ROMALILARA
MEKTUP
(Tanrı’nın
Kayra İlkesi)
Hazırlayan: Thomas Cosmades
Önsöz
Birinci yüzyılda her yere dağılmış inanlılar
topluluklarını ve topluluk liderlerini eğitmek, yüreklendirmek ve Mesih
bağlılığında bağdaştırmak için genç kilise topluluklarına Tanrı esinlemesiyle
yazılan mektupları okuruz İncil’de. Toplamı yirmi bir olan bu mektupların ana
konusu Tanrı katında kişinin nasıl doğruluğa erişebileceği, bağlıların nasıl
eğitileceği, toplulukların ne yolda yönetileceğidir. Bunlardan on üçünü yazmak
için Tanrı haberci Pavlos’u seçti ve esinledi.
Önemi çok yüksek olan Romalılar Mektubu 58 yılında
Pavlos’un üçüncü haber gezisi sırasında Korintos kentinden yazıldı. Mektup iki
önemli kesime ayrılır: ÖĞRETİ (Bölüm 1-11), UYGULAMA (Bölüm 12-16). Ana konu
insanın günahlılığıdır; İsa Mesih’e iman ederek doğrulukla donatılmak, Kutsal
Ruh’la dolup Tanrı’yı hoşnut eden yaşamı yaşamaktır.
İlk kesimde karşımıza insanla ilgili üç konu çıkıyor: 1-
Evrensel Suçluluk (1-3), 2- Kişisel Günahlılık (7:15-24); 3- Tanrısal Egemenlik
(9:7-18). Mektubun ana konusu 1:16-17’de açıklanmaktadır. Eski Antlaşma’dan
gelen bu köklü gerçek (bkz. Habakkuk 2:4). Galatyalılar’a Mektup 3:11 ve
İbraniler’e Mektup 10:38’de de konu edilmekte, tanrıbilim öğretisinin temeli
olarak belirtilmektedir.
Bu yazı şöylece özetlenebilir:
I.
Herkes doğrulukla donatılmaya gereksinimli 1:1-3:20.
II.
Suçluluk kesindir, doğruluk kayrayladır 3:21-5:11.
III.
Adem’le birlik, Mesih’le birlik 5:12-7:25.
IV.
Tanrı tasarılarının bütünlenmesi 8:1-9:5.
V.
Egemen Tanrı isteği uyarınca seçilenler 9:6-11:36.
VI.
Mesih’e imanın uygulanışı 12:1-16:27.
Özel
Açıklama
1-7
1 |
Mesih İsa’nın uşağı, haberci[1]
olmaya çağrılan, Tanrı’nın Sevinç Getirici Haberi’ni yaymaya atanan Pavlos’tan.
2Tanrı’nın peygamberleri aracılığıyla Kutsal Yazılar’da
önceden vaat ettiği Sevinç Getirici Haber.
3Bu Haber O’nun Oğlu Mesih’e ilişkindir. O, beden açısından Davut soyundan
doğan,
4kutsallık
ruhu açısından ölüler arasından dirilerek güçlülükle Tanrı Oğlu belirlenen
Rabbimiz İsa Mesih’tir.
5O’nun aracılığıyla kayra ve habercilik görevini aldık. O’nun adının
yayılması için bütün uluslar arasında iman buyruğuna uymayı tanıtalım diye..
6Sizler de bunların arasında İsa Mesih’in çağrılılarısınız.
7Roma’da bulunan hepiniz, Tanrı’nın sevdikleri, kutsal yaşam çağrılıları..
Sizlere Babamız Tanrı’dan ve Rab İsa Mesih’ten kayra ve esenlik gelsin.
Dua ve
Teşekkür
8-12
8En başta, hepiniz için İsa Mesih aracılığıyla Tanrım’a teşekkür sunarım.
Çünkü imanınız tüm dünyada yayılıyor.
9Oğlu’nun Sevinç Getirici Haberi’nde canla başla kendisine ruhsal hizmet
sunduğum Tanrı tanığımdır: Hiç ara vermeden sizleri anıyorum.
10Tanrı isteğiyle yakın dönemde bir yoldan yanınıza gelebilmek için sürekli
dua ediyorum.
11Bu isteğimin
nedeni sizleri özlemiş olmamdır. Destek bulasınız diye sizlere ruhsal bir bağış
sağlamak istiyorum.
12Öyle ki, siz
de ben de imanımızda birbirimizi karşılıklı yüreklendirelim.
Özel Bilgi
13-15
13Kardeşlerim, sizleri bilgisiz bırakmak istemem. Kaç kez yanınıza gelmeyi
tasarladım ama şu ana dek engellendim. Öteki uluslar arasında olduğu gibi sizin
aranızda da ürün toplamayı amaçladım.
14Yunanlılar’a* da Barbarlar’a da, akıllılara
da aklı kıt olanlara da borçluyum.
15Bu nedenle
Roma’da bulunan sizlere de Sevinç Getirici Haber’i müjdelemek için
sabırsızlanıyorum.
Sevinç
Getirici Haber’in Yeterliliği
16,17
16Çünkü, Sevinç Getirici Haber’e bağlılığımdan utanç duymuyorum. Çünkü her
iman edene kurtuluş sağlayan Tanrı gücüdür; ilkin Yahudi’ye hem de Yunanlı’ya.
17Çünkü Tanrı’nın insanı doğruluğa iletmesi Sevinç Getirici Haber’de
açıklanır. İmana dayanan, imana ulaştıran doğruluktur bu. Tıpkı yazılı olduğu
gibi, ‘Doğru kişi imanla yaşayacaktır.’
DOĞRULUĞA
GENEL GEREKSİNİM
İnsanlığın
Suçluluğu
18-32
18Kötü tutumlarıyla gerçeğe set çeken insanların tüm tanrısaymazlığına ve
kötülüğüne karşı Tanrı’nın öfkesi gökten açıklanır.
19Çünkü Tanrı’ya ilişkin ne varsa onlara belirgindir; Tanrı bunu onlara
açıklamıştır.
20O’nun göze görünmeyen nitelikleri –başlangıcı sonu olmayan gücü ve
tanrılığı– dünyanın yaratılmasından bu yana yapılan işlerden anlaşılmakta ve
açık açık görülmektedir. Öyle ki, hiç özürleri olmasın.
21Çünkü Tanrı’yı bilmelerine karşın, O’nu ne Tanrı olarak yücelttiler, ne de
teşekkür sundular. Tam tersine, tasarılarında boş savlara kapıldılar ve
anlayıştan yoksun akılları kapkaranlık oldu.
22Bilgelik taslarken akılsızlığa sürüklendiler.
23Ölümsüz Tanrı’nın yüceliğini ölümlü insanla, kuşlarla, dört ayaklı
yaratıklarla ve sürüngenlere benzer canlılarla değiştirdiler.
24Bu nedenle, Tanrı onları yüreklerinin tutkusunda iğrençliğe teslim etti. Bu
işlerle kendi aralarında bedenleri aşağılansın diye.
25Onlar Tanrı’nın gerçeğini yalanla değiştirdiler; Yaratan’dan çok yaratığa
tapındılar, ona hizmet sundular. Tanrı çağlar boyunca kutlansın. Amin.
26Bunun için Tanrı onları edepsizlikle ilgili utandırıcı isteklere teslim
etti. Kadınları, doğal ilişkiyi doğala ters düşen ilişkiye dönüştürdüler.
27Bunun gibi erkekleri de kadınla doğal ilişkiyi bırakıp isteklenmelerinde
birbirlerini özleyerek yanıp tutuştular. Erkekler erkeklerle utanmazlık ettiler
ve sapıklıklarına yaraşan karşılığı kendi varlıklarında buldular.
28Tanrı’yı bilme aşamasına gelmeyi onaylamadıklarından, Tanrı onları uygunsuz
işler yapmaları için onaylanmayan düşünceye teslim etti.
29Onların varlığında her tür bozukluk, aşağılık, açgözlülük, kötülük doldu
taştı. Kincilik, adam öldürücülük, kavgacılık, düzenbazlık, bayağılık onları
tepeden tırnağa dek sardı. Dedikoducular,
30başkalarını çekiştirenler, Tanrı’yı yerden yere vuranlar, onu bunu aşağı
görenler, büyüklenenler, övünenler, uygunsuz işler düzenleyenler, ana baba sözü
dinlemeyenler,
31düşüncesizler,
sözünde durmayanlar, sevgi nedir bilmeyenler, sevecenlikten yoksun kişiler.
32Bu işleri yapanlara ölüm yaraşır diyen Tanrı’nın hak yargısını bilmelerine
karşın, bunları salt yapmakla yetinmezler, üstelik yapanları da onaylarlar.
Tanrı’nın
Yansız Yargılaması
1-11
2 |
Bu nedenle ey yargı yürüten insan! Kim olursan ol hiç özrün yok. Çünkü başkasına
yargı yürüttüğün konuda kendine karşı yargı yürütmektesin. Çünkü yargı yürüten
sen, aynı işleri uygulamaktasın.
2Bunları
yapanlara karşı Tanrı yargılamasının gerçek kapsamında uygulandığını biliyoruz.
3Bunları yapanlara karşı yargı yürüten, öte yandan aynısını kendisi yapan
insan! Tanrı yargılamasından kaçıp kurtulacağını mı sanıyorsun sen?
4O’nun iyi yürekliliğinin, cezayı erteleyişinin, katlanışının ululuğunu mu
küçümsüyorsun? Tanrı’nın iyi yürekliliğinin seni günahtan dönmeye yönelttiğini
bilmezlikten mi geliyorsun?
5Doğruluğa dayanan Tanrı yargılamasının evrene açıklanacağı öfkeli yargılama
gününde, katılığına ve günahtan dönmeye yanaşmayan yüreğine yaraşır biçimde,
kendine karşı öfke biriktiriyorsun sen.
6Tanrı herkese işlerine göre karşılık verecektir.
7Sabırla, yararlı işlerle yücelik, onur ve kalıcılık arayanlara sonsuz yaşam;
8öte yandan
sürtüşmecilere, gerçeğe sırt çevirip düşüklüğü kucaklayanlara öfke ve kızgınlık
uygulanacak.
9Kötülük işleyen herkes acı ve üzüntü çekecek: İlkin Yahudi hem de Yunanlı.
10Öte yandan yararlı işler yapan herkese yücelik, onur ve esenlik gelecek;
ilkin Yahudi’ye, hem de Yunanlı’ya.
11Çünkü Tanrı
insanlar arasında ayrım gözetmez.
Tanrı
Yargılaması Saptanacaktır
12-16
12Ruhsal yasayı bilmeden günah işleyenlerin tümü*
ruhsal yasa öneme alınmaksızın mahvolacak. Ruhsal yasa kapsamında günah
işleyenlerin tümü de ruhsal yasa yoluyla yargılanacak.
13Çünkü Tanrı katında doğru kişiler ruhsal yasanın duyucuları değildir.
Tersine, doğrulukla donatılanlar ruhsal yasanın uygulayıcılarıdır.
14Çünkü ruhsal yasaya sahip olmayan uluslar[2],
ruhsal yasaya ilişkin gerekleri kendiliklerinden uyguladıklarında, ruhsal yasaya
sahip olmamalarına karşın, kendi kendilerine yasa görevi görürler.
15Bu insanlar tutumlarıyla, ruhsal yasaca[3]
buyrulanların öz yüreklerinde yazılı olduğunu gösterirler. Vicdanları
kendileriyle birlikte tanıklık eder. Birbiriyle çelişen düşünceleriyse ya onları
suçlar ya da savunur.
16Tanrı
insanların yaşamındaki gizli kapaklı sorunları O Gün İsa Mesih aracılığıyla
yargılar. Benim Sevinç Getirici Haberim uyarınca uygular bunu.
Ruhsal
Yasayı Bilenlerin Yargılanması
17-24
17Gelelim sana Yahudi adını taşıyana, ruhsal yasaya güvenene, Tanrı’yı
bilmekle övünene,
18ruhsal
yasanın ışığında eğitildiğinden O’nun isteğini tanıyana, üstün değerleri
onaylayana.
19Görmeyenlerin yöneticisi olduğuna güven besleyene, karanlıkta yürüyenlere
ışık verene,
20akılsızların
eğitmenine, bilgisizlerin öğretmenine. Ruhsal yasada bilgi ve gerçeğin özüne
sahip olana.
21Başkasına öğreten sen, kendine öğretmez misin? Çalmamak konusunda sözü yayan
sen, kendin çalar mısın?
22Evlilik dışı
cinsel bağlantıya girme diyen sen, evlilik dışı cinsel bağlantıya girer misin?
Yalancı tanrılardan iğrenen sen, tapınak yağmacılığı eder misin*?
23Ruhsal yasayla övünen sen, ruhsal yasaya karşı suç
işleyerek Tanrı’yı yermektesin.
24Kitap’ta
yazılı olduğu gibi, ‘Çünkü Tanrı’nın adı uluslar arasında sizin yüzünüzden
kötülenmektedir.’
Yüzeysel
Bilgi mi, Yüreksel Uygulama mı?
25-29
25Eğer ruhsal yasayı uyguluyorsan, sünnet gerçekten yararlıdır. Ama ruhsal
yasaya karşı suç işleyen biriysen, sünnetli olman sünnetsizlikle eşit tutulur.
26Çünkü ruhsal yasanın kurallarını uygulayan sünnetsiz kişinin sünnetsizliği
sünnetlilik sayılmaz mı?
27Öyleyse, bedence sünnetsiz olan ama ruhsal yasayı uygulayan birey, Kitap’ta
yazılanları bilmene ve sünnetli olmana karşın, ruhsal yasa önünde suç işleyen
seni yargılayacaktır.
28Çünkü kişi
ne dıştan öyle görünmekle Yahudi olabilir, ne de bedence dıştan sünnetli
görünmekle sünnetli olabilir.
29Tam tersine,
gerçek Yahudi iç yaşamda böyle davranan, yüreği sünnet edilmiş insandır. Yasa’da
yazılanlarla değil, ruhla yöneltilendir. Onun övgüsü insanlardan değil,
Tanrı’dandır.
Her Durumda
Doğru Olan Tanrı
1-8
3 |
Öyleyse, Yahudiler’in taşıdığı özellik nedir? Ya da sünnetliliğin yararı ne
olabilir?
2Her bakımdan çoktur. Her şeyden önce, Tanrı sözleri Yahudiler’e emanet
edilmiştir.
3İçlerinden
bazıları güvenilmezliğe kaydıysa ne olmuş? Onların güvenilmezliği Tanrı’nın
güvenilirliğini geçersiz mi kılar? Hiçbir zaman!
4Herkes yalancı olsa bile, Tanrı gerçek olmalı. Kitap’ta yazılı olduğu gibi:
“Böylece sözlerinde doğru çıkasın.
Yargıya oturduğunda üstünlüğünü kanıtlayasın.”
5Ama eğer kötülüğümüz Tanrı adaletini tanıtlıyorsa, buna ne demeli? Yoksa
öfkeli yargısını uygulayan Tanrı adaletsiz mi davranıyor? (İnsansal görüşle söz
söylüyorum.)
6Hiçbir
zaman! Böyle olsaydı, Tanrı dünyayı nasıl yargılayabilirdi?
7Ama eğer benim yalancılığımdan ötürü, Tanrı’nın gerçekliği O’nun yüceliği
yararına bollukla artıyorsa, niçin şu ana dek bir günahlı durumunda
yargılanıyorum?
8Buna göre, “Kötülük yapalım ki bundan iyilik çıksın” diye mi sav
yürüteceğiz? Bazı kimseler böyle asılsız sözler ettiğimizi ileri sürerek bize
kara çalıyor. Bunları yayanlar hak ettikleri kapsamda yargılanacaktır.
Her Can
Doğruluktan Yoksundur
9-20
9Öyleyse, biz Yahudiler ötekilerden üstün kişiler miyiz? Kesinlikle hayır!
Çünkü bütün insanların –Yahudiler’in de, ulusların da– günah egemenliğinde
bulunduğunu daha önce kanıtladık.
10Kitap’ta yazılı olduğu gibi:
“Doğru olan yok, tek kişi bile..
11Anlayışla davranan yok,
Tanrı’yı arayan yok.
12Tümü yolu sapıttı, toplamı yararsız oldu.
İyilik yapan yok, tek kişi bile.
13Boğazları açık gömüttür,
Dilleriyle kandırırlar.
Dudaklarının altında engerek zehiri var.
14Ağızları ilenme ve acı sözle taşar.
15Ayakları kan dökmeye koşar.
16Geçtikleri yollar yıkım ve dert dolu.
17Bilmezler barış yolunu.
18Yok gözlerinde Tanrı korkusu.”
19Şimdi biliyoruz ki, ruhsal yasada söylenen her şey yasa altında bulunan
kişilere söylenmiştir; her ağız kapansın ve tüm dünya Tanrı önünde suçlansın
diye.
20Çünkü hiçbir
insan ruhsal yasada sıralanan uygulamalarla Tanrı katında doğrulukla
donatılmayacaktır. Çünkü ruhsal yasa bireyi ancak günahı bilme kavramına
getirir.
Doğruluk
Yolu Tektir
21-31
21Ama şimdi ruhsal yasa olmaksızın Tanrı’nın insanı doğruluğa eriştirmesi
belirmiştir; hem ruhsal yasanın hem de peygamberlerin tanıklığı budur.
22İsa Mesih’e iman yoluyla iman aşamasına varanların tümünü Tanrı’nın
doğruluğa eriştirmesidir bu. Çünkü hiçbir ayrım yoktur.
23Çünkü tümü günah işledi ve Tanrı’nın yüceliğinden yoksun kalmaktadır.
24Onlar karşılık ödemeksizin Tanrı’nın kayrasından yararlanarak, Mesih İsa’da
sağlanan kurtulmalık aracılığıyla doğrulukla donatılırlar.
25Tanrı İsa’yı –kanına iman edenlerin benimsemesi için– günahları gideren
bağışlamalık olarak sundu. Bu, Tanrı adaletinin kesinlikle açıklanması içindi.
Çünkü daha önce işlenmiş günahlara göz yumarak cezayı ertelemişti.
26Böyle davranmasının nedeni, adaletinin şimdiki dönemde açıklanması içindir:
Hem kendi doğruluğu, hem de İsa’ya iman edeni doğrulukla donattığı kanıtlansın
diye..
27Öyleyse övünmek nerede kalıyor? Dışlanıyor. Hangi ilke uyarınca oluyor bu
dışlama? Yasa’da buyrulan işler nedeniyle mi? Hayır, iman ilkesi uyarınca.
28Çünkü insan ruhsal yasada sıralanan işler olmaksızın, salt iman ederek
doğrulukla donatılır düşüncesi üzerinde duruyoruz.
29Yoksa Tanrı yalnız Yahudiler’in Tanrısı mı? Ulusların da Tanrısı değil mi?
Hiç kuşkusuz ulusların da Tanrısı’dır.
30Tanrı bir olduğuna göre sünnetlileri de, sünnetsizleri de imanlarından ötürü
doğrulukla donatacak.
31Bu ne
demektir? İman yoluyla ruhsal yasayı geçersiz mi kılıyoruz? Hiçbir zaman! Tam
tersine, ruhsal yasayı pekiştiriyoruz.
İbrahim
Doğruluğunu Nasıl Sağlayabildi?
1-8
4 |
Öyleyse, atamız İbrahim’in beden açısından yararı ne olmuştur? diye sorabiliriz.
2Eğer İbrahim yaptığı işlerden ötürü doğrulukla donatıldıysa, övünmek için
bir dayanağı vardır; ama Tanrı doğrultusunda değil.
3Çünkü Kutsal Yazı ne buyuruyor?
“İbrahim Tanrı’ya iman etti
ve bu ona doğruluk sayıldı.”
4İş yapana yaraşan karşılık armağan niteliğinde değil, ücret yükümlülüğünde
hesaplanır.
5Buna karşı,
tanrısaymazı doğrulukla donatan Tanrı’ya iman edenin imanı doğruluk yerine
sayılır; yaptığı işler değil.
6Nasıl ki
Davut da, Tanrı’nın işler olmaksızın doğru saydığı insana özgü mutluluğu şöyle
anlatır:
7“Ne mutlu kötülükleri bağışlanan, günahları örtülen kişilere!
8Ne mutlu Rab’bin kendisine günah saymadığı insana!”
İbrahim’in
Doğruluğu: Sünnetsiz Durumdayken
9-12
9Öyleyse bu mutluluk yalnız sünnetlileri mi, yoksa sünneti olmayanları da mı
kapsar? Çünkü İbrahim’in imanı kendisine doğruluk yerine sayıldı diyoruz.
10Nasıl oldu da bu böyle sayıldı? Sünnet olduktan sonra mı, yoksa sünnetsiz
durumdayken mi? Hayır. Sünnet olduktan sonra değil; tam tersine sünnetsiz
durumdayken sayıldı.
11İbrahim daha
sünnetsizken, sünnet simgesini imandan doğan doğruluğun mührü olarak aldı;
sünnetsiz olmalarına karşın iman edenlerin tümüne ruhsal baba olsun diye.
Böylelikle onlara da doğruluk sayılması amaçlandı.
12Bunun yanı sıra sünnetlilere de baba oldu o. Salt sünnetli oldukları için
değil, babamız İbrahim’in sünnetsizken taşımakta olduğu imanın izlerinde
yürüdükleri için.
İbrahim’in
Doğruluğu: Ruhsal Yasadan Önce
13-17
13İbrahim’e ya da soyuna, dünyanın mirasçıları olma vaadi ruhsal yasa
aracılığıyla değil, imandan doğan doğruluk aracılığıyla sağlandı.
14Çünkü ruhsal yasa uyarınca yaşayanlar Tanrı’dan miras alsaydı iman boşa
çıkar, vaat da geçersiz olurdu.
15Çünkü ruhsal
yasa tanrısal öfkeye neden olur. Oysa ruhsal yasanın olmadığı yerde suç da
yoktur.
16Bu nedenle tüm İbrahim soyuna kayra aracılığıyla sağlanması için, vaat imana
dayanmaktadır; yalnız ruhsal yasaya bağlı olanlara değil, İbrahim’in imanına
bağlı olanlara da. Çünkü o hepimizin ruhsal babasıdır.
17Kitap’ta yazılmış olduğu gibi: “Seni birçok ulusun babası kıldım.” İbrahim
ölüleri yaşama kavuşturan, var olmayanı var eden Tanrı’nın önünde iman etti.
İman
Edenlerin Parlak Örneği: İbrahim
18-25
18İbrahim umutsuzluğa karşın umutla birçok ulusun babası olacağına iman etti.
Yazılı olduğu gibi: “Senin soyun böyle olacaktır.”
19Bedeninin ölü denebilecek durumunu –yaklaşık yüz yaşındaydı– ve Sarah’nın
çocuk doğuramayacak durumda olduğunu düşündüğünde imanı sarsılmadı.
20Tanrı’nın vaadi konusunda imansızlık edip kuşkuya düşmedi. Tam tersine,
imanda güçlenerek Tanrı’ya yücelik sundu.
21O’nun vaat ettiğini uygulamaya da gücü yettiğine kesinlikle güvendi.
22Bu nedenle, imanı kendisine doğruluk olarak sayıldı.
23Kaldı ki, ‘kendisine sayıldı’ sözleri yalnız İbrahim için yazılmış değildir.
24Bu sözler
bizler için de yazılmıştır. Rabbimiz İsa’yı ölüler arasından diriltene iman eden
bizler için de iman doğruluk sayılacaktır.
25İsa, bizim
suçlarımız için ölüme teslim edildi ve doğruluğumuz için ölümden dirildi.
Mesih’e İman
Edenin Doğruluğu
1-11
5 |
Bu nedenle, iman sonucu doğrulukla donatılmış olarak, Rabbimiz İsa Mesih
aracılığıyla Tanrı’nın önünde barış gönencindeyiz.
2İman ederek içinde bulunduğumuz bu kayraya O’nun aracılığıyla girme hakkına
kavuştuk. Kavuşacağımız Tanrı yüceliğinin umuduyla da övünç duyuyoruz.
3Üstelik acılarımızda bile övünç duyuyoruz. Çünkü acının sabrı oluşturduğunu
biliyoruz.
4Sabır,
denenmeden geçildiğini gösterir, denenme de umudu oluşturur.
5Bu umut utanç getirmez. Çünkü Tanrı’nın sevgisi bizlere verilen Kutsal Ruh
aracılığıyla yüreklerimizde dolup taşmaktadır.
6Çünkü biz daha güçten yoksunken, gerekli dönemde Mesih tanrısaymazlar yerine
öldü.
7Doğru kişi
yerine başka birinin ölmesini düşünmek güçtür. Yararlı insanın yerine belki
başka biri ölme yürekliliğini gösterebilir.
8Ama biz daha
günahlıyken Mesih bizim yerimize öldü. Tanrı bize sevgisini bununla kanıtlıyor.
9İsa’nın kanı aracılığıyla şu anda doğrulukla donatılmışsak, O’nun
aracılığıyla Tanrı’nın gelecek olan öfkeli yargısından kurtuluş bulacağımız daha
da kesindir.
10Biz
düşmanken Oğlu’nun ölümü aracılığıyla Tanrı’yla barıştırıldığımız göz önünde
tutulsun. Ama barıştırılmış ortamda Mesih’in yaşamı aracılığıyla kurtuluş
bulacağımız daha da kesindir.
11Hem yalnız bu kadar da değil. Rabbimiz İsa Mesih aracılığıyla Tanrı
bağlılığında övünç duymaktayız. O’nun aracılığıyla şimdi barışsal kayrayla
donatıldık.
Günahın
Sonucu, Tanrı’nın Armağanı
12-19
12Bu nedenle bir tek insan yüzünden günah nasıl dünyaya girdiyse, günah
yüzünden de ölüm dünyaya girdi. Böylece bütün insanları ölüm biçip geçti. Çünkü
tümü günah işledi.
13Ruhsal yasa
verilmeden önce de günah dünyadaydı. Ne var ki, ruhsal yasanın bulunmadığı yerde
günah öneme alınmaz.
14Ama ölüm
Adem’in gününden Musa’nın gününe dek egemenliğini sürdürmüştür. Adem benzeri
suçluluk sınırını aşarak günah işlememiş olanlar üzerinde de..
Adem gelişi beklenen kişinin bir betimidir.
15Ne var ki, tanrısal bağış Adem’in suç işlemesine benzemez.
Çünkü eğer bir tek kişinin suç işlemesiyle bunca insana ölüm yargısı geldiyse,
Tanrı kayrasının ve armağanının bunca kişi yararına bollukla dağıtılması daha da
kesindir. Buysa bir tek insanın –İsa Mesih’in– kayrasıyla oldu.
16Tanrısal armağan o tek kişinin günahına koşut değildir. Çünkü bir tek
insanın suçu sonucunda saptanan yargı suçlu çıkarılma oldu. Tanrısal bağış ise
bunun tersine, bir sürü suçtan sonra doğru çıkarılmayı sağladı.
17Suçun bir tek insan tarafından işlenerek ölüm egemenliğini getirdiği ve
bunun o tek kişi aracılığıyla bütünlendiği önümüzdedir. Ama kayra bolluğunu ve
doğruluk armağanını alanların, bir tek kişi –İsa Mesih– aracılığıyla yaşamda
egemenlik sürecekleri daha da kesindir.
18Demek ki, bir tek insanın suçluluğu yüzünden suçlu çıkarılma nasıl bütün
insanları içerdiyse, buna koşut olarak bir tek insanın doğru çıkarma eylemiyle
yaşam doğruluğu bütün insanları kapsamıştır.
19Çünkü bir tek insanın buyruğa uymazlığıyla nasıl birçokları günahlı
kılınmışsa, buna koşut olarak bir tek insanın buyruğa uymasıyla da birçokları
doğru kılınacaktır.
Kayranın
Ruhsal Yasaya Üstünlüğü
20,21
20Ruhsal yasa suçluluğun artması için araya girdi. Ama günahın arttığı yerde
kayra da her ölçüyü aşan bir artışla çoğaldı.
21Öyle ki, günah nasıl ölüm yoluyla hükümranlık sürdüyse, Rabbimiz İsa Mesih
aracılığıyla sonsuz yaşama ileten kayra da doğrulukla hükümranlık sürsün.
GÜNAH SORUNU
Mesih’in
Ölümüyle Sağlanan Üstünlük
1-11
6 |
Öyleyse ne diyeceğiz? Kayra çoğalsın diye günah işlemeyi sürdürecek miyiz?
2Hiçbir zaman! Günaha karşı ölmüş olan bizler bundan böyle nasıl günah içinde
yaşayabiliriz?
3Yoksa Mesih
İsa’yla bir olmaya vaftiz edilen bizlerin, O’nun ölümüyle bir olmaya vaftiz
edildiğimizi bilmiyor musunuz?
4Çünkü vaftiz yoluyla O’nunla birlikte ölüme gömüldük. Öyle
ki, Baba’nın görkemli gücüyle Mesih nasıl ölüler arasından dirildiyse, biz de
günlerimizi yepyeni bir yaşamda geçirebilelim.
5Çünkü ölümünün benzerliğinde O’nunla birleştiysek, dirilişinin benzerliğinde
de birleşmemiz doğaldır.
6Eski insan
benliğimizin O’nunla birlikte çarmıha çakıldığını biliyoruz; günah bedeni
ortadan kaldırılsın, bundan böyle günaha uşaklık etmeyelim diye..
7Çünkü ölmüş kişi günahtan özgür kılınmıştır.
8Eğer Mesih’le birlikte öldüysek, O’nunla birlikte yaşayacağımıza da imanımız
vardır.
9Mesih’in ölüler arasından dirilmiş olduğunu ve yeniden ölmeyeceğini
biliyoruz. Artık O’nun üzerinde ölümün egemenliği kalmamıştır.
10Öldüğü ölüm, sadece bir kez olmak üzere günaha karşı ölümdü; şimdi yaşadığı
yaşamı ise Tanrı için yaşıyor.
11Tıpkı bunun
gibi, sizler de kendinizi günah karşısında ölü, Mesih İsa bağlılığında Tanrı
karşısında diri kişiler sayın.
Mesih’in
Dirilişi: Özgürlüğün Kanıtı
12-14
12Bundan böyle günah ölümlü bedeninizde hükümranlık kurmasın; öyle ki, bedenin
tutkularına uymayasınız.
13Ne de
bedeninizin parçalarını kötülük araçları olarak günaha sunun. Bunun yerine,
ölüler arasından yaşama kavuşmuş kişiler olarak kendinizi Tanrı’ya sunun.
Bedeninizin parçalarını da doğruluk araçları niteliğinde Tanrı’ya yararlı kılın.
14Çünkü günah sizlere egemen kesilmeyecektir. Çünkü ruhsal yasa altında değil,
kayra altındasınız.
Mesih
İnanlısı: Doğruluk Tutsağı 15-23
15Öyleyse, ruhsal yasa altında olmayıp kayra altında olduğumuz için günah mı
işleyelim? Hiçbir zaman!
16Bilmiyor
musunuz ki, kimin buyruğuna uymak amacıyla kendinizi uşak olarak sunarsanız,
buyruğuna uyduğunuz efendinin uşağı olursunuz; ya ölüme sürükleyen günahın, ya
da doğruluğa ulaştıran söz dinleyiciliğin..
17Ama Tanrı’ya
şükürler olsun. Çünkü bir vakitler günahın uşağı olan sizler, artık teslim
olduğunuz öğretiye gönülden boyun eğmiş bulunuyorsunuz.
18Günahtan özgür kılınarak doğruluğun uşakları oldunuz.
19Doğal yapınızın güçsüzlüğü yüzünden, insansal ölçüler uyarınca konuşuyorum:
Bir vakitler bedeninizin parçalarını nasıl iğrençliğe, bir kötülükten öbür
kötülüğe uşak olarak sunduysanız, şimdi de kutsallığa yükselten doğruluğun
uşakları olarak sunun.
20Çünkü
günahın uşağıyken, doğruluktan özgürdünüz.
21Şu anda utanç duyduğunuz işlerden o dönemde sanki ne ürün topladınız?
Onların sonucu ölümdür.
22Ama şimdi
günahtan özgür kılındınız. Tanrı’nın uşağı oldunuz. Bundan topladığınız ürün
yaşam kutsallığıdır; sonucu ise sonsuz yaşamdır.
23Çünkü günahın karşılığı ölümdür. Tanrı’nın bağışı ise Rabbimiz Mesih İsa
aracılığıyla sonsuz yaşamdır.
RUHSAL YASA
– YAŞAM RUHUNUN YASASI
Ruhsal Yasa
Belirli Bir Süre İçindir
1-6
7 |
Ruhsal yasayı tanıyanlara söylüyorum kardeşlerim: Ruhsal yasanın insan
üzerindeki egemenliğinin, insanın yaşam süresiyle kısıtlı olduğunu bilmiyor
musunuz?
2Örneğin, evli bir kadın kocası yaşadığı sürece ona yasayla bağlıdır. Ama
kocası ölürse, onu kocasına bağlayan yasadan özgür kılınır.
3Şöyle ki, kocası yaşarken başka bir erkeğe varırsa evlilik dışı cinsel
bağlantıya girmiş sayılır. Oysa kocası ölürse bu yasadan özgürdür; başka bir
erkeğe varsa da evlilik dışı cinsel bağlantıya girmiş olmaz.
4Kardeşlerim! Tıpkı bunun gibi, ölen Mesih’in bedeni aracılığıyla sizler de
ruhsal yasa karşısında öldünüz. Artık başkasına –ölüler arasından dirilene–
varmakta özgürsünüz. Bundaki amaç Tanrı’ya ürün getirenler olmamızdır.
5Bizler bedenin utandırıcı istekleri uyarınca yaşamaktayken, ruhsal yasanın
etkilediği günahtan doğan utandırıcı istekler bedenimizin parçalarında ölüme
yaraşan ürünü oluşturuyordu.
6Ama şimdi
tutsak kılındığımız bağ karşısında ölmüş olduğumuzdan, ruhsal yasadan özgür
kılındık; yazılı yasanın eski yolunda değil, Ruh’un yeni yolunda hizmet sunalım
diye.
Ruhsal Yasa:
Günahın Aynası
7,8
7Bundan nasıl bir sonuç çıkaracağız? Ruhsal yasanın günahlı olduğunu mu?
Hiçbir zaman! Ne var ki, ruhsal yasa olmadan günahın ne olduğunu bilemezdim.
Eğer ruhsal yasa, göz dikmeyeceksin dememiş olsaydı, göz dikmenin kötü bir eylem
olduğunu bilmeyecektim.
8Günah buyruk
aracılığıyla elverişli ortamı buldu ve içimde göz dikmenin her çeşidini
oluşturdu. Çünkü ruhsal yasa olmadıkça günah ölüdür.
Günahı Ölüme
Götüren Ruhsal Yasa
9-13
9Bir zamanlar ruhsal yasasız yaşıyordum. Ama buyruk gelince günah canlılık
buldu,
10ben de
öldüm. Böylece yaşama götürmesi gereken buyruk beni ölüme sürükledi.
11Çünkü günah buyruk aracılığıyla elverişli ortamı bularak beni kandırdı ve
buyruk aracılığıyla beni öldürdü.
12Bu durumda ruhsal yasanın kutsal olduğu bir gerçektir. Buyruk da kutsal,
doğru ve yararlıdır.
13Öyleyse
gerçekte yararlı olan, bana ölüm mü getirdi? Hiçbir zaman! Tam tersine,
varlığımda ölümü oluşturan etken günahtı. Böylelikle günahın gerçek niteliği
–yararlı olan aracılığıyla içimde ölümü oluşturduğu– ortaya çıkmalıydı. Buyruğun
ışığı altında günahın aşırı günahlılığı belirgin olmalıydı.
Günahı
Kaçınılmaz Kılan Ruhsal Yasa
14-25
14Yasanın ruhsal olduğunu biliriz. Ne var ki, ben bedenin gereksiz isteklerine
bağlıyım. Günaha satılmış bir tutsağım.
15Ne yaptığımı kendim de bilmiyorum. Çünkü yapmak istediğimi yapmıyorum;
tersine, iğrendiğim neyse onu yapıyorum.
16Yapmak istemediğimi yapıyorsam; bu, ruhsal yasanın doğruluğunu onayladığımı
belgeler.
17Öyle ki, gerçekte bu işi yapan ben değilim; içimde konut kurmuş olan
günahtır.
18Çünkü
içimde, yani bedenimin gereksiz isteklerinde yararlı bir şeyin konut kurmadığını
biliyorum. İçimde istek varsa da, iyilik yapma gücü yok.
19İstediğim yararlı işi yapmıyorum; tersine, istemediğim kötü şey neyse onu
yapıyorum.
20İstemediğim
işi yapıyorsam, gerçekte o işi yapan ben değilim, içimde konut kurmuş olan
günahtır.
21Sonunda şu yasanın işlerlikte olduğunu görüyorum: Ben iyi işi yapmak
isterken kötülük karşımda sırıtıyor.
22Çünkü
varlığımın derininde Tanrı yasasını tam gönülle onaylıyorum.
23Gelgelelim, bedenimin parçalarında bambaşka bir yasa görüyorum. Sağduyumun
yasasına karşı savaşan ve beni bedenimin parçalarında işlerlikte olan günah
yasasına köle eden bir yasa.
24Ne düşkün
bir insanım ben! Ölüme götüren bu bedenden beni kim kurtaracak?
25Rabbimiz İsa Mesih aracılığıyla Tanrı’ya şükürler olsun!
Sonuç şudur: Sağduyumla Tanrı’nın yasasına, bedenimin gereksiz
istekleriyle ise günah yasasına uşaklık ediyorum ben.
Günahın Alt
Edicisi
1-11
8 |
Öyleyse bundan böyle Mesih İsa bağlılığında olanlara suçlu çıkarılma yoktur.
2Çünkü Mesih İsa bağlılığında yaşam veren Ruh’un yasası beni günah ve ölüm
yasasından özgür kıldı.
3Çünkü
bedenin gereksiz istekleri nedeniyle güçsüz kalan ruhsal yasanın yapamadığını
Tanrı yaptı. Günahlı insan bedeni benzerliğinde ve günaha ilişkin sunu
niteliğinde kendi Oğlu’nu göndererek insan bedeninde günahı yargıladı.
4Öyle ki, bedenin gereksiz istekleri uyarınca değil, Ruh’un isteği uyarınca
yaşayan bizlerde ruhsal yasa her ne diliyorsa bunu hakça alsın.
5Çünkü bedenin gereksiz isteklerine göre yaşayanlar bedenin gereksiz
isteklerini düşünür. Oysa Ruh’un isteğine göre yaşayanlar Ruh’a ilişkin konuları
düşünür.
6Çünkü bedenin gereksiz isteklerine bağlı düşünce ölüme götürür. Ruh’a bağlı
düşünce ise yaşama ve esenliğe götürür.
7Çünkü bedenin gereksiz isteklerine bağlı düşünce Tanrı’ya düşmanlıktır;
çünkü Tanrı’nın yasasına boyun eğmez; eğemez de.
8Bedenin gereksiz isteklerine uyanlar Tanrı’yı hoşnut edemez.
9Ama Tanrı’nın Ruhu gerçekten sizlerde konut kurmuş bulunuyorsa, bedeninizin
gereksiz isteklerine uyarak yaşamıyorsunuz. Tersine, Ruh bağlılığındasınız.
Mesih’in Ruhu’nu taşımayan kişi O’nun sayılamaz.
10Ama eğer Mesih sizde yaşıyorsa günahlı olan beden ölü, doğrulukla
donatıldığınızdan ruh da diridir.
11İsa’yı
ölüler arasından diriltenin Ruhu sizlerde konut kurduysa, Mesih’i ölüler
arasından dirilten, içinizde konut kuran Ruhu aracılığıyla[4]
sizin ölümlü bedenlerinize de yaşam sağlayacaktır.
Kayra
Sağlayışı: Tanrı Babamızdır
12-17
12Öyleyse kardeşlerim, bedenin gereksiz isteklerine uyarak yaşamak için bedene
borçlu değiliz.
13Çünkü eğer
bedenin gereksiz isteklerine uyarak yaşarsanız öleceksiniz. Ama Ruh aracılığıyla
bedenin işlerini öldürürseniz yaşayacaksınız.
14Çünkü Tanrı Ruhu’yla yöneltilenler Tanrı’nın çocuklarıdır.
15Sizleri yeni baştan korkuya sürükleyecek olan uşaklık ruhunu almadınız; sizi
evlatlığa yükselten Ruh’u aldınız. Bu Ruh’la, “Abba Baba*!”
diye sesleniriz.
16Ruh kendisi bizim ruhumuzla birlikte, Tanrı çocukları olduğumuza ilişkin
tanıklık eder.
17Eğer
Tanrı’nın çocuklarıysak mirasçılarız da. Tanrı’nın mirasçıları, Mesih’in de
miras ortaklarıyız. Madem Mesih’in çektiği sıkıntıları paylaşıyoruz, O’nunla
birlikte yüceltilmemiz de gerekir.
Açıklanan
Görkem
18-25
18Öyle sanıyorum ki, içinde bulunduğumuz şu dönemin sıkıntıları bize
açıklanacak olan yücelikle karşılaştırılamaz bile.
19Çünkü yaratılış Tanrı çocuklarının açıklanışını büyük özlemle gözlüyor.
20Çünkü yaratılış kendi isteğiyle değil, Tanrı’nın isteğiyle yozlaşmaya
bağımlı kılındı. Ama yine de umut vardır.
21Çünkü yaratılış çürüyüş boyunduruğundan kurtarılıp Tanrı çocuklarının yüce
özgürlüğüne kavuşturulacaktır.
22Tüm yaratılışın şu ana dek birlikte inlediğini ve doğum sancısı çekercesine
bir arada kıvrandığını biliyoruz.
23Hem de
sadece bu değil; Ruh’un ilk ürününe sahip olan bizler de evlatlığa alınmayı ve
bedenimizin kurtuluş bulmasını büyük özlemle bekleyerek içimizden inliyoruz.
24Çünkü bu umutla kurtuluş bulduk. Ama umut bağlanan şey görülseydi ona umut
denemezdi. Çünkü gördüğü şeye kim umut bağlar?
25Ama görmediğimiz şeye umut bağlarsak onu sabırla gözleriz.
Egemen
Tanrı’nın Şaşılacak Kayrası
26-30
26Tıpkı bunun gibi, Ruh da biz güçsüzken yardım elini uzatır. Çünkü nasıl dua
etmemiz gerektiğini bilmeyiz. Ama Ruh kendisi sözle anlatılamaz iniltilerle
bizim için Tanrı’ya yakarır.
27Yürekleri
araştıran Tanrı, Ruh’un düşüncesini bilir. Çünkü Ruh kutsal yaşamlılar yararına,
Tanrı isteği uyarınca yakarmaktadır.
28Tanrı’nın kendisini sevenlerle, ereği uyarınca çağrılanlarla birlikte her
durumu yararlı yönde işlediğini biliriz.
29Çünkü Tanrı önceden bildiği kişileri, Oğlu’nun benzerliğinde olsunlar diye
önceden kararlaştırdı. Öyle ki, Oğul birçok öbür kardeşin arasında ilk-doğan*
olsun.
30Tanrı
önceden kararlaştırdıklarını çağırdı. Çağırdığı kişileri doğrulukla donattı.
Doğrulukla donattıklarını yüceliğe kavuşturdu.
Mesih
Bağlılığında Açıklanan Tanrısal Sevgi
31-39
31Bunlar karşısında ne dememiz gerekir? Tanrı bizimle birlikte olunca, kim
bize karşı çıkabilir?
32O Tanrı ki
öz Oğlu’nu esirgemeyip O’nu hepimizin yararına sundu. O’nunla birlikte bize her
şeyi bağışlaması beklenmez mi?
33
Tanrı’nın
seçilmişlerini kim suçlayabilir? Onları doğrulukla donatan Tanrı’dır.
34Öyleyse suçlu çıkaran kimdir? Ölen, daha güzeli dirilen Mesih İsa. Tanrı’nın
sağında bulunan, bizim için yakaran..
35Mesih’in sevgisinden bizleri kim ayırabilir? Acı mı, üzüntü mü, baskı mı,
açlık mı, çıplaklık mı, tehlike mi, kılıç mı? 36Tıpkı
Kitap’ta yazılı olduğu gibi:
“Gün boyunca senin için öldürülüyoruz,
Boğazlanacak koyun gibi görüyorlar bizi.”
37Ama bizleri sevenin aracılığıyla bütün bunlarda kesin yengi bizimdir.
38Şuna kesin kanışım var: Ne ölüm, ne yaşam, ne melekler, ne başkanlıklar, ne
şimdiki ne gelecek durumlar, ne dünya yetkileri,
39ne üzerimizdeki ne altımızdaki dünyanın güçleri, ne de kurulu düzende başka
bir etken Rabbimiz Mesih İsa’daki Tanrı sevgisinden bizleri ayırabilir.
TANRI’NIN
SEÇİLMİŞ HALKI
Seçilmiş
Halkın İmansızlığı
1-5
9 |
Mesih bağlılığında gerçeği söylüyorum, yalan konuşmuyorum. Kutsal Ruh’un
aydınlattığı vicdanım benimle bir arada tanıklık ediyor:
2Çünkü derin
üzüntü içindeyim, yüreğimdeki acı dinmek bilmiyor.
3Kardeşlerim
ve soydaşlarım için ben kendim lanetle Mesih’ten koparılıp atılmayı dileyecek
hale geldim.
4Onlar İsrailliler’dir. Onlara her şey verilmiştir: Tanrı çocukları olma
yetkisi, yücelik, antlaşmalar, ruhsal yasa, tapınışla ilgili kurallar, vaatler.
5Üstelik onlar ataların soyundandır[5]. Beden
açısından Mesih de onlardan geldi. O her şeyin üzerinde olan, sonsuz çağlar
boyunca kutluluk taşıyan Tanrı’dır. Amin.
Tanrı Vaadi
Etkisiz Bırakılamaz
6-13
6Tanrı Sözü boşa çıktı demek değildir bu. Çünkü İsrail soyundan gelenlerin
tümü İsrailli[6]
sayılmaz.
7Ne de
İbrahim soyundan olanların tümü İbrahim’in çocuklarıdır. Tanrı ona, “İshak’ın
soyundan gelenler senin soyun sayılacak” demişti.
8Diyecek odur
ki, Tanrı çocukları sayılanlar insansal bağdan doğmuş olanlar değil; tam tersine
tanrısal vaatten doğanlardır soydan sayılanlar.
9Çünkü
tanrısal vaat bildirisi şöyledir: “Kararlaştırılmış dönemde geleceğim ve
Sarah’nın bir oğlu olacak.”
10Hem de durum bununla kapanmıyor. Rebekah tek erkekten –atamız İshak’tan–
hamile kaldı.
11İkizler daha
doğmamış, iyi ya da kötü bir iş yapmamışlardı. Bununla, seçimde Tanrı ereğinin
kalımlı olduğu kanıtlanacaktı.
12Bunun,
başarılan işler uyarınca değil, tanrısal çağrı uyarınca saptandığı görülsün diye
Tanrı Rebekah’ya, “Büyüğü küçüğüne uşaklık edecek” dedi.
13Kitap’ta
yazılmış olduğu gibi: “Ben Yakup’u[7]
sevdim, Esav’dan ise tiksinti duydum.”
Tanrı’nın
Egemen Amacı
14-18
14Buna ne diyeceğiz? Tanrı adaletsizlik mi ediyor? Hiçbir zaman!
15Çünkü Musa’ya şöyle demişti: “Ben dilediğime acıyacağım, dilediğime de
sevecenlikle davranacağım.”
16Demek oluyor
ki, insanın kendi isteğine ya da çabasına değil, Tanrı’nın acımasına bağlıdır
bu.
17Kutsal Yazı’da Firavun’a şu söz bildiriliyor: “Seni bu amaçla yükselttim;
senin üzerinde kendi gücümü göstereyim, böylelikle adım tüm yeryüzünde yayılsın
diye..”
18Demek oluyor
ki O dilediğine acır, dilediğinin de yüreğini katılaştırır.
Tanrı’nın
Acıması ve Öfkesi
19-29
19Şimdi bana, “Şu ana dek Tanrı niçin insanda kusur bulmakta; çünkü Tanrı
isteğine kim karşı çıkabilmiştir?” diyeceksin.
20Ey ademoğlu! Sen kim oluyorsun da Tanrı’yı sorguya çekiyorsun? Kendisine
biçim verilen biçim verene, “Beni niçin böyle yaptın” diyebilir mi?
21Öte yanı, çömlekçinin kili dilediği gibi kullanmaya hakkı yok mu? Aynı
topraktan biri özel kullanış, öbürüyse sıradan kullanış için iki çömlek yapamaz
mı o?
22Tanrı da buna koşullukta öfkesini göstermek ve gücünü tanıtmak isterken,
kendilerine öfke yaraşanlara –mahva hazırlananlara– karşı aşırı katlanış
gösteremez mi?
23Öte yandan acıma gösterdiklerine –onları önceden yüceliğe hazırladıklarına–
kendi yüceliğinin zenginliğini niçin belirgin etmesin?
24Yalnız Yahudiler arasından değil, uluslar arasından da çağırdığı bizler
değil miyiz?
25Nasıl ki
Hoşea peygamber aracılığıyla O şöyle diyor:
“Halkım olmayana ‘halkım’ diyeceğim,
Sevgili olmayana ‘sevgilim’ diyeceğim.
26Kendilerine, ‘Benim halkım değilsiniz’
denilen yerde –tam bu yerde– diri Tanrı’nın
çocukları diye adlandırılacaklar.”
27Yeşaya da İsrail’e ilişkin şöyle bağırıyor:
“İsrailoğulları’nın sayısı
denizin kumu kadar olsa bile,
ancak bir azınlık kurtulacak.
28Çünkü Rab yeryüzünde yargısını kesinlikle uygulayacak
ve ivedilikle sonuçlayacak.”
29Yeşaya daha önce şöyle demişti:
“Orduların Rabbi* bizlere
bir soy bırakmamış olsaydı,
Sodom gibi olur, Gomorra’ya dönüşürdük.”
İmanla
Doğruluğa Kavuşanlar
30-33
30Şimdi bu işe ne dememiz gerekir? Doğruluğu aramayan uluslar doğruluğa
kavuştu. Bu doğruluğaysa iman yoluyla ulaştılar.
31Oysa ruhsal yasa aracılığıyla doğruluğu arayan İsrail bu doğruluk yasasına
erişemedi.
32Acaba neden?
Çünkü doğruluğu imana dayanarak değil, başardıkları işlere bel bağlayarak
kovaladılar. Bunun sonucunda, Sendeleme Taşı’na takılıp sendelediler.
33Kitap’ta yazılmış olduğu gibi:
“İşte Sion’a[8] Sendeleme
Taşı’nı,
Engelleyen Kaya’yı koyuyorum.
O’na iman eden hiçbir vakit utandırılmayacaktır.”
Seçilmiş
Halkın Yitirdiği Elverişli Durum
1-4
10 |
Kardeşler, İsrailliler için yüreğimin özlemi ve Tanrı’ya yakarım kurtuluş
bulmaları içindir.
2Kendilerine ilişkin tanıklık ederim ki, Tanrı önünde çabadan geri durmazlar.
Ne var ki bu çaba gerçek bilgiye dayanmıyor.
3Sonuçta Tanrı’nın insanı doğruluğa eriştirdiğini kavramadan kendi elleriyle
doğruluklarını saptama kovalayışındalar. Tanrı’nın insanı doğruluğa erdirme
ilkesine boyun eğmediler.
4Oysa Mesih
ruhsal yasanın son bulmasıdır; iman eden herkes doğrulukla donatılsın diye.
Herkesi
Kapsayan Kurtuluş
5-13
5Ruhsal Yasa ilkesinden çıkan doğruluğa ilişkin Musa şunları yazar: “Bunları
yapan insan onlarla yaşayacaktır.”
6Buna karşı
iman ilkesinden doğan doğruluk şöyle der: “Yüreğinin içinden, göğe kim çıkacak
demeyesin.” Mesih’i yere indirmeye dercesine.
7Ne de, kim
derinlere inecek diyesin; yani, “Mesih’i ölüler arasından yukarı getirmeye..”
8Bununla ne demek istiyor? “Tanrı sözü sana yakındır; ağzında ve yüreğinde.”
Bu, yaydığımız iman sözüdür.
9Eğer İSA RAB’tir diye ağzınla açıkça söyler, yüreğinle de Tanrı’nın O’nu
ölüler arasından dirilttiğine iman edersen kurtulacaksın.
10Çünkü doğrulukla donatılmak için yürekle iman edilir, kurtuluş için de
ağızla açıklama yapılır.
11Kutsal Yazı
şöyle der: “Her kim O’na iman ederse hiçbir vakit utandırılmayacaktır.”
12Çünkü Yahudiler’le uluslar arasında bir ayrım yoktur. Çünkü O tümünün
Rabbi’dir. Kendisine seslenenlerin hepsini bollukla kutlar.
13Bunun için, her kim Rab’bin adını çağırırsa kurtulacaktır.
İsrailliler’in İmansızlık Nedeni
14-21
14Ama iman etmedikleri kişiye nasıl seslenecekler? O’na ilişkin işitmedikleri
kişiye nasıl iman edecekler? Sözü yayan olmazsa nasıl işitecekler?
15Gönderilmezlerse sözü nasıl yayacaklar? Kitap’ta yazılmış olduğu gibi:
“Gönül açan haberler duyuranların
Ayakları ne güzeldir!”
16Ama yine de Sevinç Getirici Haber’in buyruğunu herkes dinlemedi. Yeşaya buna
ilişkin şöyle der:
“Ya Rab, duyurduklarımıza kim inandı?”
17Demek ki, iman Haber’i duymakla, Haber’i duymak da Mesih’in sözü
aracılığıyla gerçekleşir.
18Ama
soruyorum: Gerçekten Haber’i duymadılar mı? Hiç kuşkusuz duydular:
“Onların sesi tüm yeryüzüne yayıldı.
Sözleri de dünyanın her ucuna ulaştı.”
19Yeniden soruyorum: İsrail bunu bilmedi mi? İlkin Musa şöyle diyor:
“Sizleri ulus özelliği taşımayan bir ulus aracılığıyla imrendireceğim.
Anlayışsız bir ulus aracılığıyla sizleri kızdıracağım.”
20Yeşaya da korkmazlıkla şunu bildiriyor:
“Beni araştırmayanlarca bulundum,
Beni soruşturmayanlara açıklandım.”
21Öte yandan İsrail için de şöyle diyor:
“Tüm gün söz dinlemez, baş kaldırıcı bir halka ellerimi uzattım.”
Tanrısal
Kayraya İman Eden İsrailliler
1-12
11 |
Öyleyse soruyorum: “Tanrı öz halkından yüz mü çevirdi?” Hiçbir zaman! Ben de bir
İsrailli’yim: İbrahim soyundan, Benyamin kuşağından,
2Tanrı
önceden bildiği öz halkından yüz çevirmedi. Yoksa, İsrail’e karşı Tanrı’ya
yakaran İlyas’a ilişkin Kutsal Yazı’nın ne dediğini bilmiyor musunuz?
3“Ya Rab, peygamberlerinin canına kıydılar,
Sunaklarını yerle bir ettiler,
Bir ben kaldım geriye.
Beni de öldürmeye çalışıyorlar.”
4Tanrı’nın İlyas’a verdiği yanıt nedir? “Baal’a*
diz çökmemiş yedi bin insanı ben kendime sakladım.”
5Tıpkı bunun gibi şimdiki dönemde de Tanrı’nın kayrasıyla seçilmiş bir
azınlık vardır. 6Eğer
bu azınlık kayrayla seçilmişse, demek ki başarılan işler uyarınca seçilmemiştir.
Yoksa kayra kayra olmaktan çıkar.
7Öyleyse sonuç nedir? İsrail aradığını bulamadı. Onun bulamadığını seçilmiş
azınlık buldu. Geriye kalanlar ise dikbaşlı oldu.
8Kutsal Kitap’ta dendiği gibi:
“Tanrı onlara uyuşukluk ruhu verdi;
Görmeyen gözler,
İşitmeyen kulaklar..” Bugünkü güne dek durum bu..
9Davut da
şöyle der:
“Öz sofraları kendilerine tuzak ve ağ olsun:
Hem engelleyen köstek, hem de yaraşıklı ceza.
10Gözleri görmemek üzere kararsın.
Bellerini sonsuza dek iki büklüm et*!”
11Şimdi soruyorum: “Düşmek için mi yanlış adım attılar?” Hiçbir zaman!
Tersine, İsrailliler’in suç işlemesiyle uluslara kurtuluş geldi. Öyle ki,
imrenti gelsin onlara.
12Eğer
İsrailliler’in suç işlemesi dünyanın bollukla kutlanmasına, ruhsal yenilgisi de
ulusların bollukla kutlanmasına dönüştüyse, onların bütünlük bulması ne denli
kutluluk getirecektir!
Kayradan
Yararlananlara Uyarı
13-24
13Şimdi siz uluslara söylüyorum: Mademki, ben uluslara gönderilen bir
haberciyim, bunu yüce bir hizmet sayarım.
14Belki bir yoldan soyumdan olanları imrendirip aralarından bazılarını
kurtarırım.
15Eğer onların
yoksun bırakılması dünyanın Tanrı’yla barışmasına yol açtıysa, kabul edilmeleri
ölülerin yaşam bulması değil de nedir?
16Eğer ilk hamur kutsalsa tüm hamur kutsaldır. Eğer kök kutsalsa dallar da
kutsaldır.
17Ama eğer iyi
cins zeytin ağacının[9]
kimi dalları budandıysa ve sen bir yaban zeytiniyken[10] onların
arasına aşılanıp onlarla birlikte ağacın yaşam sağlayan özüne ortak olduysan,
18sakın önceki
dallara karşı böbürlenme. Eğer böbürleniyorsan, unutma ki kökü destekleyen sen
değilsin; tam tersine köktür seni destekleyen.
19Belki de, “Dallar ben oraya aşılanayım diye budandı” diyeceksin.
20Bu doğru. Onlar imansızlık nedeniyle budandı, sen ise iman nedeniyle
durmaktasın. Yüksekten uçma; tersine kork!
21Çünkü, Tanrı eğer iyi cins ağacın dallarını esirgemediyse, seni de
esirgemeyecektir.
22Bu nedenle Tanrı’nın iyiliğine de sertliğine de dikkat et.
Düşenlere karşı sert, sana karşıysa tanrısal iyilikle davranandır O. Bu iyiliğe
bağlı kalman gereğini de unutma. Yoksa sen de kesilip atılırsın.
23Eğer imansızlıkta direnmezlerse, İsrailliler de aşılanacak. Çünkü Tanrı’nın
gücü onları yeniden aşılamaya yeter.
24Sen yabanıl
zeytin ağacından kesilip doğa yasasına ters düşercesine iyi cins zeytin ağacına
aşılandıysan, iyi cins ağaçtan kesilen dallar ne denli kolaylıkla kendi
ağaçlarına aşılanacak!
Tanrı
Kayrası Herkesi Kapsar
25-29
25Bu nedenle kardeşlerim, sizlere bu giz üzerinde bilgi vermek isterim. Öyle
ki, ‘bilgiçlik taslamayasınız’. Yürek katılığı İsrail’e geçici bir süre için
geldi; ulusların tümü Mesih’e bağlanıncaya dek.
26Böylelikle tüm İsrail kurtulacaktır. Kitap’ta yazılmış olduğu gibi:
“Kurtarıcı Sion’dan[11] gelecek,
Yakup’un soyundan[12]
tanrısaymazlığı kaldıracak.
27Onların günahlarını kaldırdığımda,
kendileriyle yapacağım antlaşma budur.”
28Onlar Sevinç Getirici Haber’i yadsıdıklarından siz uluslar çıkarına Tanrı’ya
düşman oldular. Ama tanrısal seçim açısından ataların hatırına sevgilidirler.
29Çünkü Tanrı’nın bağışları ve çağrısı geri alınmaz.
Kayra Tanrı
Bilgisinin Ürünüdür
30-36
30Size gelince, siz uluslar bir vakitler Tanrı’ya söz dinlemezlikte
bulundunuz. Ama şimdi İsrailliler’in söz dinlemezliği yüzünden Tanrı’nın
acımasına kavuştunuz.
31Tıpkı bunun
gibi onlar da şimdi söz dinlemezliktedirler; sizin Tanrı’nın acımasına
kavuştuğunuz gibi onlar da şimdi acınmaya kavuşsun diye.
32Çünkü Tanrı
tüm insanlığı söz dinlemezliğe tutsak kılmıştır. Öyle ki, tüm insanlığa acısın.
33Tanrı’nın zenginliği ne denli yücedir! Bilgeliği bilgisi ne derindir! O’nun
yargılarına akıl eremez. O’nun yolları araştırılamaz.
34Çünkü,
“Rab’bin düşüncesini kim bilebildi?
Kim O’nun öğütçüsü olabildi?
35Kim O’na bir şey verebildi de karşılığını alabildi?”
36Çünkü her şey O’ndan, O’nun aracılığıyla ve O’nun içindir. Yücelik
sonsuzlara dek
O’nundur. Amin.
İMAN
YAŞAMININ SERGİLENİŞİ
Kayra ile
Uyumlu Yaşam
1,2
12 |
Öyleyse kardeşlerim, Tanrı’nın sevecenliği adına size yalvarırım: Bedenlerinizi
diri, kutsal, beğenilir sunu niteliğinde Tanrı’ya sunun. İşte budur akla yatkın
ruhsal uğraşınız.
2Şimdiki
çağın gidişine uymayın. Tam tersine, anlayışınızın taze aşamaya gelmesiyle
büsbütün değiştirilmiş insanlar olun. Öyle ki Tanrı’nın isteğini, neyin yararlı,
beğenilir, yetkin olduğunu öğrenesiniz.
Tanrı
Bağlılığının Özellikleri
3-21
3Tanrı’nın bana sağladığı kayra aracılığıyla hepinize söylüyorum: Hiç kimse
kendisini olduğundan daha akıllı saymasın. Bunun yerine, Tanrı’nın size verdiği
iman ölçüsünü kullanarak aklı başında kişiler olun.
4Nasıl ki, bir bedende birçok parçamız vardır ve hiç kuşkusuz, bütün
parçaların görevi eşit değildir.
5Tıpkı bunun
gibi, pek çok kişi olan bizler de Mesih bağlılığında tek bedeniz; hem de
birbirimizin parçalarıyız.
6Bize verilen kayra oranında çeşitli ruhsal bağışlarımız vardır: Peygamberlik
etmek için bağış verildiyse, bunu imanımız oranında yapmalıyız.
7Başkalarına hizmet etmemiz için bağış verildiyse, hizmet etmeliyiz. Öğretmek
içinse, öğretmeliyiz.
8Öğüt vermek
içinse, öğüt vermeliyiz. Bağışta bulunan bunu eliaçıklıkla yapsın. Yöneticilik
eden çabasını yönetmeye versin. Acıma gösteren bunu sevinçle yerine getirsin.
9Sevgi ikiyüzlülükten ırak olmalı. Kötüden iğrenin, iyiye sarılın.
10Kardeşlik sevgisinde birbirinize içtenlikle bağlanın. Birbirinizle
yarışırcasına karşılıklı saygı gösterin.
11Çabada aylak olmayın, ruhta ateşli olun, Rab’be hizmet edin.
12Taşıdığınız umut sizlere sevinç versin. Çektiğiniz acıda sabır gösterin,
dualarınızı bağlılıkla sürdürün.
13Gereksinimi
olan kutsal yaşamlılara yardım elini uzatın, konukseverlik gösterin.
14Sizlere saldırıda bulunanlara iyilik dileyin. Evet iyilik dileyin, lanet
etmeyin.
15Sevinenlerle
birlikte siz de sevinin, ağlayanlarla birlikte siz de ağlayın.
16Birbirinize karşı aynı düşüncede olun. Kurumlanmayın; tersine aşağı
tutulanlarla bir arada olun.
‘Bilgiçlik taslamayın.’
17Size kötülük edene kötülükle karşılıkta bulunmayın. Herkesin gözünde iyi
olanı yapmaya çalışın.
18Herkesle
barış içinde yaşamak için elinizden geleni yapın.
19Ey
sevgililer, hiçbir zaman öç almayın. Bırakın, Tanrı’nın öfkesi alsın öcünüzü.
Çünkü Kutsal Kitap’ta şöyle yazılmıştır:
“Rab, ‘Öç alma hakkı benimdir,
Karşılığını ben vereceğim’ buyuruyor.
20Ama ‘Düşmanın acıkmışsa onu doyur,
Susamışsa ona içecek ver.
Çünkü bunu yapmakla, onun başı üstüne
Kızgın korlar yığmış olursun.’”
21Kötülük seni alt etmesin; kötülüğü iyilikle alt et.
Başta
Bulunanlara Bağımlılık
1-7
13 |
Herkes başta bulunan yetkililere bağımlı olsun. Çünkü Tanrı’dan olmayan yetki
yoktur. Var olanları Tanrı atamıştır.
2Bu nedenle,
yetkiye karşı direnen, Tanrı’nın düzenine karşı direnmiş olur. Direnenler
kendilerine yaraşan yargıyı giyeceklerdir.
3Çünkü iyi iş
yapanların yöneticilerden korkusu yoktur; kötü iş yapanlar korkar. Yetkili
kişiden korkmamak ister misin? Öyleyse iyi işi yap, onun övgüsünü kazanırsın.
4Çünkü o senin yararına Tanrı’ya hizmet etmektedir. Ama kötü işi yaparsan
kork! Çünkü yetkili kişi kılıcı boş yere kuşanmaz. Kötü işi yapana gerekli
yargıyı saptamak için Tanrı’ya hizmet eder.
5Bu nedenle, baştaki yetkililere bağımlılık zorunluluğundasınız; salt
yargılanma korkusundan değil, vicdan açısından da.
6Vergi ödemenizin nedeni de budur. Çünkü yöneticiler atandıkları işi yerine
getirirken, Tanrı’nın görevlileri olarak çalışırlar.
7Herkese ne gerekiyorsa onu verin: Vergi toplayana vergi, gümrük kesene
gümrük, saygı gösterilmesi gerekene saygı, onur yaraşana onur..
Yaşamda
Temel Yükümlülük
8-14
8Birbirinizi sevmekten başka hiç kimseye herhangi bir ilişkide borçlu
olmayın. Çünkü insan kardeşini seven, ruhsal yasayı yerine getirmiştir.
9Çünkü, “Evlilik dışı cinsel bağlantıya girmeyeceksin, öldürmeyeceksin,
çalmayacaksın, göz dikmeyeceksin” ve bundan başka her ne buyruk varsa, tümü şu
kuralda bütünlenmiştir: “İnsan kardeşini kendin gibi seveceksin.”
10Seven kişi insan kardeşine kötülük etmez. Öyleyse sevmek ruhsal yasayı
yerine getirmektir.
11Vaktin önemini bilin. Artık sizin için uykudan uyanma saati gelmiştir. Çünkü
şu anda kurtuluşumuz iman ettiğimiz o ilk günkünden daha yakındır.
12Gece ilerledi, gün yaklaştı. Bu nedenle, karanlığın işlerini üzerimizden
atalım, ışığın silahlarını kuşanalım.
13Güne yaraşır biçimde günlerimizi saygıdeğer tutumla geçirelim; içkili
gürültülü eğlence alemleriyle, sarhoşlukla, rasgele yatak arkadaşlıklarıyla,
soysuzlukla, kavgacılıkla, kıskançlıkla değil.
14Tam tersine,
Rab İsa Mesih’i kuşanın ve bedenin gereksiz tutkularını karşılamayı bırakın.
Niçin
Kardeşini Yargılıyorsun?
1-4
14 |
İmanı zayıf olan kişiyi aranıza kabul edin, ama kişisel görüşlere dayanan
tartışmalara yer vermeyin.
2Örneğin,
birinin inancı her tür yiyeceği yemesine izin verir. Öte yandan imanı zayıf
birisiyse yalnız sebze yer.
3Her şeyi yiyen yemeyeni aşağı görmesin. Ne de salt sebze
yiyen, yiyecek sorununda sakıncası olmayanı yargılasın. Çünkü Tanrı onu içten
kabul etmiştir.
4Başka birinin ev uşağını yargılamaya sen kim oluyorsun?
Onun başarılı olup olmadığına ancak efendisi karar verir. Kaldı ki başarılı
olacaktır. Çünkü Rab’bin onu başarılı kılmaya gücü vardır.
İnanlıların
Ayrımları, Benzerlikleri
5-12
5Biri şu günü öteki günden üstün tutar, öbürü ise günlerin tümünü eşit tutar.
Herkes kendi sağduyusuna güvensin.
6Belirli bir güne saygısı olanın bu saygısı Rab’bedir. Yemek yiyen de Rab’bi
yüceltmek için yer. Çünkü Tanrı’ya teşekkür sunar. Öte yandan, yiyecek sorununda
çekingen davranan, Rab’bi düşünerek çekingen davranır. Bunun için de Tanrı’ya
teşekkür sunar.
7İçimizden
hiç kimse kendisi için yaşamaz, kendisi için ölmez.
8Çünkü yaşıyorsak Rab için yaşıyoruz. Ölüyorsak Rab için ölüyoruz. Öyleyse
yaşasak da ölsek de Rabbiniz.
9Mesih’in
ölmesi sonra da dirilmesi bunun içindir; hem yaşayanların hem de ölenlerin
Rab’bi olsun diye.
10Öyleyse niçin kardeşini yargılıyorsun? Sen de niçin kardeşini aşağı
görüyorsun? Çünkü hepimiz Tanrı’nın yargı kürsüsü önünde dikileceğiz.
11Çünkü Tanrı Sözü şudur:
“Rab buyuruyor: ‘Benim diri olduğum gibi,
Her diz önümde çökecek ve
Her dil belirginlikle Tanrı’yı açıklayacak.’”
12Demek ki, her birimiz Tanrı’ya kendisine ilişkin
hesap verecek.
Göz Önünde
Tutulacak Gerekler
13-23
13Bu nedenle, bundan böyle birbirimizi yargılamayı bırakalım. Tersine,
yargılarken tutumunuz şu olsun: Bir kardeşin suça sürüklenmesine ya da
kösteklenmesine yol açacak bir şey yapmayalım.
14Rab İsa
bağlılığında kesinlikle biliyorum ki, hiçbir şey kendiliğinden kirli değildir.
Ama bir şeyin kirli olduğuna inanan için o şey kirli olmuştur.
15Eğer yediğin bir yiyecekten ötürü kardeşin üzüntüye düşmüşse, artık sevgi
ilkesi uyarınca yaşamıyorsun. Mesih’in onun yararına canını verdiği kardeşine
yiyecek yüzünden yıkım getirme.
16Sizlerce
yararlı sayılan tutum, sonunda kötülenmesin.
17Çünkü
Tanrı’nın hükümranlığı yiyecek içecek sorunu değildir. Kutsal Ruh bağlılığında
gerçekleşen doğruluk, barış ve sevinçtir.
18Bu yolda
Mesih’e hizmet eden birey Tanrı tarafından beğenilir, insanlarca onaylanır.
19Öyleyse barışın ardından koşalım ve birbirimize karşı yapıcılıkla
davranalım.
20Yiyecek
yüzünden Tanrı’nın işini baltalama. Gerçekte her yiyecek yenebilir. Ama
yediğiyle başkasını suça sürükleyen birey kötülük işler.
21Et yememek,
şarap içmemek ve kardeşini suça sürükleyecek herhangi bir şey yapmamak yerinde
tutumdur.
22Bu konudaki inancın neyse, bunu Tanrı önünde kendine sakla. Onayladığı işi
yapıp da kendi kendini yargılamayan insan mutludur.
23Ama yediğinden kuşkulanırken yiyen yargılanır. Çünkü tutumu imana
dayanmamakta; imana dayanmayan her tutum ise günahtır[13].
Kendinizi
Değil, Başkalarını Hoşnut Edin
1-7
15 |
İmanda güçlü olan bizler, güçsüzlerin zayıflıklarını yüklenmek zorundayız.
Amacımız kendimizi hoşnut etmek değildir.
2Her birimiz
insan kardeşinin iyiliğini kovalayarak onu hoşnut etsin, böylece yapıcılığa
katkıda bulunsun.
3Çünkü Mesih de kendisini hoşnut etmeyi düşünmedi. Kitap’ta yazılı olduğu
gibi:
“Seni aşağılayanların
Aşağılamaları üstüme çöktü.”
4Önceden yazılan her söz bizi eğitmek için yazıldı. Öyle ki, Kutsal Yazı’nın
sağladığı sabırla ve yüreklendirmeyle umudumuz olsun.
5Sabır ve yüreklendirme kaynağı Tanrı, Mesih İsa’ya benzerlikte birbirinize
karşı aynı düşüncede olmayı size sağlasın.
6Öyle ki hep birlikte, bir ağızdan Rabbimiz İsa Mesih’in Tanrısı’nı ve
Babası’nı yüceltesiniz.
7Bu nedenle
birbirinizi içten kabul edin; tıpkı Mesih’in Tanrı yüceliği için sizleri içten
kabul ettiği gibi.
Mesih’in Ulu
Hizmeti
8-13
8Şunu bildireyim: Mesih sünnetli Yahudi soyuna Tanrı gerçeği yararına hizmet
görücü oldu; atalara duyurulan sözlerin onaylanması için..
9Hem de uluslar kendilerine yöneltilen acıyışı anarak Tanrı’yı yüceltsin
diye.. Kitap’ta yazılmış olduğu gibi:
“Bu nedenle, uluslar arasında
Sana şükür sunacağım ve adına ilahiler söyleyeceğim.”
10Üstelik şöyle diyor:
“Ey uluslar,
O’nun halkıyla birlikte mutluluk bulun.”
11Ve yine,
“Bütün uluslar, Rab’bi övün;
Tüm halk toplulukları O’nu övsün.”
12Yeşaya yeni baştan şöyle diyor:
“Yesse’nin* kökünden biri gelecek.
Uluslara başkanlık etmek üzere yükselecek
ve uluslar O’na umut bağlayacak.”
13Umut kaynağı Tanrı sizleri imanınız aracılığıyla her tür sevinçle ve
esenlikle doldursun. Öyle ki, Kutsal Ruh’un gücüyle umudunuz gitgide artsın.
Evrensel
Kayra Yayılıyor
14-21
14Kardeşlerim, sizlerin iyilikle dolmuş, her tür bilgiyle tümlenmiş,
birbirinize öğüt vermeye güçlenmiş olduğunuza kesin güvenim vardır.
15Yine de belirli konulara ilişkin size yazma atılganlığında bulundum.
Bununla, Tanrı’ca bana verilen kayraya ilişkin anınızı tazelemek amacını güttüm.
16Uluslar yararına beni Mesih İsa’nın ruhsal görevlisi kılmıştır bu. Tanrı’nın
Sevinç Getirici Haberi’ni duyurmakta sunu sunmayı betimleyen uğraşımı
sürdürmekteyim. Öyle ki, ulusların sunulması beğeni verici, Kutsal Ruh
etkilemesiyle kutsama getirici olsun.
17Bu nedenle, Mesih İsa’da Tanrı’ya hizmetimden övünç duyabilirim.
18Ulusların tanrısal buyruğa uyması için, Mesih’in sözle ve eylemle benim
aracılığımla gerçekleştirdiği işlerden başka hiçbir konuda konuşma atılganlığını
göstermeyeceğim.
19Böylece,
belirtiler ve göz kamaştırıcı eylemler gücüyle, Kutsal Ruh yetkisiyle
Yeruşalim’den İllirya[14]
dolaylarına dek bir eğmeçi içerircesine Mesih’in Sevinç Getirici Haberi’ni
baştan başa yaydım.
20Bunu
yapmaktayken, Mesih adının bilindiği yerlerde Sevinç Getirici Haber’i yaymayı
üstlenmekten kaçındım; bunu onursal saygı gereği saydım. Olmaya ki başka birinin
attığı temel üzerine bina kurmaya çalışayım.
21Kitap’ta
yazılmış olanı uyguladım:
‘Kendilerine haber verilmemiş olanlar görecek;
O’na ilişkin bir şey duymamış olanlar bilecek.’
Evrensel
Kayra Yayılacak
22-33
22Bu yüzden size gelmem kaç kez engellendi.
23Ama artık bu bölgelerde hizmet yükümlülüğüm kalmadığından ve yıllardır size
gelmeyi özlediğimden,
24İspanya’ya
giderken size uğramayı umuyorum. İlkin sizlere bir süre doyduktan sonra
tarafınızdan oraya yolcu edilirim.
25Ama şu anda,
kutsal yaşamlılara hizmette bulunmaya Yeruşalim’e gidiyorum.
26Çünkü Makedonya ve Ahaya’daki topluluklar, Yeruşalim’de kutsal yaşamlılar
arasındaki yoksullar için yardım toplayarak paydaşlık göstermekten kıvanç duydu.
27Bundan kıvanç duydular, çünkü onlara karşı gerçekten
yükümlülük altındadırlar. Madem ki uluslar İsrailliler’in ruhsal gerçeklerine
paydaş oldu, maddesel konularda onlara etkin biçimde hizmet etmeye de
yükümlüdürler.
28Bu işi sonuçlayıp sağlanan yardımı kendilerine sunduktan sonra sizlere
uğrayacağım, ardından da İspanya’ya gideceğim.
29Sizlere geldiğimde Mesih kutluluğunun tüm doluluğuyla geleceğime inanıyorum.
30Sizlere yalvarırım kardeşlerim. Rabbimiz İsa Mesih adına ve Ruh’un
esinlediği sevgi hatırına, benimle birlikte çabaya koyulun, benim için Tanrı’ya
dua edin.
31Öyle ki, Yahudiye’deki imansızlardan kurtulayım ve Yeruşalim’deki hizmetim
kutsal yaşamlılarca kabul edilsin.
32Böylece,
Tanrı istiyorsa sevinçle size geleyim ve aranızda rahatlığa kavuşayım.
33Barış Tanrısı hepinizle birlikte olsun. Amin.
