HRİSTİYANLIKTA
ORUÇ
Önsöz
I. BÖLÜM:
HRİSTİYANLIKTA ORUÇ
Oruça Öğretisine Giriş
Hritiyanlıkta Oruç
II. BÖLÜM: MESİH
MERKEZLİ ORUÇ
- Orucu Ne Zaman
Tutmalıyız
- J.Calvin’in oruç Hakkındaki
Öğretişi
- Hangi Konularda Oruç
Tutabiliriz
- Orucu Nasıl
Tutmalıyız
III. BÖLÜM: TANRI’YI
DİNLEMEK
IV. BÖLÜM: ORUCA
BAŞLAMAK
- Kül Çarşambası
- Günlük Okuma Takvimi
- Günlük Dua Takvimi
ÖNSÖZ
Dualı Oruç Tanrı önünde
alçalışı ve O'na itaati gerekli kılar. Böylece Tanrı'ya, O'nun Kutsal
Kitap'ına, Kutsal Kilisesine olan hizmetimizi ve tanıklığımızı gözden
geçirdiğimizde insanlık ailesi ile olan ilişkimizi de Tanrı'nın ışığına
çıkarmış oluruz.
Bundan sonraki adım ise yaşantımızdaki tespit ettiğimiz aksaklıkları,
yanlışları düzeltmeye çalışmak, hata ve günahlardan dönmek adımını içermelidir.
Aksi takdirde oruç sadece bir alışkanlık olarak yerine getirilen bir şey olur
ki, bunun da yüce Tanrı katında bir değeri yoktur.
"İbadet"
Hristiyanlıkta çok geniş bir kavram olmasına rağmen genelde belirli dua
saatlerinin rituellerini kilisede ya da tek başına bir yerde yerine getirmek
olarak anlaşılır. Oysa İbadet deyince bunun içine Kutsal Yazıları okumak, kilisede
toplu halde ve ayrıca evimizde iç odamızda tek başına Tanrı'ya övgü ve şükran
yükseltmek, tövbe, itiraf ve dileklerin sunulduğu duaları Tanrı'ya kaldırmak
akla gelmelidir. Bunun yanında Kilisede vaaz edilen sözü dikkat ile vicdanen
dinlemek, sakramentlere uygun bir şekilde katılamak, Rab’bin kutsadığı sebt
gününü tutmak bir Hristiyan’ın ruhani hayatının bir parçasıdır. Ancak bütün
bunların içinde ondalık ve sunu kurbanlarıyla, maddi varlıklarımızla da
Tanrı'ya teşekkür sunmak yer aldığı gibi Dualı Oruç ile de ibadetin
kapsadığı her şeyi kişisel ve toplumsal olarak hayatın her alanına pratik
etmeye çalışırız. Bütün bunlarla birlikte merhamet hizmetlerini, sözlü ve
yaşamsal olan tanıklığımızı pak bir yürek ile dünyaya vermeye çalışırız.
Bu aşamada "inanıyorum" dediğimiz inancımızı bütün emir
ve yasaklarıyla gündelik hayatın her adımına yerleştirmeye çalışırız. Bu da
İbadeti belirlenmiş zamanlarda tekrarlanan şeyler olmaktan çıkarır ve yaşamın
kendisi yapar.
Bu anlamda Kutsal Kitap'ın Oruç öğretisini gözden geçirmek ile
sanırım ibadet hayatımızı, yani hiç ağlayış ve göz yaşının olmadığı
sonsuzluktaki ülkemize doğru olan bu dünyasal hac yolculuğumuz boyunca
nefes almış olduğumuz tüm zamanı gözden geçirmiş olacağız.
Saygılarımla,
Rev. İlhan Keskinöz
I.
BÖLÜM
Oruç Öğretisine
Giriş
Markos 2:18-22 (Matta 9:14‑17; Luka 5:33‑39)
18 Yahya'nın öğrencileriyle Ferisiler oruç tutarken,
bazı kişiler İsa'ya gelip, «Yahya'nın ve Ferisilerin öğrencileri oruça
tutuyor da, senin öğrencilerin niçin tutmuyor?» diye sordular.
a Matta 6:16-18, Elçilerin İşleri 13:2; 14:23
Oruç:
Musa’nın Yasası (Levililer 16:29-34; 23:26-32, Sayılar 29:7-11, Elçilerin
İşleri 27:9) yılda bir kez kefaret gününde (Yom Kippur bayramı) oruç tutmayı
gerekli kılmaktadır (Mezmur 69:10-11, Elçilerin İşleri 27:9). Pişmanlık ve
tövbe Eski Ahitin dindarlığında oruç ile gözükürdü (Hakimler 20:26, I.Krallar
21:27). Ama bazen insanlar böyle güzel bir uygulamayı içi boş rituellere
dönüştürdüler (İşaya 58:3). Yahya’nın mesajı tövbe (Matta 3:11) merkezli
olduğundan onun öğrencileri oruç tutmaktaydı. Ancak Yahya’nın öğrencileri ve
Ferisilerin öğrecilerinin aynı sebepten oruç tuttuklarını düşünmüyoruz.
19 İsa şöyle karşılık verdi: «Güvey aralarında olduğu
sürece davetliler oruç tutar mı hiç? Güvey aralarında oldukça oruç tutamazlar!
İsa yeryüzündeki kutsal varlığını bir düğün yemeği
ile mukayese ediyor ve ‘güvey’ ifadesini kullanarak kendisini önceki
peygamberlerden ayırıyor. İsa kendisini bir güveye benzeterek Krallığın
varlığını bir düğün töreninde olduğu gibi kutlama (şölen) ile doğruluyor. Bu
yüzden İsa’yı halkın hoşlanmadığı kimselerle bile yemek yerken görüyoruz (Matta
11:18-19, Luka 19:1-9). Çünkü İsa günahkarlara kurtuluş ve sevinç getirmeye
gelmiştir. Kutsal Yazılar YEHOVA ile halkı ya da İsa ile kilisesi arasındaki
ilişki ve sevgi bağını karı-koca arasındaki sevgi birliği ile mukayese ederek
gösterir (İşaya 50:1; 54:1; 62:5, Yeremya 2:32, Hoşeya 2:1, Matta 25:1, Yuhanna
3:29, II.Korintliler 11:2, Efesliler 5:32, Vahiy 19:7; 21:9).
20 Ama güveyin aralarından alınacağı günlerb
gelecek, onlar işte o zamanc, o gün oruçd tutacaklar.
b Elçilerin İşleri 1:9 c Luka 17:22 d
Elçilerin İşleri 13:2; 14:23
güveyin aralarından alınacağı günler: Mesih’in çarmıh üzerindeki ölümünün bir ön
bildirisidir. Buradaki ifade Mesih’in zulüm ve yargıyı kaldıracağını müjdeleyen
İşaya 53:8 ayetini bize hatırlatır (Matta 11:5 ve İşaya 35:5-6/ Luka 4:18-19 ve
İşaya 61:1-2/ Luka 22:37 ve İşaya 53:12). İsa tam kurtuluş ve özgürlük getirmek
için çarmıhta bir kurban olarak ölmek üzere yeryüzüne gelmişti. Bu da büyük
sevinç getiren İyi Haber’di (Luka 2:10-11; 24:52, Yuhanna 17:13).
oruç tutacaklar: Ancak 2:19 ayetinin işaret ettiği kutlama geçicidir. İsa Mesih’in acı
çekip öleceği zaman gelecektir (güveyin aralarından alınacağı günler).
Öğrenciler o zamandan itibaren oruç tutacaklardır.
21 Hiç kimse eski bir giysiyi çekmemiş bir kumaş
parçasıyla yamamaz. Yoksa yeni yama eski giysiden kopar ve yırtık daha kötü
duruma gelir. 22 Hiç kimse yeni şarabı eski tulumlara doldurmaz. Yoksa şarap
tulumları patlatır, şarap da tulumlar da mahvolur. Yeni şarap yeni tulumlara
doldurulur.»
çekmemiş kumaş (yeni yama) ya da yeni tulum simgeleri
gelen Kral (İsa) ile gelmiş olan Krallığın yeni durumunu vurgulamaktadır. İsa
burada bilgece olmayan işlerle, uygun tutulmayan oruç ile bu yeni durumun
aranamayacağını göstermeye çalışıyor.
Bu ayetlerden önceki
ayetlere baktığımızda dini önderler ve İsa arasındaki ayrılıkları görüyoruz.[1][1] İsa’nın
günahkarları kabulü ve geleneğe aykırı olarak uygun olmayan kimselerle
yemeğe oturması dini önderler ve İsa arasındaki önemli ayrılık noktasını
oluşturmaktadır. Bunlara şimdi bir başka zıtlık daha ekleniyor. Bu da oruç
konusudur.
Ferisiler haftada iki
kez oruç tutarlardı (Luka 18:12). Bu yüzden Yahya’nın öğrencilerinin oruç
tutuyor olması insanların gözünden kaçmıyor. Herkesin oruç tutarken İsa ve
öğrencilerinin oruç tutmaması biraz tuhaf değil miydi? Öyleyse bu konuda bir
soru sormanın tam zamanıydı.
Şüphe yok ki onlar bu
sorularında konu üzerindeki meraklarını en açık bir şekilde belirttiler. Mesih
ve öğrencilerininin oruç tutmamaları ve dindar kişilerden başka diğer
şekillerde farklılıklar göstermeleri insanların bazen merak, bazen kızgınlığına
sebep olduğunu tahmin etmek zor değil. Bu sözlerde bir eleştiri vardı aynı
zamanda:
“Yahya'nın
ve Ferisilerin öğrencileri oruç tutuyor da, senin öğrencilerin niçin tutmuyor?”
Onların söylemek
istediği şey aslında böyle davranan bir kişinin dindar veya Tanrısal
bir kişi olamayacağı idi. Vaftizci Yahya’nın isminin böyle bir konuda
kullanılması aslında Yahya’nın onların kafasındaki ve ifade etmek istedikleri
duruma uygun bir kimse olması ve dindarlık ölçülerine göre toplumda tasvip
edilebilen bir örnek olmasıydı.
Yahya’nın tutuklanmış
olmasından dolayı öğrencilerinin o durumda oruç tutması çok muhtemel
gözükmektedir. Yahya’nın öğrencileri açısından yemek ve içmek için uygun bir
zaman değildi. Diğer yandan bir başka ihtimal de Yahya’nın öğrencilerinin orucu
bir yaşam şekli olarak öne çıkarmış olabilirledi. Yahya özdenetimle yaşayan
büyük bir insandı ve onun mesajı başkalarını da aynı şekilde az ile yetinen,
kanaatkar kimseler olmaya teşvik etmekteydi. Yahya’nın öğrencileri
Ferisilerin oruç tutmasından daha farklı bir amaçla oruç tutmaktaydı.
Aslında esas konu daima
Tanrı’nın bizden ne yapmamızı istediği idi. Eski Ahit içinde pek çok kez oruç
tutulduğunu görmekteyiz.[2][2]
Ancak Tanrı yılda bir kez için, Kefaret Gününde oruç tutmayı emretmişti
(Levililer 16:29-34). Mesih’in kırk gün oruç tutmasını hatırladığımızda bundan
anladığımız şey insanların yaşanılan olaylara ya da içinde bulundukları duruma
göre oruç tutmaları gerektiğidir. Ama ferisilerin yaptığı gibi oruç tutmakta
ısrar etmek Tanrı’nın yasasında yapılmasını emrettiği şeyden daha fazlasını
istemekti. Tanrı’nın ısrar etmediği bir konuda ısrar etmek insan yapımı
bir şeyde Tanrı’yı aramak demekti. Eğer Kutsal Yazılar Tanrı adamı
olmamız için bizleri bilge kılıp, öğretmek, azarlamak, yola getirmek ve
doğruluk konusunda eğitmek için yararlı[3][3]
ise Kutsal Yazılara ilave edecek bir şeyimiz yoktur. Ferisilerin yaptığı gibi
yapmak ise bir şekilde Kutsal Yazılara ilave yapmak gibiydi. Onların
davranışları Kutsal Yazılarda olmayan bir şeyi varmış gibi gösteriyordu. Bu da
Kutsal Yazıların mesajındaki amacı yanlış ve eksik tanıtmaktaydı.
Ancak İsa Mesih
kendilerinin ve havarilerin oruç tutmamasına ilişkin şaşkınla karşılanan bu
davranışlarını buradaki sorgulanmada açık sözlülükle savunuyor. İsa Mesih
kendisinin oruç havarilerin tutmasının uygun olmadığını bir resim göstererek
açıklıyor.
