VAFTİZ VE VAFTİZLİ
YAŞAM
Kutsal Vaftiz tacı hayatımızın bütün günleri boyunca
şerefle taşımız için İsa Mesih tarafından teşkil edilip kuşaklar boyunca
uygulaması için Kiliseye verilmiştir.
Vaftiz; Hristiyanların yerine getirmesi gereken
sadece bir gelenek değildir. Vaftiz; hayatımızın her döneminde daima
hatırlayıp; koruyup geliştirmemiz gereken bir ruhsal gerçekliği temsil eder. “Vaftiz
Olmuş Olmak” tüm sıkıntı ve denenmelerde İsa Mesih’te tamamlanan
antlaşmanın vaatlerine ve bereketlerine paydaş olduğumuzu; Mesih’te galip
tarafta olduğumuzu, bu hayatta ve bundan sonrakinde canımız ve bedenimiz İsa
Mesih’e ait olmak üzere bu dünyada Kutsal bir yaşama çağrıldığımızı; evimizde,
işimizde, sokakta, kilisede, hayatın her alanında İsa Mesih’e hak ettiği
yüceliği vermeye çalışarak “seçilmişler” olarak yaşamaya çağrıldığımızı;
Tanrı’ya “ayrılmışlar” olarak bu dünyada ölüme kadar uzanan hac
yolculuğumuz boyunca Kutsal Kitap’a tanıklık eden bir hayata Tanrı tarafından
çağrılmış olduğumuzu hatırlatır.
Öyleyse yetişkin bir yaşta vaftiz olmuş kimselerin ya
da çocuklarını vaftiz ettirmek için kiliseye getiren ailelerin vaftiz hakkında
yeterli bir bilgiye sahip olmaları gerekir. Vaftizin Kutsal Kitap’taki yeri,
simgelediği ruhsal gerçeklerin önemi hakkında bilinmesi gereken şeyleri bilmek
de Kutsal Kitap’ı sürekli etüt etmeyi, düzenli bir şekilde kiliseye katılarak “Kutsalların
Birliğini” [ya da Azizlerin Paydaşlığını] yaşayıp, yetişmekte olan kuşağı
Kutsal Kitap öğretisi ve Tanrı korkusunda geliştirmeyi gerekli kılar.
Bu kitap ile inananları Vaftiz hakkında öğrenemeye;
bu sebepten de Kutsal Kitap’ı sürekli araştırarak düzenli bir şekilde devam
eden dua hayatı içinde iman, ümit ve sevgi dolu bir yaşam için Kutsal Kitap’ın
tüm gerçeklerini araştırmaya ve düşünmeye, Kutsal Kitap’ın tüm vaatlerine
sarılmaya davet ediyorum.
Saygılarımla,
Rev. İlhan Keskinöz
Vaftiz Övgüsü:
- Adem'de düşen
canlar Mesih'te kurtuluş buldu
Ey merhameti bol
Olan, Sana tapınır, Seni överiz.
- Kutsallıktan uzak
ölmüş canlara Mesih diriliş oldu
Ey kendisinde bol
yaşam Olan, Sana tapınır, Seni överiz.
- Dünya günahlıyken,
insanlık günahlıyken, Tanrı bizleri sevdi
Ey kurtarış dolu
Olan, Sana tapınır, Seni överiz.
- Bozulmuş, günahlı
canlar Mesih'te aklandı, Mesih'le yenilendi,
Ey lütfu sonsuz
Olan, Sana tapınır, Seni överiz.
- Kötülüğe tutsak
insanlık için beden alıp aramızda yaşadın
Ey kiliseyi evlat
Edinen, Sana tapınır, Seni överiz.
- İyi olandan uzak,
bozulmuş doğamıza lütfunu layık gördün
Ey insan bedenine
bürünen Rab, Sana tapınır, Seni överiz.
- Ölümü hakeden bize
sonsuz yaşamı verdin
Ey adalet ve sevgi
Pınarı, Sana tapınır, Seni överiz.
Rev. İlhan Keskinöz
Heildelberg İlmihali:
65. Yalnızca imanla Mesih’e ve O’nun
bereketlerine paydaş olduğumuzdan öyleyse bu iman nereden gelir?
Kutsal Müjdenin vaaz edilmesiyle1
yüreklerde iman var eden Kutsal Ruh,2 kullandığımız sakramentler
aracılığı ile imanı tasdik eder.3
1 Romalılar 10:17; I.Petrus 1:23-25
2 Yuhanna 3:5; I.Korintliler 2:10-14;
Efesliler 2:8; (Filipililer 1:29)
3 Matta 28:19, 20; I.Korintliler
10:16
66. Sakramentler nedir?
Sakramentler görmemiz için kutsal
işaret ve mühürlerdir. Bizlerin bunları kullanmasıyla Müjde’nin vaadini daha
iyi anlamamızı sağlasın ve bu vaade mührünü koysun diye Tanrı bunları teşkil
etmiştir.4
Ve Tanrı’nın Müjde’sinin vaadi
budur:
Yalnızca lütuf ile Mesih’in çarmıhta
tamamladığı eşsiz kurban sebebiyle günahlarımızın affı ve bize sonsuz yaşam
vermesidir.5
4 Tekvin 17:11; Tesniye 30:6;
Romalılar 4:11
5 Matta 26:27, 28; Elçilerin İşleri
2:38; İbraniler 10:10
67. Söz ve Sakramentler imanımızı
kurtuluşumuzun tek temeli olarak İsa Mesih’in çarmıh üzerinde kurban oluşuna
odaklama amacında mıdır?