Kardeşlere
Selam
1-16
16 |
Kız kardeşimiz* Fibi’yi sizlere tanıtırım.
Kendisi Kenhrea’daki kilise topluluğunun hizmet görücü bir üyesidir.
2Onu kutsal yaşamlılara yaraşır tutumla Rab bağlılığında kabul edin.
Sizlerden herhangi bir gereksinimi olursa bunu karşılayın. Çünkü o birçoklarına
yardımcı olmuştur; başkalarının yanı sıra bana da.
3Mesih İsa bağlılığında iş ortaklarım Priska ile Akila’ya selamlarımı
bildirin.
4Onlar benim
için kendilerini ölüm tehlikesine attı. Yalnız ben değil, uluslardan oluşan tüm
kilise toplulukları da onlara teşekkür borçludur.
5Onların evinde bir araya gelen kilise topluluğuna da selamlarımı iletin.
Sevgili arkadaşım Epenetos’a selam edin. O, Asya eyaletinde Mesih’e iman
edenlerin ilkidir.
6Sizler için
çok çabaya katlanan Meryem’i selamlayın.
7Haberciler
arasında ün yapmış olan soydaşım ve cezaevi arkadaşlarım Andronikos’la Yunia’ya[15]
selamlarımı bildirin. Mesih bağlılığında benden daha öncedir onlar.
8Rab bağlılığında sevgili arkadaşım Ampliatos’a selamlarımı bildirin.
9Mesih bağlılığında iş arkadaşımız Urbanos’a selam edin. Sevgili arkadaşım
Stahis’e de selamlarımı iletin.
10Mesih
bağlılığında onaylanmış olan Apellis’e selamlarımı bildirin. Aristovulos’un ev
halkından olanlara selam edin.
11Soydaşım Herodias’a selamlarımı iletin. Narkissos’un ailesinden Rab
bağlılığında olanlara selam edin.
12Rab
hizmetinde çalışan Trifena ile Trifosa’yı selamlayın. Rab hizmetinde çok emek
çekmiş olan sevgili Persis’e selam edin.
13Rab’bin
seçilmişi Rufus’a ve bana da analık etmiş olan anasına selam edin.
14Asinkritos’a, Flegon’a, Hermes’e, Patrovas’a, Hermas’a ve onlarla bir arada
olan kardeşlere selamlarımı iletin.
15Filologos’a,
Yulia’ya, Nereos’a ve kız kardeşine, Olimpas’a ve onlarla bir arada olan bütün
kutsal yaşamlılara selamlarımı iletin.
16Birbirinizi kutsal öpüşle selamlayın. Mesih’in bütün kilise toplulukları
sizlere selam eder.
Son Uyarı
17-24
17Kardeşlerim, size yalvarırım: Eğitildiğiniz öğretiye ters düşen, bölücülüğe
yol açan ve suça sürükleyen kişilere karşı gözünüzü açın; onlardan sakının.
18Çünkü bu insanlar Rabbimiz İsa Mesih’e değil, kendi midelerine uşaklık
ediyorlar. Pohpohlayıcı, okşayıcı sözlerle saf insanların yüreğini aldatıyorlar.
19Ama sizin buyruğa uyduğunuzu herkes duydu. Bu nedenle sizin için
seviniyorum. Bunun yanı sıra yararlı işlerde bilge, kötü işlerdeyse günahtan arı
olmanızı dilerim.
20Barış
Tanrısı yakında şeytanı ayaklarınız altında ezecektir. Rabbimiz İsa Mesih’in
kayrası sizlerle birlikte olsun.
21İş ortağım Timoteos ve soydaşlarım Lukios, Yason ve Sosipatros sizlere selam
gönderir.
22Bu mektubu
kaleme alan ben Tertios*, Rab bağlılığında
sizlere selam ederim.
23Beni ve tüm kilise topluluğunu evinde konuk eden Gaios
sizlere selam eder. Bu kentin* haznedarı Erastos
sizlere selam eder. Kuartos kardeş de selam eder.
24[16]
Dua ve
Teşekkür
25-27
[25Yaymakta olduğum Sevinç Getirici Haber’in ve İsa Mesih’in Sözü uyarınca sizi
sarsılmaz yeterlilikle destekleyebilen Tanrı’ya.. Bu giz öncesiz çağlarda üstü
örtülüyken günümüzde belirginliğe gelmiştir.
26Peygamberlerin yazıları ve öncesiz çağlar Tanrısı’nın buyruğu uyarınca açığa
çıkmıştır bu. Uluslar topluluğunun duyma ve inanma buyruğuna uyması tanıtlandı.
27İsa Mesih’in
açıkladığı bilge, tek Tanrı’ya sonsuzlara dek yücelik olsun. Amin.]
MEKTUPLA İLGİLİ BAZI AÇIKLAMALAR
1:14
Hellenler sözü uluslar
sözüyle çağrışımdadır. Yahudiler
dışında kalanlara uluslar, ya da o
dönemde dilleri nedeniyle Hellenler
denirdi.
1:14 Barbarlar:
Yunan dilini konuşmayanlara,
Hellen kültüründen etkilenmeyenlere
barbar denirdi.
2:12 Uluslardan
oluşan halk toplulukları.
2:22
Onaylamadığı putları soyup satarak maddi yarar sağlayan aktöresiz, çelişkide
bocalayan kişiler. Günümüzde kilise ikonlarını yağma ederek piyasaya sürenler
sırasından.
8:15 Babacığım.
Çocuğun yalnız babası için kullanabildiği içtenlikli söz. Kurtuluş bağıyla
Tanrı’ya bağlananın ve Kutsal Ruh’u alanın hiç çekinmeden Tanrı’ya yükselttiği
sesleniş. Mesih dünyaya gelmeden önce, genellikle Tanrı’ya
Baba denemezdi. Çünkü Tanrı’yla insan
arasında hiç aşılamayan bir uçurum bulunurdu. Birey kendisini Tanrı’nın sadece
kulu olarak görebilirdi. Ama Mesih’in
sağladığı kurtuluş Tanrı’yla insan arasında yepyeni bir bağlantı oluşturdu.
Kutsal Tanrı günahtan arıtılan kişiyi oğulluğa-kızlığa kabul etti, inanlının en
içten bağırışla O’na Abba Baba diyebilmesini olanaklı kıldı. Tanrı kayrasının etkisi
bununla belgelenir.
8:29 İsa Mesih
ölüler arasından ilk-doğandır. Konuyla ilgili olarak
(bkz. Vahiy 1:5; İbraniler 1:6;
Koloseliler 1:15,18; Mezmur 2:7).
9:29
Orduların Rabbi: YAHWEH Sebaot, Tanrı’nın en önemli adlarındandır.
İlk kez, I.Samuel 1:3’te kullanılan bu
ad, Tanrı’nın kendi halkına kurtarıcı ve koruyucu olduğunu belirtir
(bkz. Mezmur 46:7,11). Yeremya
peygamber bu adı seksen sekiz kez kullanır.
11:4
Baal, efendi, sahip, koca anlamlarını taşır. İsrailliler Mısır’dan
Kenan ülkesine gelince bir sürü yerel
Baal ile karşılaştılar (bkz. I.Krallar
18:18). Bunların kendine özgü adları vardı. Örneğin, Baal Peor
(bkz. Çölde Sayım 25:3).
Babilliler’in baş tanrısı Marduk’a Bel denirdi. Baal tarikatları her yanda İsrailliler’in tek Tanrı
inancına meydan okurdu. Bu tarikat çok kez
Aşera (tanrıça) inancıyla elele
giderdi. Bu uygulamada çeşitli dinsel kötülüğün yanı sıra, çocukların ateşe
atılması ve cinsel soysuzluk da bulunurdu.
Baal tarikatı pek çok İsrailli’yi
etkileyerek onları Tanrı bağlılığından büsbütün koparıyordu.
11:10 Tanrı
kayrasını tepenlerin karşılaştığı ruhsal düşkünlüğe ilişkin Davut böylece
peygamberlikte bulundu.
15:12 Yesse kral
Davut’un babasıdır. Yeşaya peygamber Mesih’in Davut soyundan geleceğini, İsa’nın
gelişinden yaklaşık yedi yüz yıl önce böyle bildirmişti.
16:1 İsa Mesih
inanlıları ırk, ülke, dil ayrımı gözetmeksizin birbirlerine kardeş, kız kardeş
der.
16:22 Haberci
Pavlos’a tanrısal esinlemeyle gelen bu mektup, Pavlos’un ağzından yazıcı Tertios
eliyle kaleme alındı. Sonra da Fibi kız kardeş eliyle Roma’daki kilise
topluluğuna gönderildi (bkz. ayet 1 ve
2’ye).
16:23 Bu mektup
yazıldığında haberci Pavlos Korintos kentinde ruhsal hizmetini sürdürmekteydi.
Erastos Korintos’un haznedarıydı. O da Mesih inanlıları arasındaydı.
MEKTUBA GENEL BAKIŞ – YORUM
İncil’in içerdiği yirmi bir mektup arasında önemi belki de ön sırayı
tutan, düşünürlerin hatta filozofların aklını aydınlatıp onları şevke getiren bu
yazı yüzyıllar boyu tanrıbilimcilere ışık saçtı, nice bilgini Tanrı-insan
ilişkisinin hem derinliklerine hem de yüksekliklerine uzanmaya yönlendirdi.
Namları ön sırada beliren tanrıbilimciler birçok dilde Romalılar’la ilgili yorum
kitaplarını kaleme aldı. Bu İncil parçası üzerinde durmayan, onu araştırmaya
koyulmayan tanrıbilimci yoktur demek yanlış olmaz. Günümüzde Türk inanlı
topluluklarının İncil’i okumalarına, onu araştırmalarına, küçük çapta da olsa
bir katkıda bulunmaya canla başla çalıştım. İncil’de yazılı mektubun Hellence
metninden başlayarak birçok kaynaktan bilgi topladım.
Duam dileğim, Mesih’in yeniden gelişi daha gecikecek olursa Türk
inanlılardan tanrıbilim eğitimi görmüş Hellence’yi hatta İbranice’yi öğrenmiş
bireylerin bu türden bir yorum kitabını daha geniş çapta yazmalarıdır. Bunun
gerçekleşeceğine inanıyorum. Yorum, Sevinç Getirici Haber’in (İncil) en son
çevirisine dayanıyor. Bu baskı daha elinizde bulunmuyor, ama metni açıklamalarla
birlikte yorum kısmının önüne ekledik. Görüleceği gibi, anlatım aracı Türkçe arı
dildir; ama birçok yerde eski terimlerden de kaçınılmıyor. Bu yorumu okumadan
önce Tanrı’ya dua ederek geniş çaplı anlayış sağlamasını O’ndan dileyin. Burada
kapsanmayan bazı ayetleri daha iyi anlayabilmenize, bunları başkalarıyla
paylaşmanıza Tanrı gerekli kavramı size sağlasın.
Bu yazı ‘mektup’ adını taşıyor, ama buna ‘tanrıbilimsel ve bilimsel
inceleme’ dememiz daha doğrudur. Yazar Pavlos karşısındaki konulara ve sorunlara
ruhsal-akılsal yöntemle art arda yaklaşmaktadır. Karanlıktaymış gibi görülen
konuları esinle tanrısal ışığa çıkarıyor, günah ve kayra konularına ağırlık
veriyor. Yazıda hem yargı hem de kayra öğesi belirgindir. Düşüş ve kurtuluş,
iman ve sadakatsizlik, eziyet ve izzet, doğaüstü umut, engin yürekli hizmet,
bireyin ruhsal bağlantısı, vb. Yazar Pavlos kişisel dua yükümlülüğüyle yazıyor.
Ezeli-ebedi konularla yüklü olgularla yersel yükümlülükleri, yüce yöntemleri
kişilere açıklıyor. Bu yazı senli benli dille Mesih doktrinini sunarken,
bıktırıcı kalıpçı üsluptan nasıl kaçınılacağı gereğini gösteren akışlı bir
örnektir.
Ana öğretiler şöyle sıralanabilir:
YORUMLAR KESİMİ:
BÖLÜM 1
Eski çağın mektubu en başta yazarın adıyla açılırdı. Başlangıçta
Pavlos’un kendisini tanıtması vurgulanmalı; çünkü hem ona hem de çağrıldığı
hizmete meydan okuyanlar onu adım adım izlemekte, saldırıyı ara vermeden
sürdürmekte, onu karalamaktaydı.
İsa Mesih’in uşağı Pavlos İsa’nın on iki öğrencisinden değildir. Tersine
Mesih’e, öğretisine ve O’nun bağlılarına diş bileyen bir din bağnazıdır. Şam
yolunda gökten ona seslenen İsa Mesih’e iman etti, O’ndan aldığı yeni yaşamı
kesin kanıtlılıkla tanrısız uluslara yaydı, kilise toplulukları oluşturdu, sonra
da onlara mektuplar saldı. Bu yazıda ayetlerin her biri üzerinde durulmayacak.
Yine de ana konunun belirgin biçimde akımına bağlılık gösterilecek.
İncil’in (Evangelion) kökeni Eski Antlaşma’dadır, ama Yeni Antlaşma’da
Mesih’in kişiliğinde belirmiştir (Yeşaya
40:9; 52;7; 61:1; Yoel 2:32). Bu kullanım Yeni Antlaşma’da yaklaşık altmış
kez geçer. İncil’in baş yayıcısı diyebileceğimiz Pavlos Mesih’i dirilmiş olarak
yücede gördü ve O’ndan İncil’in tanıtıcısı atandı. Sonradan çağrılan bu kişi
Haberciler’in en önemlisi oldu. İsa Mesih insanı kendisine çağırır: O’nu
günahtan arıtmaya ardından da tanığı kılmaya
(bkz. 1:6,7; 8:28,30). Herkes bu çağrıyı değerlendirmeli; ters
durumda onu tepenler sorumlu tutulmalı. Bu karar kişiyi canının esenliğine
götürür, karşıt yöntemi benimsemekse canın mahvına.. Mesih’e bağlılık seçimdir.
İncil’e çağrı günahlı bireyin karşılaştığı asal çağrıdır. İncil öz dilde
Evangelion’dur: Sevinç Getirici Haber.
Genellikle İncil’e Yeni Antlaşma denir. Eski Antlaşma Musa’ya gelen tanrısal
yasa (şeriat) hayvan kurbanlarıyla ilgilidir. Yeni Antlaşma, Tanrı’nın tüm
insanlıkla gerçekleştirdiği yeni ve son uygulamadır: İsa Mesih’in bağışlamalık
kanıyla, kayrayla beliren kurtuluş ve yaşam. Sonsuzu kapsayan Antlaşma.
“İsa Mesih dün, bugün ve sonsuzlara dek
O’dur” (İbraniler 13:8; 1:12).
İncil Arapça kullanımdır; ciladan türev olabileceği
düşünülüyor: ‘Parlama, cilalanma,
görünme, belli olma.’ Bu sözün içeriği, Tanrı’nın tüm insanlığa gönderdiği
ve sunduğu Sevinç Getirici Haber’dir. Musa, peygamberler, Mezmurlar bu habere
önceden tanıklık etti (bkz. 3:21,28).
Bu nedenle yazar Pavlos, “Sevinç Getirici
Haber’e bağlılığımdan utanç duymuyorum” (1:16) diyor. İncil’e bağlılık utanç
değil övünçtür. Çünkü bu vahiy insan düşüklüğünün Tanrı gücüyle karşılanışını
açıklayan belgedir. Tüm insanlığı içeren tanrısal kurtuluş bütünlemesi.
Sevinç Getirici Haber Tanrı’nın Oğlu’yla ilgilidir
(4). Tanrı özelliğinin niteliği ve
gücü tek kişide –Mesih’te– toplanmıştır. Bu, tanrısal gizemdir; sadece Kutsal
Ruh’un yüreği aydınlatmasıyla anlaşılabilir. Bu özellik Tanrı ve insan doğasının
hiçbir önemini yitirmeden Mesih’te birleşmesidir (bkz. II.Korintoslular 4:4;
5:19,20; Koloseliler 1:19; İbraniler 1:6-8). Beden kuşanan Mesih İbrahim’den
önce vardı (bkz. Yuhanna 8:58) ve Kayser Augustus’un günlerinde doğdu. O,
Tanrı özelliğiyle konuştu, görkemli işler gördü, günahları bağışladı, vb. Öte
yandansa acıktı, susadı, ağladı, yoruldu, işkence çekti ve öldü.
Mesihsiz İncil düşünülemez. O’nun Baba’yla öncesiz-sonsuz Oğulluk-Babalık
ilişkisi yadsınınca İncil tüm önemini yitirir. İncil
“Her iman edene kurtuluş sağlayan Tanrı gücüdür”
(16). İsa Mesih’in Baba’ya eşit
önemine kara çalmak, İncil’i Tanrı gücünden soymaktır. Eski Antlaşma O’ndan
Tanrı’nın Oğlu olarak söz eder (bkz.
Mezmur 2:11; Süleyman’ın Özdeyişleri 30:4; Yeşaya 9:6). Tanrı’nın Mesih’e
“Sen Ben’im Oğlumsun Baba oldum sana
bugün” (Mezmur 2:7; İbraniler 1:5) onayıyla konuşması, O’nun Meryem’den
doğmasıyla ilgili değil ölüler arasından dirilişiyle ilgilidir. Dirilişiyle
kanıtlanmayan İsa’ya Tanrı’nın Oğlu denemezdi
(bkz. Habercilerin İşleri 13:33).
Mesih’i yeryüzüne gönderen Baba Tanrı, O’nu ölmeye ardından da dirilmeye
gönderdi; kendisini Oğul niteliğinde tanıttı ve atadı.
Mesih’in Baba’ya ilişkin öncesiz-sonsuz
‘Oğul’luk özelliği, Baba Tanrı’nın
öncesiz-sonsuz niteliğiyle kesin uyumdadır
(bkz. Mezmur 2:7). Tanrı, bugünü başlangıcı-sonu olmayan
‘şimdi’ dedir. Beden kuşanan Mesih Tanrı’nın Oğlu olduğunu kanıtladı
(bkz. İbraniler 1:5,6). İsa’nın
vaftizinde Baba Tanrı bunu tanıtladı (bkz.
Matta 3:17). Değişme dağında Baba Tanrı bunu belgeledi
(bkz. Matta 17:5). Dirilişinde bu
birlik evrene sergilendi (bkz.
Habercilerin İşleri 13:34,35). “Bu
Oğul görünmeyen Tanrı’nın görünen kişiliği (ikon), tüm yaratılışın ilk-doğanıdır
(prototokos)” (Koloseliler 1:15).
Yaratan her şeyden öncedir. Mesih,
Yaratan’dır
(bkz. Yuhanna 1:3).
İsa Mesih, ölüler arasından dirilerek kutsal doğasıyla Tanrı’nın Oğlu olduğunu
kesenkes kanıtladı (4). Mesih’in
ölümüyle dirilişini yadsıyan, elbette O’nun Tanrı Oğlu olduğunu kavramakta
kösteklenir kalır. Mesih’in kilisesi iki bin yılı kapsıyor. Bu olgu O’nun
ölümüne ve dirilişine kanıtlık eden bir göstergedir. Melek Cebrail O’nu Meryem’e
Tanrı’nın Oğlu olarak tanıttı (bkz. Luka
1:35). Tanrı yüceden, “Sevgili Oğlum
budur, O’ndan hoşnudum” diye seslendi
(bkz. Matta 3:17; 17:5; Markos 9:7; Luka 9:35,36; Matta 2:15). İsa Tanrı’nın
Oğlu olduğunu vurguladı (bkz. Matta
26:63,64; 27:43; Yuhanna 5:17,18,25; 10:36,38). İsa’nın Tanrı’nın Oğlu
olduğu İncil’de hep yinelenen gerçektir
(bkz. Matta 14:33; Yuhanna 1:34; 11:27). Cinler bile O’nun bu özelliğini
tanıdı (bkz. Matta 8:29). Tanrı, İsa
Mesih’i O’nun Oğlu niteliğinde açıkça söyleyende kalır
(bkz. I.Yuhanna 4:15).
İsa Mesih’in çift yönlü niteliğini tanımamak, O’nu yadsımakla birdir. O, Davut
soyundan doğan –tam insan ama günahsız– İnsanoğlu’dur. Varlığındaki kutsallık
ruhu yönünden, ölüler arasından dirilen, her durumda gösterdiği güçle Tanrı’nın
Oğlu (4). Baba O’nu öncesiz çağlardan
beri Oğlu atadı (bkz. Mezmur 2:7).
Tanrı’nın öncesiz BUGÜN’ünde Mesih O’nun Oğlu’dur. Hiç değişmeyen Tanrı’nın,
Oğul’a Babalığı da değişmez (bkz. Malakya
3:6). “İsa Mesih dün, bugün ve
sonsuzlara dek O’dur” (İbraniler 13:8). “Tanrı’nın Oğlu Rabbimiz İsa Mesih” (4).
Budur O’nun kesin ve belirgin ünü. İsa’ya inandığını söyleyen O’na bu isimlerle
bağlanmazsa İsa ileride o kişinin Yargıç’ı olacak
(bkz. Yuhanna 5:22,23,27; 8:16). O,
Baba Tanrı’yla birdir eşittir. Yaratan’dır, Kurtaran’dır. Kutsal kılan, koruyan,
gelecek Hükümran, yargılayan. O herkesin Rabbi’dir
(bkz. Habercilerin İşleri 2:36; 10:36). O’na ilişkin verilen
güvenlik şudur: “Çocuklarım, size
yazıyorum. Çünkü O’nun adındaki yeterlilikle günahlarınız bağışlanmıştır”
(I.Yuhanna 2:12). Ölüler arasından dirilen İsa Mesih bu yeterlilikle her
dileyene arınma, kurtulma, sonsuz yaşam verir
(bkz. İbraniler 7:25 ; 2:9-11 ).
İsa Mesih tüm gereksinimlerimizi karşılar. Herkese sağladığı yaşamın yanı
sıra haris (kayra, inayet) verir. Bu hiçbir karşılık istenmeden Tanrı’nın
dileyene uzattığı yeniden doğuş ve kurtuluştur
(5); isim olarak mektupta yirmi beş kez kullanılıyor.
Harisma biçiminde altı kez. Fiil
olarak bir kez, harizomai:
(bağışlanıyorum; bkz. 8:32). Aynı
kökenli hairomai (sevinçliyim) üç kez
geçer. Seven Tanrı, Oğlu Mesih’in kurtarmalığıyla O’na kurtaran niteliğinde iman
edenin günahlarını saymıyor; tersine o kişiye bilinen her doğruluktan apayrı bir
doğruluk ‘sayıyor’
(bkz. 4:3,9; Yaratılış 15:6). Mesih’in
haçta dökülen kanını, günahlı insan yararına Tanrı bağışlamalık sayıyor.
Günahlının günahınıysa İsa Mesih’e yüklüyor. Karşılıksız.. Bu kayradır.
Tanrı’nın suçludan aradığı her gerekçeyi Mesih karşılıyor. Mesih’e iman,
Tanrı’nın adaletli katında günahlının kayrasal arınmasını sağlıyor.
Yazar Pavlos kayrayı habercilik göreviyle aynı sıraya koyuyor
(5; bkz. Efesoslular 3:8). İlkin Saul adıyla tanınan Pavlos, Şam’a
inanlılara eziyet çektirmeye giderken yücelerden kendisine açıklanan Mesih’ten
kayra (haris) buldu, günahlarının
affına erdi. Aynı olayda Mesih ona “seni
gönderiyorum” dedi (bkz. Habercilerin
İşleri 26:16-18). Mesih’in kayrasına kavuşup yeniden doğan inanlı bu kayrayı
herkese bildirmeye gönderilir. Mesih kurtardığı insanı herhangi bir dine
bağlamaz. Bu kişi en güç koşullarda bile Tanrı’nın göndermesini (apostoli)
değerlendirir. Mesih dirilişinden sonra kendileriyle buluştuğu öğrencilere şunu
bildirdi: “Baba beni gönderdiği gibi, ben
de sizleri gönderiyorum” (Yuhanna
20:21). Kayra armağanıyla donatılan, müjdelemek yetkisiyle de donatılır.
Mesih’in adını başkalarına bildirmeyen, kayranın tüm boyutunu kavrayamamıştır.
Kayra müjdesi içeride saklanamaz; her zaman her durumda ilan edilir. Tanrı’nın
haç üzerinde Mesih’te bütünlediği o benzersiz eylemin
müjdesini inanlı bunu bilmeyenlere tanıtır.
Mesih’in çağrısı geneldir ve evrenseldir
(6,7). Bu çağrı Tanrı’nın sevgisinden
kaynaklanır. Onu değerlendirene kayra ve esenlik verilir. İnanlı Baba’yla Oğul
tarafından çağrılandır (8:30; 11:29; bkz.
I.Korintoslular 1:23,24; Efesoslular 1:18; Filippililer 3:14). Bu ve başka
yerlerdeki vurgulamalar Mesih bağlılığının göksel çağrıyla ilgili olduğunu
belgeler. Roma’da yaşayan yaklaşık bir milyon insan arasında buna sarılanlar bir
avuçtu; ama onlar sonsuzu kucaklamaktaydı. İmanla hem şimdiyi hem de gelecek
çağları.. Bunlar iman buyruğuna uyanlardır
(5). İman etmek ve buyruğa uymak değişik deneyimdir; ama bunlar
birbirinden ayrı düşünülemez. Mesih’e kesenkes bağlanmayanın Tanrı’ya inanması
bir din alışkısından öteye gidemez. Tanrı’ya iman kayra yoluyladır; bunun
sonucuysa esenliktir (bkz. Yuhanna
1:16,17). Mesih’in sunusu ve buyrukları öneme alınmaksızın inanmak sadece
kafa sallamaktır.
Roma’daki inanlılar sağlıklı iman aşamasına çağrılmış ve bunu
değerlendirmişti (7). Öyle ki, imanları başkalarını olumlu biçimde etkiliyor.
Topluluğun çoğunluğu paganlıktan kopmuş. Paganlıkta iman öğesi yerine batıl
itikat, özsüz-anlamsız yinelemeler ve cansız putlara eğilmek ön sırada yer
tutar. Ama Roma’daki inanlılar imanla Mesih’e kavuştuklarında
(3:24,25), O’na canı gönülden
bağlandılar. Öyle ki, imanları herkese örnek oldu. “İman dışında Tanrı’yı hoşnut etmek olanaksızdır”
(İbraniler 11:6). Bu iman basmakalıp
kafa egzersizi yapmak değil; can ruh beden, kısacası tüm varlığın kafayı bir
yana itmeksizin “BEN BEN’İM” (Mısır’dan
Çıkış 3:14) diyen tekte üç, üçte tek diri Tanrı’ya hiçbir koşul ve bağ
olmaksızın güvenmek, gün günden iman yolculuğunda yenilenmektir. Tanrı’nın
kişiliğine ilişkin münakaşa, tartışma,
şüphe taşıma düpedüz imanı baltalar ve kısıtlar.
Ardından, yazar Pavlos kendi imanının onu nereye götürdüğünü anlatır
(8). Tüm varlığıyla Tanrı’nın Oğlu’na
hizmet ve inanlılar için dua dilek (9, 10). Pavlos’un ‘borçluyum’(14)
kullanımına dikkat edilmeli. Borçluluğunun bir özelliği inanlılar yararına dua
(9), ikinci özelliği Sevinç Getirici Haber’i müjdelemek
(15), üçüncüsüyse Sevinç Getirici
Haber’in gerektirdiği yerlere gitmek (10;
bkz. Matta 28:19). Apostolos
sözünün Gönderilen olduğu anımsansın.
Pavlos Roma’da Tanrı’nın sevdiklerine kavuşmak için can atıyor; ama bunun kendi
kararıyla değil, Tanrı’nın kararıyla olması için sürekli dua ediyor
(9). Bunda Tanrı’yı tanık gösteriyor.
Bu boş bir ant değil, su götürmez imana dayanan Tanrı isteğine teslim olmaktır.
Buna ilişkin Pavlos’un ödünsüz kanısı, üstelemeli vurgulaması düşünülsün:
“Eğer Sevinç Getirici Haber’i yayıyorsam,
bu benim için övünç nedeni değildir. Bunu yapmak zorundayım. Sevinç Getirici
Haber’i yaymazsam yazıklar olsun bana!”
(I.Korintoslular 9:16). Roma’yı ziyaret özleyişi, oradaki inanlılara ruhsal
bir bağış sağlamak (11), yüreklenmek
ve yüreklendirmek (12), Roma’da ürün
toplamak (13-15) içindir. Yunanlılar’a
ve Barbarlar’a borçludur o. Yunanlılar, uluslar sözüyle eşdeğerdir. Bunlar
Yahudi halkı dışında olanlar, Hellence konuşanlardır. Barbarlar ise Hellence’yi
konuşmayan, bu kültürü benimsemeyenler
(14). Pavlos bunların veya Yahudi halkının karşısında Sevinç Getirici
Haber’e bağlılığından hiçbir utanç duymuyor
(16).
Sevinç Getirici Haber (Evangelion,
İncil) mektupta isim olarak on kez geçer:
(1:1,9,16; 2:16; 10:16; 11:28;
15:16,19,29; 16:25). Fiil olarak
(Evangelizo, evangelizomai) dört kez geçer
(1:15; 10:15x2; 15:20).
Romalılar’a mektup, İncil’in
tanrıbilim ışığında açıklanışıdır. Burada ‘İncil’, kurtarıcı Mesih’in
kişiliğiyle belirgin bağdaşıklıktadır. Mektup İncil’in öz niteliğini, anlamını,
etkisini, imanla atbaşı beraber gittiğini belirtir. İncil’in bildirisi her çağı,
her insanı ve kuşağı kapsar. Tanrı’ca insanlığa açıklanan vaatler, öte yandan da
yargılar O’nun insanlığı içeren tasarılar zinciridir: Günahtan kurtuluş, yaşam
özgürlüğü, sonsuz yaşam gönenci, insanın günahlılığına uygulanan şaşmaz ve kesin
yargı. Bunların yanı sıra İncil’i yayma ve herkese duyurma yükümlülüğü..
İncil’in sunusu insanda ‘iman’ öğesini ışığa getirir, inanılacak somut ve
belirgin temele tüm varlığı oturtur. İncil Tanrı sevgisinin kanıtı, Tanrı’nın
günaha karşı öfkesi ve yargılamasıyla ilgilidir. İncil’de, tanrısal öfkenin
haçta kurtarıcı Mesih’e indiğine tanıklık edilir. Bu yargıyı kendi günahına
karşı sunulan kurtulmalık olarak değerlendirene Tanrı kayrasının eriştiği
belgelenir.
Tanrı’nın doğruluğu sadece İncil’de belirir. Yaşamı ve ölümsüzlüğü
aydınlığa çıkarması yine İncil’de bildirilir
(bkz. II.Timoteos 1:10). Günahta ölü
canı Tanrı’nın hak uygulamasıyla arıtıp doğruluğa ileten güç.. Bu gerçekleşmeden
ademoğlu, yerli yerinde duran hareketsiz bir tramvay gibidir. Tramvayın elektrik
tellerine dokunacını uzatması ona hareket getirir. Bunu bir betim olarak
kullanırsak, cana yaşam ve sağlıklı hareket getiren etken imanla erişilen Tanrı
kayrasıdır diyebiliriz. Tramvayın dokunaçları elektrik tellerine değmeden
tramvay ilerleyemez. Belki onu iterek ilerletmeye çabalayanlar olur. Ne yazık ki
bu uğraş hareketsiz tramvayı amacına götüremez. Dinsel didinişlerle, kişisel
emekler çekmekle diri Tanrı’ya ulaşmaya çabalamak buna benzer. Yaşamda imanın
dokunacı Mesih’e değince o varlık günahtan arıtılır yol yapmaya başlar
(1:17; 3:24-30; bkz. Galatyalılar 3:11,
vb.).
Tanrı’nın insanlığa açıkladığı Sevinç Getirici Haber’den niçin utanılsın?
Birçok inanlının içinde buna ilişkin bir çekingenlik ikirciklik korkaklık
sırasından duraksama duyguları eğleştiği iyi bilinir. Ademoğulları en miskin ve
iğrenç şakalardan, yerli yersiz boşboğazlıktan utanmıyor. Buna karşı İncil’in
sevgi kayra af sonsuz yaşam mesajından utanç duyanlar var. Çok mutludur hiç
utanmadan, hem de alaya tehlikeye hatta ölüme karşı ağzını açarak Tanrı’nın
Mesih aracılığıyla insanlığa sağladığı müjdeyi imanla duayla yüreklilikle ilan
eden.. Mesih’in kişiliği kurtuluşla ilgili Tanrı gücünün Sevinç Getirici Haber
aracılığıyla yaşamda işlerliğe ve etkinliğe getirilmesidir (bkz.
I.Korintoslular 1:23,24). Çünkü Sevinç Getirici Haber iman yoluyla günahlıyı
doğruluğa eriştiren Tanrı bildirisi ve etkenidir
(17).
16,17’nci ayetler mektubun öz
vurgulayışıdır. Girişle (1:1-15) tüm
yazının konusunu (1:18-15:13)
birbirine bağlayan ana bakla. İncil iman eden her insana kurtuluş sağlayan Tanrı
gücüdür. Kurulu düzenin her alanında belirgin olan Tanrı gücünün birey yaşamında
etkinliğini görebilmek için İncil’e gidilsin. Orada Tanrı gücü günahta ağınan
kişi üzerinde işlerliğini göstermektedir. Tanrı’nın, Oğlu İsa Mesih’te
belirginleşen gücü en azgın günahlıyı arıtıyor, kurtarıyor, doğrulukla
donatıyor. İncil cana tutsaklıktan özgürlük sağlayan güçlü kurtuluş yeteneğidir.
Yeşaya İsa’dan yaklaşık 700 yıl önce buna peygamberlik etti
(bkz. 52:7). Pavlos bu mektupta o eski peygamberliğin Mesih’te
gerçekleşen evrensel etkisini vurguluyor
(10:15). Tanrı’nın görkemi, yüceliği O’nun insan günahına karşı derin
üzgüsüne uzanır (18). Tanrı’nın
kutsallığı günaha karşı kefaret ister. Tanrısal öfke sadece bu kurtarmalıkla
yatıştırılabilir. O’nun sevgisi bu kefareti sağladı, adaleti de onu etkin kıldı.
Tanrı’nın üzgüsü öneme alınmaksızın, kişiliğinin çok önemli bir inceliği
dışlanır. Tanrı kutsallığının günaha karşı doğal tepkisi O’nun öfkesidir.
Yatıştırma hak edilen cezayla bütünlenebilir.
Tanrı öfkesini dindirmenin doğal çözümü, üzgüsünü çektiği ıstırapla
karşılayışında belirir. Tufandan önce Tanrı,
‘‘Yeryüzünde insanı yarattığına nadim
oldu, yüreği sızladı’’ (Yaratılış 6:6). Tanrı’nın kutsallığı zorlanınca
O’nun sağtöre (etik) ilkeleri sarsıldı. Bu durumda tanrısal öfke taştı
(18). Bu acıklı gelişim Tanrı Oğlu’nun
çarmıha gönderilmesiyle sonuçlandı (8:32).
Tufan son bulunca hak ve adaletli Tanrı Nuh’un sunak kurarak orada
kestiği kurbandan hoşnut oldu, insanın yüzünden yeryüzünü bir kez daha
lanetlemeyeceğine antlaşma yaptı, canlı varlıkları mahvetmeyeceğini vaat etti.
Tufanla günahlı insan soyunun düzeltilemeyeceğini Tanrı belirgin etti
(bkz. Yaratılış 8:21; 9:20-22).
Kurduğu antlaşmanın betimi niteliğinde gök kuşağını saptadı
(bkz. Yaratılış 9:8-17). Tufandan önce
ve sonra Tanrı’nın günaha karşı hak öfkesi hiç dinmeden sürdü. Bu öfkenin
yatıştırılabilmesi, seven Tanrı’nın yaratıkları yararına onların ıstırabına
katılmakla sağlandı (bkz. Yeşaya 59:16;
63:9). Bu, Tanrı Oğlu Mesih’in acılar ve ıstıraplarla çarmıhta kurtarmalık
olarak sunulmasına uzandı. Tanrı’nın günaha karşı öfkesini yatıştırabilen tek
etken İsa Mesih’in kurtarmalığıdır (bkz. II.Korintoslular 5:21). Ulusların orduları düşmanlarını yok
edebilmek için canını dişine takarak savaşır. Ne yazık ki düşmanlığın en küçük
öğesi bile giderilemez. Tersine, beslenir ve körüklenir. Buna karşı sevgiyle
insanlığa gelen İsa Mesih bütün düşmanları yararına öldü, sevgisini insanlığa
anlaşılamayan bollukla döktü. Amacı, hem Tanrı’nın öfkesini kendi üzerine
yüklenmek hem de insanlar arasındaki düşmanlığı öldürmekti. Dikey ve yatay
düşmanlık böylece kaldırılabilir. Günaha karşı göklerden açıklanan tanrısal
öfkeyi kendi üzerine çeken kurtarıcı Mesih’e iman etmeyen sürekli Tanrı
öfkesinin öznesidir; şimdi ve sonsuzda
(bkz. Yuhanna 3:36).
Sevinç Getirici Haber Tanrı’ca Yahudiler’i amaçladı
(bkz. Yuhanna 1:11). Bilindiği gibi Yahudiler direniş ardına direniş
gösterdi, ama onu tasarlayan ve gerçekleştiren Tanrı Sevinç Getirici Haber’i
evrenselleştirdi, müjdesini tüm insanlığa tanıttı. Şu ana dek Yahudi halkı
İncil’in sesini duyuyor; aralarından iman eden kurtuluyor, inanmayansa onun
belirgin gücünden yoksun kalıyor. Yahudiler arasında olsun uluslar arasında
olsun durum aynıdır. Tanrı’nın kurtarış tasarısı insanlığın her iki kesimini de
eşit etkinlikle kapsıyor, İncil’de tanıtılan kesin güçle insan yaşamını
değiştiriyor.
Sevinç Getirici Haber’de Tanrı’nın insanı doğruluğa eriştirmesi
açıklanır. Tüm insan soyunu kapsayan uygulama salt imana dayanır. Kurtarıcı
Mesih’in haçtaki eylemine iman dışında hiç kimse Tanrı tarafından doğrulukla
donatılamaz. Kimsenin hak etmediği doğruluk gönencidir bu; mektubun dokusunu
oluşturan tez. Dikaiosini ve türevi
sözler Yeni Antlaşma’nın içeriğidir demek yanlış olmaz. Tanrı’nın karşılıksız
armağanıdır dikaiosini, hem de onu
imanla kabul edenin gönenci.. Bozuk Tanrı-insan ilişkisi haçta asılan
Kurtarıcı’ya imanla bir anda düzenli bağlılığa dönüşür. Evrensel Yargıç suçluyu
suçsuz ilan eder. Bu beraat etmek
(aklanmak) değildir. Kurtarıcı Mesih’in kurtarmalığına dayanarak suçluyken
suçsuz ilan edilmektir. Suçu olmayan mahkemede aklanır; öte yandan
tanrısal eylemde suçu olan insan hak etmediği doğrulukla donatılır. Çünkü
Mesih onu sevdi ve onun yerine canını verdi
(bkz. Galatyalılar 2:20). Tanrı’nın
mahkemesi kendine özgüdür. hiçbir insan mahkemesiyle kıyaslanamaz. Suçlu
suçluyken Tanrı’dan kaynaklanan doğrulukla donatılıyor. Egemen Tanrı’nın sevgi
ve kayra eylemidir bu. Ulusların mahkemesinden apayrı. Tanrısal tüze insan
tüzesinden daha güçlü ve kesindir.
Yunanlılar (Hellenler) insanlığı kültür bakımından ikiye ayırırdı: Bir yanda
kendileri, öte yandaysa kültürsüz uygarsız Barbarlar. Yahudiler’se insanlığı
inanç bakımından ikiye ayırırdı: Tanrı’yı bilen kendileri ve gerçek Tanrı’yı
bilmeyen Yunanlılar (bkz. 14,16).
Pavlos tümüne borçluluktadır. Bu para pul borcu değil, şeriatın
gerçekleştiremediği kurtuluşu sağlamaya duyulan borçtur. Bu borçluluk duygusu
inanlının yüreğine Tanrı tarafından işlenmiştir. Borcun kesenkes ödenmesi
dışında can rahatlığı bilinemez. Velev birey borç alıp onu ödememeyi huy
edinmiş! O borç kendisini sonsuza dek tedirgin edecek
(bkz.Yuhanna
3:36). Konusu edilen borcu kapatmak,
tanrısal kurtarışı insanlara tanıtmakla, O’nun verdiği doğruluğu belirtmekle
gerçekleşir.
Sevinç Getirici Haber’i duyana tek çıkış yolu vardır: Kurtarıcı Mesih’e
iman etmek (17). Doğruluk din görenekleri, koşulları ve sevaplarıyla
kazanılamaz. Kendisini en yoğun dinsel uğraşa veren insan hiçbir zaman, “Şeriata
tam uydum, Tanrı tarafından tam doğrulukla donatıldım” demesin. Diyemez de.
Şeriatın bir yanı uygulanırken başka yanı sırıtır, hak hak diye protestoyu
bastırır. İmanla doğruluğa kavuşan can tıpkı İbrahim gibi davranır
(bkz. Yaratılış 15:6). Eski
Antlaşma’da Habakkuk peygamber konuyu bu ilke üzerinde odaklar
(bkz. 2:4). Yeni Antlaşma’da Pavlos bu yerde
(17) ve Galatyalılar’da (bkz.
3:11) hiç değişmeyen tanrısal gerçeği üsteler. İbraniler yazarı aynı
doğrultuyu gösterir (bkz. 10:38).
Kutsal Ruh günahlı yüreği iman yoluyla doğruluğa yöneltir
(bkz. Yuhanna 16:8-11).
Yazar Pavlos Şam yolunda tövbe etmeden önce töresel din kurallarına
sımsıkı sarılarak Tanrı’ya geçerli olmaya didinmekteydi. Çabası düş kırıklığıyla
sonuçlandı. Bir gün Pavlos yücelerde egemen Mesih’i gördü. Yeryüzünde en çok
hınç taşıdığı bu kişi yüceden konuşarak onu sağduyuya ve imana çağırdı. Pavlos o
anda bambaşka bir insan oldu. Mesih yumuşak huyluluğu kucaklayanın katı
bağnazlığını kırdı, varlığını doğrulukla donattı. Saul’un dünyaları değişti,
gecesi gündüze dönüştü. Şeriat uğraşlarından özgürlük Tanrı’yla sağlıklı
ilişkiyi gerçekleştirdi. Yaşamı taptaze yön buldu. Böyle bir insan hiç kuşkusuz
Sevinç Getirici Haber’den ar duymaz. Günah suçlamasına karşı, kişisel
meziyetlerin, faziletlerin, dinselliğe heveslenmenin yerini Mesih’in sağladığı
doğruluk ve esenlik alır (7).
Habakkuk 2:4’ten çok iyi
bilinen alıntıya değinildi: “Doğru kişi imanla (sadakatle) yaşar.” İman ve sadakat, İbranice’de
emun ve
emunah aynı kökten kaynaklanır. Yunanca’da da öyle:
pistis, pistos. Tanrı’nın önünde
imanla doğruluk aşamasına yükseltilen, sadakatli yaşam yöntemine kavuşur. İkisi
birbirinden ayrı tutulamaz. Eski Antlaşma’nın Yunanca’ya çevrisi (LXX; İ.Ö.
üçüncü yüzyıl) pistis’i (iman) olarak
veriyor. Yeni Antlaşma’da dört alıntı iman
sözünü kullanıyor. 1:17’de vurgulanan
bu tanrısal gerçek; 1:18-4:25’te
mektubun ana konusunu oluşturuyor. İman, inanmak bu kesimde yirmi yedi kez
geçer. Doğruluk, adalet, hak, (dikaiosini)
yirmi dört kez kullanılır. Tanrı’nın günahlıyı arıtarak onu doğrulukla
kuşatması, Baba sevgisinden kaynaklanan armağandır
(bkz. 3:24; 4:4-5,16). Salt imanla
elde edilir bu.
Tanrı günahlıda hiçbir iyilik yararlılık dinsellik, vb. görüp de onu
doğru kılmaz. Günahlı can O’nun armağanını sadece imanla değerlendirsin. İman
kurtuluşa verilen bir karşılık değil, tıpkı dendiği gibi,
‘Umulanların güvencesi, gözle
görülmeyenlerin kanıtı’ dır (İbraniler 11:1). Bireyin bireye sunduğu bir armağanın gönül
hoşluğuyla kabul edildiği gibi, Tanrı’nın arıtma ve doğru kılma armağanı da
imanla, teşekkürle kabul edilsin. Armağana karşılık verilmez. Ters durumda ona
armağan denemez (4:4-8). Tanrı katında
doğruluk yolu tektir. O’nun günah nedeniyle zorlanan, zedelenen adaleti İsa
Mesih’in kurtarmalığıyla, günahlının da buna imanıyla yatıştırılır. Kurtuluş
yolu tektir; Musa’nın yasasını alan ama onu tutmayan Yahudi’ye de, yasa ne
bilmeyen pagana da. Günah sorunu kutsal Tanrı’yı en çok uğraştıran insan
çalkantısıdır (bkz. 1:18-3:20). İman,
Tanrı doğruluğunu harekete getiren hoş kokulu kabullenme tepkisidir
(bkz. 3:21-4:25).
Akla bir soru gelebilir: Allah’a inanan herkes doğrulukla donatılır mı?
O’nun belirgin göstergesine göre, hayır! Tanrı’ya iman arıtan, kurtaran,
doğrulukla donatan iman değilse o belki bir din kanışı, kafa inanışı, görenek
gidişidir. Bu türden iman Tanrı’yı hoşnut edemez. Egemen Tanrı’nın inanılmaya
gereksinim duyduğu düşünülemez. Gereksinimi olan insandır. Günahtan arıtılmaya,
doğru kılınmaya.. Bunaysa kurtarıcı Mesih’e imanla erişilir. Günah sorununun
bunun dışında çözümü olanaksızdır. Nice dinsel bireyin iki arada bir derede
kalışı buna tanıklık etmekte. 18 ve 19 ayetler
1:18-3:20’ye başlıktır. Sevinç
Getirici Haber’de Tanrı’nın insanı doğruluğa eriştirmesi açıklanır (apokalypto, 17). Buna
karşı tüm tanrısaymazlığa ve kötülüğe karşı Tanrı’nın öfkesi gökten açıklanır (apokalypto,
18).
Tanrı bir yandan günahlıya sevgisini ve kayrasını açıklar, bu sağlayışın
tepilmesindeyse öfkesini salar. O Hak’tır; hakça ve adaletle davranandır.
Sevgisi, kayrası göklerden yücedir; O’nun adaletini zedelemişken sevgisinin
özverili sunusunu tepene öfkesi sonsuzdur. Tanrı hiç kimseye, hiçbir inanca ya
da halka hatırnazlık etmez, yanlılık göstermez
(bkz. Eyub 4:18; 5:18).
“O meleklerinde de hata
bulur...Çünkü O incitir, O sarar.”
Melekleri derin derin düşündüren armağansal kurtuluş eylemini kendisi bütünledi;
bununla adaletinin hakkını verdi: Biricik Oğlu’nu en kudurgan yargıya atadı. Şu
ya da öbür nedenle Mesih’i dışlayana bu kez
O’nun öfkesi boşalacak; hem de seven Tanrı’nın öfkesi acımasız olacak
(bkz. Yaratılış 7:11, 12; 19:24,25;
Mısır’dan Çıkış 15:7; 32:10-12; Çölde Sayım 11:1).
Tanrı kayrasının olanca kesinliğiyle gün gibi açıklandığı Yeni
Antlaşma’da, O’nun öfkesi de tüm şiddetiyle belirgin olur
(2:5; 5:9; bkz. Efesoslular 5:6;
Koloseliler 3:6; I.Selanikliler 1:10; 5:9). Ademoğlu çoğu kez yersiz ve
gereksiz kızgınlık gösterir. Buna karşı Tanrı’nın öfkesi her durumda adaletiyle
uyumluluktadır. O hiçbir zaman adaletinden ödün veremez. Golgota haçında
adaletinin hak dileğini İsa Mesih’e boşaltan evrensel Yargıç, bu kurtarıcıyı
yadsıyana yine adaletinin hak dileğini uygulayacak. Mesih Tanrı’nın kızgın
öfkesini altı saat taşıdı. Yıldırımın mahvediciliğini üzerine çekerek günahlıya
paratoner oldu. O’nu yadsıyan günahlı sonsuzlar sonsuzu Tanrı’nın öfkesi altında
kalacak (bkz. Yuhanna 3:36). Tanrı’nın
kişiliğinde kaprise ve dönekliğe yer yoktur. O, cenneti ve sonsuz yaşamı en
sağlıklı ve etkin yöntem olarak önümüzde belirtiyor. Buna karşı sonsuz yargıyı
kadına erkeğe hiçbir koşulla ondan kaçınılamayan kesin sonuç olarak sergiliyor.
Budur şaşmaz adaletin dileği. Her ikisine ilişkin belirgin bilgi verir Tanrı;
ilkini değerlendirmek, sonrakinden ürkmek bireyin sorumluluğuna ve kararına
bağlıdır.
Pavlos, Tanrı’ya ilişkin bilginin apaçık belirdiğini anımsatır
(19). Burada dıştan edinilen Tanrı
bilgisinden söz edilmekte (fanerosis). Bu bilgi içte biçimlenen açıklayışla
(apokalypsis) eşlenmezse yeterli
olamaz (bkz. I.Korintoslular 2:10,12).
Bu da, Kutsal Ruh’un iç yaşamda Tanrı Sözü’nü parlatmasıyla gerçekleşir
(8:23; bkz. I.Korintoslular 1:20-22;
Efesoslular 1:14). Davut on
dokuzuncu Mezmur’da aynı bilginin açıklıkla iletildiğine tanıklık eder. Davut
Tanrı bilgisinin insana belirdiğini doğasal açıklayışla tanıtlar
(20). Kişiliğini, eylemlerini Kutsal
Sözü’nde belirten Tanrı (1:2; bkz.
II.Timoteos 3:16,17; II.Petros 1:19-21), bunun ötesinde genel açıklama diye
bilinen nesnel yollarla da yüceliğini-gücünü gösterir. Dikkati kurulu düzene ve
doğaya doğrultur. Yeterli, ayrıntılı bir açıklama olmamakla birlikte yine de
O’nun egemenliğini bildiren bir öğedir doğa. Bunun ötesindeyse Tanrı’nın her
varlığa koyduğu vicdan, O’nun içimizdeki sesidir
(2:15; bkz. Yeşaya 5:7; II.Korintoslular 1:12). Ayrıca insanlığın
tarihi Tanrı’nın egemenliğine görkemine tanıklık etmekte
(bkz. Daniel 2:21; 4:17). Ama hiç kimse yanlış düşünceye
sürüklenmesin. Gerçek Tanrı’yı, diri Mesih’i gerektiği gibi tanımamıza sağlam ve
kanıtlı belge O’nun Kutsal Sözü’dür. Bu, Tanrı’nın somut vahiyi ve esinidir.
Ötekilerin tümü bölümsel açıklamalardır. Tanrı kendisini Kutsal Sözü’nde tanıttı
ve bunun yanı sıra beden kuşanan biricik Oğlu’nun kişiliğinde
(bkz. Yuhanna 1:14; Koloseliler 1:15-19;
İbraniler 1:1,2; I.Yuhanna 1:1) açıkladı.
Yahudiler’e Eski Antlaşma’da Tanrı’nın vahiyi verildi. Tapındıkları
Tanrı’yı kesinlikle biliyorlardı. Bu vahiye sahip olmayan paganlar burada
gösterilen çeşitli kanıtlarla O’nun göze görünmeyen niteliklerini bölümsel
açıdan da olsa biliyorlar (20). Ne var
ki, onları çevreleyen açıklamalara aldırış etmeden günahlılıkta diretiyorlar.
Bunun için hiç özürleri yoktur. Bu durumda hepsinin Sevinç Getirici Haber’i
duyması belitseldir. Çünkü Tanrı’nın
doğrulukla donatım eylemi salt bundadır ve yalnız oradan öğrenilebilir.
Mantık (eseme) biliminde neden ve
sonuç olarak bilinen bir tümdengelim kavramı vardır. Tümel önerme her alanda
tanınan uygulamadır. Burada bu temel ilkenin gerçekliğiyle karşılaşmaktayız
(1:24-28). Her sonuç eninde sonunda o olgunun nedenine dönüşecektir.
Günahın taşıdığı lanet budur. Herhangi bir günah, sonucunu doğurunca orada
noktalanmaz; döner dolaşır taze bir günaha dönüşür. Kötü sonuç yepyeni bir
kötülüğün tohumu niteliğinde ekilir. İşlerliğe giren günah çirkin sonucu
oluşturduktan sonra yeni bir bozukluğa gebeliği başlatır. Günahın getirdiği ceza
daha geniş çapta günahı doğurmaktır. Ruhun tutsaklığını daha da korkutucu
boyutlara taşır bu.. ‘‘Kötü kişiyi kendi
fesatları kapacak ve suçlarının
ipleriyle tutulacak’’ (Süleymanın Özdeyişleri 5:22). Günahlıyı kendi
günahının bağları kenetler. Yerçekimi kuralının günah konusunda da etkinliği her
yaşamda belirgindir. En küçük günahı kendi haline bırak, korkutucu etkinlikle
yepyeni uzantılara götürecektir canını.
Bu çetin gelişim Tanrı’nın sevgisi ve kutsallığıyla nasıl
bağdaştırılabilir? Ademoğlunun özgür isteği Tanrı’nın sağgörüsüyle çelişkiye
düşünce, O’nun egemen yetkisi günahlının yoluna engeller yerleştirmez. Bu
ilişkide şu yerlere eğilmek yarar sağlar:
Yasanın Tekrarı 8:2; II.Tarihler 32:31; Mezmur 81:12,13; Hoşea 4:17;
Habercilerin İşleri 14:16; 17,30. Konusu edilen olgularda Tanrı’nın
‘izin vermesi’ kararına dikkat
edilsin. 25’inci ayette bu gerçek
belirtilir. Günahlının Tanrı’yı kendi kaprisleri doğrultusunda kullanması
küstahlıktan öteye gidemez (20).
İki sınıf günahlılıktan söz ediyor yazar: Bilerek ya da bilmeyerek. Bu
ürkütücü listede konusu edilen kötülükleri yapanlar, bir de kesin bilgiyle
günahı kucaklayanlar.. Günahtan günah öğesini dışlayanlar, günahı onaylayanlar,
her tür günah karşısında bunların aşırı kötülüğüne tınmayanlar ve kıllarını
kıpırdatmayanlar. Günahlı insan hem kendisini hem de çevresini hak Tanrı’nın
bunları gördüğü gibi görebilse bunun parlak sonucu günahtan ayrılıp kurtarıcı
İsa Mesih’e iman etmek olur. Günahı işleyen ya da onu onaylayan bu eylemin
korkutucu özelliğini, mahvedici boyutlarını kavrayamaz. Günahın yıkıcı,
kahredici, cehennemle sonuçlanan niteliğini sadece Tanrı’nın Kutsal Ruh’u
tanıtır.
Paganlar doğru olanı yalanla değiştirdiler: Tanrı’nın yüceliğini yaratık
özellikleriyle karıştırdılar (23).
Tanrı’nın gerçeğini yalanla bastırdılar
(25). Kadınlar ve erkekler doğal ilişkiyi doğala ters düşene dönüştürdüler
(26,27). Kutsal ve hak Yargıç elbette
bu sapmaları ilgisizlikle karşılayamaz. Bu yüzden Tanrı bu kişileri günahlarına
yaraşan uygunsuzluğa teslim etti. Bu tür sapmaları doğal olarak karşılamak O’nun
öz nitelikleriyle çelişki doğurur. Bu yüzden Tanrı bu kişileri günahlarına
yaraşan uygunsuzluğa teslim etti
(24,26,28). Yazar teslim edilmeyi, yargıcın suçluyu ceza yetkililerine
teslim etmesiyle betimliyor (paradidomi).
O çağda görünüm ne idiyse şimdiki dönemde de aynıdır. Ve Pavlos bu tür
insanların canı gönülden daldığı her çeşit uygunsuzluğun kendine özgü
işlerliğini anlatıyor (bkz. 29-31).
Yirmi iki, ya da yirmi üç ayrı sağlıksız yıkıcı eylemi birbiri ardından
sıralıyor yazar. Bunlar günahın kendilerini düşüreceği bataklığı bilmelerine
karşın (32), doğru ve erdemli eylemi bilme aşamasına gelmeye yanaşmıyorlar
(28). Bu çelişkili görünüm günaha
tutsak ademoğullarının sürekli bocalayışını gösteriyor. Kafaları doğruyu
kestiriyor; ne var ki, doğruya bağlanmak istemiyorlar. Budur, içinde günah
sürtüşmesiyle boğuşan günahlının cengi
(bkz. Galatyalılar 5:17). Günah insanın sağlıksız eylemi olmakla yetmiyormuş
gibi, niceler başkalarının günahını körüklüyor ve destekliyor.
Günahın bulaşkanlığı her canı içeriyor. Kişi kişiyi günaha sürüklüyor; o da
benim gibi biri, diyerek körleşen duygusunu rahat ettirmeye çalışıyor. Günahın
sinsiliğini kim yadsıyabilir? Bu tuzağa yakalananı salt Tanrı’nın sevgisi
kurtarışı ve koruyuşu özgür kılabilir. Bunlara karşı Tanrı’nın öfkesi gökten
açıklanıyor (18). Çağlar boyu O’nun saptadığı yasa uyarınca, sonsuzu kapsayan
ölüm yargısı bu işleri yapanlara erişiyor
(32).
BÖLÜM 2
Yazar, mektubun birinci bölümünde tanrısız ulusların içi kaldıran düşüklüklerini
okuyan ya da duyan Yahudiler’in, “Biz onlardan değiliz!” diyerek kendi
kendilerini kutlama taşkınlığına set çekiyor. Bu bölümde konuyu, ruhsal yasayı
(şeriat) almış bulunan Yahudiler’e aktararak “Siz de uluslardan farklı
değilsiniz” diyor. Böylelikle kendi kendini avutan din bağlılarının
günahlılığını düpedüz sergiliyor. 2:1-3:8
kesimi Yahudi halkıyla ilgilidir. Tanrı’nın evrensel yargılama yönteminde
Yahudiler’in durumu, yasası olmayan uluslarınkinden ayrı değildir
(2:1-16). Gerçi, Yahudiler yasayla
sünnetle kendilerine özgü bir sıradadır. Gelgelelim, onların yaşantısı
öbürlerinkinden ayrımlı değil. Tanrı onları paganlara karşı yargıç kılmadı.
Tıpkı İsa Mesih’in saptadığı kuralda dendiği gibi:
“Yargılamayın ki yargılanmayasınız. Çünkü hangi yargıyla yargılarsanız
onunla yargılanacaksınız. Hangi ölçüyle ölçerseniz aynı ölçü sizlere de
uygulanacaktır” (Matta 7:1,2).
Tanrı hiç kimseyi dini, şeriatı, ulusu, dıştan görünüşüyle
yargılamayacak. Bireyin iç varlığındaki gizli eylemler, düşünceler ve tasarılar
kapsamında yargılayacak. Bu bölümde
Tanrı yargılamasının nasıl kesinleşeceğini belirten yedi özelliğe değiniyor
yazar:
Böylelikle yazar, “Ey yargı yürüten
insan!” (1) ve “Gelelim sana” (17)
derken Yahudi’ye de paganlara da sesleniyor. Tanrı hiç kimseye yanlılıkla,
nabzına göre şerbet vermekle davranmıyor. Paganlar büsbütün yasasız kalmamıştır.
Bir bakımdan “Vicdanları kendileriyle
birlikte tanıklık eder” (15). Bu nedenle,
1:29-31’de sıralanan kaba günahlar herkesin yargı altında olduğunu
kanıtlıyor. Herkesi kendi gerçeği kapsamında yargılayan evrensel Yargıç
yansız-yanlışsız yargısını kesinleştirecek. Yahudiler salt Yahudilik’leri
nedeniyle nasıl olsa Tanrı’nın merhametini hak ettiklerini savlar, hiç
çekinmeden bunu üstelerlerdi. Kain kardeşi Habil’i kıskançlık sonucu öldürünce
hak Tanrı onu ağır biçimde yargıladı. Kain’in tepkisi şöyle anlatılır:
“Cezam taşınamaz oranda ağırdır. İşte
bugün toprağın yüzü üzerinden beni kovdun; senin önünden gizli kalacağım”
(Yaratılış 4:13,14). Ağır yargılama ağır suçluluk duyma.. Tanrı onun üzerine
bir nişan koydu (4:15). Ruhsal yasaya
bel bağlayan Yahudiler bu yasanın gerisine sığınarak kuru kuru kurumlanırdı.
Oysa yasanın hiç kimseyi kurtarabilecek gücü yeteneği konu edilmemişti. Kain’in
yüreği parça parça olurken, canı nedametle çalkanırken, Yahudiler şeriatlarını
siper yaparak gurur kisvesi takınmaktaydı. Bir yanda, günahın ağırlığı altında
çöken tanrısız Kain, öte yandaysa şeriat özelliğinin günahlılığa panzehir olduğu
kuramına sürüklenen Yahudi.. Davut ikisine de şöyle der:
“Kötünün acısı büyüktür; ama RAB’be güvenenin çevresini kayra kuşatır”
(Mezmur 32:10). Romalılar’da belirtilen güven şöyle duyurulur:
“O’nun iyi yürekliliğinin, cezayı
erteleyişinin, katlanışının ululuğunu mu küçümsüyorsun? Tanrı’nın iyi
yürekliliğinin seni günahtan dönmeye yönelttiğini bilmezlikten mi geliyorsun?”
(Romalılar 2:4).
Pavlos
Yahudi kuramına kesinlikle ‘hayır’
dedikten sonra (4) muhataplarını
uyarıyor: “Yüreğine yaraşır biçimde
kendine karşı öfke biriktiriyorsun sen”
(4-5).
Biriktirmek ademoğluna özgü
kovalayıştır: Yok para biriktirir o, yok mal mülk biriktirir, yok bilgi
biriktirir, yok dost bazen de düşman biriktirir, kısacası ademoğlu hiç ara
vermeden biriktirir. Bir gün de biriktirdiklerinin tümü toptan dağılır. Rab İsa
Mesih apayrı bir yüreklendirmede bulunur: “Kendinize
göklerde gömüler biriktirin” (Matta 6:20). Oraya hiçbir yıkıcı etken ulaşamaz. Gelecek Tanrı öfkesinden kaçmanın
yolu, Yol
Mesih’e katılmak, O’nun bollukla
uzatılan kayrasına sığınmaktır (bkz. Matta 3:7). Günahından dönmeye
yanaşmayan ya da günahın ağır yükü altında ezilirken Tanrı kayrasını
değerlendirmeyen insan, hak Tanrı’nın yargılama katında kendine karşı öfke
biriktirir (bkz. Yakup 1:15). Bu gerçek karşısında hiç kimse dini, mezhebi, milliyeti, soyu
sopu, özel yetkileri, eğitimi, banka hesaplarıyla boş savlara, küstahlığa
kaptırmasın kendisini. Ya da, günahım öylesi ağır ki benim için umut yoktur
yolunda çaresizliğe kapılan, düşkünlüğe sürüklenen hiç kimse.. “Doğruluğa
dayanan Tanrı yargılamasının evrene açıklanacağı öfkeli yargılama günü”
ileridedir (5a). O’nun katında herkesin günahı, belki de bel bağladığı
sevaplardan, kuşanmalardan, hac yolculuklarından kat kat baskın gelir. İki
dirhem bir çekirdek olmak nurlar Babası’nı etkileyemez. Sürekli diz dövmek de
bir işe yaramaz. Mesih onun da öbürünün de taşınamayan günahını suçunu
omuzlarında taşıdı; öldü.
Ademoğlunun güçsüz tutumlarından biri dini doğrultusunda yumuşak
bakışlara kapılması, yumuşak sözler söylemesidir. Tanrı’yı ön sıraya koyan,
gerçeğinin öncelik taşıdığını kavrayan, bu tür savlara sarılma çabasından uzak
durur. Pavlos’un konuştuğu Yahudiler bu sıradandı. Kendisi de katı bir
Yahudi’ydi (bkz. II.Korintoslular 11:18;
Filippiler 3:4-6). Ama gök açılarak karşısında Mesih’i görünce tüm bağnazlık
yanlılık buhar gibi ansızın dağıldı. Bunun yerine ölen, gömülen, dirilip göklere
yükselen Mesih onun görüşünü yepyeni aşamaya getirdi. Şimdi soydaşlarına en
önemli gerçeği vurguluyor. Bu ilişkide 11
ve 6. ayetleri karşılaştırın. Aynı gerçeğe değinen
7 ve
11. ayetlerle
8,9. ayetleri de birbirinin ışığında
inceleyin. Durmadan sağına soluna yargı yürüten insan Tanrı yargılamasından
kurtulamayacaktır (3). Bir yorumcu
yazıyor: “Başkasına işaret parmağını doğrulturken elinin üç parmağı kendine
yöneliktir.”
Yahudi olsun, uluslar arasından olsun Tanrı karşısında tek yararlılık
yararlı işlerdir (7). Ne var ki, hiç kimse bu parlak aşamaya yükselememiştir şimdiye
dek. Öte yandan kötülük işleyen herkesi acı ve üzüntü bekler
(9). Budur tanrısal ölçüm ve yöntem.
Bireyin kendi din özelliklerine bel bağlayarak başka inançtan olana içeriden
yargı yürütenin ürkütücü sonucunu en başta Mesih belirtir
(bkz. Matta 7:1,2). Mektubun vurgulamalı tezi her insanın günah
yargılamasında bulunduğudur (bkz.
3:10-20,23). Bu durumda doğruluğa kavuşmanın biricik yolu sağduyuyla elele
giden imanladır (bkz. 1:17; 3:20-22).
Yazar, yararlı işler yoluyla yararlılığın kovalanışı savı üzerinde duruyor. Buna
karşıysa tek kişinin bile doğru olamadığını belirtiyor. Tezini
Mezmur 14:1-3 ve
53:2-4’le kanıtlıyor. Kutsal, kusursuz Tanrı’nın karşısında kesenkes
yararlı olabilirse insan, yararlılığa kavuşabilir. Ne var ki, bu aşamaya
gelebilen tek kişi düşünülemez. Diz boyu günahta ağınan düşük insan günahını
ikrar edip Tanrı’ya dönecek yerde kendine karşı öfke biriktirir
(5), doğruluğa ve kutsallığa hizmet
edecek yerde günahına günah katar, kendi geleceğine öfke ve kızgınlık yığar.
Yahudi de, pagan da aynı sağlıksız yolun yolcusu..
Yahudiler Musa’ya verilen ruhsal yasayla daima övünürdü; ne var ki, onun
her harfine uyamazdı (12). Onlar da
yasasız paganlar gibi günahın egemenliğindedir. Kimisi bile bile günah işler,
kimisi ise bilgisizlikte.. Hukuk yönteminde bir suçu suç olduğunu bilmeksizin
işlemek özür sayılamaz yolunda konuşan kural iyi bilinir. Tanrı’nın yargı
kürsüsünde hiçbir günahlı günahının yasasızlık olduğunu duymadığından onu
işlediğini öne süremeyecek. Tanrı herkese kendi sesi denebilen vicdanı
yerleştirdi. Varlığın derininde çoğu kez kısık kısık duyulan bir sestir o.
Bilgisizliğin ilgisizliğe dönüşmesi çok kolaydır. Konuyla bağdaşıklığı olan şu
yerlere bakmanız yarar sağlayıcıdır: Mısırdan Çıkış 20:8; Matta 10:15; Luka
12:47,48; II.Petros 3:5, vb. Çoğu kez ademoğlu kendi kişiliğinin baş
aldatıcısıdır.
Işık sadece denizin yüzeyini aydınlatır, derine inildikçe etkisi
kısıtlanır. 170 metre derine yıldızlı gecenin ışığı kadar ışık sızabilir ancak.
400 metre derinliğinde ışık diye bir şey bulunmaz. Ama buradan daha aşağıda,
4000 metre derinliğine ininceye dek canlılar yaşayabilir. Ne var ki bunlar
gözsüzdür. Buna karşın duygularıyla yaşayabilirler. Aktöre sağtöre ilkeleri
daima insanın derininde kendini belirgin eder. Ruhsal yasanın dilekleri
bilinmeden bile (bkz. Mezmur 51:6; 19:12). Günahı ve günahlılığı kavramak
ademoğlunun Tanrı önünde temel yükümlülüğüdür. Ne var ki, günah uyuşturuculara
benzer; kişiden sağduyu yeteneğini çalar, onu esenlik getiren kavramdan
anlayıştan soyar. Biri öldürücü bir
hastalık taşır, ama sapasağlam görünür, onu kemiren illeti bilmez.
Yazar bu arada ruhsal yasayı bilmeyenlere değinerek, onun dileklerine ve
uyarılarına götürür konuyu (14). Bunun belirgin bir örneği Kornilyos’la
ailesidir. (bkz. Habercilerin İşleri 10:23-48). Özellikle
35’inci ayete dikkat edilmeli.
Günahlılığını bilen, bir kurtarıcı arayan bu tanrısayar subayın haberci Petros
tarafından aydınlatılması gerekiyordu. Petros bu subayın evine onun bilmeden
iman ettiği Kurtarıcı’yı tanıtmaya ve ev halkının kurtuluşa nasıl
kavuşabileceğini bildirmeye gönderildi. Yahudi olsun uluslar topluluğundan
olsun, herkes günah yargısı altındadır (Romalılar 3:9). Herkesin İsa
Mesih’in kurtarmalığıyla Tanrı doğrultusunda doğru sayılmaya gereksinimi vardır
(bkz. Habercilerin İşleri 4:12). Din bakımından Hristiyan olarak
bilinirken Mesih’in sağladığı kurtarıştan bilgisiz yaşayanlar ve ölenler az
değil! Buna karşı, uluslar sınıfından olup Mesih’e bağlılığı olmayan susamış
canlar Mesih’e iman ediyor, O’na sarılıyor, kurtuluyor. Evrende tanrısal etki
işlerliktedir: “Dünyaya gelen her insanı
aydınlatan gerçek Işık O’ydu” (Yuhanna
1:9). Bu Mesih yeryüzünün her köşesinde tıpkı Kornilyos gibi
içtenlikle O’nu arayanları Kutsal Ruh’u aracılığıyla buluyor, kurtarıyor, sonsuz
yaşam güvenliğine getiriyor. “Yaşam
ondaydı ve yaşam insanların ışığıydı”
(Yuhanna 1:4). Mesih’ten kaynaklanan yaşam her yerde herkesi
etkilemektedir. Bazılarını olumlu ve sağlıklı doğrultuda, başkalarınıysa
yargılanma doğrultusunda (bkz. Habercilerin İşleri 17:4; 28:24).
Tanrı’nın yetkin yasası herhangi bir kitapta değil, insanın yüreğinde
yazılıdır. Eski Yunan, yazıyla beliren yasanın ötesinde elle yazılmamış yasadan
söz ederdi. İngiltere’nin anayasası bir kâğıda yazılmamış olmaya karşın Britanya
etkinlikle yöneltilebiliyor. Kornilyos benzeri, bu yasanın sesini yüreğinde
duyan kadın erkek göksel aydınlanma doğrultusundadır. Bu yasa insan yapıtı
değil, Tanrı’nın hiç değişmeyen öncesiz-sonsuz yasasıdır. İnsan yasaları
oluşturmaz, onların doğruluğunu algılayarak, bunları usa vurarak kaleme alır.
Eczacı bir ilacı nasıl yapacağını kafadan tasarlamaz, sadece bilinen kimya
kurallarını uygulamaya koyar. Davut şöyle der: “RAB’bin yasası yetkindir,
varlığa can sağlar” (Mezmur 19:7). Aynı Mezmur’un
1. ayeti şöyle der: “Gökler
Tanrı’nın görkemini açıklar.” Bu iki sözün birincisi sağtöresel yasadır,
ikincisiyse doğasal (8:4; 10:4; bkz. Filippililer 3:8,9; İbraniler 10:9).
Evren tanrıbilim kaynağıdır, değil salt dıştan beliren (1:20; bkz.
Habercilerin İşleri 14:17), ama her bireyin derininde taşıdığı tanrısal
tanıklık bakımından da (1:17-20,32; 2:15). Yaratan bu bilgiyi her
yaratığına koymuş bulunuyor: “O’nun göze görünmeyen nitelikleri... açık açık
görülmektedir” (1:20). Bu vurgulamanın Hellencesi aydınlatıcıdır:
ta ğar aorata...nooumena kathoratai:
“Çünkü görünmeyenler...akılla görülmektedir”. Bu kavrama ulaşabilmemiz
için Tanrı hepimize nous (akıl) vermiştir. Nous (isim), noo
(fiil). Tanrı’nın kendine özgü ayrılığı kendisini fiziksel görüşün ötesinde
belirgin edişidir. Bu değişmez gerçeğin ışığında tanrısal yargılama gün gibi
açıklanmakta. Tanrı’nın şimdiki yargılamaları son yargılamaya işaret etmektedir.
Ademoğullarını her açıdan aydınlatan Tanrı, hepimizi son yargılama konusunda
uyarıyor (16; bkz. Matta 25:31-46; Habercilerin İşleri 17:31; İbraniler
9:27,28; Vahiy 20:12). Tanrısal yöntem her günahlıyı o son yargılamaya
taşımakta.
Ruhsal yasanın yanı sıra Yahudiler sünnet uygulamasıyla belirliliği olan bir
topluluktu, bununla da daima kurumlanırdı
(25). Yahudi rabbiler sünnetliliğin gereğine ve yararına öylesi
kanmıştı ki, sünnetli erkek Şeol’a
(Hades) gitmeyecek yolunda bir de
inanç biçimlendirmişti. Ama ne ruhsal yasa ne de sünnetlilik günahı arıtabilecek
yeterlilik taşıyabilmekte. Biricik yarar, Tanrı’nın yasasına baştan sona
kusursuz bağlılıktan kaynaklanır. Bu bağlılığıysa hiç kimse etkinleştirebilecek
yeterlikte değil. Ne Yahudi, ne de pagan. Bu nedenle her iki sınıf günah
yargılamasındadır. Tanrı’nın önünde geçerli sünnet bir et kabuğunun kesilmesi
değil, yüreğin her tür günahtan kötülükten sünnetidir. Yazar bu gerçeği Eski
Antlaşma yazılarından kanıtlıyor (bkz.
Yasanın Tekrarı 10:16; Yeremya 4:4). Yasa’da yazılı kurallar uyarınca
doğruluk değil, Ruh uyarınca Tanrı’yı
hoşnut eden yaşamsal değişiklik (bkz.
Yeremya 31:31-34; Hezekiel 36:26-27). Bu aşamaya getirilen can dinsel
başarılarıyla, töreleriyle övünmez; tam tersine
Tanrı’dan övünç bulur (29).
“Çünkü Tanrı insanlar arasında
ayrım gözetmez” (11). Tanrı’ca
beğenilen, övülen kadın erkek sadece Mesih’in sağladığı doğrulukla doğru
çıkarılandır. Ruhsal yasayı bilmeye ve onunla övünmeye karşın onun içerdiği
sorumlulukları hiçe sayanın yargısı çok ağırdır. Yahudiler ruhsal yasayla
övünürken oradaki kuralları çiğniyordu. Eski Antlaşma’da yüreğin sünnetine
değiniliyor. Bunun yanı sıra ruhsal yasanın yüreğe işlenmesi gereği belirtiliyor
(bkz. Hezekiel 36:26; Yeremya 31:33).
Yeni Antlaşma’da aynı gerçek anımsatılıyor
(bkz. İbraniler 8:10; 10:16). Günahtan arıtılmayana ruhsal yasa günahlılığı
sürekli olarak sergiler, arıtılma uğraşlarında düş kırıklığına düşeceğini
belgeler; suçluluk yargılamasında bulunduğunu o kişiye üsteler. Buna karşı
kayrayla imanla arıtılana ruhsal yasanın ilkeleri Kutsal Ruh aracılığıyla yüreğe
işlenir. Arıtılan insan yasayla değil, Mesih’le övünür.
Yahudiler yasalarıyla, yasasal uygulamalarıyla ve Yahudilik’leriyle
övünen bir halktı. Musa’nın verdiği ruhsal yasa onların gurur desteğine dönüştü;
ama yasanın vurguladığı kuralları uygulamayı öneme almazlardı
(bkz. Matta 23:2,3). Böyle bir durumda
ruhsal yasaya karşı suç işlerlerdi
(paravasis). Bu ağır suçluluk eylemi mektubun üç yerinde konu edilir
(23; 4:15; 5:14), iki yerde de
(paravatis) yasaya karşı suç işleyen
olarak geçer (25,27). Nicelerin durumu
işte budur: Dinsel büyüklenme bol keseden konu edilirken Tanrı kimdir, günaha
karşı tutumu nedir, günah sorununu nasıl çözmüştür, günahı yargılayışı hangi
boyutlara varmıştır ve varacak? Bunlar bir yana itilir, Tanrı’nın yasasına karşı
hiç durmadan ve çekinmeden çıkış ardına çıkış yapılır. Tanrı’nın değişmeyen
yasası kutsallık sınırını saygısızca aşan her canı en ağır suçlamayla
yargılayacak.
Ruhsal yasadan (şeriat) söz edilirken, hiç kimsenin bunu harfi harfine
tutamadığı bir kez daha belirtilmeli. Yasanın tek harfine tecavüz etmeden tüm
buyruklarını kesenkes yerine getiren sadece İsa Mesih’tir:
“Ama vakit dolunca, Tanrı öz Oğlu’nu
gönderdi. O bir anadan doğdu, doğumu da ruhsal yasa altındaydı. Öyle ki, ruhsal
yasa altında bulunanları özgür kılsın ve bizler evlatlığa alınabilelim.”