Bu resimde havariler
bir damadın arkadaşları olarak temsil edilmektedir. Bu durumda havarileri
sevdikleri arkadaşlarının düğün günü sevincinde oruç tutan kimseler olarak hayal
edin. Bu uygun olmayacaktı. Ama havarilerin oruç tutacağı zaman gelecekti.
Bu zaman ise güveyin (İsa Mesih’in) aralarından alınacağı[4][4]
zamandı.
Bu benzetmede duymak
için kulakları olanlara Mesih, İsrail halkının üzerindeki isyan ve yargıyı
kaldırmak için ölüme doğru olan yürüyüşünü ilan etmekteydi. Çünkü İsa,
havarilerin yas ve oruç tutmasına vesile olabilecek şekilde tutuklanacaktı.
İsa havarilerin oruç
tutmasını eski bir giysiye çekmemiş bir kumaş parçası ile yama yapmaya ya da
taze şarabı eski tulumlara koymaya benzetmektedir: Giysi yıkandığında
yıkanmamış kumaş parçası çeker ve giysinin durumunu kötü bir hale sokardı. Aynı
şekilde taze şarap fermantasyona devam ettiğinden [çıkan gazlar] eski tulumları
patlatacaktı. Bu durumda şarap ve tulum ziyan olacaktı.
İsa burada ne demek
istiyor? İsa bu son
örneklemesinde Ferisiliğin Yasacılığı ve insan yapımı gelenekler ile lütuf
Müjdesi’nin yolunun karıştırılamayacağını önemle vurguluyor. Mesih’in
Tanrısal lütuf ve günahkarların bağışlanması öğretisi Ferisiliğin eski
elbisesini yırtıyor, Ferisi dininin eski tulumlarını patlatıyordu.
Ferisi inanışında ancak
onlar yasayı tuttukları [ve insan yapımı geleneklerden oluşan etraflarındaki
çiti muhafaza ettikleri] sürece Tanrı antlaşmasını tutacaktı. Bu sonuçta insana
bağlı ve insanın kendi kurtuluşunda payı olduğunu öğreten bir dindi.
Fakat İsa bunun tersine
hak edilmeyen bir lütfu vaaz etmekteydi. Mesih’in Müjdesi Tanrı ile başladı ve
vaaz ettiği kurtuluş tamamıyla Tanrı’ya dayanmaktaydı. Mesih kendi Müjdesi ile
Fersiliğin öğretmeye çalıştığı inanınışın farkını ortaya koydu.
Hristiyanlıkta
Oruç
Hristiyanlıkta oruç
genelde yılın belirli ayı için konmuş bir ibadet biçimi değildir. Kiliselerin
ibadet takvimlerinde cemaati teşvik ve bir hatırlatma olarak oruç dönemleri yer
almasına karşın imanlılar diledikleri zaman oruç tutabilirler.
Orucu; kişinin kendini
alçaltarak ruhsal olanı aramak için yiyecek ve içecek şeylerden belirli bir
süre uzak durması olarak tanımlamamız mümkündür. Oruçta esas olan; kişinin
gurunun kırılması, günahlılığının farkında olarak pişmanlık duyup tövbe
etmesidir.
Kişi oruç dönemi
boyunca bütün aklı, bütün gücü ve bütün kalbiyle Tanrı’yı aramaya yönelir.
Genelde Kutsal Kitap’ta oruç bahsinin geçtiği yerlerde dua, yakarış ve Tanrı’yı
aramaktan bahsedilir.
Kutsal Kitap oruçtan
bahsettiği zaman duaya her zamankinden daha fazla vakit ayırmamızı bekler.
Oruç; yalnızca aç kalarak yine günlük işlerimizi aynen yapmaya devam ederek
geçirdiğimiz dini bir zorunluluk ya da yük değildir.
Kutsal Kitabın İşaya
58. bölümü Tanrı’nın oruç için olan isteği hakkında bize yeterli bilgi verir:
1Yüksek sesle çağır,
esirgeme, sesini boru gibi yükselt, ve kavmıma günahlarını, ve Yakup evine
suçlarını bildir. 2Halbuki her gün beni arıyorlar, ve yollarımı
bilmekten hoşlanıyorlar; adalet etmiş ve Allah’ın hükümlerini bırakmamış bir
millet gibi benden doğru hükümler soruyorlar; Allah’a yaklaşmaktan
hoşlanıyorlar. 3Niçin oruç tuttuk da görmiyorsun? Canımızı alçalttık
da bilmiyorsun? diyorlar. İşte siz orucunuz gününde işinizin peşindesiniz, ve
bütün işçilerinizi sıkıştırırsınız.
4İşte siz kavga ve
çekişme için, ve kötülük yumruğu ile vurmak için oruç tutuyorsunuz; bugün öyle
oruç tutmuyorsunuz ki, yüksek yerde sesinizi işittiresiniz. 5Benim
seçtiğim oruç, insanın canını alçaltacağı gün, böyle mi olur? Saz gibi başını
iğmek, ve altına çul ve kül sermek mi? buna mı oruç, ve Rabbe makbul gün,
diyorsun? 6Kötülük zincirlerini açmak, boyunduruk bağlarını çözmek,
ve ezilmiş olanları hür olarak koyvermek, ve her boyunduruğu kırmak, benim
seçtiğim oruç bu değil mi? 7Kendi ekmeğini aç olanla paylaşmak, ve
yurtsuz düşkünleri kendi evine getirmek, ve çıplağı görünce üstünü örtmek, ve
kendi etinden olandan kaçınmamak değil mi?
8O zaman ışığın tan
gibi doğar, ve yaran çabuk et sürer, ve senin önünden kendi salahın yürür;
Rab’bin izzeti dümdarın olur. 9 O zaman imdada çağıracaksın, ve Rab
cevap verecek; feryat edeceksin, ve: işte buradayım, diyecek.
Eğer
boyunduruğu, parmak uzatmağı, ve fesat söylemeği ortanızdan kaldırırsan; 10ve
canının çektiği şeyi aç olana verirsen, ve alçaltılmış canı doyurursan; o zaman
karanlık içinde ışığın doğacak, ve koyu karanlığın öğle vakti gibi olacak; 11ve
daima Rab sana yol gösterecek, ve kurak yerlerde senin canını doyuracak, ve kemiklerini
kuvvetlendirecek; ve sulanmış bir bahçe gibi, ve suları yalancı olmayan bir
kaynak gibi olacaksın 12Ve senden çıkacak olanlar eski harebeleri
bina edecekler; çok nesillerin temellerini dikeceksin; ve sana: Gedik kapatan,
Memlekette oturulsun diye yolları eski haline koyan, denilecek.
13Mukaddes günümde
dilediğini yaparak Sebt gününü ayak altına almazsan; ve Sebt gününe ferah gün,
Rabbin mukaddes gününe izzetli gün dersen; ve kendi yollarında yürümeyerek,
kendi zevkini bulmayarak, ve kendi sözlerini söylemiyerek o güne izzet
verirsen; 14 o zaman zevkini Rabde bulursun; ve seni dünyanın yüksek
yerleri üzerine bindiririm; ve atan Yakubun mirasını sana yediririm; çünkü
Rabbin ağzı söyledi.
Birinci ayete
baktığımız zaman Tanrı, kendi halkının günah ve suçlarını bilmesini istiyor.
Dindar bir şekilde Kutsal Yasanın gereklerini yerine getiren, oruç tutan ama
yürekte hiçbir değişim yaşamayan, kendi günahlarının farkında olamayan,
kendinde değişmesi gerekenleri fark etmeyen bir halk Tanrı’yı hoşnut edemiyordu.
Demek ki orucun
tanımını yaparken kendi günah ve hatalarının farkında olmak
diyebiliriz. Halkın ruhen yüreklerinde isyan ve itaatsizlik vardı. Orucu
bir askeri kural gibi yerine getiriyorlardı. Böylece yürekten kaynaklanan kötü
düşünceler onları oruca rağmen kirli tutmaktaydı. Aç kalmak dışında dünyasal
alışkanlıklarının ve tutkularının onları yönlendirdiği her şeyi yapıyorlardı.
2-3 ayetlerine baktığımız zaman sözde tuttukları bu oruç ile kendilerini doğru
görmeye başlıyor, Tanrı’ya bu neden böyle oldu, neden benim başıma şu iş geldi
gibi sorularla adeta hesap sormaktaydılar. Bu gurur ile ‘Niçin oruç tuttuk
da görmüyorsun? Canımızı alçalttık da bilmiyorsun?’ diyecek kadar Tanrı’ya
karşı küstah bir tavır takınmışlardı[5][5].
Sanki Tanrı onların
oruç tutmasına muhtaçmış gibi Tanrı’dan bir karşılık vermesini bekliyorlardı.
Kendileri yaptıkları bu işin karşılığında Tanrı’nın onlara bir şeyler verme
zorunluluğu varmışçasına Tanrı’dan hesap soruyorlardı. Oysa Tanrı bizlerin oruç
tutmasına ihtiyaç duymuyor. Oruç bizim içindir, orucu Tanrı için değil
öncelikle kendimiz için tutuyoruz. Çünkü değişmesi gereken bizizdir, Tanrı
değil. Değişmesi gereken bizim hayatımızdır, değişmesi gereken bizim
yüreğimizdir. Bizler oruç tutunca Tanrı bir şeyler kazanmış olmuyor ki,
tutmadığımız zamanlarda Tanrı bir şeyler kaybetmiş olsun. Demek ki, oruçta
diğer bir esas ise; gururumuzu farketmek ve bunun kırılmasına çalışmaktır.
Ayetimiz ‘orucunuz gününde işinizin peşindesiniz, ve bütün işçilerinizi
sıkıştırırsınız’ demektedir. Oruç tutarken kavga eden, çekişen, ve
işçilerini sıkıştıran, kötülük ve hile yollarından ayrılmayan insanlar kendi
suçlarını göremiyorlardı.
Görüyoruz ki, oruç ile
farkına varmamız gereken diğer bir nokta ise; ailemizin, kültürümün,
alışkanlıklarımızın ve yetişme tarzımızın bizi yönlerdirdiği yanlış insani
ilişkilerin farkına varmamız, tövbe ve pişmanlıkla değişmeğe çalışmamızdır.
Demek ki, oruçta Tanrı
ile düzeyli bir ilişki hedeflenirken, dünyaya karşı da insani yaklaşımlarımızın
olumlu bir yönde değişmesi söz konusu olmalıdır. Kutsal Yazı 4. ayette oruç
hakkında ‘kavga ve çekişme için, ve kötülük yumruğu ile vurmak için oruç
tutuyorsunuz’ derken, 9b ayetinde ‘parmak uzatmağı, ve fesat söylemeği
ortanızdan kaldırırsan’ ifadeleri ile oruç tuttuğumuz için tutmayanları
suçlamak, ve ‘işte şu oruç tutmayanlar var ya’ diye ayrım yapmamızı
yasaklar. Halbuki hemen her sene oruç tutanlar ile tutmayanlar arasında bir
kavga ve çekişme olmaktadır. Doğrusu bu tatsız olayların sebebi oruç tutan
insan ise vay o kişinin haline. Tanrımız bizlere oruçlu olmayanlara karşı bir
tavır sergileme hakkı vermemektedir. Oruçta hedeflenen şey yalnızca kavga ve
çekişmelerden uzaklaşmak değildir. Ayrıca ailemizde, arkadaş ve akraba
çevremizde dargın olduğumuz kimselerle, bize dargın olan kimselerle barış yapma
yolunda samimi girişimlerde bulunmamız gerekmektedir. Dargın olan kimselerin
barışmasına arabuluculuk yapmak için kolları sıvamak orucumuzun bir parçası
olmalıdır. 5. ayette Tanrı, hem oruç tutuğumuzu herkese ilan eden davranışların
sergilenmesine, hem de sahte alçakgönüllülük gösterilerine orucu alet etmemize
karşıdır. Diğer yandan oruç gününü canın alçaltıldığı gün olarak niteler. Kişi
gururdan tövbe edip, bir günahkar olduğunu kabul etmeli, alçakgönüllülüğü
öğrenmeye ve yaşamaya çalışmalıdır[6][6].
6. ayette emriniz
altında çalışan kişilere karşı olan tutum ve davranışlarınıza dikkat
çekilmektedir. Yetkimiz altında çalışan işçilere ya da yönetimimiz altındaki
memur ve müdürlere karşı olan davranışlarımız acaba Tanrı’yı hoşnut ediyor mu?