Doğru! Kurtuluşumuzun tamamının
Mesih’in çarmıhtaki tek kurban olmasına dayandığını Müjde’de Kutsal Ruh bize
öğretir ve kutsal sakramentler aracılığı ile bizi bundan emin kılar.6
6 Romalılar 6:3; I.Korintliler 11:26;
Galatyalılar 3:27
68. Yeni Antlaşmada Mesih’in teşkil
etmiş olduğu kaç sakrament vardır?
İki: Vaftiz ve Rabbin Sofrası.7
7 Matta 28:19, 20; I.Korintliler
11:23-26
Eski Antlaşma döneminde Tanrı halkına iki ana ruhsal
tören (Sakrament) verilmişti. Bunlardan birincisi İbrahim zamanında verilen
‘Sünnet’, diğeri ise Musa zamanında verilen ‘Fısıh’ idi. Bunların her ikiside
İsa Mesih’in yapacağı kurbana işaret ettikleri için kan ile gerçekleşmekteydi.
Yeni Antlaşma döneminde Kiliseye yine iki ruhsal
tören ‘sakrament’ verilmiştir. Bunlardan biri Vaftiz, diğeri ise Rab’bin
Sofrası’dır. Bunlar İsa Mesih’in tamamlamış olduğu kurbana işaret ettikleri
için kansız gerçekleşirler.
Bu Ruhsal Törenler ruhsal lütufların görülebilir
sembolleridir. Bu semboller vaftizde su, Rab’bin Sofrasında ise ekmek ve
şaraptır. Sembollerin amacı, sembolize ettiği şeye dikkat çekmektir. Bu Ruhsal
Törenler Tanrı’nın İsa Mesih aracılığı ile insanlarla yaptığı Yeni Antlaşma’nın
mühürleridir. Mühür; Tanrı’nın, olduğunu ve olacağını söylediği şeylerin
gerçekliliğini ve geçerliliğini onaylar. İşaret ettiği lütfu pekiştirip
güçlendirir -Ama lütuf ve kurtuluşu kişiye kazandıran Sakramentler değildir-
Ancak mühürler Tanrı’nın vaatlerini simgeler. Kişiler kendilerini vaatlere
itaat etme yükümlülüğünden ayrı tutmayıp bu mührün kendi hayatlarında etkili
olması için Tanrı’nın Antlaşmasnı tutmalıdır. Eğer ortada ruhsal bir gerçek
yoksa bu mührün de bir etkisi de yoktur. Yani bu mühür işaret ettiği gerçeği
var etmez.
Sakrametler (ruhsal törenler) Lütuf
Antlaşmasının kutsal işaretleri ve mühürleridir. İsa Mesih’i ve O’nun
yararlarını temsil etmek amacıyla Tanrı tarafından oluşturulmuştur. Bu
törenlerin başka bir amacı da, kiliseye ait olanlarla olmayanlar arasındaki
ayrımı görebilmektir.
Antlaşma
Her ne kadar
Antlaşma çok geniş bir konu ise de Kutsal Kitabı özetleyen tek sözcük
antlaşmadır. Antlaşma Tanrı’nın günahlı insan için yaptığı işi açıklar.
Tanrı’yla aramızdaki bu antlaşma tamamıyla eşit bir antlaşma değildir. Çünkü
insiyatifi ele alıp antlaşma şartlarını belirleyen Tanrı’dır. Tanrı imanlıları
ve onların çocuklarını antlaşmaya dahil etmeyi uygun görmüştür. “Seninle
yaptığım antlaşma şudur: Birçok ulusun babası olacaksın” diyen Tekvin 17.4
ayetinde açıkça görüldüğü üzere Tanrı, İbrahim’i antlaşmasına bir baba olarak
katmıştır.
Tekvin
17. 11 Sünnet olmalısınız, sünnet aramızdaki antlaşmanın belirtisi olacak.
12 Evinizde doğmuş ya da soyunuzdan olmayan herhangi bir yabancıdan satın
alınmış köleler de içinde olmak üzere sekiz günlük her erkek çocuk sünnet
edilecek. Gelecek kuşaklarınız boyunca sürecek bu.
Bu ayetler
İbrahim’in Tanrı’sına iman eden ailelerin sekiz günlük her bebeğe antlaşmayı
simgeleyen sünnet mührü vererek Tanrı’nın topluluğuna dahil etmeleri
emredilmektedir. Bir anlamda sünnet; Tanrı’nın kendi halkı ile yaptığı antlaşma
ilişkisinin kutlanmasının seremonisidir. Tanrı İbrahim ile yaptığı antlaşmayı
iptal etmedi. Antlaşmayı halkın imansızlığı bile bozamadı. İsa Mesih’in gelişi
de antlaşmayı iptal etmedi.[2][2]
Antlaşmanın merkezindeki çehre hala aynıdır. Bunlar :
- Tanrı’nın antlaşmasına sadık kalma vaadi
- Tanrı’nın bizleri iman ve itaate çağırması
- Tanrı’nın imanlılar ve onların çocuklarına olan
ilgisi
- Tanrı’nın Antlaşmasal bir kurban konusundaki
ısrarı
Eğer Tanrı Yeni Antlaşmada Eski
Antlaşma boyunca sergilediği modeli değiştirecek olsaydı bunu önceden söylerdi.
