeki hizmet için mesh etmiştir. Bu olay aynı zamanda Kutsal
Ruh’la vaftiz edecek olan kimseyi (Yuhanna 1:32-33) halkın gözünde görünür
kılmıştır. Mesih böylece İsrail halkının umudu olan Kutsal Ruh çağını İsarail’e
getirmiş oldu (Luka 4:1, 14, 18-21).
3:28-20: Bağışlanamayan
Günah
Matta
12:31-32, Luka 12:10 ayetleri de bu konuyu bizlere hatırlatıyor. Burada
bahsedilen şey özel olarak Kutsal Ruh’a küfretmektir. Küfür konuşarak yapılan
bir eylemdir ama anlaşıldığı üzere yürekten geçen düşüncelerin bir ifadesidir.[10] Tanrı günahları bağışlarken neden böyle bir günah
için ayrım yapıyor? Efesliler 1:17-18 ayetleri Kutsal Ruh’un akılları
aydınlattığını öğretiyor. Bu aydınlanış Müjdeyi bizlere açıklıyor ve öğretiyor
(Yuhanna 14:26), böylece canlarımız tövbeye ve gerçeğe inanmaya ikna oluyor.
Kutsal Ruh yalnızca Tanrı’yı açıklamıyor, birey Rab’be dönsün diye onu ikna
ediyor (II.Korintliler 3:16-17). Ruh’un bu işleyişi bilerek red edildiğinde,
gönüllü olarak geri dönüşü olmayan bir şekilde kötülük içinde günah işlenmiş
oluyor. Bu durumda Tanrı o kimsenin yüreğini katılaştırıyor, öyleyse kişinin
yüreğinde artık tövbe ve iman bulunamayacak (İbraniler 3:12-13). Bu şekilde
Tanrı kişilerin kararlarına sürekli olarak izin vermektedir. Tanrı bunu kapris
olarak ya da sebepsiz olarak yapmıyor, Onun sonsuz sevgisine karşı çıkılmasına
bir cevap olarak bunu yapıyor.
Bir kimse tövbe etmek isteği varsa Tanrı
o kimsenin yüreğini katılaştırmıyor ve tövbe eden kimsenin suçunu bağılıyor.
Tövbe eden kimse Tanrı’ya karşı en büyük nefreti duymamıştır. Tanrı’nın
bağışlamamaya karar verdiği şey ise Tanrı’ya karşı duyulan en büyük nefrettir.
Bağışlanamayan günah yüreğimizden gelmektedir. Çünkü doğal olarak hepimiz
bağışlanmayan günaha doğru gitmekteyiz. Tanrı hayatımızda iyi bir iş yaptığı
için iyi meyve vermekteyiz (Yeremya 13:23).
Matta 12: 33«Ya ağacı iyi,
meyvesini de iyi sayın; ya da ağacı kötü, meyvesini de kötü sayın. Çünkü her
ağaç meyvesinden tanınır. 34Sizi engerekler soyu! Kötü olan sizler
nasıl iyi sözler söyleyebilirsiniz? Çünkü ağız yürekten taşanı söyler.
Matta 12:32 İnsanoğlu’na karşı bir söz söyleyen, bağışlanacak; ama Kutsal Ruh’a
karşı bir söz söyleyen, ne bu çağda, ne de gelecek çağda bağışlanacaktır.
İnsanoğlu o an için
dünyadadır ve kendisine karşı olan şeyler bu anlamda bağışlanabilir. Ama Kutsal
Ruh insanların yüreklerinde çalışarak onlara konuşur. O halde bilinçli olarak
red etmek affedilmeyen günaha girer. İsa burada özellikle Ferisilere karşı bunu
söylemektedir.
Eğer
bir kimse yeniden doğmuşsa bu günahı asla işlemeyecektir. Çünkü Kutsal Ruh o
kimsenin içinde yaşamaktadır. Tanrı kendisine karşı bölünemez (Markos 3:23-26,
I.Yuhanna 3:9).
İbraniler
6:4-6; 10:26-29, I. Yuhanna 5:16-17 ayetleri bağışlanamayan günahtan
bahsetmektedir. Özel olarak Tanrıdan anlayış ve aydınlanma almış bir kimsenin
bu günahı işlemesi mümkündür. Yani kiliseye katılmış, sakramentleri paylaşan,
Kutsal Kitap bilgisine sahip bir kimse böyle bir günah işleyebilir. Mesih’in
Ferisilere yönelik konuştuğunu düşünürsek Ferisler berlirli bir aydınlanma
almış kimselerdir. İşte böyle bir kimse Kutsal Ruh’a küfrederse bu kimse
bağışmanamaz bir günah işlemiş olur. Ferisi örneğinden yola çıkarak dünyanın
uzak bir köşesinde hiç kutsal kitaba ilişkin bir şey duymamış bir kimsenin
bağışlanamaz bir günah işlemesini düşünmüyoruz. Yargı sonucunda cennetteki
ödüllerimiz farklı olduğu gibi yargı sonucunda cehennemdeki cezaların
dereceleri de farklıdır.