(Galatyalılar 4:4,5). Hiç ara vermeden O’nu suçlamaya çalışan din
önderlerini İsa Mesih şu sözle susturdu:
“Bende günah olduğunu içinizden kim kanıtlayabilir? Madem gerçeği söylüyorum,
neden bana iman etmiyorsunuz?” (Yuhanna 8:46; bkz. Yeşaya 53:9; II.Korintoslular
5:21; İbraniler 4:15; 7:26; I.Petros 2:22). Bu kesimlerden anlaşılabileceği
gibi, günahlının günahını yüklenerek onun için ölen İsa, yeryüzündeki yaşamı
süresince tüm yasayı tuttu. Tek insanın tutamadığı yasayı O harfiyen yerine
getirdi. Zaten yasayı kesenkes tutmamış olsaydı yasasız insan soyu için
ölemezdi. Kendisi borçlu kişi başka borçlunun yükünü nasıl taşıyabilsin?
Bu gerçeğin bilinmesine karşın günahlı ademoğlu hiç durmadan yüz binlerce
kez tecavüz ettiği yasaya hiç ara vermeden yapışır. Önceki tecavüzleri
unutmuşcasına.. Tanrı da unutmuş olmalı yalanına kanarak var gücüyle yasanın
dileklerini karşılamaya didinir: Yıkanmalar, libaslar serpuşlar, tapınışlar,
oruçlar, haclar, mumlar, özel yerler, günler sünnetler ve ardı arkası gelmeyen
yinelemeler (27). Bu arada günah
eylemleri de sürdürülür. Bu insan Tanrı tarafından övülemeyecek
(29). Olsa olsa ancak
kendisini övebilir o ve dıştan görülen dinsellikle yetinir. Yahudiler’in erkek
çocukları on ikinci yaşa basınca ‘ruhsal yasa oğulları’ olarak anılır, tüm
yasayı tutmakla yükümlendirilir (Bar mitzvah). Ne yazık ki, bir teki bile
bunu başaramaz. Biçimci inancın görünümlerinden biri de işte bu! Biçimcilik
dinsel kişileri sürekli oyalar, en sonunda da borçlulukla yargılar.
BÖLÜM 3
İnancını Tanrı esinlemesiyle özel vahiy yoluyla alan tek halk Yahudiler’di.
Bütün ulusların ve toplulukların kendine özgü dini vardı. On iki Olimpiyat
tanrısına bağlanan Yunan inancı çok ileri bir dindi. İnsansal sağduyuyla,
bilgelikle uyumda.. Ne var ki, bu iyi hesaplanmış inanç Tanrı’nın esinlemesi
değildi. Bunun gibi eski Mısır, Aşur, Babil, Hint, Çin, vb. inançlar da çok
ilginç öğeler taşırdı. Ama bunların hiçbirini gerçek, tek Tanrı esinlenmemişti.
Yahudiler’e açıklanan inanca ilişkin şu söz vurgulanır:
“Tanrı önceki çağlarda çeşitli biçimlerde,
ayrımlı yollardan atalarımıza peygamberler aracılığıyla konuştu” (İbraniler
1:1).
Eski Antlaşma, yani Musa’nın beş yazısı
(Tevrat, Pentatefk), peygamberler ve şiirler
(Mezmur,
vb.) Tanrı tasarısı ve esinidir:
“Çünkü peygamberlik sözü hiçbir zaman insan isteğiyle ortaya çıkmamıştır.
Tersine, Kutsal Ruh’un güdüsüyle insanlar Tanrı’dan konuşmuştur” (II.Petros
1:21). Ne var ki, tarihin gelişiminde yürek burkucu bir evrimle karşılaşır
konuyla ilgilenen. Yahudi topluluğu tanrısal açıklamayı bırakıp defalarca
yalancı tanrılar tapınışına kaydı, daha sonraysa Kutsal Söz’ü
törecilik-biçimcilik kalıbına soktu. Kutsal Söz Tanrı’nın buyruklarını açıklıkla
bildirmeye karşın Yahudiler Tanrı yasalarına uymadı. Diri Tanrı’nın her çağda
var olan Sözü. İsa Mesih yeryüzüne gelince onların bu keyfi töreciliğini düpedüz
kınadı. Kendisine düşman kesilmelerinin bir nedeni de buydu. Yahudiler
tuttukları ters yönteme karşın Kutsal Söz’ü salt kendileri anlayıp
yorumlayabildiği kuramını üstelerlerdi. Bu tutum onları anlamını yitirmiş
biçimciliğe sürükledi.
Mektubun 3:1-8 kesiminde Pavlos
dininin doğruluğuyla övünen kuşağın kafasında oluşabilecek bazı sorulara
eğiliyor. Hatta Tanrı’ya karşı saygısızlığa kaçabilen soruları teker teker ele
alıyor, sonra da gerekli yanıtı belirtiyor.
Düşünen akla bu insansal tartışmaların gülünçlüğü hemen belirgin olur.
Ama çoğu kez ademoğullarının inanç tartışmalarında çelişkili savlar savurması
alışılmış yöntemdir. İnanç konuları üzerinde zirzopluk denebilecek varsayımları
öne sürmek, bunlara verilmek çok iyi bilinen hem acıklı hem de gülünç bir
kaymadır. Pek çok kişi dininin çetin sorunlarına mantık (eseme) ışığında
yaklaşacak yerde, içduyu dürtüsüyle eğilir.
Tanrı Yahudiler’i parlak armağanıyla donattı: Tanrısal bildiriler
(logia). Bilinçli sağduyulu, güvenli
Tanrı yöntemini tanıyarak izlesinler diye.. Tanrı bildirileri en son ve kesin
yetkidir. Bunlara sağduyuyla, imanla yaklaşan birey Tanrı’yı sevindirir. İncil
iman edilecek Tanrı bildirisi ve sağlayışıdır. Hem güvenilecek, hem de
bağımlılıkla tümlenecek Söz. İçinde hiçbir yalancılık öğesi bulunmayan evrensel,
nesnel gerçek. Hasta doktoruna sadece güvenmekle kalmaz bunun yanı sıra onun
dediğini sevinçle uygular. Tanrı’ya ve gönderdiği kurtarıcıya iman budur. Ne
yazık ki Yahudiler, Tanrı gerçeğine insan safsatalarını kattı. Sağlıklı yönteme
yan çizerek insan kaprislerine saptı:
“Çünkü Yeruşalim’de yaşayanlarla başkanları İsa’yı tanımadı ve O’nu yargılayarak
her Şabat günü okunan peygamberlerin sözlerini yerine getirdiler” (Habercilerin
İşleri 13:27). Belirgindir; Tanrı Sözü’nün kesinliğini insan eylemi etkisiz
kılamaz (3). “Ya RAB, Söz’ün göklerde
sonsuza dek duruyor” (Mezmur 119:89). İnsanın sadakatsizliği Tanrı’nın
sadakatini yok edemez (4). O, kutsal
adına, kusursuz adaletine her zaman sadık kalandır. Bunlardan zerre kadar ödün
veremez hiç değişmeyen evrensel egemen
(1:25; bkz. Mezmur 138:2; Yuhanna 3:33; Yuhanna 14:17; I.Yuhanna 5:7;
I.Korintoslular 1:9; I.Selanikliler 5:24; I.Petros 4:19; II.Korintoslular 1:20;
Çölde Sayım 23:19; Titos 1:2; İbraniler 6:18).
Az önce konu edildiği gibi, Yahudiler salt Yahudi olmaları nedeniyle özel
yetki taşımıyor. Her günahlı insan gibi Yahudiler de Tanrı karşısında kurtarıcı
Mesih’e iman etmeye yükümlüdür. İnsanlık ailesinde apayrı bir özellik taşımıyor
bu halk. Şu anda imansızlıkta bocalıyorlar; ama Tanrı’nın geri alınamayan
vaatleri eninde sonunda kendileri doğrultusunda da gerçekleşecek
(11:1-2). Yazar, uluslardan iman
edenlere Mesih’le ilgili bir giz (mystirion) üzerinde bilgi veriyor
(11:25): “Tüm İsrail
kurtulacaktır” (11:26). İsrail’in zamana kısıtlı imansızlığı eninde sonunda
kırılacak, “Sion’dan gelen kurtarıcı
Yakup’un soyundan tanrısaymazlığı kaldıracak” (11:26). Bu içerikli yazıda
Pavlos konuyu şimdi açıklanan kurtuluştan
eskatologya (sonla ilgili olaylar) ile sonsuza erişen parlaklığa getiriyor,
Tanrı tasarılarının geçerliliğini, çağları kucakladığını somut bilgi niteliğinde
tanıtıyor. İnsanın imansızlığı Tanrı’nın sözünü geçersiz kılamaz
(3).
İnsan aklında biçimlenen ikinci soru
5,6 ayetlerde yanıtlanıyor. Tanrısal
yargıdan kurtulayım düşüncesiyle kaçamak yollar arayan insanın içinde saman
alevi türünden bir umut parlar: Benim söz dinlemezliğim Tanrı’nın adaletini
kanıtlıyorsa ben yargılanmamalıyım! Bu biçimde çalışır mantıksızlığa kaçan insan
uslamlaması. İnanç konusunda bu tür küstahlıklar, sakat düşünceler bir yandan
egemen Tanrı’ya dil uzatır, öte yandan da yargılanma
mayalarını kabartır. Bu dönümde Davut’un o iyi bilinen Mezmur’undan
Tanrı’ya seslenen bir alıntı yapıyor yazar:
“Yargıya oturduğunda üstünlüğünü
kanıtlayasın” (51:4).
Evrensel, egemen, kutsal Tanrı’yla ilgilendiğimiz unutulmasın. İnsansal
savların su götürür yanı olsaydı, Tanrı’nın yargı yetkisini hiçe indirirdik biz
kurnaz yaratıklar. Tanrı karşısında tartışmaya koyulanın endişe oluşturan durumu
budur. Bu türden kuramlar elbette tüm evreni yargıçsız bırakır. Tanrı’yla
çekişenin oluşturduğu tehlike nedir? Keyfe göre biçimlendirilmiş bir tanrı,
yargıçsız insanlık! Oysa Mezmur’da Tanrı’ya yükseltilen yakarı şudur:
“Enginlerden seni çağırdım ya RAB! Ya Rab sesimi işit, yakarılarımın
ünlemini kulakların iyi dinlesin” (130:1,2). Burada günahlı her itirazı ve
tartışmayı bir yana iterek Tanrı’nın affını arıyor. Eski Antlaşma’da günahla
ilgili yaklaşık on dört İbranice kullanım vardır. Tanrı’nın açıkladığı günah
eylemleri.. Bu illet bazı kez bir biçimde başka kez de ayrı biçimde kendini
belli eder. Mezmur’un yazarı günahın korkunç boyutlarını tümden kavrayamamanın
bocalayışındadır. Tanrı’ya şöyle dua ediyor aynı Mezmur’da:
“Ya RAB, suçların hesabını tutarsan, kim
durabilir, ya Rab?” (103:3; bkz. Mezmur 76:7; Nahum 1:6; Vahiy 6:17).
Dinsel-töresel uygulama ve geleneklere bel bağlayan, sorunun ilerisini
görememenin çalkantısındadır (bkz.
II.Petros 1:9). Pavlos bu türden günah ürünü sürtüşmeleri tek sözle
yanıtlar: “Öyleyse, kötülük yapalım ki bundan iyilik çıksın” (8). Yahudiler’in
temel bozukluğu ruhsal yasalarını her şeyin üzerine koymalarıydı. Belirli
durumlarda Tanrı’nın egemenliğiyle bariz çelişkiye düşercesine sergilerlerdi bu
ataklığı. Dinsel büyüklenmeden daha berbat bir pohpohlanma düşünülemez. Bu
tuzağa yakalanan, kendisi gibi olmayanları elbette aşağı görür. Allah’ını
kişisel düzensizliklerine kalkan gibi kuşanan töresel uygulamalarından beslenir.
Pek çok kişinin aklında kötü olan iyidir, çünkü onun bu varsayımı dininin
icaplarına dayalı. Mesih’in kurtarmalığı önünde eğilerek günahından tövbe eden,
tüm güvenini Tanrı’nın kayrasına bağlayan birey sağduyuludur, sonsuzlar sonsuzu
mutludur.
Sadık İncil habercisi kara çalınmak tehlikesiyle karşı karşıyadır.
Pavlos’un su katılmamış öğretisini çekemeyenler birçok yolla onu suçlama
çabasındaydı. 8’inci ayetteki
suçlamayı ona yüklüyorlardı: “Yaraşıklıdır; günah işleyin, ardından da
affedilin!” Mesih’in sunduğu kayrasal kurtuluşa karşı çıkanlar bugüne dek aynı
sıradan uydurma savlamalarla Tanrı adaletini, kurtuluşun kesinliğini yerer.
Sadık haberci Pavlos birçok yerde bu türden suçlamalarla karşılaştı
(bkz. II.Korintoslular 10:1,10; 11:26;
Galatyalılar 1:7; 5:11; Filippililer 1:17 vb). Haberi etkisiz kılamıyorlarsa
işin kolayı haberciyi yermek, karalamak, kötülemek ve bu çirkin iftiralarla
Mesih’in Sevinç Getirici Haber’ini aşağılamak. İblisin taktikleri onun cin
sürülerinden de boldur (bkz.
II.Korintoslular 2:11).
9-20 ayetlerde tüm soyun günah
yargılamasında olduğu kuşku bırakmaksızın vurgulanıyor. Adem’in kuşakları onun
kopyası. Eski hamam eski tas. Temel benzerlik günahlılığımız. Günah egemenliği
hepimizi köle kılmış (6:15-23). Bu üzücü gerçek tüm çıplaklığıyla sergilenmekte, Eski
Antlaşma’dan kesin açıklamalarla belirtilmekte. Tümü aynı noktada odaklanıyor:
“Doğru olan yok, tek kişi bile”
(10,11,12). Tanrı yargıç, hekim ve
tarihçi betimleriyle tanımını vermekte. Aynı tez farklı dille
19,20 ayetlerde yineleniyor. Bu
dönümde Pavlos konuyu genelleştirerek paganların günahlılığına geçiyor.
1:18’de ele aldığı konuyu şimdi yeni
baştan sürdürüyor. Tanrı’nın hak öfkesi paganlara yöneliktir
(1:18-32) ve Yahudiler’e
(2:1-3:8). Böylece her soydan her
boydan tümünün günah sıkıştırıcılığında bocaladığını bir kez daha anımsatıyor
yazar (9). Kadın erkek herkes günahın
acımasız egemenliğinde.
Yaşam yolculuğunu sürdüren her can yokuş aşağı yolculukta.. İçerdeki
günah sürekli hız kazanmakta, varlığı bin bir kargaşalığa tehlikeye açık
bırakmakta. Mesih engebeli yaşam gidişine Tanrı’nın atadığı rampa oldu. Yokuş
aşağı seğirten yüklü kamyonun frenlerine kesinlikle güvenilemez. Bu yerlerde yol
mühendisleri aracın hızını kesmeye hizmet edecek rampa kurmayı düşünür. Frenler
ısınınca ya da görevini yapamayınca şoför nefesi rampada alır. Bazı sağlam
taşıtlar rampaya sığınmadan yolunu sürdürebilir; ama kusurlu, düşük, güçsüz
canın başarı yeteneğine güvenilemez. Her durumda kurtarana koruyana gereksinimi
belirgindir yaşam yolcusunun (8:7; bkz.
Efesoslular 4:18; Titos 1:15). Tümel günahlılığa tümel arınma gerekir
(9:23,24; bkz. İbraniler 7:25; Efesoslular
4:20-24). Günahın hem kişiliğini hem de evrenselliğini daha da kesinlikle
kanıtlamaya Eski Antlaşma peygamberliklerinden on dört aydınlatıcı, öte yandan
da bocalandırıcı eylemi sıralıyor yazar. Ardındansa konuyu yeniden Yahudiler’e
taşıyor. Kadın erkek, genç yaşlı herkes günahın gitgide kıstıran mengenesinde:
“Annem bana günahta hamile oldu” (Memur 51:5b)
diyen Davut her günahlıyı değişmeyen gerçeğe yöneltiyor
(bkz. Eyub 14:4; 15:14; Efesoslular 2:3). Hangi düşük insan
ezeli-ebedi nurun önünde dimdik durabilir, ona bakabilir? Bu Tanrı’nın
kayrasıyla kurtulmamış, arıtılmamış can ilkin Mesih’in kurtulmalığına sığınsın,
paklansın, arıtılmış yürekle, kutsal Olan’ı bilmekle, sevinç ezgisiyle Baba
Tanrı’ya tapınsın. Ters durumda düşük-kirli diliyle, kaba kuvvete eğilimiyle,
yalancılık-düzensizlikle her yana yıkım ve dert getirmekte. Hem içi hem dışı..
Bu kişinin bağlılığı şeytanadır. Ruhsal yasalı Yahudi ya da yasasız pagan olsun,
“her ağız kapansın ve tüm dünya Tanrı
önünde suçlansın” (19). Herkes günahı ilişkisinde Tanrı’ya sorumludur.
Dininin onu haklı çıkarmaya yetersizliği, bireyi Tanrı’nın karşısında büsbütün
mazeretsiz savunmasız bırakmakta. Bu nedenle, Tanrı’nın yargısı günahlıya ağır
öfkeyle taşıyor. Meğer, günahlı kişi Tanrı öfkesinin çarmıhta İsa Mesih’e
doğrultulduğunu, O’nun yaralarıyla sağlığa kavuştuğunu tanıyarak içtenlikle iman
etsin.. Doğrulukla donatılmanın tek yöntemi budur. Ters durumda, çabalama kaptan
ben gidemem!
Günahlının tanrısal kurtarmalıkla arıtılıp yeniden doğuşu Tanrı
hükümranlığına alınmanın biricik koşuludur
(bkz. Yuhanna 3:7; Galatyalılar 6:15; İbraniler 12:14; Efesoslular 2:3; Yuhanna
6:44,45; Yeremya 13:23). Tanrı’nın adaleti doğruluğu (dikaiosini)
21-25 ayetlerin ana vurgulamasıdır
(19,20). Kullanım bu kesimde dört kez
geçer (21,22,25,26). Aynı kelimenin
fiili (dikaioo) iki kez geçer
(24,26), dikaios (26), yine aynı
kökenli dikaioma ile ilgili yerlere
bakınız (1:32; 2:26; 5:16,18 ve
8:4). Günahın nesnel sonucu suçluluktur. Varlığında özgün ve kalıtımlı
günahı taşıyan ademoğlu günahı işleyince bu kez suçluluğu da üstlenir. Her günah
kutsal Tanrı’yı aşağılamaktır (bkz. Mezmur
51:4-6). Günah yargıyı gerektirir, bu sonuçtan kaçış ise kefareti
(bkz. İbraniler 9:22; II.Korintoslular
5:21). Şeriata bağlılık olsun, katı dinsellik olsun canı o parlak aşamaya
yükseltemez. Hiç kimse bunlara harfi harfine bağlanabilmeyi aklının ucuna
getirmesin. Günahlı kişi hak ve adaletli Tanrı’ya nasıl yaklaşabilir? Tanrı’ya
bağlılığın baş gereği Tanrı’nın kutsallığına saygıdan esinlenen korkudur
(18; bkz. II.Korintoslular 7:1;
Efesoslular 5:21). Yaşantısı eylemleri ruhsal yasanın ilkeleriyle sürekli
çelişkide olan birey din konularında ağzıyla kuş tutsa Tanrı’ya yararlılığı
düşünülemez (20).
23. ayette belirtilen gerçek
tüm soyun nasıl bir çıkmazda bulunduğunu ışığa getirir. Burada Tanrı’nın
evrensel yargısıyla karşılaşırız. Günah Tanrı’nın kutsallığından dille
anlatılamayan ıraklıklara sürükledi ademoğlunu. Bu durumda can inim inim
inlemekte. Kadının erkeğin temel gereksinimi günahı bilme aşamasıdır, epignosis
hamartias (20). Bu kavram ancak Kutsal Ruh’un aklı yüreği aydınlatmasıyla
gerçekleşebilir. Ters durumda ademoğlu her tür mazereti öne sürer, öte yandan
koynunda bir engerek yılanı taşıdığını kestiremez. Ama Tanrı hem küçük hem de
büyük günahı görür ve bilir. Yerçekimi kuralı dünyamızda olsun, kendimizde olsun
eşit güç ve etkinlikle çalışır. İnsanın her çeşit baş kaldırması Tanrı’nın
kutsallık ilkesi karşısında belirgin olur, yargıyı gerektirir. Dinsel yasaları
uygulayarak Tanrı’yı hoşnut edebileceğini düşünenin hesaba alacağı kaçınılmaz
gerçekler onu sadece hüsrana uğratır:
Tanrı ruhsal yasayı (şeriat) hangi amaca vermiş olabilir? Ön sırada
kusursuz kutsal öz niteliğini açıklamaya
(7:7-12). Ruhsal yasa Musa aracılığıyla Yahudiler’e verildi; onların bir
teki bile oradaki dilekleri uygulayamadı. Yazar Pavlos bu konuyla ilgili başka
bir mektubunda şu aydınlatıcı gerçeği vurgular:
“Demek ki, ruhsal yasa Mesih’in gelişine
dek bizlere alıştırıcılık (pedagogluk) etti; imandan gelen doğrulukla
donatılalım diye” (Galatyalılar 3:24). Bunun ışığında tüm insanlık Tanrı’nın
hak yargısı altındadır (1:18-3:20).
Sorunun orta yeri yoktur. Ademoğlu ya tümden suçsuzdur, ya da suçlu; az veya
çok. Somut kurtuluşa İsa’nın kurtarmalığına imanla ulaşılabilir. Tanrı’nın
kayrası sevgisinin işlerliğe konulmasıdır. Tanrı sevgi olmasaydı Adem’le Havva
günah işledikleri an onları hemen çarpardı. Bunu yapacak yerde onlara bir
kurtarıcı vaat etti (bkz. Yaratılış 3:15).
Tanrıbilimde buna Protevangelion
denir: İncil’in başlangıcı.
Tanrı erden Meryem’den insanlığa Kurtarıcı’yı gönderdi. O’na iman eden,
Tanrı’nın doğruluğu olmuştur (bkz.
II.Korintoslular 5:21). Günahlı can, İsa’nın sağladığı doğrulukla doğru
çıkarılır (5:9). Bu insanın Tanrı karşısında zerre kadar denebilecek hiçbir
doğruluğu tasarlanamaz, ne de böyle bir şeyle övünebilir o
(1:17). Ruhsal yasa da, eski çağın peygamberleri de bu gerçeğe
tanıklık ediyor (3:21; bkz. Daniel 9:16;
Mezmur 71:2,15; Yeşaya 51:5,8; Habercilerin İşleri 3:18).
Tek Tanrı’nın yeryuvarlağında günahlı insanları doğrulukla donatma
yöntemi tektir (3:22): İsa Mesih’e
iman yoluyla. Herkes günahlı, herkes Mesih’e iman yoluyla günahtan arıtılır. Bu
iman hem Tanrı sunusunu kabul etmektir, hem de Tanrı’nın tasarladığı adalet
yöntemine teslim olmak. Tanrı böylesi şaşırtıcı kurtuluş yöntemini herhangi bir
borçluluk düşüncesiyle işlerliğe koymuş değildir. Bu konuda kafası karışanların
sayısı çok: Nasıl oluyor da, Tanrı Mesih’ini ölüme gönderiyor ardından da, O’na
iman edeni kayrayla arıtıyor? Bu yolda tartışmaya koyulanın yanlışlığı bangır
bangır bağırıyor: Sen kim oluyorsun da Tanrı’nın tasarısına, isteğine karşı
çıkıyorsun? O’na meydan okuyabilir misin? Tanrı’nın bu kararı O’nun
kutsal-egemen isteğinden kaynaklanıyor, ezellerden kesinliğe gelen.. Aldığı
karara ilişkin hiç kimsenin bu kararı eleştirmeye hakkı yoktur; hiç kimseye
hesap vermeye sorumlu tutulamaz kutsal, egemen Tanrı.
Günahın Tanrı önünde oluşturduğu yara ve üzgü kesinlikle yatıştırılmalı;
buysa ancak kurtarmalığın kanıyla gerçekleşir. Ademoğulları din törelerine
uyarak Tanrı’yı yatıştırma uğraşında
bin bir yola başvurur; ama Tanrı’nın saptadığı ve etkin kıldığı yöntem tektir.
Eski Antlaşma’da kurbanın kanıyla olurdu bu
(bkz. Levililer 1:4; 4:20; 5:10; 6:7;
17:11; Eyub 42:7; Yaratılış 8:20,21; Yeşaya 53:1-12). Kurtarıcı Mesih
Passah döneminde tüm insanlığın günahı
için öldü. Eski Antlaşma’da birey sunulan hayvanı günahlarına karşı temsilcisi
sayar, onun başına ellerini koyar, kişiliğini hayvana yüklerdi. Ardından
kurbanın etini yerdi (bkz. Levililer
6:25,26; Çölde Sayım 18:10,11). Böylece kurtarmalığıyla özdeşliğe girerdi.
Bu betimsel uygulama Yeni Antlaşma’da Mesih’in haçta günahlı için öldüğüne
göstergedir. Rabbin sofrası, ekmekle şaraptan pay almak bunun bütünlenen,
Tanrı’ca kabul edilen kurtarmalık olduğuna tanıklık eder. Günahlının biricik
yükümlülüğü bunu değerlendirip Tanrı’nın arıtma gücüne iman etmektir
(bkz. Yuhanna 6:51,57).
İsa Mesih’in en parlak hizmeti insanı Tanrı’yla barıştırmaktır. Kutsal
Tanrı yaratığı insan doğrultusunda mağdurdur; çünkü ademoğlu O’nun kusursuz
yasasını çiğnedi, günaha verilerek Tanrı’yı aşırı oranda üzdü. Kutsal Tanrı’nın
kutsallığı incindi. Kutsallığın dileği hakça uygulanan adalettir. Mesih kendi
isteğiyle insan soyunun günahını yüklendi.
“Günahı bilmeyen günah oldu; bununla biz Tanrı’nın doğruluğu olalım diye”
(II.Korintoslular 5:21). Buna iman edip Tanrı’nın onayına kavuşan can
Tanrı’yla barışa erer.
Rab İsa Mesih’in haçı, günah karşısında Tanrı’nın acısı insanınkinden
önde bulunduğunu kanıtlar. Haç, her tür günahın ve kötülüğün eninde sonunda
acımazlıkla yargılanacağını düpedüz belirgin eder. Haç, insanın varlığında
egemenliğini kuran her çeşit karanlık düşüncenin ve eylemin tüm açıklığıyla
sergileneceğini tanıtlar. Hak ve adaletli Tanrı günahı Mesih’inin bedeninde
yargılayarak günahlının günahlılığını tüm evrene sergiledi. Ademoğlunun en önde
kavraması gereken temel gerçeği seven Tanrı her görenin gözü önüne böylece
serdi. Mesih’in haçta ölmesi gerekliydi, çünkü,
1. Tanrı’nın zorlanan adaleti
kesinlikle kurtarmalık diler. 2.
Haçlamayla Tanrı cezalama yetkisini kullandı.
3. Çiğnenen kutsallığını Tanrı hangi karşılıkla geri aldığını
gösterdi. 4. Yaratığı insanı
Tanrı’nın doğrulukla donatmasının yolunu açtı.
Bu dönümde yazar köklü bir tanrıbilim sözü kullanıyor:
apolytrosis (24). Bu,
‘kölelikten satın alınma’ eylemini
anlatır. Tanrı İsa Mesih’te günahlarımıza karşı tüm ödemeyi sağladı ve
eliaçıklıkla bunu işlerliğe getirdi. Öyle ki, o ezici köleliğin bütün zincirleri
kopsun (bkz. 9).
Lytron, apolytrosis bileşik bir
sözcüktür apo lytrosis fidye ödeyerek
kurtarmak, (18:23; bkz. I.Korintoslular
1:30; İbraniler 9:15; 11:35). İbranice
gaal (fidye, fidyeyle kurtarmak) sözünün anlamı için
(bkz. Levililer 25:30; Mezmur 107:2; Eyub 19:25; Yeşaya 52:3).
İbranice’de kapporeth sözünün anlamı
(kipper), suçu kefaretle örtmektir. Bu
uygulama Antlaşma Sandığı üzerinde yapılırdı. Bu yerde Musa’ya verilen On Buyruk
iki taş levhada saklanmaktaydı. Her can oradaki buyruklara tecavüz etti, kutsal
Tanrı’nın katında suçlu oldu. Yazılı yasa kırılmış, kefaret gereği
kesinleşmişti. Büyük Kefaret gününde kurban kanı Antlaşma Sandığı’na serpilirdi;
hem başrahibin hem de halkının suçluluğunu belirgin eden tecavüzler zinciri..
Antlaşma Sandığı’nı örten yere kan serpildiğinde, zorlanan yasada bildirilen
günahlar bir yıl için bağışlanırdı. O gün o yerde Tanrı’nın zedelenen yasası
gerekli kurtarmalığı alır, kişi bir yıl boyu kurtulmuş olurdu. Gelgelelim aynı
kutsal tören bir yıl sonra yinelenmeliydi.
(Efesoslular 1:7,14; 4:30; Koloseliler 1:14; İbraniler 9:15; Mısır’dan Çıkış
21:8). Bu içerikli sözün başka kullanımları için
(bkz. Luka 21:28; İbraniler 11:35).
Bunun ardından başka bir isim kullanılıyor:
hylastirion
(25; bkz. İbraniler 9:5). Eski
Antlaşma’da kutsallar kutsalında antlaşma sandığının üzerinde kan serpilen yer
için bu ad kullanılırdı: kapporeth.
Büyük Kefaret gününde, özel kurbanın kanı serpilen bağışlamalık noktasıydı bu.
Tören yılda yalnız bir kez yapılırdı. Bununla hayata karşı hayat sunulur,
günahlar bağışlanırdı. Başrahip elinde kurban kanını taşıyarak –kendisinin
günahları için de– buraya girerdi. Bu yerin üzerinde
Yücelik Kerubimi gölge salardı
(bkz. İbraniler 2:17). Yeni Antlaşma’da yalnız
Romalılar ve İbraniler’de
kullanılır bu ad (25; bkz. İbraniler 9:5).
Eski Antlaşma, LXX’de (Yetmişlerin Hellence Çevirisi) şu yerlere bakınız:
Mısır’dan Çıkış 25:18-22; 37:7; Levililer
16:2-5; 23:27; 25:9; Mezmur 25:11; 78:38; 79:9; 130:4; Süleyman’ın Özdeyişleri
16:14; Hezekiel 44:27; Daniel 9:9. Bu sözün İbranice kullanımı
kapporeth (yatıştırmak, ödün vermek,
günahları örtmek, bağışlatmak). Bunun Latincesi:
propitiatorium, Almanca’nın Luther
çevirisinde gnadenstuhl. Bu söz
İngilizce mercy
seat ile eşit anlamlıdır. Aynı adın başka bir kullanımı
hylasmos, fiili
hylaskomai (bkz. I.Yuhanna
2:2; 4:10). Eski Yunan’da on iki Olimpiyat tanrısı yılın on iki ayında af
sağlamaya hylasmos dilerdi. Bu
uygulamalarla hakkın yerini bulması gözetlenirdi. Yeni Antlaşma’da Tanrı
uygulaması şu kesin dille açıklanır:
“Çünkü tek sunuyla kutsal kılınanları sürekli yetkinliğe erdirdi” (İbraniler
10:14; bkz. ayet 10).
Nur gibi parlak kutsallıkta Var
Olan İsa Mesih günahlılığın karanlığında topallayana kendine özgü doğruluğu
sunuyor. Mesih bağlısı yeniden doğuştan sonra Tanrı’nın doğruluğudur:
“Tanrı günah nedir bilmeyeni yerimize
günah kıldı. Öyle ki, Mesih bağlılığında Tanrı’nın doğruluğu olalım”
(II.Korintoslular 5:21). “İsa’nın kanı aracılığıyla şu anda doğrulukla
donatılmışsak, O’nun aracılığıyla Tanrı’nın gelecek olan öfkeli yargısından
kurtuluş bulacağımız daha da kesindir” (Romalılar 5:9). Tanrı’nın hem
adaleti hem de doğruluğu günahlının varlığında İsa Mesih aracılığıyla
gerçekleşir. Tanrı’nın günahı giderme eylemi O’nun sevgisinden kaynaklanan
armağan niteliğinde sadece Mesih’in haçında açıklanır, herkese sunulur. Mesih’in
haç ölümü Tanrı’nın adalet dileğini yatıştırır hem de hak öfkesini kaldırır
(25b, 26). Bu sınırsız öfke ıstıraplar
çeken Mesih’e boşaltılmıştır. Günahlıların doğru sayılma aşaması salt iman
yoluyla gerçekleşir. Bu parlak ulaşımdan her tür dinsel uğraş, dinsel şeref,
dinsel önem dışlanır.
Tanrı ancak İsa Mesih’in haçtaki bağışlamalığıyla hoşnut edilebilir.
Adaletinin dileği bununla karşılanır, günahlıya bağışlamalık gereği sağlanmış
olur. Her ikisi de İsa Mesih’in haç ölümüyle tümlenir. Gelgelelim, her ilişkide
olduğu gibi Tanrı’ya yaklaşım kovalayışında da gururlu ademoğlu bunu kişisel
başarılarıyla elde etmeyi yeğler. Böylece Mesih’in bağışlamalığına, kayrasal
kurtarışına düşman kesilir. Ne der Yeşaya peygamber?
“Haberimize kim inandı? RAB’bin pazısı
kime açıklandı? ... Bütün doğruluk işlerimiz bulaşık bez benzeridir”
(53:1; 64:6). Budur Tanrı karşısında
günahlının yok dinsel, yok töresel, yok biçimsel uygulamalar dizisi. Dinsel
bireyin önemi sarsılırmış bu kesin yargıdan! Varsın sarsılsın onun kuru gururu.
Günahıyla ilkin Tanrı’nın ödün vermeyen kutsallığını zedelemiştir o. Belki bu
kesin yargı onu paralar alçaltır, tövbeye ve kurtarıcı Mesih’e çeker, sonsuz
yaşam güvenliğini belirgin eder.
Günah insan soyuna Tanrı’nın keyfi kararıyla varılmış bir yükleme
değildir. Kutsal ve kusursuz Tanrı üstünkörü hiçbir karar vermez, düşük kusurlu
eylemleri etkilemez. Adem’in bedeninde yatan soyumuz onun günahıyla işbirlikçi
oldu; hiç kimse kendisini atasından koparamaz. İlk atamız başımızdır. Bu bilgi
soruna gerçekçilikle yaklaşmamızı yönler
(bkz. Nehemya 1:6; Yeremya 3:25; 14:20). Amansız bir diktatörün kendi
halkını herhangi bir maceraya ve vahşete sürüklemesi o toplumun boynunu büker;
kuşkuya yer vermeksizin diktatörün işlediği kudurganlığa katılır o toplum. Çoğu
kez onayı olmaksızın.
Kargaşalıklı ortamda bir kötülüğe doğrudan doğruya katkısı olmayanlar da
tek kişinin kötülüğü ardından gelen cezayı çeker. Bunun örnekleri boldur.
Hepimiz yaşam ortağıyız. Birey, ben bu kötülüğe özgür kararımla katılmadım
diyemez. Her birimiz aynı çevrenin evladıyız. Ne iyi olurdu, onlarda katkımız
olmayan kötülüklerin cezasını taşımasaydık! Kurulu düzende sadece suç işleyen
değildir genel cezayı çeken.. Nice suçsuz kişi bir ya da birkaç suçlunun
getirdiği üzücü sonuçları taşımakta. Dünya düzeninde kişisel kötülüğün kişisel
cezası var, bir de kollektif (ortaklaşa) cezası.. Olaylara bir göz
gezdirdiğimizde bunun üzücü gerçekliğini her yanda görebiliriz.
Bu dönümde çocuklarla ilgili bir soru belirir: Çocuk doğumunda günah
doğasını taşır mı? Çocuklar niçin ölüyor? Tanrı katında onlar nasıl
yargılanacak? Çocuk iman edebilir mi? Bu sıradan başka bir sürü soru gelebilir
akla. Hiç unutulmasın çocuk da Adem’in soyundandır; bu nedenle özgün ve
kalıtımlı günahı taşımaktadır. Buna hiç kimse şaşırmasın; çocuk da günah
yargısındadır, ölüm onun da varlığında egemendir
(5:12-21). Tanrı, çocuğu ayrı bir
sıraya koymaz. Tanrı’ya şükür! Çok önemli bir gerçek kendisini belirgin eder.
Bilgide yetkinliğe ermemiş çocuk kişisel kararıyla günah işlememiştir. Çocuk da
evrensel kurtarıcı İsa Mesih’in kayra gölgesindedir. Sorumluluk aşamasına
gelmeyen, bilerek ya da bilmeyerek günah işlemeyen çocuk hiç kuşkusuz Tanrı’nın
bol kayrasından yararlanır, Mesih’in kurtarışı çocuğu da kapsar. Hangi ulustan,
inançtan, sınıftan olursa olsun çocuk Tanrı’nın sunduğu sonsuz yaşamın
mirasçısıdır. Tanrısal kayrayla (Matta
18:1-5; 19:13-15; Markos 10:13-16; Luka 18:15-17).
Adem’in günahı insan soyuna günah sayıldı. Tüm soya sokuldu ve yükletildi
(12; bkz. Efesoslular 2:3). Bu sorunda
payımız katkımız olmayan düşüklükten nasıl sorumlu sayılabiliriz? Hak Tanrı bizi
nasıl ilk atanın günahı nedeniyle günahlı kılar? Bu iki soru kökende birbirine
eşittir. Sağduyulu yanıtıysa belirgindir: Hepimiz Adem’de ölüyoruz
“Çünkü nasıl tümü Adem’de ölüyorsa, tümü
de Mesih’te yaşama getirilecektir” (II.Korintoslular 15:22). Adem federal
baştır hepimize. Hoşea peygamber konuyu belirginliğe getirir:
“Onlar Adem gibi antlaşmayı aştı. Orada
bana ihanet ettiler” (6:7). Peygamber, Tanrı’ya karşı günah işleyen İsrail
toplumunu yargılarken, onların suçunu Adem’e, başka sözle insana taşıyor
(bkz. Hoşea 8:1; Mezmur 82:7).
Daha önce Eski Antlaşma’da kutsallar kutsalına bağışlamalık hayvanın
kanıyla yıldan yıla bir kez giren başrahip, Tanrı’nın karşısında halkın
günahlarını açık açık sergilerdi. Golgota haçında kurtarıcı Mesih alemin önünde
en ağır yasa kırıcı olarak tüm utançla sergilendi:
“Tanrı Mesih’in kişiliğinde insanların
suçlarını saymayarak dünyayı kendisiyle barıştırıyordu”
(II.Korintoslular 5:19). Tarihte önemi
tek olan bu barıştırma eylemi ne Olimpiyat tanrılarına getirilen kurbanlara
benzer, ne de şimdiki dinlerin sunduğu hayvan boğazlamalarına. Günah öylesi
korkunç ki develer, zürafalar kurban edilse de onun
zerre kadarı giderilemez.
Aynı soru birçok kez duyulur: Pekiyi İsa Mesih’in bağışlamalık ölümünden
önce işlenen günahlara nasıl davranıldı? Soru yazar Pavlos’un düşüncesindedir;
yanıtını şöyle veriyor: “Tanrı daha önce
işlenmiş günahlara göz yummuştu”
(25b). Bu nasıl oldu? Çünkü Tanrı
katlanışta (anohi) bulundu (26a). Önbilimle
Mesih’in haça çakılışını kararlaştıran, bunun parlak sonucunu tanıyan evrensel
yargıç Eski Antlaşma dönemindeki günahlara katlandı. O dönemin kurtulmuşları da
özel açıklamayla, oluşundan önce Golgota’nın bütünleyici etkisini anladı.
“Abram RAB’be iman etti. RAB da bunu ona
doğruluk saydı” (Yaratılış 15:6).
Tanrı İbrahim’in ve bütün Eski Antlaşma inanlılarının imanı uyarınca onları
doğru kıldı. Mesih şöyle dedi: “Babanız
İbrahim günümü görmenin umuduyla kıvanç buldu”
(Yuhanna 8:56). Eyub tüyleri ürperten ıstıraplarında şöyle haykırdı:
“Ben ise bilirim; kurtarıcım diridir, en
sonunda toprağın üzerinde dikilecek. benim derim, bu beden yok olduktan sonra o
zaman etim olmaksızın Tanrı’yı göreceğim. Ben O’nu kendimden yana göreceğim ve
gözlerim O’nu görecek. Bir yabancı gibi değil. Bağrımda yüreğim bayılmaktadır”
(Eyub 19:25-27). Davut da bunu şöyle kutlamıştı:
“Ne mutlu isyanı bağışlanan, günahı
örtülen insana. Suçu RAB tarafından sayılmayan, ruhunda hile bulunmayan insana
ne mutlu” (Mezmur 32:1,2b). Tanrı’nın adaleti kesinlikle Golgota’da
açıklandı. Daha önce işlenen ya da ileride işlenecek günahlar konusunda.. Bunun
sonucunda ne O’nun adı adaleti
zedelenmiş kaldı, ne de günahlı insan kurtuluşsuz sayıldı. İncil budur. Orada
Tanrı adaletin, doğruluğun her dileğini kesenkes karşılar. Tanrı adaletinin
hakkı, insan suçluluğunun çözümü İncil’de aydınlığa getirilir: Tanrı Kuzusu İsa
Mesih’in kurtarmalık kanıyla.
Hak ve adaletli Tanrı insanın doğru çıkarılmasını Oğlu İsa Mesih’in
kurtarmalığına bağlı kıldı. Din başarılarını kesinlikle saf dışı bıraktı.
Böylece insansal övünmeyi önledi. Tanrı hiç kimsenin övünmeyle kendisine
yaklaşmasını onaylamaz (bkz. 27a). Dördüncü bölümde İbrahim’in doğruluğuna yaklaşırken,
onun da hiçbir övünç payı olmaksızın doğrulukla donatıldığını anımsatır yazar
Pavlos (4:1-2). Ardından günahlının
ruhsal yasada buyrulan işlerle değil, imanla doğru Tanrı’nın doğru bağlısı ilan
edildiğini vurgular (27b,28). İman
inanlının kişisel başarısı değil, Tanrı’nın varlıkta bütünlüğe getirdiği
eylemdir. İnanlının hiçbir işi onun kurtuluşunu satın alamaz
(3.28; 4:4,5,16). Günahlı bireyi
Tanrı’nın kurtarma eylemine O’nun Kutsal Ruh’u çeker:
“Bize gelince Ruh bağlılığında, imandan oluşan umutla doğruluğu
gözlemekteyiz. Çünkü Mesih İsa bağlılığında olana ne sünnet edilmenin, ne de
edilmemenin bir yararı vardır. Önemli olan, sevgi yoluyla etkisini belirten
imandır” (Galatyalılar 5:5,6). Günahlı yürek takatsizliğini kavrayarak
kendisini Mesih’e iman aşamasına yükseltir. Bu ortamda iman Tanrı doğrultusunda
kesin söz dinlerliği oluşturur (1:5).
İman kendiliğinden kurtuluş sonuçlaması değil, günahlı varlığı Mesih’e çeken
tanrısal ilişkidir. İman, gereksinimli canı Mesih’e getirir, geminin demir
atması gibi onu Mesih’te güvenliğe eriştirir. Tıpkı bu ilke uyarınca İbrahim de
yaptığı işlerle değil, salt imanla doğru Tanrı’nın doğru bağlısı ilan edildi
(4:3-8).
Üçüncü gerçek, sünnetli ya da sünnetsiz kişi tek Tanrı karşısında imanla
O’nun gerçek bağlısı olabilir (28-30).
Aynı uygulamada sünnetlisi de sünnetsizi de iman yoluyla İbrahim’in evladı olur
(4:9-17). Yazar, ‘yasada
sıralanan işler’ in ergon nomou
(28) etkisizliğini vurguluyor. Bu
kesin ilkeyi Romalılar’a koşut olan
Galatyalılar mektubunda da yineliyor
(bkz. 2:16; 3:2,5,10). Yasa
uygulamaları yeryüzünde tek insanı doğru çıkaramaz. Hepimiz ulusun yasası
altındayız. Ulusun bir tek yasasına tecavüz etmedim diyen bulunabilir mi? Nerede
kalmış bir kimse Tanrı’nın tek yasasına tecavüz etmedim diyebilsin? Bu gerçek
her çeşit övünmeyi dışlar. Yahudiler şu ana dek dinsel özenlilikleriyle,
tektanrıcılıklarıyla övünür durur
(bkz. 9:30-10:3). Tıpkı onlar gibi başkaları da din icaplarının
başarıyla tutulduğunu öne sürerek övünür bir de elhamdüllilah çeker. Yani, din
icaplarına uyduğunu Tanrı’ya söyletir. Pek çok din ifasını Allah’a borç ödemekle
anlatmak ister; yani bir din uygulamasıyla Tanrı’ya görev eda edilirmiş! Sözün
kısası dinsel insan verecekli, Allah da alacaklı.
Düşük bireyin Tanrı’ya tek borcu vardır: Günah borcu.. İnsan sabahtan
akşama dek din ifalarıyla oyalansa, alacaklı Tanrı’nın gönlünü hoşnut edemez.
Dinli dinsiz herkesin Tanrı’ya günah borcu hiçbir zaman ödenemeyecek. Dünyanın
günah borcunu Mesih çarmıhta ödedi; hem de kutsal kurtarmalık kanıyla. Bunu
imanla kabul etmeyen, Tanrı’ya ilelebet borçlu kalacaktır. Kutsal Söz ne
demiştir? “Tümü günah işledi ve Tanrı’nın
yüceliğinden yoksun kalmaktadır” (3:23; bkz. Mika 6:6-8). Öncelikle
Tanrı’nın kabul ettiği kusursuz doğruluk ancak kendisinden gelen doğruluktur;
haktan adaletten beslenen doğruluk
(4:3-8).
Yazar üzerinde durulan konunun kökenine inerek,
(5:12) Tanrı’nın kesin yetkinlik ve
güzellikte yarattığı yeryuvarlağına günah kapısı nerede ve nasıl açıldı?
sorusuna eğiliyor. İşte düşünürleri, bilginleri, filozofları, ruhbilimcileri,
toplumbilimcileri ve daha her kim düşünülebilirse, çağlar boyu uğraştıran sorun
budur. İncil’in temel konusu ve bunun Tanrı’ca çözümü bu kesimde apaçık
gösteriliyor. Bunu göz ardı ya da akıl ardı eden ne tanrıbilimi ne de
insanbilimi kavrayabilir. Yazar Pavlos’un tanrısal esinlemeyle soruna ışık
saçması her sav ya da kuramı aşar.
İlkin, herkes Adem’in günahında günahlı oldu
(5:12; Yaratılış 2:17; 3:19). Sonra,
herkes günah işledi ve işliyor (bkz. I.Krallar 8:46; Mezmur 90:7,8; 130:3,4; Süleyman’ın Özdeyişleri
20:9; I.Yuhanna 1:8-10). Çağımız bir makine çağı; ama nice makina
gıcırdıyor, bozuluyor. Çünkü yağlanmamış. Yeryüzü de dinsel kişilerle dolup
taşıyor; ne var ki tümü gıcırdıyor. Çünkü Kutsal Ruh yağlamasıyla yenilenmemiş
yaşamlar Karadeniz’in hamsileri gibi bol. Tanrı önünde yaşamsal paklanma din
biçimleriyle değil, imanladır (24).
Bu, hak edilmeyen kayradır (bkz. Vahiy
21:6; 22:17; Efesoslular 1:7; İbraniler 9:15).
Adem Eden’de günah işleyince tüm insanlık hüküm giydi. İkinci Adem Mesih
Golgota’da haça çakılınca tüm insanlığın hükmünü kendisi taşıdı. Günahının
Mesih’te yargılandığını kabul etmeyen, kendi yargısını taşıyacaktır
(Vahiy 20:11-15). Tanrı’nın Mesih’te
açıklanan sevgisini tepen, O’nun öfkesini hak edecektir
(bkz. 1:18; 2:8; Yuhanna 3:36; 8:26a).
Tanrı’nın kayrasal kurtarışına karşı kişisel başarılarına bel bağlayan
mahvolacaktır (bkz. Yuhanna 3:18).
İnsanın suçu ve suçlarına karşı dinsel uğraşları Tanrı’nın önünde mukavva
hisardır; tutunamaz. O’nun adaletli tahtı karşısında sadece Oğlu Mesih’in
kurtarmalık ölümü tutunabilir, iman eden herkesi doğru kılabilir.
İsa’nın Golgota’da haçlanışına dek, günaha karşı belirgin yargılamalara
rastlarız: Tufan, Sodom-Gomorra, Mısır’a karşı uygulanan cezalar, Yahudi
halkının Babil’e sürgünü, vb. Ama tümünü geride bırakan Tanrı yargısı Golgota
haçında kurtulmalık Mesih’e uygulandı. Bu eylemde değil sadece günaha karşı
yargı sonuçlandı, bunun yanı sıra Tanrı’nın adı adaleti dilenen hakkı aldı,
tatmin oldu ve yücelendi. Üstelik O’nun sevgisi kayrası işlerlikli eylemle
belgelendi. Az önce sözü edilen yargıların hiçbiri böyle bir sonucu getiremedi.
Onlarda Tanrı’nın günaha karşı öfkesi ve yargısı kesinleşti. Ama Golgota’da
Mesih’in işkencesi öbür yargıların karşılayamayacağı sonucu oluşturdu; çünkü
Tanrı adaletini eksiksiz tümlükle tatmin etti.
Golgota’da asılı mağdur Mesih, kendisine karşı suç işleyenin ruhsal
yasada kesinlikle belirtilen cezalar zincirinin her birini hakça bütünledi.
Gereken tanrısal yargıya bedeninde işkencelerle katlandı. Bununla ilgili
Tanrı’nın adalet dileği yatıştırıldı, bunun yanı sıra da umuttan yoksun günahlı
insanın Tanrı’ya getirilmesi gerçekleşti. Bu çarpıcı olgu düşünen günahlıyı
Mesih aracılığıyla Tanrı’ya dönmeye sürekli teşvik eder. Hak yargıcın adalet
dileği sadece bununla karşılanabilirdi. Üstelik kendisine ölüm yaraşan suçluyu
doğrulukla donatması salt bu yolda sağlanabilirdi. Her bakımdan günahsız
Mesih’in kurtarmalık niteliğinde Tanrı yargısını kendisine çekişi, tarih boyunca
geniş anlamlı biricik yargılamadır. Yıldırımsavarın (paratoner) yıldırımın tüm
şiddetini ve yakıcılığını kendisine çekmesi daha önce bir örnek olarak
kullanıldı.
Yahudiler’in inancı Tanrı’nın tekliğinde odaklanırdı
(bkz. Yasanın Tekrarı 6:4). Tanrı
gerçekten tek ise yasası, insan soyuna davranışı, günahlıyı arıtması teklik
ilkesinden ayrı tutulamaz. Tek Tanrı kendisini teklik kapsamında açıkladı. O’nun
ayrı vahyi, farklı öğretiler getiren peygamberleri, sonsuzun yolunu çizmesi
birbirinden ayrı hatta çelişkili olamaz. Yazar bunun önemini aynı bölümde
belirtir (29,30). Musa’nın yasasıymış,
şu ya da öbür peygambermiş.. Bunlar insanlar arasında engel oluşturan utanç
duvarını yıkamaz (bkz. Efesososlular
2:11-22). Hangi ırk halk ya da
ulus olursa olsun Tanrı’nın karşısında o duvarı aşamaz. O’nun sağladığı
kurtulmalığa ve doğruluğa salt imanla erişebilir günahın yükü altında ezilen
can. Bunun dışında herkes günahlılığında, sonsuz yargıyı hak etmişlikte bocalar
durur, ölüm güvensizliğiyle günlerini doldurur..
Dünya borsalarında tahvillerin değeri aniden tepetaklak gidince her
ülkede, her kentte nabızlar yükseliverir, aşırı sinirlilik ve telaş ortalığa
hakim olur. Bunalımın gerisinde bireylerin para kaybı korkusu çöreklenir. Öte
yandan ademoğulları, günahım beni başaşağı sonsuz yargıya, cezaya ve canımın
kaybına sürükleyecek diye niçin telaşlanmaz? Günah düşüklüğünün gözlere perde
çekişi en korkunç gözü görmezlik, gerçeğe tınmazlık bunalımı olduğu niçin
anlaşılmıyor?
Ruhsal yasa Tanrı’nın kutsallığını ve doğruluğunu yansıtan aynadır. Tıpkı
aynanın yararlılığı gibi yüzdeki –bu durumda içteki– kirliliği ve çirkinliği
apaçık gösterir, arıtılmaya gereksinimi belirtir. Ruhsal yasa günahlıyı onu
arıtabilen paklanma pınarına yöneltir: Mesih’in kurtarmalık kanına. Aynanın
bireye, çeşmeye musluğa koş demesi gibi.. Ayna sadece gerçeği bildirir, ama
pisliği silemez, temizliği tümleyemez. Yüzünü aynaya sürüp temizlenmeye
çalışanın payı düş kırıklığıdır. Ruhsal yasa günah kirliliğini göstermeye
gereklidir; bu kirliliği giderebilen güç ise Tanrı’nın Mesih’te dorukladığı
kayrasal kurtulmalıktır (bkz. 8:3,4).
BÖLÜM 4
Bu bölümde Eski Antlaşma’nın iki büyük insanıyla karşılaşır okuyucu:
İbrahim, tüm bölümde konu edilir. Ve Davut. Çok iyi bilinen bu insana kısaca ama
özlü olarak değinilir. Musa’yla bir arada bu üç önder İsrail’in en önemli
kişilikleridir. İbrahim de Davut da, ilki Musa’nın yasası verilmeden önce,
sonrakiyse Musa’nın yasasından yaklaşık beş yüz yıl sonra. Bunlar ruhsal yasa
yoluyla doğruluğa kavuşmuş değiller. Tersine, Tanrı’nın kayrasıyla günahlarının
affı gönencine geldiler. Pavlos 3:27-31’de
geliştirdiği iman ilkesiyle doğru sayılma tezini bu bölümde daha da vurgulamalı
dille geliştiriyor.
Yahudilik İbrahim’i inancının önderi sayar, onunla hep övünür. Bunun yanı
sıra, bütün Tanrı vaatlerinin İbrahim’e verildiğini, bunları da kendilerinin
miras edindiğini savunur. Yazar ne diyor bu savlamalara karşı? İbrahim
kendisinden beş yüz yıl sonra verilen ruhsal yasayı bilmiyordu bile. Yine de
Tanrı’dan doğrulukla donatıldı. Ne
biri, ne de öteki ruhsal yasa desteğiyle doğruluğa kavuştu. İbrahim’i Yahudi
inancının yasalarıyla denklemek aldanıştır. Bir insan ortada olmayan bir değerle
nasıl eşlenebilir? Musa’nın yasası verilmeden yüzlerce yıl önce Tanrı İbrahim’le
antlaşma yaptı (bkz. Galatyalılar
3:15-18). İbrahim Tanrı’nın günahlıyı doğru kılmasına iman etti ve imanla
Tanrı’nın sunduğu doğruluğa sarıldı. Bunun için imanla doğru kılınma ilkesi,
ruhsal yasa ya da hayır işleri yoluyla Tanrı’ya yararlı kılınma çabalarına, yaya
kaldın tatar ağası der.
Yazar konuyu bir soru sorarak açıyor, ardından İbrahim’in Tanrı
karşısında övünebilecek hiçbir dayanağı olmadığını
belirtiyor. Öyle değil mi? Dinciler, töreciler, giysiciler, serpuşçular
daima dinsel önemlilikleriyle övünür, bunları tuttuğunu öne sürerek pohpohlanır.
Hak Tanrı, insanla ilişkisinde her tür övüncü, başarı hoşnutluğunu yerle bir
eder. İnsana, “Sen günahlısın, kurtuluşun salt benden kaynaklanır” der, her tür
pohpohu yargılar: Din övüncü, hayır sevap yararlılığı, libas, serpuş, tesettür,
tespih, töre-anane önceliği, tümü de Tanrı’nın sevgisine ve kayrasına engel
diker. Hiçbir günahlı, kutsal Tanrı’ya bu türden koltuk değneklerine dayanarak
yaklaşamaz. İbrahim iman ettiği Tanrı’ya koltuk değneğinden destek arayarak
bacağını sürüklemedi. Putlara tapıcılığından, pagansal uygulamalardan sıyrılarak
olduğu gibi kayra Tanrısı’na imanla sığındı, af diledi, doğrulukla donatıldı.
Kurtuluşun, yeniden doğuşun, yeni yaratık özelliğini taşımanın biricik yöntemi
budur. Bu zorunlulukta bireyin seçeneği olamaz. Tek Tanrı’nın affetme yöntemi de
her çağda tektir. Bu durumda ne İbrahim övünebildi, ne de ermiş sayılan herhangi
bir kişi övünebilir (4:1-5).
Kurtuluşta arıtmada Mesih’e iman tanrısal ilke ve kuraldır. İnsan bunu
değiştiremez. İman konu edildiğinde, bunun sağlayıcısı Tanrı’dır. Mesih,
“Tanrı’nın işi O’nun gönderdiği kişiye iman etmenizdir” der
(Yuhanna 6:29). Pavlos bu konuyu şöyle
genişletir: “Çünkü Tanrı’nın insanı
doğruluğa iletmesi Sevinç Getirici Haber’de açıklanır. İmana dayanan, imana
ulaştıran doğruluktur bu. Tıpkı yazılı olduğu gibi, ‘Doğru kişi imanla
yaşayacaktır’” (1:17; bkz. I.Korintoslular 12:9).
Yuhanna 6:29 ve Romalılar 1:17
yazılarında iki benzer kavramla karşılaşırız:
ergon tou theou ve dikaiosini
gar theou: Tanrı’nın işi ve
çünkü Tanrı’nın doğruluğu. Tanrı’nın
doğruluğuna tam kavuşmak ‘iman’ ladır.
İman ise Tanrı’nın içimizde Kutsal Ruh’un etkisiyle oluşturduğu sonuçlamadır.
Günahlının varlığında imanı Tanrı canlandırır, ardından Mesih’e iman edeni
doğruluğuyla donatır ve yöneltir (1:5).
İman inanlının kişisel başarısı değil, Tanrı’nın varlıkta bütünlüğe
getirdiği sonuçlu eylemdir. İnanlının hiçbir işi, eylemi kurtuluşu satın alamaz
(3:26; 4:4,5,16). Günahlı bireyi
Tanrı’nın kurtarma eylemine O’nun Kutsal Ruh’u çeker:
“Bize gelince Ruh bağlılığında, imandan
oluşan umutla doğruluğu gözlemekteyiz. Çünkü Mesih İsa bağlılığında olana ne
sünnet edilmenin, ne de edilmemenin bir yararı vardır. Önemli olan, sevgi
yoluyla etkisini belirten imandır” (Galatyalılar 5:5,6). Günahlı yürek
takatsizliğini kavrayıp kendisini Tanrı’nın eylemine atınca, Tanrı onu
imansızlıktan Mesih’e iman aşamasına yükseltir. Bu ortamda iman Tanrı
doğrultusunda kesin söz dinlerliği getirir
(1:5). İman kendiliğinden kurtuluş sonuçlaması değil, günahlı varlığı
Mesih’e çeken tanrısal sağlayıştır. İman, gereksinimli canı kurtarıcı Mesih’e
getirir, geminin demiri atması gibi onu Mesih’te güvenliğe bağlar.
Yazar bunun ardından Davut’a değinir, onun da aynı yöntemle günahtan
arıtıldığını anımsatır (6-8). Atamız
İbrahim’i de, kral-peygamber Davut’u da doğrulukla donatan güç ne yararlı
işlerdi (4,5), ne ruhsal yasanın
yeterliliği (13-17), ne de sünnet
töreni (9-12). İbrahim’in kurtaran
Tanrı’ya diri ve etkin imanı kendisine
doğruluk sayıldı (18-22). Her
çağda, her kadının ve erkeğin kutsal Tanrı’ya yaklaşımı, hiçbir koşulla
değiştirilemeyen bu ilkeye dayanır
(23-25).
Pavlos bu konuda ilginç bir örnek kullanıyor: Emekçi emeğinin karşılığını
ücret olarak alır. İşveren emekçiye karşılığını ödemeye zorunludur; çünkü o
emeğinin ödeneğini alınteri dökerek hak etmiştir. Hiçbir işveren emekçime ödül
verdim diyemez. Ne de emekçi işverenim beni ödüllendirdi diyebilir. Ama
Tanrı’nın sevgiden kaynaklanan sağlayışına, kurtarma-arıtma sunusuna gönülden
iman eden insan, Tanrı beni kayrasıyla ödüllendirdi diyebilir. Kutsal Söz böyle
işlerlikli (pratik) bir benzetiyle iman - din uygulamaları arasında köklü ayrımı
her cana anımsatıyor, her günahlıyı Tanrı’ya bu yolda yaklaşmaya çağırıyor.
İman, ödülü verenden hakkını aldığını öne süremez. İman hak etmediği tanrısal
kayranın teşekkür dolu canla kabulüne tanıklık edebilir.
Davut bu şaşırtıcı Tanrı eylemini en canlı ve içtenlikli dille kutluyor
(7,8). Yazar Pavlos’un bu alıntısı
Mezmur 32:1,2’dendir. Bu, yedi tövbe
Mezmur’undan biridir
(bkz. Mezmur 6; 38; 51; 102; 130 ve 143).
Bu yedi Mezmur’un sözlerine dikkatle
yaklaşan, bunlarda günahlının dine-töreye-sevaba değil, Tanrı’nın kayrasına ve
lütfuna sığındığını görebilir. Tövbe etmek isteyen günahlı bu yedi
Mezmur’u kişisel ilahisi kılsın, canı
gönülden Tanrı’nın kayrasında ruhunun sığınağını bulsun. Buna
imanla doğru kılınmak denir, onu
verense ‘kayra Tanrısı’ olarak
anılır, kendisine sadece şükran sunulur:
“Tanrısaymazı doğrulukla donatan Tanrı”
(5). Ademoğlu dini, şeriatı, giysisi,
yiyecek listesi bağlılığıyla kendisini Allah’a
yakın sayar belki. Hatta O’na borcunu ifa ettiğini savlar. Ama Tanrı bu
sıradan batıl kuramları dışlar; bunlara karşı kendisine gelen tanrısaymazları,
Kurtarıcı’ya iman edenleri kutsal katında kucaklar. Çünkü affedişi yararsal
nedenle değil, kayrasal sevgiyledir (bkz.
15:20-24). Egemen Tanrı günahlının kabulünü kendi sevgisine, iman kapsamında
O’na sığınmasına bağımlı kılmış, din-biçim yaklaşmalarını her çağda dışlamıştır.
Yahudiler bugüne dek sünnet törenine aşırı önem verir; erkek çocuklarını
sekiz günlükken sünnetten geçirir. Pavlos yeniden İbrahim konusuna dönüyor. Onun
Tanrı karşısında doğru sayılması (bkz.
Yaratılış 15:6) sünnet buyruğunu alışından
(bkz. Yaratılış 17:10-14) yaklaşık otuz yıl önceydi. Demek ki,
İbrahim daha sünnetsizken Tanrı onu iman sonucunda doğru çıkardı
(11a). Tanrı Kurtarıcı’ya iman
edenlerin tümüne ruhsal baba oldu (11b).
Yahudiler, İbrahim’i babaları sayarak övünür; kaldı ki tüm insanlık İbrahim’i
kendi atası yerine koyabilir. İsa Yahudiler’in çürük güvenliğini şöyle sarstı:
“Babanız İbrahim günümü görmenin umuduyla
kıvanç buldu. Ve görüp sevindi” (Yuhanna 8:56). İsa’nın insan bedeni
kuşanışından yaklaşık iki bin yıl önce İbrahim O’nun gelişini özel peygamberlik
göstergesiyle tanıdı, O’na iman etti, kutsal Tanrı karşısında doğru insan
sayıldı. Şu anda salt Yahudi soyundan, sünnetli kuşaktan gelenlere değil; onun
iman izlerinde yürüyen, Mesih’e bağlanmış Yahudiler’e babadır İbrahim
(4:12b).
Yazarın bu yerde kullandığı stoihaio
fiili aydınlatıcı ve açıklayıcıdır. Bunun anlamı
‘saf bağlamaktır’: Düzen kapsamında
yürüyen askeri birlik.. Tümü uyumda bağdaşıklıkta aynı adımlarla ilerler. Bunlar
hem sünnet edilmiş, hem de sünnet töreninden (şeriat uygulamasından) geçmemiş
iman yolcularıdır. Şeriat kuralları öneme alınmaksızın, İbrahim’in imanı
(bkz. Yaratılış 15:6) örneğince Tanrı
karşısında saf bağlayanlar. Her soydan her boydan Mesih inanlıları. Kutsal
Ruh’un yönetiminde aynı adımlarla ilerlemekte. Şeriatçı Yahudi insan bunu kabul
etmiyor. Ulusal topluluklar belirli ‘Babalar’la ‘Dedeler’le övünür. İbrahim’in
onlara gerçek anlamda baba olduğu insanlık kendine özgü bir topluluktur: Onun
imanı örneğince yaşamda kesin bir yeğleme yapanlar, diri Tanrı’ya din kuralları
gereğince değil, Golgota haçında kendisini sunan Mesih’e imanla bağlananlar..
Günahlı birey, ya din icaplarına uymaya didinen bir din bağlısıdır, ya da
İbrahim’in parlak örneği uyarınca Tanrı’nın affeden kayrasına sığınan.. Eski
Antlaşma’da belirtilen, coşkuyla kutlanan ilke Yeni Antlaşma’da tümlüğe geldi;
İbrahim’in imanı Yeni Antlaşma’da tanrısal yöntem niteliğinde açıklandı:
1.
“Halkının suçlarını bağışladın, bütün suçlarını örttün” (Mezmur 85:2)
2.
“Bütün suçlarımı sırtının ardına attın” (Yeşaya 38:17)
3.
“Günahlarını artık anmayacağım” (Yeremya 31:34)
4.
“Suçlarımızı ayak altında çiğneyecek” (Mika 7:19a)
5.
“Günahlarımızı denizin derinlerine atacaksın” (Mika 7:19b)
6.
“Doğu batıdan ne denli ıraksa, isyanlarımızı bizden o denli
uzaklaştırdın” (Mezmur 103:12).
Eski Antlaşma’nın bu parçalarında özetlenen tanrısal kayra eylemi
İbrahim’in imanını örnek tutar ve Yeni Antlaşma’da tüm insanlığa sunulur. Buna
karşı ruhsal yasanın yetersizliği açıkça belirtilir
(14-15), tanrısal kayranın
evrenselliği, yeterliliği kanıtlı dille vurgulanır. Kayra iman eden herkese
yeterlidir; ruhsal yasa hiç kimsenin tümlükte kesenkes ulaşamayacağı ülküsel
aşama buyruğudur. Bunun iman ilkesiyle hiçbir yakınlığı bağlantısı yoktur.
Şeriat hangi cana kutsallık-kutluluk güvenliği getirebildi bugüne dek? Ruhsal
yasa sadece tanrısal öfkeyi oluşturur (15) bireyi borçluluk yüküyle sürekli dürter
(bkz. II.Korintoslular 3:7,9). Buna karşı kayra kurtuluş
güvenliğiyle canı ihya eder (bkz. Mezmur
32:1,2). Kutsal Söz’ün yargısı şudur:
“Günahlarını örten başarı bulamaz” (Süleyman’ın Özdeyişleri 28:13). Bunun
tersine günahları Tanrı kayrasıyla örtülen mutluluğa kavuşur
(7).
Hükümetin yasalarını tutan şeref listesine geçirilmez. Hiç kimse onu
övmez. Ama yersel yasaları bozanın ensesine yapışırlar. Tıpkı bunun gibi,
ruhsal-dinsel yasaları tutan ne övülür, ne de sonsuz yaşamla ödüllendirilir. Öte
yandan buna tecavüz eden, Tanrı’dan titrer, O’nun öfkesini hak eder. Çünkü
şeriat suçluluğu belirgin eder; dikkatinden en küçük tecavüz bile kaçamaz. Din
yasalarıyla doğruluk kazanmaya çabalayanın durumu en azından umutsuzluktur.
İbrahim’in gönülden bağlandığı kayra-kurtuluş Tanrısı’na iman edenin umudu
dünyanın mirasçısı olmaktır: “Eğer siz Mesih’in iseniz, bu durumda
İbrahim’in soyusunuz. Vaat uyarınca mirasçılar” (Galatyalılar 3:29).
Tanrı İbrahim’le işi Sarah’ya kocamış yaşta (100 ve 90) kendi oğulları
İshak’ı verdi, daha sonra İshak’ı sunu yerinden kurtardı, İbrahim’in kararlı
imanına karşılık, sunakta, kurbanlık koçu sağladı
(bkz. Yaratılış 22:1-14). İshak
İbrahim’in iman sonucunda doğan çocuğuydu. Öte yandan İsmail köle kız Hacer’den
doğal doğumla doğdu (bkz. Galatyalılar
4:21-31). Tanrı Söz’ü imanla doğru sayılana şu güvenliği verir:
“Öyle ki, O’nun kayrasında doğrulukla
donatılmış olarak, sonsuz yaşam umudu içinde mirasçılar olalım”
(8:17; bkz. Galatyalılar 3:29; 4:7; Titos 3:7; İbraniler 6:17).
İmanla doğru çıkarılan, ruhsal yasa (şeriat) bağlarının tümünden özgür
kılınmıştır. Yeni Antlaşma’da iman ilkesi şöyle belirtilir:
“İman dışında Tanrı’yı hoşnut etmek
olanaksızdır. Çünkü Tanrı’ya yaklaşanın ilkin O’nun var olduğuna ve kendisini
arayanları ödüllendirdiğine iman etmesi gerekir” (İbraniler 11:6). İsa
Mesih’e iman Tanrı’yla sağlıklı ilişkiye gelmenin biricik yöntemidir
(23-25). İman ilkesi canı yelken
gemisi andırışında Tanrı’nın selamet limanına ulaştırır. Kişi iman ettikçe imanı
çoğalır, genişler, zenginleşir. Dendiği gibi dinsel yasalara, göreneklere,
törelere tutunarak yaşamaya çalışmak dipsiz kile boş ambardır. Öte yandan imanla
yaşamak Tanrı’nın kurtuluş kuyularından sevinçle sulanmaktır
(bkz. Yeşaya 12:3). Ruhsal yasanın
dilekleri örneğince Tanrı’ya yararlı olma uğraşı canı sürekli suçlulukta (paravasis)
bırakır (bkz. 2:23; 5:14, Galatyalılar 3:19; I.Timoteos 2:14). İman ilkesine
uyulmadan suçluluk zincirleri kırılamaz. İman atılımı, yaşam sorunlarına doğal
açıdan yaklaşan bireyi şaşkın bırakabilir. Gelgelelim diri Tanrı’nın kayrasına
kavuşmanın tek yolu budur. İsa on iki yıldır hastalıktan eriyen bir kadını iyi
etti, ardından ona şu güvenliği verdi: “Kızım, imanın seni kurtardı, esenlikle git ve hastalığından sağlık bul”
(Markos 5:34). Beş duygunun hiçbiri Tanrı’yla ilişki kuramaz; o ilişkiyi
sadece Kurtarıcı’ya iman
kesinleştirir.
Bu kesimde Tanrı’nın sınırsız gücüyle karşılaşırız
(17). İnandığımız üçte tek tekte üç
Tanrı hiçbir kısıtlaması olmayan gücü taşır. Ters durumda O’na inanılamazdı. En
küçük bir kısıtlılığı varsayılan Tanrı’ya ve O’nun Oğlu’na inanmak hiçbir sonuç
sağlayamaz (1:17). O doğayla ilgili eylemleriyle belirir
(bkz. Yaratılış 1:1-3; Yeşaya 44:24; İbraniler 1:3; II.Korintoslular
4:6; Efesoslular 1:19; 3:20). O’nun yeni varlıklar oluşturmaya gücü tümdür
(Matta 3:9; Romalılar 4:17). O güçlü
işlerini öz isteğinin onayı uyarınca sonuçlar
(Mezmur 115:3; Efesoslular 1:11). O’nun katında olanaksız
sayılabilecek hiçbir eylem düşünülemez
(bkz. Yaratılış 18:14; Eyub 10:13; Zekarya 8:6; Matta 19:26; Luka 1:37).
Unutmayalım, belirli durumlarda egemen Tanrı bir eylemi uygulamıyorsa, bu O’nun
kudretsiz dermansız olduğuna işaret değildir. Tanrı her eylemini kendi egemen
isteği uyarınca gerçekleştirir. Bu durumda bazı eylemleri bütünlememeye kendi
egemen isteğiyle karar verir. O’nun egemen isteği her olguyu eylemi yapar, ya da
yapmaz. Bunun nedeni, O’nun önbilimi uyarınca kararlaştırılmış sonuçlamaya
dayanır.
Yazar Pavlos bireyi İbrahim’in imanı uyarınca bu Tanrı’yla ilişkiye
çağırıyor. İbrahim, Tanrı vaatlerinin gerçekleşemezliği görüşüne karşın
umutsuzluğu umutla alt etti, O’nun tüm vaatlerine canı gönülden sarıldı
(18). Bu dönümde
‘umut’ ilkesiyle karşılaşıyoruz. Bu
söz mektupta isim olarak on iki kez geçer
(bkz. 4:18; 5:2,4,5; 8:20, 24 x3;
12:12; 15:4, 13 x2, fiil olarak dört kez geçer
(bkz. 8:24,25; 15:12,24). Bu yerlerde,
imanla beslenen umudun parlak sonuçlamalarından bazısına eğilmek yararlıdır:
Umutsuzluğa karşın umut kaynağı Tanrı, yüceliğin umudu, denenme umudu oluşturur,
bu umut utanç getirmez, yine de umut vardır. Kurulu düzen ilişkisinde, bu umutla
kurtuluş bulduk, gördüğü şeye kim umut bağlar? Taşıdığınız umut sizlere sevinç
versin. Katlanış ve yüreklilikle umudunuz olsun. Umut kaynağı Tanrı, Kutsal
Ruh’un gücüyle umudunuz büyüyerek sürüp gitsin. Fiil olarak geçen kullanımın
ikisi: Görmediğimize umut bağlarsak onu sabırla bekleriz. Uluslar O’na umut
bağlayacak.
Yeni Antlaşma’da ‘umut’ isim ve
fiil olarak (elpis, elpizo) sürekli
konu edilir. Yunan klasiğinde de sık sık kullanılan duygu terimidir bu. İman
umuttan ayrı olarak düşünülemez: “İman,
umulanların güvencesidir” (İbraniler
11:1). Varoluşçuluk (egzistensiyalizm) felsefesi umudu tümden dışlar, onunla
oyalanmanın boş olduğu savına yapışır. Ama umuda omuz silkmek, kişinin
görünmeyen köye kılavuz gerekmez sırasından bir kör döğüşüne düşmesidir. Yeni
Antlaşma’da bu önemli kullanımla ilgili bir inceleme her bakımdan yarar getirir.
Umutsuz yaşam sürdürmeye çalışan, bindiği dalı çoktan kesmiştir. Sağlam dalı
tanıyıp ona sarılan, esenliğin güvenliğin yolundadır.
İbrahim umutsuzluğa karşın umutla kendisini Tanrı’nın vaadine teslim etti
ve tıpkı Tanrı’nın bildirdiği gibi birçok ulusun babası oldu
(18). Tanrı’nın çağrısını umutla
kovalayan İbrahim akla gelmedik mutlulukların mirasçısıdır; hem de bugüne dek..
Umut genellikle iyi ve sağlıklı gelişimlerle ilgilidir. Kutsal Söz’de
kurtuluşla, sonsuz yaşamla bağlantılıdır
(bkz. Habercilerin İşleri 23:6; 24;15; 26:7; I.Korintoslular 13:13). Umut,
doğal fiziksel yasaların hiçbir olanak tanımadığı durumlarda güçlüklerle boğuşan
inanlının imdadına yetişir, ona taptaze güç
güvenlik getirir. Çünkü Mesih bağlısının umudu yalan konuşmayan diri
Tanrı’yadır. Umutlar boşa çıktı diye her zaman duyduğumuz bir söz vardır.
Kuşkusuz, boş inanca dayanan umutlar boşa çıkacak. Ama umut tarih boyunca sözüne
güvenilen, vaatleri gerçekleşen, sayısız inanlıyı besleyen güvenilir Tanrı’dan
kaynaklanıyorsa birey kılını kıpırdatmadan söylenene kesenkes inanır, eninde
sonunda beklediğine kavuşur.
Tanrı’nın vaatlerine güven, O’nun içimizde egemenliği olan Kutsal
Ruh’undan desteklenir (20,21; 8:16; bkz. Efesoslular 1:13: I.Yuhanna 4:13; 5:10).
Günahların affı, canın kurtuluşu öneme alınmaksızın iman, dayanağı olmayan bir
kuramdan öteye gidemez. Kurtulan canın imanı tanrısal güvenlikle desteklenir.
İnanıyorum diyen, kendisine sormalı: İman ettiğim Tanrı bana günahımın affını
kesinleştirmiş midir? Sonsuz yaşam güvencesini gerçekleştirmiş midir?
(bkz. İbraniler 6:11: II.Petros 1:10).
Ruhsal yasaya (şeriat) bel bağlayanın umudu olabilir mi? O insan günah affını
bilemez, sonsuzun güvenliğini göremez, Tanrı’ya
‘Babam’ diyemez. Buna karşın usanmadan
yorulmadan dininin buyruklarına uyar, çoğu kez de uyamaz. Mesih inanlısı tıpkı
İbrahim gibi bir sıra olmazlıkla çevresi çemberlenmiş bir insan durumunda
olabilir. Şükür Tanrı’ya, o kuşatılmış durumda her engelin ötesinde Tanrı’yı
görür, O’na tapınır, kesenkes güvenir, sonunda vaatlerin gerçekleştiğini görür.