Bu yüzden Eski Antlaşmadaki model Yeni Antlaşmada da aynıdır. Bu yüzden imanlı
ailelerin çocukları Tanrı’nın Halkına dahildir. Eski Antlaşma ile büyüyen Yeni
Antlaşma yetişkinleri Rab İsa Mesih’e iman ve itaat ettikleri zaman kendileri
ve aileleri Yeni Antlaşmanın vaftiz işaretini aldılar. Çünkü Yeni Antlaşma
onlara sünnetin yerini vaftizin aldığını öğretmiştir:
Koloseliler 2. 11Ayrıca
Mesih'in gerçekleştirdiği sünnet sayesinde günahlı benliğinizden soyunarak elle
yapılmayan sünnetle O'nda sünnet edildiniz. 12Vaftizde O'nunla birlikte
gömüldünüz ve O'nu ölümden dirilten Tanrı'nın gücüne iman ederek O'nunla
birlikte dirildiniz. 13Siz suçlarınız ve benliğinizin sünnetsizliği yüzünden
ölüyken, Tanrı sizi Mesih'le birlikte yaşama kavuşturdu. Bütün suçlarımızı O
bağışladı. 14Kurallarıyla bize karşı ve aleyhimizde olan yazılı antlaşmayı
sildi, onu çarmıha mıhlayıp ortadan kaldırdı.
Gerek sünnette gerekse vaftizde sergilenen resim İsa
Mesih aracılığı ile günahların kaldırılmasıdır. Sünnet imanlı ailelerin
çocukları içindi. İsa Mesih aracılığı ile sünnetin yerini alan vaftiz de aynı
şekilde imanlı ailelerin çocukları içindir. Sünnetin Vaftiz ile yer
değiştirdiğini öğreten Koloseliler ayeti olmamış olsaydı bile, Antlaşmadaki bu
bütünlük bebeklerin vaftiz edilmesi gerekliliğini anlamamız için yeterlidir.
Eski Antlaşmanın Mührü: Sünnet
a-) Tanrı ile olan beraberliğin bir işaretiydi[3][3].
b-) Günahtan arınmayı ve günahın getirdiği kirliğin
kalkmasının bir işaretidir.[4][4]
c-) İmanla gelen aklanmanın işaretidir.[5][5]
İbrahim iman etti ve imanının
işareti olarak sünnet mührünü aldı. Görülüyor ki, sünnet ve iman arasında bir
bağ vardır. Sünnet imanı simgelemekle birlikte, imanın sebebi değildir.
Tanrı’nın Antlaşmasında bir birlik ve süreklilik olduğu için, Yeni Antlaşma bu
noktada bizlere aksini belirten bir öğretişte bulunmadığı için kilise bu
ilkenin geçerliliğinin devam ettiğini kabul etmek durumundadır.
Galatyalılar 3.27 Vaftizde
Mesih'le birleşenlerinizin hepsi Mesih'i giyindi.
Elçilerin İşleri 22.16 Haydi, ne bekliyorsun? Kalk, O'nun adını anarak vaftiz ol ve günahlarından arın!
Bu ayetler Kurtuluş kelimesi yerine vaftiz
kelimesini kullanır. Bu ayetlerden sonra ‘Yeni Antlaşma dönemindeki
vaftiz sakramenti tek başına kişiyi kurtarıyor mu?’ sorusu akıllara
gelebilir. Bunun cevabı ise ‘HAYIR’dır. Vaftiz bir olayın simgesidir ve
simgelediği şeyi kendiliğinden gerçekleştirmez, simgelediği şeyi kendiliğinden
var etmez. Efesliler Mektubu lütuf ile kutulduğumuzu öğretmektedir:
Efesliler 2: 8 İman
yoluyla, lütufla kurtuldunuz. Bu sizin başarınız değil, Tanrı'nın armağanıdır.
9 Kimsenin övünmemesi için iyi işlerin ödülü değildir.
Romalılar Mektubu 4. bölüm de aynı şekilde lütuf ile
kurtulduğumuzu anlatır:
2Eğer İbrahim yaptığı iyi işlerden dolayı aklandıysa, övünmeye hakkı
vardır; ama Tanrı'nın önünde değil. 3Kutsal Yazı ne diyor? «İbrahim
Tanrı'ya iman etti ve böylece aklanmış sayıldı.» ... 9 ...«İbrahim,
imanı sayesinde aklanmış sayıldı.» 10Hangi durumda aklanmış sayıldı?
Sünnetliyken mi, sünnetsizken mi? Sünnetliyken değil, sünnetsizken. 11İbrahim
daha sünnetsizken imanla aklandığının kanıtı olarak sünnet işaretini aldı. Öyle
ki, sünnetsiz oldukları halde iman edenlerin hepsinin manevi babası olsun ve
böylece onlar da aklanmış sayılsın... 23‑24«Aklanmış sayıldı»
sözü, yalnız onun için değil, aklanmış sayılacak olan bizler, yani Rabbimiz
İsa'yı ölümden dirilten Tanrı'ya iman eden bizler için de yazıldı. 25İsa
suçlarımız için ölüme teslim edildi ve aklanmamız için diriltildi.
[Lütuf ile kurtulduğumuza göre] Yani Sakrament işaret
ettiği gerçeği var edemez. Bu yüzden ciddi bir şekilde söylüyoruz ki,
günahlarımız yalnızca İsa Mesih’in çarmıhta dökülen kanı aracılığı ile
temizlenmiştir. Yaşamlarımız bu şekilde kutsal kılınmıştır.