9:1-13 - Mesih’in
Görünümün Değişmesi
Matta
17:1-8 ve Luka 9:28-36 ayetlerinde bahsedilen bu olaya II.Petrus 1:16-18
ayetinde de yer verilir. Yuhanna[11] Mesih’in ilahi Oğul olarak nasıl beden aldığını
açıklarken bu Görünüm Değişimine tanık olmuş biri olarak yazmaktadır. Görünüm
Değişimi Mesih’in tanrılığının açıklanmasıdır. Mesih dua ederken görünümü bir
anda değişiyor (Luka 9:29). Mesih yeryüzündeyken ilahi yüceliği gizlenmişti, bu
olay Mesih’in tekrar geldiğinde ilahi görkem içinde açıklanacak olmasının bir
önceden bildirisidir. Dua ederken yüzünden itibaren görünümün değişmesi
Mesih’te esasen var olan ilahi Oğulluğun açıklanmasıdır (İbraniler 1:3).
Görünüm Değişimi olayında ayrıca önemi olan şey Tanrı’nın Krallığının ilan
edilmesidir. Musa Kutsal Yasa’yı, İlya ise Peygamberleri temsil etmektedir.
Yasa ve Peygamberler Mesih’e tanıklık eder, çünkü Yasa ve Peygamberlikler
Mesih’te tamamlanacaktır. Musa ile İlya Mesih’in ölümünü (dirilişini, göğe
yükselişini) konuşmaktırlar. Onların konuştukları bu ayrılış (ölüm)
yalnızca dünyayı terk etmek değildi; sanki Musa’nın İsrail halkını Mısır’dan
kölelikten özgürlüğe çıkarması gibi şimdi de İsa aracılığı ile günaha
kölelikten çarmıhta fidye ödenerek günahtan özgürlüğe çıkmak ile ilişkiliydi.
9:42-49 - Cehennem
Kutsal Kitap cehennemi son
yagıda sonsuz cezaya çarptırılanların ikamet yeri olarak vermektedir (Matta
25:41-46, Vahiy 20:11-15). Karanlık ve ateşin (Yahuda 7,13), ağlayış ve diş
gıcırtısının olduğu (Matta 8:12; 13:42,50; 22:13; 24:51; 25:30) yıkım yeri
(II.Selanikliler 1:7-9, II.Petrus 3:7, I.Selanikliler 5:3) olarak tanımlanır.
Orada ıstırap vardır (Vahiy 20:10, Luka 16:23). Kutsal Kitap bu öğretiş ile
bizi bir yandan korku ile sarsarken diğer yandan aslında cennetin düşünebildiğimizden
çok daha güzel bir yer olduğuna ve cehennemin hayal edebileceğimizden çok kötü
ve korkunç bir yer olduğuna bizleri ikna ediyor. Bunlar sonsuzlukta
karşılaşacağımız önemli gerçeklerdir. Tanrı’nın hoşnutsuzluğunun ve gazabının
sonucu olarak cehennem çok uzakta uzakta değildir. Çünkü Tanrımız yakıp
tüketen bir ateştir (İbraniler 12:29). Tanrı’nın doğruluğu O’na karşı gelen
ve günaha bulaşmış olan kimseleri yargı altına sokacaktır (Romalılar 2:6, 8-10,
12). Kutsal Yazı cehennemin sonsuz bir yer olduğunu vurguluyor (Yahuda 13,
Vahiy 20:10). Kutsal Kitap insanlara ölümden sonra ikinic bir şans tanımıyor.
Cehennemde olanlar ışıktan çok karanlığı sevip kainatı yaratanı Rab olarak
kabul etmedikleri için kendi kendilerini cezaya çarptırdıklarını fark
edeceklerdir. Onlar kendilerini yaratan Tanrı’yı red edip günahın sürüklediği
arzularının peşinden gittiler (Yuhanna 3:18-21, Romalılar 1:18, 24, 26, 28, 32;
2:8, II.Selaniklilier 2:9-11). Genel vahiy herkesi Tanrı’nın açık olan varlığı
ile yüzleştirir. Bu noktada cehennemi Tanrı insanın tercihine bırakmış olur. Kişilerin bu tercihi ya Tanrı ile olmak
yada Tanrısız olmak şeklindedir. Cehennemde olanlar yalnızca yaptıkları şeyler
için değil, yüreklerinde bunu seçmiş oldukları için Tanrı’nın yargısına çarptırılırlar.