Aynı zamanda sizin yetkiniz altında olan ev halkı ve evde çalışan insanlarla
olan diyaloğunuz nasıl? Komşularınızla olan ilişkiniz ne durumda? Tanrı oruç
zamanında bunları da gözden geçirmenizi istemektedir. Eğer bir kişi emri
altında çalışan kişinin haklarına saygı duymuyorsa, onların maaşlarını düşük
ödüyorsa, sigortasını ödemiyorsa, düşük ücret için küçük yaşta çocukları
çalıştırıyorsa, fakirlere, ihtiyaç içinde olan kimselere karşı merhamet
etmiyorsa, Tanrı bu kişinin tuttuğu oruçla da ilgilenmiyor.
Yine komşumuzun hakkı
bize geçmişse ve yaptığımız bu yanlışlıkları düzeltme yolunda yüreğimizde bir
pişmanlık oluşmamışsa, yetkimiz altındaki insanların bize geçen hakları
konusunda Kutsal Kitap’a uygun ahlaki bir tavır sergileme prensibi geliştirmek
için bir adım atmamışsak, Tanrı tuttuğumuz bu oruçtan memnun değildir.
Komşumuzun,
işçilerimizin, emrimiz ya da yetkimiz altında çalışan kişilerin, ailemizde ve
akrabalarımızdaki kişilerin şahsına karşı takınmış olduğumuz kaba
davranışlardan dönmemişsek; orucumuzdan beklenilen gerekli maneviyatı
alamamışız demektir.
Onlara karşı olan kötü
söz ve davranışlardan vazgeçmek (Kötülük zincirlerini açmak, boyunduruk
bağlarını çözmek)[7][7],
sözle ya da zorlayarak yaptırdığımız işlerle sanki bize karşı mecburlarmış gibi
insanlardan daha fazla şeyler isteyerek esir gibi gördüğümüz insanlardan özür
dileyip onların gönlünü almak, onlara da kendimize yapılmasını istediğimiz
şekilde davranarak (ezilmiş olanları hür olarak koyvermek, ve her
boyunduruğu kırmak )[8][8]
hayatımızı değiştirmeye karar vermemiz orucun kendisidir.
Ayrıca içinde
bulunduğumuz ruhsal savaşta bütün bunları başarabilmek ve galip gelebilmek için
oruç bize destek olacaktır. Şeytanın oyunlarına düşmemek ve tuzaklarını kırmak için
duamızın yanında oruç bize büyük bir destek olacaktır. Tanrı halkı kendini
alçaltıp oruç ve dua ile Tanrı’nın önünde yürümeye çalıştığı zaman her
boyunduruğu kıracak ve her bağı çözecektir. Ölüm diyarının kapıları bile Tanrı
halkının sahip olduğu yetkiye direnmeyecektir. Tanrı halkı Kurtarıcı Tanrısını
hoşnut eden dua ve oruçla yeryüzünde bağladığı her lanet ve kötülük göklerde
bağlanmış olacak, yeryüzünde çözdüğü her bereket göklerde de çözülecektir[9][9].
7 Ayette Tanrı’nın
bizden acıyan bir yürek ile kendi yiyeceğini, giyeceğini başkaları ile paylaşan
biri olmamızı istediğini görüyoruz. Yani Tanrı, tıkabasa karnımızı doyurduktan
sonra tekrar yiyeceğimiz zamana kadar yiyeceklerimizi saklayıp bir süre için aç
kalmamızla hoşnut olmuyor. Tanrı elindeki yiyeceği aç olanla paylaştığı için aç
kalan bir insan görmek istiyor. Yani oruç bir açlık ve susuzluk döneminden çok,
bir paylaşma ve insanlarla kucaklaşma dönemi olmaktadır. Diğer yandan insanlara
yardım yaparken ırk veya din ayrımı yapmamalıyız.
Yani oruç: ezilmiş,
toplum dışına itilmiş insanları hor görmemek, farklı millet ve ırkları
sevebilmeyi öğrenme gayretidir.
Bizim ruhsal gıdamız
olan İncil’i başkalarıyla paylaşıyor muyuz? İncil yanlızca hristiyanlar için
değil, bu dünya içindir. İman edenler için özel bir vahiydir. İman etmeyenler
için genel vahyin yanında Tanrı’yı ve ahlaki standartları öğreten, günah ve
cezayı, Tanrı korkusu ve yargıyı öğreten bir kitaptır. Bu ruhsal yiyeceği hep
kendimize mi saklıyoruz yoksa paylaşıyor muyuz? Kendi ailemiz, ve kendi
kilisemiz dışında bulunan insanların da İncil’e ihtiyaçları olduğunu
görebiliyor muyuz? Gerek ruhsal gıda gerek se fiziksel gıda olsun bunları
paylaşmak sevgi ve merhamet gerektiren şeylerdir.
Henüz İsa Mesih’in
yüreğini tam olarak anlayamamışsak bunları yaşamamız oldukça zordur[10][10].
Luka 10:25-37 ayetlerinde sonsuz yaşamı alacak kişinin nitelikleri anlatılırken
iyi komşuluk ilişkilerine dikkat çekilir. Buradaki iyi komşu yaralı insanı
görünce yüreği sızlayan (33.ayet) ve acıyıp merhamet eden (37.ayet) olarak
tanımlanır.
Neticede iyi komşu
ekmeğini, İncilini, imkanlarını tanımadığı kimseler için bile paylaşan kişidir.
Bunu yaparken motivasyonu hümanizm değildir, iyi işler yapma görevi değildir.
Fakat ‘çok acıyan ve lütfeden, geç öfkelenen ve inayeti ve hakikati çok olan’
Tanrı’nın yüreğidir.
Diğer yandan ‘Kendi
etinden olandan kaçınmamak’ sözleri başta kendi anne ve babamıza karşı
sorumluluklarını ihmal edenlerimizi ihtar etmektedir. Onların yaşlılıklarını
iyi geçirmelerine yardımcı oluyor muyuz? Onların yaşlılığından kaynaklanan
sözlerini, davranışlarını ve isteklerini saygı ve anlayışla karşılıyor muyuz?
Ailemizdeki yaşlılar bizim varlığımız için şikayette mi yoksa şükür mü ediyor?
Kendi eşimize ve çocuklarımıza olan davranışlarımız başkalarına açıklanmış
olsaydı acaba bizi utandırırmıydı? Onlara yeterli vakit ayırıyor muyuz? Yoksa
bizde çağımızın meşgül olma hastalığının esiri miyiz? Plan, program ve
randevularımızla olan meşguliyetimiz ailemizle vakit geçirmemize bir engel
teşkil eder halde mi?
İşimiz ve diğer
meşguliyetimiz bizim için bir din haline gelmemeli. Bu yanlızca dış dünya için
değil kilise için de bir problemdir. Kişiler sürekli plan ve projelerle
uğraşmaktan, sürekli ‘Tanrı için bir şeyler yapıyor olmaktan’ o kadar
çok meşguldür ki Tanrı ile vakit geçirmeye, O’nu dinlemeye çalışmaya, dua
etmeye bile vakit yoktur.
Bu durumda oruç: Tanrı
için bir şeyler yapmaktan önce ‘Tanrı ile birlikte bir şeyler yapma’
girişimimizin ilk adımıdır.
İnsanlar arasında ayrım
yapmamak, insanlığı sevgiyle kucaklamaya çalışmak Tanrı’nın beğenisini kazanmış
bir oruçtur[11][11].
8. ayette ‘O zaman
ışığın tan gibi doğar, ve yaran çabuk et sürer, ve senin önünden kendi salahın
yürür; Rabbin izzeti dümdarın olur’ sözleri Tanrı’nın isteğine uygun
tutulan orucun bir başka bereketine dikkatimizi çeker. İsa Mesih dağda görünümü
değişip nasıl yüceliğini gösterdiyse[12][12],
Tanrı da kilisesinin dünyada öyle parlamasını istemektedir.
Tanrı’nın isteğine göre
tuttuğumuz oruç ile hatalarımız, eksikliklerimiz, zayıf yönlerimiz günahın
açtığı bir yara olarak çabuk et sürecek, iyileşecektir. İnsanların
önünde yaptığımız iyi işler ve imanlı yaşayışımız Tanrı’nın bizde nasıl
çalıştığını gösteren bir işaret olacaktır. 9a ayetinde yazıldığı üzere, işte o
zaman Kurtarıcı Tanrımızın merhametli eli yardım için bize uzanacak ve
yolumumuzu açacaktır. Her durumda iyilik için etkin olan Kutsal merhamet
Tanrı’sının kendisini imdada çağıran halkına cevap vermek ve yardım etmek için
olan istekliliği burada dikkatimizi çekmektedir.
‘Canının çektiği
şeyi aç olana verirsen’ diye yazan 10a ayeti ile karşımızdaki kişiyi
kendimiz gibi görerek yardımda bulunmamız ve sevgi göstermemiz istenmektedir.
Yardımda bulunurken karşımızdaki kişiyi tanımıyor olsak bile o kişiye soframızdan
arta kalmış olanı değil, ya da sevmediğimiz bir yiyecegi değil, en çok
sevdiğimiz şeyi ve canımızın o gün en çok çektiği yiyeceği verebilen bir yürek
oluşması esastır aynı zamanda.
Bu durumda oruç; öncelikle
ruhsal anlamda yenilenmeye olan ihtiyacımızı Rabbin önüne getirerek yiyecek,
içecek ve dünyasal işlerden bir süre için kendimizi alıkoymak demek
olmaktadır. İşte bundan sonra Tanrı’nın isteğine göre tutulan bu orucun
bereketlerini görmekteyiz:
10b ayetine baktığımız zaman
Tanrı’nın isteğine uygun tutulan oruç ile hayatımızda Rab’bin ışığı olacak,
Tanrısal aydınlanışı daha iyi bir şekilde göreceğiz ve sıkıntı zamanlarında
Tanrı’nın kutsayan eli üzerimizde olacaktır.
Rab hayatımızın
karanlık ve zor dönemlerinde bizi feraha çıkaracaktır. 11 ayette Rab’bin,
hayatın her alanında bize rehberlik edececeği hatırlatılır (daima Rab sana
yol gösterecek[13][13],
yaşamdan zevk alacaksın ve ihtiyacın olan yerde Rab senin yanında olacak (ve
kurak yerlerde senin canını doyuracak), canına sağlık verecek (kemiklerini
kuvvetlendirecek), hayatında Kutsal Ruh’un meyveleri olacak, ürün veren
semereli bir yaşamın olacak (sulanmış bir bahçe gibi- kurak bir bahçe
gibi değil-), Hayatının günleri boyunca tatmimkar bir yaşam süreceksin. Senin
tanıklığını, ev ve iş hayatını, düşünceni Rab o sonsuz sevgisiyle
bereketleyecek (ve suları yalancı olmayan bir kaynak gibi olacaksın).
Tıpkı iman atamız İbrahime yaptığı gibi (12. ayet), Tanrı yalnızca seni
değil, senin zürriyetini de bereketleyecek:
Ve
senden çıkacak olanlar eski harebeleri bina edecekler; çok nesillerin
temellerini dikeceksin; ve sana: Gedik kapatan, Memlekette oturulsun diye
yolları eski haline koyan, denilecek
Kutsal Yazı Rab’be
ayırılmış günleri (yanlızca oruç zamanı değil) gerçekten Rab’be ayırmamızı ve o
günde Allahımızın yüzünü aramamızı istemektedir (13. ayet), (Mukaddes
günümde dilediğini yaparak Sebt gününü ayak altına almazsan; ve Sebt gününe
ferah gün, Rabbin mukaddes gününe izzetli gün dersen). Rab’be ayrılmış olan
günlerde dünyasal işlerden zamanında vakit ayırıp, kendi işlerimizden dinlenip,
emrimizde çalışanların da dinlemesini sağlamalıyız.
Rab’be ait günlerde
Rab’bin sözü için vakit ayırıp, O’na izzet ve görkem sunarak geçirmemiz
gerekmektedir. Rab’be ait günleri gezip eğlenmek için değil ama (ve kendi
yollarında yürümiyerek, kendi zevkini bulmayarak, ve kendi sözlerini
söylemiyerek o güne izzet verirsen) Rab’be ait olanı Rab’be ödemek için
yaşamalıyız. Kuşkusuz bütün bunları yapan ve yaşayan kişi Rab’bin esenliğini
tadacaktır (14. ayet). O zaman Davut’un “sözün süzme gümeç balından
tatlıdır”[14][14]
dediği zaman yaşadığı o lezzeti tatmak bizlere de nasip olacaktır (o zaman
zevkini Rabde bulursun).
Tanrı bize bu ayetlerde
ayrıca, kazandığımız bu ruhani zenginliğe ek olarak dünyasal zenginlik te vaat
etmektedir (ve seni dünyanın yüksek yerleri üzerine bindiririm; ve atan
Yakubun mirasını sana yediririm). Peygamber İşaya burada Rab’bin sözüne
hizmet eden biri olarak buradaki emirlerin, yasakların, bereketlerin ve
dolayısyla övgünün Rab’be ait olduğunu hatırlatarak ‘çünkü Rabbin ağzı
söyledi’ diyerek son sözü söyler.