Yeni Antlaşma döneminde görüyoruz ki, iman eden
kişilerin aileleri de vaftiz edilmekteydi. Lidya iman etti ve ev halkı vaftiz
oldu.[6][6]
Filipi’li gardiyan iman etti ve ev halkı vaftiz oldu. Pavlus aynı şekilde
İstefanas’ın ev halkını vaftiz ettiğini beyan eder.[7][7]
Tıpkı İbrahim’in iman edip ev halkının sünnet olması gibi... Ama bazılarımız bu
bölümlerdeki ev halkı içinde çocuk olup olmadığını bilmiyoruz diyebilir. Bu bir
varsayımdır. Bu, çocukların vaftiz edilmemesi gerektiğini savunan önyargının
varsayımıdır. Bir ev halkı sünnetinde olduğu gibi, bizlerde bu evlerin çocuksuz
olduğunu ve bu evlerde kalan hizmetçilerin de çocuksuz olduğunu iddia edebilir
miyiz? Kutsal Kitabın havarilerin gösterdiği yoldaki Yeni Antlaşma bölümü
Tekvin 17. bölümdeki kurtuluş mesajıyla Eski Antlaşmadan daha az zengin yada
daha az saygıdeğer değildir. Eski Antlaşma ve Yeni Antlaşma gerek anlam,
gerekse içerik olarak bir bütünlük içindedir. Yeni Antlaşmanın sadece işareti
yenidir, fakat iman eden ailelerin sorumluluğu ve katıldıkları bereket İbrahim,
İshak ve Yakup’unki ile aynıdır.
Tanrı her zaman başladığı işi tamamlar, her zaman
andını tutar ve vaatlerini yerine getirir. Bir gün Rab İsa Mesih tekrar gelecek
ve bizi kendi benzeyişine döndürecektir. O gün günahın izinden arınmış
olacağız. Tanrı kurtuluş işini tamamlayacaktır. İsa Mesih’in hayatına
baktığımızda Eski Antlaşmadaki peygamberliklerin ve vaatlerin O’nda
gerçekleştiğini görmekteyiz. İsa Mesih’in dağdaki vaazında peygamberliklerden
ve Kutsal Yasadan paylaştığını görmekteyiz. İsa Mesih sık sık Eski Antlaşmadan
alıntılar yaparak öğretişte bulunmuştur. O, kendisini Eski Antlaşma ile
ilişkilendirmektedir. Aynı şekilde Elçiler de Eski Antlaşmadan alıntılar
yaparak öğretişte bulunmuşlardır. Bu yüzden Matta 5.17-18 ayetlerinde şöyle
der:
Kutsal Yasa'yı ya da
peygamberlerin sözlerini geçersiz kılmak için geldiğimi sanmayın. Ben geçersiz
kılmaya değil, tamamlamaya geldim. Size doğrusunu söyleyeyim, gök ve yer
ortadan kalkmadan, her şey gerçekleşmeden, Kutsal Yasa'dan ufacık bir harf ya
da bir nokta bile eksilmeyecek.
İsa Mesih bu sözlerinden de açıkça anlaşılacağı üzere
Kutsal Yasa ile ters düşmüyor ya da Yasayı inkar etmiyor. Tersine Yasayı yerine
getiriyor ve tamamlıyor. İsa Mesih’in yaşamı, ölümü ve dirilişi Yasa’nın
tamamlanması işidir.
Eski Antlaşma boyunca gördüğümüz kurbanlar İsa
Mesih’in çarmıhta kanını dökmesiyle tamamlanmıştır. Kurbanların işaret
ettikleri kişi olan Mesih gelince kan dökme işi sona ermiştir. İsa Mesih geldi
ve bizim günahlarımız için öldü; artık hayvan kanına daha fazla ihtiyaç yoktur.
Fısıh akşamı Yahudiler Fısıh kuzunu yerken Tanrı’nın
kendilerini ölüm meleğinden nasıl kurtardığını hatırlarlar. Böylelikle Mısır
diyarından ayrılabilmişlerdir.
Ele verildiği akşam İsa Mesih havarilerle birlikte
sembolik olarak Fısıh kuzusunu yedi. O akşam yemeğinde kutsadığı ekmeği ‘bu
sizin uğrunuza feda edilen benim bedenimdir’ diyerek havarilere verdi. Aynı
şekilde şükrettiği kaseyi ‘bu kase, sizin uğrunuza akıtılan kanımla
gerçekleşen yeni antlaşmadır’ diyerek havarilere verdi.[8][8]
Böylelikle Fısıh yemeğinin işaret ettiği şey İsa Mesih’te açıklanmış ve
tamamlanmış oldu. Fısıh Yemeği Rab’bin Sofrası ile yer değiştirdi. Aynı şekilde
antlaşmasal bir düzen içinde sünnetin yerini de vaftiz almıştır.
Gerek sünnet gerekse vaftiz sakramentindeki
benzerliklere dikkat edelim. Eski Antlaşmada Kurtuluş işareti sünnet
iken, Yeni Antlaşmada Vaftiz olmuştur. Aşağıdaki sorular ışığında bu
gerçekleri biraz daha düşünelim.
1. Eski
Antlaşma döneminde İbrahim’in Tanrı’sına iman edenler ne yaptı?