Şüphe bulutları umut ışığına daima gölge salabilir. Herkes gibi İbrahim de bu
tür sarsıntıdan geçti (bkz. Yaratılış 17:17). Ne var ki, vaadi veren diri Tanrı’ya
sarsılmaz güveni şüphe bulutlarını hemen dağıttı, güneşin parlaklığıyla mest
oldu.
Öncelikle bu iman İbrahim’e doğruluk sayıldı
(22; bkz. Yaratılış 15:6). Değil salt
İbrahim’e, onun imanı uyarınca, ölüp dirilen Rabbimiz İsa’ya iman eden herkese
de (23,24). Bedensel ölüm günaha karşı
uygulanan tanrısal yargıdır (bkz. I.Petros 3:18; 4:6). Buna karşı Mesih’te bütün inanlıların
dirilişi Adem’de giydiğimiz ölüm yargısının ortadan kaldırılmasıdır
(bkz. I.Korintoslular 15:21,22). Bu
kavrama gelen herkes sevinçten coşsun
(6:9,10: 8:3,10,11; bkz. Galatyalılar 3:3). Rabbimiz İsa Mesih günaha karşı
gereken ölüm yargısına kendisini teslim etti, ölümden dirilmekle günah sorununun
Tanrı karşısında çözümünü belgeledi (25;
bkz. Vahiy 5:9). İsa Mesih kendisini insan soyuyla kesinlikle özdeş kıldı.
Etimizi kuşandı, kanımızı taşıdı. Günahsız kanını derin sevgiyle bizim
kurtarmalığımız niteliğinde sundu. O’na iman eden herkesi günahın lanetinden
kurtardı. Görkemli dirilişiyle Tanrı katında ölümsüzlüğümüzü mühürledi.
Ölenlerin ilk-doğanı oldu. Böylece ölümden sonra dirilişimizi en parlak ve
sağlam umut kıldı.
İman-umut yaşamı kesin kusursuzluk-huzurluluk değildir. Çelmeler,
sendelemeler, hatta sürçmeler elbette gelecektir. Ama iman yolunu tutan okka
dört yüz dirhem inanlı bunların tümünü aşar, dikkatini vaatlerinde hiçbir kusuru
olmayan diri Tanrı’ya doğrultur. İbrahim, taa
Yaratılış 15:6’da belirtildiği gibi,
vaat eden Tanrı’ya kesin imanla sarıldı, O’nu hiç bırakmadı.
“Mesih’in gününü – daha doruğa
gelmeden – görmenin umuduyla kıvanç buldu”
(Yuhanna 8:56). Bu çağın Mesih
inanlıları ise O günü – Golgota haçını – sonuçlanmış Tanrı eylemi olarak görür,
bununla sürekli kıvanç bulur. İmandan beslenen can taptaze boyutlara tırmanır,
umutları yeşerir.
Bu canlı bölüm çok eski bir iman ikrarıyla doruklanıyor:
“İsa bizim suçlarımız için ölüme teslim
edildi ve doğruluğumuz için ölümden dirildi” (25). LXX çevirisinde
Yeşaya 53:12’den alınan bu ayette,
Mesih’in haçlanışıyla dirilişinin birbirinden ayrı tutulamayacağı dikkate
getiriliyor. Arıtılışımız doğruluğumuz haçta ve boş mezarda gerçekleşmiştir.
Mesih’in dirilişini tanımayan O’nun haçta kesinleştirdiği doğruluğu ne bilebilir
ne de ondan yararlanır.
BÖLÜM 5
Yaratan Tanrı aynı zamanda Kurtaran’dır. Sevinç Getirici Haber (İncil) O’nun
kurtarışının gücünü açıklayan göksel bildiridir
5:1-8:39. İncil güçlü ve görkemli
eylemin temel öğretisini içeren evrensel belgedir
(bkz. II.Timoteos 1:10).
Yeryuvarlağının her köşesinde, her soydan her boydan tüm insanlığa duyurulan
Tanrı haberidir İncil. Bir uçtan öbür uca insan soyu bunu duysun ve yüreğine
sindirsin. 1:18-4:25 kesiminde imanla
kavuşulan doğrulukla karşı karşıyayız. Bundan sonraki kesimdeyse Tanrı’nın
kurtarma gücüyle karşı karşıyayız. O’nun kurtarma yeteneği yaratma gücünden de
daha etkindir; çünkü kendisine çok pahalıya mal olan eylemdir
(bkz. Mezmur 8:3; Yeşaya 59:16).
Tanrı’nın günahlı insan yararına gerçekleştirdiği kurtuluşun yönleri
çeşitlidir: Günah tutsaklığından özgür kılınmak, O’nun hak yargısından
kurtulmak. Bu, kurtuluşun doruğudur. Tanrı’nın kurtarma eylemi böylesi geniş
kapsamlıdır. Ademoğulları birçok alan ve ilişkide ardı arası kesilmeden kurtuluş
kovalayışındadır: Baskıdan, sömürüden, egemen güçlerden, ekonomik taktiklerden,
yoksulluktan, eğitimsizlikten, AIDS virüsü türünden sayrılıklardan, ve, ve..
Merak akılları kurcalayıcı değil midir? Acaba niçin şu soy günahtan kurtuluşun
gereğine eğilmez? Bu kangrenin iyileşmesine dikkatini çevirmez, böylesi temel
bir gereksinimi ile ilgilenmez? Bunun gerisinde sinsi bir oyun sırıtıyor.
Her doğrultuda kurtuluş arayan kadın erkek günahtan kurtulma gerekçesine,
bunun çözümüne dikkatini odaklamaz, böylesi baskıcı bir bunalımın, düzensizliğin
çözümüne önem vermez! Tanrı Sözü’ndeki açıklamayı öneme almaya zorunludur
herkes: “Tanrı’nın görünen kişiliği (ikon)
olan Mesih’in yüceliğiyle ilgili Sevinç Getirici Haber’in ışığı onların üzerine
doğmasın diye, bu çağın tanrısı imanı olmayanların akıllarını körleştirdi.”
(II.Korintoslular 4:4; bkz. Yeşaya 6:9;10; 63:17; Matta 13:14,15; Markos 8:18;
Yuhanna 12:40; Habercilerin İşleri 28:26,27)). İnanlı günahın egemenliğinden
ve ruhsal yasa köleliğinden özgür kılınmıştır. Önceki kesimde vurgulama
‘iman’ üzerindedir (otuz üç kez).
Sonraki kesimdeyse ‘yaşam’ üzerinde
(yirmi dört kez). Bu kesimde iman sözü sadece üç kez geçer. İlk on ayet şu yolda
sıralanabilir:
İman, doğruluk, barış. Bunlar Tanrı karşısında İsa Mesih’in günahlıya sağladığı
kutluluklardır (1). Bu, öznel değil,
nesnel barıştır. Niceler belirli bir gelişimde içlerinde barış duygusuyla
etkilenebilir. Buna karşı Tanrı’nın verdiği barış bambaşkadır: Mesih’in
kurtarmalık sunusundan kaynaklanan nesnel barış.. Gönenci her anı, evet tüm
yaşamı ve sonsuzu etkiler. Duyguların barış gönenci çeşitli nedenlere dayanır;
ama Tanrı doğrultusunda öznel barış, Mesih’in kurtarışıyla sağlanır
(11). Tanrı’nın doğrulukla donattığı
günahlı salt gelecek yargıdan kurtulmuş sayılmaz, ama Tanrı katında söz dinler
insanın ödülüyle donatılır.
Yazar bu kesimde yaşam boyunca karşılanabilecek denenmelere de eğiliyor.
Herkes gibi Mesih bağlısı da yaşamın görgülerine ve çalkantılarına açıktır.
Bunlar Mesih’e kesin bağlılığı, O’ndan kaynaklanan esenliği güvenliği sarsamaz
(3,4). Mesih’i kurtarıcı olarak
tanımayan birey, acılar görgüler denenmelerden hiçbir anlam çıkaramaz. Daima
nedenini sorar. Pek çok kişi bunu kadere kısmete alın yazısına tecelliye dayar,
başkalarıysa kara talihe şansa, vb. bel bağlar. Ama bu dünyada insanın yaşamı
bir sıra içaçıcı olayla dolup taşmaz. Düşük ortamdayız. Kusurlu dünyamızın
cilvelerinden biri derdin ıstırabın bolluğudur. Düşünürler, toplumbilimciler,
filozoflar, ozanlar soruya bir yanıt bulabilme çabasında. Yalnız İncil sağlıklı
gerçekçi yanıtı sunar soruna.
İncil’in açıklamalarına inanan orada ıstırap işkence çeken Kurtarıcı’yla
karşılaşır. Tanrı Sözü Mesih’in beden kuşanarak insanın acılarına katıldığını,
ölümüyle insana günahtan bağışlanma, kurtuluş ve sonsuz yaşam sağladığını
tanıtır. Buna iman eden, Mesih’in dirilişi sonucunda artık alt edilmesi olanak
dışı kesin yenginin bütünlendiğini sürekli bilerek teselli bulur, O’nun
yüreklendirmesiyle yaşar: “Dünyada acı
çekeceksiniz; ama yürekli olun. Ben dünyayı yendim” (8:18; bkz. Yuhanna 16:33b;
Yakup 1:2-4; I.Petros 1:6-7). Kilise tarihinin başlangıcında, Mesih’e iman
edenler kendilerini her tür acı ve ıstırabın beklemekte olduğunu bilerek bu
kararlı adımı attılar (bkz. Habercilerin
İşleri 14:22; Koloseliler 1:11; I.Selanikliler 3:3,4). Yirmi yüzyıl sonra
niceler rahat, konforlu, başarılı bir yaşam biçimi arıyor. Bu yorum, bu tutum
temelde yanlıştır. Mesih inanlısı ‘acıları
tanımış, elemler insanı’ nın bağlısıdır
(bkz. Yeşaya 53:3). Ne der O?
“Öğrencisinin öğretmeni, uşağın da efendisi gibi olması uygundur” (Matta
10:24,25; Yuhanna 13:16).
Bu Mesih’i
bilen O’nun yeterliliğiyle yaşam sürdüren, acılarda övünç duyar
(3). Çelişkili ve aykırı gibi görünen bu tutum gerçekte sağlam somut
dayanaktır. Acılarda ve ıstıraplarda Mesih’e yaslanmasını bilen inanlı güçlü bir
iman yiğididir. Bu görgülerde acılar ona
sabır sağlamıştır. İbraniler mektubunun yazarı imanda sabır gereğine
ilişkin baştanbaşa yüreklendirici, aydınlatıcı bir gerçeği anımsatıyor:
“...Önümüzdeki koşuyu sabırla koşalım.
Gözlerimiz imanın önderi ve bütünleyicisi İsa’ya baksın. O önündeki sevinç
karşılığı sabırla haç ölümünü üstlendi, utancı önemsemedi, Tanrı tahtının
sağında oturdu” (İbraniler 12:1b-2).
İsa’nın hem bedende hem de ruhta çektiği haç acılarını tam
sabırla karşılayışı, O’nun inanlısına kesin ve belirgin destek kaynağıdır. Haçta
asılı kurtarıcıda dikkatten kaçmayan sabır öğesi inanlının varlığını güçlendiren
işlerlikli dayanıklılıktır. Anlamlı, içerikli, ezilen bireyi amaca ileten
sonuçlamalı sabır. Tanrı’nın her inanlıda aradığı yengi yöntemi. Kutsal
karakteri oluşturan dirençlilik (bkz.
I.Petros 1:5-7; Galatyalılar 4:19).
Üzüntülerde yalnız kalmıyoruz; İsa Mesih önderimiz ve
örneğimizdir. O’nun sağladığı yengi kendi yengimizdir. O’nun yüceliği bizim
yüceliğimizdir. Haksız gereksiz karalamaları, dışlamaları, saldırıları sabırla
göğüslemeyi yeğleyen, Mesih’e imanın onu parlak bir amaca götürdüğünü görür. Bu
şanlı amacın sevinciyle acılarını karşılayabilendir o. Tanrı’nın inanlı
doğrultusundaki eşsiz tasarıları, şimdiki sürede kendine özgü sabır
göstergesiyle mühürlenmektedir. Sabır inanlıyı ateşte denenen altın gibi pak
kılar, umudu oluşturur. Ve bu umut utandırmaz
(5). Utandıran umutlar zinciri bulunduğu da unutulmasın.
Denenme (dokimi),
‘denenip onaylanan karakter’ olarak çevrilebilir
(4)
(bkz. II.Korintoslular 2:9; Filippililer
2:22). Demek ki, Mesih adına ıstıraplara katlanış, denenmiş karakter taşıyan
bireyin sağlam temeli olmuştur.
Daha önce umut konusuna geniş çapta değinildi. Şimdi bu umudun utanç
getirmediği belirtiliyor; çünkü Tanrı’nın sevgisinden kaynaklanıyor o
(5). Tanrı’nın dünyaları aşan sevgisi
inanlıyı nasıl doldurur? Kutsal Ruh aracılığıyla
(5). Kinle, kıskançlıkla, katakulliyle
dolu yaşam nasıl değişir, ne tür sevgiyle dolar ve taşar? Kutsal Ruh’un o
varlıkta konutunu kurmasıyla. Doğrulukla donatılan insan bunu nasıl gösterir?
Kutsal Ruh’un sevgisiz cana Tanrı sevgisini işleyişiyle. Bu Kutsal Ruh sevgiden
yoksun insanı göksel sevgiyle kuşatır. İnanlının yaşamında konutunu kuran Kutsal
Ruh bu umudun başkalığını kanıtlıyor. Tanrı insanlığa sevgisini Mesih’in
yerimize ölmesiyle belgeledi ve belgeliyor
(8; bkz. Yeşaya 53:5,6; I.Petros 3:18). Oğlu’nun ölümü aracılığıyla Tanrı
doğrultusunda barış gönencinde yaşarız. Kurtuluşumuz Mesih’in yaşamı
aracılığıyla sağlanır (10). Böylesi
geniş kapsamlıdır Tanrı’nın günahlı insana sevgisi ve ilgisi. Oğlu’nun ölümü
aracılığıyla barış gönencine vardık; dirilen yaşamı aracılığıyla önceki günaha
hizmet egemenliğinden kurtuluruz. Tanrısal sevginin somut kanıtı Golgota haçında
sergilendi ve evrensel yetkisini hiç yitirmedi. Bu sevgi bilinen insansal sevgi
ilişkilerinin tümünü aşar. Tanrı’nın, Mesih’te açıklanan sevgisi O’nun
düşmanlarını da kapsadı. Ve kuşkusuz peygamberlik sözüne iman ederek bu
benzersiz sevgiyi derin imanla özleyenleri
(10). Ademoğlu doğal ortamda
düşmanına sevgi gösteremez; tersine kin besler. Ama Mesih’te tanık olduğumuz
sevgi, Tanrı’nın en aşırı bir durumda gösterdiği sevgiyi tanıtlar.
Kutsal Söz, günahlılığımızda ne biçim kişiler olduğumuzu anımsatır:
Güçten yoksun, Hasta (asthenis) (6), Günahlı
(hamartolos) (8), Düşman (ehthros)
(10). Kim sevebilir böyle birini? Salt Tanrı. Buysa kurtarmalık kanını sunan
İsa Mesih aracılığıyla gerçekleşir. O, bu türden insanlar yararına öldü. Bu
ilişkide yazar, kıyas kabul etmez bir karşılaştırma yapıyor: İnsanın doğru
olduğu varsayılsın. Kim onun suçu için ölmeye zorunluluk duyar? Başka durumda
onun yararlı kişi olabileceği düşünülsün. Böyle bir insan suçlulukta yakalanırsa
belki biri onun yararına ölmeyi göze alırdı
(7). Ama biz ne biri ne de öbürüyüz.
Kesin düşüklüğümüzde, en küçük acımayı hak etmememizde, Mesih yücelerden geldi
yerimize öldü böylece Tanrı’nın akılları durduran sevgisini kanıtladı
(8). Kutsal Tanrı karşısında günahlı
varlığın doğruluk kuşanımını alması, kesin belirginlikle Tanrı’nın sevgi
eylemidir. Bunda bireyin zerre kadar katkısı etkisi düşünülemez, ne de böyle bir
başarının geçerliliği olabilir. Tanrı’ca sağlanan bu doğruluk, günahlının
aklanması (beraatı) değildir. Hiçbir günahlı Tanrı önünde sanki suç işlememiş
biri niteliğinde aklanamaz. Yunanca’da ak olmanın karşılığı
athoosis’tir. Bu İncil’de fiil olarak
hiç geçmez; sadece ad özelliğiyle belirir:
athoos. Ak olmanın ne anlam taşıdığını bilmek için şu iki yere bakınız:
Matta 27:4,24. Bu kullanımın İbranice
karşılığı için şu yerlere bakınız: Çölde
Sayım 5:31; 32:22; Yaratılış 24:41; II.Samuel 3:28. Yunanca’da
dikaioo’yu ‘aklamak’ a dönüştürmek
kusurlu tanrıbilimdir.
Günahlıya karşı Tanrı’nın öfkesi gökten açıklanır
(1:18). Günah öylesi bir
tanrısaymazlık ki, yazar yıkımcıl bir suçlama terimini kullanıyor:
theostygis (1:30) Tanrı’ya
buğz-u-haset etmek. Bu çirkin söze sadece bu yazıda rastlanır. Eski Yunan’da bu
isim tanrılarca nefret edilenlere ilişkin kullanılırdı. Bu söze yakın başka bir
terim için (bkz. Habercilerin İşleri
5:39): theomahos: Tanrı’ya karşı savaş açan. Tanrı’yı yermek ilişkisinde
yazarın kullandığı şu suçlamalar da yürek burkucudur:
“Biz düşmanken...” (5:10) “Çünkü
bedenin gereksiz isteklerine bağlı
düşünce Tanrı’ya düşmanlıktır” (8:7). Tanrı ve insanlar önünde doğrulukla
donatılan salt suçluluktan arıtılmaz, ama bundan böyle ‘doğru’ sayılır. Tanrı’ya
inanan, biçime göre O’na tapınan insan gerçekte Tanrı’nın düşmanıdır. Tanrı
hepimizi bizim kendimizi bilmemizden çok daha iyi bilir. İç yaşamımızı tanıyan
Tanrı her insana bu ağır yargıyı yapıştırıyor. Ama sevgisi öfkesine öylesi üstün
geliyor ki, doğal aklın eremeyeceği özveriyle düşmanları yararına biricik
Oğlu’nu kurbanlık kuzu kılıyor. Herkesi şaşkına çeviren olgu! Seven kayıran diri
Tanrı kendisinden nefret edenleri kurtuluş armağanlarıyla donatıyor
(9). Hangi günahlının tanrısı böylesi
yücedir? Kayrasal barış, bireyi herhangi bir din öğretisinin tasarlayabileceği
sağtöre (etik) kurallarının üstüne getirir, Tanrı’yı hoşnut eden yöntemi
belirtir. ‘Günahsız Mesih Ruh’ta
doğrulandı’ (I.Timoteos 3:16). O’na bağlanan birey de O’nun doğruluğuna
paydaş olur (bkz. Habercilerin İşleri
13:39; II.Korintoslular 6:11; Galatyalılar 4:5; II.Korintoslular 5:21;
Filippililer 3:9).
Yazar bu dönümde düşünen akla seslenerek sağduyuya konuşuyor. İsa’nın
kanındaki kesin etkinliğe çekiyor dikkatimizi. Tanrı, Oğlu’nun ölümü
aracılığıyla günahlıyı kendisiyle barışıklığa getirince, yeni yaşamı gereken
bağlılıkla sürdürebilmesi için ona Mesih’in diriliş yaşamından güç ve destek
sağlıyor. Budur Tanrı’nın kayrası. Mesih’in yücelerdeki yaşamı yengi
kutluluğudur. Gerçek inanlı o yaşamdan beslenince zafer kesinleşir
(10). Tanrı bağlılığında kim
övünebilsin ki? Ne dinci, ne şeriatçı, ne sevap işleyici, ne de icap
bütünleyici. Yalnız Mesih aracılığıyla şu anda barışma yetkisi almış bulunan..
Onun övüncü kişisel övünç değil, her zaman Tanrı’nın kayra hazinesinden coşan
övünçtür (11).
Bu dönümde yazar İncil’in temel konusuna eğilir: Adem’le Mesih.
İnsanlığın önde beliren iki temsilcisi:
“Bir tek kişinin (Adem’in) suç işlemesiyle bunca insana ölüm geldi” (15,17).
Buna karşı Tanrı kayrası ve armağanı bir tek insan
(İsa Mesih’in) kişiliğinde dileyene
bollukla dağıtılıyor (15; bkz. I.Timoteos
2:5). Adem kendi isteği ve kararıyla günahı seçti, ondan doğacak tüm soyu
günahlı kıldı. İsa Mesih Baba’nın isteği ve kendi kararıyla insan bedeni
kuşanmayı seçti; yüceden yeryüzüne geldi, yine özgür kararıyla Tanrı Kuzusu
olmayı seçti. Kutsal günahsız yaratılan Adem Tanrı buyruğuna karşı gelerek günah
işledi, sonunda da tüm soya günahı ve ölümü getirdi
(12a, 18a, 19a). Mesih her buyruğa
uydu (18b, 19b; bkz. Galatyalılar 4:4,5),
günahsız kişi günahlılar yararına ölme yeteneğini evrene sergiledi. Kuşkusuz,
günahı olan ancak kendi günahını taşır; ama hiçbir günahı olmayan, tüm
insanlığın günahını yüklendi ve buna yaraşan ölümü öldü
(1:29,35; II.Korintoslular 5:21). 18b ve 19b’de ‘nasıl’ (outos) sözüne
dikkat edilsin. Adem’in suçluluğu nasıl
bütün insanları kapsadıysa... bir tek insanın buyruğa uymazlığı
nasıl birçokları günahlı kıldıysa...
Bu acıklı gerçeğe karşı daha kesin gerçek, bir tek insanın doğru çıkarma
eylemi... bir tek insanın buyruğa uyması birçokları
(Mesih’e iman edenleri) doğru kılar.
Adem’in Tanrı karşısında söz dinlemezliği insanlığa günahın ve ölümün
egemenliğini soktu. Mesih’in, Babası Tanrı karşısında kusursuz söz dinlerliği
insanlığa kayra ve yaşam egemenliğini getirdi
(15-17,21). Adem’in soyuna soktuğu
ölüm egemenliği, günah egemenliğini ardı sıra izleyen sonuçtur. Günahlılık
olmadan ölüm düşünülemez (bkz. Yaratılış
2:17). Bu ölüm fizikseldir, aynı zamanda ruhsaldır, evrenseldir ve sonsuzdur
(8:13; bkz. Efesoslular 2:1; Yakup 5:20;
I.Yuhanna 3:14). Adem, Yaratanı Tanrı’dan koparak O’nun katından kovulmuştur
(Yaratılış 3:23-24). Günahın en
belirgin etkisi ne olabilir? Ayırmak.. İnsanı Tanrı’dan, üstelik insanı insandan
(bkz. 3:23). Bir adım daha ileriye
giderek, günah insanı kurulu düzenin ve çevresinin uyumundan ayırdı demek de
yanlış olmaz (bkz. Yaratılış 3:17-19).
Herkes Adem’de günah işledi, Adem’de öldü
(bkz. I.Korintoslular 15:21,22). Adem insan atamızdır; Onun soyundan gelen
hepimiz Adem’e özgü ne varsa tümünü miras aldık.
Evrim kuramına bağlanmayan, tersine yaratılış öğretisini değerlendirenin
benimsemesi gereken gerçek, Adem’in insanlık tarihinde kişiliği, tüm insan
soyununsa Adem’de bütünlüğüdür. Hiçbir ilişkide Adem’den kopamayız, elbette
günah ve ölüm ilişkisinde de durum aynıdır. Evrimci görüş bunu kabullenemez.
Evrimcilere sorulabilecek bir tek soru gelir akla: Evrim kuramı gerçekleşiyorsa,
her varlık alt düzeyden üst düzeye tırmanmış bulunuyor. En belirgin aksaklık ve
düşüklük olan günah bozukluğu acaba hangi dönemde ve hangi biçimde soyumuzu
baştan başa sardı? Evrimden oluşan soy ilerliyorum yükseliyorum derken, en
sarsıcı ve kahredici gerileme hangi dönemde ve nasıl bu yetkinleşen insanlık
soyuna sokuldu? Evrimcinin gerçekçilik kapsamında düşüneceği kurcalayıcı soru
budur. Bu zincirleyici miras soydan soya sürer, kuşaktan kuşağa geçer hem de
geçmektedir. Adem’in atamız olduğunu bilen de, bilmeyen de bunu tanımakta
direniş gösteremez.
5:12-21 kesimi mektubun en
önemli tezi üzerinde durur. Topraktan yaratılan Adem, yüceden insanlığa gelen,
beden kuşanan Mesih.. İkisinin eylemi birbirinin tam tersi. Adem insanlığı
günaha düşürdü, Mesih düşük soyu kurtardı
(O’na iman edenleri). Adem ölümün başlatıcısıdır, Mesih ölümden dirilişin
öncüsüdür. Kayrayla sağladığı yaşam tüm sonsuzluğu kapsar. Günah ölümün dikeni
olarak kullanılır ve böyle anlatılır. Kayra, Tanrı’nın sağladığı doğruluğu yaşam
ileticisi olarak gerçekleştirir. Bunu seçenler kayra bolluğunu ve doğruluğun
armağanını alır (15). Adem
tutsaklığımızın bayraktarıdır, Mesih özgürlüğümüzün önderidir.
Herhangi bir inancın kuşku bırakmayan bütünlüğü ve sağduyululuğu günah
sorununa ve onun çözümüne nasıl yaklaşmasında odaklanır. Konuya ciddilikle
yaklaşmanın adımları şu başlıklarla anlatılmalı:
1. Tanrı’nın kutsallığı varlığının
özüdür. Kutsallık Tanrı’nın önde beliren özelliğidir. Bununla bağdaşık
uyumlulukta, kutsallık ademoğlunun en önde beliren yararıdır
(bkz. I.Selanikliler 3:13).
2. Tanrı’nın yasası kesin kutsallık
diler, 3. Günah kirlilik ve
bozukluktur; ölüm oluşturucudur. 4.
Her insanın durumu budur, 5. Kirlilik
ve bozukluk Adem’de başladı, 6. Sen
ve Adem BİR’sin, 7. Adem’in suçu ve
cezası senindir. Tanrıbilim buna, özgün ve kalıtımlı günah der.
Tümü Adem’de günah işledi
(12), tümü Adem’de öldü (bkz.
I.Korintoslular 15:22).
Ölüm hükümranlık kurdu
(12b; 14, 18a).
Günah hükümranlık kurdu
(12; 21a).
Kayra hükümranlık kurdu
(18b; 21b; bkz. I.Korintoslular 15:22,45,49).
Adem insanlığa günahı, çürüklüğü, ölümü soktu; Mesih af ve
yaşam yeniliğini sağladı. Bireyin kendisine sorması gereken soru şudur: Ben
Adem’de miyim yoksa Mesih’te mi? Adem’e kendi kararımla katılmadım, ama Mesih’e
kişisel kararımla nasıl katılabilirim?
Tanrı Adem’in suçu sonucunda beni niçin suçlar? Böyle bir soru her zaman
duyulur. Ademoğlu bedenden, ruhtan oluşan bir varlıktır. Beden bakımından atamız
Adem’in tam benzerliğindeyiz. Ruh açısından da ona benzerliğimiz yadsınabilir
mi? Hiç kimse iki el yerine üç el
sahibi olabilmeyi aklının ucuna getiremez. Adem’in iki eli vardı; bizim de.
Adem’in ruhu vardı; bizim de. Her şeyi ondan miras aldık. Günahı da günahlılığı
da, ölümü de yargıyı da.. Yazarın bu ilişkide kullandığı kelime Adem’le soyu
arasında koparılamayan bağlantıyı belirtir;
‘nasıl’
(osper) (12). Adem neyse,
nasılsa, neredense tüm soy da öyledir. Ölüm Adem’den tüm insanlığa sıçradı. Bu
nasıl oldu?
Çünkü tümü günah işledi (12b).
Tanrı bildirisine inanmak isteyene bu açıklama kesin ve belirgindir. Konu bu
noktadan 19’uncu ayete götürülür: Adem
Tanrı’ya karşı nasıl günah işlediyse
ben, sen, hepimiz o anda günahlı olduk. Bu öğreti Tanrı’nın egemenliğiyle kesin
uyumdadır. Günah (hamartoloji)
konusunda bu gerçeği yadsıyan, Tanrı’nın egemenliği ilkesiyle içinden
çıkılamayan çelişkiye sürüklenir.
Özgün ve kalıtımlı günah gerçeğine karşı çıkana şu sağduyulu sorular
doğrultulmalı: Hiçbir tartışmaya yer verilmeden, varlığını her gelişimde
belirgin eden kişisel ve evrensel düzensizliğe Tanrı ‘günah’ der; sen buna ne
dersin? Bunun kökeni acaba nerede? Soydan soya kesin direnişle çirkin başını
gösteren kötülükler zincirine karşı uluslar yasa çıkarıyor, eğitime yoğun önem
veriyor, sanata edebiyata ödüller dağıtıyor ve gelişme doğrultusunda çaba ardına
çaba gösteriyor. Ne yazık! Kötülük, yolsuzluk, cana kıyıcılık, haksızlık,
adaletsizlik öyle teğet sırasından bir aksaklık sayılmasın. Çığ hızıyla bidüziye
her yanı herkesi kırıp geçiyor. Cezaevleri tıklım tıklım; cezalıların sayısı
giderek kabarıyor, oraya girmeyenlere gelince, bunlar da yasasızlıktan kendisini
sıyıramıyor. Denenme tuzağında yakalananların sayısı her toplumu sarsmakta.
Belki hırsızlığa, adam öldürmeye ‘hayır’ diyenlerdensin, ama yalancılığa,
kıskançlığa, harisliğe, dalavereye, akılda kirli düşünceler ağızda çirkin sözler
eğleştirmeye, tespih çekercesine vallah billahla yüklü yeminler dökmeye ne
dersin? Kine, öç alıcılığa ‘hayır’ diyebilenler bulunmadığına
‘durum öyle değil!’ diyebilir misin?
Büyüklenme, insan kardeşini ezme, sömürme, yolsuzluk sıradan işler.. Dinsel
vecibeler, milliyetçi taşkınlıklar da günahlıya kurum ve çalım sattırıyor. Bütün
bunlar ve benzeri sakatlıklar nereden oluşuyor?
(6,12,14,17; bkz. Yakup 1:13-15). Günah tüm evrende ölümü enikliyor
(bkz. Mezmur 39:11; 90:7-9).
Sorunla yakından boğuşan biri sorabilir: Mademki günah ruhsal yasanın
ışığında günah sayılıyor, buna göre ruhsal yasanın verilişini tanıtan Musa
dönemine dek insanlar günahsız olmalı
(bkz. 3:20; 4:15). Kutsal Söz, hepimizin Adem’de günah işlediğini
vurgulayarak bu sorunu ‘özgün ve kalıtımlı günah’ trajedisiyle yanıtlıyor
(16). Bunun kanıtınıysa, Adem’den
Musa’ya dek ölümün egemen olduğunu belirterek tanımlıyor
(14). Ruhsal yasanın verilişinden önce insanlar ölüyordu; demek ki
günahlıydılar. “Çünkü bir tek insanın suçu
sonucunda saptanan yargı suçlu çıkarılma oldu” (12,15,16,17,18,19). Adem’in
yaptığı gibi, verilen yasaya karşı çıkmamaya karşın o çağdaki insanlar da öldü.
Günah ilkesi salt ruhsal yasanın verilişiyle çirkin yüzünü belirgin etmedi,
keskin dişlerini bu olayda göstermedi. Günah, işkence ıstırap çektiren gücünü
Adem’den başlayarak bütün kuşaklara tanıttı. Ve ruhsal yasanın verilişiyle
yıkıcı etkisini gün ışığına çıkardı.
Sabahın ışınları odaya girinceye dek çevrenin tozlu olduğu görülemez, ama
güneş odayı aydınlatınca toz sütunları hemencecik kendini gösterir. Ruhsal yasa,
temelde var olan günahın kirliliğini sergiler. Maden emekçisi yeraltından
çıkınca yüzünün kapkara olduğunu göremez; ama aynanın karşısına dikildiğinde
kömürün o yüzü ne duruma soktuğunu anlar. Ne var ki, güneş tozu gideremez. Onu
esen rüzgâr dağıtır. Ayna da kararmış yüzü pak kılamaz. Ona su gerekir. Ruhsal
yasa sadece günahı belirgin eder, çirkinliğini gözlerin önüne serer. Ama hiçbir
yolla bireyi günahtan arıtamaz. Bunu sadece Rab İsa Mesih’in kutsal kanı
gerçekleştirir. Adem’le Musa arasında tufan, Sodom Gomorra, Mısır’ın belaları,
vb. ruhsal yasa yokluğunda tüm dehşetiyle etkinlikteydi. Ölen küçücük çocuklar
günahın egemen gücüne tanıklık eder. Adem’in günahından ben sorumlu tutulamam
diyen, kendini insan soyundan kopmuş kılıyor ; bununsa olanağı yoktur.
Adem suçluluk yargısını (16) ve
ölümü (17) getirdi. Mesih, doğru çıkarılmayı
(16) ve doğruluk armağanını
(17) getirdi. Tanrı’nın Mesih’te açıklanan kayrası Adem’in oluşturduğu
yıkıcı eylemlerin tümünü yıktı, yeni insanı oluşturdu.
“İlk insan yerdendir, yerseldir. İkinci insan göktendir”
(I.Korintoslular 15:47). Adem’e bağlılık ölümü oluşturur, Mesih’e bağlılık
yaşam getirir (15:22). Her can yersel
olana benzerliği kuşanır (15:49).
Adem’in yıktığı canlar Mesih tarafından yeni yaratık kılınır. Adem’in doldurduğu
mezarlar Mesih tarafından boşaltılacak (iman edenler). Birey Adem’in günahında ve ölümlülüğünde kalır, ya
da Mesih’in sağladığı doğruluğu yeğleyerek yaşam armağanını alır, sonsuz
güvenliğini bulur.
Mesih’in kayrası Adem’in suçundan üstündür. İşlenen suçlar trilyonlar
trilyonudur. Mesih’in doğruluk eylemi tektir, çağları kapsayıcıdır. Milyonları
kat kat aşan suçtan doğru çıkarılmayı gerçekleştirir
(15,16). Bundan yararlanan her varlık
günah tutsaklığından özgür kılınabilir. Mesih’in tek eylemi niteliklidir.
Adem’den gelen trilyonlar trilyonlarcası eylem niteliksizdir; Mesih’in bir tek
doğruluk eylemiyle etkisiz bırakılabilir.
Günahlı bireyi doğrulukla donatan İsa Mesih’e
insan olarak değinildiğini
anımsatmalıyız (15b; bkz. Yuhanna 8:40;
Habercilerin İşleri 2:22; I.Korintoslular 15:21; I.Timoteos 2:5). Bu
ilişkide İsa Mesih’in iki soyağacına (şecere, jeneoloji) eğilmek de
aydınlatıcıdır (bkz. Matta 1:17; Luka
3:23-28). Bunların ilki Mesih’in krallık kökeniyle, yani Davut’un tahtına
oturacak hükümran olmasıyla ilgilidir. Bu soy ağacı İbrahim’e uzanır. Yazar
Matta O’na İnsanoğlu da der (Matta 20:28).
İkinci soyağacı İsa’nın soyunu taa Adem’e dayar; buysa hepimiz gibi İsa’nın
da bir insan olduğunu gösterir. İsa’nın fiziksel varlığına ilişkin başka bir
kullanım ‘beden’dir:
Söz beden oldu (Yuhanna 1:14; I.Timoteos
3:16; I.Yuhanna 4:2). İsa Mesih tam insandır. Tüm insanlığı temsil eden iyi,
günahsız, kutsal insan. Bazıları O’na ‘Meryemoğlu’ der. Bu yanlış yorumlanan bir
kullanımdır. İsa’ya yaraşan ad İnsanoğlu’dur. Her bakımdan insan, bunun yanı
sıra bazı özelliklerden arı: Bilginin taa kendisiyken hiçbir yapıt yazmadı,
evlilik hayatına girmedi; ilginçtir, ağladığı bildiriliyor, ama güldüğü
söylenmiyor. Bu insan haçın gölgesinde yaşadı. Yeşaya peygamberin O’nu
‘elemler adamı’ olarak tanıttığı gibi
(bkz. Yeşaya 53:3).
İşte bu Mesih aynı zamanda Tanrı Oğlu’dur, Rab’tir. Öncesiz-sonsuz
Tanrı’nın taa kendisidir. Üçte tek, tekte üç Tanrı’nın ikinci kişiliğidir.
Mesih’in kişiliği özellikler zinciriyle belirir. Aynı İsa Mesih hem Tanrı’dır,
hem de insan. Bu yüzden Pavlos,
“Tanrısayarlığımızın gizi büyüktür” gerçeğini hepimize yeterli yetkiyle
anımsatır (I.Timoteos 3:16a). Mesih
Tanrı olduğunu belirtti: (bkz. Yuhanna
3:12; 8:58; 14:9,10). O, Tanrı’ya ‘Babam’ dedi (bkz. Yuhanna
20:17). O Tanrı’nın açıklayışı uyarınca
‘sevgili Oğul’ dur
(bkz. Luka 20:13); O,
‘Tanrı’nın biricik Oğlu’ dur
(bkz. İbraniler 1:6; Luka 1:35). Mesih
yarattı, günahları bağışladı, insan kuşaklarında düşünülemeyecek mucizeleri
işledi, yeryüzünde Tanrı’ya özgü güçle eylemler yaptı, doğasal-fiziksel
kuralları buyruğuna bağımlı kıldı. Ademoğullarını bir dine değil, kendisine
çağırdı (bkz. Matta 11:28), bütün
varlıkları yargılayacağını belirtti (bkz.
Matta 25:31,32). Tanrı’nın kendi adına konuştuğu gibi,
‘Ben’im’, ‘Ben söylüyorum’, ‘Ben ölüp dirileceğim’, ‘Ben göklere
yükseleceğim’, ‘Ben kilisemi kuracağım’, ‘Ben Kutsal Ruh’u göndereceğim’, ‘Ben
görkemle yeniden geleceğim’ diyerek konuştu. Bunlar Mesih’in kesin yetkiyle
yüklü sözleridir. Tüm tarihin doruğunda iki çarpıcı olgu vardır:
“Söz beden kuşandı.” Ve bedende
günahlarımız için öldü. Burada birbirine ters iki kullanım dikkatimizi çekiyor:
Bir tek insanın suçu nedeniyle suçlu çıkarılma
(katakrima) geldi. İkinci kullanım
(dikaioma) kayrayla doğru çıkarılmadır. Buysa tanrısal armağanla
(harizma) gerçekleşir, salt imanla
bunu dileyene bollukla verilir (16).
Bu dönümde okuyucu yeni bir kullanımla karşılaşır. Krallık-hükümranlık
(basilevo, basilevma, 14,17 x2,
21 x2. Bu fiilin etkisini daha yakından anlayabilmek için,
Mezmurlar’da şu yargıya kulak verelim:
“Sürü gibi ölüler diyarına sürülecekler. Ölüm onları güdecek. Tan
ağarınca doğrular onlara hükümran olacak. Cesetleri çürüyecek. Ölüler diyarı
onlara konut olacak” (Mezmur 49:14). Burada ölümün kahredici hükümranlığı
tüm açıklığıyla betimlenmekte. O hükümranlık Adem’in günaha sürüklendiği an
tahta kuruldu: “Ondan yediğin gün
öleceksin” (Yaratılış 2:17). Aydın, düşünür Pavlos bu acıklı gerçeği
özetliyor: “Bir tek kişinin suç işlemesi
ölüm hükümranlığını getirdi” (17). Ama Tanrı’ya şükür! O’nun Mesih’te
sağlanan kayrası Adem’in getirdiği yenilgiyi daha da etkin yengiyle bastırdı,
ademoğlunu yeniden doğuş yoluna taşıdı. Bu görkemli gelişim aynı ayetin ikinci
kesiminde vurgulanıyor: Mesih’in kayra armağanını, doğruluğunu alanlar yaşamda
(ölümsüzlükte) hükümranlık sürecek. Bu değişim, aşırı oranda zalim
bir diktatörün demir asasından kurtularak en parlak demokrasi yönetimine geçişe
benzetilebilir. Ama bu ondan da parlaktır; çünkü daima kalıcıdır.
İki aykırı hükümranlık konumu ardından yazar Pavlos, günahlıyı ölüm
hükümranlığından yaşam hükümranlığına aktarıyor
(21). Yaşam hükümranlığının
gerçekleşmesi dikta rejimine karşı en üstün yengidir, kayra hükümranlığının
yaşamda tahtını kurmasına bağlıdır bu. Ölüm hükümranlığını ezen Rab’bin kesin
sonuçlu yöntemidir bu. Hiçbir güç onu bu yürek burkucu durumdan özgür kılamaz
(bkz. İbraniler 2:14). Musa bir
ilahisini şöyle doruklar: “RAB sonsuzlar
sonsuzu hükümranlık edecek” (Mısır’dan Çıkış 15:18; bkz. Vahiy 11:15-17).
Mesih bağlısının varlığında
kayra (inayet) hükümranlık sürüyor. Bunu anımsatan Pavlos daha sonra şunu
ekleyecek: “Bundan böyle günah ölümlü
bedeninizde hükümranlık kurmasın” (6:12,14).
14’üncü ayette daha da güçlü bir söz
kullanır (kyrievo).
12-17 ayetlerde Tanrı kayrasının
günahlı insanı günahtan kutsallığa, ölümden yaşama, yargıdan doğruluğa geçirmesi
vurgulanmakta. Günahla ölümün soyumuzla birlikte gelmiş doğal bir görünüm değil,
korkunç bir istilacı olduğu açıklıkla beliriyor. Yaratan’ı en çok üzen, kurulu
düzeni kökten etkileyen böylesi bir istilacıyı alt etmek için Tanrı en üstün
karşılığı ödedi: Oğlu Mesih’i. Düşük insanın ve dolayısıyla tüm dünya
insanlarının kurtulması tarih içinde Tanrı’yı zorunlu kıldı.
“Tanrısal Söz beden oldu”
zayıflığımıza, sarsıntılarımıza kendisini açık bıraktı. Adem’inkinden farklı bir
doğuşla insanlığa katıldı. İsa Mesih’in adı İMMANUEL’dir
(Yeşaya 7:14; Matta 1:22). EL-BİZİMLE. O bizlerden biri oldu;
insanlığa Tanrı’nın sağladığı en etkin ve sonuçlamalı hizmeti kesinleştirdi
(bkz. Markos 10:45). Ölümlülüğümüzü
mezara taşıdı. Dirilişinde insanın yargısını doğruluğa dönüştürdü, O’na iman
edenin dirilişini gerçekleştirdi, kurulu düzene parlak yarının yolunu açtı.
Tanrı’nın karanlık ortamı değiştirmesi sonradan akla gelen bir eylem değil,
yaratılıştan önce tanrısal tasarıda biçimlenen uygulamadır
(16:25; bkz. Efesoslular 1:3-10; 3;8-11; II.Timoteos 1:9-10; I.Petros
1:19-20).
Tanrı’nın Mesih’te açıklanan kayrası ne belirli bir inanç içindir, ne de
bir kesim insanlık için. “Bir tek insanın
doğru çıkarma eylemiyle yaşam doğruluğu bütün insanlığı kapsamıştır” (18).
Adem’in tek eylemi bütün insanlığı içerdiği gibi
(12), Mesih’in tek haçlanışı, O’na
iman edip Tanrı’nın armağanını kabul eden herkesi içerir niteliktedir
(bkz. I.Korintoslular 15:22-23).
Adem’in tek günahı, günahı evrenselleştirdi, Mesih’in tek kurtarmalık sunusu
yaşam doğruluğunu evrenselleştirdi. Ruhsal yasa Adem’in getirdiği günahlılığı
değiştirebilecek hiçbir katkıda bulunamadı
(bkz. 13-14,20). Gerçekte ruhsal yasa günahla günahın iğrençliğini evrene
tanıttı, günahlı insanın isyanını açıklıkla belirgin etti.
“Ruhsal yasa tanrısal öfkeye neden oldu”
(4:15; 5:9). Tanrı’nın hak öfkesi, insan günahına karşı tanrısal sevginin
tepilmesi ve tanrısal adaletin tepkisidir
(bkz. II.Korintoslular 5:19). Tanrı’nın hak öfkesi kayra yolunu çizdi. Öyle
ki, “günahın arttığı yerde, kayra da her
ölçüyü aşan bir artışla çoğaldı” (20). Kayra hükümranlığı günah-ölüm
hükümranlığını yıktı viran etti, cehennem yolculuğundaki insanı sonsuz
ilişkisinde kurtardı. Bunu değerlendirerek Mesih’e kurtarıcısı, yaşam
sağlayıcısı niteliğinde iman eden “doğru
kişi imanla yaşayacaktır” (1:17).
Günahlının kişisel kararla Adem’in günahında kalmayı yeğleyişi yaşamda en
üzücü ve sarsıcı karardır. Mesih’in sevgisi-kayrası Adem’in saygısız
tecavüzünden milyonlarca kez üstündür. Adem’de kalmayı yeğleyen, ölümün
hükümranlığına boyun eğmektedir. Kurtarıcı Mesih’te
‘yaşam doğruluğu’ (18) kişiyi
beklemekteyken.. Mesih diriliş yaşamıyla –ölüler arasından dirilişiyle–
kurtuluşumuzu kesinleştirdi (10). İsa
Mesih yücelerde taşıdığı muzaffer yaşamı şimdi yeryüzündeki inanlısıyla
paylaşıyor. O’nun doğruluğu inanlının doğruluğudur, erdemi inanlının erdemi
esenliği.. Kurtarmalık ölüm bu mutlu sonucu getirdi. Günah okyanusların
kudurganlığıyla saldırsın, kabaran tufanın azgın suları gibi taşsın, ormanı
yalayan alevler gibi her yanı yaksın; iç yaşamda Mesih
esenliğini-hükümranılığını sürdürdükçe o
kişi sağlam kaya benzeri oturmuşlukta ve güvenliktedir.
Günah ölüm yoluyla krallık sürer, kayra ise doğruluk yoluyla krallık
sürer (basilevo 21). Hiçbir ülkede iki
krala ya da Cumhurbaşkanı’na yer tanınamaz. Ya biri ya da öbürü. Her yaşamda ya
günah krallık tahtına kurulmuş oturmakta, ya da doğruluk.. Yazarın sunduğu
gerçek böylesi basittir; ikisinin orta yeri yoktur. Yeryüzü krallıkları gelip
geçicidir; ama bu krallık kalıcı ve süreklidir. Örneğin, gece gördüğün rüyaları
düşün; yaşam boyu rüyalarımızdan sorumlu tutulmuş olsaydık, hiç kimsenin ağır
suçluluktan kurtulabilmesi düşünülemezdi. Günah şurada bir eylem, öte yanda
başka eylem değil, sürekli ve kalıcı eylemler zinciri, düzensizlikler
çirkinliği, kahredici egemenliktir: Düşünceyle, dille, işlerle.. Ve bu krallığın
bastırılmaz gücü ölüm yoluyla hep sürer
(21; 8:13; bkz. Efesoslular 2:1; 5:14; I.Yuhanna 3:14; Yakup 5:20; Vahiy 3:1).
Öte yandan Tanrı’nın iman yöntemi şöyle vurgulanır:
“Çünkü bizim kavgamız kana ve ete karşı
değildir. Ama başkanlıklara, yetkilere, şu karanlığın evrensel çapta eylem yapan
egemen güçlerine, göksel yerlerdeki ruhsal kötülük kuvvetlerine karşıdır”
(Efesoslular 6:12).
BÖLÜM 6
Kurtarıcı Mesih’in diriliş yaşamıyla birleşen, günah karşısında ölüdür.
Güzel; inanlının günaha ilişkin durumu nedir, ne olmalı? Ne demişti Pavlos daha
önce? “Ama günahın arttığı yerde kayra da
her ölçüyü aşan bir artışla çoğaldı” (5:20). Nicelerin aklını bir sürü soru
kurcalayabilir: “Günahın çokluğu kayrayı artırıyorsa, ne güzel! Bol bol günah
işleyelim, böylece Tanrı’nın inayetine genişleme olanağı sağlayalım.” Ya da,
“Kayranın koruyuşunda olduğumuza göre, günahın çirkinliğini açıklayan ruhsal
yasadan özgürüz. Gayrı hiçbir kısıtlama yoktur önümüzde!”
Bu türden küstah, çılgın ve her saygıdan yoksun savlamalara yazar Pavlos
vurgulamalı ‘hayır’ diyor. Ve ardından bu bölümün temel tezini dünyanın gözü
önünde sergiliyor: “Günaha karşı ölmüş olan bizler bundan böyle nasıl günah içinde
yaşayabiliriz?” (2). Bu önemli sorunu bir örnekle aydınlığa getirmek
yerindedir. Varsayalım, Bekir bey tümden bekri. İspirtoya varıncaya dek her
alkollü nesneyi, her ne bulursa aşağı indiriyor; hiçbir yolla şifa bulamıyor.
Sonunda siroz karaciğerini mahvediyor, Bekir beyi yere seriyor. Çevresi geniş.
Onu seven masa arkadaşları hep cenazesine katılıyor. Öylesi bağlılık duydukları
arkadaşlarını en çok sevdiği armağanla yolcu etmek istiyorlar. Ona ne getirelim?
En uygunu seçkin viskiler, itinayla demlenmiş pahalı içkiler, parlak partilerde
açılan eski şişeler.. Her biri çok para döktüğü şişeyi getirip tabutun çevresine
saygıyla diziyor: “Bekir bey kalk, iç eğlen!” Ses seda kesilmiş. Ne oldu öylesi
içki tutsağı Bekir beye? Öldü! Her şeye öldü. O denli sevdiği içkiye de öldü.
Daha yaşamda olsaydı onları derin zevkle soğururdu. Gelgelelim Bekir bey ölüdür.
Artık bu nesnelerde ilgisi isteği albeni kalmamış.
Temsilde hata olmasın. Günahtan kurtaran Mesih’e dönen, yeniden doğan
kadın ya da erkek eski yaşama ölmüştür. Önceki yolun, gidişin çekiciliği
kalmamıştır artık ona; tümü geride bırakılmış. Onu gün günden destekleyen
Tanrı’nın yöntemi şöyle vurgulanır:
“Aldanış tutkularının ardı sıra koştuktan sonra çürüyüşle noktalanan, geçmiş
yaşantı zinciriyle bağlı önceki insanı atın üzerinizden” (Efesoslular 4:22; bkz.
Romalılar 6,7, 8:1,17; Galatyalılar 1:19; 5:24; Koloseliler 3:8,9). Yaratan
Tanrı’nın kesin kurtarma gücü böylesi içerikli ve çok boyutludur. Bundan
bilgisizlikte gün tüketen, Tanrı’yla ilgili en parlak gizemi kavrayamama
çıkmazındadır. “Mesih bizim için
lanetlenerek, ruhsal yasanın lanetinden bizleri özgür kıldı. Çünkü Kutsal Söz’de
şöyle yazılmıştır: ‘Tahtaya asılan herkes lanetlenmiştir’” (Galatyalılar 3:13;
bkz. Yasanın Tekrarı 27:26; 21:23).
Yeniden doğuş tanrısal eylemdir, sonucuysa kesindir, belirgindir. Birey
eski yaşam zincirinin koparılmasıyla sevinçtedir. Eski hamam eski tas kuramının
geçerliliği kalmamıştır artık. Mesih arıttığı, kurtardığı insanı günaha
tutsaklıktan özgür kılar
(6,7,14,17,18,29). Kurtulduğunu, yeniden doğduğunu bilen kişi bu gönençte
yaşar. Sonsuza ileten aydınlanıştır bu. İnanlı günahın getirdiği yargıdan
kurtulur, günahın doğal varlıkta oluşturduğu biçimsizliklerden kutsallığa
kavuşur. Mesih’in kurtarma, yeniden yaratma gücü Tanrı’ya özgüdür. Yeniden
yaratılan, Yaratan’ın yapıcı yetkisini içinde duyar, O’nu herkese yayar.
İsa, Adem’in göbeğinden kesilmiş biri olsaydı, konusu edilen tanrısal
eylemlerden bir tekini yapamazdı. O kesinlikle suçsuz, günahsız, kusursuz,
kutsal tek kişidir. Baba Tanrı’nın kutsallığını tatmin edendir. Gerçekten tövbe
edenin aklına düşüncesine bambaşka yöntem verendir.
“Bu giz Mesih’in içinizde olmasıdır” (Koloseliler 1:27). O’na iman eden hem
arıtılır, hem de pak kılınır. Bu ilişkide yeni baştan inanlının kararı-isteği
anımsatılsın. Beden o uçarı anlara günlere özlem çekince inanlı, önceki yaşam
eylemlerine ayak uyduran huy ve davranışları içinden attığını hemen anımsar
(14,15). Onda konut kuran Kutsal Ruh
bu insanı o anda uyarır, yeni varlık olmanın benzersiz özelliğine onu uyandırır
(bkz. Efesoslular 1:13; 4:30;
I.Selanikliler 3:13). Tanrı yeni yüreğin, yeni ruhun oluşturucusudur
(bkz. Mezmur 51:10; Hezekiel 11:19; 36:26). Ama bu, ademoğlunu pasif
(edilgen) durumda bırakmaz. Tanrı Mesih’e iman aşamasına gelenin aktif (etkin)
yükümlülüğünü de vurgulamakta, yeni yüreği, yeni ruhu özleyen Mesih’e bağlı bir
inanlı olduğunu ona duyurmakta (bkz.
Hezekiel 18:31; II.Korintoslular 7:1; Filippililer 2:12,13; Efesoslular 5:14).
Bu köklü gerçeklerle karşılaşan, Mesih inancının bir din bağlılığı değil,
doğuşta miras edinilen kimlik özelliği değil, yepyeni yaşam yöntemi olduğunu
kavramakta güçlük çekmez. Eski yaşam Adem’e bağlılıktır, günaha ve ölüme
tutsaklıktır. Yeni yaşamda önder Mesih’tir, doğruluk güncel gündemdir, Kutsal
Ruh inanlıya yönetmendir, kayra ve iman Tanrı-inanlı bağlantısıdır, yaşam
sonsuzlara uzanan güvenliktir.
Mesih’e kesin bağlılık, günaha ölmenin anımsatıcısıdır. Bağlı
bulunduğumuz Mesih günah için öldü, inanlı bu ölüm yoluyla günaha öldü. Bu
gizemcilik değil, zikir çekmek değil, Mevlevi tarikatına katılmak değil,
tanrısal eylemle yenileniş Mesih’le sürekli özdeşliktir. Pavlos bunu inancın en
iyi bilinen ve her inanlı tarafından severek sevilerek benimsenen vaftiz
uygulamasıyla betimliyor. ‘Vaftizomai’
Hellence’de suya batırılmaktır. Bilindiği gibi vaftiz edilen Mesih bağlısı kadın
ya da erkek imanının belirgin tanıklığı niteliğinde sulara gömülerek Baba, Oğul,
Kutsal Ruh adıyla vaftiz edilir.
“İsa onlara yaklaşıp, ‘Gökte ve yeryüzünde tüm yetki
bana verilmiştir’ dedi. ‘Gidin bütün ulusları öğrencim yapın. Onları Baba, Oğul
ve Kutsal Ruh adıyla vaftiz edin. Sizlere buyurduğum her şeyi tutmaları için
kendilerini eğitin. Bilesiniz ki tüm günler boyunca, çağ sona erişinceye dek
sizlerle beraberim’” (Matta 28:18-20).
Bu kesimde uygulamanın betimsel anlamı belirtiliyor, bunun yanı sıra da
vaftiz edilenin buna niçin uyduğu açıklanıyor. Tanrı bireyi Mesih’in kefaret
ölümüne iman etmeye çağırır. Bunu değerlendirenin Mesih gibi ölmesi, gömülmesi,
yepyeni yaşama dirilmesi doğal sonuçlamadır
(3). Mesih’le birleşmenin açıklıkla
belirtilendirilmesidir bu. Vaftiz eden kişi vaftiz edileni betimsel bakımdan
Mesih’in ölümüyle özdeş kılar. Ölüye gömülme yaraşır. Yeni inanlı suya
batırılınca Mesih’le birlikte O’nun ölümüyle gömülmesiyle özdeş olur. Sulardan
dışarı çıkarılınca da Mesih’in dirilişiyle birleşir. Bundan sonrası, dirilen
Mesih nasıl gayrı ölüm bilmeyen görkemli bedenle yaşıyorsa, O’nun inanlısı da
diriliş yaşamının yeniliğindedir. Günaha karşı zafer yaşamı.. Bununla vaftizin
anlamı içeriği betimlenir (4). Vaftizin hem uygulamalı hem de betimsel anlamı budur. Bu
parçada vaftizle, Kurtarıcı’ya iman eden kadının erkeğin, kararlılık ve özgürlük
kapsamında önceki günahlı yaşama öldüğü aleme ilan edilmekte. Bu yüzden Mesih’e
iman edenin özgür ve kişisel isteğiyle vaftizi istemesi gerekli bir
belirginleştirmedir.
Bebeklerin çocukların vaftizi
(pedovaftizm) sonradan araya sokulmuş bir töreciliktir; Kutsal Söz’de her
tür destekten yoksun bir uygulama (bkz.
Koloseliler 2:12; 3:3; Galatyalılar 3:27; I.Petros 4:1). Mesih bağlısının
O’nunla birlikte öldüğü bu bölümün sürekli üstelemesidir
(bkz. 2,3,4,5,6,7,8,11,13). Yalnız O
işkenceler çekerek öldü, bizse O’nun kurtarmalık ölümüne iman ederek özdeşliğe
girdik, ölümünün bütün sağlayışlarından yararlandık, hem de gün günden
yararlanmaktayız (bkz. Galatyalılar 2:20).
İsa Mesih’in ölümü tanınmazsa günaha ölmek de bilinemez
(bkz. I.Yuhanna 3:9; 5:18). Bu
ilişkide, bir insanı vaftiz ederek onu Hristiyan yapmak savlamasının
saçmalığı da anımsatılmalı. Hristiyanlığı beğenerek vaftiz edilen pek çok
kişi olmuştur ve vardır. Ne yazık ki, bunların vaftizde beliren içerikten hiç
bilgisi olmamıştır. Vaftizi tören saymak da bu anlamlı uygulamayı her tür
değerden soyup soğana çevirmektir. Vaftizm belgesi genellikle çocukların
vaftizinde verilen bir tanıtımdır. Resmi makamların dileğini karşılamak için
büyüklere de vaftizm belgesi verilebilir.
Vaftiz kendiliğinden hiç kimseye yarar sağlayamaz. Kişi Mesih’le ölmek,
gömülmek, dirilmek konularında O’nunla özdeşleşmemişse.. İlkin, Mesih’in
kurtarışını herkese bildirmek, ardından iman edeni O’nun adıyla vaftiz etmek
tanrısal buyruktur. Gerçek inanlının vaftiz edilmesi kesenkes zorunludur.
Vaftiz, önceki günahlı yaşamla, geçmişteki din bağlantıları ve töreleriyle
ilişkinin kesildiğini çevreye açık açık bildirmektir. Bu kararla yüz seksen
derecelik bir yön değiştirme olduğunu hiç korkmadan çevreye göstermektir
(bkz. I.Petros 3:21). Tanrı o tek
kurbanla günahı kaldırdı, buna iman edeni arıttı.
(İbraniler 7:27; 9:12,26,28; 10:10,14;
I.Petros 3:18).
Mesih ölümden dirilince günahın yargısını taşımış, etkisini kırmıştır.
Mesih’le dirilen inanlı da günahla ilişkisini keser, Mesih ise onu sonsuzlara
dek saklar. Mesih’in doğruluğu
inanlının mirası gönenci olur. Diriliş gününde Tanrı Mesih bağlısına yepyeni
diriliş bedeni verecek. Tıpkı Mesih’in diriliş bedeni benzerliğinde.. Mesih’in
yeni bedenle dirilişi inanlısına o parlak dirilişin, kuşanacağı yepyeni bedenin
habercisi olmuştur (bkz. I.Korintoslular
15:43,48,49; Filippililer 3:20,21).
Günaha tövbe edip Mesih’e iman yoluyla yeni doğuşa gelen, vaftiz edilen biri
uzun süredir görmediği bir arkadaşla karşılaşır bir gün. “Ben öldüm, yeni insan
olarak dirildim” yolunda içerikli bir bilgi iletir ona. Arkadaşı bu gizemli
sözden bir anlam çıkaramaz. “Acaba nedir ölmek, sonra da yeni insanı kuşanmak?”
yolunda bir merak kafasını hep kurcalar. Bir süre sonra yeniden arkadaşıyla
karşılaşır, o bu kez şöyle der: “Eski yaşama ölmelisin, yeni insanı
kuşanmalısın. Bu sağlayışı Rab İsa Mesih verir.” Konuya aklını yorarken gerçek
şimşek gibi önünde çakar. Demek ki arkadaşım İncil’in sözünden aydınlanmış.
“Bilgide yenilenen kendisini yaratana
benzeyen yeni insanı kuşandınız” (Koloseliler 3:10). Vaftizmin temel
özellikleri şunlardır: 1. Günaha
ölüm, 2. Mesih’in sunduğu yepyeni
yaşama diriliş, 3. Tüm varlığı üçte
tek tekte üç Tanrı’ya sunmak.
“Gidin bütün ulusları öğrencim yapın. Onları Baba,
Oğul ve Kutsal Ruh adıyla vaftiz edin. Sizlere buyurduğum her şeyi tutmaları
için kendilerini eğitin. Bilesiniz ki tüm günler boyunca, çağ sona erişinceye
dek sizlerle beraberim”(Matta 28:19,20).
Yaratan-Kurtaran eski insanı dinlerle, törelerle, icaplar ve tekbirlerle
onarmaz. Kendine özgü yetkiyle günahlıyı kurtarır, onu ölmeden ölüme götürür,
mezara girmeden önceki yaşantıyı mezara kor, yepyeni bir insan yaratır. Adem’e
bağlılığı Mesih’e bağlılığa dönüştürür. Mesih bir kez öldü; bir daha ölmez.
Günahlı insan da Mesih’e imanla eski yaşama ölür, yeni yaşamı kuşanır
(8; bkz. I.Korintoslular 15:3-4). Hiç kimse günahın egemenliğini
iticiliğini yadsıyamaz. Herkes günaha karşı ne denli savunmasız olduğunu çok iyi
bilir: Cinsel çekiş mi, yalan mı, tamah mı, şiddete götüren hırs ve çirkin tepki
mi, kin mi? vb. Bu takatsizliği Mesih kaldırır: O’nunla günaha ölmemizle
(10). Vaftizimizi O’nun ölümüyle bir
saymamızla. Pentekost günü Petros’un herkesi tövbeye çağıran konuşmasını
dinleyenler “yüreklerine hançer saplanmış
gibi oldu” ardından, “Kardeşler,
öyleyse biz ne yapmalıyız?” diye korkuyla dolu soruyu yükselttiler. Petros
onları aydınlattı: “Günahlarınızdan dönün
ve günahlarınızın bağışlanması için her biriniz İsa Mesih’in adıyla vaftiz
edilsin. Böylece Kutsal Ruh armağanını alacaksınız” (Habercilerin İşleri 2:38;
8:16; Romalılar 6:3; Galatyalılar 3:27). Günahlı insan İncil’de şöyle
anlatılır: “Sizler de suçlarınızdan ve
günahlarınızdan ötürü ölü kişilerdiniz...
suçlarımızın içinde ölü olan bizleri Mesih’le birlikte yaşama getirdi.
Kayrayla kurtulmuş bulunuyorsunuz” (Efesoslular 2:1,5).
Tanrı karşısında diri birey durumunda belirmek
(11) aşamaların en parlağıdır. Diri
bireyin kurtarıcı Mesih’le özdeşleşmesi bir varsayım değil, kuram değil, din
kursu değil, O’nun ölümüyle ölmesi, sonra da yeni yaşamı kuşanmasıdır. Bu parlak
gönence gelene günah devrik diktatördür. Bu gerçek hiç unutulmamalı ve güncel
imanla işlerliğe konulmalı: “Bundan böyle günaha tutsaklık etmeyelim” (6). Artık ruhsal yasanın
zalim dikta rejimi altında inlemiyoruz, tersine Mesih’in özgürlük sağlayan
iyicil yönetimiyle övünüyoruz. Kayra altındayız
(bkz. Yuhanna 1:17). Mesih’e iman eden O’nun
kesin vaadinin öz varlığında gerçekleştiğine tanık olur, bu tanıklığı da
herkese duyurur: “Size önemle belirtiyorum: Sözümü kim tutarsa sonsuza dek ölüm
görmeyecektir” (Yuhanna 8:51).
Ölüm, Yaşam Başkanı’nı üç gün bağrında tutabildi
(Habercilerin İşleri 3:15). Ama Tanrı
O’nu ölüler arasından diriltti. O’nun tüm görgüleri inanlının kurtuluşuyla,
dirilişiyle, zafer yaşamıyla ilgilidir. O olmadan bu parlak gönençlerin bir teki
bile gerçekleşemez. İnanlı günahın kahredici egemenliğiyle tanış oldu; O’nun
ezici gücünü iç varlığında işlerlikte gördü. Bu dikta yönteminden kaçtı Mesih’e
sığındı; kurtuldu. Öte yandan günahın kırıcı egemenliğini bilmeyen, dinsel olsun
dinsiz olsun, günaha karşı savunmasız yaşayan, günahın ne denli amansız bir köle
ağası olduğunu tanımayan, içinde boğuştuğu çaresizliği anlayamaz. Ama günahtan
özgür kılınan, günah yönteminin en amansız boyunduruk olduğunu bilen yeni baştan
günah uğraşlarına atılamaz. Aynı zamanda günahının Mesih’e en ağır işkenceleri
çektirdiğini bildiğinden Tanrı’yı ve Mesih’i incitmemek kararıyla yeryüzündeki
günlerini kutsallıkta esenlikte geçirir. Günah diridir, ama inanlı ona karşı
ölüdür; günaha meydan okuyabilir savunmadadır: “Ben Mesih’in dirilişiyle yeni
yaşama dirildim; sense yenik-düşük bir diktatörsün” diyebilir.
Günah ilkin akılda yuva kurar. Eylemlerini bedenin parçalarına aktarır:
Gözler, dil, kulak, eller, ayaklar, vb. Tümü günahın amansız pençesinde inler.
Öte yandan Mesih’le dirilen, günahın saldırılarına karşı nasıl davranılacağını
bilebilir. Hiç kimse iradesine, vicdanına güvenmesin. Kuşkusuz, varlıkta
bunların etkisi yadsınamaz. Ama ne birinin ne de ötekinin günahı defedebilecek
gücü-yeterliliği vardır. İblis varlığımızda taşıdığımız bu soyutsal silahlardan
daha güçlüdür. Ondan güçlü olan salt Mesih’tir
(bkz. II.Korintoslular 2:14; Filippililer
1:21).
Mektubun yazıldığı yıllarda köle alışverişinde uygulanan bir yöntem
geçerliydi. Köle yeteri kadar para biriktirebilirse bu parayı tapınağa götürüp
oraya bırakır ve gayrı tapınağın bağlısı olurdu. Tapınak parayı köle sahibine
verince onun köle üzerinde hiçbir yetkisi kalmazdı artık. Köle bundan böyle
tapınağın kuralları uyarınca yaşardı. Mesih bağlısı İsa’nın kanı pahasıyla
günahtan satın alındı. Bundan sonra teslim olduğu Mesih öğretisine gönülden
boyun eğer. O kendisini Mesih’in kutsallık ilkesine teslim etmiştir. Bedeni
Tanrı’nın kutsallık ilkesine uyruk olmuştur. Oysa önceki yaşamda aynı beden
çeşit çeşit kirliliğe tutkundu (17). “Ama
kötüler çalkalanan deniz gibidir, O deniz ki, rahat duramaz, suları çamur ve
pislik savurur. Kötülere esenlik yoktur diyor Tanrım” (Yeşaya 57:20-21).
Mesih bağlısı ruhsal yasanın sert ve katı şartlarından Tanrı kayrasıyla
özgürlüğe yükselmiştir. Gayrı efendisiz değildir. Onu kutsal kanıyla satın alan
Mesih o yaşama kendi yöntemini, kurallarını, ilkelerini işler
(18,19; bkz. Yeremya 31:33; İbraniler 8:10; 10:6). Mesih’in inanlısı
bir din icabına uyarcasına değil, özgürlüğe kavuşmuş yeni insan durumunda
Tanrı’nın isteğine canı gönülden sarılır.
Günahın kölesi ters bir özgürlük bilir
(20). Doğruluktan özgürdür o. Doğruluğa karşı direnmekte, ona sırtını
çevirmekte, keyfine göre iş yapmakta özgürlüğü var onun. Kafasız özgürlük.
Günahın kölesi, doğruluğun rest çekicisi.. Acıklı mı acıklı!
(bkz. Yuhanna 8:31-36). Bunlara Mesih içtenlikle seslenir:
“Ey bütün yorulanlar ve yük altında
yıprananlar! Bana gelin. Sizleri dinlendiririm” (Matta 11:28). Mesih’in
gerçekleştirdiği gönençli sonuç şudur:
“Şimdi de kutsallığa yükselten doğruluğun uşakları...Bundan topladığımız ürün
yaşam kutsallığıdır” (19b, 22b).
Bu yerlerde kutsallık ilkesi ve gönenciyle karşılaşıyoruz
(bkz. 1:4). Tanrıbilim kuşaklarında çok iyi tanınan ve sayılan
Jonathan Edwards (1703-1758) kutsallığa ilişkin düşündürücü bir gözlemde
bulunmuştur: “Tanrı’yı düşünürken canımı ve ruhumu mest eden yönü O’nun
kutsallığıdır. Tanrı’nın ödünsüz kusursuzluğu, Oğlu İsa Mesih’in parlaklığı ve
yüceliği. Böylesi bir görkem sahibinin kendisini benim gibi bir günahlıya
açıklayışı insan kavramının ötesindedir. Bu Tanrı kendisini bana kutsallığında
açıklıyor. O’nun kutsallığı ruhumda saygının yanı sıra sevinç çağlayanları
oluşturuyor. Böyle bir Tanrı’nın ışığında, gönencinde olmam canıma derin esenlik
ve güvenlik sağlıyor.” Tanrı kutsallığının bireye gelişi, kutsallığını
kanıtlamak için biricik Oğlu’nu o çirkin haçta günah kılması
(bkz. II.Korintoslular 5:21) kafaları
uğraştıran düşünce olmalı. Tanrı, günahın zorladığı kutsallığının hakkını vermek
için kutsal Olan’ı sunu kıldı. Bu ölüm sunusuyla kurtulana kutsallık kapısı
açılmıştır. Ondan giren, önceden hiç bilmediği kutsallık donatımıyla kuşatılır,
kutsallığın varlığı kutluluktan kutluluğa ileten odalarında Mesih’in şölenine
katılır. Kutsallık Tanrı’nın önde beliren özelliğidir. Bununla bağdaşık
uyumlulukta kutsallık ademoğlunun en önde beliren yararıdır
(bkz. I.Selanikliler 3:13).
6:15-23 kesimi istenç (irade)
ve sorumluluk konularını kapsar. Tanrıbilimde, felsefede, toplumbilimde en çetin
sorunu oluşturan bu konu yazının dışında bırakılmıyor. Bir düşünür olan yazar
Pavlos önündeki düğümün gizemini felsefeleştirmiyor. Tersine, günah bağından
özgür kılınan, Tanrı’nın uşaklığına yükseltilen, yaşam kutsallığının ürünleriyle
donatılan sonsuzun güvenliğini bulanlara sesleniyor. Doğal bireyin (yeniden
doğmayan) istenci de sorumluluğu da kendi yaşamına dönüktür. Varlıkta egemen
kesilen ‘Ben’ daima düşük istençle yöneltilir, sonundaysa bunun acı ürününü
devşirir. Buna karşı günahtan özgürlüğe getirilen kadın erkek istençlerini
ölçüye vurabilir. Düşük varlığını utanca götüren ağır sorumlulukların yükü
altında ezilmez; çünkü o teslim olduğu öğretiye gönülden boyun eğmiştir
(13,17,19). Günahın uşağıyken o,
doğruluğa özlem çeken istenci hiçbir yolla doğruluk ürünleri yetiştiremez, düş
kırıklığıyla sonuçlanan eylemlerin altından kalkamaz. Onun öz yapısı (karakter)
günahlıdır, özgür kılınmamıştır. İstençleri günahlılığın etkisinde ve
yönetimindedir. Bunu hepimizden iyi bilen Rab İsa Mesih yeniden doğuşun önemini
üstelemeyle vurgular. Bir vakitler bencilliğe ve nefse hizmet eden öz yapıyı
taptaze gerçeğe ve aşamaya yükseltmekle ilgilenir. Mesih yaşamı ve yaşamın
yöntemini değiştiren kurtarıcıdır. Ters durumda O’na iman etmenin ne anlamı
olabilir, ne de bir yararı.
Yaratan’ın ademoğluna havvakızına sağladığı temel armağan özgürlüktür.
İstencin özgürlüğü bireyin yaptığı seçimle belirgin olur. Özgür istenç taşıyan
kişi günahın uşağı olabilir (bkz. Yuhanna
8:31-36), ya da doğruluğa ulaştıran söz dinlerliğin
(16b; bkz. İbraniler 12:23). Görüldüğü
gibi ezici çoğunluk istencini bencil kovalayışlarda kullanıyor, sonundaysa çok
ağır sorumluluk zincirini taşıyor. Özgür insanın, özgürlüğünü her durumda
kusursuz-kutsal istençle beliren Tanrı Oğlu Mesih’e teslim etmesi iç yaşamda
düzen ve erdem ürünlerini yetiştirir. Ademoğlunun günahlılığı onun istencini
sağlıklı biçimde kullanmasına karşı engelini dikmiş bulunuyor. Bu düş kırıcı
tutsaklıktan özgürlük tüm özgürlüklerin ön sırasındadır.
Ne yazık ki, pek çok kişinin özgürlüğünü ters doğrultuda, bencillik
ilişkilerinde kullanması kendi başına bin bir çorap örmekte: “Özgür değil miyim?
Dilediğimi, doğru saydığımı yaparım” sırasından yıkıcı karar günahlıyı dertten
derde sürüklüyor, içinden çıkılamayan karanlık dehlizlere çekiyor. Evet, herkes
serbestlikle istencini dilediği gibi kullanabilir; ama bu yöntemin oluşturduğu
acı sonuçlar gözlerin önünde. Yıkıcı seçimler dizisinin sonucu, verilen kararın
bozukluğundan da berbattır her durumda. Eli silahlı bir meyhaneci müşterilerine
sürdüğü düşük nesneyi onlara şu sözlerle dayarmış: “Hem bu içkiyi
soğuracaksınız, hem de onu beğeneceksiniz.” Günah derebeyi de matahını işte
böyle sürer. Tarih pek çok derebeyinden söz eder, ama
gözle görülemeyen bu derebeyinin amansız tahakkümü sadece Tanrı Sözü’nde
anlatılır.
Bir ruhbilimci şu ilginç gözlemde bulunur: Dine dinselliğe eğilimli
insanların ortaklaşa (müşterek) özelliği nedir?
1. Akılsal işkence ve ruhlarında
duydukları huzursuzluk, 2. Bunun
çözümünü arayış. Ve bu bilgin sorunu şöyle özetliyor:
1. Varlığımda bir düzensizlik
duymaktayım, 2. Bu düzensizlikten
sıyrılmam gerekir, yüce güçlerle ilişkiye gelmeliyim. Birey bu düşünceyle dinine
sarılır.. Öte yandan Tanrı tüm insanlığı şöylece kendine çağırır:
“Ey dünya uçları, hepiniz bana yönelin ve
kurtulun. Çünkü Tanrı Ben’im ve başkası yoktur” (Yeşaya 45:22; bkz. Yuhanna 3:3;
5:21; Efesoslular 2:1).
Mesih’in kutsal kanıyla günah pazarından satın alınan can yaşam kutsallığını ve
sonsuz yaşamı armağan olarak alır. Buna karşı günah kendi ücretini getirir:
Ölüm. Fiziksel ölümü, ardından da sonsuzlar sonsuzu canın işkencesini. Tanrı’dan
ayıran yargı ölümüdür bu. Tüm gün belirli bir işte çalışan emekçi ücretini alır.
Gelgelelim pek çok ülkede bu ücret temel gereksinimlere bile yetmez. Ama o erkek
ya da kadın, hatta çocuk çalıştığı yere elinin emeğini gözünün nurunu dökmüş.
Günahın kölesi de bedenin parçalarını her tür iğrençliğe, bir kötülükten başka
bir kötülüğe uşak olarak sunmuş (19). Ücreti ne? Ölüm! (23).
Eski Antlaşma’da onun ölümü şöyle anlatılır:
“Dipten kökleri kuruyacak ve üstten dalları solacak. Anısı ülkeden
silinecek, sokakta adı kalmayacak. Işıktan karanlığa sürülecek; dünyadan
kovulacak” (Eyub 18:16-18). “Doğrunun anılması kutluluktur; ama kötülerin adı
çürür” (Süleyman’ın Özdeyişleri 10:7). Günahla ölüm bileşiminin büsbütün
yıkıcı görünümü işte bu!
Günahın ücreti ölüm. Buna karşı Tanrı’nın armağanı (harisma)
sonsuz yaşam.. Harisma ile
haris (kayra) aynı kökenli sözdür.