Yani oruç; günahlarımızı,
suçlarımızı farketmek ve gururumuzun
kırılması için, alçakgönüllü olmayı öğrenmek ve tövbe etmek için,
Tanrı’yla daha derin ve anlamlı bir ilişki kurabilmek için, Tanrı’nın hayatımız
için olan planını daha iyi bir şekilde anlamak için, bedensel ve maddesel
şeylerden bir süre için uzaklaşarak yaptığımız, Kutsal Kitap okuma, dua ve
yakarışla birlikte sürdürdüğümüz, bir ibadet biçimidir.
Şimdi İşaya’dan çok daha sonraki bir zamana, Zekeriya peygamberin
zamanına bakalım. Zekeriya 7:1-14 ayetleri arasında halkın, yaşadıkları
yerde oruç tutmaya devam edip etmeyecekleri konusunda oluşan soruları Tanrı
açıklığa kavuşturuyor. Ancak sorulan sorudan Tanrı ile ilişkide itaatin esas
konu olduğu gerçeğinden halkın yoksun olduğunu görmekteyiz. Çünkü Tanrı
itaate kurbandan daha fazla önem vermektedir.[15][15]
Öyleyse itaat olmaksızın tutulan oruç da boş bir uygulama olmaktadır.
Burada bahsedilen oruç Tanrı halkının içinde bulunduğu özel bir duruma
göre belirleyip tuttuğu oruca en iyi örnektir. İ.Ö. 528 yılında tapınak
yıkılmıştı (II.Krallar 25:8-15). Böylece Tanrı halkı yıkılan taıpnak ve ölen
Yahuda valisi Gedalya için yas ve oruç tutmaktaydı. Ancak şimdi Yeruşalim’deki
halkının dindarlığı dışsaldı ve samimi inancın meyvelerine bir özlem
vardı. Samimi inanç ise gündelik yaşamın her alanında görülebilecek bir
şekilde işlerle doğrulanabilirdi.[16][16]
Zekeriya 7: 1 Kral Darius'un krallığının dördüncü yılının dokuzuncu
ayı olan Kislev ayının dördüncü günü RAB Zekeriya'ya seslendi. 2-3 Beytel
halkı, Her Şeye Egemen RAB'bin Tapınağı'ndaki kâhinlerle peygamberlere,
"Yıllardır yaptığımız gibi beşinci ay oruç tutup ağlayalım mı?" diye
sormuş ve RAB'be yalvarmaları için Sareser'i, Regem-Melek'i ve adamlarını
göndermişti. 4 Her Şeye Egemen RAB bana dedi ki, 5 "Bütün ülke halkına ve
kâhinlere sor: 'Yetmiş yıldır beşinci ve yedinci aylarda oruç tutup
dövündüğünüzde gerçekten benim için mi oruç tuttunuz? 6 Yiyip içerken kendiniz
için yiyip içmiyor muydunuz? 7 Yeruşalim'le çevresindeki kentler gönenç içinde
yaşarken, Negev ve Şefela insanlarla doluyken, RAB'bin önceki peygamberler
aracılığıyla açıkladığı sözler bunlar değil mi?'" 8 RAB Zekeriya'ya yine
seslendi: 9 "Her Şeye Egemen RAB diyor ki, 'Gerçek adaletle yargılayın;
birbirinize sevgi ve sevecenlik gösterin. 10 Dul kadına, öksüze, yabancıya,
yoksula baskı yapmayın. Yüreğinizde birbirinize karşı kötülük tasarlamayın.' 11
"Ama atalarımız dinlemek istemediler; inatla sırtlarını çevirdiler,
duymamak için kulaklarını tıkadılar. 12 Kutsal Yasa'yı ve Her Şeye Egemen
RAB'bin kendi Ruhu'yla gönderdiği, önceki peygamberler aracılığıyla ilettiği
sözleri dinlememek için yüreklerini taş gibi sertleştirdiler. Bu yüzden Her
Şeye Egemen RAB onlara çok öfkelendi. 13 "'Madem ben çağırınca
dinlemediler' diyor Her Şeye Egemen RAB, 'Onlar çağırınca, ben de onları
dinlemeyeceğim. 14 Onları tanımadıkları ulusların arasına fırtına gibi
dağıttım. Geride bıraktıkları ülke öyle ıssız kaldı ki, oraya kimse gidip
gelemez oldu. Güzelim ülkeyi viraneye çevirdiler.'"
Bu ayetler de İşaya
bölümündeki ayetlerle örtüşmektedir. Zekariya bir gerçeği vurgulayark soru
soruyor ve böylece oruç tutan halkın ikiyüzlülüğüne işaret ediyor. Zekeriya
7:5 ayetinin ne dediğine dikkat edin:
...
benim için mi oruç tuttunuz?
Anlaşılan o ki, halk orucu Tanrı’yı hoşnut etme gayretinden çok ‘ben’
merkezli bir şekilde; çevreye uymak, takdir görmek, kabul edilmek v.s.
sebeplerden tutmaktaydı. Bu durumda ortaya çıkan ruhsal körlükten dolayı halk
hem oruç tutup hem de Tanrı'dan ayrı bir şekilde yaşadıklarından dolayı
Zekeriya peygamber halkın hayatlarında eksik olan şeylerin kısca bir listesini
yapıyor. 9.ayette halkın eksik olduğu ve ihmal ettiği adalet, sevgi
ve sevecenlik konuları hatırlatılıyor. 10. ayette ise adalet, sevgi ve
sevecenliğin hayatlarında görülmesi gereken yerler açıklanıyor. Burada
bahsedilen kimseler kendilerini savunabilecek, haklarını arayabilecek durumda
olmayan dul, öksüz, yabancı ve yoksul kimselerdir. Aslında Zekeriya, bu halkı
atalarının yaptıkları şeyi yapmamaya çağırıyor. Çünkü gerçek adalet Tanrı'nın
Sözlerini kişisel ve toplumsal her duruma uygulamak demektir. Dul, öksüz,
yabancı ve yoksul kimseler kolayca istismar edilebilecek kimselerdir. Fakat
Tanrı böyle kimselere özel bir ilgi göstermektedir (Çıkış 22:21-27). Bu da
Tanrı'nın karakteri ile ilişkili bir şeydir.[17][17]
Zaten böyle kimselere adaletsiz davrananlar Yasaya göre lanet altındadır.[18][18]
Ancak bu halkın ataları (Zekeriya 7:11) Tanrı'nın emirlerine rağmen bu
kimselere adaletsizlik yapmıştır (Mezmur 94:6, İşaya 10:1-2).
Öyleyse oruç;
Tanrı’ya karşı işlenen suçlarımıza karşılık ödediğimiz bir tazminat değildir.
Aksine oruç tutmak, Tanrı’nın Yasasına uymak ile elele gitmesi gereken bir
şeydir.
...
benim için mi oruç tuttunuz?
Bu soruyu en güzel bir
biçimde Romalılar mektubu açıklığa kavuşturmaktadır:
Romalılar 14: 2 Biri her şeyi yiyebileceğine inanır; imanı zayıf
olansa yalnız sebze yer. 3 Her şeyi yiyen, yemeyeni hor görmesin. Her şeyi yemeyen, yiyeni yargılamasın. Çünkü Tanrı onu kabul etmiştir. 4 Sen kimsin ki,
başkasının kulunu yargılıyorsun? Kulu haklı çıkaran da haksız
çıkaran da efendisidir. Kul haklı çıkacaktır. Çünkü Rab'bin onu haklı çıkarmaya
gücü vardır. 5 Kimi bir günü başka bir günden üstün sayar, kimi her günü bir
sayar. Herkesin kendi görüşüne tam güveni olsun. 6 Belli bir günü kutlayan, Rab
için kutlar. Her şeyi yiyen,
Tanrı'ya şükrederek Rab için yer. Bazı şeyleri yemeyen de Rab için yemez ve
Tanrı'ya şükreder. 7 Hiçbirimiz kendimiz
için yaşamayız, hiçbirimiz de kendimiz için ölmeyiz. 8 Yaşarsak Rab için yaşarız; ölürsek Rab için
ölürüz. Öyleyse, yaşasak da ölsek de Rab'be aitiz.
Öylese Tanrısal bir oruç içinde olan şey Tanrı’nın rızasını
aramaktır. Başkasını hor gören, yargılayan, Tanrı’nın Sözlerine göre
yaşamayan kimsenin orucu Tanrısal bir oruç değildir. Yediği ya da yemediği şey
için başkasını yargılamk için değil, Tanrı'ya şükran sunmak ve Tanrı'nın
sözlerine itaat etmek orucun bir gereği olarak karşımıza çıkmaktadır.
Aynı şekilde Zekeriya
7:9-10 ayetinin ima ettiği şeyin İşaya ayetleriyle nasıl örtüştüğünü göz
önüne alarak Çıkış kitabına bakalım:
Çıkış 22: 21 «Yabancıya haksızlık
ve baskı yapmayacaksınız. Çünkü siz de Mısır'da yabancıydınız. 22 «Dul
ve öksüz hakkı yemeyeceksiniz. 23 Yerseniz, bana feryat ettiklerinde
onları kesinlikle işitirim. 24 Öfkem alevlenir, sizi kılıçtan geçirtirim.
Kadınlarınız dul, çocuklarınız öksüz kalır. 25 «Halkıma, aranızda yaşayan bir
yoksula ödünç para verirseniz, ona tefeci gibi davranmayacaksınız. Üzerine faiz
eklemeyeceksiniz. 26 Komşunuzun abasını rehin alırsanız, gün batmadan geri
vereceksiniz. 27 Çünkü tek örtüsü abasıdır, ancak onunla örtünebilir. Onsuz
nasıl yatar? Bana feryat ederse işiteceğim, çünkü ben iyilikseverim.
Görülüyor ki
oruç, içinde merhamet ve sevginin bulunduğu bir ibadet biçimidir. Merhamet,
sevgi, adalet yoksa tutulan oruç aç kalmaktan ibaret bir şey olur.
Zekeriya 7: 11-12 ayetleri oruç tutmasına rağmen yüreklerinde bir
değişiklik olmayan halka [ataları gibi] "taş yürekli"
benzetmesi yapılıyor. 12. ayet böyle kimselerin Tanrı'nın öfkesini kabarttığı
hatırlatıyor. Öyleyse insanlığa adalet etmek ve Tanrı’ya ittaat etmek
hayatlarımızda yoksa oruç tutmak Tarı’nın öfkesini yatıştıran bir prim olamıyor.
13 ayette Tanrı ‘ben çağırınca dinlemediler’ diyor.
Aslında Babil sürgünlüğü Tanrı’nın yargısı olarak onların önündeydi. Tanrı’nın
itaatsizlik suçuna[19][19]
getirdiği yargının ne demek olduğunu iyi düşünmeleri gerekirdi. 14. ayetteki
“Güzelim ülkeyi viraneye çevirdiler” sözü ciddi bir uyarıdır. Atalarının
itaatsizliği nasıl Tanrı’nın yargısını üzerlerine getirdiyse şimdiki zamanda da
halkın itaatsizliğinin alacağı ödül ancak yargı olacaktır.
Orucunuzun
üzerinize böyle bir yargı biriktirmesini istermi siniz?
Zekeriya 8 bölüm bütün bu
itaatsizlik, isyan ve yargının son bulmasına ilişkin özlemi dile getiryor: 11.ayet
Atalarının günah ve itaatsizliğinin sonucu başlarına gelen Babil sürgünü
yargısının tekrarlanmaması için olan Tanrı’nın yüreğini bize açıklıyor.
Öylese Tanrısal bir oruç içinde olan şey Tanrı’nın rızasını
aramaktır. Başkasını hor gören, yargılayan, Tanrı’nın Sözlerine göre
yaşamayan kimsenin orucu Tanrısal bir oruç değildir.
Yediği ya da yemediği şey için başkasını yargılamk için değil, Tanrı'ya
şükran sunmak ve Tanrı'nın sözlerine itaat etmek orucun bir gereği olarak
karşımıza çıkmaktadır.