Sünnet oldu.
2. Eski Antlaşmada
içsel temizliğin dışsal işareti neydi?
Sünnet.
3. Eski
Antlaşmada imanlılar topluluğuna bir kişinin girişinin işareti neydi?
Sünnet.
Aynı soruları Eski Antlaşma yerine Yeni Antlaşma ile
soralım:
1. Yeni
Antlaşma döneminde İbrahim’in Tanrı’sına iman edenler ne yaptı?
Vaftiz oldu.
2. Yeni
Antlaşmada içsel temizliğin dışsal işareti neydi?
Vaftiz.
3. Yeni
Antlaşmada imanlılar topluluğuna bir kişinin girişinin işareti neydi?
Vaftiz.
Bu sebepten Hristiyan ailelerin çocukları sünnet
olduğunda Pastörler ya da kilise görevlileri özel bir ziyaret ya da ayin
düzenlemezler. Çünkü sünnet artık Kurtuluş işareti değildir. Bu yüzden
çocukları doktora teslim etmek yeterlidir. Aynı şekilde yetişkin yaşta Rab’be
iman edenlerden Kilise bugün sünnet olmasını talep etmiyor, çünkü sünnetin
yerini vaftiz almıştır.
Yahudilikten gelen bazı Hristiyanlar sünnet işaretini
taşımayan ve başka uluslardan gelen Hristiyanlara sünnet olmaları gerektiğini
söylediğinde aralarında büyük bir tartışma başladı. Elçi Pavlus bu durumda
hassas olan Hristiyanlara şöyle dedi:
Koloseliler 2: 11-12 Ayrıca
Mesih'in gerçekleştirdiği sünnet sayesinde günahlı benliğinizden soyunarak elle
yapılmayan sünnetle O'nda sünnet edildiniz. Vaftizde O'nunla birlikte
gömüldünüz ve O'nu ölümden dirilten Tanrı'nın gücüne iman ederek O'nunla
birlikte dirildiniz.
Pavlus ‘elle
yapılmayan sünnet’ ifadesini kullandığında onların aslında vaftiz
olduklarında sembolik olarak sünnet olmuş olduklarını ifade etti. Yeni Antlaşma
inancının kökleri Eski Antlaşmadadır. Bizler çocuklarımızı vaftize
götürdüğümüzde, İbrahim’in oğlu İshak’ı sünnet etmesi örneğini izlemiş
oluyoruz.
Tekvin 6. bölümde Nuh’un hikayesini okumaktayız. 8.
ayet oldukca açık: “Fakat Nuh Rab’bin gözünde inayet buldu”. Aynı
şekilde 9. ayet ise Nuh için “sadık bir adamdı, kamildi ve Allah
ile yürüdü” ifadelerini kullanır. Nuh gemi yapıp içine bindiğinde yalnız
başına mıdır? Hayır! Çünkü Nuh inayet bulmuş, kamil bir adamdır;
bu yüzden Tanrı Nuh ile birlikte Nuh’un karısı ve çocuklarıyla birlikte
çocukların eşlerinin de gemide olmasını istemiştir. Neden? Çünkü Nuh Allah
ile yürüyen birisidir. Tanrı Nuh’un ailesini ayrı tutabilirdi ama Tanrı
kendi halkının ailesine daima özel bir önem vermiştir. I.Petrus Mektubu Nuh’un
ailesiyle birlikte gemiyle sudan geçmesini vaftizle ilişkilendirmektedir. Çünkü
vaftiz inanan büyükler ve onların ev halkıyla birlikte yapılan bir şeydir.
İbrahim’in çocukları ve torunları yokken, onlar daha
doğup büyüyüp imanlarını açıklamamışken Allah İbrahim’le yaptığı kurtuluş
antlaşmasının İbrahim’in çocuklarını da kapsadığını söylemiştir.[9][9]
İbrahim’in soyu Mısır diyarında çoğaldıklarında kölelik sebebiyle inleyip
feryat ettiklerinde Allah İbrahim ile yaptığı antlaşmadan dolayı İsrail halkına
yardım etti.
Çıkış
2: 24 Tanrı iniltilerini duydu. İbrahim, İshak ve Yakup'la yaptığı
antlaşmayı anımsadı. 25 İsrailoğulları'na baktı ve onlara ilgi gösterdi.
Sayıları bir milyondan fazla olan bu köle insanlara
Allah neden ilgi gösterdi? Çok namuslu ve dürüst köleler oldukları için mi?
Kendileri diğer insanlardan daha fazla mı iyiydiler? Diğer insanlardan daha
fazla mı özgürlüğü hak ediyorlardı? Hayır! Hayır! Hayır! Tam tersine Tanrı,
İsrail halkını seçilmeyecek bir nedenle seçti:
Tesniye 7: 6 "Siz Tanrınız RAB için kutsal
bir halksınız. Tanrınız RAB, öz halkı olmanız için, yeryüzündeki bütün
halkların arasından sizi seçti. 7 RAB'bin sizi sevmesinin ve seçmesinin nedeni
öbür halklardan daha kalabalık olduğunuzdan değil. Siz sayıca öbür halklardan
azdınız. 8 RAB size sevgisini göstermek ve atalarınıza ant içerek verdiği sözü
yerine getirmek için güçlü eliyle sizi Mısır'dan çıkardı; köle olduğunuz
ülkeden, Mısır Firavunu'nun elinden sizi kurtardı. 9 Tanrınız RAB'bin Tanrı
olduğunu bilin. O güvenilir Tanrı'dır. Kendisini sevenlerin, buyruklarına
uyanların bininci kuşağına kadar antlaşmasına bağlı kalır, sevgisini gösterir.