Kutsal Yazıların cehennem hakkındaki öğretisi, minnettarlık duyarak bizi
kurtaran Mesih’in lütfuna dönmemiz içindir (Matta 5:29-30; 13:48-50). Bu
sebepten Tanrı cehennem konusunda bizlere yaptığı uyarı oldukça merhametlidir; ‘Varlığım
hakkı için diyor Rab Yahve, ben kötü kişinin ölümünden sevinç duymam, ancak
kötü kişinin kötü yollarından dönüp yaşamasından sevinç duyarım. Dönün! Kötü
yollarınızdan dönün! Niçin ölesiniz, ey İsrail halkı!’ (Yeremya 33:11).
[1] Müjde, Tanrı halkı için sürgünlükten dönüp Küdüs’ün yeniden inşaa edileceğinin haberidir. İşaya 52:7 (Romalılar 10:15 ayetine Pavlus İşaya Kitabındaki bu ifadeyi taşır).
[2] Galatyalılar 4:4 Ama zaman dolunca Tanrı, Yasa altında olanları özgürlüğe kavuşturmak için kadından doğan, Yasa altında doğan öz Oğlunu gönderdi.
[3] Matta 3:2; 4:17
[4] Yabani hayvanlar: Şeytanın efendisi olduğu lanetli yeri tanımlamaktadır (Matta 12.43, Efesliler 2.2). İsa bu egemenliğin güçlü adamını bağlamaya girmektedir (3.23-27).
[5] 12.6-11: 6«Bağ sahibinin yanında tek biri kalmış, o da sevgili oğluymuş. `Oğlumu
sayarlar' diyerek bağcılara en son onu yollamış. 7«Ama
bağcılar birbirlerine, `Mirasçı bu' demişler, `gelin onu öldürelim, miras bizim
olur.' 8Böylece onu yakalayıp öldürmüşler ve bağdan dışarı
atmışlar. 9«Bu durumda bağın sahibi ne yapacak? Gelip bağcıları yok
edecek, bağı da başkalarına verecek. 10‑11Şu Kutsal Yazı'yı
okumadınız mı?
`Yapıcıların reddettiği taş,
işte köşenin baş taşı oldu.
Rab'bin işidir bu,
gözümüzde harika bir iş!'»
14.62: ...Ve sizler, İnsanoğlu'nun kudretli Olan'ın sağında oturduğunu ve göğün bulutlarıyla geldiğini göreceksiniz
[6] Malaki 4: 5 "RAB'bin büyük ve korkunç günü gelmeden önce size Peygamber İlya'yı göndereceğim. 6 O babaların yüreklerini çocuklarına, çocukların yüreklerini babalarına döndürecek. Öyle ki, gelip ülkeyi lanetleyerek yok etmeyeyim.
[7] İşaya 52:13-53:12, Filipililer 2:7, Luka 23:11
[8] İşaya 45:15 Gerçekten sen kendini gizleyen bir Tanrı'sın, Ey İsrail'in Tanrısı, ey Kurtarıcı!
[9] I.Korintliler 15:5Kefas'a, sonra Onikilere göründü. 6Daha sonra da beş yüzden çok kardeşe aynı anda göründü. Onların çoğu hâlâ yaşıyor, bazılarıysa öldüler. 7Bundan sonra Yakup'a, sonra bütün elçilere ve en son, zamansız doğmuş bir çocuğa benzeyen bana da göründü.
[10] Matta 12:33-37 33«Ya ağacı iyi, meyvesini de iyi sayın; ya da ağacı kötü, meyvesini de kötü sayın. Çünkü her ağaç meyvesinden tanınır. 34Sizi engerekler soyu! Kötü olan sizler nasıl iyi sözler söyleyebilirsiniz? Çünkü ağız yürekten taşanı söyler. 35İyi insan, içindeki iyilik hazinesinden iyilik, kötü insan ise içindeki kötülük hazinesinden kötülük çıkarır. 36Size şunu söyleyeyim, insanlar, söyleyecekleri her boş söz için yargı gününde hesap verecekler. 37Kendi sözlerinizle aklanacak, yine kendi sözlerinizle suçlu çıkarılacaksınız.» Romalılar 10:9-10: 9İsa'nın Rab olduğunu ağzınla açıkça söyler ve Tanrı'nın O'nu ölümden dirilttiğine yürekten iman edersen, kurtulacaksın. 10İnsan yürekten iman etmekle aklanır, imanını ağzıyla açıklamakla da kurtulur.
[11] Yuhanna 1:14 Söz insan olup aramızda yaşadı. Biz de O'nun yüceliğini, Baba'dan gelen, lütuf ve gerçekle dolu olan biricik Oğul'un yüceliğini gördük.