Buna karşı kişiyi köle yapan, sonundaysa umutsuz ölümü oluşturan ruhsal yasanın
ne denli zalim bir köle ağası olduğu düşünülmeli. Ölüm, ücretlerin en
berbatıdır. Tanrısal armağan her bakımdan canı ihya eden sağlayıştır. Ona sadece
Rab İsa Mesih aracılığıyla kavuşulabilir. Başka hiçbir yolla sağlanamayan
kutsallık göksel armağanla donatılmanın parlak sonucudur.
Devletin yasaları suçluyu, zararı yok serbestsin diyerek salıvermez; gerekli
cezayı kesenkes yapıştırır. Doğa, yasalarına saygısızı kesin acımazlıkla
cezalandırır; hiç kimseyi bağışlamaz. Tıbbın yasaları yanlış ilaç yutanı
affetmez; değişmez belitini uygular. Ulusun yasaları onları çiğneyene acı
duymaz. Ülke yasasının dilediği cezayı kaşını kırpmadan yerine getirir:
“Günahın karşılığı ölümdür” (6:23) yargısı evrende en köklü
yargılamadır. Tanrı buna ilişkin uyarıyı Adem’le Havva’ya vurguladı
(bkz. Yaratılış 2:17). Günahın
soyumuza girişinden sonra Tanrı kesin yargıyı bildirdi
(bkz. Yaratılış 3:19; Çölde Sayım 16:29,30). Bu yerlerde günahın
yasasal yargılanışı anımsatılır. Musa ve kral Hezekya günahın yargıyla ilgili
olduğunu belirtir (bkz. Mezmur 90:7-9,11;
Yeşaya 38:17,18). Yeni Antlaşma’da bu gerçek hep anımsatılır
(5:12,14,16,17; bkz. II.Korintoslular
5:10; İbraniler 9:27,28; Yuhanna 8:34). Haberci Petros aynı cezayı belirtir
(I.Petros 4:6). İsa Mesih günahın
cezasını taşımak için çarmıhta öldü, ardından da gömüldü
(4:24,25; 6:9,10; 8:3,10,11; bkz. Galatyalılar 3:13). Mesih’in
ölüler arasından dirilişi hem kurtuluşumuzun, hem de doğruluğumuzun kanıtı ve
mühürüdür (4:25). Kurtuluşumuz Golgota
haçında gerçekleşti, Mesih’in boş bıraktığı mezarda belgelendi: Bu ortamda RAB
Tanrı verdiği sağtöre ve etik yasalarına saygısızlıkla, düşüncesizlikle karşı
çıkanı, göksel ilkelerini çiğneyeni din icaplarıyla, hayır-sevapla, kuşanım
yoluyla serbest bırakmadı; adaletinin gereğini işlerliğe getirdi
(bkz. 5:12, 21; Yaratılış 3:19, 22;
İbraniler 9:27).
Bu değişmez gerçeğin bilinmesine karşın gururlu-dinci insan kişisel
uğraşlarıyla Tanrı’ya beğenileceğini, O’nun gönlünü alacağını tasarlar. Oysa
Tanrı, “Benim sağladığım haç ölümüne iman et, seni arıtayım, doğrulukla
donatayım” der. Günahlı birey art arda yinelediği din alışkılarından tatminlik
duyar; ama bu arada bile bile Tanrı kayrasının yürekte kurtuluş eyleminin
bütünleyişini tıkar. İnancı bir alışveriş ilişkisine dönüştüren herkesi hüsran
bekler. Tanrı, “Sağladığım kayraya güven, Mesih’ime iman et” derken.. Bu insan
en sonunda acımasızca kaybolacaktır.
Bu bölümde geçen bazı anlamlı kullanımlar üzerinde durmamız da aydınlatıcıdır:
‘Ölümünün benzerliğinde O’nunla birleştik’
(symfitos, 5). ‘Eski insan benliğimiz
O’nunla birlikte çarmıha çakıldı’ (systavroo, 6). ‘Mesih’le birlikte öldük’
(apothnisko syn Hristo, 8). ‘O’nunla birlikte yaşayacağız’ (syzao, 8). Bu
bileşik kullanımlar mektubun başka yerlerinde de geçer. Hellence’de
syn, birlikte özdeşlikte bileşimli
varlıklara ilişkin kullanılır. Örneğin sentez, sentetik, sinonim, sinagog, vb.
Romalılar’da ve ayrı ayrı mektuplarda
inanlının Mesih’le bileşim durumunda olduğu bu kullanımla anlatılır. Başka
yerlerde buna yine değinilecek.
BÖLÜM 7
Ruhsal Yasadan Özgürlük
Yahudiler ruhsal yasaya (şeriat) kesenkes bağlıydı. Bir kitapta yazılı,
çeşitli dileklerle yüklü biçimsel buyrukların günahlı varlığı arıtamayacağı, onu
Tanrı katında doğru kılamayacağı düşüncelerini uğraştırmazdı bile. Yazar Pavlos
altıncı bölümde günahlının İsa Mesih’e imanla, O’nunla özdeşliğe girmekle günaha
öldüğünü, Tanrı’nın kavramlı bağlısı olduğunu
vurguladı. Bu tanrısal eylemin sonucu yaşamsal günahlılığın yaşamsal kutsallığa
dönüştürülmesidir. Böylesi parlak ve kutlu gelişim altıncı bölümün ezgisini
oluşturur.
Önümüzdeki bölümdeyse şeriat karşısında ölmenin etkinliği belirtilmekte.
Bu, Mesih’le birleşmenin doğal sonucudur. Ruhsal yasa (şeriat) önceki yaşamın
diktatörüdür. Günahlı birey özgürlüğe kavuşup hak ve doğruluk kapsamında yaşamak
için Mesih’le birleşmeli (bkz. 6:14-15).
Yedinci bölümde ruhsal yasanın yetersizliği kesin dille belirtilmekte. Yazar,
ruhsal yasanın iyi bir buyruk olduğunu anımsatıyor; ne var ki, bu iyi buyruk
bozuk insanın içinde iyilik oluşturamaz.
Yedinci bölüm ikiye ayrılıyor:
Ruhsal yasa insana onun yaşamı süresince egemendir. Yazar bu gerçeği evli
bir çifti örnek tutarak anlatır (bkz.
2-3). Evli kadın kocası yaşadıkça eşine bağlıdır. Ama koca ölürse başka bir
erkeğe varmakta serbesttir. Bu ilişkide anımsatılması gereken bir noktaya
değinilmeli: Boşanmanın evlilik bağını koparamadığı belirginliğe gelmekte.
Bireyi tutsak kılan şeriat bağından kopmak Mesih’in ölümü yoluyla
gerçekleşebilir. Şeriat bağından özgür edilmek ölümü gerektirir. İsa Mesih’in
haçtaki ölümü hem günahlıyı kurtarır, hem de onu ruhsal yasanın egemenliğinden
özgür kılar. Ama inanlı dilediği biçimde yaşayamaz bundan böyle. Bu kez o
Mesih’e varmıştır. Eşi ölen kadının başka bir eşe bağlanması gibi.
Ruhsal yasaya (şeriat) tutsaklıkla Rab İsa Mesih’e bağlılık el ele
beraber yürüyemez. Aradaki uçurum çok derindir. Ruhsal yasa ardı kesilmeyen
dilekleri, buyruklarıyla bireyin yakasına yapışır; hem de ikide bir, şunda bunda
tecavüz ettin diyerek onu suçlar. İsa Mesih şeriatın hiçbir harfine tecavüz
etmedi, şeriat O’nu hiçbir zaman suçlayamadı, borçlu çıkaramadı. Ruhsal yasanın
her dileğini yerine getiren Tanrı Oğlu şeriatın her harfini çiğneyen günahlılar
için öldü ve O’na inananı şeriatın ağır boyunduruğundan özgür kıldı
(2). Şeriat kesin söz dinlerlik
dilerken hiç kimseye söz dinler insan olma yeterliliğini veremez
(4:15; 5:20; 6:14-15; bkz. Galatyalılar
3:21-25). Ama ruhsal yasanın bağından özgür kılan Mesih, söz dinlerlik
sevincini inanlısının varlığına işler.
Günahın ve şeriatın ağır yükünden kopmak isteyen, ölen Mesih’in bedeni
aracılığıyla ruhsal yasa karşısında ölüdür. Bundan böyle Mesih’e varmış kişi
olarak özgür yaşamı yaşar, Tanrı’ya ürün getirir
(4; bkz. II.Korintoslular 5:14;
Koloseliler 2:14; I.Petros 2:24). Sömürücü köle ağası ölen köleden gayrı
yararlanamaz; onu gömer. İnanlı da şeriata (köle ağası) ölür; seven kayıran bir
efendiye ölümden diriliş yaşamını yaşar. Dirilen Mesih’e bağlılık inanlıya
Mesih’in haklarını, yasal yetkilerini aktarır. Mesih’in beden kuşanıp soyumuzla
bir olması O’nun bedeninde kefareti sağladı, buna koşut olarak inanlının
Mesih’le bir olması yaşamsal doğruluğu sağlar. İnanlı Mesih’in haklarını,
özelliklerini varlığında taşır. Mesih’in kurtulmalık ölümü ve dirilişi, O’na
iman edeni tanrısal doğaya sahip kılar.
Yeniden doğuşun getirdiği sonuçlar yaşam boyunca yinelenen dinsel
uygulamaların toplamından çok daha etkin sonucu gerçekleştirir. Önceki yaşantıya
bağlı kadını ya da erkeği bu kez Mesih’in kutsal yaşamı doldurur. Mesih’le
özdeşliğe gelir o insan (6:7,8; 8:1,17; bkz. Habercilerin İşleri 13:39; I.Korintoslular 1:30;
3:21,23; 6:11; II.Korintoslular 5:14,21). Mesih’le özdeşlik iç dünyada
sürekli yenilik oluşturur. Kutsallık ve bağlılık bu yaşamın belirtisidir
(8:10; bkz. Yuhanna 1:16; I.Korintoslular
15:45; Filippililer 2:5; I.Yuhanna 3:2). Mesih’le özdeşlik Tanrı’dan kopmuş
insanı yepyeni yaşam aşamasına yükseltir. Mesih bağlılığı ürün yaşamıdır
(bkz. Yuhanna 15:4). İsa Mesih bu
gerçeği başka bir simgeyle de anlatır.
“Yere düşüp de ölmeyen buğday tanesi tek başına kalır. Ama ölürse bol ürün
getirir” (Yuhanna 12:24).
“Bizler bedenin istekleri uyarınca yaşamaktayken” (5).
Burada sözü edilen beden taşıdığımız et beden değil, ama o bedenin hiç
sıkılmadan işlediği utandırıcı eylemlerdir. Kendiliğinden varlığımızın önemli
bir parçasıdır beden. Kötü bir varlık değil, tersine her yönden herkese gerekli
ve yararlıdır. Gelgelelim, düşük bedenin (nefs) günahlı, kötü, çirkin
isteklerine ve bunların işlerliğe konmasına. Budur anlatılan ve ölmesi gerekli
olduğu vurgulanan yönümüz. Herkes bu acıklı tutsaklıktadır. Ancak günahsız
Mesih’in bedeni aracılığıyla bizim bedenimiz günaha ölür, vaftizde gömülür sonra
da kutsal yaşama dirilir. Bu gelişimde Kutsal Ruh yönetimi kendi eline alır.
O’nun çizdiği yolda Tanrı’ya geçerli hizmet sunmamızı gerçekleştirir. Kutsal
Ruh’tan yoksun kişinin yaşam yöntemi günahlılıkta bocalamaktır. Varsın o
şeriatın kurallarını harfi harfine uygulamaya çabalasın. Tanrı’ya geçerli
hizmeti salt Kutsal Ruh gerçekleştirir. Ters durumda şeriat boyunduruğu
günahlıyı kurtarmak bir yana dursun, onu sürekli suçlar, varlıkta ölüme yaraşan
ürünleri oluşturur (5). Öte yandan,
yüreği sünnet edilmiş olan, ruhsal yasada yazılanlara değil, Ruh’a uyan, her
durumda etkin hizmeti sunandır (2:29).
Ruhsal yasayla ilgili şu açıklamalara da dikkat edilsin:
“Yazılı belge ölüme yol açar, oysa Ruh
yaşam verir” (II.Korintoslular 3:6). “Ölümün kargısı günahtır, günahın gücü ise
ruhsal yasadır” (I.Korintoslular 15:56). Yeryüzünün her yanında şeriat
yönetimlerinin kaş yapayım derken gözleri kazıdığı belirgin bir katı
yürekliliktir. Sevinç getiren değil,
tersine varlığı kaygıya iten korkutucu derebeyi..
Şeriat daima suçla günahla bağlantılıdır. Günahı çirkinliğiyle gösteren
aynadır, pusulayı şaşırmaktır; hiçbir günahlıyı doğrulukla donatamayan suçlayıcı
(3:20). Musa aracılığıyla verilen Ruhsal yasa gelince, onun ışığı
altında günahın tüm çirkinliği belirgin oldu
(5:20). Şeriat tanrısal öfkeye neden oldu
(4:15). Bunlara karşın şeriatın nesnel bir kötülüğü, bozukluğu
yoktur; hem de böyle bir şey düşünülemez
(bkz. 12). Ruhsal yasada görülen olumsuz etki yasanın kötülüğünden değil,
günahlı bedenin günaha tutsaklığından kaynaklanıyor. Ademoğlunda ruhsal yasayı
hoşnut edebilecek güç ve yeterlilik yoktur. Yazar bu önemli sorunu
8:3a’da dorukluyor: Bedenin gereksiz
istekleri ruhsal yasanın dileklerini bütünleyemiyor, tam tersine onları
çiğniyor. Tanrı hem bu dilekleri kesenkes bütünleyen Oğlu’nu gönderdi, hem de
O’nun günahsız bedeninde günahı yargıladı. Tanrı ruhsal yasayı bireyi doğru
kılsın, onu kutsallık ortamında yaşatsın diye göndermedi. Bunları veren Musa ne
der? “Kurallarıma, ilkelerime sarılın.
Çünkü onları yerine getiren onlar sayesinde yaşayacaktır. RAB BEN’İM” (Levililer
18:5). Ters durumda, yargılanacaktır denebilir.
Bu ilke Romalılar’da hep yinelenir
(bkz. 10:5). Buyrukları tutarak doğruluk yapabilen birey bu yolda yaşayacak.
Yasaları kıranın nasıl yargılanacağıysa Kutsal Söz’ün sürekli konusudur. Ruhsal
yasa Tanrı’nın adalet ve doğruluk belgesi olduğundan, ona karşı çıkan herkes
yaraşan cezayı hak edecek. Demek ki, ruhsal yasa günahı tanıtan belgedir
(7b); hem de, günah ruhsal yasanın bu
özelliğinden yararlanarak aslında günahlı olan varlıkta Tanrı’ya karşı isyanı,
başkaldırmayı körükledi (8-11). Günah
kıvrımlı, zehirli yılan gibidir. Onu dürten olmazsa uslu uslu yatar. Ama hele
bir etken onu dürtsün! Bir anda tüm saldırı gücüyle uyanır. Ruhsal yasa
gelinceye dek günah rahat rahat işini yürütmekteydi. Ama yasa belirince, günahın
her çeşidi eyleme koyuldu, gün ışığına çıktı.
Ruhsal yasa günahsız bir soya verilmedi. Tersine, günahlı insan soyuna
verildi ve bu yasa hemen harekete geçti
(5:20; 7:5). İsrail topluluğuna Musa’nın yasası verilinceye dek günahlılık
kendini belirgin etmiyordu. Çünkü yasa olmayan yerde günah günah sayılamaz. Ama
Musa’nın ruhsal yasası sahneye çıkınca tüm İsrail kendini günahlılıkta tutsak
buldu. Yazar Pavlos bu kesimde (7-25)
özlük adılıyla (kişilik zamiri) konuşuyor. Bununla durumu genelleştiriyor.
Kurtarıcı Mesih günah işleyenin günaha köle olduğunu vurgular
(bkz. Yuhanna 8:34). Yedinci bölümde
günah etkisinin varlıkta kesin işlerliği belirtilir
(11,13,14,17,20). Kutsal Söz ‘kötü
düşünceler’e (bkz. Matta 15:19) ve
‘kötü yüreğe’ (İbraniler 3:12)
değinir. “Günah ölümde egemenlik eder’
(6:12), günah ölümlü bedende egemenlik eder demektir bu
(5:21).
Günah, buyruğu basamak yaparak varlığımda göz dikmenin her çeşidini
oluşturdu (8). Gayrı gel de göz dikmenin bin bir çeşidini sırala! İnsanın
canında çöreklenen günah, buyruğu kendisine çok yararlı bir dayanak kıldı,
tecavüzler dizisini işlerliğe koydu. Günahlı varlık şahlandı, şevke getirildi
(bkz. Yeremya 17:9; Yeşaya 1:5).
Ruhsal yasa açıklanmadan günah uslu uslu yatan yırtıcı bir düşmandır. Onun
yırtıcılığı ruhsal yasanın etkisiyle belirgin olur; hem de nasıl! Günah salt bir
eylem değildir, canı ruhu istila etmiş korkunç illettir. Buna gerekli darbeyi
sadece İsa Mesih indirebilir. Dinsel yamalamalarla günah sorununu çözmeye
çalışanın payı bozguna uğramaktır.
Şimdiye dek hiç kimse cetvelsiz, hiç kusuru olmayan bir çizgi ya da eğmeç
(kavis) çizemedi. Bu türden çizgiler yardım edici gereçlerle çizilenler
karşısında her zaman sırıtır. Bu benzetinin ışığında kişisel, dinsel
yetenekleriyle Tanrı’yı hoşnut edici yetkin yaşamı yaşamaya çalışanları düş
kırıklığı bekler (7,8; bkz. Galatyalılar
3:24). Ruhsal yasa günahlıya, “sen bu aşamaya gelemezsin” diyerek onu hep
suçlar. Buna karşı Kutsal Ruh kurtarıcı Mesih’i ona tek çözüm yolu olarak sunar.
Galatyalılar kesiminde belirtildiği
gibi ruhsal yasa günahlıya verilen alıştırıcıdır
(pedagog). Hellence’de bu dikkati
çekici söz kullanılır. Yasa ruhsaldır; ne var ki, günahın egemenliğinde ağınan
ademoğlu ruhsal doğrultuya yönelecek yerde bedenin gereksiz istekleriyle boğuşur
durur ve her durumda onlara yenik düşer
(14). Ruhsal yasa yüreğe korku getirir, günahlıyı korkunun gidericisi
Mesih’e yöneltir. Kuşkusuz bunu kavrayabilene.. Adem’le Havva Tanrı’nın koyduğu
yasayı çiğneyerek gunah işleyince, Tanrı’nın önünde utanca düştü, korktu, O’dan
gizlendi (bkz. Yaratılış 3:8b,10).
Günaha karşı kurban gerekiyordu.
Tanrı bunu hiç şaşmayan adaleti, egemen ilkesi uyarınca sağladı
(bkz. Yaratılış 3:21).
Kurtarıcı Mesih ölümlü varlığı yeni baştan canlandırandır. Kurtardığı bireyi
toplum içinde ideal kişiliğe iletir. Çarmıhta asılan Mesih, geride boş mezar
bırakan Mesih, her an Tanrı’nın sağında inanlıları için aracılıkta bulunan
Mesih, dirilişinden sonra Kutsal Ruh’u gönderen Mesih insanı ruhsal yasanın
kesinleştirdiği lanetten kurtarır (5:10;
bkz. Galatyalılar 3:13). Şeriatın her dileğini O kendi günahsız bedeninde
karşıladı, ardından da ruhsal yasayı yüreğimize işledi. Hattatın maden üzerinde
dilediği biçimleri oluşturması gibi.. İnanlı hiç yanılmayan iman adımıyla ruhsal
yasanın dileklerini tümleyen duruma ve yaşam gönencine
aktarılır. Mesih tarafından..
Mektubun önemli bir kesimi olan yedinci bölüm hangi ortamı imliyor?
Günahlı insanın kurtuluş öncesi görünümü mü, yoksa iman yaşamındaki ruhsal
çalkantıları mı? Bu konuda yorumcuların görüşü ayrılıyor. Varlığını günah
eylemlerine satan herhalde böyle bir çelişkiyle boğuşmaz. Bunu yapmasam iyi
olur; ama yapacağım diye kafasını yormaz. Öte yandan inanlı hiç kuşkusuz
derininde bu tür bir sürtüşmeyi duyar. Halen günahlı bedende konut kurduğundan,
bedensel istekler tarafından rahatsız edilir; buna karşın ruhsal ilkelere
bağlanmaya derininde özenir. İnanlı Mesih’in Ruhu’yla yenilenmiştir. O’nun
buyurduğu parlak yaşamı salt Ruh’un gücüyle yaşayabilir; ruhsal yasa gücüyle
değil (14,23,25). İnanlının öz varlığı
bir savaş alanıdır (Galatyalılar 5:17).
Bu savaşta kesin yengiyi kazanmak, parlak yaşamı yaşayabilmek ruhsal yasanın çizdiği kurallar uyarınca
değil, salt dirilen Mesih’in hiç azalmayan aksamayan diriliş gücüyle
gerçekleşebilir (5:9-10; 6:4,5).
Şu kısa açıklamada iki ayrı görüşe değinildi: Bu kesimin kurtuluş öncesi
yaşam savaşını düzen kapsamında yaşayabilmek isteğini ilgilendirdiği görüşü
yazar Pavlos’un sözlerine değinilerek savunulmakta
(bkz. 14b,25a,23). Buna karşı başka
yorumcular bu öğretinin arıtılmış yaşamla ilgili olduğunu savunmakta. Her iki
görüşün de hem onaylayıcı hem onaylamayıcı yorumu gözden kaçamaz. Genellikle
tanrıbilim tarihinde iz bırakmış yorumcular, bu sözlerin birey iman yaşamına
girdikten sonraki durumu yansıttığını savunur. Bizim görüşümüz de buna
yaklaşıktır. Okuyucunun konuyu bilgelikle, sağduyuyla, duayla araştırması hiç
kuşkusuz kendi yararınadır.
Her iki görüşün de odak noktası aynıdır: Tanrı’nın Musa’ya verdiği ruhsal
yasa günaha günah damgasını vurdu, bireye günahın ölüm ve yargı oluşturuculuğunu
belirgin etti, ama günaha set çekemedi. Sığınılacak tek kale ve savunma odağı
yücelerde egemenliğini sürdüren İsa Mesih’tir. Salt O, bireyleri şeriat
suçlamasından ve sonu gelmeyen yargıdan kurtarabilir. Aynanın karşısında temiz
yüzüne bakan temizliğine ilişkin kanıtlanır, hiç çekinmeden herkesin karşısına
dikilebilir. Öte yandan, maden ocağından çıkan, yüzündeki karalığa bakınca
aynayı suçlayamaz. Bu gülünç olurdu. Ne yapar? Hemen duşa koşar, her yanını
suyla yıkar, tertemiz yüzü açığa çıkar. Ayna temizliği ya da kiri belirgin eder.
Tanrı’nın ruhsal yasası da günah kirini açığa vurur. Günahlılığını tanıyan,
günahsız Mesih’e koşar; O’nda temizlik-esenlik bulur. Şeriat hiç kimseye, sen
Tanrı karşısında tertemiz birisin, sonsuz güvenliğini buldun diyemez
(9-12).
Günahın aşırı günahlılığını ruhsal yasa tanıtır
(13). Günahın ürkütücü sonrası
ölümdür. Bu etkiyi, bu sonucu önleyebilecek güç yoktur. Bu kapkaranlık çıkmazda
Tanrı günahlıya eşsiz bir armağanla yaklaştı: Rab İsa Mesih. Pak suyun
madenciden karalığı giderdiği bir betim yapılabilirse, Mesih’in sağladığı arıtma
yeteneği de günahlıyı arıtır, pampak kılar. Tanrı ve insan karşısında günahlı
canı tertemiz aşamaya yükseltir. Günaha tutsak insan bedenin gereksiz istekleri
tarafından yöneltilir. Bu tutsaklık bazılarda çok aşırıdır. Örneğin terörist,
cinayet işleyen, uyuşturucular süren, kız kadın ticareti tezgâhlayan, vb.
Elbette bunlar da ruhsal yasa aynasının denetiminde. Ruhsal yasa kaba suçluya da
hafif suçluya da ayna görevi görür, herkesin gerçek niteliğini belirgin eder.
Kimisi korkunç çapta kimisiyse sinsi boyutta. Saygıdeğer yurttaş olarak bilinen
nicelerin iç dünyası yüz karası: Yolsuzluk, üçkâğıtçılık, hak çiğneyicilik,
büyüklenmecilik, miskinlik, vb. Aynanın yansıttığı gerçeği kavrayan, inanlı veya
galiz günahlı hemen kurtarıcı Mesih’in günahtan arıtan kanına koşsun arıtılma
isteğini dile getirsin.
Tanrı Adem’le Havva’ya kesin buyruğunu belirtti:
“İyiliği kötülüğü bilme ağacından
yemeyeceksin; çünkü ondan yediğin gün kesinlikle öleceksin” (Yaratılış 2:17).
İnsan soyuna hem ruhsal hem de fiziksel ölüm Tanrı’nın yasasını çiğneme
sonucunda geldi (10,11). Tanrı’nın
yasasına tecavüz ölümle çağrışımdadır. O korkutucu olayda Tanrı Musa
aracılığıyla İsrailoğulları’na iki taş levhada on buyruğu verdi. Musa bunları
halka sunarken Tanrı’dan şu uyarıyı vurguladı:
“Ben Tanrı’nız RAB’İM; bu nedenle yasalarımı ve yargılarımı
tutacaksınız. Bir insan onları uygularsa, onlarda yaşayacak; BEN RAB’İM”
(Levililer 18:5). Tanrı’nın yasasına uymak yaşamla eşitdeğerdir. Ne var ki,
ruhsal yasanın insanı yaşama iletmesi gerekirken onu her tür tecavüze götürdü ve
ölümü getirdi. Tanrı günahsız, kutsal Oğlu’nu insan bedeninde yeryüzüne
gönderdi. Mesih yasanın en küçük harfine varıncaya dek onu tıpatıp yerine
getirdi. İnsanda ölümü oluşturan yasanın kesenkes uygulayıcısı oldu. Bir tek
noktaya tecavüz etmeden. Tanrı’nın yasasına tecavüz eden ademoğullarının
yasasızlığını kendi üzerine yüklendi, yasayı saymayan yasasızların yerine öldü.
Ölümlü insana kendi ölümsüzlüğünü sağladı. Ona iman eden kadını erkeği O şu anda
yaşama ve ölümsüzlüğe naklediyor, kendisine kurtarıcı olarak iman eden herkesi..
Önümüzdeki çarpıcı gerçeğin vaftiz uygulamasındaki anlamı açıklayan
(6:4,7,10,11) kesimle bağlantısı
belirgindir (bkz. II.Korintoslular 5:14).
Vaftiz edilen inanlı bu uygulamayla Mesih’in ölümüne gömülür, O’nun dirilişiyle
de dirilir. Budur Tanrı eylemi.
Az önce belirtilen üzücü görünüm
(bkz. Galatyalılar 5:17), bu bölümün
15-20 ayetlerinde geniş çapta belirtilir. Bu kesin bir savaşı betimler;
amansız savaş.. “Ne yaptığımı anlamıyorum. Çünkü istediğimi yapmıyorum; nefret ettiğim
ne ise onu yapıyorum” (15,18,23). Bu söz ademoğlunun iç dünyasında gözle
görülmez çatışmayı belirgin dille açığa vurur. Tanrı karşısında bireyin iç
dünyasında ‘iyi’ diye
nitelendirilebilecek hiçbir eylem düşünülemez. İnsansal ölçünün
‘iyi’ dediği nice davranışın gerisinde
neler neler sırıtmakta! Kincilik, hazcılık, çıkarcılık, yolsuzluk,
dedikoduculuk, kıskançlık, çekememezlik, kurnazlık, öç alıcılık, düşmanlık, vb.
Ruhsal yasa bütün bu düşüklükleri ve daha pek çoğunu ayna niteliğinde sergiler.
Kişi kabul etsin ya da etmesin. Tanrı’ca verilen ruhsal yasa kutsal, doğru ve
yararlıdır; bozuk sönük resim göstermez
(12). Her günahı olduğu gibi açığa vurur.
Tanrı Sözü varsayımlar öğretmez. Kesin bilgiyle yetkiyle herkesi içinde
sürüp giden amansız savaş sorununda aydınlatır. Gerçek kapsamında yargı vermeye
istekli birey bu belirgin görünüme yan çizemez. Herkesin içinde çaresiz çözümsüz
durumu açıklayan bir yasa yatar: İyiliği yapmak isteğine karşı kötülük
sırıtmakta (21,23). Bu korkutucu yasa günah ve ölüm yasasıdır
(8:2). Başlangıcı taa Adem’in söz
dinlemezliğine dayanır: Özgün ve kalıtımlı günahın Adem’in varlığında insanlığa
sokulması.. Bundan hiçbir yolla özgürlük düşünülemez. Şeriatla, din
tertipleriyle, hayır sevapla, belki de taşınan iyi niyetle, vb. Bu umutsuz ve
hüzünlü durum yazar Pavlos’un iç dünyasında bir haykırı oluşturur:
“Ne düşkün bir insanım ben!” Bu ünlem,
acıklı gerçeği kavrayanın haykırışıdır. Kölenin özgürlüğe kavuşmak için yürek
burkucu isteği ve bağırışı..
Dikkat edilirse, bu kesimde günah kişisel özellikle beliriyor. Günah her
nerede her ne zaman olursa olsun bireyin sırtını yere seren amansız korkmazsız
düşmandır. Kendi kişiliğimiz ötesinde onun hakkından gelebilen daha üstün ve
etkin bir güç gerektir. Bilindiği gibi, özgürlüğe özlem insanın bağrında hiç
durmadan hak adalet arayan, bunları kovalayan hasrettir. Günahın ezici ve
kahredici baskısı kavranınca onun acımasız etkisinden kurtulma figanı daha iyi
anlaşılabilir. Üzerine eğildiğimiz günah sorunuyla ilgili kesimde
(5:21-7:23) günahın insan varlığını
mengenede nasıl sıkıştırdığı daha yakından görülebilir.
Günahın yaşamda derebeyi kesilmesi farklı farklı anlatılarla belirtilir:
1.
Günah yaşamda hükümranlığını (krallığını) sürdürdü
(5:21).
2.
Günah yaşamda egemenliğini kurdu
(6:14).
3.
Günah yaşamı uşaklığa düşürdü
(6:6, 17).
4.
Günah yaşamı konutu kıldı
(7:20).
5.
Günah yaşamın her parçasını kölesi yaptı
(7:23).
Özgürlük siyasal, toplumsal, kişisel ilişkilerde hep görülen dayanılmaz
istektir. Bu sıradan, günah karşısında özgürlük en önde gelen arayış ve
kovalayış olarak belirmez mi? Günahtan özgürlüğe sadece Mesih inancında
rastlanabilir. Yeryüzünün bunca din ve tarikatı arasında günahtan özgürlük
sağlayan başka bir inanç düşünülemez.
Özgürlüğü özleyen, olmadık düşünülmedik katlanışlara başvurabilir. Az
önce sıralanan özgürlükler zincirinden önemi ön sırada bulunan ruhsal özgürlük
sağduyulu insanın arayacağı temel istemdir. İç dünyayı allak bullak edebilen
günah tutsaklığından özgürlük. İşin acınılacak yönü doğal bireyin bundan
bilgisiz ya da kayıtsız yaşamasıdır. Ademoğlunun derininde figan oluşturacak, ön
sıradaki belirgin özlem günahtan özgür olma hasretidir. Bir din araştırmacısının
az önce belirlenen gözlemi gibi. Her yerde herkesin dinsel yerlere koşması bunun
kanıtıdır. Ama günah sorununu örtbas etmeyi başaran iblis günahlının gözüne kül
atmanın ustalığını da çok iyi bilir. Her tür özgürlük aranmalı; ama bu özgürlüğe
istek bastırılmalı, der şeytan. Şeriata bağlanmak, din töreleri ve
uygulamalarıyla uğraşmak, vicdan uyarınca yaşamak yeter, sakın ileriye
gitmeyesin! İşte böyle duyurulur amansız düşmanın sinsi önerileri.
Yazar Pavlos’un haykırışı köklü bir gerçeğe dayanır:
“Beni kim kurtaracak?” (24).
Sağduyulu, ruhsal kavramlı birey, “Kendimi nasıl kurtarabilirim?” yolunda
kişisel başarı bekleyen çözüm yollarıyla oyalanmaz. Tersine,
“Beni kim kurtaracak?” diye somut
soruyu sorar. Bu sorunun öncesi derin bir ünlemle yüklüdür;
“Ne düşkün bir insanım ben!” Bu, günahın egemenliğinde boğuşanın her
tür kişisel çabasal bedensel uğraşa rest çekerek varlığın ötesinde ondan daha
etkin ve güçlü birine duyulan özlemi dile getirir
(bkz. Mezmur 51:6; Yeşaya 6:5; Levililer 13:45; Luka 5:8; 18:13;
I.Timoteos 1:15). İşte budur bireyin tüm insansal uğraşları bir yana itip
gücü kendininkinden kat kat üstün olanı arayışı. Bu inlemeler yaşamın günah
egemenliğinde amansız figanıdır. Özgün ve kalıtımlı günahın ruhsal ölümü,
fiziksel ölümü tümleyişi.. Bu insana özgürlük sağlayan kurtarıcıyı Tanrı herkes
için göndermiş bulunuyor. Çok önceleri şu peygamberlik sözü duyurulmuştu:
“Kurtuluş RAB’tendir” (Yunus 2:9).
Bireyin bunalım ortamından, ölümü yenen ve dirilen Mesih’e sığınması gerçekten
en parlak inanç aşamasıdır.
Yazar Pavlos bu çok önemli sorunu şöyle dorukluyor:
“Rabbimiz İsa Mesih aracılığıyla Tanrı’ya
şükürler olsun” (24). Yeryüzünde sonsuz parlaklık, sürekli etkinlik taşıyan
tek eylem İsa Mesih’in gerçekleştirdiği kurtulmalıktır. Ölümüyle günahı yendi O,
dirilişiyle günaha tutsak bireyleri doğruluğa özgürlüğe kavuşturdu
(4:25). Günahlıya düşen yükümlülük
özgürlük sağlayıcısına haykırmaktır. Çünkü salt O’dur bireyi hem günahtan, hem
de ölüm bedeninden özgür kılan. O’nun etkin eylemi milyonlarca varlıkta
gerçekleşmiş ve gerçekleşmektedir.
Yazar bu önemli kesimi önemli bir anımsatmayla doruğa getirir; şimdiye dek
dediklerine yeni bir vurgulama kor: Sağduyu Tanrı’nın yasasına uşaklık eder.
Bununla, somut ve sağlıklı biçimde çalışan sağduyudan söz edilmekte. Kurtulmuş
insanın sağduyusu.. Ne var ki, beden ıslah edilebilir türden başarılı bir bütün
değil. Bu nedenle ölmeli, Mesih’in gelişinde her inanlıya verilecek yepyeni
bedeni beklemeli. Beden yalnız günah yasasına uşaklık edebilir. Tanrı’ya şükür,
şimdi bireyi ölüm bedeninin egemenliğinden özgürlüğe ileten Mesih, günahlının
kendisine sığınmasını özlemektedir. Tıpkı yazar Pavlos’un yaptığı gibi..
BÖLÜM 8
Mektubun bu ‘zafer’ kesimi, ‘suçlu
çıkarılma yoktur’ (1) güvencesiyle açılır,
‘ayırma yoktur’ (35) kanısıyla doruklanır. Aradaki yazı bu önemli
iki bildiriyi genişletir. Bu kesimde Kutsal Ruh’un tanrısal tasarı ve düzende
kesin işlerliğiyle karşılaşırız. Burada Ruh
(pnevma) yirmi bir kez konu edilir.
Bunlar, tanrısal üçlüğün üçüncü kişiliğiyle ilgilidir. Sadece iki yerde –uşaklık
ruhu (15) ve bizim ruhumuz
(16)–
görüleceği gibi ayrı ilişkidedir. Bu parça Kutsal Ruh konusuyla ilgili bir
öğreti kesimi değildir. Kutsal Ruh’un tanrısal kurtarma ve inanlının iman yaşamı
çerçevesinde görülen etkisiyle ilgilidir.
İsa Mesih inancı tekte üçlük, üçte teklik Tanrı inancıdır. Tanrı-insan
ilişkisini tüm etkinliğiyle tanıtlayan inançtır bu. Yaratan Baba, kurtaran Oğul,
yaşatan Ruh olmasaydı inanlının yaşamı başkaların yaşamından ayrımlı olamazdı.
Ama Mesih inanlısının yaşamı-sonrası öbür inanç bağlılarınkinden apayrıdır. Bu
kesimde Kutsal Ruh’un inanlı yaşamında etkisi şu özelliklerle görülmekte:
Haçta İsa Mesih’in kurtarmalık ölümü dışında, canın arıtılması ve
kurtulması konu edilemez. Buna koşut olarak, Kutsal Ruh’un inanlı yaşamında
yardımı ve desteği olmaksızın kurtuluşun işlerliğe gelmesi gerçekleşemez. İmanla
kurtarıcı Mesih’in arıtıcılığına sığınan ve O’nun kurtarmalığından kendine pay
alan inanlı, Mesih’in ölümü yoluyla önceki günahlı yaşama ölür, günah
tutsaklığından özgür edilir. Ruhsal yasa boyunduruğundan kayra (inayet)
bolluğuna yükselir. Bu aşamada Kutsal Ruh’un etkisi belirgindir. Kutsal Ruh
Tanrı’nın kişiliğidir. O’na şu açıklamalarla rastlarız. Yaşam Ruhu
(2), yakarı Ruhu
(26,27), Kutsal Ruh günahtan arıtılan
insanı günah ve ölüm egemenliğinden koparır, Mesih’le birliğe getirir onu
(bkz. II.Korintoslular 5:17), Ruh’un
sevgisi (15:30), gerçek Ruhu
(Yuhanna 16:13), kutsallık Ruhu
(Efesoslular 4:30), sonsuzluk Ruhu
(İbraniler 9:14), her yerde hazır olan
Ruh (Mezmur 139:7), bilgi Ruhu
(I.Korintoslular 12:11), öğreti Ruhu
(Yuhanna 14:26; I.Korintoslular 2:13;
I.Yuhanna 2:27), yaratış Ruhu
(Yaratılış 1:2), cinleri kovan Ruh
(Matta 12:28), ilzam, kınama, suçlama
Ruhu (Yuhanna 16:8), yeniden doğuş
Ruhu (Yuhanna 3:8; Titos 3:5), diriliş
Ruhu (Romalılar 8:11; bkz. I.Korintoslular
15:45), inanlıyı Tanrı’nın tapınağı kılan Ruh
(I.Korintoslular 3:16), vaftizde etkin
Ruh (Matta 28:19), kutsama Ruhu
(II.Korintoslular 13:14; I.Petros 1:2),
Mesih’te yaşam veren Ruh’un yasası. Günah ve ölüm yasasını alt eden Ruh
(2). Yeniden doğuşla değişikliğe eren
yürek Mesih’e ve Kutsal Ruh’a konutluk eder; Kurtarıcı’yla, Avutucu’yla
özdeşliğe ve birliğe girer.
Mektupta vurgulandığı gibi, “tüm
dünya Tanrı karşısında suçludur” (3:19), “dünyanın Tanrı’yla barışması” (11:15)
Mesih aracılığıyladır. Bu değişmez gerçeği tanıtan yazar Pavlos, Mesih’e
bağlanana ‘suçlu çıkarılma yoktur’ güvenliğini vurguluyor.
7:24’deki o içtenlikli haykırı şimdi
yanıtlanıyor (2). Yedinci bölümün
konusu, ruhsal yasa boyunduruğunda varlığı sürdürmenin
(7-25) oluşturduğu güçsüzlüktür. Buna karşı, sekizinci bölümün
konusu Kutsal Ruh yönetiminde yaşamanın
(2-4,7) sonuçladığı güvenliktir.
Yazının beşinci bölümüne geri gidildiğinde, bir tek insanın (Adem) suçu
sonucunda insanlığa suçlu çıkarılma geldiği görülür
(5:16,18). Burada geçen
katakrima aşırı suçluluk kullanımıdır.
Yunanca’da en ağır ceza olan ölüm yargısı ilişkisinde geçer. Ama tanrısal perde
orada inmiyor. 8:1’de,
“Mesih İsa bağlılığında olanlara katakrima
yoktur” güvenliğiyle iletilen çok sevindirici bir gelişim dikkati çekiyor.
Öyle de olmuştur: Adem’le insanlığa
katakrima gelmişken, Mesih’le insanlığa
harisma (tanrısal bağış) geldi. Bunun
nasıl gerçekleştiği 3’üncü ayette belirtiliyor:
“Tanrı kendi Oğlu’nu göndererek insan bedeninde günahı yargıladı” katekrinen
(3). Bu, katakrima’nın fiil
biçimidir. Seven Tanrı benim ölüm yargımı, insan bedeni kuşanan İsa’nın
günahsız-ölümsüz bedeninde yargıladı. Tanrı insanın ölüm ilamını kendi Oğlu’na
astı, O’nun, ölümle vurulması sonucunda adaleti dileğini aldı, hak Yargıç’ın
günaha karşı öfkesi yatıştırıldı. Mesih bağlısı elbette sıkıdüzene getirilir,
ama suçlanmaz, yargılanmaz. Onun yargısını çarmıhta Mesih yüklenmiştir
(1,2; bkz. İbraniler 12:6; Vahiy 3:19).
Tövbe eden ve Mesih’e gelen günahlıyı Tanrı O’nun yaralarıyla iyi etti
(bkz. Yeşaya 53:5b), böylece günahın
ademoğlu üzerindeki etkisini kırdı. Ruhsal yasa bunu hiçbir vakit başaramazken
Tanrı yaptı. Şaşılacak eylemleriyle kendisini tanıdığımız Tanrı akılları
durduran kurtarışı Golgota’da belirginliğe getirdi. Mesih dünyanın günahını
kaldıran Tanrı Kuzusu’dur (bkz. Yuhanna 1:29,36; İbraniler 9:26). Tanrı tasarısında O’nun
kurtuluşumuz için ölmesi gerekliydi (bkz.
Luka 24:26; Habercilerin İşleri 3:18; 26:23). Buna karşın bazı kuşakların
kafasına sığamaz bu Tanrı eylemi. Ne der onlar? Bir kişinin yerine başkası
ölemez. Bu kuramın doğruluğu düşünülebilirse, bu kişiler yargısını yüklenecek,
mahva gidecek. Çünkü Tanrı düzenini bir yana ittiler yaratık kafasıyla,
kendilerine özgü düşünceyle düzdükleri yolda yürümeyi yeğlediler. En başta
beliren günah, günah kavramını yitirmiş olmaktır
(bkz. Mezmur 19:12; 51:6; Efesoslular
4:18,19). Günahlının günah duygusunu uyuşturması ve körleştirmesi en
korkutucu günahtır. Hem de günah kavramını dışlamak tanrısaymazlıktır. Bu
ataklık herkesin varlığında belirgindir
(bkz. Yuhanna 3:19). Buna karşı,
tanrısal yargının gerçekliğini bilenlerin kayraya sığınma ivediliği temel
güvenliktir (bkz. Matta 11:12). Her insan ya ilk sıradadır, ya da sonrakinde.
“Ruhsal yasadan özgür kılınan...Ruh’un
yeni yolunda hizmet sunar” (7:6). Ve
Tanrı kayrasının yüceliğini över.
Bu bölümde iki ayrı yasadan söz edilir:
‘Yaşam veren Ruh’un yasası’, ‘Günah ve ölüm yasası’ (2). İki ayrı yasa; ilki
ikinci yasayı etkisiz bırakır. Bu bir betimle anlatılmalı. Havaya yükselen uçak
yerçekimi yasasından özgürdür. Aerodinamik yasası yerçekimi yasasının etkisini
kırar. Daha basit bir örnek, nesnelerin yere düşmesi doğaldır. Yerçekimi yasası
düşen nesneyi aşağı çeker. Ama elle tutulan bir nesne yere düşmez; elin gücü
yerçekimi yasasını durdurur. Bu benzetiler ayette belirtilen gerçeğe ışık
saçmakta: Günah ve ölüm yasasının herkesi aşağıya çekmesi doğal gelişimdir.
Yedinci bölümde belirtildiği gibi, ruhsal yasada bu düşüşü engelleyebilecek güç
yoktur. Ruhsal yasa sadece düşüşün nedenini bildirir, ardından da düşeni suçlar.
Bu kez daha üstün bir yasayla karşılaşır okuyucu:
‘yaşam veren Ruh’un yasası’. Mesih’e bağlananın varlığında bu yasa
tüm etkinliğini gösterir. Düşüşe set çeker, onu önler; çünkü onun gücü günah ve
ölüm yasasından üstündür.
Mesih İsa aracılığıyla Tanrı inanlıyı günah ve ölüm yasasından özgür
kıldı (2). Bu ilişkide şu yerlere
bakınız: 5:12-21; 6:1-23; 7:7-25.
Ruhsal yasa ölüm yargısını getirdi; günahlılığı kesenkes sergileyerek.. Kutsal
Ruh yaşama ve özgürlüğe ileten yolu açtı. Tanrı Mesih’in günahsız bedeninde
günahı yargıladı (3). Bir yanda ne
başarı ne de etkin sonucu getirebilen ruhsal yasa, öte yandaysa diri Tanrı’nın
ölümden dirilen Oğlu. Golgota haçında Tanrı tarihin en parlak olgusunu tümledi.
Ruhsal yasanın güçsüz bıraktığı bedeni, Tanrı günahsız beden kuşanan kendi
Oğlu’nun gücüyle, o kahredici ölümle günahlılıktan özgür kıldı
(bkz. İbraniler 7:18; Galatyalılar 4:4;
Filippililer 2:7; Koloseliler 1:22). Güçlükle kavranabilecek tanrısal gizem:
İsa Mesih haç üzerinde insanlığı hem suçlu çıkarandır, hem de onun suçunu
üzerine yüklenen (bkz. Yasanın Tekrarı
21:23; Galatyalılar 1:4; 3:13; İbraniler 6:28; 9:15; Romalılar 3:25,26).
Günah günahsız olanın bedeninde, canında yargılanınca günahlı bireye özgürlük
sağlandı (II.Korintoslular 5:21; İbraniler
4:15; I.Petros 1:19; 2:22; I.Yuhanna 3:5,7). Budur Tanrı’nın insan
doğrultusunda tasarısı ve düzeni. Tarihin en ağır yargısıdır bu. Yargılar
yargısı! Tanrısal adalet ve yargı insanlığın bu önemli sorununu bir çırpıda
çözdü. Ne var ki, tüm insanlığın yargısını günahsız bedeninde taşıyana çok ağır
bir yargıydı bu. Mesih günahı kaldırmaya öldü; kaldırdı da. Beden kuşanmada O’na
böyle bir ölüm kararlaştırılmıştı. İsa Mesih günahın cezası için fiziksel ölüme
teslim oldu, ruhsal ıstırap altında inledi
(4:24,25; 6:9,10; 8:3,10,11; bkz. Galatyalılar 3:13). Mezardan dirilişiyle
günah yargısının çözümünü belirledi. Günahtan dönenin doğrulukla donatıldığını
kanıtladı. İnanlının beklenen dirilişi, günahlının Adem’de ölümüne ve bunun
Mesih’te çözümüne tanrısal bildiridir; kesin ve sonuçlu güvenlik
(bkz. I.Korintoslular 15:21,22).
İsa Mesih ruhsal yasanın en önemsiz sayılabilecek buyruğunu bile yerine
getirdi (4). Ters durumda günahlılar
için ölemezdi O. İnsan ruhsal yasanın her harfini çiğnedi; bilerek ya da
bilmeyerek. Bu nedenle, tanrısal yargıyı hak etmiş varlıklarız. Tanrısal
yargının İsa Mesih üzerinde hiçbir iddiası yoktu. O ruhsal yasayı kesenkes
tuttu, ardından da onu tutmayanlar yararına öldü. Bu münferit (kendine özgü)
Tanrı eylemiyle ruhsal yasa hakça gereğini buldu
(4; bkz. Matta 5:17; Galatyalılar 5:16).
Böylece Ruh’un yasası şeriat yasasına üstünlüğünü kesenkes kanıtladı
(2). Bedenin isteğine rest çeken
inanlı bundan böyle Ruh’un isteğine göre yaşar. Kutsal Ruh’un tanrısal eylemle
gerçekleştirdiği yeni yaşam gayrı Kutsal Ruh’a borçluluktadır. Tanrı’nın ileride
dirilteceği yeni beden günahın etkisinden varlığı büsbütün özgür kılacak;
böylece, günah sorunu kökten çözülecek. Günah artık bireyleri uğraştıran bir
çirkinlik yığını olma hakkını yitirecek.
Tanrı inanlısını Mesih gibi olmaya atadı. Bu parlak aşama da şimdiden
işlerliktedir. İnanlının yücelenişi Mesih’in bedeniyle kuşatıldığında
gerçekleşecek. Bedenin gereksiz istekleri hep sırıtır
(5). Bunlarla karşılaşanın düşüncesi o
isteklerde kenetlenir; kimisi düpedüz yasasızlık, evlilik dışı cinsel
düzensizlik, hırsızlık, üçkâğıtçılık, yalancılık, vb. Öte yandan kimisi zararsız
birer istek gibi görünür: Büyüklenme, inat, bencillik, kincilik, kıskançlık,
paraya tutsaklık hırsı, vb. Tümü alt edilmeli, inanlı bu isteklerin hiçbirine
boyun eğmemeli. Kişinin kendi gücüyle bunu gerçekleştiremeyeceği belirtildi.
Beden (sarks), bu yazıda ev vücudumuzdan daha geniş çaplı bir etken olarak
belirtilmekte, kutsal Tanrı’yla sağlıklı ilişkiden kopmuş düşük varlığı
simgelemekte (7). Bununla bencil,
hazcı (hedonist), Kutsal Ruh’a yer tanımayan akıl ve yürek imlenmektedir
(bkz. I.Korintoslular 1:26). Tüm
varlığımla Tanrı’ya uyruk olamayan, salt insansal kafayla düşünen, söz söyleyen,
eylem yapan öğem. Kendi kafasına hizmet eden insansal niteliğim. Ruh’tan yoksun
bireyin özelliği.. Cansal varlığımız, düşüncemiz bedenimiz ruhsal değerler ve
erdemlerden bağımsız, sorumsuz ortamda her dilediğini uygulama kovalayışındadır.
Beden (sarks) yeniden doğmamış,
kendini özgür düşünen ‘ben’in egemenliğindedir. Ama bu kafa ‘özgürüm’ derken en
amansız tutsaklığın pençesindedir. Yaşamımız, eylemlerimiz bu amansız diktatörün
mengenesindedir. Romalılar’da beden
olarak anlatılan günah niteliği, I.Yuhanna
mektubunda ‘Dünya’ (kozmos) sözüyle
belirtilir (bkz. I.Yuhanna 2:15,17;
3:1,13; 4:5; 5:4,5,19). Beden ve dünya görüşüyle yaşam sürdüren bireyin
Tanrı’ya herhangi bir yararlılığı düşünülemez. Bu insan yeniden doğmalı,
tanrısal doğrulukla donatılmalı. Hiçbir inanlı yaraşıksız isteklere boyun
eğmesin. Kutsal Ruh günahlı bedene mekanik yollarla düzen vermez. Varlığımızın
günah bedeni Mesih’le birlikte haça çakıldı
(6:2-4). Bu köklü olguyu
değerlendiren, Ruh’un isteği uyarınca yaşar Ruh’a ilişkin konuları kavrar.
İnanlının beden isteklerine uyarak yaşaması Tanrı katında kargaşa oluşturan
çelişkiler dünyasıdır. Tanrı-Ruh inanlıya kendi isteğini belirgin eder. Bunu
benimseyen ve değerlendiren, yaşama esenliğe kavuşur. Dirilen Mesih’in gücü bunu
sağlar, varlığı tanrısal yengiyle ihya eder.
Mesih bağlısının iç yaşamıyla dış yaşamı (beden) hep çatışmaya giden
sürtüşme alanıdır. İnanlının iç dünyasında boğuştuğu direnişli sürtüşme.. Yazar
Pavlos bu taciz edici savaşın öğelerini sergiliyor, yenginin nerede bulunduğunu
belirtiyor. Rab İsa Mesih, “Bedenden doğan
bedendir, Ruh’tan doğan ruhtur” der
(Yuhanna 3:6). Bunun için Mesih’in kesin buyruğu yeniden doğuşla ilgilidir.
Beden ne denli dinsel ya da şeriat hayranı olursa olsun, bedensel dürtü ve
istekleriyle özünü daima belirgin eder. Günah, kutsal Tanrı’nın inanlısıyla
ilgili sağtöresel düzene bencil yaratık yönteminin karşı gelişi, isyan edişidir.
Varlıkta çöreklenen günah Tanrı’ya sevgiyi ne tanır ne de onaylar; sadece usule
bağlı dinle yetinir. Bedenin isteklerini Tanrı’nın kutsallık yasasına üstün
tutar. Bencil kovalayışlarında kararlıdır. Kendi isteği Tanrı isteğinin önünde
tutulur. Tanrı’nın kutsallığına, kutsallıkla ilgili isteklerine hiç önem vermez.
Kutsallığın ne anlam taşıdığını bilmek istemez. Ruhsal düşüşün bir dalından
öbürüne sıçrayan, böylece Tanrı’nın kutsallık ilkelerine düşman kesilen eylemdir
günah. Açıkça olsun, dolaylı biçimde olsun her günah Tanrı’ya düşmanlıktır.
Kişinin önünde iki yeğleme bulunur: Ya bedenin isteklerine boyun eğerek ölümü
beklemek, ya da Ruh aracılığıyla bedenin işlerini öldürerek Tanrı’ya yaşamak
(13). Bedenle
(7:5) Ruh arasındaki çelişkili ayrım (4)
5-8 ayetlerde açıklıkla belirtilmekte. Bedenin ortakları günahla ölümdür.
Bedenin eğilimi daima Tanrı’ya karşı direnmektir. Tanrı’yla beden hiçbir yolda
bağdaştırılamaz. Sadece haça çakılan, ölen beden Tanrı’ya yararlı olabilir
(bkz. Galatyalılar 2:20). Bedensel töre ve uygulamalarla Tanrı’ya
yarar sağlamaya didinen, dökme suyla değirmen döndürmeye çalışanın
bocalayışındadır. Usüle bağlı din, kerpiçle kurulan evdir. İsa Mesih’in şu
vurgulayışı akılda tutulsun: “Tanrı
Ruh’tur ve O’na tapınanların ruhta ve gerçekte tapınması gerektir” (Yuhanna
4:24).
Sekizinci bölümde konu edilen önemli bir aykırılığa ve parlaklığa
yaklaşalım: “Çünkü bedenin gereksiz
isteklerine bağlı düşünce ölüme götürür. Ruh’a bağlı düşünce ise yaşama ve
esenliğe götürür” (6).
Barış-esenlik sözü mektupta on bir kez geçer
(bkz. 1:7; 2:10; 3:17; 5:1; 8:6; 12:18; 14:17,19; 15:13,33; 16:20).
Bir kez fiil biçiminde kullanılır
(eirinevomai, 12:18). Bazı yerlerde
kayra’yla çiftlenir, başka yerdeyse
yaşamla, doğruluk’la,
sevinç’le. İki yerde Tanrı ‘Barış Tanrısı’ olarak anılır. Barış hem
dikeydir hem de yatay: Hem Tanrı’yla hem de yaratıkla. Mektupta her ikisine de
rastlanır. Mesih’in kayrası günahlıyı Tanrı’yla barıştırırken insanla da
barıştırır.
Dünya liderleri barış ödülleri toplar, yine de savaşır. Kesin barış
gerçekleşemez; Çünkü insan Yaratan’ıyla barışta değil. Hiç kimse İsa Mesih’e
barış ödülü vermedi, ne de bunu düşündü. Tersine, Barış Başkanı kaba kuvvetle
öldürüldü. O’nun bağlıları bugüne dek öldürülmekte. Barışsız insan çatışma
kükreyişlerinde çalkalanıyor. Herkeste affedilmezlik, affedememezlik egemen.
Barış sözü kupkuru bir kuram olmuş. Esenlikten yoksun insan acıdan acıya
itilmekte. Bedene bağlı düşünce insanı ölüme götürüyor. Ruh’a bağlı düşünceyi
varlığa Mesih koyar, yaşamı ve esenliği sağlar:
“Sizlere esenlik
bırakıyorum. Size kendi esenliğimi veriyorum. Ben size dünyanın verdiği gibi
vermiyorum. Yüreğiniz sarsılmasın ne de korksun!” (Yuhanna 14:27).
Haçta ölümü tadan beden Tanrı’ya sunu sunabilen, iç varlıkta Ruh’un diriliğini
tadan bedendir. Öte yandan bedenle Tanrı’yı hoşnut etmeyi amaçlayan, Tanrı’nın
yasasına boyun eğemez (7b), Tanrı’yı
hoşnut edemez (8); sadece ölüm
yaftasını boynunda taşır (6). Bireyin
kavramı, düşüncesi Ruh’a bağlanınca yaşam ve esenlik gün ışığı gibi parlar.
Tanrı’nın Ruhu inanlıda konut kurunca bedenin istekleri etkisini,
eylemlerini, işlerliğini yitirir. Ruh’a bağlılık inanlının varlığında belirgin
olur. Ve bu dönümde yazar çok önemli bir tanrıbilim gerçeğini vurgulamakta:
“Mesih’in Ruhu’nu taşımayan kişi O’nun
sayılamaz” (9). Mesih’in arıtan kanıyla yıkanan, yeniden doğan inanlı O’nun
Ruhu’yla doluluk bulur. Bu bedensel yaşamın tersi olan ruhsal yaşamdır: Günahlı
beden ölü, can-ruh diri. Günahlı varlık gitmiş, can doğrulukla donatılmış.
Günaha kirliliğe bencilliğe tutsak beden haçtaki ölüm yoluyla özgürlüğe
kavuşmuş, ölüme yargılıyken artık yaşam bulmuş. Bir yanda, bedenin her dileğine
ve buyruğuna ‘pekiyi’ diyen tutsak ben; buna karşı bunlara kesenkes ölen, somut
yaşam gönencine gelen, bedenin dileklerine yaşamda bulunan Kutsal Ruh’un
yetkisiyle ‘hayır’ diyebilen zaferli, özgür can
(9,10; bkz. Efesoslular 3:16,17).
Beden ölü, ruh diri. Budur Mesih’in yaşamda egemen oluşu
(10). İlki Mesih bağlılığını tanımayan günahlının bedeni, sonrakiyse
Ruh’tan doğan inanlının günaha rest çekmiş bedeni
(10,11,23). Kutsal Ruh’un inanlıya
gelişiyle ilgili şu yerlere de bakınız:
Luka 24:48; Yuhanna 14:18; 15:20; Habercilerin İşleri 1:8; 2:2; 4:31; 8:17,18;
Efesoslular 1:13,14; I.Korintoslular 6:19; II.Korintoslular 1:22.
Tanrı’dan gelen doğrulukla donatılan ruh diridir; çünkü onun övüncü
dinsel başarılarında odaklanmaz, daima Tanrı’ya doğrultulur
(bkz. I.Korintoslular 1:30). Tanrı
sağlayışı doğruluk, günahlının kendi doğruluğunu kişisel özellikleriyle çizmeye
çabalayışından milyonlarca kat üstündür. Her durumda etkinliğini kanıtlamaktadır
(13). O doğruluğu Tanrı kişinin kendi
başarılarından beklemez, Oğlu Mesih’in kurtarmalığıyla kendisi sağlar.
Günahından dönenin zenginliği, serveti budur. Bu doğrulukla kutlanan ruh
diridir. Buna karşı kendi doğruluğuyla Tanrı karşısında dikilmeye çalışan
günahlının bedeni daima kendine özgü kıpırdanıştadır. Öte yandan Tanrı’dan gelen
doğruluk inanlı bireyin gönencidir, güvencesidir. Bu kişiye bedenin ölümü yersel
bağlardan özgür kılınmış varlığın kurum, hırs, iftira, kırılganlık, kıskançlık,
çıkarcılık, yalancılık, vb. tutsaklıklardan kazanılan zaferi simgeler
(bkz. Mezmur 116:15; Vahiy 14:13).
Kutsal Söz’ün tanrısal tekte üçlük, üçlükte teklik öğretisine de
değinmekten geri durmuyor yazar. ‘Mesih
sizde yaşıyor’ (10), ‘Ruh sizlerde konut kurdu’ (11), “Mesih İsa’yı ölüler
arasından dirilten” (11). Bu yerlerde tanrısal üçlük belirgindir. Bireyin
kutluluğunda, kurtuluşunda, kutsanışında kutsal üçlük etkinliktedir. Mesih’i
ölüler arasından dirilten, ileride inanlıyı da diriltecek, ona ölmez-çürümez
yaşamı verecek. Tanrısal üçlüğü yadsıyan, Tanrı’nın kurtarma kutsama diriltme
eylemini anlayamaz, onun dışında kalmış bir yetim durumunda dinsellikte bocalar
(4:24; 6:14; bkz. I.Korintoslular 6:14).
Ruhsal yaşamın gönencinde ilerlemek sağlıklı öğreti yöntemini ve kanıtlı
yaşam düzenini benimsemekle olanaklıdır
(12,13). Yeniden doğuşa yükseltilen kadın erkek, göksel yaşamın neleri
gerektirdiğini tanır, bunlara sarılır. Çünkü o bir dine değil,
“göksel Yeruşalim’e, sayısız meleğin
sevinçle kutlamaya katıldığı yere” yaklaşmıştır
(İbraniler 12:29). Kutsal Ruh Mesih’e
iman edene sonsuz yaşam sağladı. Bu yaşam Ruh ile uyumda beliren Tanrı
yöntemidir. Üstteki ayetlerin ağırlığı yaşam kutsallığında odaklanır.
İncelenen kesimde (1-13) ana
konu Ruh’un etkilemesiyle sağlanan ‘yaşam’
ilkesinde odaklanır. Ters durumda günahlı insanın görünümü İncil’in birçok
yerinde belirtildiği gibi üzücüdür (bkz.
Markos 7:21-23; Romalılar 1:18-32; Galatyalılar 5:19-21; Efesoslular 4:18,19;
5:3-5; I.Korintoslular 6:9-10; Vahiy 21 :8 ; 22:15, vb). Yeni Antlaşma’da
rastlanan çirkin günahlılık görünümü sürekli sürtüşme ve düzensizlik ortamıdır.
Bedenin sağlıksız dilekleri uyarınca yaşam yolunu tutan birey kargaşalıklar
dünyasında çalkalanır.
Adem’le Havva Tanrı karşısında söz dinlemezlikle günah işlediklerinde,
Yaratan’ın içlerine koyduğu günahsız yaşam ilkesi onlardan çekildi. Ruhsal
yönden Tanrı’ya ölü oldular; can günahlı bedenin tutsaklığında kenetlendi. Bu
üzücü ortamda Tanrı kadının tohumundan gelecek kurtarıcı Mesih’i insanlığa vaat
etti (bkz. Yaratılış 3:15). Daha günahlı soy yetişmeden Tanrı günahsız
kurtarıcıyı bildirdi; O’nun şeytanın başını ezeceğini ilk Sevinç Getirici Haber
niteliğinde açıkladı. Tanrıbilimde buna
Protevangelium denir: İlk İncil. Bunu değerlendiren Mesih inanlısı Kutsal
Ruh’un yeterliliğiyle bedenin çirkin eylemlerini öldürür. İnanlı Mesih’in elinde
bir robot değil, özgür istemiyle, Mesih’in gücüyle günahı bastıran parlak yengi
aşamasına gelmiş muzaffer candır.
14-17 kesimi inanlının Tanrı
çocuğu iyeliğine getirilmesiyle ilgilidir. Tanrı’nın Ruhu varlığında eğleşen, bu
Ruh’un itkisiyle yöneltilen herkes Tanrı’nın çocuğudur
(14,11; bkz. Yuhanna 14:16,17; 16:14;
Romalılar 8:26). Ademoğullarını havvakızlarını yönelten yersel kaygılar
saymakla tükenmez. Çoğu sağlıksız, sevgisiz. Niceler çeşit çeşit etkinin
çalkantısıyla uçurumun kenarında.. Şeytan birçoklarını kendi çocuğu kılmış
bulunuyor. İblis o erkekte o kadında barınağını kurmuş. Buna karşı Tanrı’nın
Ruhu varlıkta konut kurunca, Rab’bin sevgili çocuğu olmuştur o kişiler. Bunlar
Ruh’tan doğanlar (bkz. Yuhanna 1:12,13;
3:6), ruhsal yasa tutsaklığından özgür kılınanlar, Ruh’un yönetimini
benimseyenlerdir (bkz. Galatyalılar 5:18).
Kutsal Ruh onların yaşam vericisi ve yöneticisi olmuştur: Yaratılışta,
kurtuluşta, yeniden doğuşta, son dirilişte. Kutsal Ruh Tanrı Sözü’nü
esinleyendir (bkz. II.Petros 1:21).
Kutsal Ruh hiçbir yanlış iş
yapmamıştır. Dünyasal, bedensel, dinsel yöneltmeler hep kusurlu. Salt Kutsal
Ruh’un kusursuz yöneltmesi kişiyi Tanrı katına taşır, orada güvenlikte
barındırır. Bu yöntem bedenin sağlıksız yaraşıksız isteklerini bastırır.
Yazar bu gerçeği en belirgin kanıtlamayla anımsatır: Tanrı Ruhu’nun
yönelttiği kadın erkek O’nun çocuğudur. O kadın ya da erkek içindeki gizemsel
yaşamın tanıklığını taşır. Bu kanıtı ve güvenliği Tanrı’nın Kutsal Ruh’u getirir
(16). Tanrı yüceden Kutsal Ruhu
aracılığıyla Mesih’i biricik Oğlu nitelliğinde onayladı
(bkz. Matta 3:17; 17:5; Yuhanna 12:28).
Mesih, bağlısını aynı Ruh’la onaylar. Yürekteki inancın kanıtı Tanrı’nın diri
Sözü’dür. Söz’ün desteğiyse iç yaşamdaki Ruh’un tanıklığıdır
(16; 4:20,21; bkz. Efesoslular 1:13;
I.Yuhanna 4:13; 5:10). Artık uşak değil, evlatlığa yükseltilen, korkuyu
dışlayan, Tanrı’ya ‘Abba Baba’
diyebilen inanlıdır o. Şu kudurgan dönemde korkunun evrensel çapta kişilerde
nasıl işlediği güncel görünümdür. Herkes korkuda, herkes korkuyu alt etmenin
yollarını araştırmakta, niceler sinir haplarına başvurmakta. Ama salt Kutsal
Ruh’tur korkuyu bastıran.
Burada Tanrı çocuğu olmanın getirdiği haklar ve yetkiler apaçık
belirtiliyor. Rab İsa Getsemane bahçesinde dua ederken
‘Abba Baba’ sözleriyle yakardı
Tanrı’ya (bkz. Markos 14:36). Bu
yüreklendirici ilişkinin tanığıysa Kutsal Ruh’tur. Tanrı’nın oğlu ve kızı
korkuyu dışlamış, Tanrı’nın mirasçısı olma yetkisiyle donatılmıştır. Çok yüksek
bir eriştirme.. Mesih’ten gelen güvence şudur:
“Ne mutlu yumuşak huylu olanlara! Çünkü onlar yeri miras alacaklar”
(Matta 5:5). Mesih, inanlılarına
‘kardeşlerim’ der, ‘dostlarım’ der
(bkz. Yuhanna 15:13-15; 20:17; Matta
12:48-49; İbraniler 2:11-12). Ruh’la yöneltilen, ruhsal yasa altında
değildir artık (bkz. Galatyalılar 5:18).
O baskıcı yasadan özgür edilmiş, Tanrı’nın çocuğu olmuştur. Bu, yaklaşılan
kesimdeki yetkileri sağlar inanlıya.
“Yeryüzü ve oradaki her şey, dünya ve üzerinde yaşayanlar RAB’bindir” (Mezmur
24:1). Mesih bağlısı Tanrı’ca evlatlığa kabul edilir ve Oğlu Mesih’in miras
ortaklığına yükseltilir.
Canı korkuda çalkalayan kaygı ruhunu almadık. Tersine Tanrı’ya
‘Abba Baba’ dedirten evlatlık
(hiothesia) ruhunu aldık
(15). Bu ruh korkuyu dışlar, inanlıyı
sürekli güvenlikte esenlikte tutar. Dahası var, evlatlık iyeliğimiz kesin
yeterlikle bize geleceği gösterir; o parlak ortama ilişkin güvenliği verir
(23). Yazar burada yine
hiothesia sözünü kullanır. Mesih’in
getireceği o kusursuz düzen Tanrı’nın evladı olmamızı kesin ve belirgin açıklığa
çıkaracak; şu düşkün, her tür hastalığa açık olan bedenimiz son ve kesin
kurtuluşu kucaklayacak (bkz.
II.Korintoslular 5:4; Filippililer 3:11). Bunu bir örnekle anlatabiliriz:
Bir ülkede sokakta kalmış bir çocuğu iyiliksever bir çift evlatlık ediniyor.
Çocuğu bu sefaletten toplayıp hükümet dairesine doğruluyor, resmen onu kendi
evladı kılıyor. O artık bu seven çiftin çocuğu olmuş. Ardından çocuğu elinden
tutup kendi evlerine götürüyorlar, ona evin her yanını gösteriyor, işte bu ev
senin evin diyorlar. Dilde yasada buna bütün hakları taşıyan evlatlık iyeliği
denir.
Tanrı çocuğu olmak Eski Antlaşma’da da konu edilir
(bkz. Yasanın Tekrarı 14:1; Yeşaya 43:6).
Ama Yeni Antlaşma ilişkisinde konu edilen iyelik değildir o.
Romalılar’da belirtilen iyelik yetkisi
kendine özgüdür. İnanlı kesin güvenle Tanrı’ya Babam diyebilir, O’nun oğlu ve
kızı olmanın tüm hakları ve yetkileriyle donatılır. Yeniden doğuş günahlı kişiyi
böyle yetkili bir aşamaya yükseltir. Bu benzersiz eylem, Tanrı’nın Oğlu Mesih
aracılığıyla günahlıya sağladığı bambaşka bir yetkidir
(bkz. 3,29). Bu özellikle donatılan
inanlı, İsa’nın Babası’na yakardığı gibi Tanrı’ya
‘Abba Baba’ coşkusuyla yakarır. Sadece
yeniden doğan Mesih bağlısı Tanrı’ya bu yolda seslenebilir. Kutsal Ruh inanlıyla
Tanrısı arasında bambaşka bir yakınlığı gerçekleştirir. Çünkü O, kişiyi günah ve
ölüm yasasından özgür kılmıştır (bkz. 8:23; 9:4; Galatyalılar 4:5; Efesoslular 1:5).
Pavlos’un
konu ettiği ‘evlatlık’ iyeliği Hellen ve Roma uygulamasında gerçek evladın
taşıdığı tüm yetkileri içerirdi. Yunanca söz
hiothesiya ‘oğul yerine konulma’
anlamındadır. Babanın yönetiminde, kendisinden gelen oğul neyse evlatlığa alınan
da odur: Eksiksiz olarak her hakkı ve yetkiyi kullanabilen. Hukuk yönünden her
hakka sahip.. Dahası var; Tanrı’ya evlatlık alınan sonsuz yaşam mirasçısıdır.
Yeniden doğan birey sonsuz yaşama kavuştuğunu çok iyi bilir; çünkü yalan
söylemeyen Tanrı’nın verdiği hak ve yetkidir bu ona
(bkz. Galatyalılar 1:1-7). Hiçbir
inançta onun bağlısı sonsuz yaşam güvenliğine kesinlikle sahip olduğunu bilemez
ve söyleyemez; çünkü bu güvenliği salt Mesih verir, Kutsal Ruh da onu belgeler.
Ne var ki, bu yaşam yağdan kıl çekercesine rahatlıkla gelmez.
Yeni yöntemde Mesih’in sıkıntılarını paylaşmak var
(17b). Mesih’in miras ortakları, O’nun
sıkıntılarına paydaştır (bkz.
Yeşaya 53:3). Eninde sonunda Mesih’in
yüceltilmesine de paydaştır onlar. İsa Mesih yeryüzündeyken bağlılarını bu
konuda hem aydınlattı, hem de uyardı (bkz.
Yuhanna 15:20; 16:2; Matta 10:22-24). Yeni Antlaşma Mesih’e bağlılık ve
tanıklık nedeniyle işkence çeken, hatta şehit edilen inanlıların parlak
tanıklığıyla dolup taşar (bkz.
Filippililer 1:29; I.Korintoslular 4:12-13; II.Korintoslular 1:5-8; 4:7-11;
Habercilerin İşleri 7. bölüm; 12:1-5, vb). Tanrısal gerçeği bildiren Eski
Antlaşma peygamberlerinin yaşamını inceleyen, onların çektiği ve katlandığı çok
acı görgüleri açıklıkla görür. Ne der Kutsal Söz?
“Öyledir, Mesih İsa bağlılığında tanrısayarlıkla yaşamak isteyenlerin
tümü saldırıya uğrayacak”
(II.Timoteos 3:12; bkz. Habercilerin İşleri 14:22; Koloseliler 1:24).
Şu geçen yirmi yüzyıl boyunca en korkutucu saldırılar, işkenceler,
katliamlar Mesih bağlılarına uygulanmakta. Durum şu ana dek aynıdır
(bkz. İbraniler 13:3,13,14).
Geçtiğimiz yirminci yüzyılda önceki on dokuz yüzyılda görüldüğünden daha kabarık
sayıda Mesih bağlısı işkencelerle öldürüldü. Son günlerin olayları sırasında
bunlar sorumlu makamlardan kaynaklanan özel onaylama niteliğini de taşımakta
(bkz. Yuhanna 16:2; Vahiy 6:9-11; 12:12).
Kurtarıcı Mesih’in kanında yıkanıp yeniden doğan inanlı yetim değil,
basit bir kul değil, diri Tanrı’nın evlatlığa kabul ettiği yetkili kişioğludur.
Tanrı’nın çocuğu, İsa Mesih’in kardeşi ve dostu. O’nunla birlikte miras ortağı.
Acı sıkıntı işkence çekse de bunların gelip geçici görgü olduğunu bilir, en
derin güvenlikle sevinir, eziyetsiz sonsuza dikkatini çevirir
(18).
“Yaşamımız olan Mesih belirince, sizler de
O’nunla birlikte yücelikte belireceksiniz” (Koloseliler 3:4). “İçinde
bulunduğumuz şu dönemin sıkıntıları” (18a) şöyle anlatılır:
“Şimdiki kötü çağ” (Galatyalılar 1:4).
“Bunlar kötülük günleridir...Karanlığın evrensel çapta iş gören egemen güçleri”
(Efesoslular 5:16; 6:12). “Şu sıkıntılı dönem...Bu dünyanın biçimi geçip
gitmektedir” (I.Korintoslular 7:26,31). Böylesi bir dünyada eziyet çekmek,
belki de Mesih’in tanıklığı adına öldürülmek doğal olgudur:
“Öğrenci ya da uşağın efendisi gibi
olması uygundur” (Matta 10:25a).
Yeryüzünün her yanında Tanrı’nın çocukları, Mesih’in kardeşleri ve dostları
O’nun adına acı ıstırap çekiyor. Onlar aynı ailenin üyeleridir. Bu nedenle
birbirlerine destek sunmaları, birbirinin gözyaşlarını acılarını paylaşması
Tanrı isteğidir. Tümü aynı Baba’nın mirasçıları. Kimisi az kimisi çok, tümü şu
düşman dünyanın buğz ettiği Mesih inanlısı. Mesih’in adıyla tanıklık edene karşı
onu çekemeyenin öfke bezeleri hemen mayalanır ve kabarır. Kurtarıcı’nın
‘Tanrı kurtarandır’ anlamını taşıyan adı duyulması istenmeyen
adların ön sırasındadır. O’nun haçta insanlık için günah kefaretini sunması
birçok kuşakta iğrençlikle karşılanan Tanrı eylemidir. İblis böyle buyurur
uşaklarına. Günahlı insanın varlığında Mesih’e imana karşı ayaklanan bir
rezistans (direnç) mekanizması etkindir, işlerliktedir.
Bize açıklanacak olan yüceliğin üç boyutu vardır:
Yeryüzünde Mesih bağlıları en derin güvenliği taşır ve bunu sürdürür
(5:1-11). Çünkü şimdinin sıkıntıları
ilerideki yücelikle karşılaştırılamaz bile
(18). Tanrı doğrulukla donattıklarını yüceliğe kavuşturdu
(30). Tarih boyunca Mesih bağlıları
alçaltıldı, hor görüldü, hapsedildi, yer yer sürgün edildi, kılıçtan geçirildi
ve bu korkutucu durum giderek
kötüleşmekte. Ama saldırıları kökten değiştirecek olan Tanrı yücelerde egemendir
(bkz. II.Korintoslular 4:10,16-18;
Filippililer 1:20; Koloseliler 1:22). Tarihin gelişimini diktatörler,
fatihler, din bağnazları, masumlara diş bileyenler çizmiyor. Tersine, hakkı
koruyan Tanrı, çocuklarını sonsuz mirasa iletiyor. Kuşkusuz yol çetin, dikenli,
bazen de kaba kuvvetle döşelidir (18-22,
29-30). O, egemen tasarısı uyarınca çağrılanlarla birlikte her durumu
yararlı yönde geliştiriyor (28).