Tanrı bu halkı önemsedi çünkü onlar İbrahim’in
(antlaşmanın) çocuklarıydı, bir vaadin çocukları olarak yeryüzündeki halkların
arasından seçilmişlerdi.[10][10]
Yeni Antlaşma dönemindeki halk da aynı şekilde İbrahim’le yapılan antlaşmanın
sonucu olarak seçilen İsrail halkı ile benzer bir şekilde seçilmiştir.
I.Korintliler 1:
26Kardeşlerim, aldığınız çağrıyı düşünün. Birçoğunuz insan ölçülerine göre
bilge, güçlü ya da soylu kişiler değildiniz. 27Ama Tanrı, bilgeleri utandırmak
için dünyanın saçma saydıklarını, güçlüleri utandırmak için de dünyanın zayıf
saydıklarını seçti. 28Tanrı, dünyanın önemli gördüklerini hiçe indirmek için,
dünyanın önemsiz, soysuz ve değersiz gördüklerini seçti. 29Öyle ki, Tanrı'nın
önünde hiçbir insan övünmesin.
Süleyman ciddi şekilde hatalar
yaptığında Allah ona şöyle konuştu:
I.Krallar
11: 11 Seninle yaptığım antlaşmaya ve kurallarıma bilerek uymadığın için
krallığı elinden alacağım ve görevlilerinden birine vereceğim" dedi,
12Ancak baban Davut'un hatırı için, bunu senin yaşadığın sürede değil, oğlun
kral olduktan sonra yapacağım.
Süleyman’ın günahı yüzünden krallık bölünecekti ama
Rab, Süleyman yaşarken bunu yapmadı, çünkü o Davud’un oğluydu. Tanrı,
Süleyman’a babasından dolayı ilgi gösterdi.
Bu durum bize açıkca gösteriyor ki, Tanrı’nın
antlaşması çocukları da kapsıyor ve bu yüzden antlaşma işareti çocuklara
verilmelidir. Çünkü antlaşma çocukları Rab’be ayrılmıştır, onlar Rab’bin
gözünde özeldir.
Tanrı’nın antlaşması bizler için o derece bağlayıcı
ki, babaların günahını da Tanrı çocuklardan sormaktadır:
Çıkış
20. 5 ... Çünkü ben, Tanrın RAB, kıskanç bir Tanrı'yım. Benden nefret edenin
babasının işlediği günahın hesabını çocuklarından, üçüncü, dördüncü kuşaklardan
sorarım.
Çıkış 34: 7 Binlercesine sevgi gösterir,
suçlarını, başkaldırılarını, günahlarını bağışlarım. Hiçbir suçu cezasız
bırakmam. Babaların işlediği günahın hesabını oğullarından, torunlarından,
üçüncü, dördüncü kuşaklardan sorarım.
Tanrı, Süleyman’a babası Davud’dan
dolayı lütuf gösterdi. Rehoboam Süleyman’ın oğluydu ve babasından sonra kral
oldu. Bu krallık döneminde ise ülke bölündü. Rehoboam babası Süleyman’ın işlediği
günahın yargısına uğradı. Çünkü Allah zaten Süleyman’a krallığın oğlunun
döneminde bölüneceğini söylemişti. Eğer bu dünyada işlediğimiz günahların kendi
çocuklarımızı etkileyeceğini iyi anlamış olsaydık; bu gün Hristiyan anne
babalar daha dikkatli bir yaşayış içinde olacaklardı. İbrahim’in, Tanrı’nın
onun soyunu bereketleyeceğini bilerek ölmesi aslında ölümünde bile ona büyük
destek ve esenlik olmuştur. Tanrı kendi çocuklarını daima özel bir ilgi ile
koruyacaktır. Tanrı’nın İsrail ailelerine olan ilgisini bilen Davut bu yüzden
şöyle diyor:
Mezmur 103.17 Fakat Rab’bin inayeti ezelden ebede
kadar
kendisinden korkanlar üzerindedir;
Ve adaleti oğulların oğullarınadır
Tanrı’nın, antlaşmasına olan bakış açısını ve
antlaşmasına olan sadakatini çok iyi bilen Zekeriya, bu gerçeği itiraf ettiği
şükran ilahisinde Tanrı’nın Yeni Antlaşma döneminde de antlaşma için olan
düşüncesinin aynı olduğunu öğretmektdir:
Luka 1.68, 72 İsrail’in Tanrı’sı olan Rab’be
övgüler olsun!
Çünkü halkının yardımına gelip onları fidyeyle
kurtardı.
… Böylece atalarımıza merhamet ederek
kutsal antlaşmasını anmış oldu..
Tanrı atalarımızla yapmış olduğu antlaşmaya sadık
kalıp halkına (kuşaklar sonraki halkına) merhamet göstermiştir. Aynı gerçek
Meryem’in şükran ilahisinde de zikredilir:
Luka 1.50, 54-55 Kuşaktan kuşağa kendisinden
korkanlara merhamet eder
… Atalarımıza söz verdiği gibi,
İbrahim’e ve onun soyuna sonsuza dek
merhamet etmeyi unutmayarak
kulu İsrail’in yardımına yetişti.