12. ayette bereketli toprak
ve kutsanmış mevsimlerle halkın bereketleneceği söz konusudur. 13. ayet
İbrahim uluslara nasıl bereket olduysa aynı şekilde İsrail'in de ulslara
bereket kaynağı olabileceğini hatırlatır. 14-15 ayetleri Tanrı'nın öfke
ve yargı getirmekten hoşnut olmadığını iyilik yapmaktan hoşnut olduğunu
hatırlatıyor. Ancak bunun için Tanrı'nın şartı şudur:
16. ayet "Birbirinize
gerçeği söyleyin, kent kapılarınızda esenliği sağlayan gerçek adaletle
yargılayın"
17 ayet "yüreğinizde
birbirinize karşı kötülük tasarlamayın, yalan yere ant içmekten tiksinin"
Tanrı halkının tutuğu oruçlar sevinç, coşku dolu mutlu bayramlar
olabilir. Yeterki halk gerçeği ve esenliği sevip onun peşinden gitsin (19. ayet).
Zekeriya 7:14 ayetinde
güzelim ülkenin viraneye döndüğünü hatırlarsak şimdi Zekeriya 8: 20-23
ayetleri Tanrı'nın, bir çok halkın gelmek isteyeceği yeni ve güzel bir kent
kurmak için olan isteğini bize açıklıyor. Bu da İsrail'in tıpkı İbrahim gibi
uluslara bereket olması ile ilişkilidir.
Öyleyse Oruç
Tanrı’nın Yasasına itaatle birlikte sürdürülünce gerçek anlamına kavuşup içi
boş bir uygulma olmaktan çıkıyor. Bunun sonucunda da samimi bir şekilde oruç
tutan bizler hem bereketleniyoruz hem de başkalarına bereket olabiliyoruz.
II.BÖLÜM
Kendi isteği ile
birşeyler yapmayı sevmeyen insanoğlu oruç denince kendisini mecbur edecek bir
takım şartlar aramaktadır. Bu yüzden oruç denince hemen sorulan sorulardan bir
tanesi; orucun ne zaman tutlacağıdır. Oruç kaç gün tutulacak yada kaç gün
tutulmalıdır, nasıl tutulacak, orucu ne bozar ya da neler bozmaz soruları ile
insanoğlu hemen kendisine kurallar ve şartlar aramaya meyillidir.
Ancak Kutsal Kitap bize
bu konuda bir cevap vermez. Bizlerin bu türden tutum ve anlayışımız oruçta
hedeflenen ruhaniyeti engellemekten başka bir işe yaramaz. Zaten İşaya 58.
bölümündeki ayetlerin özüne baktığımız zaman oruçtaki hedefin bu sorular
olmadığını görüyoruz.
İşaya 58. bölüm
üzerinde düşündüğümüz I. Bölüme baktığımızda oruçta hedefin günah ve
hatalarımızı farketmek, gurur ve günahımızın farkında olmak ve bunun kırılmasına
çalışmak, yanlış insani ilişkilerimizi düzeltmek, insanlık ailersinin tüm
fertlerini sevmeye çalışmak olduğunu görmüştük.
İncil’de, İsa Mesih’in
de öğretişinin bu yönde olduğunu görüyoruz. Şimdi İncil’in bu konudaki
ayetlerine bakalım:
Luka
18: 9-10 Kendi doğruluklarına
güvenip başkalarına tepeden bakan bazı kişilere İsa şu benzetmeyi anlattı:
"Biri Ferisi*, öbürü vergi görevlisi iki kişi dua etmek üzere tapınağa
çıktı. 11 Ferisi ayakta kendi kendine şöyle dua etti: 'Tanrım, öbür insanlara
-soygunculara, hak yiyenlere, zina edenlere- ya da şu vergi görevlisine
benzemediğim için sana şükrederim. 12 Haftada iki gün oruç tutuyor, bütün
kazancımın ondalığını veriyorum.' 13
"Vergi görevlisi ise uzakta durdu, gözlerini göğe kaldırmak bile
istemiyordu, ancak göğsünü döverek, 'Tanrım, ben günahkâra merhamet et'
diyordu. 14 "Size şunu söyleyeyim, Ferisi değil, bu adam aklanmış olarak
evine döndü. Çünkü kendini yücelten herkes alçaltılacak, kendini alçaltan ise
yüceltilecektir."
Buradaki Ferisi yaptığı
işlere güvenerek gurura kapılan ve başkalarını küçük görerek kendini yücelten
bir kişidir. Ferisi başkalarının günahlarını görmeye odaklanmış olduğundan
kendi günahının farkında değildir. Bu kişide bir alçakgönüllülük, tövbe ve
pişmanlık görmüyoruz. Vergi görevlisinin merhamet dileyen ruh hali onda
gözükmüyor.
İşte bu yüzden aklanan
kişi pişmanlık duyan günahkar olmuştur.
İsa Mesih’in bizlere
anlattığı bu örneğe dikkat ettiğimizde orucumuz Mesih merkezli olacaktır. Yani
oruç Tanrı’yı hoşnut eden bir oruç olacaktır. Luka 18. bölümde gördüğümüz
Ferisi örneğinin İşaya 58. bölümde oruç tuttuğu halde ‘parmak uzatan’ ve
‘fesat söyleyen’ kişi ile aynı tavır sergileyenler olduğunu görüyoruz.
Tutulan bir oruç Mesih Merkezli ise vergi görevlisi örneğinde olduğu gibi Tanrı’nın
beğenisini ve onayını kazanır.
Orucumuz yaşadığımız
dünyaya İsa Mesih’i ilan etmelidir. Gündelik hayatta karşılaştığımız her
sorunda İsa Mesih’in merhamet yüreğine uygun bir davranışı sergilemek, O’nun
sözlerini hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline getirmeye çalışmak
orucumuzu Mesih Merkezli bir oruç yapacaktır. Oruç boyunca İsa Mesih’in
iradesini hayatımızda görünür kılmak, Kutsal Kitabı yaşamımız ve sözlerimizle
yansıtmaya çalışmak gayreti orucumuzu Mesih Merkezli bir oruç yapacaktır.
Kutsal Yazılar İsa
Mesih’i işaret ettiği gibi orucumuzda İsa Mesih’i işaret etmelidir. Oruç
süresince düzeltmeye çalıştığımız sözleriniz ve davranışlarımızla İsa Mesih’in
öğretişleriyle çelişmeyen bir davranış ve söz bütünlüğüne olabildiği orada
sahip olmak oruçtan sonraki dönemde hayatımızı daha bir yenilenmiş hale
getirecektir. İsa Mesih’in oruç hakkındaki diğer bir çarpıcı öğretisi ise
dağdaki vaazında görülür:
Matta 6: 16
"Oruç* tuttuğunuz zaman, ikiyüzlüler gibi surat asmayın. Onlar oruç
tuttuklarını insanlara belli etmek için kendilerine perişan bir görünüm
verirler. Size doğrusunu söyleyeyim, onlar ödüllerini almışlardır. 17 Siz oruç
tuttuğunuz zaman, başınıza yağ sürüp yüzünüzü yıkayın. 18 Öyle ki, insanlara
değil, gizlide olan Babanız'a oruçlu görünesiniz. Gizlilik içinde yapılanı
gören Babanız sizi ödüllendirecektir."
İsa Mesih’in verdiği bu
örnekte başkalarına oruç tuttuğunu belli eden, bir anlamda elalem ne der
korkusu ya da insanların övgüsü için tutulan orucun Tanrısal bir değeri
olmadığını görüyoruz. İsa Mesih’in oruç öğretişi, orucu ne zaman tutacağız,
nasıl tutacağız, ne kadar zaman tutacağız? gibi sorulardan uzaktır.
İsa Mesih oruçtan
bahsederken rakamlarla ve kurallarla ilgilenmiyor, O’nun dikkat ettiği nokta
tutulan orucun ruhaniyetidir.
Bu ayette ‘Oruç
tuttuğunuz zaman’ ifadesi sık sık sorulan ‘Hristiyanlıkta oruç var mı?’
sorusuna yeterli bir cevap olmaktadır. İncil’e göre oruç, bir hristiyanın
Kutsal Kitap okumak, dua etmek, kilise faaliyetlerine katılmak gibi ruhsal
solunum faaliyetlerinden biridir.
İncil, yılın şu ayında,
şu şartlarda, şu kadar oruç tutun diye bir öğretiş vermez. İncil’in bahsettiği
yürekten inanmış kişi zaten oruç tutmaktadır. Orucu yanlızca senenin bazı
aylarına bölerek toplumsal bir zorunluluk, bir yarış gibi düşünmek ya da
tutulmadığı zaman bazı cezai yaptırımları öne sürerek uygulatmaya çalışmak
İncil’in oruç anlayışında yoktur. Tanrı, bizlerin O’nunla olan ilişkimizde
özgür olmamızı ister. Yukarıdaki ayetlere ek olarak bir diğer ayette ise oruç
tutmanın gerekliliği açıkça vurgulanmıştır:
Luka 5:
33 Onlar İsa'ya, "Yahya'nın öğrencileri sık sık oruç tutup dua ediyorlar,
Ferisiler'in öğrencileri de öyle. Seninkiler ise
yiyip içiyor" dediler.
34 İsa şöyle karşılık verdi: "Güvey aralarında
olduğu sürece davetlilere oruç
tutturabilir misiniz? 35 Ama güveyin aralarından
alınacağı günler gelecek, onlar işte o zaman, o günler oruç tutacaklar."
İsa Mesih burada
öğrencilerinden bahsederken ‘işte o zaman oruç tutacaklar’ ifadesi ile
bir imanlının oruç tutması gerekliliğine yeterince cevap vermiştir. Evet, güvey
(İsa Mesih) göğe alınıp yüceltilmiştir. Şimdi O’nun görkem içinde dönüşünü
bekleyen kilise oruç tutmalıdır. Diğer yandan Eski Ahit döneminde oruç tutan
Tanrı halkının karşılaştığı problemler ve sorunlar bugün bizler için de
geçerlidir ve Güvey aramızdan
alınmış olduğu için de kilise tarihi boyunca görüldüğü gibi Tanrı halkı oruç
tutmaktadır.
Orucu Ne Zaman
Tutmalıyız ?
2. yüzyıldaki ‘Didake’
öğreti kitabında o dönem Mesih İnanlılarına çarşamba ve cuma günü oruç tutmaları
öğretilmekteydi. Bu dualı bir oruçtu. Bazen bu oruç cumartesi günü de devam
ederdi. İkinci yüzyıldaki kiliselerin Diriliş Bayramından önce (Paskalya) oruç
tuttukları bilinmektedir.
4. yüzyılda
‘Quadragesima’ adıyla kırk günlük oruç tutulduğu bilinmektedir. Bazı yerlerde
yeni imanlılar bu kırk günlük sürede vaftize hazırlanırlardı. Bazı kiliseler bu
süreye bir hafta daha ilave ederek Diriliş Bayrımı (Paskalya) öncesinde 7 hafta
oruç tuttular.
J.Calvin’in Oruç
:Hakkındaki Öğretişi:
Calvin; Kutsal Yasa ve Peygamberlerin örneğini
izleyen Müjde Elçilerinin günlerinden beri kilisenin tuttuğu oruç ‘yararlı bir
displindir’ diye yazmıştır. Ayrıca:
a-) ‘Hiç oruç tutmamak batıl inanca bağlı oruç tutmaktan
daha iyidir.’ demiştir.
b-) Oruç kişisel amaçlı olarak bedenin kötü işlerini
Ruh’la öldürmek için etkindir (Rom 8.13)
c-) Tanrı halkının dua etmeye ve Tanrı sözü üzerinde
derin düşünmeye hazırlanması için hem kişisel hem de topluluk olarak birlikte
oruç tutması tavsiye edilir.
d-) Kilise çobanları yaşanılan zamanın ihtiyacına göre
oruçlu dua için cemaati toplamaya mecburdurlar. Kutsal Kitap bu toplantıların
zaman ve şeklini emretmeyip kilisenin muhakemesine bırakmıştır. Oruç sebepleri:
Dini ihtilaf tartışılacağı zaman, önderler seçileceği zaman, önemli kararlar
verilmeden önce, salgın, hastalık, kıtlık, savaş v.s. krizler olabilir.
e-) Dirirliş Bayramından önce tutulan orucu
putlaştırmamak gerekir. Çünkü Musa, İlya ve Mesih’in kırk günlük oruçları
Paskalya için örnek gösterilemez.
J.Calvin’in oruç öğretisinin
batıl inançlar konusundaki hatırlatmasını gözönüne alaraktan, bu durumda orucu batıl
inançları reddetme ve onlardan uzaklaşma gayreti olarak tanımlamamız ya da
bunları oruçtaki hedeflerden biri olarak görmekemiz esas olacaktır. Tanrı
önünde yürüyen bir kişinin hayatında olmaması gereken batıl inançların
üzerimizdeki etkisini ve yaptırımını reddetmemiz bunu çevremize böyle
tanıtmamız gerekmektedir.