Yönetim sadece O’nun elindedir. Tanrı şu anda inanlısını Ruh’un ilk ürününe
sahip kılmıştır (23). Mesih bağlısı şu
kudurgan dünyayla gelecek esenlik dünyası arasında bir köprü görevini
görmektedir. Kutsal Ruh yüreklerimizde güvencedir
(arravon). Finike dilinden Yunanca’ya
geçen bu söz nişan yüzüğü anlamını taşır
(bkz. II.Korintoslular 1:22; 5:5; Efesoslular 1:14). Mesih bağlısı şu anda
O’na nişanlıdır. Kuzu’nun düğün gününü bekleyen gelin, Kuzu’nun düğün şölenine
çağrılı (bkz. Vahiy 19:7-9). Tanrı onu Oğlu’nun benzerliğine getirecek
(29). Dirilen Mesih onu kendi
yüceliğiyle donatacak (bkz. Filippililer
3:21; Koloseliler 3:4). Bu güvenlikle yazan Pavlos gelişimi coşkulu bir
dille kutlar: “Tanrı’nın kendisini
sevenlere hazırladıklarını ne göz gördü, ne kulak duydu, ne de yürek kavradı”
(I.Korintoslular 2:9).
Yazar bu dönümde insan soyunun çevresiyle –doğasal yaratılış, kusursuz
kurulu düzen– ilişkisine aktarıyor konuyu. İnsan ve doğa; bunlar birbiriyle
girişik, bütünün ayrılmaz parçalarıdır. Yaratan ikisini aynı dünyaya koydu,
birbiriyle kesin bağlılıkta uyumda durmalarını, yapıcılığa katkıda bulunmalarını
kararlaştırdı. Biri öbürünün sağlığına önem verecek
(bkz. Yaratılış 1:28-30). Ama Adem’le
Havva günah işleyince, Yaratan onları yargıladı kusursuz doğaya da lanetini
getirdi (Yaratılış 3:17; Yeşaya 24:4-13). O gün bu gün insanla doğa sanki
birbirinden kopmuş, hatta düşman olmuş. İkisi arasında uyum kaybolmuş. O korkunç
düşüşte ademoğlu Tanrı’ya düşman kesildi, Tanrı’nın eliaçıklıkla sağladığı
kurulu düzendeki varlıkları zedeledi. Günümüzün temel bunalımlardan biri nedir?
Hiç kuşkusuz çevre kirliliği, havanın suların toprağın bozuk insan tarafından
sürekli bozulması ve kirletilmesi, yeryuvarlağının gitgide ısınması, canlı
varlıkların yok edilir noktaya gelişi.. Durumun dayanılmaz boyutlara tırmanması,
çirkin gelişimin giderek berbatlaşması dünya çapında kaygı. Herkes, bu bozukluk
nereye dayanacak diye soruşturmakta; uzmanların bilginlerin çoğunluğu kötümser
ve karamsar. Bu yürek paralayıcı yozlaşma acaba nereye dayanacak? Sağduyulu tek
yanıta İncil’in sayfalarında rastlanabilir
(19-23).
Düşüşte doğanın hiçbir katkısı olmamıştır. Atalarımız kişisel
istekleriyle günaha verildi, toprağın diken ve çalı yetiştirmesi
(bkz. Yaratılış 3:18) bunun yürek
burkucu sonuçlarından biri oldu. Ne denli anlamlıdır! Mesih’i haçlamaya
yöneltirken “dikenlerden bir taç örüp
başına taktılar” (Matta 27:29). Tanrı Kuzusu Mesih insanın ve doğanın
taşıdığı laneti yüklendi, böylece tüm kurulu düzeni bilinmemiş parlaklığa
kavuşturacağını evrene müjdeledi. Golgota’da tanrısal kayra eylemi işlerliğe
konunca, insanın kurtuluşu gerçekleşti. İşte Pavlos
yaratık aklına sığmayan o parlak gelişimi ve bekleyişi içtenlikle, tüm
parlaklığıyla bir yandan anlatıyor, öte yandan da kutluyor. Tarih boyunca doğa
baştan başa sarsılmış ve yozlaşmıştır. Ama şu dönemde çevrenin kirliliği, doğal
kaynakların kötüye kullanılışı, küresel ısınma, doğanın insana insanın da doğaya
sanki düşman kesilişi evrensel çapta görülen bunalım.. Bunlar boğuşulan
çalkantıların ön sırasında. Üniversitelerde doğa düzeniyle ilgili eğitim kolları
giderek çoğalıyor; birçok yerde Yeşiller Partisi doğa düzeni doğrultusunda
didiniyor, vb. İnsansal uğraş ve çabalar giderek yoğunlaşıyor. Tümü de iyi
niyetli olmaya karşın bunalım önlenemiyor.
Tanrı’nın diri Sözü güncel sorunlara ışık saçıyor; ama burada durmuyor.
Tek bilgi kaynağı niteliğinde parlak geleceğe yönlendiriyor dikkatimizi.
19-25 ayetlerde yinelenen kullanım,
‘büyük özlemle gözlüyor’ (19,23,25) ve
‘umut’ (20,24,25) sözleridir. Hem
inanlılar, hem de kurulu düzen umut bekleyişiyle, büyük özlemle Tanrı’nın
gerçekleştireceği yeniden kurulacak çağı
(palingennesia bkz. Matta 19:28) bekliyor
(bkz. Yeşaya 24:4,8 ; Yeremya 12:4).
Peygamberlerin çok öncelerden bildirdiği şimdiki üzücü ortamda bocalayan kurulu
düzen “inliyor, doğum sancısı çekercesine
birlikte kıvranıyor” (22). Doğanın sürekli çalkantısını bundan daha etkin
anlatıyla, özlü dille önümüze seren başka bir açıklama, bir kayıt düşünülebilir
mi? Sadece bu yazı, hem bugünkü acıklı görünümü hem de beklenen parlak gelişimi
tüm açıklığıyla sergilemekte. Yazar sanki doğayı kişileştirerek konuşturuyor.
‘Dili olsa da söylese’ atasözünü gerçekleştiriyor. Nedir doğaya uygulanan
eziyet? Hayvan soylarına çektirilen mihnet? Düşük ademoğlunun bozuk düzeni,
kayıtsız eylemi bu kargaşalığın nedeni.. İncil’in son yazısında yargı nasıl
belirtilir? “Yeryüzünü çürütenleri çürütmenin vakti geldi” (Vahiy 11:18c). Ve
Mesih’in belirgin vaadi herkese duyuruluyor..
“Tahtta oturan, ‘İşte her şeyi yepyeni yapıyorum’ dedi” (Vahiy 21:5).
Doğaya uygulanan tanrısal kargışın (bkz.
Yaratılış 3:17) sonrası tanrısal düzenlemedir
(bkz. Yeşaya 4:2-3; 11:6-9; 55:12,13; 65:25; Habakkuk 2:14, vb).
Yaratıcılığına inanılan Tanrı’nın bozulanı, yozlaşanı düzene sokabileceğine de
inanmak gerekmez mi? Tanrı’nın bu görkemli eylemi tanınmazsa O’nun yaratış
gücüne gölge düşürülür, inanç da uluorta bir kurama dönüşür. Tanrı’nın gelecek
parlak olguyu bütünleyeceğini Ruh’un ilk ürününe sahip olan inanlılar da
varlıklarında kanıtlıyor. Bu tanrısal eylem doruklaşmayı gözleyen, şu anda
etkinliğini belgeleyen sürekli Tanrı güçlülüğüdür. O parlak sonucun
gerçekleşmesini büyük özlemle bekleyen her inanlı, dilsiz ama canlı doğayla
birlikte inim inim inliyor (23). “Ruh da
biz güçsüzken...anlatılamaz iniltilerle, bizim için Tanrı’ya yakarıyor” (26,27).
“Ruh’un düşüncesini bilen Tanrı...isteği uyarınca yakaran”
Ruh’un dileğini dinliyor. Demek ki hem
inanlı, hem kurulu düzen, hem de inanlıda konut kuran Tanrı Ruhu o parlak
yüceliğin (18, 30) bir an önce
belirmesi için inliyor, gece gündüz dilekte bulunuyor. Bedenimizin kurtuluş
bulması bizi Tanrı’ca atanan yüceliğin doruğuna yükseltecek.
Kurtuluşumuzun güvenliği ‘umut’
tur. Varoluşçuluk (egzistensiyalizm), felsefe yapısından umudu dışlıyor. Şu anda
deneyemediğim hayali bir bekleyişe bağlanamam diyor. Hiç kuşkusuz umut
kırıklığına her yerde rastlanabilir. Yeşermemiş umuttan daha derin düş kırıklığı
yoktur. Umut kesenlerin sayısı kabarık. Boş yere umut verenlerin hayale
uğrattığı kişiler her yanda bol. Ama bunlar yaratığa bel bağlayışın doğal
sarsıntısı. Kutsal Söz’de belirtilen umutsa kendine özgüdür. Bu, şimdiye dek
sayısız vaadini tümleyen, O’na iman edenin yaşamını ihya eden, yalan söylemeyen
Tanrı’ya dayanan umuttur. İmanla gerçekleşen kurtuluşumuz umutla desteklenir.
Mesih’e imanın şimdisi ve sonrası var. Kurtulduk; ama bedenimiz halen şeytanın,
günahın saldırılarına hedef. Tümlük ileridedir. Şimdiki yaşamda bildiğimiz
ürktüğümüz ölüm gelecek yaşamda alt edilecek.
(bkz. Yeşaya 25:8; Hoşea 13:14;
I.Korintoslular 15:53-57; İbraniler 2:14). Günahlılıkta ölenin sarsıcı
geleceği de ileridedir (bkz. Matta 3:7; Yakup 1:15). Kurtulanın yücelerde çok zengin bir
hazinesi vardır. Tövbesiz, yeniden doğuşsuz, Mesih’siz öleniyse birikmiş
tanrısal öfke bekliyor.
İmanla umut atbaşı beraber gider, ikisi birbirini destekler ve bütünler.
Mesih’e iman günahtan arıtır, yargıyı kaldırır, sonsuz yaşamı gerçekleştirir. Bu
sağlam iman umutla eşlenmeyince, etkinliğini yitirir. İnanlının umudu her an
Tanrı vaatlerinin dipdiri kaynağından sulanır.
“Çünkü bu umutla kurtuluş bulduk” (24; bkz
15:13). Eski Antlaşma’da vurgulanan üzücü kurallardan biri şudur:
“Tanrısaymazın umudu yok olur” (Eyub
8:13). Bu kesimde diri umut diri Tanrı’ya dayanır; O’nun etkisiyle ve
gücüyle gerçekleşir. Buna karşın tanrısaymazın taşıdığı umut nedir, nereye
dayanabilir? İlki sağlam kayaya, sonrakiyse imanı dışlayan kaygan toprağa
(bkz. Matta 7:24-27).
İnanlının kesin güvenlikle Tanrı vaatlerinin gerçekleşmeye doğru
ilerlediğini bilmesi, Kutsal Ruh’un sürekli desteğinden esinlenir
(26). Ruhsal-fiziksel güçsüzlüğümüz
karşısında dualarımız engellerle karşılaşabilir. Bunu bilmeyen Mesih inanlısı
yoktur. İnanlının dua edişi alışılmış, klişeye dönüşmüş basmakalıp yinelemelerle
yüklenmiş bir töre değildir. Duygusuz, acımasız, dilsiz bir put olmayan Tanrı
bireyin kendi diliyle, bilgisiyle, imanıyla dua etmesini ister. Ama nasıl?
Pavlos bu sorunun yanıtını açıklıkla verir: İnanlıda yaşayan Ruh Tanrı’ya
yakarır. İnanlının dua destekleyicisi ne dinsel bir öğretmendir, ne de dinsel
alışkılar zinciri. İnanlının varlığını yönetiminde tutan Kutsal Ruh somut ve
etkin dua sonuçlandırıcısıdır. Bütün dinler inançlar arasında, diri Tanrı’ya
diri sözlerle –herkes kendi dilinde– dua edenler sadece Mesih bağlılarıdır.
Çünkü dua eden onlardan önde, Kutsal Ruh’tur:
“Kutsal Ruh’ta dua edin” (Yahuda 20)
belirgin Tanrı buyruğudur. Tanrı,
Kutsal Ruh’ta sunulmayan duayı
dileği dinlemez.
Kutsal Ruh inanlıya O’nun isteğine göre yaşamanın inceliğini öğretir
(4). Kutsal Ruh inanlıya Ruh’a ilişkin
konuları düşündürür (5). Yine Kutsal Ruh kendi aracılığıyla, suçsuz Mesih’in akıttığı
kan kurtarmalığıyla Tanrı’ya yakarıldığına tanıklık eder
(bkz. İbraniler 9:14). Burada üçte tekliğin kendine özgü özellikle
inanlıda etkinliği belirtilmekte. Baba’yla ve Oğul’la eşit kişiliği olan Kutsal
Ruh, inanlının ön sırada beliren dua-dilek ortağıdır
(26). O, Avutucu’dur, Öğretmen’dir, Yöneltici’dir, Aracı’dır.
Bununla ilgili Paraklitos sözü başka
yerde Mesih’e ilişkin olarak da kullanılır
(bkz. I.Yuhanna 2:1). Mesih O’nu nasıl anlattı?
“O beni yüceltecek, çünkü benim olandan alıp sizlere bildirecek”
(Yuhanna 16:14). “Tanrı yüceliğini
övmeyi amaçlayan iyelik yetkimiz kesinleşinceye dek Kutsal Ruh mirasımızın
güvencesidir” (arravon; Efesoslular 1:14). Kutsal Ruh Baba’nın katında bizim
yararımıza yakarır.
Her inançta dua-biat var, ama Tanrı karşısında Mesih bağlısının duası
apayrı özellikle dile getirilir. O, kendiliğinden ya da klişeleşmiş
yinelemelerle duaya dikilmez. Diri Tanrı’nın katında, inanlıda konut kuran
Kutsal Ruh’un sözle anlatılamayan iniltileriyle, Mesih’in adıyla yakarır, Tanrı
da o duayı kabul eder (bkz. Yuhanna 4:24; Efesoslular 2:18). Hiç kimsenin ‘Allah kabul
etsin’ klişesiyle temennide bulunması gerekmez. Tanrı dualarımızı kendine özgü
ilgiyle dinler, hem de yanıtlar (27).
İnanlının Tanrı’ya duası dileği sayısız konuyu ve gereksinimi içerir. Bunları
ona Kutsal Ruh bildirir, ne tutumla sunulacağını öğretir. Hem de Kutsal Ruh
inanlıyı imanla donatır ve destekler. İman olmadan dua da olamayacağını iyi
bilen Kutsal Ruh Tanrı katında inanlıyı güçlendirir, duaların imanla Tanrı’ya
yükseltilmesini etkiler. Yüreği araştıran Tanrı orada konutlayan Ruhu’nun
düşüncesini bilir; sınırsız bilgeliğiyle.. Bu kapsamda inanlıyla sağlıklı-ürünlü
ilişki kurar. Her zaman klişeleşmiş dualarla oyalananlar böyle parlak bir
yetkiyi bilemez.
İncil’in somut gerçeklerinden biri önümüzde geliştiriliyor, Tanrı’nın
erekleri kararları anımsatılıyor (28).
Tanrı, Ruh’un düşüncesini bilir dendi. Tanrı’yı kurtarıcı Mesih aracılığıyla
sevip O’na Ruh’ta dua edenin varlığında Tanrı kendi egemenliğini işlerliğe
koyar. Nasıl? Dua eden inanlıyla birlikte her durumu yararlı doğrultuda etkiler.
Kutsal Ruh’ta dua eden inanlının yakarıları Tanrı isteğiyle kesin uyumdadır.
Çünkü tanrısal isteğe ters düşen dilekler inanlının aklına gelemez. Örneğin bol
para kazanayım, düşmanlarımı yeneyim, fetihler yapayım, yaklaşan seçimleri ya da
spor karşılaşmasını ben kazanayım. Bu türden dilekler Tanrı isteğiyle kesin
çelişkidedir; hiçbir yararlılığı düşünülemez. Bunlara karşı Tanrı her durumu
yararlı yönde etkiler ve bütünler. Kurtarıcı Tanrı’nın, inanlılar yaşamında bir
tasarısı vardır. Elbette biz bunları bilemeyiz; ama kayrasal yöntem sınırındaki
tüm olayları, gelişimleri bütünlemeyi O iyi bilir. İnanlının varlığına hoş
olmayan bir durum gelse de onu seven Tanrı uzun sürede bunun oluşturacağı sonucu
bilir, egemen ereğini gerçekleştirir. Pek çok inanlının yaşamında o an için kötü
olan bir
olguyu Tanrı kendi isteğiyle yararlı yönteme dönüştürür. Bu yararlılık hem
kendisini hem de inanlıyı ilgilendirir. Mesih’e bağlılıkta sağlam iman taşıyan,
en çetin gelişimleri bile Tanrı’nın egemen tasarısı çerçevesinde kabul eder.
Dikkat; bunu kadercilikle, takdirle, tecelli ya da alın yazısıyla, mavi
boncuklarla karıştırmasın hiç kimse. Tanrı herhangi bir olayı ‘son’
(eshaton) ilişkisinde yararlı görür ya
da görmez. Bu ilişkide daha önce konusu geçen sıkıntılar
(17) anımsatılmalı.
Tanrı’nın ereği uyarınca çağrılmak, O’nunla özlenen ilişkiye girmek
anlamını taşır (4:17; 9:12, 24). Nedir bu ilişkinin özü?
“O’nun Oğlu’nun benzerliğinde olmak” (29). Seven Tanrı’nın temel
amacı öngörüsü günahlıyı cehennem yargısından kurtarmak değil, onu dinsel biri
kılmak değil, tek Tanrı bilgisini zorla kafaya sokmak değil, vb. Tanrı’nın
isteği genci yaşlıyı, kadını erkeği Oğlu’nun benzerliğinde görmektir. İsa Mesih
Baba Tanrı’nın ezeli-ebedi sevgiyle sevdiği, öncesi olmayan Sözü’dür; gözle
görülmeyen Tanrı’nın gözle görülen kişiliğidir
(ikon; bkz. Koloseliler 1:15), kutsal olan tek kişidir. Tanrı, Oğlu
aracılığıyla kurtardıklarını biricik Oğlu’nun benzerliğiyle donatır. İnanlı
yeryüzünde iyi insan İsa’nın yaşamıyla yaşar.
Bu dönemde tanrıbilimin çok önemli bir öğretisiyle karşılaşır okuyucu. Bu
çok geniş ve ayrıntılı konuyu burada çözemeyiz, böylesi derin bir uğraşa da
koyulamayız kuşkusuz. Ama, mektubun ana konularından biri olması nedeniyle buna
eğilmemek büyük bir boşluk bırakır. Aşağıdaki sözlere en azından bir göz
gezdirmek ve Tanrı’nın yardımını dilemek, bu geniş konuya O’nun ışığıyla
eğilmektir.
Önce belirleme, karara bağlama-Proorismos, (Ad olarak Yeni Antlaşma’da hiç kullanılmaz).
Önceden belirliyorum,
karara
bağlıyorum-Proorizo,
fiil olarak buna şu yerlerde rastlanır:
(29,30; bkz. Habercilerin İşleri 4:28;
I.Korintoslular 2:7; Efesoslular 1:5,11,12; Yeşaya 43:7).
Öncebilim-Prognosis.
Ad olarak Yeni Antlaşma’da şu yerlerde kullanılır:
(bkz. Habercilerin İşleri 2:23; I.Petros
1:2). Önceden biliyorum-Proginosko, fiil olarak şu yerlerde geçer:
(29; 11:2; bkz. I.Petros 1:20; II.Petros 3:17).
Seçim-Ekloyi.
Ad olarak Yeni Antlaşma’da şu yerlerde kullanılır:
(9:11; 11:5,7,28; bkz. Habercilerin İşleri
9:15; I.Selanikliler 1:4; II.Petros 1:10).
Seçiliyorum-Eklegomai, fiil olarak şu yerlerde kullanılır:
(bkz. Yuhanna 3:18; 15:16,19; Habercilerin
İşleri 1:2,24; I.Korintoslular 1:27; Efesoslular 1:4).
Çağrı-Klisis.
Ad olarak Yeni Antlaşma’da şu yerlerde kullanılır:
(11:29; bkz. I.Korintoslular 1:26; 7:20;
Efesoslular 1:18; 4:1,4; Filippililer 3:14; II.Selanikliler 1:11; II.Timoteos
1:9; İbraniler 3:1; II.Petros 1:10). Çağırıyorum-Kaleo,
fiil olarak şu yerlerde geçer:
(30; bkz. Efesoslular 4:1,4; Koloseliler 3:15; I.Selanikliler 2:12; 4:7;
5:24; II.Selanikliler 2:14). Kalein (bkz. Matta 22:3; Luka 14:8; Vahiy 19:9).
Çağrılan–Kleitos (1:6,7; 8:28; bkz.
I.Korintoslular 1:1,2,24; Galatyalılar 1:15; Matta 22:14).
Yücelik-Doksa.
Ad olarak İncil’in pek çok yerinde kullanılır. Konuyla
ilgili olarak bakınız: (8:18,21; 9:4, 23).
Doksazo-yüceltiyorum, fiil olarak pek çok yerde kullanılır; ama konuyla ilgili
olarak (1:21; 8:30; 15:6,9)’a bakınız.
Doğru, doğruluk-Dikaios, dikaiosini.
Ad olarak pek çok yerde kullanılır, Konuyla ilgili olarak:
(2:13; 3:4,20,24,26,28,30; 1:17;
3:5,21,22,25,26; 4:3,5,6,9,11,13,22; bkz. Luka 18:9; vb).
Doğrulukla donatıyorum-Dikaioo, fiil olarak pek çok yerde kullanılır; özellikle şu
yerlere bakınız: (4:2,5; 5:1,9; 6:7;
8:30,33; bkz. Luka 18:14).
Dünyanın kuruluşundan önce-pro katavolis kozmou (bkz. Yuhanna 17:24; İbraniler 9:26; I.Petros 1:20;
Efesoslular 1:4). Başlangıcı olmayan çağlar öncesi-pro ton aionon (bkz. I.Korintoslular 2:7).
28-33. ayetlerde tanrıbilimin
düşündürücü, bazen de beyin kurcalayıcı ve uğraştırıcı konularıyla karşılaşırız.
Hemen belirtmeli ki, yazar Pavlos bu önemli kesimde ayrıntılı tanrıbilim
gerçekleriyle uğraşmaya gitmiyor. Üstte konusu edilen doğal kavram ötesi öğreti
sözlerini, Tanrı karşısında Mesih inanlısının taşıdığı yetkiyi ve özellikleri
tanıtma doğrultusunda ele alıyor, dolayısıyla bazı gerçekleri önümüze seriyor.
Bu kesimin ‘Tanrı’yı sevenler’le (28)
açıldığı dikkatli okuyucunun gözünden kaçamaz. En başta beliren gerçek budur.
Tanrı’yı hoşnut eden tutum O’nu sevmektir. O’nu İsa Mesih’te belirlenen sevgiyle
seven, Tanrı’nın tüm ilgisini bekleyebilir. Şu sıralama konumuzu daha da
aydınlatabilir:
Tanrı’yı seven, ereği uyarınca
çağrılan, önceden bildiği kişiler,
önceden belirgin ettiği (kararlaştırdığı) doğrulukla donattığı,
yücelttiği.. Buradaki usa uygun,
bilimsel sıralama düşünenin dikkatinden kaçamaz. Evreni ve dünyayı yaratan,
insanın düşüşü ardından kurtarma eylemini işlerliğe koyan sınırsız bilgelik
kaynağı Tanrı, hiçbir tasarıyı ve işi giderayak, üstünkörü işlerliğe koymaz.
O’nun her düşüncesi ve bütünleyişi planlı ve uyumludur, evreleri tümden
bağdaşıktır. Mesih bağlısına gizemli sevgisi ilişkisinde açıklanan Tanrı hiç
kuşkusuz ilkin kendisine karşı sevgimizi özler. Herkese doğrultulan soru budur:
Tanrı’yı O’nun koşuluna uygun kapsamda seviyor musun? Tanrı kişiyi kendisiyle
sağlıklı ilişkiye çağırır (4:17; 9:12,24). Bunu kendi ereği uyarınca yapar. Bu ereğin
niteliğini, içeriğini, uzantısını biliyorum diyen, Tanrı’nın düşüncelerini
anlama küstahlığına kapılır.
Tanrı’nın ademoğlu ilişkisinde kendine özgü ereği vardır. Bunun ne
olduğunu kendisine bırakmaya zorunluyuz. Denildiği gibi, Tanrı günahlıyı
kurtarma eylemini kendi bilgeliği kapsamında gerçekleştirir, ereği uyarınca
bütünler (28; bkz. Efesoslular 1:11;
3:11). Bunun nedeni ve sonucu egemen isteğinde gizlidir. Tanrı, gizinin
nedenini içeriğini bizimle paylaşmaz. Buna gerekçe düşünülemez. Tanrı’nın hiçbir
tasarısı ve bütünleyişi kendi başına bağımsız birer düzenleme değil,
evrensel-egemen isteğinin bütününü oluşturan birbirine bağlantılı parçalardır.
Bunlar birbirinden koparılamaz. Bir tekini belirlemek ve saptamak, bütünün
belirlenmesine ve saptanmasına bağlıdır. Tanrı’yla ilgili nedenlerle sonuçların
birbirinden koparılıp bölünmesi zorlama olur. Tümü birlikte
kozmos’un (evren) oluşturucusudur.
Toplamı bir arada Tanrı’nın evrensel çapta tasarısını, planını belirgin eder.
Kısıtlı akılla kısıtsız planları kavramaya heveslenmek yaratığın yaratan planına
sokulmasıdır (bkz. Mezmur 33:6-9; 148:5;
İbraniler 11:3). Sadece O herkese
şöyle konuşur: “Çünkü sizin için
düşündüğüm tasarıları biliyorum” diyor RAB. “Kötü değil, size umutlu bir gelecek sağlayan esenlik tasarılarıdır
bunlar” (Yeremya 29:11). Bu güvenlik bildirisi bireyi Mesih’in kurtarışına
çekmeye yeterlidir. Egemen Tanrı günahlı insanı, ereği uyarınca çağırdıklarını
Oğlu’nun benzerliğine getirmeyi,
varlıktan günah iştahını sökmeyi öngörür
(29).
Ardından, Tanrı’nın çağrısıyla karşılaşırız.
Çağrılan: (klitos
bkz. Matta 20:16; 1:1,6,7; 8:28; 9:11; I.Korintoslular 1:24, vb.). Tanrı
çağırandır. Ama bu O’nun ereği
uyarıncadır (bkz. Yoel 2:32). O’nun
çağırdığı kişi Tanrı’nın adını çağırır, kurtuluşunu değerlendirir. Tanrıbilimde
önem toplayan çağrıdır bu (bkz. II.Selanikliler 2:14; I.Selanikliler 2:12; I.Korintoslular 1:9;
Galatyalılar 1:15; İbraniler 3:1; 9:15; I.Petros 1:1,2;
2:21; 3:9; I.Yuhanna 3:1). Tanrı’nın çağrısı herkesi içerir ama ona
imanla, kararlılıkla değer veren bu yetkiye sahip çıkar
(bkz. Matta 22:1-14). Önceden bildiği
kişiler: Tanrı Yeremya’ya şunu belirtiyor:
“Ana rahminde sana biçim vermeden önce tanıdım seni. Doğmadan önce seni
ayırdım, Uluslara peygamber atadım.” (Yeremya 1:5). Haberci Pavlos da
yaşamıyla ilgili koşut gerçeği şöyle duyuruyor:“Ne var ki, doğuşumdan önce beni kendisine ayıran ve kayrasıyla çağıran
Tanrı hoşnut olunca” (Galatyalılar 1:15). Davut Tanrı’ya şöyle dua eder:
“Gizli yerde yaratıldığımda, Yerin derinliklerinde örüldüğümde, Bedenim senden
gizli değildi. Henüz dölyatağındayken gözlerin gördü beni; Bana ayrılan günlerin
hiçbiri gelmeden, Hepsi senin kitabına yazılmıştı” (Mezmur 139:14-16)
Öncebilim-Prognosis, Tanrı’nın egemenliğine ilişkin çeşitli yönleri içerir bu
bilgi. (29; 11:2; bkz. Habercilerin İşleri
2:23; I.Petros 1:2,20). Öngörmek-provlepo, ayrı bir kullanımdır
(bkz. İbraniler 11:40). Tanrı kuşkusuz
her olguyu ve gelişimi önceden bilir ve görür. Ama egemen Tanrı’nın önbilgisi,
öngörmesi bununla noktalanmaz. Tanrı bildiği olgulara bir seyirci değildir.
Egemen yetkisi uyarınca gelecek gelişimleri kararlaştırır, doğallıkla da olacak
her şeyi bilir ve etkiler. Tanrı’nın zaman ve mekân dışında hiç değişmeyen
kişiliğini akla getirdiğimizde, O başlangıcı-sonu olmayan ŞİMDİ’dedir. Olgular
O’na hep oldubittidir. Tanrı’ya sürpriz diyebileceğimiz yeni bir olay ya da
gelişim yoktur.. Zamanda mekânda var olan ademoğlu egemen Tanrı’yı kendi
kişiliği ilişkisinde kavramaya çabalayınca büyük yanılgıya düşer.
Önceden belirgin ettiklerini
(kararlaştırdıklarını) Oğlu’nun benzerliğinde olmaya atadı.
Öncel belirleme-proorismos, bu konular merdiveninde belki en çok tartışılan,
konuşulan, üzerinde yazılan tanrısal tasarıdır.
Tanrı’nın önbilgisi, her durumu her varlığı önceden enikonu bilmesi ve
bildiğini sonsuzu kapsayan ereği kılmasıdır. Seven Tanrı’nın insanı kurtarma
yöntemi budur. O’nun bilgisine tasarılarına herhangi yaratık ne girebilir ne de
sokulabilir. Girmeye kalkanı düş kırıklığı bekliyor. Tanrı kararlaştırır ve
uygular, hiç kimseye danışmaz, hiçbir insana hesap vermez. Öncel bilginin ve
belirlemenin çarpıcı, belki de düğümleyici bir özelliği, Tanrı hem insanın
tutumunu tepkisini kararlaştırır, hem de bireye karar verme yükümlülüğünü tanır.
O’nun şu sözünü daima anıda tutmak gerekir:
“Ey halklar, yıkıma bozguna uğrayacaksınız. Yeryüzünün en uç köşeleri,
kulak verin. Savaşmaya, bozguna uğramaya hazırlanın. Evet, savaşa ve bozguna
hazır olun...Çünkü benim düşüncelerim sizin düşünceleriniz değil, sizin
yollarınız benim yollarım değil” (Yeşaya 8:9;55:8). Şu yerlere de bakınız:
(Habercilerin İşleri 4:28; Efesoslular 1:5,12; I.Korintoslular 2:7).
Öncel belirleme-proorizo.
Gerek bu söz, gerekse önünde
pro türünden önek (sözcük kökünün başında o sözcüğe anlam veren ek)
taşıyan bu sıradan kullanımlar ancak Tanrı’yla ilgilidir. Üstte sıralanan
sözlere bakın. Bu eylemler her durumda tanrısal istem ve istekle ilgilidir.
Tanrısal kararlar hiçbir durumda yaratıkların katkısıyla yargısıyla
bütünlenemez. O, insansal-meleksel
tasarılarla etkilenemez. Öncel belirleme’de
insansal-meleksel etki akla getirilemez. Ama bu özelliği her tür kadercilikten,
tecelliden, alın yazıcılıktan kesinlikle ayrı tutmalıyız. Kutsal Söz’ün hiçbir
yerinde büyük-küçük her olayın önceden kararlaştırılmış olduğuna değinilmiyor.
Bu türden insansal savlar Tanrı’nın egemenliğini, sınırsız bilgeliğini, kesin
yargılarını kavrayamamaktan, kısıtlamaktan kaynaklanmakta. Ve akılda tutulması
gereken gerçek, egemen Tanrı’nın özgün ve kalıtımlı günahlılıkta
bocalayan bir soyla uğraştığıdır. İnsansal varsayımlardan beri durma gereği her
an anımsansın.
Yeni Antlaşma’da öncel belirleme-Proorismos,
daima Tanrı’ya özgüdür
(9:18,22; bkz. Habercilerin İşleri 2:23; 4:28; Efesoslular 1:11;
Koloseliler 1:27; İbraniler 6:17, vb.) Bu gerçek Eski Antlaşma’da da
aynıdır. (bkz. Eyub 9:12; 23:13; Daniel
4:35; Mezmur 33:10,11; Süleyman’ın Özdeyişleri 16:4; 21:1; Yeşaya 14:27; 43:13).
Yeşaya’nın çarpıcı peygamberlik sözlerine doğrulan, Tanrı tasarılarının
öncesiz-sonsuz olduğunu, zaman-mekân dışında yatan ve bekleyen geleceğin
Tanrı’ca taa öncelerden kararlaştırılmış olduğunu görür
(bkz. 22:11; 37:26; 44:6-8; 46:10-11).
Bu, sonsuz-sınırsız isteğin, geçici-sınırlı isteğe kesin üstünlüğünü gösterir.
Öncel
belirleme’de-proosimos, günahlının kurtarılması, arıtılması Tanrı’nın kesin
isteğinden, planından kaynaklanır. Tanrı’nın düzen ve tasarılarını hiçbir varlık
değiştiremez, yeni baştan düzenleyemez (bkz. Mezmur 33:10-11; Süleyman’ın Özdeyişleri 19:21; 21:30; Yeşaya
14:24-27; 44:24; 45:25). Karşımızdaki konu salt tanrıbilimle ilgili değil,
öteden beri filozofları, düşünürleri çaba göstererek uğraştıran tanrısal bilgi
uzantısıdır.
Önceden vurgulandığı gibi, Tanrı’nın
öncel bilgisi öncel belirleme’yle
atbaşı beraber gider. Eski Antlaşma’da belirli açıklamalar kafalarda sorun
doğurabilir: (bkz. Yaratılış 6:5; Yeremya
18:8-10; 26:3,13; Yoel 2:13; Yunus 4:2). Tanrı’nın kişiliğini anlatan
düşündürücü bilgi hazinesidir bunlar. Belirli görünümlerde O insansal duygular
uyarınca karar verir, dinleyicilerini daha iyi aydınlatmak için bir insan gibi
konuşur. Ama unutulmasın ki O hiçbir durumda şununla bununla etkilenmeyen,
yargıları başka yöne çekilemeyen egemen RAB’tir. O’nun düşünce ve kararları
erekseldir-teleolojik, (bkz. Yaratılış
3:15; 12:3; Yasanın Tekrarı 28:1-14, vb). Özellikle Eski Antlaşma’da
Mesih’in gelişi, eylemleriyle ilgili bildirileri hep birer oldubittidir
(bkz. Yeşaya 7:14; 9:6,7; 11:1-10; Yeremya
23:5-6; Hezekiel 34:20-24; 37:21-22; Hoşea 3:5). Daniel’in
peygamberliklerine de değinilmeli (bkz.
bölüm 7;2:31-45, vb). Bu tanrısal erekselliği ne insanın tasarısı, ne
eylemi, ne de keskin zekâsı etkileyebilir. Tanrısal tasarılarda İsrail halkına
ve toplumuna ayrılan özel ilgi ve sağlayışları düşünebilen okuyucu O’nun
öncel belirleme’sini gözardı edemez
(bkz. Yasanın Tekrarı 7:6-11; Hezekiel
16:1-7; Mezmur 147:19,20; Amos 3:1,2). Eski Antlaşma’da Tanrı İsrail ile
ilişkilerinde hem yapıcı hem de bazı görünümlerde yıkıcı yöntemlerle belirir.
Yeni Antlaşma’ya eğildiğimizde, yazarlar İsa Mesih’in gelişini, yaşamını,
işlerini Eski Antlaşma sözlerinin bütünlenişi olarak ele alır ve geliştirir.
Yeni Antlaşma’nın onda biri Eski Antlaşma’dan alıntılar olduğu unutulmamalı.
Elbette bunlar şu yazıda sıralanamaz. İncil’deki dipnotlar bunları geniş çapta
gösteriyor. Bu alıntıların ezici çoğunluğu İsa Mesih’le ilgilidir. Aziz Augustin
şöyle der: “Yeni Antlaşma Eski Antlaşma’da gizlidir, Eski Antlaşma Yeni
Antlaşma’da açıklanmaktadır” (bkz. Luka
18:31-33; 24:25-27, 44-49; Yuhanna 5:39).
Yeni Antlaşma’da öncel belirleme
yöntemi genişletilerek bireylere uygulanmakta. Mezmurlar’da bununla ilgili bir
imgeleme vardır (bkz. 65:4). Eski
Antlaşma Tanrı’nın tarih içinde gerçekleştirdiği çağrıyı konu eder
(bkz. Nehemya 9:7). Öte yandan Yeni Antlaşma inanlıya ilişkin Mesih
bağlılığını öncesel kararlaştırma’yla
belirler (bkz. Efesoslular 1:4; I.Petros
1:20; Koloseliler 1:21,22). Bireyin şu çağda Sevinç Getirici Haber’i
kavrayarak müjdeye iman etmesi, sonsuz yaşam armağanıyla donatılması öncesi
olmayan çağlardan Tanrı’ca kararlaştırıldı. Mesih Tanrı’nın günahları kaldıran
kurtarmalığı olarak çağlar öncesi atandı
(bkz. Habercilerin İşleri 2:23, 30, 31; 3:20; 4:27-28). Tanrı’nın sağladığı
kurtuluşa O’nun tarafından atananlar, özgür istekleriyle bunu değerlendirenler
sahip çıkar (bkz. Habercilerin
İşleri 13:48; 18:10).
Buna ilişkin Yuhanna’nın yazısında şu yerlere bakınız:
(6:37, 38; 17:2,6,9,24; 18:9). Bunlar kendisinindir
(10:14, 15, 26-29; 13:1). Rab bunlar
için dua ediyor (17:20). Onları
Ruhu’yla kendisine çekiyor (12:32; 6:44;
10:16,27; 16:8). Rab onlara sonsuz yaşam verir, onları Baba’yla paydaşlığa
getirir (10:28; 5:21; 6:40; 17:2; Matta
11:27), korur (6:39; 10:28; 17:11,15;
18:9), yüceliğine kavuşturur (14:2;
17:24), son gündeyse onları diriltir
(6:39; 5:28). Bu sıralamada, Mesih’in kurtarışıyla donatılanlar, Baba
Tanrı’nın öncel belirleme’siyle
kararlaştırılmış bulunuyor “Öncesiz çağlar
boyu Rabbimiz Mesih İsa’nın kişiliğinde Tanrı’nın saptadığı erek uyarınca
(prothesis) oldu bu iş” (Efesoslular 3:11). Bu eylemin temel amacı
bireylerin Tanrı’ya evlat iyeliğini alması, Oğlu’nun benzerliğine getirilmesidir
(29). Tanrı Mesih inanlılarını O’nunla birleşmeye çağlar öncesi
atadı (28; bkz.Efesoslular 1:3;
II.Selanikliler 2:13; II.Timoteos 1:9; I.Petros 1:1). Tanrısal erek O’nun
kayrasıyla belgelendi (II.Timoteos 1:9).
Tanrı planının kucakladığı bireylerin hiçbir erdemi, özelliği, yararlılığı akla
getirilemez (bkz. Efesoslular 2:1-5,8,9).
Tanrı’nın sevgisinden oluşan bu sağlayış salt imanla değerlendirilebilir
(bkz. Efesoslular 1:13; II.Selanikliler
2:14). İman çelişmeye yol açan ruhsal karşıtları uyuma getiren çözümlemedir.
Bu ilişkide Martin Luther merağı saran bir tanrıbilim güçlüğüne değinerek,
‘iman’ın sorunları çözümlemesine
ilişkin şunları söylüyor: “İman, evrensel kayra öğretisiyle özel seçim
tanımlamasını uyuşturan duyum ve yetidir.” Tanrı’nın planı bireyi doğrulukla
donatmak (30), Ruhu’yla kutsamak
(I.Selanikliler 2:13,14), sonundaysa
yüceliğe kavuşturmaktır (30).
Tanrı’nın öncel belirleme’si ve planı
böylesi parlak sonuçlar gerçekleştirdi. Yineleyelim; ereğinin içyüzünü, nedenini
bilemeyiz, bilmemiz de gerekmez. O’nun ereği inanlıdan iman bekler
(bkz. II.Selanikliler 2:13) ve sonuçta
‘iyi işler için yaratıldığımızı’
bilmeyi (bkz. Efesoslular 2:10). İyi
işler, arabanın hayvanlar tarafından çekildiği gibi, kayranın kurtulan varlığı
parlak eylemler doğrultusunda yöneltmesine benzer. Bu sıra ve düzen zorlanamaz
bozulamaz.
Çok öncelerden, düşündürücü bir soru kafaları uğraştırdı ve
uğraştırmakta: Tanrı günahlıların başka bir kesimini lanete gönderir mi?
(1:28). Bu, tanrıbilimde en ince ve
düşündürücü bir sorundur. Unutulmasın, Tanrı’nın çağrısı geneldir, evrenseldir.
Hiçbir ayrıklığı yoktur. En galiz günahlıyı, öte yandan da her yanda erdemli
olarak bilineni hep kurtuluşa çağırır. Niçin bu çağrıyı bazısı (daha azı)
değerlendirirken, çoğunluğu teper? Günahlının Tanrı planı karşısında boynunu
eğmesi kayrayı işlerliğe getirir (bkz.
Yeşaya 5:4; Vahiy 20;10-12,17). Az önce belirtildiği gibi, egemen Tanrı’nın
ereğiyle ilgili kesenkes bilinemeyen gizemlerden biri de budur. Dokuzuncu
bölümde yine karşılaşacağımız bir sorundur bu. Tanrı’nın isteği kurtuluş
planının herkesçe değerlendirilmesidir. Ademoğullarına özgür karar hakkını
tanıyan Tanrı, çağrısının önüne çıkan engelleri, direnişleri olduğu gibi
seslendirildiği yerde bırakır. İnsanın özgür kararıdır sağlıklı adımı attıran.
Tanrı’nın çağrısı, bireyin çalkantısı hep bu planın içindedir
(bkz. I.Timoteos 2:4). Bu parçadaki iki fiil edilgen (pasif)
durumdadır. Kısacası, Tanrı herkesin kurtulmasını tasarlamadı, ama istedi. Hem
çağrısını doğrulttu, hem de günahlı bireyin çeşitli direnişlerini olduğu durumda
bıraktı. O’nun egemen isteminin birer parçasıdır bunlar.
Tanrı Kutsal Ruh’un işlerliğiyle çağırdığı kişileri
doğrulukla donatır-dikaioo:
Önceki İncil çevrisinde bu söz
‘salih kılınmak’tır. Yeni çeviride
‘aklamak’. Dikaioo sözünün sözlük anlamı
‘doğru kılınmak’tır. Aklanmak beraat etmektir. Örneğin: “Yargılama
sonuçlanınca sanıklar beraat etti; yani onlarda suç bulunmadı.” Hak Yargıç Tanrı
suçluyu beraat ettirmez. Suçluya, “Suçlusun, ama ben seni doğrulukla
donatıyorum, suçunu siliyorum” der. Tanrı’nın doğruluğu Mesih’in kurtarmalığıyla
suçluyu suçluluktan arıtır doğruluğa çıkarır. Bir hukuk uzmanı aklanmakla doğru
kılınmak arasındaki ayrımı anlatmakta güçlük çekmez. Tanrı’ca doğru kılınan
suçlu geçmişini anımsar. Öte yandan aklanan, suçsuzluğum açığa çıktı der ve
geçmişte işlediği sanılan hiçbir bozukluktan rahatsız olmaz; çünkü o temize
çıkmıştır. Bu ilişkide
ibra kelimesine de sözlükte bakılsın:
Temize çıkarma.
Hak Yargıç’ın en korkunç günahlıyı Oğlu İsa Mesih’in kanıyla arıtıp onu
tümden doğru kılması her bakımdan adalet
(dikaiosini) eylemidir. Yaratan-Kurtaran Tanrı’nın katından kaynaklanan en
parlak sonuçlamadır. Adaletli Tanrı
bununla hem zedelenen adaletine adil hakkı sağlar, hem de en etkin
bağışlamalıkla günahlıyı sever onu doğru kılar. Göksel yargıcın hak
yargısı çiğnenen yasayı tatmin etmeli. Buysa hiç değişmeyen tanrısal ilkeyle
vurgulanır: “Günah işleyen can ölecektir”
(Hezekiel 18:3,20). Bu ilke düşünceyi şu sevindirici ayete götürür:
“Çünkü günahın karşılığı ölümdür. Tanrı’nın bağışı ise Rabbimiz Mesih
İsa aracılığıyla sonsuz yaşamdır” (6:23).
Bu parlak açıklama birkaç sözle tanrıbilimi özetler. Hak Tanrı, zedelenen
adaletinin dileğini Oğlu İsa Mesih’in ölümüyle tatmin eder; günahlının bundan
yararlanışını günahtan dönüp Mesih’in kurtarmalık kanına iman etmesine bağlar.
Bunun dışında hiçbir çözümle ve düzenle kurtuluş sağlanamadığını belirtir
(bkz. Yuhanna 16:4; Habercilerin İşleri
4:12). Bu eylemde tanrısal hakkın nasıl karşılandığını, suçun nasıl
arıtıldığını açıklıkla görür düşünen herkes. Bu göksel eylem sevgiden
kaynaklanır, kayrayla gerçekleşir, yeniden doğuşla belirlenir. Konu İncil’in öz
öğretisi, Tanrı’nın saptadığı gerçeğin ışıldağıdır. Ne yazık ki, günahlı
ademoğlu bu kayrasal kurtuluşu armağan olarak kabul etmek dururken kararlılıkla
onu bir yana itiyor, kutsal-adaletli Tanrı’ya töreleri, din vecibeleri, yararlı
işleri, hayır-sevap uğraşlarıyla
makbul olmaya, günahlarını sildirmeye didiniyor. Armağan yadsınıyor kişisel
başarılar öncelik alıyor, buysa gururu oluşturuyor, kişisel-dinsel önemliliği
pohpohluyor.
Merdivenin son basamağı yüceltmek’tir-doksazo. Bununla ilgili bakınız:
(II.Selanikliler 13,14; I.Korintoslular 6:11; II.Korintoslular 3:18).
İnsanın kurtuluşunu basamak basamak tümlüğe eriştiren Tanrı, günahın
ağırlığından özgür edilen canı kurtuluşun doruğuna getirir; şimdiki yaşam
ötesinde aklın kavrayamayacağı yücelik beklendiğini kesinlikle belirtir. Daha
önce Tanrı’nın şu yargısı vurgulanmıştı:
“Çünkü tümü günah işledi ve Tanrı’nın yüceliğinden yoksun kalmaktadır” (3:23).
Atalarımız yücelik ortamında yaratıldı. Düşüşte o yüceliği yitirdiler.
Kurtarıcı Tanrı en sonunda bu yüceliği inanlılarına yeniden verecek
(18,30). Kurtuluşa ve
yeniden doğuşa karşın, ölünceye ya da Mesih yeniden gelinceye dek günahlı
bedendeyiz, günahın saldırılarıyla yüz yüzeyiz. Çünkü Adem’de tüm soy günaha
tutsak oldu. Kurtarıcı Mesih inanlısının sevinci gönenci kendine özgüdür.
Bunlara değinildi; ama en parlak gönenç ileridedir:
“Tanrı’nın kendisini sevenlere hazırladıklarını ne göz gördü, ne kulak
duydu, ne de yürek kavradı” (I.Korintoslular 2:9).
Eski ve Yeni Antlaşmalar’da, gelecek yücelikten parlak bir görünüm belirir.
Kutsal Söz baştan aşağı Tanrı’nın yüceliğiyle pırıl pırıl parlar. İsa Mesih
yeryüzündeyken bir gün üç öğrencisine tanrısal yüceliğini çarpıcı bir
açıklamayla belirgin etti. Öğrenciler mest oldu ama bir anda o parlak görünüm
kayboldu (bkz. Matta 17:1-8; Markos 9:2-8;
Luka 9:28-36). Bu olgu Musa’nın Sina dağında Tanrı yüceliğine tanık
olmasıyla eşittir (bkz. Mısır’dan Çıkış
24:15-18). İlyas Horeb dağında Tanrı’nın yüceliğiyle karşılaştı
(bkz. I.Krallar 19:8). Öğrenci Yuhanna İsa’yı şöyle tanıtır:
“Söz beden oldu, kayra ve gerçekle dolu
olarak aramızda yaşadı. O’nun yüceliğini Baba’dan gelen biricik Oğul’un yüceliği
niteliğinde gördük” (Yuhanna 1:14). Bu öğrenci göklere yükselen Mesih’in
eşsiz yüceliğini Patmos adasındayken gördü, ölü gibi O’nun ayaklarına kapandı
(bkz. Vahiy 1:17).
O’nun yeryüzüne gelişinde Tanrı’nın yüceliği kırdaki çobanlara açıklandı
(bkz. Luka 2:9,14). Rab İsa Mesih
haçlanışıyla yücelik ve onur tacını aldı
(bkz. Yuhanna 7:39; 12:23-28; 13:31; 17:5; İbraniler 2:9). Dirilip göklere
alınışında tanrısal yüceliğini
belirgin etti (bkz. Matta 28:16-18;
Habercilerin İşleri 3:13; 7:55; Romalılar 6:4; I.Timoteos 3:16; I.Petros 1:21).
O’nun yüceliği görkemli gelişinde tümden açıklanacak
(bkz. Markos 13:26; Matta 16:27; 19:28; Daniel 7:9,13; Vahiy 1:14;
20:4,11). Yeryüzünün her yanında acı ıstırap çeken Mesih bağlıları üzerinde
yüceliğin Ruhu şu anda dinleniyor (bkz.
I.Petros 4:14). Şimdi Tanrı’nın yüceliği İsa Mesih’in kişiliğinde O’nun
kilisesi aracılığıyla yeryüzüne yansıyor
(bkz. I.Korintoslular 6:20; II.Korintoslular 3:18; 4:3-6).
Bu görkemli görünümlerin şanlı doruğu Mesih inanlılarının günahlılıktan,
kusurluluktan, ölümcül bedenden bir anda sıyrılarak, Mesih’in dirilişinde aldığı
o yüce bedenle kuşatılmasıdır. Tanrı tasarılarının sonuçlanışı budur
(bkz. I.Korintoslular 15:35-38,42,49-55;
II.Korintoslular 5:4; I.Selanikliler 4:15-17). Mesih’in muzaffer gelişinde
bütün Mesih bağlıları yepyeni ölmez bedenle dirilecek, şu anda Mesih’in taşıdığı
diriliş bedeniyle kuşatılacak, O’nun görkemini görecek
(bkz. Koloseliler 3:4; I.Yuhanna 3:2;
Filippililer 1:21). Bundan böyle hastalık, ölüm, acı, sıkıntı, baskı, savaş
ve yürek burkucu daha ne varsa toplamı yok olacak
(bkz. Vahiy 20:4-6).
“İlk dirilişte payı olan mutludur.” Bu
kesin güvenliği içinde taşıyan, Tanrı ailesinden olduğunu bilir. Bu güvenliği
taşımayansa, iç dünyasını araştırsın, kurtarıcı Mesih’e iman etsin, yeniden
doğuşu özlesin. Bunu yaptığında o yargılayıcı dirilişe, ikinci ölüme
kalmayacaktır. Mesih’in dönüşünde sen de yüceltilecekler arasında bulunacak
mısın?
Bu şaşırtıcı gerçeklerle canı ruhu tazelenen inanlı düşündürücü bir ünlem
çeker (31). Fizikötesi, geçici yaşam üstü böylesi parlak beklentilerle
isteklendirilen inanlı tanrısal güç ve yeterliliğin doruğunu görmüş gibi olur.
Doğa dışı güçlü bir kurtarıcının, kişiliği insan kavramının ötesine uzanan diri
Tanrı’nın yapamayacağı ne kalıyor? Sekizinci bölümde tanrısal gerçekler doruğa
getirilirken günahlı bedenle Ruh arasında süren belirgin sürtüşmede, Mesih’in
kanı aracılığıyla Ruh’un yengisi içtenlikle kutlanıyor.
31-39 ayetler iki ayrı sonucu inanlının önünde sergiliyor. Tanrı
bizim yararımıza en değerli armağanı sağladı, kayrasal kurtarışını egemen
gücünün etkin uzantısı niteliğinde gerçekleştirdi. Yaratan, kendisine karşı
isyan eden ademoğullarını böylesi görkemli bir özveriyle sevdi, arıttı,
kurtardı, evlatlığa kabul etti. Tanrı’nın yüce armağanına imanla sarılan, O’nun
kanatları altında güvenliktedir. O, Mesih’in kişiliğinde inanlısına her
kutluluğu sağlar, hem de sağlayacaktır
(31,32).
Yaratan’ın temel ilgisi ve hoşnutluğu günahlı kadını erkeği arıtmak
kurtarmaktır. Bunu sonuçlamaya biricik Oğlu’nu esirgemedi
(32). Hepimizin kötülüğünü O’nun
üzerine yükledi (bkz. Yeşaya 53:6).
Tanrı ödün vermez kutsallığının dileğini böyle karşıladı. Tanrı’nın sevgisi
kutsallığının dileğine yetişti ve onu tümden tatmin etti. Tanrı’nın sevgisi
insanın baş gereksinimine uzandı ve onu doldurdu. İsa Mesih’in çektiği acılar,
döktüğü gözyaşlar, iniltiler Tanrı’nın insanlık ailesi doğrultusunda belirgin
duygusunu tanımlar (bkz. Yeşaya 3:9).
Ancak sevdiği kişi için en üstün değeri ödeyen sevgi gerçek anlamda sevgidir
(3; bkz. Yuhanna 3:16; I.Yuhanna 4:10).
Golgota haçı en aşırı günahın en aşırı yargılamayla, kan karşılığıyla kefaretle
cezalandırılmasıdır.
Bunu değerlendiren Tanrı’nın seçilmişidir. Kuşkusuz
bir sürü düşman ona diş biliyor. Şeytan, cinler, Tanrı’nın hükümranlığı
dışındaki direnişçiler, reddiyeciler, Mesih’i çekemeyenler, şimdiki dünyanın
felsefesi, inanlının kendi bedeni, vb. Ama bunların hiçbiri onun sırtını yere
getiremez. O, Tanrı’nın seçilmişidir, Tanrı’dan doğrulukla donatılmıştır. Sonsuz
yaşam vaadi Tanrı’nın güvencesidir (garanti). İnsanın günahı için ölen Mesih,
sunusunu tepen herkesi Tanrı’nın katında yargılayacak, hem de suçlayacak.
Göklerde ve yeryüzünde tüm yetki O’na verilmiştir (Matta
28:18). O Tanrı’nın sağındadır, ölülerden dirilendir
(bkz. Efesoslular 1:20; Habercilerin İşleri 2:33; 5:31; 7:56, İbraniler
1:3; 8:1; 10:12; 12:2; Matta 22:44; Markos 12:36; Luka 20:43; İbraniler 1:13).
Yazar bu kez yücelerde egemen Mesih’in sürekli aracılığına çekiyor
dikkati (33,34). Tanrı’nın seçilmişlerini suçlayabilecek yetki yoktur. Çünkü
Tanrı onları pahasız değerle suçtan arıttı. Tanrı’nın doğru kıldığı canı bozuk
ortamın hiçbir gücü bozamaz ve kötüleyemez. Baba yargılama yetkisini Oğul’a
verdi (bkz. Yuhanna 5:21,23). O’na her
adtan üstün olan adı bağışladı (bkz.
Filippililer 2:9,10). “Ölüm
işkencelerinden ötürü yücelik ve onur
tacını taşımaktadır Oğul” (İbraniler
2:9). Dirilen kurtarıcı Tanrı’nın katında her an inanlılar için aracılık
etmekte, yakarmaktadır (34).
“Baba ile birlikte savunucumuzdur O”
(Paraklitos, bkz. I.Yuhanna 2:1). Evrenin her köşesinde hazır olan dirilmiş
Mesih kendi sevgisiyle inanlının yaşamında hazırdır, egemendir. Göklere
yükselişinden önce verdiği vaat unutulmamalı:
“İşte çağın sonuna dek sizinleyim” (Matta 28:20; Yuhanna 10:28).
Yeryüzünde bilinen her bağ kopar, hem de kopacaktır. Ama inanlının Mesih’le bağı
hiçbir vakit kopmayacak. Hiç değişmeyen, durağan bağ sonsuzu kapsar
(bkz. II.Timoteos 4.18).
Tanrı biricik Oğlu’nu esirgemedi; O’nu insanlığın kurtarmalığı kıldı
(32). Bu sunu akılları İbrahim’e taşır
(bkz. Yaratılış 22:1-14). İbrahim
Tanrı’ya söz dinlerlikte bulunup İshak’ı O’na sunmaktan kaçınmadı. Ama Tanrı
çocuğu esirgedi, yerine O betimsel koçu sağladı. Tüm insanlığı arıtabilen bir
kurtarıcı gerekince, bununsa salt İsa Mesih’in ölümüyle gerçekleşeceği
kesinleşince Tanrı biricik Oğlu’nu yeryüzüne göndermekten kaçınmadı, O’nu çarmıh
ölümüyle yargıladı. Budur Tanrı’nın insana gösterdiği sevgi.
İnsana böylesi şaşırtıcı bir armağanla yaklaşan Tanrı hiç kuşkusuz
inanlılarına her yararlılığı sağlayabilir. Egemen isteğiyle uyumda olan her
yararı gerçekleştirebilir. Ama yanlış anlaşılmasın, Tanrı’nın inanlılarını
bolluklarla doldurması değildir bu. İsteği ereği uyarınca O gerekli olanı bize
verir. Bazı kez yakarılarımızı ‘hayır’ diyerek yanıtlar. Bunun uzun vadeli
yararı kendisine belirgindir; O’nun ‘hayır’ı çoğu kez bizim yararımızadır.
İnanlı Tanrı’dan ne istediğine dikkat etsin. O Baba kaygısıyla verir, ya da
vermez. “Ya Rab, düşmanımı alt edeyim!” Hiç kuşku olmasın, Tanrı’nın bu dileğe
‘hayır’ı son söz olacaktır.
Otuz birinci ayetteki derin ünlemin ardından, otuz beşinci ayette başka
bir ünlemle karşılaşırız. Az önce konu edildiği gibi, Mesih bağlıları her yanda
acımasız, algılamasız, gerçeğe kayıtsız düşmanlarla çevrili. Şeytandan etkilenen
ve esinlenen saldırganların kovalayışı onlara Mesih’i yadsıtmak, inanlıyı
kendileri gibi kılmaktır. Mesih düşmanlarının amacı inanlıları Mesih’in
sevgisinden soğutmak ve koparmaktır. Bu doğrultuda her hileye ve yönteme
başvurur düşman. Yazar bunları sıralamakta
(35). Kılıca dek uzanan kudurgan saldırılar zinciri inanlıda barınan ‘Mesih’
gücüyle etkisiz bırakılır. Az geride değindiğimiz
18’inci ayete bakınız. Tarih boyu
fiziksel ve moral saldırılar inanlıları güçsüz bırakacak yerde onları daha da
güçlendirmeye yaramıştır. Bunu kanıtlamak isteyen yazar
Mezmur 44:22-26’dan vurgulamalı bir
sözü konuya aktarıyor. Şu ana dek bu yetkili peygamberlik yeryüzünün dört
yanında çetin saldırılarla boğuşan nice inanlıyı desteklemekte, Mesih’e imanda
onları kavi tutmakta.
“Bizleri sevenin aracılığıyla bütün
bunlarda kesin yengi bizimdir”
(hypernikomen, 37). Bu sözün anlamı, üstünler üstü yengi kazanmaktır.
Mesih’in sevgisi inanlının temel güvenliği ve avuntusudur. O’nun sevgisi haçın
üzerinde sergilendi (bkz. Yuhanna 13:1; Efesoslular 5:25). Bunun yanı sıra, Baba
Tanrı’nın sevgisi güvenliğin nedenidir
(5:8; bkz. Yuhanna 3:16). Ve Kutsal Ruh’un sevgisi
(15:30). Bu sevgi üçlükte tek, teklikte üç Tanrı’dan inanlıya bolluk
kapsamında dolup taşmaktadır (5:5).
Tanrı’nın seçilmişleri hangi durumda ya da ortamda olursa olsun O’nun
sarsılmayan, değişmeyen, yozlaşmayan kayırmasında, koruculuğundadır. İnanlıların
dayanağı Tanrı’nın hiç değişmeyen iyiliğindedir. Onları başlangıcı olmayan
çağlar öncesi seçti O (bkz.
I.Korintoslular 2:7), dünyanın kuruluşundan önce bu yetkiye atadı
(bkz. Efesoslular 1:4; I.Petros 1:20).
Mesih bağlısı aşırı yenilgi gibi görünen, en perişan denilebilen ortamda
bile kesin yengi gönencindedir. O bunlara şeytanı, günahı, ölümü kesenkes yenen
Mesih adına katlanıyor; göklerde muzaffer Mesih’in sürekli desteğiyle
yenileniyor. Kendisini yener gibi görünen, belki de kılıçtan geçiren saldırıcıya
üstünlüğünü iç varlığında kutluyor. Ne der Mesih?
“Size söylüyorum
dostlarım: Bedeni öldürüp ardından daha beter bir şey yapmaya gücü
yetmeyenlerden korkmayın. Kimden korkacağınızı söyleyeyim size: Öldürdükten
sonra cehenneme atmaya yetkisi olandan korkun. Evet, size söylüyorum; O’ndan
korkun...Korkma ey küçük sürü! Çünkü Babanız size hükümranlığı vermekten hoşnut
oldu” (Luka 12:4,5,32).
Kurtarıcı Mesih’e kesin ve belirgin imanla sarılan inanlı köprülerini yakmış,
dünyayı ve dünyadaki bağlılıkları geriye itmiştir. Mesih’e belgelenen sadakati
dayanıklığı, O’ndan ayrılırsam öldürülürüm korkusundan kaynaklanmaz. Tersine
şöyle der o: “Sürekli gözlediğim ve
umduğum gibi, hiçbir konuda utanca düşmeyeceğim. Tam tersine, her zaman olduğu
gibi, hem de şimdi yüreklilikle davranacağım. Öyle ki, yaşasam da ölsem de Mesih
benim varlığımda yüceltilecek. Benim için yaşamın anlamı Mesih’tir, ölümün
anlamı ise kazanç” (Filippililer 1:20,21). İnanlıya fiziksel ölüm güvenlikli
köprüdür. Sonsuza kavuşturan geçit (bkz. Koloseliler 3:4).
Bu bölümün son kesimi şanlı bir kutlama ilahisidir. Burada yazar
dikkatimizi uzaya taşıyor. Bundan iki bin yıl önce uzay sadece filozofların
aklını uğraştıran konuydu. Ama günümüzde çocukların bile düşüncesi uzayda, uzay
konularında. Mesih’le inanlısı arasında sevgi bağının uzay mesafesinden bile
daha güçlü ve uzantılı olduğu belirtilmekte
(bkz. Koloseliler 1:17; İbraniler 1:3a;
I.Krallar 8:27). Uzay sınırsızdır; uzayın üstünde olan Tanrı ve O’nun Oğlu
Mesih daha da sınırsızdır; çünkü sevgisiyle bireyin derinine uzanır ve orada
kalır. Uzay bilginlere bir gizdir; ama Tanrı Mesih’in kişiliğinde gizemli
olguları, görünümleri, inanlısının içinde ezeli-ebedi ışığıyla aydınlatır.
Mesih’i bilmek budur.
BÖLÜM 9
9,10,11’inci bölümlerin konusu
kendine özgüdür: İsrail’in tanrısal kurtuluş tasarısında önemi ve yeri. Burada
geliştirilen konular mektubun özyapısından ayrı gibi görünmekteyse de, tanrısal
kurtarma eyleminin İbrahim’e, onun seçiminde kendisine açıklandığına
bakıldığında, halkının da kurtuluş yöntemi dışında bırakılmadığı anlaşılabilir.
İsa Mesih’in bir kuyu başında Samiriyeli kadına açıkladığı gerçek bunu kanıtlar:
“Çünkü kurtuluş Yahudiler’den gelir”
(Yuhanna 4:22b). Yazar Pavlos’un Saul adını taşırken her yanda bilinen aşırı
dinciliği ve Mesih’e bağlanışından önce katı bir Yahudi biçimcisi olduğu da göz
önünde tutulsun. Bu yüzden ‘İsrail’ konusu daima canlılıktadır, kenara
itilemeyen tez.. Tarihin her döneminde tanrıbilimcileri uğraştırdı bu, hem de
uğraştıracak. Yazar ilk sekiz bölümün belirli yerlerinde konuya eğilmekten
çekinmedi (bkz. 1:2,16; 2:9,17,29; 3:21;
bölüm 4 ve ardından önümüzdeki üç bölüm).
Şimdi yazar Pavlos’un derin kanışı, İncil’in (Sevinç Getirici Haber) Eski
Antlaşma’nın devamı olduğudur. İsrail tanrısal kurtarma yönteminin öz konusu ve
doruğudur; İsrail İsa Mesih inancına bir sokulma değildir. İsrail’in Sevinç
Getirici Haber’e iman etmemesi, tersine onu tepmesi Tanrı tasarılarına karşı en
acıklı çıkış ve başkaldırıdır (bkz.
Yuhanna 1:11). Tanrı’nın vaatleri peygamberlerinin ağzından kaleminden
İsrail’e verildi. İsrail’in tanrısal vaatlerdeki yeri yetkisi nedir? Tanrı
vaadinin İsrail’e verilmişken uluslar tarafından benimsenmesi ne anlam
taşıyabilir? Bunlar tanrıbilimcileri uğraştıragelen sorulardır. Yazar şu
sonuçlara değiniyor:
Konuyu genişleterek İsrail halkını hor görmeyin, onların kurtuluşu için
dua edin, didinin demektedir yazar. Sevinç Getirici Haber ilkin Yahudiler’e
doğrultuldu, ardından da uluslara. Tanrı’nın sunusu ve onu içeren haber bütün
insanlar doğrultusunda imanla karşılanırsa etkinliğini bütünler. Tanrısal koşul
bu.. Kayra, imanla yoğrulmazsa günahlıyı o parlak sonuca iletmeyecek. Tanrı’nın
kayrası İsrail’e uzatıldı, ama Yahudi halkı Tanrı sunusuna imansızlık tepkisi
gösterdi “Sevinç Getirici Haber onlara olduğu gibi bize de bildirildi. Ne var ki,
işittikleri söz onlara yaramadı. Çünkü işitenlerin içinde imanla kaynaşmadı.”
(İbraniler 4:2). İbraniler yazısını kaleme alan, konuyu geliştirerek şu
yüreklendirme sözüyle imanı işlerliğe getirmeyi kovalıyor:
“Çünkü Tanrı’nın Sözü diridir, etkindir.
İki ağızlı her kılıçtan daha keskindir. Can ile ruhun ayrıldığı yere dek
–eklemlere iliklere dek– delip böler, yüreğin düşüncelerini tasarılarını
eleştirir” (İbraniler 4:12).
Dokuzuncu bölümün özetlenmesi
Dikkat edilirse sekizinci bölümün noktalanmasıyla dokuzuncu bölümün
başlangıcı arasında bir bağlantı yoktur. Gerçi, her iki parça genel konunun
birer tezidir; ama bu dönümde yazar Pavlos kafaları kurcalayan başka bir konuya
aktarıyor okuyucuyu: İsrail sorunu. Mesih bağlılarını doğaüstü kayra ve bağış
bolluğuyla kutlayan Tanrı’nın başlangıçta seçtiği ve kendisine çağırdığı halka
ilişkin tasarıları ne olabilir? O’nun bunca vaadi nerede kalıyor? Sözü boşa mı
çıktı yoksa?
Bu türden sorular bir Yahudi olan Pavlos’u derinden uğraştırıyor.
Üstelemelerle yüreğindeki en belirgin derdi açığa vuruyor. Tanrı’nın böylesi
görkemli sunusunu İsrail nasıl olur da teper? Üzüntüsü acısı son bulmuyor. Hem
de Kutsal Ruh’un aydınlattığı vicdanı onunla birlikte tanıklık ediyor. Vicdan
(syneidisis) mektubun üç yerinde
konuya alınır (2:15; 9:1; 13:5). Bu
sözün anlamı: bileşik bilgi.
İncil’de vicdanın yetkisi aktöresel (etik) yasanın yetkisi olarak
belirtilir. Özgürlükte işleyen vicdan doğru olanın uygulanmasını buyurur.
Vicdan, kişisel-diri Tanrı’nın varlığına etkin tanıktır. Vicdan, Tanrı’nın
kutsallığını anımsatır, kişisel eylemlerin bu kutsallığa bağımlılığını buyurur.
Vicdan yasalar düzenlemez, bireye aktöresel yasalara boyun eğmenin gereğini
bildirir. Bu işlerlik ve yetkinlik yeniden doğanın içinde doğru olan yöntemi
gösterir. Vicdan herkeste vardır. Ama günah tutsaklığında ezilenin vicdan sesini
susturması güç sayılamaz. Dile girmiş bazı kullanımların doğruluğu düşünülemez:
Vicdansız, vicdansızlık gibi. Vicdan sesinin kıstırılması böyle anlatılmış.
Bireyin varlığındaki vicdanı bükerek kendisini dürten yolsuzlukları
işleyebilmesi kişisel özgürlüğü saptırmanın belirtilerindendir. Bireyin sorması
zorunludur: Vicdanımın ince sesini kaç kez kıstırdım? Bencil kovalayışıma kaç
kez boyun eğdim? Çıkarım yararına vicdanımı kaç kez büktüm, vb?
Vicdanı sağlıklı işlerliğe sadece Mesih’in sağladığı yeniden doğuş
getirebilir.
Pavlos kendi halkına ilişkin bastırıcı, iç dünyasını sarsan kaygısını
dile getirirken aşırı bir anlatım düzenlemesine başvuruyor
(1-3). Mesih bağlısının yitik canlar
için çektiği acıyı –özellikle kendi halkı için– böylelikle dile getiriyor. İsa
Mesih günahlıya öylesi acıdı ki, herkes için haçta kanını döktü, canını sundu.
Mesih’e iman edip kurtulanın günahlılar doğrultusunda taşıdığı yük, çektiği acı
ne denli etkileyici olmalı! Yazar düşündürücü bir aşırılığa gidiyor
(bkz. 3). Böylesi bir hüzün düşünceyi
bir anda Musa’ya götürüyor (bkz. Mısır’dan
Çıkış 32). İsrailliler Sina çölünde, kendilerini Mısır köleliğinden
özgürlüğe kavuşturan YAHWEH’yi bırakıp çattıkları altın buzağıya tapınca RAB
öylesi öfkelendi ki, tümünü birden mahvetmek istedi. O anda Musa araya girdi, en
içtenlikli yakarıyla Tanrı’ya yalvardı. Bunu yaparken Tanrı’nın bu akılsız halkı
bağışlamasını diledi. Yok, bağışlamayacaksa Musa’nın kendi adını kitabından
silmesini RAB’ten dileyecek kadar aşırılığa kaçtı. En sonunda Tanrı sınırsız
kayrasıyla laneti kaldırdı. Şimdi de Pavlos atası Musa’nın özverili dileğiyle
dua etmekte, Tanrı’ya yakarmakta.
Daha önce Tanrı’nın inanlılara sınırsız sevgisini duygusallıkla tanıtmıştı o
(8:31-39). Tanrı dolup taşan sevgisini
uluslara gösterdi. Ya Tanrı’nın İsrail’i ilgilendiren vaatleri nerede kalıyor?
Tanrı bunların tümüne sünger mi geçirdi? Yahudiler Pavlos’un kardeşidir,
soydaşıdır. Tarihleri boyunca Tanrı’dan kutluluk ardına kutluluk alan bu halk
(4,5) şimdi dışta mı bırakılacak?
İsrail halkının Tanrı karşısında yürek burkucu davranışı, kendi soylarından
gelen Rab İsa Mesih’i yadsımakla doruğa çıktı
(9:30-10:21). Pavlos iman etmeyen
Yahudiler’in tümüne sesleniyor, onlar doğrultusunda çalkantılı duygularını
bağıra bağıra dile getiriyor (bkz. Yuhanna 1:11; 5:43; 10:25; I.Selanikliler 2:14-16).
Egemen Tanrı düşük insanı kötü eylemlerine yönlendirir. Günaha tutsak
bireyin derininde yuvalanan hırs, kin, haset Tanrı’nın egemen yönetiminde sorunu
sonuna vardıran araç kılınır. Ademoğlunun düşüklüğü O’nun öngördüğü amaca hizmet
eder. Varlığını düşüklüğe teslim eden birey eyleminin sonucunu kestiremez;
kuşkusuz onun kötülüğü Tanrı’nın zaman mekân ötesi tasarısındaki sonucu doğurur.
Her kararı kesin olan Tanrı’nın istemi kötülüklerin her birini hak ve adaletli
sonucuna getirmektir. Egemen olan, ölümlü insan değil, sona ilişkin gelişimi
şimdiden karara bağlayan Tanrı’dır (bkz.
Yaratılış 50:20; Mezmur 76:10; Yeşaya 10:5; Habercilerin İşleri 4:27.28).
Egemen Tanrı Firavun’un özgür isteğini bozmadı. Tanrı bu katı yürekli, düşük
kralın beynindeki kötülüğü önleme mekanizmasını kullanmadı. Önleseydi,
Firavun’un bozuk isteğine müdahale etmiş olurdu. Önlemedi; böylece Firavun katı
yürekli, kötülüğü kovalayıcı tutumunu artık dönüş olanağı kalmayan noktaya dek
sürdürdü, en sonunda düşük eylemine yaraşan cezayı hak etti; böylece Tanrı
yücelendi. Egemen Tanrı’nın kutsallığı ve adaleti O’nun lütfuna öncüldür. Bu
çetin parçada dikkati çeken gerçek tam budur.
Yazar’ın, İsrailliler’e ilişkin sıraladığı yetkiler gerçekten çarpıcıdır.
Böylesi bol yetki Tanrı’nın kendileriyle antlaşma kurduğu halkla ilgilidir. Bu
sağlayışların parlak doruğu, ‘beden
açısından Mesih’in onlardan gelmesidir.’ Bu, İsa’nın insansal görünümüdür.
Pavlos bu Mesih’in ‘sonsuz çağlar boyu
kutlu olan tanrısal’ kişiliğini de hemen anımsatıyor. Burada İsa Mesih’in
sonsuzlar sonsuzu Tanrı olduğu vurgulanmakta
(5; bkz. Yuhanna 1:18; 20:28; I.Yuhanna
5:20; Koloseliler 1:15-19; İbraniler 1:8; I.Timoteos 1:17; Titos 2:13). Bu
içerikli kesimde yazar, Mesih’in İsrail halkı ilişkisinde Tanrı’ya özgü
özelliğini vurgularken, O’na sunduğu kutluluk ilahisi her açıdan dikkate değer.
Belirtilen yerlerin tümü İsa Mesih’in Tanrı Oğlu, Tanrı olduğunu vurgular.
Kutsal Kitap’ın, Kutsal Ruh’un bu öğretisi ön sırada saldırıyla karşılaşan
gerçektir. İsa Mesih’in temel özelliğini açıklayan bu eşsiz niteliği iblisin hiç
hazmedemediği tanrısal öğretidir. Kutsal Söz baştan sona Mesih’in Tanrı’yla bir
ve eşit olduğunu belirtir. Bu gerçeği yok etmeye çalışanların oyunları pek
çoktur. Ne var ki, Kutsal Kitap’ın belirttiği gerçeği ortadan kaldırmanın
olanağı yoktur. Bu doğrultuda Kutsal Kitap’ı yok etmek, Mesih İsa’nın Tanrı
olduğunu yalanlamaya biricik çözüm olabilir. Buysa olanaksızdır.
Pavlos’un İsrail halkı için duyduğu derin kaygıya, çektiği üzüntüye
baktığımızda Rab İsa Mesih’in aynı erek doğrultusunda taşıdığı acıyı anımsarız
(bkz. Matta 23:37; Luka 13:34-35).
Tanrı bilgisinin her bir yöntemini duyan ve öğrenen İsrail halkı nasıl oldu da
O’nun Mesih’ine böylesi sertlikle direndi, O’nu yadsıdı? Tanrıbilimin güç
kavranılabilen gizemlerinden biridir bu
(bkz. 4,5). Gerçekte Tanrı Eski Antlaşma’da İsrail’in Mesih’i yadsıyacağını
bildirmişti (bkz. Yeşaya 53:3,10; Mezmur 22:6-7; Zekarya 12:10; Luka 10:33-34;
18:31-33; Yuhanna 1:10-11; Vahiy 1:7). Ve peygamberlik sözü aynen yerini
buldu.
İsrail’in Mesih’i yadsıyışı Tanrı Sözü’nü boşa çıkarmıyor,
“İsrail soyundan gelenlerin tümü İsrailli
sayılmaz” (6) diye yazılıyor.
Tanrı ailesinin üyesi olma soya sopa, ırka-ulusa, dine-töreye, hac seferlerinde
birleşmeye bağlı değildir. Egemen Tanrı’nın ön bilgisi ve seçimi uyarınca
kayrasal kurtuluşun imanla kabulüdür. Etkinliği olan yeterlilik, imanla
doğru kılınarak (1:17) Tanrı ailesine
giriş yetkisine kavuşmaktır (11-16; bkz.
Efesoslular 1:4,5,9,11; Koloseliler 3:12; II.Selanikliler 2:13). Bu parlak
aşamaya gelmeyi bilemeyen pek çok İsrailli Tanrı hükümranlığının dışında kalmış
ve kalmaktadır. Tanrı’nın egemen düzenlemesinde uluslar kuşağından biz
günahlıları seçmesi bu gelişimle bağlantılıdır. Tanrı İbrahim’in soyunu evrensel
tasarısından dışlamadı. İbrahim’in soyundan olup iman eden bazı İsrailliler’i
hükümranlığına aldı (6-13; bkz.