Babaların imanından dolayı
çocukların kutsanması örneğini Yeni Antlaşmada da görmekteyiz:
Matta 9.18-19, 23, 26: Havra yöneticisi İsa Mesih’in
önünde secde edip ölmüş olan kızını diriltmesini istemiştir. İsa kızı diriltir.
Bu, kızın imanından dolayı mıdır yoksa İsa’ya secde kılıp onun üzerine elini
koyarsan, dirilecek diyen babanın imanından dolayı mıdır? Bir ölünün iman
açıklaması yapması beklenemeyeceği üzere babanın imanından dolayı Rab kızı
diriltmiştir. Açıkça görülüyor ki, Eski Antlaşma dönemindeki Tanrı’nın antlaşmaya
ve antlaşma ailesine olan ilgisi Yeni Antlaşma döneminde de aynıdır.
Matta 17.14-18: İsa Mesih’in önünde diz çöken babanın
saralı çocuğunun iyileştirilmesi yine aynı gerçeği vurgulamaktadır.
Luka 7.11-17: İsa tek oğlu ölmüş olan acılar içindeki
dul bir kadına merhamet gösterir. Bunu ölmüş olan oğul için için değil,
yaşamakta olan annenin hatırına yapar.
Luka 19.1-9: İsa vergi görevlisi Zakay’ın evine
geldiği zaman “Bu ev bugün kurtuluşa kavuştu” diye bir ifade kullanır.
İsa “Zakay kurtuluşa kavuştu” ifadesini neden kullanmaz? Çünkü Zakay
evin başıdır ve Rab’be iman etmiştir. Eski Antlaşma kültürüne uygun bir ifade
ile İsa tek bir kişi için değil bütün bir ev halkı için konuşur.
Bu sebepten Pentikost günü Petrus’un …bu vaat
size, çocuklarınıza… diyerekten Eski Antlaşmadan bu güne kadar bilinen,
Tanrı’nın devam eden işinin Yeni Antlaşma döneminde de geçerli olduğunu
bildirmiştir.
I.Korintliler 7.14: Çünkü iman etmemiş koca, karısının aracılığıyla, iman etmemiş kadın da
imanlı kocasının aracılığıyla kutsanır. Aksi halde çocuklarınız kutsanmamış
olurdu. Şimdiyse kutsaldırlar.
Korint kilisesi putperest
dünyadan Rab’be dönenlerin çoğunlukta olduğu bir topluluk olarak İsa Mesih’e
iman etmeden önceki yaşantılarıyla bağlantılı bir problemle karşılaşmıştı.
Eşlerden biri putperest diğerinin Hristiyan olduğu bir durumda Hristiyan olan
eşin hayatı güçlü bir biçimde değişmişti. Bu durumda kişi putperest eş ile
yaşamaya devam mı edecekti? Pavlus Hristiyan olmayan taraf yaşamaya razı ise
Hristiyan tarafın ayrılmayı düşünmemesini söylemektedir. Pavlus’un bunu
söylemesinde ki amaç ise iman eden eş aracılığı ile diğer eşin kutsandığı, iman
eden eş aracılığı ile çocukların kutsandığı gerçeğidir. Burada gördüğümüz
öğretiş yine bir kişinin imanı aracılığı ile kutsanan ev halkıdır.
Bu gerçekler ışığında bazıları, imanlı ailelerin
çocukları vaftiz olmalıdır, gerisi kolaydır, diye düşünebilir. Hatta bazıları
sanki yangın sigortası yaptırırmış gibi sadece vaftiz yaptırırlar. Böyle bir
durumda bu ev ile Hristiyan olmayan komşu ev arasında fark görünmeyecektir.
Eğer karı koca birbirini İncil’de emredilen şekilde
sevmiyorsa, eğer çocuklara Kutsal Yazıları öğretmiyorlarsa, eğer çocukları
Tanrı Sözünde yazıldığı şekilde yetiştirmiyorlarsa, eğer aileler çocuklarıyla
birlikte dua etmiyorsa, eğer çocukları için dua etmiyorlarsa, eğer ev halkının
düzenli bir kiliseye katılımı ve bir kilise üyeliği söz konusu değilse, eğer ev
halkı diğer Hristiyan ailelerle paydaşlık içinde değilse, eğer çocuklara
düzenli olarak kiliseye katılmak aşılanmamışsa, eğer çocuklar kilisenin
öğretisi ve disiplini altına girmemişse vaftiz olmuş çocuklar büyüdüklerinde
başka çocuklardan bir fark görmeyebilirsiniz. Bizleri Tanrı’nın ev halkı yapan
antlaşma, bizlere bir sorumluluk yüklemektedir. Tanrı bir kurtuluş işareti olan
sünneti İbrahim’e verdiği gibi çocuklarını sünnet etme emrini de vermiştir. Ama
aynı zamanda sünnet kişiye bir sorumluluk da vermiştir:
Tekvin
18: 19 İbrahim'i, doğru ve adil olanı yaparak yolumda yürümeyi oğullarına ve
soyuna buyursun diye seçtim. Öyle ki, ona verdiğim sözü yerine getireyim.
Bu ayetler bize İbrahim’in
sorumluğunu açıkca göstermektedir. İbrahim’in sorumluluğu Tanrı hakkındaki her
konuyu çocuğuna anlatmasıdır. İbrahim’in çocuğunu sünnet etmesi Tanrı’nın
otamatik olarak o çocuğu kurtarması anlamına gelmemektedir. Bu İbrahim’in
çocuğunu Rab’be kaldırdığı ve O’nun özel ilgisine bıraktığı antlaşmanın
işaretidir.