Kişi oruç tutarak sevap
kazanamaz. Oruç tutarken orucun amacını hatırımızda tutmalıyız. Oruç yürekten
olmalıdır[20][20]
18. ve 19. Yüzyıl
Protestan Kiliseleri uyanış tecrübesi yaşamış oduklarından ruhsal açıdan durgun
hissedilen dönemlerde Mesih’in huzurunu özleyerek oruç tutarlardı. Genellikle
belli bir hafta sonu seçildikten sonra, cumartesi günü oruçlu dua için
toplanırlardı. Kendilerini Kutsal Sözün açıklanmasına ve duaya adayıp Pazar
günleri ise oruçsuz olarak ibadet ederlerdi.
Kutsal Kitapta Tanrı
halkının takvime göre (7. ayın 10. günü) tuttuğu en belirgin oruç, kefaret
orucuydu[21][21].
Bundan başka 4.ayın 7.günü, 5.ayın 9.günü, 7.ayın 3.günü, 10.ayın 10.günü oruç
tutmaktaydılar[22][22].
Buna karşın Kutsal Kitapta Tanrı halkı üzüntülü ve sıkıntılı oldukları
durumlarda (1.Samuel 1:7), ülkenin geleceği için endişe duyduklarında (2.Samuel
1:12), günahtan dönmek ve tövbe etmek istediklerinde (1.Samuel 7:6), Tanrı’dan
ve O’nun öfkesinden korkulduğu zamanlarda (2.Samuel 12:6), günaha düştüklerinde
(Ezra 10:6), endişe ve karışıklığın olduğu zamanlarda (Hakimler 20:26), tehdit
ve korku olduğu zamanlarda (2.Tarihler 20:3), oruç tutmaktaydılar.
Yani orucu başlatan şey
özel bir ay ya da gün değil, o an için yaşanılan özel durumlardı. Orucu
başlatan şeyler takvimsel hesaplar değil, Tanrı ile aranan yakın ilişki ve
Tanrı’dan yardım ve merhamet beklentisinin olduğu özel durumlardı.
Mesela Kutsal Kitabın
Yoel 1.14.ayetinde: ‘Oruç takdis edin, toplantıya çağırın, ihtiyarları ve
memlekette oturanların hepsini Allahınız Rabbin evine toplayın ve Rabbe feryat
edin’ sözleri ile görüyoruz ki, bunun gibi durumlarda Tanrı’nın halkı yılın
herhangi bir gününde oruç başlatmaktaydı. Bu durumda orucu kilise uygun
gördüğü her zamanda başlatabilir. Gerek ülkenin içinde bulunduğu durum
gerekse kilisenin içinde bulundu zorluk yada ruhsal bir bereket ve ruhsal
uyanış, veya kilisenin tarihindeki herhangi önemli bir olay oruç sebebi
olabilir. Bunun dışında kiliselerin ibadet takvimlerinde cemaati teşvik ve
hatırlatma için oruç ve perhiz günleri belirlenmiştir. Ancak bu takvimlerde
belirtilen oruç günleri bir düzen olması için önerilmiştir. Belirlenmiş
dönemler dışında kişiler isterse ayrıca oruç tutabilirler.
Cemaatin tek bir beden
olarak birlik içinde katıldığı orucun ruhsal bereketlerini yine bütün cemaat
olarak birlikte paylaşması güzel bir tecrübe olacaktır. Bunun dışında elbette
kişiler ayrıca oruç tutabilir.
İsa Mesih hizmetine
başlamadan önce 40 gün süre oruç tutmuştu. Bu orucun sonunda denendiğinde galip
gelmişti. İsa Mesih oruç tutarken ruhsal ve bedensel olarak Tanrı ile
birlikteydi. Bu süre içinde dünyasal işlerden uzaklaştığı için Tanrısal ve
ruhsal olana yoğunlaşabilmişti. Kendisi bu alışkanlığı hayatın her gününe
yayabilmeyi iyi biliyordu. Bu yüzden Yuhanna 4.34 ayetinde ‘Benim yemeğim,
beni gönderenin isteğini yerine getirmek ve O’nun işini tamamlamaktır’
diyerek orucun meyvalarını hayatın tamamına ve her alanına nasıl taşıdığını
gösterir. İsa Mesih’in buradaki ifadesinden orucun; yiyeceğini dolaba kaldırıp
aç kalarak değil, Tanrı sözü ve işi ile meşgul olarak yapılan bir ibadet
olduğunu görüyoruz. İsa Mesih yaşamın her anına ve alanına taşıdığı orucun bu
meyvası gereği, kendi etinden olandan kaçınmamış, bu yüzden vergi
görevlilerinin ve günahkarların dostu olmakla suçlanmıştı[23][23].
Yine Zakay’ın evine gittiği için günahkarlarla dost olamakla suçlanıyordu[24][24].
Bu örneklerden açıkca anlaşıldığı gibi öncelikle tuttuğumuz orucun meyve
vermesi önemlidir. Bu yüzden yılın dilediğimiz ayında oruca başlayabiliriz.
Hangi Konularda
Oruç Tutabiliriz ?
Evlilik, iş
değiştirmek, göç etmek, kilisede yeni bir göreve başlamak gibi önemli kararlarda,
günahlılığımızdan tövbe etmek istediğimizde, sevinçli ya da üzüntülü olaylarda,
ruhsal konularda bilgelik ve hikmet kazanmak için, gururumuzun kırılması,
Tanrı’yı hayatımızda ve düşüncemizde yüceltmek için, alçakgönüllük ile Tanrı’ya
hizmet etmek ve O’nun lütfunu daha iyi anlamak için, ruhsal savaşta galip
gelmek ve şeytanın tuzaklarını kırmak için, zayıflıklarımızın kaldırılması ve
özdenetim kazanmak için, Tanrı’nın bize yol göstermesi, bizi kuvvetlendirmesi,
hayatımızdaki kurak olan alanları yeşertmesi, bize destek olması ve her alanda
bizi bereketlemesi için oruç tutabiliriz.
Hayatımızda eksik olan
ruhsal meyvaların çoğalması, Rab’den dilediğimiz birşeyin O’nun isteğine uygun
olup olmadığını anlamak için oruç tutabiliriz. Tanrı’nın yön vermesini,
iyileştiren, kutsayan merhametli elinin dokunmasını istediğiniz her durumda;
yani hayatın her alanında karşılaştığımız iyi ya da kötü durumlarda oruç
tutabiliriz.
Orucu Nasıl
Tutmalıyız ?
Genelde oruç, akşam bir
kez yemek yedikten sonra ertesi akşama kadar devam eden süreye denir. Oruç
tutan kişiler gün boyunca birşey yemez ve içmezler[25][25].
Gün batımından sonra yenen yemekle oruç bozulur.
Oruç döneminde et,
tavuk hayvansal gıdalar (süt, peynir, yumurta) ve alkol kullanılmaz. Ancak bazı
sebeblerden dolayı oruç tutamayanlar perhiz tutatbilir ya da gün boyunca sıvı
şeyler (su veya meyva suyu) alarak oruçlarını hafifletebilirler (kısmi oruç ya
da hafif oruç). Daniel 10:2-3 ayetlerindeki “O günlerde ben Daniel üç hafta
yas tutyordum. Tam üç hafta doluncaya kadar iyi yemek yemedim ve ağzıma et ve
şarap girmedi ve hiç yağ sürünmedim” sözlerinden kısmi oruç ya da hafif
oruç tuttuğunu görüyoruz. Yani et ve tatlı yiyecekler değil, temel yiyecekler
(su, ekmek gibi) alarak kısmi oruç tutmuştur. Oruç günlerindeki perhizde ise et
ve tavuk haricindeki süt, yoğurt, peynir, yumurta ve ya bunlarla yapılmış
yiyecekler alınabilir. Perhiz günlerinde günde birkaç kez böyle hafif yemekler
yenilebilir.
Eski Ahitte bayram ve
sebt günlerinde oruç tutulmadığı için, kilise bayramlarda ve Yeni Ahit’in sebt
günü olan pazar günleri oruç tutmayı tavsiye etmez[26][26].
Ancak uzun oruç dönemlerinde cumartesi ve pazar günleri hafta boyu süren
orucumuzun hafifletildiği ve gıdalarımıza dikkat ederek bedeni güçlendirdiğimiz
günlerdir.
Ayrıca uzun oruç
dönemleri bir hafta ya da bir süre müsait olmayanların bu uzun dönem içindeki
herhangi bir günde oruca katılmaları için bir kolaylıktır.
Kutsal Kitap’ın Sebt
günü ve bayram anlayışına burada ayrıca dikkat etmeliyiz. Çünkü günümüz insanları
‘bayram’ deyince tatil, deniz, alışveriş ve gezmek gibi şeyler
düşünmektedirler. Oysa Kutsal Kitabın bayram ve Sebt günü anlayışında Tanrı
halkının dünyasal olan şeyleri, ev ve iş ile ilgili planları, kafasını meşgül
eden şeyleri bir kenara bırakması, Kutsal Yazılara ve bunları derin düşünmeye
vakit ayırarak ruhunu dolayısıyla bedenini dinlendirdiği ve Tanrı’yı dinlemek
için ayırdığı gündür. Dikkat edilirse gerek sebt günü gerekse bayram günleri
Kutsal Kitap kültüründe Rab’be ayrılmış gün olarak ibadet öncelikli günlerdir.
Elbetteki Tanrı’yı derin düşünmek ve Kutsal Kitap okumak için evden
uzaklaşabilir, başka yerlere gidebiliriz. Ama hedef bir yerlere gitmekten önce
Mesih İsa’nın hoşnutluğu olmalıdır. İşte bu günlerde yediğimiz yemekler ise
Tanrı’nın zaferini kutladığımız ziyafetlere dönüşmüştür.
Oruç zamanında bedensel
alışkanlıklarımızı frenlemek ve özdenetim kazanmaya çalışarak nefsimizi terbiye
etmeye ve disiplin altına almaya çalışarak Tanrı ile olan ruhsal bağlarımızı
güçlendirmeye çalışırız. Ancak orucu bedene eziyet ve acı çektirme gibi
düşünmek yanlıştır. Bu yüzden oruç esnasında ilaç alabilir, iğne olabiliriz.
Uzun süreli oruç uygulamalarında sıvı şeyler alabiliriz. İşaya’nın ‘7Kendi
ekmeğini aç olanla paylaşmak, 10canının çektiği şeyi aç olana
verirsen’ sözlerine baktığımızda orucun; aç kalarak Tanrı’ya ve ya
insanlara bir performans sergilemekten çok, canımızın çektiği ve sevdiğimiz
şeylerden bir süre için vazgeçmek ve bunları başkasıyla paylaşabilmek olduğunu
görüyoruz. Bu anlamda et ve bazı hayvansal gıdalardan bir süre için uzaklaşıp
bunlardan vazgeçilmesi bir oruçtur.
Yine kişinin çok
sevdiği veya alışkanlığı olan şeylerden vazgeçmesi aynı şekilde bir oruçtur.
Dua ve kilise
faaliyetleri gibi yürekten ve kendi özgür irademizle karar vererek yaptığımız
oruç Tanrı ile olan ilişkimizi daha sağlam ve canlı kılacaktır.
Oruç tuttuğumuz
zamanlarda, ne kadar tutacağımız, nasıl ve ne şekilde tutacağımız konularında
kafamızı meşgül eden sorular olduğu zaman Kutsal Ruh’ta dua ederek şu ayetleri hatırlamak
bize yol gösterecektir:
Koloseliler: 20-21 Mesih'le birlikte ölüp dünyanın temel ilkelerinden kurtulduğunuza
göre, niçin dünyada yaşayanlar gibi, "Şunu elleme", "Bunu
tatma", "Şuna dokunma" gibi kurallara uyuyorsunuz? 22 Bu
kuralların hepsi, kullanıldıkça yok olacak nesnelerle ilgilidir; insanların
buyruklarına, öğretilerine dayanır. 23 Kuşkusuz bu kuralların gönüllü tapınma,
sözde alçakgönüllülük, bedene eziyet açısından bilgece bir görünüşü vardır; ama
benliğin tutkularını denetlemekte hiçbir yararları yoktur.
III.
BÖLÜM
Oruç tutarken Tanrı ile daha fazla vakit geçirmek
için gayret edin. Oruç zamanı duamız ve ruhsal dikkatimizde öncelik “Tanrı’nın
egemenliğinin ve doğruluğunun ardından gitmek”[27][27]
olmalıdır.