Galatyalılar 6:16). Bunların yanı sıra egemen isteğiyle uluslara uzandı,
aralarından hükümranlığına girenleri seçti
(26). İsrailliler’den ‘ancak bir
azınlık’ (24,27-29) kurtuldu, geriye kalanlarsa
imansızlıkta katılaşarak tanrısal kayranın dışında kaldı.
(14-23) ayetler Tanrı’nın
egemenliğiyle ilgili aydınlatıcı bir kesimdir.
16. ayette belirtilen gerçeğe dikkat
edilsin. Az önce anlatıldığı gibi Tanrı bu ilişkide Mısır’ın zalim Firavun’unu
da örnek yapıyor (17).
Mısır’dan Çıkış 9:16’ya giderek orada
gördüğümüz çarpıcı bir olaya çeviriyor dikkatimizi yazar. Sert yürekli Firavun
tövbe bilmez direnişiyle düpedüz Tanrı’nın egemenliğine, sarsılmayan güçlülüğüne
tanıklık etmekteydi (22,23; Efesoslular
3:9-11). Tanrı kutsallığı O’nun baş özelliğidir. Bunu gösterme ve kanıtlama
doğrultusunda her eylemi sağduyulu ve anlamlıdır
(Mısır’dan Çıkış 4:21; 7:13; 8:15).
Pavlos İsrail’in kurtuluş bulan
‘azınlığı’nı (27) konu ederken bununla ilgili peygamberliği Yeşaya’dan aktarıyor
(bkz. Yeşaya 1:9; Romalılar 9:29).
İsrail adını taşıyan herkes Tanrı’nın katında has İsrailli sayılamaz; çünkü
bunlar İbrahim’le saptamış olduğu iman ilkesi uyarınca yaşamıyor, ne de bu yolda
İbrahim’in Tanrı’sına tapınıyor (bkz.
Yaratılış 16:6). İbrahim’in Hacer’den doğan oğlu İsmail Tanrı antlaşmasının
dışındadır; Çünkü İsmail ve soyu Tanrı’ya bu ilişkide bağlanmıyor, bu doğrultuda
O’na hizmet sunmuyor. Başkalaştırılmış bir şeriat yoluyla kendi yararlılığını
kovalıyor. İbrahim Keturah adlı bir kadınla da evlendi (bkz. Yaratılış 25:1), ondan da soy edindi. Tıpkı İsmail’in soyu
gibi Keturah’dan doğanlar da Tanrı’nın antlaşmasına alınmadı.
İbrahim tüm servetini İshak’a verdi
(bkz. Yaratılış 25:5; 24:34-35). İbrahim’le eşi Sarah’nın yaşamı-imanı
ilişkisinde İshak’ın yeri kendine özgüdür; çünkü İshak Tanrı’nın tasarısı ve
seçimi uyarınca doğdu (bkz. Yeremya
15:4-6). İshak Tanrı’yla İbrahim arasındaki antlaşmanın çocuğudur
(bkz. Yaratılış 17:1-4,19,21);
İshak’ın soyundan gelecek olan (bkz.
Yaratılış. 3:15) Oğul aracılığıyla şeytanın başı ezilecek, böylece
yeryüzünün bütün aileleri İbrahim’in soyundan kutluluk bulacak
(bkz. Yaratılış. 12:2,3; 18:10,14,18;
21:21:12; 22:17-18; 26:4-5; 28:14; Habercilerin İşleri 3:25,26; Galatyalılar
3:8).
Pavlos’un tezi, ulusal İsrail’in içinde onlardan ön sıraya geçen ruhsal
bir İsrail bulunduğudur (bkz. 6:16).
Bu içerikli ayette yeni yaratık olma kuralı uyarınca, Tanrı’ya tapınan soydan
İsrail ve Tanrı’nın uluslardan oluşan İsrail’i (imanla doğru kılınanlar)
tanıtılmakta. İbrahim’in çocukları gerçek İsrail, tıpkı İbrahim’in iman ilkesi
uyarınca ataları gibi doğru kılınanlar.. Bunların yanı sıra aynı ilkeye
uyarlıkla tanrısız uluslardan, imanları nedeniyle doğru kılınıp Tanrı
evlatlığına seçilenler.. Konuya alınan iki sınıf dışında hiç kimse İbrahim’e
‘atam’ diyemez. İbrahim
‘iman’ adamıydı, dinsel törecilik ve
biçimcilik babası değil! (bkz. 7-10, 11-13).
Bu dönümde yazar İbrahim’in soyuna, iki kuşak ileriye çeviriyor dikkati
(10-13). İshak’la Rebeka’nın oğulları
Esav’la Yakup. Çocuklar daha doğmadan, iyi ya da kötü bir iş işlemeden,
Tanrı’nın egemen ereği bir seçim yapıyor, göksel çağrıyla küçüğü –Yakup’u–
seçiyor, büyüğü küçüğün gerisinde olacak diyor. Seçimi daha da kesin dille
vurgulayarak, “Yakup’u sevdim, Esav’dan
nefret ettim” diyor (13; bkz.
Yaratılış 25:22-26;
Malakya 1:2,3). Doğal bireye bu
belirleme güç gelebilir ve tanrıbilim ilişkisinde ciddi sorunlar oluşabilir.
Tanrı’nın kutsallıkta var olduğu, bizimse kusurlu sınırlı mahzurlu yaratıklar
olduğumuz bir an için bile unutulmasın.
Malakya’nın peygamberlik sözünde geçen
‘sevgi’ kullanımı ‘seçim’le,
nefret kullanımıysa ‘reddetmek’le
ilgilidir. Bunu daha iyi anlayabilmek için
Yasanın Tekrarı 23:7’ye bakınız. Egemen Rab iki kardeşten birini Mesih’e ata
olmaya seçti. Öte yandan büyük kardeş Esav’ı dışladı. Bu seçim ilkinin tanrısal
yöntemde yetkili yerini açıklar, büyük oğul Esav’ın bunun dışında kaldığını
belirtir. Bu seçimin tüm halkla ilgili olmadığı vurgulanmalı. Yani İsrailli
insan İsrailli olması nedeniyle kendiliğinden seçilmiş sayılamaz, ne de bir
Edom’lu (Esav’ın soyundan gelen güneydeki bir Arap kesimi) bu yüzden reddedilir.
Konuda bir kardeş seviliyor, öbürüyse reddediliyor. Tanrı bu olayla İsrail’e
sevgisini kanıtlıyor, öte yandan da Edom halkını Mesih’e gelmeye, O’na iman
etmeye her an sevgiyle çağırıyor, kapıyı açık bırakıyor
(bkz. Markos 3:8).
Yazar Pavlos İsrailliler’e Tanrı’ca seçimlerinin hiçbir kişisel-ulusal
özelliğe, dinselliğe, başarabildikleri geçerli işlere dayanmadığını vurguluyor.
Bu, Tanrı’nın kayradan kaynaklanan egemen seçimidir diyor. Evet Tanrı İsrail’i
kendine halk yaptı. Yineleyelim; bu her İsrailli’nin Tanrı katında doğru
sayıldığı anlamını taşımaz. Pavlos bu yerde Tanrı’nın belirli bir halkı nasıl
sevdiğine ve onu seçtiğine işaret ediyor. Yazar, İsmail’le İshak arasındaki
ayrımı vurgulasaydı bu daha da iyi anlaşılabilirdi. Her ikisini parlak bir gün
bekliyor; birbiriyle sürekli sürtüşmede ve çatışmada olan İsrail ile İsmail
toplulukları Mesih’in hükümranlığında O’nun uyruğu ve bağlısı olacak
(bkz. Galatyalılar 4:21-31; Filippililer 2:9-11). Ama aynı babadan
aynı anadan doğan ikiz oğula değinmekle tanrısal seçimin ve çağrının, öte yandan
da reddin ne denli kesin önem taşıdığını belirtiyor. Esav’la Yakup aynı babanın
belinden geldi, aynı ananın rahminde yetişti; gelgelelim Tanrı ilkini reddetti,
daha sonra doğanıysa onayladı. Tarih boyunca durum hep aynıdır. Bazıları
tanrısal kurtarmadan pay alırken, başkaları bundan yoksun kalmakta. Amaç,
Tanrı’nın hiçbir insanı başarılarından, mevkiinden, önemliliğinden ötürü
çağırmadığı, bunun tersine biz kısıtlı yaratıklarca bilinemeyen, kendisine özgü
gizemli bir çağrı uyarınca kurtardığı bilinsin diyedir. Öyle ki, O’nun katında
hiçbir insan soyu sopu, dini, ulusu, geleneğe bağlılığı, sevaplara katkısı, vb.
nedenle övünmesin. Tanrı’nın çağrısı salt kendince bilinen seçim kapsamındadır.
İnsanın kurtuluşu egemen Tanrı’nın tasarısı ve kararı uyarıncadır
(7-9).
Yazıda belirtilen tanrısal tasarıya karşı ademoğlunun kafasında itirazlar
oluşacak. Yazar soruna sünger çekmiyor; itirazları şöyle özetliyor: Tanrı
adaletsizlik mi işliyor? (14) Tanrı’nın seçim ve çağrı ereği bireyi bir veya öbür doğrultuda
yönlendiriyorsa insanın suçlu çıkarılması kişinin sorumluluğu sayılabilir mi?
(19) Yazar herhangi bir savunmaya ya
da tartışmaya girmiyor. Tanrı’nın
dava vekili kesilmiyor. Tersine, Tanrı’nın egemen isteğine sığınıyor
(bkz. 11:33-36). Başka konularda
görüldüğü gibi zaman mekân ötesinde varlığı ve eylemleri belirlenen Tanrı’nın
egemenliği kısıtlı-kusurlu yaratık aklıyla ulaşılabilecek, kesenkes
bilinebilecek bir uzantı değildir. Tanrısal bilgelikle insansal bilgi arasındaki
sınırı hiçbir yaratık aşamaz. Tanrı’yla ilgili bir gizem dünyası olmasaydı, O’nu
kendi düzeyimize, yargılama biçimimize, kafa patlatmamıza indirmiş olurduk. O
egemendir, ademoğlu her açıdan ve her yönden kısıtlıdır, bağımlıdır. Herkes bunu
bilir.
Vurgulanacak bir gerçek daha var: Tanrı sınırsız kişiliğinin değişmeyen
tasarısının ve düşüncesinin her bir ayrıntısını insana anlatmak zorunda değildir
(bkz. Yeşaya 40;13-14;55:8-9) Bu tanrısal uslamlama karşısında
inatçı üstelemeyle O’nun egemen tasarılarına kesin yanıt arayan yaratık küstah
sayılmalı. Onlara dalma yetkimiz olmayan tanrısal gizemler denizin kumu gibi
boldur. Yazar Tanrı’nın Musa’ya belirgin bir açıklayışına da gidiyor
(bkz. Mısır’dan Çıkış 33:19). Eski
Antlaşma’dan sözü aktarmak yazarın kendi düşüncesini öne sürmesinden çok daha
etkindir kuşkusuz. Hiç kimseye
Tanrı’nın yargıcı kesilmeye, bu iş nasıl olabilir demeye meydan bırakmıyor O.
Filozoflar, düşünürler, tanrıbilimciler çağlar boyunca sorunla boğuştu, her
kafadan başka bir düşünce çıktı; ama bu sorun çözülemedi. Tanrı’nın günahlıyı
kurtarma, seçme ve çağırma yetkisi her vakit kendi egemen bilgisi ve ereği
uyarıncadır. Bireyin çelişkili düşüncelere kaymadan O’nun sunusunu imanla
değerlendirip kabul etmesi kendi yararınadır, sağduyu adımıdır.
“İman dışında Tanrı’yı hoşnut etmek
olanaksızdır” (İbraniler 11:6 ).
Bu kez yazar konuyu İsrail’e baskılar uygulayan Firavun’a aktarıyor. Tanrı
Esav’ı çağırmadı, onu kendi düşük haline bıraktı. Bunun gibi Firavun’u da
çağırmadı, onu kendi zalim haline bıraktı
(17; bkz. Mısır’dan Çıkış 9:6). Egemen Tanrı biz insanlarca kavranamayan
eylemlerinin kökenini, nedenini, öncesini-sonrasını açıklamaya çalışmaz,
kararlarını savunmaya yükümlü tutulması da sağduyuya sığamaz. Böyle bir durumda
yaratıklarına hesap vermesi gelmez mi akla?
(20). Burada kıt insan kavramına
meydan okuma O’nun insana karşı üstün gücünden kaynaklanmaz. Elbette O, insandan
daha güçlüdür; ama burada konu edilen üstünlük O’nun aktöresel (etik)
üstünlüğüdür. Aktöresel yetkinliği kesin olan Tanrı’nın yersiz bir karar vermesi
düşünülebilir mi hiç? Tanrı’nın tartışma kaldırmaz üstünlüğü kararlarının daima
doğru ve kutsal olduğundandır. Kusurlu ademoğlu ezeli-ebedi gerçekle nasıl
yarışabilir? Yüce Tanrı’nın egemen kararları bir kişiyi bol kutlulukla bezer,
başkasınıysa kutluluğundan keser. Bazılarına kutluluklarının bolluğunu sağlar,
başkalarınaysa daha azını (21; bkz. Matta
20:12-15). Tanrı’nın kayrası-iyiliği insandan insana değişebilir
(3:1,2; bkz. Yuhanna 15:16; Habercilerin
İşleri 9:15). Tanrı yargılarını, kararlarını hiçbir zaman insanla tartışmaz,
hiç kimseye danışmaz (22-25; bkz. Matta
11:21). Tanrı’ya, O’nun kişiliğine ve eylemlerine ilişkin bu nasıl olabilir,
niçin böyledir, neden şöyle değil de öyledir türünden sorularla yaklaşmak
düpedüz O’nun yargıcı kesilmeye özenmektir, bu ataklık tanrısal egemenliğe karşı
çıkıştır.
Tanrı’ya niçin şunları seçersin de öbürleri kurtarmazsın ya da
başkalarını neden seçmezsin türünden sorular doğrultmak, bireyin kendi durumuna
yan çizdiğini, kurtulmaya isteği olmadığını gösterir. O’nun seçimi çağrısı ereği
kesindir; hiçbir insan başarısının sonucu değildir, salt kayrasal iyiliğiyle
uyumdadır. Günahta ağınan insanlar arasından bazı günahlıları kurtuluşa seçmesi
egemen sevgisinin göstergesidir. Günahlı bireyin egemenlikle ilgili sorunlara
saptanacak yerde kendisine uzatılan çağrıyı değerlendirmesi, kurtuluş
kuyularından bollukla sulanması şüphe bulutlarını dağıtır, yerine meltemleri
estirir.
Bu dönümde Firavun’un iç dünyasını, direnişini incelemek egemen Tanrı’nın
günahlı bir yaşamda etkilediği sonucu kavramaya yardımcı olabilir: Tanrı Musa’yı
Firavun’a gönderdiğinde, “Halkımı bırak
gitsin” dedi. Firavun kesinlikle en saygısız yanıtı verdi:
“RAB kim oluyor
ki?”
(bkz. Mısır’dan Çıkış 5:1,2;6:29 ).
Dünya sahnesinde belirip sönen zalimlerin, diktatörlerin tutumu hep odur
(bkz. Mısır’dan Çıkış 4:21;7:3-4).
Egemen RAB eninde sonunda en sert yürekler üzerinde de egemendir. Tanrı ne dedi
bu baskıcı sömürücüye? (bkz. Mısır’dan
Çıkış 9:6). Herkes bu dünyaya akılla kavranamayan, dille anlatılamayan amaca
doğar. Firavun gibilerinin hangi amaca doğduğu anlayışlı insana belirgindir.
Kutsal Söz bu konuda anlayabilene bir ipucu verir:
“Gerçi; insanın gazabı sana hamdeder;
gazabın artanını sen bağlarsın” (Mezmur 76:10).
Bu yargı başka zalim bir imparator olan Senakerib’le ilgilidir.
Diktatörlerin, zorbaların, teröristlerin eylemleri akıbetleri egemen RAB’bin
onlardan daha güçlü olan elindedir. Bu Firavun Musa’yla sürtüşmesinin bir
noktasında, “Ben günah işledim” dedi
(Mısır’dan Çıkış 10:16). Ama içinde
daha aynı katı yüreği taşıyordu; tövbesiz, sıkıştırılmış insanın ikrarıydı bu.
Böyle bir insanın sert tepkisine bakan kimi suçlar? O’nu mu yoksa egemen
Tanrı’yı mı? Firavun olsun başka bir günahlı olsun, tümü Tanrı gerçeğine
direnişten, onu tepmekten sorumludur. Bu arada Tanrı’nın sevgisinden kaynaklanan
çağrı evrenseldir herkesi içermektedir (bkz. 10:13; Yoel 2:32). Pavlos Eski Antlaşma’dan bir alıntıyla
çömlek imalatçısını örnek tutuyor (21).
O aynı balçıktan iki çeşit çömlek yapar; biri onurlu öbürüyse onursuz kullanım
için (bkz. Yeremya. 18:1-11).
Pavlos’un Eski Antlaşma yazısından aktardığı söz
(15,16) İsrail topluluğunun Tanrı’ya
baş kaldırıp putlara eğilmesi ve tapınmasıyla ilgilidir
(bkz. Mısır’dan Çıkış 33:19).
Tanrı’nın öfkesini getiren o üzücü eylemde Tanrı Musa’ya düşündürücü gerçeğini
açıkladı. Şimdi Pavlos bu alıntıyla tanrısal ereği ve belirlemeyi üsteliyor.
Tarihin sayfalarında karşılaştığımız bu aydınlatıcı, güçlü yazıların Tanrı
esinlemesiyle yazıldığı bilindiğinde, karşımızda insan dehası değil, Tanrı
aydınlatması bulunduğu belirgin olur. Yazar Pavlos’un bu ter döktürücü yazısında
Tanrı ademoğullarından ayrı, onlardan etkilenmeyen egemen RAB olarak belirmekte.
İnsansa O’nun karşısında düşmüş, yozlaşmış, tanrısal yücelikten yoksun kalmış
yitik bir varlık.. İnsanı kurtarmayı üstlenen Tanrı onu arıyor. Sınırsız
bilgeliğinden kaynaklanan kurtarma gücüyle aklı durduran eylemi
gerçekleştiriyor. Bu arada o gizemli perdeye azıcık aralık vererek düşündürücü
sonuçlayışının somut bir görünümünü yaratıklarına sunuyor. Yaratan her işini
egemen kararı ve ereği uyarınca yapıyor; Firavun’un yüreğini sertleştiriyor
(bkz. Mısır’dan Çıkış 7:3,13). Bu
Tanrı öte yandan, ona özgürlük hakkını da tanıyor
(7:14). Öyle ki, Firavun kendince
doğru kararı veriyor, bu arada egemen isteğe ve sınırlamaya uyrukluk ediyor.
Buna karşı Tanrı onun inadına katlanış gösteriyor, Firavun’un direnişini bir
anda yıkmıyor; yargı vakti erişinceye dek
(22,23; bkz. Hoşea 11:8; 4:17; I.Petros 2:8; Yahuda 4; Matta 25:34,41).
Firavun’un ya da herhangi bir günahlının çalkantılı gidişi kendi iç
dünyasının aynasıdır. Bir yandan Firavun’un Musa’ya direnişi, öte yandansa Tanrı
ereğinin belirlenişi Tanrı’nın adını yeryüzünde yüceltmekteydi
(17). Tanrı kendisine tövbeyle,
Mesih’e güvenle yaklaşanın varlığında yücelik bulur, öte yandan da O’nu
yadsıyanın içinde yücelenir. Tanrı’nın çağrısı belirgindir: Her yanda herkes
tövbe ederek O’na dönsün. Kurtarma sağlayışı belirgindir. O, yüceliğinin
zenginliğini böyle açıklar (23).
Tanrı’nın belirgin çağrısı Yakup’a doğrultuldu
(12). Yakup’un soyu imansızlıkta diretince aynı çağrı uluslar
arasından seçtiklerine uzatıldı (24).
Bu görkemli seçim eylemi O’nun ‘halkı’
olmayan ulusları ‘Tanrı’nın halkı’
kılıyor (25,26; bkz. Hoşea 2:23;1:10).
İsrail oğullarından Mesih’e iman edenleri de
‘bir azınlık olarak’ kurtuluşa erdiriyor
(27,29; bkz. Yeşaya 10:22;23; 1:9). Hepsine Tanrı çocukları olma
yetkisini veriyor (8,26). Tanrısal
tasarının bu ince dokusu önümüze üç gerçeği seriyor:
Tanrısal yüceliğin zenginliğini
(23) konuya almak gereklidir. Öncesiz çağları sonsuzları kapsayan bu görkem
şöyle kutlanır: “RAB bütün ulusların
üstünde yücedir; görkemi göklerin üstündedir. Göklerde ve yeryüzünde olanlara
bakmaya ilgi gösteren, yücelerde oturan, Tanrımız RAB gibi kim vardır?” (Mezmur
113:4-6). Yeşaya bu Tanrı’nın
beden kuşanışını çarpıcı bir peygamberlik sözüyle önceden bildirir
(bkz. 52:10). Aynı gelişimi Yuhanna sevinçle açıklar:
“Hepimiz O’nun sınırsız doluluğundan kayra
ardına kayra aldık” (Yuhanna 1:16). Tanrı’nın yüceliği ademoğullarına kayra
doluluğuyla erişti. Sınırsız Tanrı günahlı insanı sınırsız sevgiyle sevdi ve
sever. En parlak özellikleri varlığında taşıyan Tanrı insanlığa Mesih’in
kişiliğinde yüceliğini gösterdi (bkz.
Yuhanna 17:5). Tanrı’nın bütün eylemleri kendi yüceliği yararınadır.
Meleklerin, arıtılan günahlının tapınışı hep O’nun yüceliğinedir. Tanrı’nın
yüceliği üçte tek, tekte üç varlığında belirginliğe gelir. Yaratık, ulus,
milliyet yücelikleri daha her ne varsa o yüceliğin eteğine dokunamaz.
Mesih’in kurtardığı, arıttığı birey bu benzersiz yüceliğin sağladığı
tanrısal kutluluklarla donatılır (bkz.
I.Korintoslular 1:30). Tanrısal yücelik yeniden doğuşta kurtulan insana
gelir, orada konut kurar: “Hiçbir vakit
hiç kimse Tanrı’yı görmedi. Baba’nın bağrında olan Tanrı, –biricik Oğul– O
bildirdi O’nu” (Yuhanna 1:18).
Bu ve ardından gelen iki bölümde yazar Pavlos çağlar boyu kafaları
uğraştıran İsrail konusuna o gizemli perdenin bıraktığı aralıktan yaklaşıyor,
herkesin kafasında biçimlenen soruları kendisini aydınlatan ışık oranında
yanıtlıyor. Kurtuluşu tepen İsrailliler’den olsun uluslar topluluğundan olsun
Tanrı hiç kimseden sorumlu değildir. O’nun seçimi kesindir; sadece kendi
bilgisi, öncebilimi kapsamındadır. Ters durumda tek can kurtulamazdı
(bkz. Yeşaya 29:16; 45:9,10; 64:8). Sevinç Getirici Haber’i duyan,
özellikle özgür isteğiyle ona iman eden can yere kapanarak Tanrı’ya hamdını
sunsun, Mesih adının görkemini yeryüzünde yaysın
(17). İsrail’in seçilmiş azınlığı olsun, uluslardan çağrılanlar
olsun.. Rab tümüne yüceliğinin zenginliğini açıkladı. Hak edilmeyen kayrasal
zenginliktir bu (23). Herkesin
yaraşığı tanrısal öfkeyken Tanrı’nın katlanışı düşünülmedik ilgiyi ve yakınlığı
göstererek kayra sunusuna iman edeni çocuğu kıldı, o kişiyi sonsuzun armağanıyla
donattı. Yeşaya bu sevinçli gelişimi yüzlerce yıl önceden bildirmişti
(29). Herkesin yaraşığı Sodom-Gomorra
gibi olmak iken, Tanrı bu kötü sonucu Mesih aracılığıyla güllük gülistanlık
yaptı. Bu yüzden, suçlu birey Tanrı’yla sürtüşmeye koyulmasın. Kurtulanların az
olması ancak Tanrı’ca bilinen gizdir. Ama çağrıyı duyan, bunun kendisine
yöneltildiğini bilmeye zorunludur. Tanrı’nın kayrası, O’na sarılan günahlıyı
göksel doğanın paydaşı kılar
Uluslardan gelen inanlılar putlara eğilmekteyken doğruluğu kovalamıyordu.
Batılcılıkla, biçimcilikle, dua yazılı kâğıtlarla, tılsımla vaktini
tüketmekteyken kendilerine Mesih’e iman müjdesi ulaştı. Tanrı’nın Mesih’te
sunduğu o armağana sarıldılar. İman yoluyla doğru kılındılar
(30) (bkz. 10:4,6,10). Öbür yandan
İsrailliler doğruluklarını kendi başlarına saptamaya kalktı
(10:3,5; 9:30). Tanrı doğrultusunda
bireyin başarabileceği tarikat ya da hayır sevap tertiplerinden kaynaklanan bu
çabanın geçerliliği yoktur; çünkü iman öğesi eksiktir bunlardan
(31,32). Tanrı’ya doğrulukla
yaklaşmanın biricik yolu O’nun çizdiği doğruluk göstergesiyledir. Tanrısal
haritada gösterilen düz yola yan çizerek kendi gözünde sağlam sanılan engebeli,
molozlu şeriat yolunu yeğleyen, sendeleme Taşı’na takılır, kösteklenir,
sonundaysa sürçüp düşer (33). Buna
karşın bu sağlam Taş’a (Mesih’e) iman eden hiçbir vakit utandırılmayacaktır
(33).
Yazarın sözünü ettiği ‘Sendeleme
Taşı’, yapıcıların reddedip fırlattığı
‘Köşe Taşı’, İsa Mesih’le ilgili çarpıcı peygamberlik bildirilerindendir.
Bunu Eski Antlaşma’da Yeşaya belirtti, Mezmur’da da vurgulandı
(bkz. Yeşaya 8:14,15; 28:16; Mezmur
116:22,23). Yeni Antlaşma’da Mesih kendisini yadsıyan Yahudiler’e bu
peygamberliği anımsattı (bkz. Matta 21:42; Markos 12:10,11; Luka 20:17,18). Ayrıca Yeni
Antlaşma yazarları aynı peygamberlik bildirisine geniş çapta değindi
(9:33; 10:11; bkz. Efesoslular 2:19,20;
I.Petros 2:4-6).
Tanrı-insan tarihinin en üzücü olgularından biri budur. İnsanı kurtarmaya
gelen Mesih’i hem kendi halkı İsrail, hem de uluslar yadsıyıp O’na düşman
kesilecek. Algısız insanlar en seçkin, etkin köşe taşını kaldırıp atacak. Yerine
derme çatma taşçıklar ve kum yığını koyarak içinde yaşayacakları evi kurmaya
çabalayacak. Moral yetersizlikte çalkalanan suçlunun dişini tırnağına takarak
yok bir yana yok başka yana din uygulamalarına sarılması yürek burkucudur.
Evrensel görünüm genellikle bu.. Buna karşı kayra Tanrısı’nın atadığı Taş’ı
değerlendirip evini O’nun kurtarışı ve desteğiyle kuran kişi tüm sonsuzu
kapsayan yıkılmaz konutun güvencesindedir. Bu ilişkide Tanrı Sözü şöyle der:
“Çünkü hiç kimse kurulandan başka temel
atamaz. Bu temel İsa Mesih’tir” (I.Korintoslular 3:11). İsa Mesih,
inanlısına o sonsuz konuta ilişkin şu güvenliği verir:
“Babam’ın evinde
kalınacak çok yer vardır. Olmasaydı, size yer hazırlamaya gidiyorum, der miydim?”
(Yuhanna 14:2).
BÖLÜM 10
İMANLA DOĞRU ÇIKARILAN İNSAN
Tek Tanrı’nın her yanda her kuşakta günahlıyı doğru çıkarma yöntemi de tektir.
İsa Mesih’e imanla gerçekleşen doğruluk, Tanrı’nın günahlı insanla ilgili
kendine özgü eylemidir. İnsan kisisel eylemleriyle buna hiçbir katkıda
bulunamaz. Bulunmaya kalkışırsa sendeleyip düşer ve o düşüş korkunç olur
(bkz. Luka 6:46-49). İman etmeyen
İsrailliler’in düşüşü böyle anlatılır. Geçici bir süre için verilen ruhsal
yasaya (bkz. Galatyalılar 3:23-25)
sımsıkı sarıldılar, Tanrı’nın her çağda günahlıyı Kurtarıcı’ya imanla doğru
kıldığını kavramaya yanaşmadılar (3,4).
İsrailliler olsun, başka din bağlıları olsun aralıksız çaba ve uğraştalar.
Kutsal Tanrı’ya nasıl kabul edilebilirim? Bu kovalayış onları bir din görevinden
başka göreve dürter ama hiçbir zaman Tanrı’ca doğru kılındıklarını bilemezler;
çünkü doğruluk somut bilgiye, Tanrı
katında alçalmaya dayanır: “Ne mutlu
doğruluğa acıkıp susayanlara! Çünkü onlar doyurulacaklar” (Matta 5:6) der
Mesih. Hiçbir günahlı din icaplarıyla
kirli yüreğini temizleyemez. Bu güvenlikli bilgi sadece Mesih’in kurtarmalığına
imanla, Kutsal Ruh’un sağladığı etkinlikle kavranabilir
(8:16). Tanrı’nın günahlıyı doğruluğa erdirdiğini bilmeksizin kendi
doğruluğunu çatmaya çabalayanlar çoktur. İsrail insan ve başka herkes
(3a).. Dökme suyla değirmen dönmez.
“Sonsuz yaşamınız olduğunu bilesiniz diye
Tanrı’nın Oğlu’nun adına iman eden sizlere bunları yazdım” (I.Yuhanna 5:13).
Günahlının kutsal Tanrı karşısında salt imanla doğruluğa eriştiğini kabul
etmemek bilgisizlikle atbaşı beraber gider. Dikkat edilsin terazinin bir gözünde
Tanrı’nın doğruluğu öbür gözündeyse günahlının üretmeye didindiği kişisel
doğruluklar.. Sonuç ne? Tanrı’nın doğruluğu sürekli ağır basmakta, insanınkiyse
tüyden hafif gelmekte. Günahlı ademoğlu hep borçlu. Tanrı’nın doğruluğu
karşısında suçlu, verecekli. Hangi verecekli yaratık Yaratan’a suç borçluluğunu
ödeyebilir? Ödüyorum diye kendini aldatan sürekli borçluluktadır. Bunun nereden
ileri geldiğini kavrayamaz o. Ne yazık! Gururu kurumu, günahımı kim silebilir
demeye ona izin vermiyor.
Tanrı insanda aradığı doğruluğu doğrudan doğruya kendisi sağlamıştır.
Bunu elde etmenin yolu bilgisizliğe rest çekmek, imana sarılmaktır. Günahlıyı
seven Tanrı onu doğrulukla donatma kararında hiç akla gelmeyen sunuyu dünyamıza
gönderdi. Oğlu Mesih’in kurtarmalık kanı kendini alçaltıp tövbe edeni tanrısal
doğrulukla donatır. Pagan dinlerinde günahla günaha karşı duygusuzluk atbaşı
beraber gider. Günahı, günah karşısında duyulan acıyı, çekilen ıstırabı sadece
tanrısal esinleme tanıtabilir. Ve bununla uyandırılan vicdan..
“Mesih ruhsal yasanın son bulmasıdır” (4). Bir limanın kıyısına
dokunan demiryolu rayındaki vagonlara bakan, yük vagonlarının neredeyse denizin
dibini boylayacağını düşünerek heyecanlanır. Ama tam bu sırada vagonları
yüklenecek römork kıyıya dokunur, vagonlar ondaki raylara oturtulur. Ruhsal yasa
(şeriat) da başımıza belalar zincirini getirecekken Mesih’in haçı belirir, canı
sonsuz esenliğe getirir.
Dinsel çabayla cahillik iş ortağıdır dendi. Şeriat cana esenlik sağlasın
diye verilmedi. Tersine canı kınasın, sergilesin, dürtsün diye verildi
(3b). Ruhsal yasanın en önemsiz
harfine varıncaya dek tümünü uygulayan salt Mesih’tir
(bkz. Matta 5:17-18; Galatyalılar 4:4,5).
Sadece O ruhsal yasa karşısında suçsuz, suçlanmasızdır. O’nun dışında beyi
paşası, nebisi peygamberi tümü günah işledi
(bkz. Romalılar 3:23). Mesih insanlar
tarafından işlenen dağlar benzeri günah yığınının cezasını kendi bedeninde
taşıdı, suçlayan şeriat karşısında kişinin tüm cezasını yüklendi, suçluların
suçunu ödedi, kanını son damlaya dek akıttı. Dirilen Mesih ölüme üstün gelen
yaşamın yengisini inanlısının varlığında işlerliğe koyar, iblisin kişiyi
suçlayabilmesine set çeker. Bu yüzden inanlı şeriat uyruğu değil kayra
bağlısıdır. Kayrayla şeriat hiçbir durumda uzlaşamaz, birbiriyle
bağdaştırılamaz. Ruhsal yasanın dileklerine uyarak doğruluğu satın almaya
didinen birey çift yargı altındadır: Tanrı’dan gelen doğruluğu tepmiştir,
kendinden kaynaklanan uğraşlara doğruluk rengi vererek dinsel özellikleriyle
doğru olma didinişine kapılmıştır. Dinci bireyin çirkin ve itici eylemlerinden
biri başkalarını denetlemek, yoklamak, kontrolü altına almaktır. Bu doğrultuda
yalan bilgi yaymak, çamur atmak, korkutmak, zorlamak kendine özgü
uğraşlardandır. Biçimci birey başkalarını da tıpkı kendine benzetmeye çabalar,
bu atılımda her oyunu oynar. Çünkü dinselliği ona bunu öğretir. Koşu alanından
yenik çıkacaktır o. Yaşam koşusundan yengiyle çıkan, kendi gücü ve yeteneğiyle
değil, Tanrı Oğlu Mesih’in iç varlıkta etkin olan üstün gücüyle yarışı
bitirendir.
Yazar Pavlos Tanrı doğruluğunu yokumsayarak kendi dinsel çabalarına
sarılan kişilere Yeşaya’nın kesin peygamberlik sözüyle sesleniyor
(9:33). Sion, Yeruşalim için
kullanılan başka bir adtır (bkz. Zekarya 9:9; Yeşaya 62:11; Matta 21:5). Anlamı
‘kale burcu’ dur. Tanrı’nın Mesih’i
Sion’da haça çakıldı, gömüldü, dirildi, göklere yükseldi. O’na iman etmeyen,
yarışın sonunda utandırılacak; O’nu yaşamının önderi kılansa koşudan muzaffer
çıkacak. Çarmıha çakılan İsa Mesih Yahudiler için köstek, uluslar için
akılsızlıktır. Tanrı çağrılıları için Mesih Tanrı’nın gücü, Tanrı’nın
bilgeliğidir (I.Korintoslular 1:23-24,
30).
Dinsel biçimcilikle kendi doğruluğunu saptamaya çabalayanlara, İsa’yı
haçta o utanç getirici durumda bırakmak düşünülemeyecek boşlamadır. Tanrı’ca
atanan sonuca aklı yormamak cahillikle el ele vermektir. Tanrı kuzusu Mesih
haçta dünyanın günahını taşıdı. Bunun ilerisinde ölüler arasından diriliş
bekliyordu onu. Tanrı’ca sağlanan kayrasal af yaşamsal güvenliği gerçekleştirir.
Günahlı insanın kısıtlı aklıyla konuyu yorumlaması sendeleme ve utançla
sonuçlanacak. Akılları durduran tanrısal sağlayışı imanla teşekkürle
değerlendiren affa, sonsuzun güvencine kavuşur. Peygamberler bunu
bütünlenişinden önce kutladı. Eski Antlaşma’nın da ana konusudur bu (bkz.
Yaratılış 15:6; Habakkuk 2:4). Bunu nasıl anlatır yazar Pavlos?
“Çünkü ben ruhsal yasa yoluyla ruhsal yasa karşısında öldüm. Öyle ki,
Tanrı için yaşayabileyim. Mesih’le birlikte çarmıha çakıldım” (Galatyalılar
2:19). İsa Mesih konuyu başka yolla belirtir:
“Hiç kimse iki efendiye uşaklık edemez. Çünkü ya birine kin besler
öbürünü sever, ya da birine bağlanıp öbürünü küçümser. Hem Tanrı’ya, hem de
zenginlik ilahına uşaklık edemezsiniz” (Matta 6:24).
Ruhsal yasayı Tanrı’dan İsrail’e ileten Musa ne yazıyor?
(10:5; bkz. Levililer 18:5). Aynı
konuyla ilgili olarak 2:13’e ve yorumuna bakın.
İsrailliler Tanrı’ca saptanan doğruluk aşamasına tırmanamadı. Ne onlar ne
de başka dinciler o tanrısal aşamaya yükselebilecek yeterliktedir.
(bkz. 3:20,28; 4:13-15; 8:3). Yazar
burada İsrailliler’in inatçılığına da bir yolla değiniyor. Genellikle gerçek
budur; din görevleriyle Tanrı’ca kabul edilmeye çabalayanın içindeki inatçılık
öğesi daima debelenir. Her ne pahasına olursa olsun, şeriattan (ruhsal yasadan)
ayrılamam ben! Belirtildiği gibi, bu inadın sonu
‘Sendeleme Taşı’nda (Mesih) sürçerek düşmektir. Burada İsa Mesih’in
kesin ve belirgin uyarısı vurgulanmalı: “Benimle ilgili konularda
kösteklenmeyen mutludur” (Matta 11:6; bkz. Matta 13:57; Yuhanna 6:61; 16:1).
Bu yerlerde Rab İsa skandalizomai sözünü kullanıyor. Bu fiilin türevi
‘skandal’ sözü Türçeye de geçmiştir: (Büyük yankı uyandıran, utanç verici ya da
küçük düşürücü olay). Bilinmesi gereken gerçek şudur: Kurtarıcı Mesih dünya
karşısında bir skandaldır; çünkü insan uğraşlarını yıkan tanrısal kayranın
vericisidir. Kendisi bunu şöyle anlattı: “Dünya size kin besleyemez, ama bana
kin besliyor. Çünkü ben dünya işlerinin kötülüğüne tanıklık ediyorum” (Yuhanna
7:7).
Tanrı’nın insanı doğruluğa erdirme ilkesini tepen
(3) yaşam yarışında yenilgiye uğrar. sonundaysa o bireyin canı
yıkımı boylar (bkz. 1:17; 3:21-22).
Başarılan işlere dayanan doğruluk (9:32)
ve ruhsal yasanın şu ya da öbür harfini uygulamaya çalışarak (5) Tanrı katında geçerliliği kovalamak O’nun ereği ve tasarısıyla
düpedüz çelişki oluşturur. Tanrı’nın çağlar öncesi kararlaştırdığı ve saptadığı
egemen amacıyla uyumda olmayan insansal buluşların tümü şimdiden top atmıştır.
Düşünebilen kişi dinini, din uygulamalarını bu değişmeyen gerçeğin ışığında
incelesin, onlara rest çekmekte duraksamasın, utanç duymasın. Tanrı’nın
karşılıksız, sınırsız kayrasını bir yana itip dine ve ufak tefek sevap işlerine
bel bağlayanı düş kırıklığı beklemekte. Hem şimdi hem de sonsuzda..
Yazar ruhsal yasanın sonu (telos)
Mesih’tir diyor (4). Hellence’de
telos amaca varmak anlamını taşır. Uluslararası –Türkçe’de de–
kullanımda ‘telos’ tan kaynaklanan bu
kökenli pek çok söz bulunur. Telefon
(sesin amaca varışı), televizyon
(görmenin amaca varışı) Teleferik
(taşınılanın amaca varışı), vb. Geniş kapsamlı bir sözlükte bu
aileden başka kelimeleri de aramak ilginçtir.
‘Telos gar tou nomou
Hristos.’ Yani, ruhsal yasanın,
(şeriatın) dilediği tüm buyrukların kesenkes amaca varışı Mesih’tir:
Pantokrator (egemen Rab). Bu Mesih ruhsal yasanın her harfini
tümledi. Tarihte günahsız tek kişi O’dur:
“Bende günah olduğunu içinizden kim kanıtlayabilir?” (Yuhanna 8:46). Tıpkı
Baba gibi kutsaldır O. Kutsallık Tanrı’nın önde beliren özelliğidir. Bununla
bağdaşık uyumlulukta kutsallık ademoğlunun en önde beliren yararıdır
(bkz. I.Selanikliler 3:13).
Salt O’dur Tanrı yetkisiyle, “Başlangıç ve
son Ben’im” diyen (bkz. Vahiy 1:17;
2:8; 21:6; 22:13). Mesih’in Tanrı’yla bir olduğuna şüphe taşıyan,
Yeşaya 48:12’yi dikkatle incelesin. Bu
yerde YAHWEH aynı vurgulamayla tanıtıyor kendisini. Öncesiz çağlarda ‘O’ olan
Mesih çağların, tarihin, peygamberliklerin amaca varışıdır. Salt O’nun
kişiliğinde (bkz. Matta 5:17), salt
O’nun adında İsrailli’ye de İsmail bağlılarına da, geriye kalan dinlere uluslara
da, O’na iman eden herkese tanrısal kurtuluş gerçekleşiyor
(bkz. 9:30; 10:12-13). İncil ve
şeriat. Bunlar her durumda birbiriyle çelişki oluşturan iki ayrı dünyadır,
bambaşka iki yöntem! İlki, imanla doğru kılınmaya götürür, sonrakiyse
kişisel-dinsel uğraşlarla doğruluk kazanma didinişine.. Dinler tarihinde bir tek
can şeriatın dileklerini uygulayarak Tanrı’ca kabul edilememiştir. Ama Mesih’e
imanla Rab’bin adına seslenen her can kurtulur
(13).
İman Tanrı’nın bireye sağladığı en etkin bağlantı gereci olmaya karşın,
bunun içyüzünü önemini kavrayamayanlar pek çok. Pavlos’un değindiği İsrailli
insan da aynı bocalayışta. Oysa Tanrı Eski Antlaşma’da bu halka O’nun Sözü’ne,
vaatlerine sarılmanın salt imanla gerçekleşebileceğini vurguladı
(bkz. Yasanın Tekrarı 30:11-14). İman
aracılığıyla cana mal edilen doğruluk ne göklerdedir ne de derinlerde. İman
ilkesine sarılanın ağzında ve yüreğindedir. Kutsal Söz’ün içeriği.. Günahlı
birey bunu imanla benimsesin, yaşam fırtınalarından kaçarak Mesih’in esenlik
limanında demir atsın. Dinsel yollarla Tanrı’ya yararlı olmaya çalışan, dereyi
görmeden paçaları sıvar. Tanrı’ca onaylanayım düşüncesiyle verir kendini bin bir
dinsel alışkıya. Bu insan hiçbir zaman dereyi göremeyecek. Yeşaya Tanrı’nın çok
anlamlı bir vaadini tüm açıklığıyla anlatır:
“Çünkü yüksek ve yükselmiş, ebediyette
oturan, adı kutsal olan şöyle buyurur: ‘Ben yüksek ve kutsal yerde otururum;
alçakgönüllülerin ruhunu diriltmek ve ezilmişlerin yüreğini sağaltmak için
ezilmiş ve alçakgönüllü insanla beraberim’” (Yeşaya 57:15).
Musa ruhsal yasayı almaya Sina dağına çıkınca orada kırk gün kırk gece oruç
tutarak bekledi, gök gürlemeleri arasında şeriatı aldı
(bkz. Mısır’dan Çıkış 19:12-22; 20:18-21). Şimdiyse Mesih’i aşağı
getirmek, tanrısal doğruluğu yere indirmek için
kim göğe çıkacak yolunda örtülü sorularla uğraşmasın hiç kimse
(6). Musa’nın Sina dağına çıkmasını anımsatan bu alıntı elbette ürünsüz bir
çabaya dönüştürülmekte. Aynı sıradan bir başkası da Mesih’in derinlerde belki de
daha ölüler arasında bulunabileceğini varsayarak O’nu oradan getirmeyi düşünüyor
(7). Yazar Pavlos’un mektuplarında
insansal kovalayışları hafife alma yöntemi iyi bilinir (bkz. II.Korintoslular 11:7,9-21). Pavlos bu mantıksız kuramları
tanrısal yaklaşımla gerektiği gibi çürütüyor, Tanrı Sözü’nün kişiye yakınlığını
belirtiyor, bireyin yüreğinde bulunduğunu anımsatıyor. Bu, Pavlos’un ve öbür
habercilerin yaydığı iman sözüdür (8).
Konuyla ilgili olarak (bkz. Yuhanna 3:13).
Bu dönümde abissos (şeol) sözüne
değinmek de gerekir (7). İsa ölünce
varlıklı biri olan Arimatea’lı Yusuf O’nun bedenini taze bir mezara koydu. Çok
ilginçtir, olaydan yaklaşık yedi yüzyıl önce Yeşaya peygamber bunu bildirmişti
(bkz. 53:9). İncil’in ve kilise
atalarının öğretisi uyarınca ruhu Hades’e
(abissos) indi. Eski Antlaşma ile ilgili bu yerde iki birim vardı. Doğrulara
ve günahlılara ayrılan iki bölüm (bkz.
Luka 16:22-26). Her iki yerdeki ölüler durumlarını kesinlikle bilirdi.
Ruhuyla Hades’e inen Mesih, ölmüş
günahlılara gerçekleşen Tanrı tasarısını açıkladı, sonuçlanan kurtuluşu
gösterdi, bundan yoksun kaldıklarını onlara bildirdi, onları orada bıraktı
(bkz. I.Petros 3;18-20). Öte yandan
Eski Antlaşma’da sözü edilen doğruları oradan alıp göklere yükseltti
(bkz. Efesoslular 4:8-10; I.Petros 4:6).
Mesih’in Hades’e inmesinin nedeni budur. O orada kalmadı
(bkz. Mezmur 16:10). Eski Antlaşma inanlılarını göklere kaldırdı;
iman etmemişlereyse, getirdiği kurtuluşun anlamını açıkladı, yoksun kaldıkları
armağana dikkatlerini çekti. Mesih’in haçlanarak ölmesinden gömülmesinden
dirilmesinden sonraki ‘şimdi’ de
kurtuluş sözü herkese yakındır; inananın da inanmayanın da ağzında ve
yüreğindedir (8). Mesih’le ilgili
müjdeyi duyup da O’na iman etmeyenlerin, O’nu tepenlerin sayısı her yanda
çoktur. Duydular, tartıştılar, yürekleri eleştirildi, ama onları seven
Kurtarıcı’ya sırtlarını çevirdiler. Yahudi olsun
uluslar sırasından olsun, Mesih’e iman etmekle O’nu yadsımak arasındaki
ayrım, cennet cehennem ayrımıdır.
Yazar herkesi kurtuluşun eşiğine ve yöntemine getiriyor
(9,10). Mesih’in arıtma-kurtarma
eylemini içeren İncil ‘kurtuluş sağlayan
Tanrı gücüdür’
(1:16). Tanrı Mesih’te kurtarışını tüm
insanlığa tanıtıyor, hem de sunuyor. Kurtuluş sözü bu ayetlerde açıklıkla
belirtiliyor. İSA MESİH RAB’tir. Baba Tanrı’yla birdir. O’na iman eden bunu
açıkça bildirir; gizli tutamaz. Yüreğinde, Tanrı’nın onu ölüler arasından
dirilttiğine inanır, kurtuluşun salt O’ndan kaynaklandığını kabul eder ve
kurtulur. Bunlar yadsınamaz, kulak ardı edilemez. Yürekle iman etmek günahlıyı
değiştirir. Onu doğrulukla donatır. Kurtuluş ağızla ilan edilmesi gereken sağlam
ve somut bilgidir; Tanrı’nın insan
varlığında sonuçladığı eylemdir. Yeniden doğuşu getiren bütünleme.. Mesih’e iman
eden utandırılmaz (9:33;10:11). Bu
vaat Yeşaya 28:16’dan alıntıdır.
Tanrı’ca ilkin belirtilen peygamberlik sözüne iman, kurtuluş doğrultusunda
güvenilecek öncel belirlemedir. Mesih’in ölümüne ve dirilişine iman eden
çekinmeden O’nu Rab niteliğinde insanlar karşısında ikrar eder
(bkz. Matta 10:32; Yakup 1:18).
Mesih’e imanı ikrar ederken, O’nun dirilişine ilişkin her tür şüphe
bulutunu dağıtıp bunu açık açık söylemek temel zorunluluktur. Haberci Pavlos o
dönemin bilgi, kültür, sanat merkezi Atina’yı ziyaret ettiğinde
(bkz. Habercilerin İşleri 17:30-34)
kendisini Ariopagos’a taşıdılar, yaydığı yeni öğretinin içeriğini öğrenmek
istediler. Pavlos İsa’ya ve O’nun ölülerden dirilişine ilişkin Sevinç Getirici
Haber’i bildirdi. Bu bildiriyle tanış olmak isteyen Stoacı filozoflar usanma
bıkma bilmeden hep araştırırdı. Her konu ya da düşünce incelenmeli. Bunlar
arasında Tanrı’yla ilgili sorular da yer alırdı. Özellikle Tanrı’nın bağımsız
varlığı enikonu incelenirdi. Bir düşünceden daha üstün başka bir düşünce
belirdiğinde, bu kez ondan da üstün olanına gidilmeliydi. İnsan varlıkların
doruğundadır; ne var ki, bir sürü gereksinimi vardır. Bu durum karşısında
gereksinimi olmayan varlığı aramalıyız. Böyle bir kişilik Tanrı
(Theos) olabilirdi. Eğer varlığı
gerçekleşebilirse.. Pavlos Stoacılar’ın incelemelerine yabancı biri değildi.
Kendilerine bu göze çarpan, anlamlı içerikli tepede diktikleri sunaktan söz
etti: BİLİNMEYEN TANRI’YA. “Herkese yaşam,
soluk ve daha ne varsa her şeyi veren O’dur” dedi
(Habercilerin İşleri 17:25).
Konuşmasını onların ozanlarından birinin sözüyle sundu:
“Bizler de O’nun soyuyuz”
(Habercilerin İşleri 17:28). Bunu
söyleyen ozan, Pavlos gibi Kilikyalı’ydı. Bu düşünür tasarısını baş tanrı Zefs’e
dayıyordu. Haberci Pavlos dinleyicilerinin düşüncesini Zefs’ten öteye taşıdı:
“Atamış olduğu bir adam aracılığıyla
dünyayı adaletle yargılayacağı günü saptadı. O’nu ölüler arasından dirilterek
tüm insanlığa kanıt sağladı” (Habercilerin İşleri 17:31; bkz. 2:24; 10:40;
Efesoslular 1:20; I.Selanikliler 1:10).
Bu yeni bilgiyi duyanlar arasında bomba patladı. Her düşünceyi dinleyen ve
araştıran Atinalılar’ın kulağı en üstün gerçeği duyuyordu: Araştırdıkları Tanrı
dünyayı adaletle yargılayacağı günde Yargıç’ını atamış bulunuyor. Bunun
kanıtıysa O’nu ölüler arasından diriltmesiydi. Bilgiye, düşünceye tepki
göstermekten geri durmayan dinleyiciler ölülerin dirilişi konusunu duyunca şoka
uğradı. Felsefe biçimlemelerinde buna inanılmıyordu. Bir kesimi işi alaya
dökerek Pavlos’a ‘spermologos’ adını
yapıştırdı: Bir kuşun sağdan soldan tohum toplayarak karnını doyurması gibi.
Başka bir kesimiyse daha ciddi davranarak,
‘seni başka bir kez yine dinlemek isteriz’ dedi. Öte yandan bazıları ölüp
dirilen Mesih’e iman etti. Yüksek yargı kurulunun bir üyesi de bulunuyordu
bunlar arasında. Rab İsa Mesih’in ölüler arasından dirilişi bugüne dek niceleri
derin derin düşündürmekte. Ama O’nun diri Rab olduğu anlaşılınca şüphe bulutları
dağılır, imansızlığın buzları erir.
RAB adının Eski Antlaşma’da YAHWEH adıyla, Grekçe’deyse
Kyrios’la eşitdeğer olduğu
anımsanmalı. İsrailliler YAHWEH adı üzerinde aşırı titizlikle davranırdı. Olmaya
ki bu adı dikkatsizlikle kullanabiliriz ve adileştiririz korkusuyla hiç
kullanmazlardı. Yerine Adonay adını
kullanırlardı; bu ‘Efendi’ anlamındadır. Sözü edilen bu iki ayette
(9,10) Rab, günahlıyı kurtaran
YAHWEH’dir. Bir İsrailli’nin Mesih aracılığıyla kurtuluş bulması korkuları
dağıtır, bu kutsal adı kesin güvenlik ve kanıtlılıkla hiç çekinmeden söylemesini
sağlardı. Bununla ilgili yüreklendirme şudur:
“Bu durumda, her kim beni insanların önünde
açıkça kabul ederse, ben de onu göklerdeki Babam’ın önünde açıkça kabul
edeceğim” (Matta 10:32). Mesih inanlısı
kendi yararına kurtulmuş değildir, Mesih’e ve O’nun ezeli-ebedi adına tanıklık
etmeye, bu adı ikrar etmeye, her an kurtarıcısını tanıtmaya Tanrı’ca atanan,
bunu yaymaya çağrılandır (bkz. Yuhanna
5:23; 14:14; Habercilerin İşleri 7:59; I.Korintoslular 12:3; Yaratılış 4:26;
İbraniler 1:6; I.Petros 3:14; Yeşaya 8:13).
Bunun ardından yazar bütün ayrım duvarlarını yerle bir ediyor
(12). Yahudi olsun uluslar topluluğundan olsun her kadın ve erkek Tanrı
katında eşit değer taşıyan birer varlıktır. Yaratan-kurtaran, insanlar arasında
hiçbir ayrım yapmıyor. Çünkü insan soyuna tek kurtarıcı ve tek kurtuluş yöntemi
atamıştır: İsa Mesih ve O’nun kaba haçı. O’na iman eden günahlı kadın ya da
erkek günahtan ve günahlarının utancından arıtılır, utandırıcı geçmişten
paklanır
(11). Bu nedenle haçlanan Mesih’in adını çağıran kesin
kurtuluş bulur; Tanrı, melekler, cinler, insanlar karşısında
(13).
Yazar bunun ardından konuya sağduyulu birkaç soruyla yaklaşıyor:
Nasıl çağıracaklar? Nasıl iman edecekler?
Nasıl işitecekler? Gönderilmezlerse Söz’ü nasıl yayacaklar?(14,15).
Bu dönümde Sevinç Getirici Haber’i yayma, işitme,
iman etme, Mesih’in adını çağırma, gönderilme gerekçesine dikkati çeviriyor
Pavlos. O her yerde bu habere karşı sert direnişle karşılaşıyor, aşağılanıyor,
dövülüyordu. Ne var ki, Kurtarıcı onu bu çetin hizmete atamıştı. Eski
Antlaşma’da Yeremya peygamber de aynı çelişkide bocaladı. Tanrı’nın Sözü’nü
yaymakta karşılaştığı sürekli saldırılar karşısında yakındı:
“‘O’nu anmayacağım, artık O’nun adıyla
konuşmayacağım’ dedim.”
Ama bu doğal mutsuzluğun ardından kaçınılamayan harekete getirildi;
Tanrı’nın kendisi tarafından. Göksel yeterlilikle güvenliğini şöyle vurguladı:
“O zaman yüreğimde, kemiklerimin içini yanar bir ateş
kapladı sanki. Kendimi tutamadım; gayrı elimden gelmeyeni yaptım” (Yeremya
20:8,9). İncil her ne
pahasına olursa olsun yayılacak. Bu ağır hizmet öldürülmekle sonuçlansa bile..
Kilise tarihi boyunca Mesih’in kurtarışına tanıklık eden, bu tür çalkantılarla
denendi. Ama Mesih’in yeryuvarlağını amaçlayan bildirisi her zaman her yerde
yayılmalı, tanıtılmalı, her yaratığa günahtan dönerek Kurtarıcı’ya iman etme
fırsatı sunulmalı.
Mesih’e iman yoluyla kurtarılan günahlı Tanrı’nın yenilediği yürekle yeni
yaratık olmuştur (bkz. 6:7; Mezmur 51:10;
Hezekiel 11:19; Habercilerin İşleri 16:14). Bu durumda Mesih onun Rabbi’dir.
Yürekten belirginlikle açıklanan Kurtarıcı
(6:17; bkz. Habercilerin İşleri 16:14; Mezmur 51:10; Yeremya 31:33). Bir
yerde ateş tutuşturmaya çalışırken çalı çırpı kömürün altına konur, üstüne
değil! Din uygulamalarıyla günahlı yaşamda yenilenme ateşini yakmaya çalışan
buna benzer. Din adetleri o varlıkta yenilik oluşturamaz; hiçbir zaman! İlkin
yürekte kurtarıcı Mesih’e iman canlanmalı sonra tüm varlık sağlıklı Tanrı
bağlılığıyla alevlenmeli, her yana ateşin yararlılığını göstermeli. Bu tanrısal
eylem yaşamda sonuçlanınca o inanlı İsa Mesih’i Rab olarak değerlendirir ve
ikrar eder; hiç korkmaksızın vaftiz edilmek ister. Yürekteki değişikliğin sonucu
böylece dıştan belirgin olur. O yaşamda alttaki çıranın başlattığı ateş tüm
varlığı tanrısal sıcaklıkla yepyeni aşamaya getirmiştir.
Günah evrenseldir, soyumuza girişi tek yolladır
(3:23). Kurtuluş da evrenseldir, tek
yolladır (9:12). Bu gerçeği kabul
etmeyenin Tanrı inanlısı, Mesih bağlısı sayılabilmesi çelişki oluşturur. Her tür
insansal kuram ve sav O’nun öğretisiyle bağdaştırılamayan kafa egzersizidir
(bkz. Yuhanna 14:6; Habercilerin İşleri
2:21; 4:12; İbraniler 10:29). Tarihte İsa Mesih’in tekliği O’nunla ilgili
belirgin gerçeklerle kanıtlanır: Tanrı Sözü’nün beden kuşanması, doğaüstü
eylemleri, günahı affetmesi, kendine özgü öğretisi, haça çakılışı, ölümü,
gömülmesi, dirilmesi, yücelere çıkması, Tanrı katında aracılığı, yeniden gelişi
ve insanlık topluluğunda günahtan arıtabilen tek kurtarıcı olması. Bu gerçekleri
bir yana itip biçimlenmiş Yahudi inancına ve bu sıradan başka yöntemlere kaymak
zirveden düşüştür.
Yazar İsrailliler’in imansızlık nedenini daha da genişletiyor
(14-21). Önceki kesimde Pavlos bunda
Tanrı’nın suçu olmadığını, tüm suçun İsrail’in ‘Sendeleme Taşı’nda sürçüp
düşmesinde odaklandığını belirtti. Tanrı’nın Sevinç Getirici Haber’i İsrail’e
tanıtıldı (8). Eski Antlaşma
peygamberleri tanrısal kurtuluş sağlayışını açıklıkla belirtti. İsrail kendi
peygamberlerinin bildirilerini değerlendirse kuşkusuz iman ederdi. Mesih’i
saymamakla kendi peygamberlerini saymıyordu onlar. Oysa peygamberler, Tanrı
esiniyle Mesih’e ilişkin geniş bilgi vermişti. İsrail veya her kim olursa olursa
olsun, bu Haber’le tanış olabilmek, O’nun adına seslenebilmek için ilkin
işitmeli, ardından iman etmeli.. Bu yöntemi bulabilmek için Söz’ü yayanlar
gönderilmeli. Bunlar müjdenin yayılmasında, tanıtılmasında temel gereksinimdir.
Söz’ü yayanı kim gönderir? Tanrı. O İbrahim’i adını yüceltsin diye seçti, onu
yurdundan kaldırdı, aklının ucuna gelmeyen bir ülkeye yöneltti
(bkz. Yaratılış 12:1-3).
Tanrı Musa’yı seçti, onu Mısır’a gönderdi
(bkz. Mısır’dan Çıkış 3:10-12).
Yeşaya’yı ona bir soru doğrultarak sert bir halka gönderdi
(bkz. Yeşaya 6:8-9). Yeremya’yı da böyle bir hizmete gönderdi
(bkz. Yeremya 1:17). Hezekiel’i ağır
bir görevi üstlenmeye gönderdi (bkz.
Hezekiel 2:4-7). Yunus’u o dönemin önemli kentlerinden Nineveh’ye gönderdi
(bkz. Yunus 1:2; 3:2). Zekarya’yı da
çetin bir vaaz hizmetine gönderdi (bkz.
Zekarya 1:14). Dirilen Mesih
Onikiler’i
‘dünyanın en ırak köşesine dek O’nun tanıkları olmaya’ gönderdi
(Habercilerin İşleri 1:8). Ve
kurtardığı Tarsus’lu Saul’u Pavlos kılarak ciddi bir atamayla Sevinç Getirici
Haber’i yaymaya dünyanın dört ucuna gönderdi
(bkz. Habercilerin İşleri 26:15-18).
Yedi kiliseden Filadelfiya’daki topluluğa şunu bildirdi O:
“İşte önüne açık bir kapı koydum. Onu
kimse kapatamaz. Gücünün az olduğunu biliyorum; buna karşın sözümü sıkı tuttun
ve adımı yadsımadın” (Vahiy 3:8).
İsa Mesih gönderir (bkz. Matta
28:18-20; Markos 16:15; Luka 24:48-49; Yuhanna 20:21; Habercilerin İşleri 1:8;
8:26; 9:15). Kutsal Ruh gönderir (bkz.
Habercilerin İşleri 10:19; 13:1; 14:26). Tekte üçlük üçte teklik Tanrı
gönderir, kilise topluluğu gönderileni ayırır, kutsar ve Rab’bin atadığı yere
salar (bkz. Habercilerin İşleri 13:3). Kuşkusuz gönderilenin müjdeciliği
sürdürmeye, bütünlemeye isteği olacak
(bkz. Yeşaya 6:8b). Gönlü hizmette olmayan gönderilemez; insan insanı
atamaz. Haberci, insansal tasarı ve programlarla gönderilmez; Tanrı’ca
gönderilir.
Yazar, Yeşaya’dan anlamlı, içerikli bir ayet aktarıyor
(15; Yeşaya 52:7). Mesih’in göklere
yükselip Kutsal Ruh’unu inanlılarına göndermesinden bu yana, O’nun gönderme
(apostoli, apostolos, apostello)
buyruğu milyonlarca inanlıya yol ve yöntemdir. Baba, Oğul, Kutsal Ruh şu ana dek
kadını-erkeği, genci-yaşlıyı Sevinç Getirici Haber’i yaymaya gönderiyor. Onların
ayakları en güzel ayak.. Özellikle şu küresel iletişim çağında kıtlık, sayrılık,
sefalet, felaket insanlığı sarıp sarmalamış. Ademoğulları çeşitli misyonları
bütünlemeye koşuyor: Ekonomik, politik, sağlık, eğitim, askeri, spor, bilim, vb.
Kötü ve yıkıcı misyonlara koşanlar da her yanda keskin dişlerini biliyor:
Uyuşturucular, mafyalar, teröristler, seks tacirleri, vb. Tanrı’nın, Oğlu
Mesih’te sunduğu kayrasal kurtuluşu bildirmeye, tanıtmaya koşanlar şimdi, hem de
sonsuzla ilgili kalıcı bir misyondadır. İşin üzücü yönü pek çok yerde bunlar
karalanmakta şuçlanmakta, cezaevine kapatılmakta ve derin buğzla canlarına
kıyılmakta. Bu misyonun baş düşmanı iblistir. Yönetiminde bulundurduğu
insanların kurtuluşunu engellemek onun temel amacıdır. Birçok yerde o güzel
ayaklar iblisin düzeniyle önlenmekte, hatta biçilmekte.
Bu yürek burkucu gelişim Yeşaya peygamber tarafından bildirilmişti
(bkz. 53:1). Sevinç Getirici Haber’i
tüm çekiciliğiyle duymak isteyenlere karşı onu dışlayanlar da çok. Bunlar
kurtuluşlarının sonsuzlarının biricik fırsatını tepmekte. Şeytanın günahlı
yaşamda dürtüsü, düzeni, etkisi Yeni Antlaşma’nın konularındandır
(bkz. Yuhanna 12:38). İman haberini
duyup da imansızlığı yeğlemek ademoğlunun en acıklı seçimi. İsa Mesih bunu
Kutsal Ruh’a karsı sövgü olarak niteler. Böyle davranan kurtuluş olanağını
tıkar, sonsuzluk boyunca bağışlanamayacak günahı yapar
(bkz. Markos 3:28-30; Luka 12:10).
Bu dönümde Eski Antlaşma’daki başka bir bildiri de anımsatılmalı. Tanrı
Yeşaya’yı haberciliğe gönderirken ona şu ön bilgiyi verdi.
“Git bu halka bildir; işittikçe işitin, ama kavramayın. Gördükçe görün,
ama bilmeyin. Bu halkın yüreğini semizlet, kulaklarını da ağırlaştır, gözlerini
kapa; öyle ki, gözleriyle görmesinler, kulaklarıyla işitmesinler, yürekleriyle
anlamasınlar ve dönüp sağlık bulmasınlar” (Yeşaya 6:9-10). Yeşaya’dan gelen
bu ön bildiri Yeni Antlaşma’da altı kez alıntı olarak yinelenir
(bkz. Matta 13:14-15; Markos 4:12; Luka
8:10; Yuhanna 12:39-41; Habercilerin İşleri 28:26-27; Romalılar 11:8). Tanrı
habercisi karşısındaki engeli daima akılda tutar, duvarın yıkılması için
Gönderen’e yakarır. Tanrı’ca haberci olarak atanan herkes tatlı bir çağrıyla,
derin sevgiyle Pavlos’un sözlerini yineler.
“Denecek olan şudur: Tanrı Mesih’in
kişiliğinde insanların suçlarını saymayarak dünyayı kendisiyle barıştırıyordu.
Bize de barıştırıcılık sözünü verdi. Bu nedenle Mesih adına elçilik ediyoruz.
Tanrı bizim aracılığımızla yakarırcasına dileğini duyuruyor; biz de Mesih adına
yalvarıyoruz: Tanrı’yla barışın” (II.Korintoslular 5:19-20).
Kurtuluşa gerekli iki temel öğeye değiniyor yazar:
1. İman, Haber’i duymakla kımıldanır
ve uyandırılır. 2. Haber’i duymak
Mesih’in sözü aracılığıyla gerçekleşir (17,18). Pavlos bu kesimde başlıca İsrailliler’e değiniyor. İsa
Mesih hizmetine başladığı andan beri İsrail’in dinsel kuşağı O’nun sözüne,
sunusuna, sevgisine iman etmedi; sonunda O’nu haça mıhlattı. Kendilerine vaat
edildikten sonra yüceden gönderilen Mesih’e iman etmemek şu ana dek Yahudiler’in
temel ruhsal engeli. Bu dönümde İman’la iman arasındaki ince bir ayrıma,
Mesih’in diri sözüne de değinilmeli. Her tür din bağlısının kendine özgü imanı
vardır. Ne var ki canı günahtan arıtan, Tanrı’yla barıştıran, O’na yararlı kılan
iman kendine özgüdür, Haber’i duyunca Mesih’in sözüne iman etmek, O’nu her
değerin üstünde tutmaktır. Kurtaran sonsuz yaşam sağlayan tek iman budur. Yazar
Pavlos başka bir yerde bu imanı şöyle anlatır:
“Kime iman ettiğimi biliyorum”
(II.Timoteos 1:12). O’nun imanı ölüp dirilen, yücelerde egemen olan, yeniden
gelişi Tanrı’ca vaat edilen evrensel hükümranlığı kuracak olan Mesih’edir. Bu
Haber’i duyduğunda kulaklarını kapamayan kurtulur, sonsuz yaşam güvenliği
kutluluk bulur.
İsrail’e değinen yazar bunun yanı sıra tüm ulusları kapsıyor ve
“Haber’i duymadılar mı?” yolunda bir
soru doğrultuyor, ardından da yanıtı veriyor.
“Hiç kuşkusuz duydular” (18). Bu
dönümde Mezmur 19:4’ten önemli bir
alıntıyla tezini destekliyor. Pavlos kişisel bir tümlemeyi göz önünde
bulunduruyor (bkz. Habercilerin İşleri
19:10; Romalılar 15:19,21). Sevinç Getirici Haber’i Yeruşalim’den İllirya
dolaylarına dek yaydığını anımsatıyor. İllirya Adriyatik kıyılarında eski
Yugoslavya’dır. Bu uzaklık yaklaşık 3000 kilometredir. Şaşılacak ıraklık! Bu
günün çağdaş taşıt araçlarının bilinmediği dönemde.. Hem de Asya’da (Ege
bölgesinde) yaşayan herkes Yahudi olsun, uluslar arasından olsun, Tanrı Sözü’nü
duydu (bkz. Habercilerin İşleri 19:10).
Kuşkusuz başka yerlerde de aynısı oldu. Ya şu çağda? Kitap ve çeşitli yayın
sayfalarında, radyoda, televizyonda, elekronik kanallarda, uydulardan yeryüzüne
ulaşan yayınlarda, yerel toplantı yerlerinde, ağızdan ağza, kısacası yer
yuvarlağının her köşesinde her dil ve lehçede.. Kurtarıcı Mesih’in adı,
Tanrı’nın tek kurtarma yöntemi yazıyla, sözle, Internet’le, müzikle, CD ile,
filmle her soydan her boydan herkese duyuruluyor, iman eden bağışlanıyor, sonsuz
yaşam buluyor. Rab İsa Mesih’in görkemli dönüşüne dek bu sürecek
(bkz. Matta 24:14), insan direnişi bunu önleyemeyecek.
“İsrail bunu bilmedi mi?”
(19) Elbette bildi ve sürekli
duymakta. İsrail’i çağıran Tanrı onlara ilişkin ‘sert
enseli bir topluluk’ dedi (bkz.
Mısır’dan Çıkış 32:9; 33:5; II.Tarihler 30:8; 36:14-16). Daha önce
değinildiği gibi İsrail’in Tanrı sunusu doğrultusunda sert enseyle direnişi
kurtuluşun uluslara uzatılmasına yol açtı
(19). Tanrı’nın Sevinç Getirici Haber’i uluslara sunuldu
(11:11,14). Bu mutlu gelişim Eski
Antlaşma’da önceden bildirilmişti (bkz. Yasanın Tekrarı 32:21; Yeşaya 65:1). Musa ve Yeşaya İsrail’in
iyilik bilmezliğini Mesih’in gelişinden yüzlerce yıl önce peygamberlik yoluyla
bildirmişti. İyilik bilmezlik kutsal ve seven Tanrı’ya karşı işlenince bu sert
enseli imansızlık tepkisi göklerin öfkesini fokur fokur kaynatır. Bu isyan
karşısında Tanrı ilkin İsrail’e tanıtılan Sevinç Getirici Haber’ini kendi halkı
olmayanlara uzattı; sevgisinin hedefi olmayanlara sevgisiyle yaklaştı
(bkz. 9:24-26).
Pavlos bu şaşırtıcı gelişimi giz olarak adlandırıyor
(11:25). Buna on birinci bölümde
değinilecek. İsrail dışta kalıyor, uluslar Tanrı’nın ailesine katılıyor.
İsrail-uluslar gizi şu ana dek kafaları uğraştırmakta. Bunun ileride açıklanacak
boyutları tarihin gelişimini bekliyor. Yazar konuyu yeniden Yeşaya’ya aktarıyor,
peygamberliğinin atılganlığını övüyor (26; bkz. 65:1). Gerçekten de bu korkmazlık kapsamında yapılan bir
belirlemedir. İsrail kendini daima Tanrı’nın seçilmiş halkı sayar, bundan en
küçük bir ödün vermezdi. Ulusların İsrail’den ön sıraya konulması onların
ayranını kabarttı. Rab İsa’nın bunu İsrail başkanlarına anımsatması tümünü
çileden çıkardı, onu öldürecek oldular
(bkz. Matta 21:42-46; Luka 4:25-30; Habercilerin İşleri 22:21-23).
İsrailliler’in gözünde uluslar murdardı; onların Tanrı’ca üstün
yetkilerle donatılması olamayacak işti. Hiç inanılamayacak bir gelişim. Ne var
ki, Tanrı bunu Eski Antlaşma peygamberlerinin ağzından duyurmuştu; Mesih’in
gelişindeyse bu parlak bekleyişi gerçekleştirdi. Böylesi bir aşama İsrail
tarafından hazmedilemezdi. Tanrı kendilerinindi; uluslar daima dıştaydı.
Yeşaya’nın yaklaşık yedi yüz yıl geride bunu bildirmesi çok atılgan bir
açıklamaydı (20). İnanç konularında
korkmazlıkla söz söylemek, gereğinde kendi inancının püf desen uçacak yerlerini
sergilemek uygar davranıştır. İşte Yeşaya peygamber bunu yaptığından övüldü.
Günümüzde de İsrail’in ezici çoğunluğu Tanrı kayrasından yoksun kalmaktayken,
canı kurtaran diri Tanrı’dan bilgisi olmayanlara başlangıçta İsrail’e gönderilen
aynı müjde erişiyor, iman eden herkes Tanrı’nın ailesine katılıyor. Tanrı
kayrasal kurtarışını süreklilikle İsrail’e uzatıyor; sanki yalvarırcasına
(21). İmansızlıkta direnişlerini söz
dinlemezlik ve baş kaldırıcılık olarak niteliyor. Bu ilişkide
Yeşaya 63:1 ile
64:7’ye
de bakılsın. Tanrı’nın ayırma çizgisi İsrail’le uluslar arasında değil, Tanrı’yı
‘arayanlar’ la O’nu ‘yadsıyanlar’ arasındaki belirgin çizgidir
(bkz. Yeşaya 65:10-12). Aynı konuya
ilişkin şu yerlere de bakın: (Habercilerin
İşleri 13:45; 28:22,24; 21:27-28). Kayra Tanrısı’nın günahlıyı çağırışı
İncil’in belirgin vurgulamasıdır. Tanrı sanki günahlıya kesin yakarıyla,
tatlılıkla konuşmakta (II.Korintoslular
5:20). O’nun günahlı insan doğrultusunda isteği din töre biçim uygulamaları
değil, günahlıyı kayra değmesiyle kurtarıp kendisiyle barıştırmaktır. Bu
doğrultuda bütün gün ellerini uzatarak günahlılara, ‘gelin’
(21) diyor yarattığı insanı seven,
iman eden kadına erkeğe sonsuz yaşam güvenliğini veren Tanrı.
BÖLÜM 11
Bu dönüme dek açıkladığı gerçekleri yazar Pavlos ciddi bir soruyla özetliyor..
Tanrı kendi halkını dışladı mı? İsrail’in direnişine bakıldığında soruna böyle
bir soruyla yaklaşmak doğaldır. Ama yazar üstelemeli bir yanıtla böyle bir
gelişimin olanaksızlığını vurgulamakta. Bu halkın çoğunluğu kendilerine
gönderilen Mesih’i yadsısa da bir ‘azınlık
kurtulacak’ (9:27). Yazar
11:15’te konuya geri gelecek. Zaman mekân dışında var olan, eylemlerini
bunların ötesinde gerçekleştiren Tanrı’nın İsraille ilgili parlak ve şaşırtıcı
tasarıları var. Pavlos daha ileride konuyu
giz olarak nitelendiriyor (25)
perdeyi azıcık açarak Tanrı tasarılarına biraz da olsa ışık saçıyor. Bu ayete
varıldığında giz’le ilgili bazı
açıklamalara değineceğiz. Tanrı’nın tarihi açıklayışı
giz bulutlarını dağıtarak araştırıcıya
görüş yeteneği vermesidir. Ama tanrısal
giz’in perdesi tümden kaldırılarak sonuç aydınlanınca
giz de berraklıkla kavranan bilgiye
dönüşür. Tanrı’nın tarihi bildirmesi tarihçilerin yaklaşımından apayrıdır. Onun
İsrail’le ilişkisinin ilerisini soruşturan,
Yeremya 31:35 -37’yi incelesin.
Tanrı’ya ilişkin bilgisizlikte çalkalanan uluslar kurtuluşu İsrail’den öğrendi.
Tanrı yöntemindeyse İsrail kurtuluşu uluslardan duyacak hem de onu
değerlendirerek Rab’bin ailesine katılacak.
Yazar kendisini örnek tutarak kimliğinin künyesini herkese gösteriyor.
‘Ben’
diyor, “özbeöz İsrailli’yim”
(bkz. Filippililer 4:6). “İbrahim
soyundan Benyamin kuşağından.” Tanrı’nın onu böylesi parlak bir hizmete
seçmesi Pavlos’un sevinci ve coşkusudur.. Konuyu Eski Antlaşma’nın seçkin
peygamberi İlyas’a götürüyor. İlyas, puta tapan kraliçe Yezebel’in saldırıları
yoğunlaşmaktayken düş kırıklığına uğrar gibi oldu. Gerek kendisinin gerekse
başka peygamberlerin çektiği acıları sıralayarak yakındı. Neredeyse bağlılığının
yararsızlığına kayacaktı sanki (bkz.
I.Krallar 19:10,14). İsrail’in direnişi yeni bir görünüm değil, tarihleri
boyunca beliren ruhsal çalkantıdır. Öyle bir toplum düşünün ki, Tanrı İbrahim’de
onları kendisine ayırsın, ama onlar sürekli söz dinlemezlikte diretsin. Bu
durumda Tanrı’nın onlardan yüz çevirmesi doğal sonuç sayılabilir. Ne var ki O
çağırdığını egemen tasarısı uyarınca çağırır, kimseyi kendi haline bırakmaz.