Her gün dua ve Kutsal Kitap okumak için özel bir
zaman ayırmalıyız. Pişmalık dolu bir yürek ile Rab’bin kutsal varlığının
huzurunda tövbe edip yenilenmeyi, Ruh’la dolmayı istemeliyiz. Aynı şekilde
diğer konulardaki isteklerimizi dua, yakarış ve şükranla Tanrı’ya sunmalıyız[28][28].
Oruç süresince açlığı
tadan ve canının istediği şeyden uzak duran insan yiyeceklerin bize verilmiş
bir lütuf olduğunu çok iyi anlamıştır. Kişi bundan böyle yiyecekleri israf
etmemek ve bayatlatıp çöpe atmamak için daha duyarlı olacaktır. Diğer yandan
yoksulluğun ve açlığın ne demek olduğunu bildiği için etrafındaki muhtaç
insanlara karşı daha merhametli olmayı öğrenir. Yiyecekleri ‘sevdiği-sevmediği’
olarak seçmekten çok, önüne konanı şükranla kabul etmeyi öğrenir.
Neticede kişi oruç ve
dua ile Tanrı’nın önünde kendini alçalttığı zaman hayatında gözle görülür
değişmeler meydana gelir. Tanrı ile samimi bir ilişki neticesinde kişinin duygu
ve düşünceleri değişmeye başlar. Kişi Tanrısal olanı aramaya yönelir. Bunun
neticesinde kişinin ailesine, akrabalarına ve arkadaşlarına bakış açısı ve
davranışları olumlu yönde değişir. Bu değişiklik kişinin ev hayatını, iş
hayatını, çevresindeki diğer insanlarla olan ilişkisini etkiler ve yeniden
düzenler.
Şimdi Tanrı’nın
isteğine göre tutulan orucun sonucunda aşağıdaki Tabloda 1.Kolondaki karekter
ve davranış özelliklerinin 2. kolonda nasıl değiştiğini görelim :
-1- |
-2- |
Başkalarının
hatalarına odaklanmıştır |
Kendi ruhsal
ihtiyaçlarının farketmeye odaklanmıştır. |
Kendini üstün görür, başkalarının
hatalarını mikroskop altına yatırır, kendinkilere teleskopla bakar |
Herkesi bağışlar, başkalarının
iyiliğini ister |
Başkalarını küçük
görür |
Kendinden çok
başkalarına kıymet verir |
Bağımsızdır ve
kendinden çok emindir |
Başkalarının ihtiyaçlarını
tanır, paylaşır |
Herkesin kendisine uymasını ister |
Kendi haklarından
vazgeçmeye hazırdır |
Kendinden başka
herkes haklı olduğunu ispat
etmek zorundadır. |
Haklı olana hakkını vermeye
her zaman istek duyar, başkalarının haklı olduğunu kabul etmeye hazırdır |
Sürekli hak ister |
Her zaman hakları
öder |
Hizmet edilmesini
bekler |
Başkalarına hizmet
etmeye yönelir |
Kendi yükselişi
önemlidir |
Başkalarının yükselmesine
sevinir |
Tanınmak, takdir ve kabul edilmek ister |
Başkalarına hizmet
etmeye hazırdır, başkalarının güvenini kazanmaya çalışır |
Başkaları
yükseldiğinde kendisi yaralanır, haksızlığa uğradığını düşünür |
Başkalarının
başarısına sevinir |
En iyisini ben
yaparım, önce bana danışılmalı |
Tanrı’nın bana
verdiği bu konum ve hizmeti hak etmiyorum |
Tanrı için ne
yapabileceğini düşünür |
Tanrı için
yapabileceği bir şey olmadığını bilir |
Ne kadar çok bildiğinden emindir |
Çok şey öğrenmesi
gerektği konusunda alçakgönüllüdür. |
İnsanlarla arasında mesafe bırakır |
Başkalarına yaklaşmak
için riske atılır, candan
sevme riskini almaya
hazırdır |
Başkalarını
kolaylıkla suçlar |
Şahsi
sorumluluklarını bilir, nerede yanlış yaptığını görür |
Yanına yaklaşılmaz |
Kolaylıkla
danışılabilir |
Eleştirildiğinde
savunur, kendini haklı
çıkarmaya çalışır |
Alçakgönüllülük ve
açıkkalplilik ile eleştiriyi kabul eder |
Saygıder olmakla
ilgilenir |
Gerçekci olmakla
ilgilenir |
Başkalarının ne düşündüğü
ile uğraşır |
Tanrı’nın bütün
gerçeği bildiğinin farkındadır |
Kendi imajını sürdürmeye, ününü korumaya çalışır |
Şan ve şöhrete
ölmüştür |
Başkalarıyla ruhsal
ihtiyaçlarını paylaşmayı zor bulur |
Başkalarına karşı açık ve şeffaf olmaya çalışır |
Hiç kimsenin kendi
günahlarını bilmediğinden emin olmak ister |
Yüzleşmeye açıktır,
başkalarının ne bildiği ile uğraşmaz |
‘Ben hatalıyım, affeder misiniz’
şeklinde bir ifade kulanmaz |
Rahatlıkla hatalarını
kabul edip af diler |
Günahlarını itiraf ederken
bile konunun özüne inmezler |
İtirafta bulunurken
her türlü ayrıntıya
inerler |
Günahın sonuçlarıyla
ilgilenirler |
Günahın kökeni ile ilgilenir ve üzüntü duyarlar |
Pişmanlık duyacak
birşeyi olmadığını düşünür |
Kalbi sürekli tövbekar
bir eğilim içindedir. |
İsteme huyludur |
Verme huyludur |
Bu tablodan sonra
‘Hangi konuda oruç tutabiliriz’
başlıklı bölüme
yapabileceğimiz birçok konu daha olduğunu görüyoruz. Tablonun 1 ve 2. kolonunda
size uygun özellikleri işaretleyin ve 1. kolondaki her bir özellik için dua ve
oruç ile Tanrı’nın sizleri değiştirmesini isteyin. 2. kolonda işaretlemiş
olduğunuz her bir özellik yine dua ve oruçla Tanrı’ya teşekkür edip bu
özelliklerin sizde derinlik kazanmasını, 2. kolonda işaretlemediğiniz
özelliklerin ise sizde görülmesini isteyiniz.
IV.
BÖLÜM
ORUCA
BAŞLAMAK
Her yeni günü, her yeni girişimi, her işimizi nasıl
Rab’be sunuyor ve bereketlemesini istiyorsak, oruç için olan niyetimizi de Rab’bin
önüne getirmeliyiz. İşlerimizin yoğunluğu içinde zaman zaman sabahtan akşama
kadar bir şey yemediğimiz günler olduğunda bu neden oruç olarak kabul
edilemiyor? Buraya kadar olan bölümlerden orucun aç kalmaktan öte bir şey
olduğunu göz önüne aldığımızda, bu soruya vereceğimiz en iyi cevap sanırım oruç
tutacağımız o gün uzak duracağımız gıda ve içecekler için ve oruç süresini
belirlediğimiz zamanın Rab’be adamasının yapılmamış olmasından dolayı
olacaktır.
Bu yüzden orucumuz Dua ile başlamalı, dua ile devam
edip, dua ile noktalanmalıdır. Bu zaman süresince Kutsal Kitap okumak için
fırsat yaratmaya çalışmalıyız.
Diriliş Bayramından
(Paskalya) önceki orucun bir diğer adı da Büyük Oruç’tur. Bu oruç kilise takviminde
Alçalış Dönemini başlatan Kül Çarşambası ile ilan edilir.
Kül Çarşambası ile
başlayan oruçlu dua ile alçalış günleri Diriliş Bayramı ile sona erer. Bu zaman
süresince Oruç ve Dua ile kendini alçaltan Tanrı halkı başlıca günah
yüzünden insanın düşmesi, günah ve insanın mutluluğu kaybetmesi, denenme ve
zafer, acı çekme ve zafer, alçakgönüllü hizmet, dua etmek ve sıkıntılar, acı
çekmek ve kutsal yaşam, tövbe eden Kaybolan Oğul benzetmesi, Mesih ile fikir
ayrılığı içindeki kişilerin çatışmaları konuları hakkında düşünür ve
Tanrı’nın bu büyük kurtarışına karşı günahtan dönmek üzerinde ve tövbe üzerinde
durulur.
Bu dönemin Ortasında
(Mid-Lent: Alçalış Ortası) düzenlenen bir ibadetten sonra eve çağırdığımız
kilise üyeleri ile birlikte oruç bozulur. Bu haftada yoksul kimseler eve
çağrılarak birlikte yemek yenir ya da uzakta oturanlara ihtiyaçlarına göre
yiyecek paketleri gönderilir.
Temizlik nasıl Fısıh
Bayramına hazırlanmanın bir parçası idiyse, Ruhsal temzilikte Paskalya
Yortusuna hazırlanmanın bir parçasıdır. Oruç Dönemi ev ve iş yerlerimizde
bereket olsun, esenlik ve sağlık olsun diye iman kardeşleri ve kilise
görevlilerini davet ederek yaptığımız özel dua toplantılarıyla dikkat
çekicidir. Böylelikle başkalarıyla paylaşıma dayalı dünyasal yaşam ve oruç, tövbe
ve şükran duaları sıklığında ulaşabileceğimiz en üst noktada ruhani yaşam için
olan gayretlerimiz elele devam eder. Böylelikle Rab’bin gelişine hazır olmanın
önemi vurgulanır ve evlerimiz ve işyerlerimiz yeniden Rab’bin yüceliğine ve
görkemine adanarak yaşadığımız yerlere Ruhsal temizlik uygulanır.
Kilisenin bulunmadığı
şehirlerde yaşayan Hristiyanların evlerinde yapabileceği kendi başlarına
yapabileceği bir Kül Çarşambası Ayini şöyle düzenlenebilir:
Kül Çarşambası
Ayini
Dua: Ya Rab, her işimiz Seninle başlasın, Seninle devam
etsin ve Seninle tamamlansın diye dua ediyorum. Evimizi, işimizi bereketle.
Ondalığımızı ve hizmetimizi, tanıklığımızı ve orucumuzu bereketle. Amin.
Baba’ya, Oğul’a ve
Kutsal Ruh’a yücelik olsun.
Başlangıçta olduğu
gibi, şimdi, daima ve ebediyen. Amin.
Dua: Kadir ve ebedi olan Tanrı,
yarattığın
tövbekarların günahlarını bağışlarsın:
Bizlerin içlerinde yeni
ve alçlakgönüllü yürekler
var et ki,
günahlarımız üzerine yas tutan ve kötülüğümüzü ikrar eden bizler,
merhamet Tanrısı olan
Senden
günahlarımız için olan mükemmel bağışlamayı
alabilelim;
Yaşayan ve Seninle hükmeden,
Kutsal Ruh ve tek olan Tanrı’nın birliğinde,
Rab İsa Mesih’e şimdi
ve sonsuza dek yücelik olsun. Amin.
İlahi
Yoel 2.12-17 (ya da
İşaya 58.1-12)
Dua: Ya Rab, Seni hoşnut eden orucu tutmayı bizlere
öğret. Bizlere hayatımız için olan isteklerini anlama gücü ver. Ey bağışlaması
büyük olan Rab, orucumuz zamanında bizlere günahlarımızı görüp dönme gücü ver.
Mezmur 51
Tövbe Duası:
(topluluğun kişisel
tövbeleri sunması için bir süre sessiz kalınır Genel Tövbe dualarıyla
tamamlanır.)
İlahi
Matta 6.16-21 (ya da
Yuhanna 8.1-11 / Matta 6.1-6)
Yüceltmeler:
(Rab’be olan övgüler
ve şükranlar sunulur)
Elçilerin İman
İkrarı okunabilir:
Göğün ve yerin yaradanı,
her şeye gücü yeten Baba , Tek Tanrı’ya ve O’nun biricik Oğlu Rabbimiz Mesih
İsa’ya inanıyorum . O Kutsal Ruh’tan vücut buldu ve bakire Meryem’den doğdu .
Pontiyus Pilatus zamanında acı çekerek çarmıha gerildi , öldü ve gömüldü ,
ölüler diyarına indi .üçüncü gün ölüler arasından dirildi , göğe çıktı her şeye
gücü yeten Baba Tanrı’nın sağında oturdu . Oradan dirileri ve ölüleri
yargılamak için tekrar gelecektir . Kutsal Ruh’a , Kutsal evrensel kiliseye ,
Kutsallların birliğine , günahların affına , ölülerin dirilişine ve sonsuz
yaşama inanıyorum . Amin.
Dua
(Genel ve kişisel
isteklerimiz Rab’be sunulur)
İlahi
Oruç Rab’be Sunulur:
Göklerdeki Babamız, bu
oruç zamanını Rabbimiz İsa Mesih adıyla Senin yüceliğine ve görkemine adıyoruz.