Bu, İsrail’in İbrahim’in soyundan gelişine dayanmaz. Fiziksel bağlılık değildir
önem taşıyan (bkz. 9:6,29). Bağlılık
salt fiziksel olsaydı çok uzun süremezdi. İsrail’in İbrahim’le ilişkisi bundan
daha somut ve özlüdür (bkz. Mezmur 94:14).
Tanrı’nın İsrail’i seçmesi son bulmayan gizemli görünümdür
(bkz. 28,29). Tanrı şu anda bir azınlığı kurtarıyor
(3-10). Gelecekte tüm İsrail’i
kurtaracak (11-27). İlyas peygamber
toplumunun puta tapıcılığa kaydığına bakarak öylesi sarsıldı ki, gayrı hiçbir
umut kalmadığı sanısına kapıldı, ölmek için dua etti. Tanrı’ya yakarısı tüm
yürekliliğini yitiren birinin sarsıcı derdini deşmesidir. Ne var ki, egemen
Tanrı’nın sınırsız gücünü ve bilgisini daha öğrenecek o. Umutsuzluğun da en son
kademesine sürüklenmişken, egemen Tanrı onun imdadına yetişti
‘Bak’ dedi.
“Bu toplumda Baal denen o yalancı tanrıya
diz çökmeyen, onu öpmeyen yedi bin insanım var.” Gerçek inanlılar
(bkz. I.Krallar 19:10-18). Bu
yüreklendirmeyi duyan İlyas Tanrı tarafından kendisini desteklemeye gelen
meleğin sağladığı pideyi yedi, suyu içti. Aldığı güçle yenilendi kırk gün kırk
gece boyu Tanrı dağı Horeb’e yürüdü (bkz.
I.Krallar 19;1-9). Egemen Tanrı bireyin güçsüz canına değince böylesi
şaşırtıcı sonuçlar oluştu.
Bu geçmiş olguya değinen haberci Pavlos mektubu okuyanları İlyas’ın görgüsüyle,
deneyimiyle yüreklendiriyor. Rab’bin seçtiği o kalıntı kişisel dinsellikle sevap
işleriyle değil, kayrayla onun ailesine alınanlardır
(6). Şimdi azınlık kurtuluyor
(3,10), ilerideyse tüm İsrail’in kurtuluşu, Mesih’e dönmesi bekleniyor.
Tarih boyunca İsrailliler çok dinsel bir halk olarak belirir. Ama tarihlerinin
en üzücü cilvesi onlara Tanrı’nın uzattığı kayrasal arınışı ve kurtuluşu
tepmeleri, buna karşı dinsellikleriyle Tanrı’ya yaklaşmaya çabalamalarıdır.
Sanki tüm kötülükleri bağışlayan Tanrı ademoğullarından dinsel icapların
uygulanışını diliyor! İsrail benzeri Tanrı kayrasını kavrayamayan, bunun tersine
O’na din yollarıyla yaklaşmaya didinen pek çok din bağlısı vardır yeryüzünde.
Kayrayı yadsımanın acıklı sonucu dinsel törelere, yinelemelere dalarak sonsuzlar
sonsuzu kaybolmaktır.
Tanrı’nın kayrası ileride bir Tanrı halkı olacak İsrail’e yetişecek, İsrail
ulusal kurtuluşa kavuşacak. Ya öbür uluslar ne olacak yolunda bir soru doğaldır.
Mesih’in kurtarma müjdesi bugün bütün uluslara yetişiyor, her yanda yayılıyor,
Rab’bin adını çağıran kurtuluyor. Ama kayra dönemi sona erdiğinde hiçbir
topluluk ulusal kurtuluş bulamayacak. Bu özellik salt İsrail’e özgüdür. Tanrı
İsrail’in çağ sonunda toplumsal kurtuluş bulacağını bildiriyor
(bkz. Zekarya 12;10,11; Hezekiel 39;29;
Yuhanna 19;37 Vahiy 1;7 vb). Eskatologya tasarısında tanrısal yöntem budur.
Bugün İsrail’in yüreği katılaşmış, Yahudiler dik başlı olmuştur
(bkz. 9:18; 11:7). Bu iki ayrı yerde Hellence iki söz kullanılır;
her ikisi de sertleşme, nasırlaşma, katılaşma anlamındadır
(sklirino, poroo, porosis). Ademoğullarına açıklanmayan Tanrı
gizidir bu şaşırtıcı durum (11:8,25; bkz.
Yasanın Tekrarı 29:4; Yeşaya 29:9,10). Egemen Tanrı düşük insanın sert
tutumundan sorumlu tutulamaz. O’nun kayrası eninde sonunda günahlı İsrail’e
erişecek, katı yürekler eriyecek, İsrail kayra zenginliğiyle kendisi için
Tanrı’ca öngörülen mirasa kavuşacak. Doğal insanın derininde Sevinç Getirici
Haber’e karşı sanki bir rezistans (direnç) yatıyor. Ademoğlu kendisine armağan
niteliğinde sunulan Tanrı kayrasını tepiyor. Ama bu kararı verdiren içteki
dirençtir. Öte yandan bireyler dinsel-töresel uygulamalara dirençşiz ayak
uydurabiliyor. Bazı kez dinlerinin dilediğinden fazlasını bile yapıyor. O’nun
karşısında yararlı işlerinin kabulünü arıyor. Kişi kişiye ‘Allah kabul etsin’
temennisini bile çekiyor. Sanki Allah’ın buna ihtiyacı var! Gelgelelim O’nun
kayrası tepiliyor. İsrail’in görünümünde olduğu gibi, dinsel birey aradığını
bulamıyor (7). Bunlara karşı en sert
günahlı bile kayrasal imanla Tanrı’nın affına, bağışlayışına kavuşuyor. Ne dedi
İsa din adamlarına? “İkisinden hangisi
babasının isteğini yerine getirmiş oldu?” Onlar, “Birincisi” diye karşılık
verdi. İsa, “Doğrusu size derim ki” dedi, “Gümrük vergisi toplayanlarla genel
kadınlar Tanrı hükümranlığına sizlerden önce girer” (Matta 21:31).
İnanç konusunda dikbaşlılık pahalıya oturur. Kurtuluş sunusu hazır dururken
kişinin yaşamını din işleriyle geçirmesi, sonunda da mahvolması yürekler
paralayıcıdır. Pavlos Yeşaya’dan ve Davut’tan iki önemli alıntıyla,
reddiyecilere karşı nasıl tepki gösterildiğini anımsatıyor
(8,9;
bkz. Yeşaya 6:9; 29:10; 35:8; Mezmur
69:22-23). Altmış dokuzuncu Mezmur’daki başlık Davut’a atfedilmiştir. Mezmur
başlıklarının Tanrı esini olmadığı anımsatılmalı. Başlıkları koyanlar
araştırıcılar ve yorumculardır. Mezmurlar genellikle Davut’a dayandırılmıştır.
Yazar Pavlos da bu yöntemi izliyor (9).
Daha sonraki araştırmacılar bu atamayı düzeltti. Genel görüş bu Mezmur’un
Yeremya peygamberle ilgili olduğunda odaklanır. Onun yaşamındaki kasırgaları
bilen, burada sanki Yeremya’nın karşılaştığı saldırılar zincirini, kendisine
düşman kesilenlerin kötülüğünü görür. Yeremya öylesi ezici sıkıntı altındadır
ki, Tanrı düşmanlarının kendisine karşı doğrulttuğu saldırı ve işkence zincirine
tanrısal yargı ünlemiyle tepki gösteriyor. Yazar Pavlos bu sözleri Mesih’e
düşman kesilen Yahudiler’e uyguluyor (9). Pavlos başka yerde de Yahudiler’in sert ve hırçın direnişini
buna benzer yargı sözüyle kınıyor (bkz.
I.Selanikliler 2:14-16). Yazar reddiyecilere yine Davut’un yargı sözünü
doğrultuyor (10; bkz. Mezmur 35:8).
Mezmur’da Davut kötülük işleyenlerin iyilik bilmezliğinden yakınıyor
(bkz. 35:12-16). İnsanlığa en büyük hizmeti sağlayan İsa Mesih’e
düşmanlık, direniş, kışkırtıcılık, saldırıcılık her yanda arş-ı-âlâya
yükseliyor. Yahudi halkından olsun başka kuşaklardan olsun, Mesih’e ve O’nun
Sevinç Getirici Haber’ine direnenlerin bekleyişi ne olabilir? Acımasız yargı.
Tanrı sunusunu tepmenin belirgin sonucu budur. Yazar Pavlos kendilerine
sunulacak acı bardaktan onlara bir tat veriyor daha şimdiden. Çağlar süresince
acıklı gerçek budur. Mesih’in kurtuluş müjdesine karşı gösterilen tepki
olumludan çok olumsuz, yapıcılıktan çok yıkıcıdır. Durum şu ana dek aynıdır.
Günahlı insan hem canının kurtuluşunu öngören haberi tepiyor, hem de onu duymak
isteyenleri tüm gücüyle engelliyor. Oysa bireyin günahtan ve sonsuz yargıdan
kurtulması Tanrı’ca sağlanan kayralı, özverili sunudur. Bunu değerlendirenlerden
çok reddedenler görülmekte. Çünkü efendileri iblis onların kurtulup esenliğe
kavuşmasına karşıdır. Tanrı’nın Mesihi’ni yadsıyanın geleceği kapkaranlıktır. Bu
karanlığın egemenliği şimdiden belirgindir. Pavlos başka bir mektubunda da bunu
imlemekte (bkz. I.Koloseliler 1:13).
İsrail’in Mesih’i yadsıyışı bir oldubitti değil:
“Şimdiki dönemde Tanrı’nın kayrasıyla bir
azınlık vardır” (5). Eninde sonunda
“tüm İsrail kurtulacaktır” (25). Egemen Tanrı’nın trajediyi sevince
dönüştürme yeteneği kesindir. İsrail’in topluluk olarak Mesih’i yadsıması
Tanrı’nın sonsuz bilgeliği ve tasarısıyla uyumdadır.
“Onların Mesih’ten yoksun bırakılması
dünyanın Tanrı’yla barışmasına yol
açtı” (11-15). İsrail Mesih’i
kabul etseydi acaba ne olurdu? Soru üzerinde durulmaya değer. Belki İsrail Mesih
inancını millileştirir ve bağnazlaştırırdı. Oysa Tanrı Mesih’i hem İsrail’e hem
de tüm dünyaya kurtarıcı olarak gönderdi, toplumsal-ulusal dinler oluşturmaya
değil! Bu Yol’u ulusal bir inanç biçimine sokmak Tanrı’nın tasarısı değildi ve
hiçbir zaman olamazdı. İsrail’in Mesih’i dışlayışı paganların Tanrı kayrasına
imanla kavuşmasını gerçekleştirdi. Mesih bağlılığı bir İsrail inancı değil, tüm
insanlığın Tanrı ilişkisi doğrultusunda yolu ve yöntemidir. İsrail’in Mesih’e
dönüşü sonraya kaldı. Pavlos “soyundan olanları imrendirip
aralarından bazılarını kurtarmak” (14) doğrultusunda hizmetini sunuyor,
onların Tanrı sunusunu kabul edeceği anı bekliyor
(15).
Mesih bağlısı inancının İsrail’den kaynaklandığını tanır, onların da Mesih’e
iman etmesi için Tanrı’ya yakarır (bkz.
Yuhanna 4:22; I.Korintoslular 9:20). Evrenin Tanrısı Mesih bağlılığını
ulusal biçimcilik töresine dönüştürenlere kesinlikle karşıdır. O hiçbir ulusa
ırka milli din yetkisini vermez. Bu yöntem günahlı insan buluşudur.
“Tanrı dünyayı öyle sevdi ki, biricik Oğlunu verdi” (Yuhanna 3:16).
Yüzyıllar boyunca Mesih’e iman edip kurtulanların sayısı kabarık: Asyalı,
Afrikalı, Amerikalı, gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerin halkı. Her kim
olursa olsun, Mesih’in adını çağıran kurtuluyor, adı Tanrı’nın yaşam kitabına
yazılıyor. Yakın gelecekte İsrail de bu gönence kavuşunca
‘ölüler yaşam bulacak.’
Mesih’in gelişinden önce ve gelişi sırasında uluslar arasından gerçek Tanrı’yı
arayanlar sinagoglara ve tapınağa katılırdı. Bunlara
Proselit denirdi: Paganlıktan Yahudi
inancına geçenler (bkz. Matta:23; Habercilerin
İşleri 2:11; 6:5;13:43). İki sınıf
proselit vardı. Doğruluk proselitleri ve
kapı proselitleri. İlkine bağlananlar sünnet edilir, kendilerini Musa’nın
yasasına bağlar, Yahudiliğin her dileğini karşılardı. İkinci sırada olanlar
kapıdan ileriye geçemezdi (bkz. Mısır’dan
Çıkış 20:10; Yasanın Tekrarı 5:14). Bunların belli başlı yedi günaha karşı
olmaları gerekirdi. Pavlos Sinagoglar’a girerek Mesih’in müjdesini yaymaya
başladığında pek çok proselit
Mesih’e iman etti. Yahudi biçimciliğinden
özgürlük buldu. Pavlos, “uluslara
gönderilen bir haberciyim” der (13).
Mesih onu arıtınca, uluslara göndereceğini bildirdi
(1:5; bkz. Habercilerin İşleri 26:17). Tanrı inancının dünyaya
yayılmasında en önemli aşamaydı bu. Demek ki, Tanrı paganları da unutmadı;
onları aydınlatmaya Pavlos gibi aydın ve aydınlanmış birini gönderdi.
Bu, Tanrı’nın yeni bir girişimi değildi. Eski Antlaşma’da Tanrı Yunus’u pagan
Nineveh kentine gönderdi. Yeşaya’nın peygamberlik sözünden öğrenildiği gibi,
Tanrı biricik Oğlu’nu, Mesih’ini hem İsrail’e hem de öbür uluslara gönderiyordu
(bkz. 49:6). Başka peygamberler de
mesajı İsrail’den öteye uzattı (bkz. Amos
9:11,12). Hiç kuşkusuz Tanrı’nın insanlıkla
ilgili tasarıları İsrail kuşaklarının ötesine uzanmaktaydı. İlginç gelişim,
İsrail’in Mesih’i yadsıyışı sonucunda yeni bir düzen oluşmadı. Tanrı evrenin tek
Tanrısı’dır, kurtarışı da teker teker tüm insan soyuna uzatılan tek kurtuluş
yöntemidir (bkz. Habercilerin İşleri
13:45-47; 18:6; 19:8-10; 28:24-28).
Sevinç Getirici Haber’in uluslara ilanı, tanrısal kucaklayışı İsrail’in
kurtuluşuna götürecek. Bu önemli konuya on birinci bölümde defalarca değinilir
(12,15,16,17-24,25-26,30,31). Yazar bu yerlerde eskatologya konusuna
giriyor: “Böylelikle tüm İsrail kurtulacaktır”
(26). Eski Antlaşma İsrail’in eninde sonunda Mesih’e döneceğini
vurgular. Bu tanrısal gelişimi hiç kimse yadsıyamaz. Ters durumda bu üç bölümün
İncil sayfalarından atılması gerekirdi. Elbette böyle birşey düşünülemez. Rab
İsa Mesih bu parlak gelişimi vurguladı
(bkz. Matta. 23:37-39; 24:34; Luka 13:34-35). Pavlos Sevinç Getirici Haber’i
uluslara yayarak onlar arasında Mesih inanlıları oluştururken kendi halkını
unutmadı (13-14). Tanrı’ca atanan
uluslar sayısı Mesih’e bağlanınca (25)
sıra İsrail’e gelecek; hem de tüm İsrail kurtulacak. Bu arada yazar ulusları
uyararak onların İsrail’e karşı böbürlenmesini kınıyor
(17-24). Konuyu betimlemek için iki simge kullanıyor: hamur ve
zeytin ağacının dalları.
İsrail’in yasası uyarınca toplanan ürünün bir kesimi Tanrı’ya sunulurdu
(16; bkz. Çölde Sayım 15:17,21).
Böylece tüm ürün ve hamur kutsallaştırılırdı. İlk ürünle ilk hamurun
kutsallaştırılması geriye kalanları da kutsal kılar. İlk hamur İsrail’i
betimliyor; tüm hamur Mesih’e bağlanan paganları. Yazar daha da geniş kapsamda
kullandığı öbür örneğe geçiyor. İyi cins zeytin ağacıyla yaban zeytininin
dalları. Burada tarımla ilgili bir simge kullanılarak gerçek vurgulanıyor
(17-22). Ama bu örnekte doğal olana karşı bir uygulamayla karşılaşır
okuyucu. Bahçeci iyi zeytin ağacından aldığı dalı kalitesi düşük zeytin ağacına
aşılar. Ne var ki, Pavlos’un kullandığı simgede olamayacak bir uygulamayla karşı
karşıyayız. İyi cins zeytin ağacının dalları kesiliyor, yaban zeytininin
dallarıysa o sağlıklı ağaca aşılanıyor. Olamayacak iş! Hiçbir bahçeci böylesi
çelişkili bir iş yapmaz. Ama Tanrı tam bunu yapıyor. İyi cins ağacın dallarını
(İsrail) kesiyor, yaban zeytininin dallarını (uluslar) sağlıklı ağaca aşılıyor.
İnanılmayacak eylem! Tanrı’nın tasarıları insanınkinden ne denli başka ve
ayrımlıdır! (31-36; bkz. Yeşaya 55:8,9).
Eski Antlaşma’da İsrail bu ağaca benzetiliyor
(bkz. Yeremya 11:16; Hoşea 14:6).
Tarımcılığa ters düşen bu uygulama Tanrı’nın uluslar doğrultusunda düşündürücü
bir eylemimi ışığa getiriyor. Onun sevgisi en düşük günahlıya karşı öylesi bol
ki, insanın doğal uygulamayla yapamayacağı bir bütünlemeye doğrultuyor kafaları.
Bu, Tanrı’nın sevecenliğini betimliyor. Gerçekten aşırı bir sonuçlama
(28; 4:11-12; 16-17; bkz. Galatyalılar
3:16,29). Kök insanlığa Tanrı bilgisini veren İbrahim’in soyundadır
(28). Hiçbir insan İsrail’e karşı
böbürlenmesin. Uluslar arasında İsa Mesih’e iman eden herkes kökten beslenerek
ürün oluşturmakta. Yazar bu kesimde böbürlenmeye karşı ulusları üstelemeyle
uyarıyor, bireyleri Mesih’e imana çağırıyor.
Tanrı atalara verdiği vaadi geri almadı
(29; 15:8). Dinsel bütünlemeyle
övünmenin Mesih inancında kesinlikle yeri yoktur. Büyüklenme iman ilkesiyle
çelişki oluşturan düzensizliktir. İman yaşamı ve büyüklenme birbirine karşı
gelen iki ayrı uçtur. Tanrı’nın armağanı imanla ve teşekkürle kabul edilir
(20-22). İsrailliler iman eksikliği
nedeniyle Tanrı’nın kurtarışından yoksun kaldı. Bu acıklı sonuç herkesin başına
gelebilir. Tanrı kayrasına karşı iman konusunda sendeleyip düşmek bireyi günahın
eşiğinde bırakır. Yazar bu arada İsrail’in Tanrı kayrasına getirileceğini de
vurgular (16). Hem de paganlardan daha
kolay; çünkü onlar öz köktendir. Kendilerini iman atılımı beklemekte. Bu dönemde
İsrail’e karşı düşmanlık yarasına da değinmek gerekir. Orta çağda Yahudiler
(Mesih katilleri) diye şuçlandı, bin bir baskıya ve saldırıya uğradı. Bu
patavatsızlık III.Reich Almanyası’nda gaz fırınları vahşetiyle doruklandı.
İsrail’in Mesih’i yadsıyışı ne ettiğinden habersiz halkları onlara düşman kıldı,
insanlığın başına utanç getirici çoraplar ördü. Kutsal Söz’de vurgulanan
tanrısal uyarı öneme alınsın. Gerçek Mesih bağlısı İsrail halkına düşman
kesilemez, onları yeremez. Tüm gelişim Tanrı tasarılarının gerçekleşmesidir. Hiç
kimse Tanrı’nın savunucusu, dava vekili, öç alıcısı olarak ortaya çıkmasın.
Hangi dinin ulusun bağlısı olursa olsun!
İyi cins ağaç İsrail’in Mesih’e dönüşünü beklemekte
(bkz. Luka 21:24). Tanrı’nın
kararlaştırdığı vakitte ve gelişimde. İnanç tarihinin parlak doruğudur bu. O
mutlu ana dek Mesih inanlıları İsrail’in kurtuluşu için, Yeruşalim için Tanrı’ya
yakarır (bkz. Mezmur 122:6; 29:11).
Tarihin son heyecanlandırıcı sahnesi İsrail halkının Mesih’e iman etmesi, gerçek
Tanrı bağlılığına dönmesidir. İsrail Tanrı’nın İsraili’dir. İnsanlık bu halkla
ilgili şaşırtıcı gelişimlere tanık olacak daha
(26,27; bkz. Yeşaya 59:20-21; 27:9).
Pavlos konuyu giz (mystirion) olarak
niteliyor (25).
Burada kısa bir süre giz
konusuna değinmemiz yararlı olur. Eski ve Yeni Antlaşma’da rastladığmız bu söz
İbranice’de sodh’dur. Aramice’de raz
veya rozo. Bu sözler hep aynı ilişkide
geçer. Bunlar Hellence mystirion ile
ilgilidir. Miyopluk myein bu kökenden
gelen fiildir. Miyop insan ırağı göremez; ama göz doktoru ona gözlük taktırınca
görülmeyen görülür. Bu söz Daniel’de çok sık geçer. İsa Mesih
giz sözünü bir kez kullanır
(bkz. Matta 13:11; Markos 4:11; Luka
8:10). Pavlos aynı sözü yirmi bir kez kullanır;
Vahiy’deyse
mystirion dört kez geçer. Eski Hellen
dinlerinde bu söz gizemli ayinlerle ilgili olarak kullanılır.
Giz, ancak açıklanınca bilinebilen bir
olay ya da olgudur. Kelimenin fiil kökeni gözleri ağzı kapamakla ilgilidir. Eski
Hellen kavramında bireyler bu yolla inanca tanıştırılırdı. Pavlos şu sözle
okuyucuyu bazı gerçeklere ilişkin aydınlatır:
“Bunun tersine, saklı bulunan Tanrı bilgeliğinden gizemlilikte söz
ediyoruz. Başlangıcı olmayan çağlar öncesi, Tanrı’nın bizim yüceltilmemiz için
öncelerden kararlaştırdığı bilgeliktir bu” (I.Korintoslular 2:7).
İnsanınkinden ne denli başka ve ayrımlı!
Mystirion
sözü aşağıdaki ilişkilerde kullanılır:
Şu kısa
değinme ötesinde Yeni Antlaşma’da
mystirion kullanımlarıyla ilgili bir çalışma yapmak her okuyucuya
yararlıdır. Yazar sözünü ettiği giz’de,
yürek katılığı İsrail’e geçici bir süre için geldi diyor. Önce değinildiği gibi
bu eskatolojik aydınlatmada İsrail’in kurtuluşu çağın sonunda parlak
doruklamadır (bkz. Zekarya 12:10). O sevinçli gelişimde her bir İsrailli yeniden
Mesih’i görünce dirençli günahına tövbe edecek. O’nun yaralarını da tanıyacak,
teker teker çok büyük sayıda Yahudi Mesih’i sevinçle kucaklayacak.
Peygamberlerin O’na ilişkin yazdıklarını anımsayacak ve Mesih’i yüceltecek.
Tanrı’nın tarihle ilgili tasarısı çoktan kararlaştırılmıştır. Şu anda
giz perdesiyle örtülü gelişim Mesih
belirince gözle görülür elle tutulur gerçeğe dönüşecek. Tarihsel kiliseler,
Reform kiliseleri, vb. İsrail’in kurtuluşunu, Mesih’in bin yıllık hükümranlığını
başka başka açıdan yorumlar. İsrail derken bundan ‘Kilise’ anlamını çıkarır.
Böylece bu önemli konu simgelenir, ruhsallaştırılır. Ama üzerinde durduğumuz
9,10,11. bölümler ve daha birçok Eski
Antlaşma ve Yeni Antlaşma kesimi bu biçimde zorlanınca, kayma ve anlamı yitirme
sonucu belirir. Kutsal Kitap yorumu zorlanmamalı.
Egemen Tanrı’nın İbrahim’den bu yana İsrail’e verdiği vaatlerin toplamını
hükümsüz bırakması düşünülemez. “Tüm
insanlığı söz dinlemezliğe tutsak kılan Tanrı,
tüm insanlığa acıyan, kayrasını bollukla
sağlayan Tanrı” (39). Günahlı
ademoğlu düşük yüreğinin tasarılarını bütünlemeye kalkınca, Tanrı o kişiyi kendi
seçtiği ve gitmekte direndiği yola bırakır. Kötülüğe eğilim, günahta direniş
özgür istek tarafından yönlendirilir. Buna egemen Tanrı’nın olumsuz iyiliği
demek gerekir. Tanrı öte yandan bu gizemli davranışla günahlıya parlak
‘sonra’nın kapısını açıyor. Elbette tanrısal eylemi kavrayana, onu gerçek
özgürlükle ihya etmeyi bekleyene, Mesih’e imanla yüreğini büsbütün açana
(bkz. II.Tarihler 32:31; Yasanın Tekrarı
8:2; Mezmur 17:13,14; 81:12,13; Hoşea 4:17; Habercilerin İşleri 14:16; Romalılar
3:25, vb.). Başlangıçta acıdığı, çağırdığı İbrahim’e verdiği vaatleri
elbette iptal edemez O.
Bu arada Tanrı’nın egemen seçim yöntemini de akılda tutmalıyız
(9:6-29). İsrail’in en sonunda
Halk olarak Rab’be döneceği ana dek
bir azınlık kurtuluyor (2:27-29; 11:3,7). İnsan kafasının kavrayamayacağı tanrısal gizemdir
bu (29; 8:28,30; 9:23,24; I.Korintoslular
1:24-29: Galatyalılar 1:15,16). Mesih’in haçlanışından bu yana Yahudiler’den
damla damla denebilecek sayıda bir kesim tövbe ederek Tanrı’nın kayrasını
değerlendirmekte. Bu çetin dönemin sonundaysa, Mesih’in o görkemli gelişinde
Tanrı’nın egemen seçim yöntemi uyarınca pek çok Yahudi’nin imansızlık bağları
kopacak, aklı gözü yüreği açılacak. Hem İsrailliler’den hem de paganlardan,
başka başka dinlere bağlı olanlardan (bkz. Yeşaya 66:18-23). Küme küme insan tövbe ederek Rab’be dönecek,
iyi cins zeytin ağacının dallarını oluşturacak
(11:25-27). Otuz ikinci ayette belirgin bir eskatologya öğesi
açıklanmakta. Sayısız İsrailli’nin Mesih’e iman edeceği gün ve gelişim ırakta
değil (bkz. II.Korintoslular 3:14-16).
Dinlerin her çeşitine uyrukluk ortadan kalkacak, Mesih’in bildirisi
gerçekleşecek: “Sesimi duyacaklar; böylece
tek sürü, tek Çoban olacak” (Yuhanna 10:16b).
Şu anda iyi cins zeytin ağacına aşılanmış dallar, Tanrıca dikilen ağaca özgü
ürünü getiriyor. Ve İsrail o ağacın kökünden gelmiş olmaya karşın Rab’be ürün
getiremiyor. İyi cins ağacın kökünden beslenmeyen hiç kimse iyi ürün getiremez.
Bu ağaçta gelişmenin, ürün getirmenin biricik yolu Tanrı’nın egemen tasarısı
uyarınca kökten beslenmektir. Şu anda o ağaçtan kesilmiş bulunan İsrail’in yine
o ağaca işlenerek Tanrı’ya beğenilir ürün getirmesi kutluluklar kutluluğu
olacak. Sevinç Getirici Haber her yanda yayılırken uluslar arasından pek çok
kişi Mesih’e dönüyor. Mutlu gelecekte İsrail de dizini döverek O’na dönecek.
İsa Mesih’in ikinci gelişi parlak umuttur, kalıcı gerçektir
(bkz. I.Timoteos 1:1). Hem İsrail’e hem de paganlara
(bkz. Habercilerin İşleri 15:13-18).
O’nun yeryüzünde kuracağı bin yıllık barış ve esenlik hükümranlığı
(bkz. Vahiy bölüm 20) gelmiş geçmiş
tüm imparatorlukları ve onların başkanlarını bir çırpıda tarihin arşivine
itecek. Tanrı’nın İbrahim’e andı, onunla antlaşması bu parlak gelişimde tümden
gerçekleşecek. İsrail iki bin yıldır Tanrı tasarısına karşı direnmekte. Ama
İbrahim’in Tanrısı İsrail’i gözlüyor ve şu anda uluslardan kendisine Mesih
bağlısı bir halk seçiyor. Sevgisiyle mühürlediği kişilerden sevgisini çekmez O.
Tanrı, bağışlarını çağrısını geri almaz
(29). O değişken insan gibi bir varlık değildir.
İsrailli olsun, uluslardan gelme olsun her varlık günah altında
tutuklanmıştır (30-32; bkz. Galatyalılar
3:22,23; Habercilerin İşleri 14:16). Bir suç işleyince bileklerine kelepçe
takılan kişi tutukluluğunu derin derin düşünür. Bu üzücü ortamdan aklını
ayıramaz. Kelepçe nedir bilmeyen yasasayar insan yüreğinin üstünde kelepçe
bulunduğunu acaba düşünür mü hiç? Herkes kendisini özgür kişi olarak görür. Ama
gerçekte tutukluyuz (Romalılar 3:23).
Hatırnazlık etmeyen Tanrı her canı söz dinlemezlik suçlamasıyla tutuklamıştır
(bkz. II.Selanikliler 2:11-12). Bu
ağır kelepçeden hiçbir yetki onu kurtaramaz. Tanrı tutukluyu sever acır ve
kurtarır. “Oğlu İsa’nın kanı da bizleri
her günahtan arıtır” (I.Yuhanna 1:7). Kelepçeyi kırar, canı özgür kılar;
şimdi ve ebediyen.. Böylesi düzenli ve amaçlıdır Tanrı’nın tasarıları,
sonuçlamaları. Arının bir bu yana bir öbür yana uçuşmalarında herhangi bir düzen
ve uyum düşünülemez. Ama altıgen peteğe bakıldığında uçuşmalardaki amaç
anlaşılabilir. Bu tasarının gerisinde arının içgüdüsü bulunur. Ve arıyı
yaratanın zekâsı!
Tanrı’nın tasarısı ademoğullarına anlamsız gibi görülebilir. Ama onun
eylemleri bütünlenince kesin düzen ve güzellik belirir. Tanrı’nın her düşüncesi
ve eylemi o parlak doruğa çekiyor bizleri. Yazar kafayı karıştıran bu derin
tezlerle boğuştuktan sonra parlak bir ilahiyle konuyu dorukluyor
(33-36). İncil’in birçok yerinde
düşündürücü herhangi bir gerçeğin ardından egemen Tanrı’ya bir ilahi yükseltilir
(bkz. 8:37,39). Burada da Pavlos bunu
yapıyor, Tanrı’nın egemen düşüncesini sonuçlamasını içtenlikle kutluyor; O’nun
bilgeliği ve bilgisiyle mest oluyor. Tanrı’nın yetkin ve belirgin bilgeliği
büsbütün sınırsızdır; yaratılan her varlığı, olan-olacak her konumu, her şeyi,
her yeri kapsar. Bunlar geçmişte, şimdide, gelecekte, kurulu düzende ve uzayda
her alanı içine alır. Bir an için, ışığı daha yeryüzüne ulaşmamış galaksileri
(gökada) düşünün. Bunlar da aynı sınırsız bilginin nesnesidir. Yaratan bunların
ordusunu kesin sayılarıyla bilir, her birini adlarıyla çağırır
(bkz. Yeşaya 40:26). Yazar böyle bir
gerçeği derin coşkuyla kutlar (bkz. Mezmur
33:13-15; 104:24; 139:2,6; 147:4; Matta 6:8; 10:29,30; Habercilerin İşleri 15:8;
Efesoslular 3:10; İbraniler 4:13). Oğlu İsa Mesih’in kişiliğinde insanlığa
açıklanan o akıl ermez tasarıları düşünerek bir ilahiyle coşkunluğa geliyor
mektubun yazarı (bkz. Efesoslular 3:5,10;
Koloseliler 2:3). Egemen Rab’bin tüm insanlığa –Yahudi’ye de pagana da–
tarihin akımıyla birlikte işlerliği görülen düşünceleri düzeni tasarıları,
gerçeği kavrayan her aklı uğraştırmaktan öte coşturmaktadır da..
Arıların bize düzensiz görülen uçuşlarını kavrayamadığımız gibi, egemen
Tanrı’nın tarihte beliren akılları düğümleyici düzen ve tasarıları karşısında
O’nu yüceltmekten başka ne yapabiliriz? Bu dönümde yazar Pavlos Eski
Antlaşma’dan bazı düşündürücü alıntılar yapıyor
(bkz. Eyub 15:8; 41:11; Yeşaya 40:13;
Yeremya 23:18). Günahlı, düşük bireylerin egemen Tanrı’ya ilişkin bu nasıl
olabilir, neden öyledir; Allah şu olamaz böyle tanınamaz, şöyle değil böyledir
yolunda salt kafada biçimlenen kuramları Tanrı gerçeği karşısında mukavva köşk
gibi çöker. Varoluşçuların bir kesimi ateizmi benimsemiştir; çünkü bu felsefe
‘ben’ de odaklanıyor.
Egemen Tanrı’nın bilgisi bilgeliği sınırsızdır. Sevgisiyle kurulu düzeni
mühürler, kayrasıyla sevecenliğiyle her bir cana teker teker erişir. Halkı
İsrail’in ruhsal görmezliği sonucunda nurunu uluslara yakar. Günahlıya yargısını
bildirirken aynı zamanda onu kurtarışına çeker. Şu kısıtlı yaşamda ademoğlu
Tanrı’ya özgü düzen ve tasarıları kavrayamaz, ama ileride tam olarak bilecektir.
Çünkü her şey O’ndandır; varlığımızın özü kaynağı O’dur. Her şey O’nun
aracıyladır. Olan şeyleri bir arada tutan O’dur.
Hronos ve
Kronos (zaman ve mekân) hakimi O’dur. Her şey O’nun içindir; amaç ve
son O’dur (36; bkz. Koloseliler 1:15-20;
İbraniler 1:2,4). Ve bu egemen Rab biricik Oğlu Mesih’te beden kuşanıp
kendisini tüm dünyaya belirgin edendir. Bu tanrısal gerçeği ancak Davut’un derin
ünlemiyle karşılayabiliriz: “Bu bilgi
benim için alışılmamıştır. Yüksektir; ona erişemem” (Mezmur 139:6).
Tanrı’ya özgü bu içtenlikli yakarışı, kişiliğiyle ilgili gerçekleri
düşünmekteyken O’nun kutsallığına eğilmemek konuyu eksik bırakır. Tanrı
varlığında, eylemlerinde, kararlarında kutsal olmasaydı bu üstün ve kesin
sonuçlamaların bir tekini bilemezdik. Kutsallık Tanrı’nın kişisel belleğidir.
O’nun kusursuzluğu kutsallığı tüm kararlarının ve yargılarının öznesidir. Tanrı
kutsaldır; sınırsız ve kesin kusursuzluğu O’nun yöntemini ve dürtüsünü her zaman
doğru yöne, sağlam amaca götürür; hiçbir kararında yanlışlık öğesi düşünülemez.
Bunu somut biçimde kavrayabilmek, üçte teklik tekte üçlük bilgisiyle
aydınlanmaya bağlıdır.
“Hiçbir vakit hiç kimse Tanrı’yı
görmedi. Baba’nın bağrında olan Tanrı –biricik Oğul–, O bildirdi O’nu” (Yuhanna
1:18).
“Her şey bana Babam tarafından
verildi. Oğul’u Baba’dan başka kimse bilmez. Baba’yı da Oğul’dan başkası bilmez.
Bir de, Oğul’un kendisine Baba’yı açıklamak istediği kişi Baba’yı bilir” (Matta
11:27).
“Tanrı Oğlu’nun geldiğini ve Gerçek
Olan’ı bilmemiz için bize kavram verdiğini biliyoruz. Biz Gerçek Olan’ın
bağlılığındayız: O’nun Oğlu İsa Mesih bağlılığında. Bu, gerçek Tanrı’dır ve
sonsuz yaşamdır” (I.Yuhanna 5:20).
Günahsız kutsal İsa’yı gören, Baba’nın öz niteliğini görerek onu
gerektiği gibi anlayabilir (bkz. Yuhanna
6:69). Bunun yanı sıra Tanrı’nın kutsallığına özenir, kutsal yaşamı amaçlar
onu kovalar. Mektupta yazılıdır:
“Kutsallık Ruhu açısından ölüler arasından dirilerek güçlülükle Tanrı Oğlu
belirlenen Rabbimiz İsa Mesih”
(Romalılar 1:4; bkz. İbraniler 12:10 b,14). Haberci Petros da Kutsal Ruh’a
ilişkin şunu bildirir: “İnsan yüreğini
bilen Tanrı, bizlere verdiği gibi onlara da Kutsal Ruh’u vererek kendilerini
onayladı. Bizlerle onlar arasında hiçbir ayrım gözetmedi. İman etmeleri üzerine
onların yüreğini arıttı” (Habercilerin İşleri 15:8.9).
Yaratıklarının yürek kirliliğini herkesten daha iyi bilen Tanrı, Mesih’e
iman edene Kutsal Ruh’unu vererek Kutsal Ruh’un yeterliliği ve etkinliğiyle
yüreği arıtır. Bir vakitler her tür günahın çalkaladığı yüreğe Kutsal Ruh
kutsallık kavramını damgalar, inanlının günaha karşı tiksinti duymasını,
kutsallığı özlemesini etkin kılar (bkz.
8:8,9; I.Korintoslular 3:16,17; 6:19; I.Selanikliler 4:7,8; II.Selanikliler
2:13). Tanrı’nın hiçbir durumda ödün vermeyen kutsallığı, bireyin koşulsuz
ve bağsız kutsallık sorumluluğu sadece üç kişilikte açıklanan Tanrı’yı tanımakla
gerçekleşir. Vühut üstelemesi, vahitçilik kuramı hiç kimseye Tanrı’nın gerçek
kişiliğini, kutsal özelliğini anlatamaz, O’nu pak sevgisiyle tanıtamaz. Bu
nedenle vahitçi bireyin Tanrı kutsallığını kavrayarak buna uyumlu biçimde
yaşayabilmesi, Tanrı’nın sevgisini değerlendirmesi olanaksızdır. Vahitçi insan
kutsallık kavramından yoksundur, Tanrı sevgisinden bilgisizdir.
Salt kutsallık ilkesi değil, gerçekte sevgi de ancak üç kişilikte
açıklanan diri Tanrı’yı tanımakla ışığa çıkar. Vahitçilerin katı saplantısı bu
öğretinin bağlılarını geniş kapsamlı tanrısal bilgiden ve ışıktan yoksun
bırakmakta. Üçte tek tekte üç Tanrı’yı bulanın ufukları tanrısal nurla
aydınlanır. Kutsal Ruh inanlıyı kutsallığa özendirir. Kutsal Tanrı günahlı
yaratıklarını Kutsal Ruhu’yla kutsallığına yöneltir, canı kurtarmak kutsal
kılmak ister. Bireyde erdeme (fazilet) duyulan özlem, Kutsal Ruh’un
yeterliliğiyle yaşamın her yetisini Tanrı’nın kutsallığına çeker ve yöneltir.
Kutsallık tanrısal doğruluğun ve adaletin yürekte doğrulanmasıdır. Kutsallıkta
Tanrı’nın varlığıyla isteği el ele beraber gider. Oğul Mesih Tanrı’yı insana
nesnel belirlilikle tanıtır, Kutsal Ruh da insana öznel belirlilikle tanıtır.
Kutsallık Tanrı’nın önde beliren özelliğidir. Bununla bağdaşık uyumlulukta
kutsallık ademoğlunun en önde beliren yararıdır
(bkz. I.Selanikliler 3:13). Mesih’e
bağlananın kutsallığı, bireyin istekleri ve kararlarıyla belgelenir. Tanrı
haktır; her isteği ve kararı kesenkes adalet kapsamındadır. Her eylemi koşulsuz
ve bağsız kutsaldır. O, kutsallığı ilişkisinde daima kendine sorumludur. Hiç
kimseye hesap vermez. Kusursuz olan kusurluya borçlu değildir. Ama inanlı Tanrı
karşısında sorumludur. Ne der Mesih?
“Göksel Babanız yetkin (teleios) olduğu gibi, sizler de yetkin kişiler olasınız”
(Matta 5:48). Tanrı kısıtlı, ölümlü insana eğilir, onunla kişisel yakınlık
kurmak ister. Mesih’in kurtarmalığını canın temeli kılar, ona hiç ölmeyen yaşam
nefesini üfler, sonu gelmeyen kutsallık bahçesinde onu hükümranlığının uyruğu
kılar.
Baba’nın, Oğul’un, Kutsal Ruh’un kutsallığı kendine özgüdür. Başka
herhangi bir varlığınkine benzemez. İnanlının kutsallığı üç kişilikte açıklanan
Tanrı’nın kutsallığı gibi değilse, birey umut getiremeyen günahlılığın
uçurumundadır. Tanrı’nın öz kişiliğiyle çelişki oluşturan herhangi bir yöntem ya
da düşünce O’nun katına erişemez. Günahla kirli can tümden kutsal Tanrı’yla
paydaşlık edemez, O’nunla bağlantı kuramaz. Kutsal olan, hiçbir kusurlu şeyle
bağdaştırılamaz. Kutsal olan kendini daima kutsal olmayana karşı korur ve
savunur. Kutsal Tanrı’nın isteği kararı O’nun biricik Oğlu’nda açıklanmıştır;
etkinlikle ve somut belirginlikle O’nda görünmüştür. İnsanı kendi benzerliğinde
ve öz niteliğinde yaratan, yaratığının her durumda O’nun kutsal isteğiyle atbaşı
beraber gitmesini özler. Bu gerçekleşmeyince Tanrı-insan ilişkisi sarsıntıdadır.
Tanrı’nın bütün eylemleri onun kutsallığından kaynaklanır. Kutsallık
öncesiz-sonsuzdur. Günah ve düşüklük sonradan sokulmuş istilacı, gasp edici,
öldürücü ve yıkıcıdır. Ezeli değil, ebedi değil.. Bunu belirtmek için yazar
Pavlos her yerde yaydığı, tanıttığı Baba’ya ve Oğul’a ilişkin,
“Yücelik sonsuzlara dek O’nundur. Amin!”
ünlemiyle bu kesimi kapatır (36b).
BÖLÜM 12
Öğreti kesimi genellikle on birinci bölümde son bulur. Elbette,
önümüzdeki bölümlerde arada bir gerekli öğreti öğeleri de sunulur. On ikinci
bölümde Mesih bağlısının güncel yaşamla ilgili işlerlikli yükümlülüklerini
içeren gerçekler evresi başlar. Rab İsa Mesih bireyi değiştirir, Tanrı katında
onu doğrulukla donatır. Bu yenilenişin insanlar ve toplumlar karşısında da
göstergeleri vardır: Tanrı önünde yeni yaşamın sergilenişi
(bkz. 6:11-23; 8:1-13) belirtilmenin
yanı sıra, insanlar ve toplumlar doğrultusunda da yeni yaşam gün günden
sergilenir ve ışığını saçar. Bu bölümden başlayarak
15:1-13’e dek yazar bu canlı konuyu
geliştirir. İşlerliği olmayan inanç ve öğreti hiç kimseye yaramaz, kimseyi
açmaz. Oğlu’nun kurtarışını değerlendireni arıtan, günahtan kurtaran Tanrı bu
kişileri “Oğlu’nun benzerliğinde olsunlar
diye önceden kararlaştırdı” (8:29). Mesih’te sağlanan yaşam Sevinç Getirici
Haber’in sonrası, yan çizilemeyen parçasıdır. Pavlos “Bütün uluslar arasında iman
buyruğuna uymayı tanıtmaya” atandı
(1:5). Tanrı’nın iman buyruğu Mesih’in sağladığı kurtuluş anında başlayan,
şu geçici yaşamın bitimine dek O’nun kutsallığıyla uyumlu adımı atan en parlak
yolculuktur. Doğal insan kuşaklarınca kavranamayan sürekli aşama.. Önümüzdeki
bölüm bununla ilgilenir. Bu kesimin özetlenişi şöylece yapılabilir:
I.
TANRI’YA BAĞLILIK-TAPINIŞ
(1-8)
a.
Tanrı’ya diri sunu
(1,2)
b.
Tanrı’ya yararlılık
(3,8)
II.
SEVGİYLE İLGİLİ KURALLAR (9-14)
a.
Kötülükten kaç, iyiliğe yönel
(9)
b.
Kardeşlik bağı (10)
c.
İman yolculuğunda direşkenlik
(11)
d.
Katlanış, duada süreklilik
(12)
e.
Yardımseverlik, konukseverlik
(13)
f.
Acı çektirenlere iyilik, öçten sakıncalık
(14)
III.
ÜÇ BOYUTLU YAŞAM YÖNTEMİ (15-21)
a.
Sevinç ve acının paylaşımı
(15)
b.
Uyumlu-düzenli yaşam
(16)
c.
Barış-esenlik yaşamı
(17-21)
Pavlos öbür mektuplarında da Tanrı’yı hoşnut eden üstün içerikli yaşamı
yaşasınlar diye inanlılara yalvarır
(parakaleo; bkz. I.Korintoslular 4:16; Efesoslular 4:1; I.Timoteos 2:1)
onları sürekli öğütler. Bu ayette, kardeşlerim diye seslendiği Roma inanlılarına
Tanrı’ya beğenilir sunu niteliğinde tüm varlıklarını sunmalarını diliyor, bunun
sağduyulu (logiki, mantıklı, ussal,
usa dayanan) ruhsal hizmet olduğunu vurguluyor. Günahlı ademoğlu mantığa
vurulmamış yaşamın yolcusudur. Dört yanda karşılaştığımız bozukluk düzensizlik
yıkıcılık kendi kendini öldürücülük mantıksız gidişin birer görünümüdür. Oysa
kutsal söz sağduyulu tapınışın ya da ruhsal hizmetin
(latreia) ne olduğunu açık açık
belirgin ediyor. Mesih inanlısının tüm yaşam yöntemi bir tapınış ve hizmet
düzenleşimidir. (bkz. I.Korintoslular
10:31). Yazar daha önce Tanrı karşısında diri yaşamın görünümünü belirtmişti
(6:11). Diri yaşam Tanrı’ya diri
tapınışla belirginleşir. Buradaki yüreklendirmenin özü özeti budur. Tanrı yaşam
kaynağıdır; yaşam varlıkta hareket oluşturur. Diri ve yaşayan Tanrı bağlılığı da
tüm varlığı sağduyusal, ruhsal hareketle kutlu kılar. Amaçsız sürüklenen ölü
balık gibi değil! Tanrı bağlılığında, Mesih inancında biçimciliğe yer tanınamaz.
Biçimci inanç uygulamaları ne diri Tanrı’yı etkileyebilir, ne de Yaratan’ıyla
sağlıklı paydaşlık özleyen iç varlığı tatmin edebilir. Önceki bölümün ağırlık
noktası, kutsal Tanrı karşısında kutsal yaşamın incelikleridir. Şimdi bu köklü
gerçeğin genişletilmesiyle karşılaşıyoruz
(2).
Bu ayette yazarın kullandığı Hellence kelimelere değinmek okuyucuya
yararlıdır: Syshimatizomai: Bir şeyin biçimine girmek, o nesne gibi olmak,
kısacası aynı kalıba girmek. Pavlos bu dünyanın kalıbına girmeyin diyor. Burada
‘şimdiki çağ’ deniyor. Yazar bunun
ardından başka bir sözü kullanıyor.
Metamorfonomai: Başka bir şeyin biçimini almak. Bu söz Rab İsa Mesih’in
değişme dağında o görkemli görünüşe girişiyle ilgili olarak kullanılır
(bkz. Matta 17:1-8; Markos 9:2-8; Luka 9:28-36). Tanrı arıttığı
kurtardığı canı Mesih’in biçimini almaya çağırır. Sadece bu tanrısal işlemden
geçen O’nun isteğini kavrayabilir, yaşamını Tanrı’nın belirttiği yöntem
doğrultusunda düzenlemeyi kararlaştırabilir. Düşük, günaha tutsak insan Tanrı’ya
beğenilen yararlı yetkin değerleri kavrayamaz. Onları uygulamayı kendi başına
yeğleyemez. O kişi Tanrı isteğini birkaç dinsel alışkı ve uygulama ilişkisinde
anlar, yaşamın kutsallık aşamasına varıp kutsallık kapsamında sürdürülmesi
gereğini düşünemez.
Tanrı’nın inanlıdan istediği, dünya görüşünün tümden değişmesi, anlayışın
tazelenmesidir. Kurtarıcı’nın bizi oradan çekip kurtardığı günah ve ölüm
bozukluğundan büsbütün kopmamız gerekir. Tanrı’nın gücüyle, Kutsal Ruh’un
desteğiyle, anlayışın yenilenmesiyle yaşam doğruluğunun egemen olduğu aşamaya
ulaşmamız değişmiş yöntemin göstergesidir. Gerçi, dünyadaki yaşamımız sürüyor;
ama inanlılar olarak bu dünya yönetiminde değiliz gayrı. Anlayışımız
tazelenmiştir. Dinin, siyasetin, bilginin, eğitimin, maddi varlığın, sporda
başarının ve başka her ne varsa hiçbirinin yenileyemeyeceği aklı-anlayışı sadece
Kutsal Ruh tazeleyebilir. Canı günahtan özgürlüğe kavuşturan Mesih’in isteği
aklın kökten tazelenişidir. Önceki yaşam yönteminde günah tasarıları ve
eylemleriyle kirlenen akıl yenilenmeli. Günahta ağınan bireyin aklı seksüel
fantazilerle yüklü kirli tavuk kümesine benzetilebilir. Tanrı böylesi tutsak
düşünce özeğini itinayla düzenlenen, yapıcı çekici değerleri eğleştiren konuğa
dönüştürür (bkz. Yuhanna 14:27: Filippililer 4:7,8; Koloseliler 3:15; Yeşaya 26:3)
çarşı çevre ona özenir. Kendi aklınca düzenlenen kurallarla yol çizen birey,
Tanrı’ca saptanan kalıcı etik değerleriyle yöneltilemez. İnanlının karşılaşacağı
her bunalımda Tanrı egemendir. Her sorunumuzu enikonu bilir ve eler O.
Düşüncemizi de yüreğimizi de kökten değiştirebilir. Filozoflar galerisi
doruğunda yer alan Aristotel şöyle der: “Sağtöresel gerçeğe ulaşmak düzene
getirilmiş akılla gerçekleşir.” Tanrı’dan esinlenen Kutsal Söz’ün saçtığı ışıkla
Kutsal Ruh söz dinlerliği etkiler (7:6;
8:5-9; II.Korintoslular 3:6-7; Efesoslular 4:22-24).
Beyin yıkamak iğrençlik doğuran çirkin bir eylemdir. Bireyi kişiliğine
özgü düşünce ve görüşe yabancılaştırarak başka doğrultuda onu yöneltme eylemi
dikta rejimlerinin bol bol uyguladığı sinsi ve zalim bir işlemdir. Kutsal Ruh’un
anlayışı tazeleyerek bireyi yeni bir varlık kılması, kötü niyetli insanların
oyununa karşı daima iyiliğimizi arayan Tanrı’nın etkilediği yenileme eylemidir.
Kutsal Ruh, aklı günahlı düşüncelerin tutsaklığından özgür kılarak pak, kutsal,
sevgi yüklü görüşe ve tasarılara iletir.
(bkz. Filippililer 4:8,9; Koloseliler 3:9; 10). Görüldüğü gibi, beyin
yıkamanın acımazlığına karşı Kutsal Ruh’un aklı değiştirmesi Yaratan’ın sevgi ve
kayra eyleminden kaynaklanır, bireyi parlak aşamalara yükseltir. Doğal durumunda
kirliliğin yatağı olan aklı içten O tazeler. Gayrı bu akıl Tanrı’nın isteğini
seve seve uygular, yararlı yetkin beğenilir değerleri benimser. Tazelenen akıl
kocaman çınar ağacı gibi fırtınaları göğüsleyebilir, bilgide onu yaratanın
benzerliğini alabilir (bkz. Filippililer
4:7). Dikta ya da şeriat rejimlerinin beyin yıkamasıyla Kutsal Ruh’un aklı
tazeleyişi arasındaki ayrım dünyalar boyutundadır.
Ruhsal-akılsal yetkinlik nicelikten çok nitelikle ilgilidir. Yetkinlik
ilkesinin kapsadığı özellikler sağtöreseldir. Şu doğru bu doğru değil
tartışmalarından apayrı tümel yetkinlik, her yönümüzü kapsayan doğruluk..
Varlığın tümünü etkisinde bulunduran aktöresel düzen. Dinler günaha bölmeler
ilişkisinde bakar. Tanrı’ysa günahı günahlılığı tümel kapsamda görür,
kurtardıklarını tümel düzene getirir. Bir yanda dinler, öbür yandaysa aklı
Tanrı’nın yenilediği değiştirilmiş insan. Tanrı’nın varlığı kesin bilgelik,
doğruluk, sevgide süreklilik tümlüğündedir. Tanrı inanlısını bu özellikler
kapsamında görmeyi özler. Hiçbir varlık O’ndan bağımsız sayılamaz tasarlanamaz.
Tanrı kurtardığı kutsadığı inanlıyı bu çerçevede tanır. Tanrısal çekicilik tüm
gerçek, sevgi, kutsallık ışığında hiç sönmeden parlar. Mesih’e gerçekten
bağlananı bu özellikler yönteminde görmekle ilgilenir O:
“Yaşam O’ndaydı ve yaşam insanların ışığıydı” (Yuhanna 1:4; 5:24).
Tanrı insanı kişi olarak yarattı; ümmet olarak değil! Bireyi toplumlar
içinde parlak bir sonuçlama olmaya
atadı. Kuşkusuz hiç kimse bağımsız, tek başına yaşayan bir varlık değil; hem de
olamaz. Yazar inanlılara Mesih topluluğunda uyum ve bağdaşıklık içinde yaşamanın
gereğini vurguluyor ve bunun nasıl gerçekleşebileceğini öğütlüyor
(3,8). İnanlılar alçakgönüllülükle,
karşılıklı saygıyla kendilerine sağlanan armağanlar uyarınca yaşamaya
çağrılmıştır. Ruhsal anlayışla donatılan inanlı topluluğun sağlıklı bir
parçasıdır. Bu toplulukta olanların birbirine karşı taşıdığı sorumluluğa başka
hiçbir kuşakta rastlanamaz. Yazar inanlılar topluluğunu bir bedene benzetir
(Mesih’in bedeni). Her bir kişi bedenin ayrı ayrı
parçasıdır (4:5). Kuşkusuz herhangi
bir dinsel siyasal yapısal topluluk bu kullanımla anlatılamaz.
Hiç kimse öbürüne yüksekten bakmasın. Bunun tersine alçakgönüllülükte
birbirimizle yarışırcasına biri ötekini önemli tutmaya çağrılıyor. Birbirimizi
insansal ölçüyle değil, Tanrı’nın bize verdiği iman ölçüsünü kullanarak
(metron pisteos, 3) ölçmeliyiz. Daha
önce beşinci bölümde imanın Tanrı armağanı olduğuna değinildi. Ölçütümüz Mesih
inancıdır, kendi önerimiz ya da başarımız değil! Başka topluluk ve kurumlarda
bireyler kişisel önemlilikleriyle ölçülür, ya da ümmetten kopamayan bir uyruk
olma zorunluluğuyla.. Buna karşı Mesih topluluğunda kriter başkadır: Herkes
özgür ve herkesin bağlı bulunduğu Mesih ilkeleri:
“Böyle bir yaşama çağrıldınız. Çünkü Mesih de
sizin için işkence çekti. Kendi izinden gidesiniz diye size bir yaşam izlenimi
bıraktı” (I.Petros 2:21). Bunun dışında hepimiz yitik günahlılarız;
önemimiz, yeterliliğimiz hiçtir. Bu gerçek kavranınca başkasından önde bulunma
hevesimiz veya ümmetin koşullarıyla yönetilmemiz zorunluluğu buhar gibi dağılır.
Yazar bu önemli konuyu Kutsal Ruh’un inanlılara verdiği bağışlara
(harismata) götürüyor
(4b). Kutsal Ruh’un inanlılara
armağanları tanrısal kayranın uzantısıdır. Kutsal Ruh’un bağışları İncil’de
kilise (ekklesiyoloji) başlığı altında
beliren konular arasındadır. Özellikle son on yıllarda
karizmatik gelişim buna daha çok
ağırlık getirdi. Mektupla uğraşımız bu doğrultuda değil; ne var ki,
armağanlar sözü konuya girdiğinden
buna kısaca eğilmemiz yararlıdır. Kutsal Ruh’un armağanlarına İncil’de yirmi iki
belirgin bağışla değinilmekte.
Bağış, Hellence’de yaklaşık on ayrı sözle anlatılır. Tümü Kutsal Ruh’un
verdiği bağışlarla ilgilidir. Tanrı’nın egemen tasarısında iki olgunun önemi
dikkati çeker: O her şeyi Mesih’te barıştırır hem de birleştirir.
“Bu giz çağların tümlüğe ermesiyle, Mesih’in kişiliğinde göklerdeki ve
yerdeki her şeyin O’nda bütünlüğe getirilişini içeren yönetim konusudur”
(Efesoslular 1:10; bkz. 1:20-23). Tanrı göksel bütünlemesini verdiği
armağanlar aracılığıyla gerçekleştirir. Yenilenen insanı armağanlar yoluyla
yapıcılığa ve olgunluğa eriştirir, edimci öğretilere karşı onu savunur. Ölüme
üstün gelen Mesih göklere yüceltildikten sonra kilisesini armağanlarla donattı:
“Bunu kutsal yaşamlıların hizmet görmek
için gerekli donatımı almaları, Mesih’in bedeni yararına kuruculukta bulunmaları
için yaptı. Öyle ki, hepimiz imanda birliğe ve Tanrı Oğlu’nu bilme aşamasına
erişelim, yetkin insanlar olalım, Mesih bütünlüğünün olgunluğuna ulaşalım”
(Efesoslular 4:12,13; bkz. 4:14-16; 2:21,22). Armağanlara şu yerlerde
rastlanır: (Romalılar 12:6-8;
I.Korintoslular 12:4-11; 28-30; bölüm 14; Efesoslular 3:7; 4:7, 11,12; I.Petros
4:10; İbraniler 2:4). Yirmi iki ayrı armağan şöyle sıralanabilir:
Peygamberlik ( profitia), dört
kez geçer
Öğretmenlik (didaskalia), üç kez
geçer
Şifa armağan, (harismata iamaton),
iki kez geçer
Diller armağanı (geni glosson),
iki kez geçer
Habercilik (elçilik) (apostoli),
iki kez geçer
Hizmet (diakonia), iki kez geçer
Buradan sonrakiler sadece birer kez geçer:
Öğüt vermek (paraklisis)
Bağışta bulunmak (metadosis)
Yöneticilik (prostateia)
Acıyış (eleimosini)
Tanrı bildirileri ilişkisinde
bilgece konuşmak (logia theou, logos
sofias)
Bilgiyle konuşma (logos gnoseos)
İman (pistis)
Mucize işleri (energimata dinameon)
Ruhları ayırt edebilme yeteneği
(diakriseis pneumaton )
Yabansı dilleri çevirme yeteneği
(ermineia glosson)
Mucizeler (dinameis)
Yardım eli (antilipseis)
Yöneticilik (kiverniseis)
Haberci müjdeci (mübeşşir, mübeşşire, evangelist)
[evangelistis]; bkz. Habercilerin İşleri 21:8; II.Timoteos 4:5)
Topluluğa çoban
(poimin)
Yirmi iki armağanı kapsayan bu listeye dikkatle bakıldığında, bağışlar arasında
kesin bir çizgi bulunmadığı görülür. Bazı armağanların öbürleriyle çağrışımlı ya
da birbiriyle dokulu olduğu belirir. Yazarlar bize yirmi iki başlıklı bir liste
sunmuyor. Sadece çeşitli armağanları açıklıyor. Her inanlının en azından bir
armağana sahip olması tartışma kaldıramaz. Öte yandan hiçbir inanlı bu
armağanların tümüne sahip olamaz. Okuyucunun bu önemli konu üzerinde disiplinli
bir çalışma yapması kendisine yararlıdır. Hem de Kutsal Ruh’un ona hangi
armağanı (armağanları) verdiğini anlayarak bunu (bunları) Tanrı doğrultusunda
imanla kullanmasına.. Olabilir ki, beden parçalarından bazısının önemi çarpıcı.
Örneğin, gözlerimiz. Buna karşı parmaklar gözü kıskanmaz. Gülünç olurdu böyle
bir tutum. Bu betimle yazar her beden parçasının kendine özgü görevi tanıyıp o
doğrultuda çalıştığını anımsatır.
Kilise topluluğunda belki biri çok başarılı bir haberci. Örneğin bir
vakitler Türkiye’de Mesih için çalışan Sungurlulu
Vahram Tatikyan. Eğitimi olmayan bu seçkin mübeşşir her yanda müjdeyi duyurur,
bireyleri Kurtarıcı’ya yöneltirdi. Sattığı Kutsal kitapların, İnciller’in,
parçaların hesabını ancak Rab bilir. O dönemde Vahram’ın emeğini beğenenler
olduğu gibi kıskananlar da eksik değildi. Budur insanın tepkisi. Kıskananlar
unutuldu, Vahram’ın işi-emeği şu ana dek yıldızlar gibi parlamakta. Egemen
Tanrı, Kutsal Ruh seçtiği ve çağırdığı inanlılarını kendi bilgeliği uyarınca bir
yeya birden fazla armağanla donatır, onun bunları kullanmasında destek sağlar.
Belirli bir armağanla Rab’be hizmet sunanlar desteklenir, onların uğraşı için
dualar yapılır. Belki daha az önemli bir armağanla donatılan kadın ya da erkek,
eliaçıklıkla kendisine verilen armağanı
Mesih’in yüceliği için kullansın. Kıskanmasın; daha çarpıcı bir armağanı
işlerliğe koyan kardeşi kız kardeşi gönülden desteklesin.
Bu yazıda sekiz armağana değiniyor yazar. Tümü birlikte tek bedenin Mesih
yüceliğine atanan birer katkıcı. Hepsini tümleyen tek bedendir. Biri bir yanda
öteki öbür yanda birbirinden bağımsız çalışan, birisi obürünü kıskanan bencil
parçalar değil! Sekiz armağanın sonuncusu acıma göstermektir. Bu Kutsal Ruh
bağışı, başkalar doğrultusunda yakınlık ve ilgidir, dosta da düşmana da..
Gerçekte ruhsal armağanların çoğunluğu başkalara uzatılan yardım ve destekle
ilgilidir. Çevremiz dertli, acıyla yüklü canlarla dolu. Tümünün
acıyışa gereksinimi belirgin.
Bu acıma kendiliğimizden kaynaklanmıyor. Bunu Kutsal Ruh’un pek de dikkati
çekmeyen armağanlarından biri gerçekleştiriyor:
Eleimosini.
Dokuzuncu ayetin sevgiyle başlaması ilginçtir. Mürailik (ikiyüzlülük, özü sözü
bir olmayan). Her yanımızda yaltaklayıcı, lastikli söz ustası, düzmece sevgiyle
çıkarını kovalayanlar var. Bu tür sevgi yeltenişine karşı inanlı uyarılmakta.
Bölümün bu parçası ikiye ayrılabilir
(9-16; 17-21). İlki inanlının inanlıya karşı yükümlülükleri, sonrakiyse
inanlı olmayanlar doğrultusunda yükümlülükler. Bu parçadaki yüreklendirmeler Rab
İsa Mesih’in öğretisinden esinlenir
“Kötülükten iğrenin, iyiliğe sarılın” (9b)
yüreklendirmesi
ne denli işlerliklidir. (14,17; bkz. Matta
5:21,38,39,43,44). Bunlardan anlaşılan, Mesih’in vurguladığı öğretiler O’nun
kilisesince benimsenen ilkeler olacak. Mesih bağlılarının riyasız sevgi
sorumluluğuna ilişkin şu yerlere de bakınız:
(II.Korintoslular 6:6; I.Timoteos I:5;
I.Petros 1:22). Bunlar her Mesih bağlısına doğrultulan şaşmaz yöntemdir.
‘Sevgi’ olarak bilinen erdemin insan
görüşüyle erişilemeyen derinlikleri.. Sevgi, sınırı olmayan sonsuz gönenç
zenginliğidir. Bunu insanlığa İsa Mesih sağladı, ölümüyle işlerlikli biçimde
evrene sergiledi. O’nun inanlısı dille anlatılamayan parlaklığın görkemini,
Rabbi’nin sevgisini kesin güvenlikle herkese yansıtır, böylesi sevgiyi inanlıda
görenler bunun kökenini araştırır (bkz. Filippililer 2:3b).
Pavlos’un mektuplarını yazdığı başka kiliselerde bir sürü sorun inanlıları
bocalandırmaktaydı. Yazar her ne kadar Roma’daki inanlıları tanımıyorsa da
onların boğuştuğu çeşitli çalkantıları duymuş, bunlara ayrı ayrı açıdan
eğilmekte. Tanrı’ya ve insan kardeşe sevgi sorumluluğunun atbaşı beraber
gittiğini belirtmekte (11). Bunun
ardından umut konusunu ele alıyor (12a).
Daha önce sözü edilen ‘umut’ la ilgili
ayetlere bakınız (4:18; 5:2,4,5:8,20,24).
Bu yerlerde anımsatıldığı gibi bazı kuşaklar umudu dışlar, ya da temelsiz
dayanak sayar. Ama Mesih inanlısının umudu denenmiş kanıtlardan beslenen güven
kaynağıdır. Bu umut karşımızdaki belirgin onaylamalardan da daha sağlam ve kesin
güvençtir. Yazar inanlıları ruhta ateşli olun
(11) diyerek yüreklendiriyor. Bu
isteklendirme bize Apollo’yu anımsatıyor.
“Ateşli bir ruhla İsa’yı tanıtıyordu” (Habercilerin İşleri 18:25). Kutsal
Ruh her inanlının bu aşamada ve gönençte olmasını bekler. O, bireyi canlandıran
Ruh’tur. Vaftiz ettiği inanlının sönük çökük ruhunu tazeler, Yeni yaşamla
donatılan inanlının
cansız ruhunu ateşli ruha dönüştürür
(13:14; Efesoslular 4:24 )
Mektubun yazıldığı dönemde Mesih bağlılarına karşı düşmanlık sinsi sinsi yüzeye
gelmekteydi. Devletçe düzenlenen baskı ve işkence çektirme dönemi daha
patlamamış, korkutucu aşırılığıyla başlamamıştı. Ama Perşembe’nin gelişi
Çarşamba’dan belliydi. Pavlos bir yönden inanlıları karanlık günlere
hazırlamakta (14,17,19; bkz. Matta 5:44;
I.Petros 3:9), öte yandansa onları birbirine karşı sevgiyle pekiştirmekte
( 19;15:2,6,7,30 ). Rab İsa’nın öç
alma çalkantısına sürüklenen kardeşlere –Yuhanna ile Yakup– ne tür yanıt verdiği
aynı konuyla ilgilidir (bkz. Luka
9:55,56). Bu ilke daha Eski Antlaşma’da kendini belirgin eder
(bkz.
II.Krallar 6:22-23; Süleyman’ın Özdeyişleri 25:21-22;
Mezmur 37:27).
Mesih bağlısının konumu, kanışı dünya gözüyle çelişkidedir. Yeniden doğmayanın
bu ilkeyi kavrayabilmesi düşünülemez. Mesih bağlısında dikkatten kaçmayan düzen
ve etken onun affeden, seven ruhudur. Mesih ellerine çivi çakanları affetti.
Kollarını açmış durumda onları tanrısal kurtuluşa ve affa çağırdı. Bu Rab’bin
değişmez sevgisi ve desteğiyle yaşayan başka türlü davranamaz. Pavlos’un
vurguladığı kardeşlik sevgisi (9) az
ileride herkes doğrultusunda açıklanan sevgiyle genelleştiriliyor
(18; 13:8). İşlerlikli sevgi somut ve
kanıtlı eylemlerle kendisini başkalarına yararlı kılar
(13,17). “Kardeşlik sevgisinde
birbirinize içtenlikle bağlanın” (10a;
13:10a). Sadece Mesih bağlısının sergileyebileceği tutum ve davranıştır bu.
Bu kurala uyanın duası-dileği etkinlikle Tanrı katına ulaşır
(12b). Dua biat din alışkısı ya da inanç gereği sayılamaz. Burada
belirtilen sağlıklı temele ve zemine yaşam binasını kuranın tutumu başkalarına
karşı eşit düşüncede olmaktır. Aşağı tutulanlara da aynı sevgi ve yakınlık..
İnsana özgü her tür yancılığı, kayırıcılığı dışlayan sevgidir bu
(16).
Mesih inancının başlangıcında inanlıların çoğunluğu toplum içinde önemsiz
görülen kişilerdi (bkz. Luka 1:52; Yakup
1:10). Daha sonra orta sınıftan ya da varlığı olan kişiler arasından
inanlılar topluluğuna katılanlar belirince, baştaki durumun üstünde bir sınıf
oluştu. Bu kişilerin alt tabakada bulunanları hor görmesi hiç de hoş olmayan bir
gelişime yol açtı. Romalılar olsun
başka mektuplar olsun bu kurumlu tutumu kesinlikle kınar. Daha alt düzeyde
bulunanlara burun kıvırmak Mesih inancında hiç yeri olmayan büyüklenme
küstahlığı olarak nitelenir ve kınanır. Rab bu kurumun ileride oluşturacağı
utancı açıkça anlatır:
“Böylece, son sırada olanlar ilk sıraya
geçecek, ilk sırada olanlar da son sırada kalacak” (9:1; Matta 19:30; 20:16;
Luka 13:30).
Kötülük edene kötülükle karşılıkta bulunmak İsa Mesih bağlılığına
temelden ters düşen davranıştır. Yeniden doğmuş yaşamla bağdaşamayan tutum
(17; bkz. Süleyman’ın Özdeyişleri 3:4;
II.Korintoslular 8:21; I.Selanikliler 5:15). İnanlının yaşam biçimi hem Rab
katında hem de insanlar önünde erdemli, sağlıklı, övülmeye yaraşır etik
yöntemidir (2; bkz. Süleyman’ın
Özdeyişleri 20:22). İnanlı dostla ve dost olmayanla esenlikte yaşamak
doğrultusunda insan kavramını aşan özveride bulunan yeni yaratıktır. Hiçbir
katlanıştan beri durmayan. Ama karşıdaki düşmanlığı sürdürüyorsa takınılacak
başka tutum düşünülemez. Kutsal Söz “elinizden geleni yapın” (18)
der. İnanlının elinden gelmeyen davranıştan söz edilmiyor.
Eski Mısır inançlarında bir uygulama vardı:
Kişi günahlılığını göstermek için başında taşıdığı bir tepside ateş
korları yakardı. Bu törenle günahlarını arıtmaya çalışırdı. Ateş bazı inançlarda
günahı betimler. Bu dönümde Tanrı bize öç alma hakkının kendi yetkisinde
bulunduğunu anımsatarak öç almamayı vurgulamakta
(19; Yasanın Tekrarı 32:35; Levililer
19:18). İnanlıya karşı kötülük işleyene uygulanacak en sağlıklı yöntemi
anlatmak için Pavlos bizi Süleyman’ın
Özdeyişleri 25:21-22’ye götürüyor ve sağduyulu sonuçlamaya değiniyor:
“Bunu yaparsanız onun başına ateş korları
yığarsınız” (20). Öcünü çıkarmak yerine, sana düşmanlık göstereni iyilik
yağmuruna tutmak.. Böylesi sevgi bozuk insan ilişkilerine Tanrı’nın sunduğu tek
çözüm ve panzehirdir. İnsansal değil, tanrısal yöntem.. Mesih inancının kendine
özgü misillemesi budur (17a, 19a).
Mektubun şu yerlerinde inanlılara
kutsal adı veriliyor (13; 1:7; 8:27;
15:25,26,31; 16:2,15). Agios sözü
Yeni Antlaşma’da inanlılara ilişkin geniş çapta kullanılır. Günümüzde uygulanışı
unutulan bu isim başlangıçta çok iyi bilinir ve kadın erkek inanlıları kapsardı.
Mesih’i ilgilendiren betimler yeniden doğan inanlının gönenci ve güncel yaşam
göstergesidir. Bunun orta yeri düşünülemez. Şu çağın inanlısı bu eski adı
düşünerek kutsallığı özlesin, onu
amaçlasın ve geliştirsin (bkz. İbraniler
12:14).
BÖLÜM 13
Bu bölümde yazar okuyucuyu kişisel ilişkilerden daha geniş kapsamlı konumlara
aktarıyor. Toplumda herkesi ilgilendiren yükümlülükler, hükümet karşısında
inanlının sorumlulukları ve bunlara yaklaşımı.
Birey-devlet ilişkilerinin sık sık konuya girdiği ve zorlandığı şu
dönemde bu bölüm karşımızda belirli vurgulamalar üzerinde durur. İbraniler
mektubu da burada kovalanana başka açıdan bir gösterge ve yükümlülük belgesidir:
“Bütün insanlarla barışı kovalayın ve kutsallığı amaçlayın. Bunlar
dışında hiç kimse Rab’bi görmeyecek” (İbraniler 12:14). Bu bölüm
şöyle özetlenebilir:
Bu ilişkide bireyin vicdanına karşı sorumluluğuna da değinilmekte
(5b). Olabilir ki, kişi kendi başına
yasalar oluşturur. Niçin vergi ödeyeyim? Makamlara çaktırmaksızın vergi
yükümlülüğünden nasıl sıyrılabilirim? Kaçakçılığa başvurursam sanki ne olur?
Rüşveti cebe indirebilirsem onu bal gibi kitabına uydururum. Hükümette hizmet
görmekteysem belirli şeyleri aşırabilirim, vb. Yazar bireyin vicdanına çeviriyor
dikkati: Vicdanın seni dürtünce onun sesini kıstırma, diyor. Vicdanın
(bkz. 2:15; 9:1) ikazını uyarısını
öneme alan elbette en sonunda kazançlı çıkar. Yaratan hepimize vicdanın sesini
sağlamıştır. Vicdan görevini yaparak bireyi uyarır; ama yüreğini sertleştiren
vicdanın sesini bastırırsa artık o kişiye çıkış kapısı kalmaz
(bkz. I.Timoteos 1:5; 4:2).
Yetkililere bağımlılık Tanrı buyruğudur; her ne kadar düşük bir
ortamdaysak da, kurulu düzene belirli sıra ve uyum koymuştur Tanrı. Anarşist
olarak bilinenlerin kovalayışı uygulansa, zaten bozukdüzen dünyamızdan
hükümetler kalksa acaba bunun sonucu nereye dayanır? Günahlı-kusurlu dünyamızda
hiç kuşkusuz hükümetler de kusurludur, adaletsizliğe haksızlığa daima açıktır.
Hükümet kuşaklarında yolsuzluk bilinen
çalkantılardan..
İdeal hükümeti ve hükümranlığı, bin yıllık yönetimi gerçekleştirmesi
beklenen Mesih kuracak. Bütün belirtiler bunun ırak olmadığını göstermekte. Az
demokrat, az ılımlı, belki de kesip biçen aşırı dikta ve şeriat rejimleri
yeryüzünü dolduracak. Tanrı inanlılarına
‘dağılmış olan seçkin göçmenler’
(I.Petros 2:1) diye konuşuyor. Pavlos başka bir mektubunda,
‘biz gökler ülkesindeniz’ diyor.
“Oradan kurtarıcı Rab İsa Mesih’i
bekliyoruz”
(Filippililer 3:20).
“Kutlu umudu, ulu Tanrımız ve kurtarıcımız
Mesih İsa’nın yüceliğinin belirmesini bekleyedurmamızı buyuruyor” (Titos 2:13).
İnanlı bu sarsılmaz vaade umut besleyerek yaşar.
“Amin gel, ya Rab İsa” diye hep dua
eder (bkz. Vahiy 22:20). Şu anda bir
sürü ezici diktatör baskısında inim inim inleyen Mesih bağlıları yeryüzünün her
yanında Tanrı’ya yakarıyor. İnanlıların baskı altında, güç koşullarda gün
tüketen kardeşler kız kardeşler yararına dualar yükseltmesi ruhsal
yükümlülüktür. Tanrı kendi vaktinde baskıcıların tümünü elbette yargılayacak.
“Öç alma hakkı benimdir” (12:19; bkz. Levililer 19:18) vaadini
gerçekleştirecek.
Kanlı eylemler, silahlı direnişlerle baskıcı bir rejim devrilebilir, ama
öncekinin yerini alan daha adaletli olamayacak; haksever düzeni göze görülür
biçimde gerçekleştiremeyecek. Bazı durumlarda gelen gideni aratır. Bu yüzden,
Mesih bağlısının somut bekleyişi sağlam güvenlik, elle tutulur barış ve
esenliktir. Köklü rejim-yönetim devrimi ileridedir. Mesih’in gücü ve
yeterliliğiyle gerçekleşecek göksel egemenlik.. Günümüzün gelip geçici
yönetimleri ve yöneticileri için dua etmeye çağrılıyor Mesih inanlısı. Egemen
Rab hükümetlerin eğik-eğmeçli uygulamalarını bozmaya gücü yeterdir
(bkz. I.Timoteos 2:1-3; Yeremya 29:7).