Tövbe için, Seni hoşnut eden şeyi bilmek için, bizlerde hoşnut olmadığın
alanları görmek için bizleri bereketle. Orucumuz boyunca hayatımızdaki kurak
alanlar yeşert ve hayatımızın günleri boyunca doğru, pak ve razı olduğun işleri
kazanmamızı sağla. Amin.
Her şeye Kadir olan
Allah bizi kutsasın, acıyan ve bağışlayan Rabbimiz bizleri korusun, Rabbin
Ruh’u bize destek olsun ve bize esenlik versin. Amin.
Rabbin Duası
(Bundan sonra günün son
yemeğini yiyerek ertesi gün akşama kadar sürecek olan oruç başlatılmış olur)
Diğer alternatif
ayetler:
Mezmur 90.1-12,
Luka 18.9-14, II.Korintliler 5.20-6.10
Büyük Oruç döneminde takip
edeceğimiz örnek bir günlük okuma takvimi şu şekilded olabilir:
Kül Çarşambası –
Oruç Başlangıcı
Perşembe: Luka 9:22-25,
Mezmur 1
Cuma : Matta 9.14-15,
Mezmur 38
Cumartesi: Luka 5.27-32
Mezmur 102.1-7
Pazar: Markos
1.9-15 Mezmur 25.1-10
Pazartesi: Matta
25.31-46 Mezmur 19.7-14
Salı: Matta 6.7-15
Mezmur 34.4-6, 21-22
Çarşamba: Luka
11.29-32, Mezmur 54
Perşembe: Matta 7.7-12,
Mezmur 138
Cuma : Matta 5.20-26,
Mezmur 130
Cumartesi: Matta
5.43-48, Mezmur 130
Pazar: , Markos
8.31-38, Mezmur22.23-31
Pazartesi: Matta
1.18-25, Mezmur 89.27-36
Salı: Matta 23.1-12,
Mezmur 50.8, 16-23
Çarşamba: Matta
20.17-28, Mezmur 31.4-5, 14-18
Perşembe: Luka
16.19-31, Mezmur 102.18-28
Cuma : Matta 21.33-43,
45-46, Mezmur 105.16.22
Cumartesi: Luka
1.26-38, Mezmur 40.5-10
Pazar: , Yuhanna
2.13-22, Mezmur 20.1-17
Pazartesi: Luka
4.24-30, Mezmur 42.1-2, 43.1-4
Salı: Matta 18.21-35,
Mezmur 25.3-10
Çarşamba: Matta
5.17-19, Mezmur 147.12-20
Perşembe: Luka
11.14-23, Mezmur 95.1-2, 6-11
Cuma : Markos 12.28-34,
Mezmur 81.6-10, 13, 16
Cumartesi: Luka
18.9-14, Mezmur 51.1-2, 16-19
Pazar: Yuhanna
3.14-21, Mezmur 107.1-3, 17-22
Pazartesi: Luka
2.33-35, Mezmur 34.11-20
Salı: Yuhanna 19.25-27,
Mezmur 127.1-4
Çarşamba: Yuhanna
4.43-54, Mezmur 30.1-5, 8, 11-12
Perşembe: Yuhanna5.1-3,
5-16, Mezmur 46.1-8
Cuma : Yuhanna 5.17-30,
Mezmur145.8-17
Cumartesi: Yuhanna
5.31-37, Mezmur 106.20-24
Pazar: Yuhanna 7.1-2,
10, 25-30, Mezmur 34.15-22
Pazartesi: Yuhanna
7.40-52, Mezmur 7.1-2, 9-11
Salı: Yuhanna 12.20-33,
Mezmur 119.9-16
Çarşamba: Yuhanna
8.1-11, Mezmur 23
Perşembe: Yuhanna
8.12-20, Mezmur 102.1-2, 15-22
Cuma : Yuhanna 8.21-30,
Mezmur 119.25-40
Cumartesi: Yuhanna
8.31-42, Mezmur 105.4-9
Kutsal Hafta:
Markos 15.1-39, Mezmur 31.9-16
Pazartesi: Yuhanna
12.1-11, Mezmur 36.5-11
Salı: Yuhanna 12.20-36,
Mezmur 71.1-8
Çarşamba: Yuhanna
13.21-32, Mezmur 70
Perşembe: Yuhanna
13.1-17, 31b-35 Mezmur 116.1-2, 12-19
Cuma : Yuhanna
18.1-19.42, Mezmur 22
Cumartesi: Yuhanna
19.38-42, Mezmur 31.1-4, 15-16
Pazar - DİRİLİŞ
BAYRAMI (Paskalya Yortusu)
Günlük Dua
Takvimi
Oruç günlerimiz boyunca
belirli bir konu üzerinde dua edebileceğimiz gibi her için başka bir dua konusu
da belirleyebiliriz. Örnek olarak hazırlanan günlük dua konuları takvimini
sizin kendi kilise ve kişisel ihtiyaçlarınıza göre düzenleyebilirsiniz:
Tövbede meyva vermek |
Bekarların evliliği |
Kilise Birliği |
Adanmış Kilise
Hizmetkarlarının çoğalması |
Türkiye Kiliselerinin
büyümesi |
Pastörler, Diakonlar,
Öğretmenler, Müjdeciler |
Kilise içinde daha
derin bir sevgi,anlayış |
Kutsal Ruh'un Tanrı
halkının yüreğini yenilemesi |
Gücünü Sevgiden alan
önderler ve kiliseler |
Kilisenin bağladığı kötülük
bağlansın |
Kilisenin çözdüğü
bereket çözülsün |
Hristiyan gençlerin
arkadaşlığı, evlilikler |
Ruhta birlik / kilise
ve aile birliği |
Hristiyanların iş ile
ilgili sorunları |
Kiliseleri ziyaret
edip dua isteyen her bir can için |
Hastalar, sıkıntıda
olanlar, hapishanede olanlar için |
Tövbede meyva vermek
/sevgi / başkalarını sevmek |
Tövbede meyva vermek
/ sevinç / esenlik/ |
Tövbede meyva vermek
/ sabır |
Tövbede meyva vermek
/ düşmanlarımızı sevmek |
Tövbede meyva vermek /
başkalarının yüklerini taşımak |
Tövbede meyva vermek
/ şefkat/başkalarına yardım |
Kiliseye maddi destek
olan herbir can için |
Tövbede meyva vermek
/ bağlılık / Tanrı'ya adanmışlık |
Tövbede meyva vermek
/yumuşak huyluluk / kardeşlere hizmet |
Büyüyen çocuklarımız
için |
Benliğin işlerine
ölmek için |
Hristiyan ailelerin
sorunları, tanıklığı, hizmeti |
Devletimizi
yönetenler / yasa koyucular / yasa uyguyıcılar |
Sorunlu insanlar /
fiziksel ve ruhsal sağlık |
Tanrının kiliseyi
yenilemesi / yeni evliliklerle bereketlemesi |
Ailemize
esenlik,sağlık,bereket / kilisenin parlaması |
Tapınma ve dua
zamanlarının bereketi için |
Affetmek, bağışlamak
/ düşmanları sevmek |
Geçen bir yıl boyunca
tanıştığımız insanlar için |
Bu ülkenin mevsimleri,
toprağının ürünleri / yoksulluk |
Kutsal Yazıları okuma
aşkı ve anlamak için hikmet |
İman,ümit ve sevgi
tanıklığında adanmışlık dolu bir yaşam |
Yerine getirmediğimiz
sözleri ve yeminleri hatırlayalım |
Bozduğumuz yeminleri
hatırlayalım. |
Tanrı'nın on emri
için düşünüp tövbe edelim |
Herdurumda
şükredenlerden olmak |
Rabbin bizde yapmak
istediği şeyleri görmek / itaat etmek |
Sakin huzurlu ve
sürekli bir dua hayatı |
Kutsal Yaşamı
ulusların gözünde çekici kılan bir yaşam |
KAYNAKÇALAR:
- Bright, Bill. The
Transforming Power of Fasting and Prayer. Orlando:New Life, 1997. s.197-198.
- Calvin, John.
Institutes of the Christian Religion. Vol. 2. Edited by John T. McNeill. Translated
and Indexed by Ford Lewis Battles. The
Library of Christian Classics, Vol. 20. Philadelphia: Westminster. 1960.
- Ferguson, Sinclair B.
Let’s Study Mark. The Banner of Truth Trust, 1999.
- Packer, J.I. Keep in
Step with the Spirit. Grand Rapids: Fleming H. Revel, 1984.
- Prince, Derek. Oruç.
İstanbul: Müjde Yayıncılık, 1995.
[2][2] I.Samuel 1:7, II.Samuel 1:12, Ezra 10:6 Hakimler 20:26 |
[3][3] II.Timoteyus 3: 14‑15 Sen ise öğrendiğin ve güvendiğin ilkelere bağlı kal. Çünkü bunları kimlerden öğrendiğini biliyorsun. Mesih İsa'ya olan iman aracılığıyla seni bilge kılıp kurtuluşa kavuşturacak güçte olan Kutsal Yazıları da çocukluğundan beri biliyorsun. 16Kutsal Yazıların tümü Tanrı esinidir ve öğretmek, azarlamak, yola getirmek ve doğruluk konusunda eğitmek için yararlıdır. 17Bunlar sayesinde Tanrı adamı her iyi iş için donatılmış olarak yetkin olur. |
[4][4] Buradaki sözler İşaya’nın ‘acı çeken hizmetçi’ vurgusunu hatırlatan sözlerdir: İşaya 53: 8 Acımasızca yargılanıp ölüme götürüldü. Halkımın başkaldırısı ve hak ettiği ceza yüzünden Diriler diyarından atıldığını Onun kuşağından düşünen oldu mu? |
[5][5] Ezra 8:21, İşaya 57:15, I Petrus 5:5 |
[6][6] Nehemya 9:1, 2 |
[7][7] Nehemya 5:10,11 |
[8][8] İşaya 61:1, Tesniye 14:27-29 |
[9][9] Matta 16:19 |
[10][10] İbraniler 13:2, Matta 25:34-40, Eyüp 22:7 |
[11][11] Eyüp 22:7, Matta 25:41-47, İbraniler 13:2, Luka 10:31-32 |
[12][12] Luka 9:28-29 |
[13][13] Daniel 9:3, 21, 22, Elçilerin İşleri13:2,3 |
[14][14] Mezmur 19:10 |
[15][15] I.Samuel 15: 22 Samuel şöyle karşılık verdi: "RAB kendi sözünün dinlenmesinden hoşlandığı kadar Yakmalık sunulardan, kurbanlardan hoşlanır mı? İşte söz dinlemek kurbandan, Sözü önemsemek de koçların yağlarından daha iyidir. |
[16][16] Yakup 1: 26 Dindar olduğunu sanıp da dilini dizginlemeyen kişi kendini aldatır. Böylesinin dindarlığı boştur. 27 Baba Tanrı'nın gözünde temiz ve kusursuz dindarlık, kişinin sıkıntı çeken öksüzler ve dullarla ilgilenmesi ve kendini dünyanın lekelemesinden korumasıdır. |
[17][17] Tesniye 10: 17 Çünkü Tanrınız RAB, tanrıların Tanrısı, rablerin Rabbi'dir. O kimseyi kayırmayan, rüşvet almayan, ulu, güçlü, heybetli Tanrı'dır. 18 Öksüzlerin, dul kadınların hakkını gözetir. Yabancıları sever, onlara yiyecek, giyecek sağlar. |
[18][18] Tesniye 27: 19 Yabancıya, öksüze, dul kadına haksızlık edene lanet olsun! "Bütün halk, 'Amin! diyecek. |
[19][19] I.Samuel 15: 22 ... "RAB kendi sözünün dinlenmesinden hoşlandığı kadar Yakmalık sunulardan, kurbanlardan hoşlanır mı? İşte söz dinlemek kurbandan, Sözü önemsemek de koçların yağlarından daha iyidir. 23 Çünkü başkaldırma, falcılık kadar günahtır. Ve dikbaşlılık, putperestlik kadar kötüdür. Sen RAB'bin buyruğunu reddettiğin için, RAB de senin kral olmanı reddetti." |
[20][20] İşaya 58, Yoel 2:12,13 |
[21][21] Sayılar 29:7, Levililer 16:29, 23:27-29 |
[22][22] Zekerya 8:18 |
[23][23] Matta 11:11 |
[24][24] Luka 19:7 |
[25][25] II Samuel 3:35, 12:16-17, I Samuel 1:7, Ezra 10:6, Yunus3:7, Ester 4:16 |
[26][26] Nehemya 8:10 |
[27][27] Matta 6:25-34 |
[28][28] Filipeliler 4:16 |