Çocuklara matematik, bilim, sanat, yüzme, iş, futbol
v.s. öğretmek için harcadığımız zaman ve çabayı onları tanrısallık yolunda
yürütmek için de harcıyor muyuz? Çocuklarımıza kurtuluş işareti vermek onları
Tanrı’nın yönetimine kaldırmak demektir. Çünkü çocuklarımız bizim değil, önce
Tanrı’nındırlar; sahip olduğumuz her şeyi bize O vermiştir. Bizler
hizmetçileriz, O ise efendidir. Aksi takdirde Tanrı’nın efendimiz olduğu
gerçeğini göz ardı etmiş oluruz.
Kurtuluş isareti olan vaftiz bir çocuğa verildiğinde
o çocuk Tanrı’nın emirlerini tutmaya çağrılmıştır, tövbe edip İsa’yı izlemeye
çağrılmıştır. Eğer imanlı bir ailenin çocuğu olarak vaftiz işaretini aldıysanız
dünya çocuklarının bilmediği bir Tanrısal bereketide almışsınızdır. Size iman
ailesinin bir üyesi olarak kilisede dua edilmiştir, sizler kilise ile birlikte
dua etme ayrıcalığını yaşarsınız, Tanrı’nın yasası ve merhameti iman ailenizde
size açıklanmıştır, iman ailesiyle birlikte her durumda çok özel bir paydaşlık
imkanına sahipsinizidir, dinlemek veya öğrenmek istediğiniz her zaman size
vaftizi yapan Kiliseniz ve bu kilisedeki iman aileniz Tanrı’nın mucizelerini ve
sözlerini size açıklayacaklardır. Bütün bereketleri ihmal edip eğer Rab’bin
sözüne göre yaşamıyorsanız sizi dünya çocuklarından daha büyük bir yargı
bekliyor demektir. Vaftiz, Tanrı tarafından İsa Mesih’e çağrılmanızdır.
Çocuğunu vaftiz yaptırmak isteyen aileler bunu bir
sosyal olay olarak yaptırmamalıdır. Bir anne babanın çocuğunu vaftiz ettirmesi
onlara çocuğun hayatı üzerinde çok büyük ruhani sorumluluklar verecektir. Eğer
çocuğunuzu vaftiz ettirmenize rağmen Tanrısal bir ortam ve öğretiş içinde
yetiştirip, disiplin etmezseniz onların kanı sizin başınıza olur. Çocuk da
işaretini aldığı bu antlaşmayı tutmak ve yaşamakla yükümlüdür. Bu yüzden İsa
Mesih Kefernahum’a geldiği zaman yargı gününde oranın hailinin Sodom’dan daha
kötü olacağını öğretir.[11][11]
Çünkü orada birçok mucizeler yapılmıştır. Yani Müjde ilan edilmiştir. Bu
durumda o kent daha fazla sorumludur.
Vaftizin Bizler İçin Anlamı
1- Mesih’le Birleşmenin İlanı:
Galatyalılar 3: 27 Vaftizde Mesih'le birleşenlerinizin hepsi Mesih'i giyindi.
Evlilik ile iki insan tanıklar önünde Tanrısal bir
onay ve bereket alarak birleşirler. Böylece iki insan bir olurlar. İki kişi,
kadın ve erkek yaptıkları bu antlaşmanın neticesinde birbirlerine yüzük verirler.
Bu yüzükler Baba, Oğlul ve Kutsal Ruh’ta yaptıkları antlaşmanın simgesidir. Bu
yüzükler, çiftlere birbirleriyle yaptıkları antlaşmayı hatırlatır. Bu anlamda
yüzükler bir süs eşyası olmaktan öte, bir insanın diğer bir insana verdiği bir
antlaşma sözünün sembolüdür. Vaftiz ise; insan ile Tanrı’nın diri Sözü olan
Mesih arasındaki birleşmeyi ifade eder. Giydiğimiz giysiler bazen zevkimizi ve
karakterimizi, bazen işimizi, bazen sosyal konumumuzu doğrudan veya dolaylı
olarak yansıtır. Vaftizde, Mesih ile olan bu birleşme sonucunda kişi, hayatında
Mesih’i yansıtacaktır (yansıtmaya çağrılmıştır). Tanrı ile olan birliktelik
geliştikçe Mesih’in kendisi de o kişide parlayacaktır. Vaftiz üzerimizdeki
elbise gibi Mesih’i dışarı yansıtmaya başladığımız bir yaşam değişikliğinin
işaretidir (öyle olmasına çalışmalıyız).
2- Tövbe:
Luka 3: 7 Yahya,
vaftiz olmak için kendisine akın eden kalabalıklara şöyle seslendi: «Ey
engerekler soyu! Gelecek olan gazaptan kaçmanız için sizi kim uyardı? 8Bundan
böyle tövbeye yaraşır meyveler verin! Kendi kendinize, `Biz İbrahim'in
soyundanız' demeye kalkmayın. Ben size şunu söyleyeyim: Tanrı, İbrahim'e şu
taşlardan çocuk yaratacak güçtedir. 9Balta daha şimdiden ağaçların köküne
dayanmıştır. İyi meyve vermeyen her ağaç kesilip ateşe atılacak.» 10Halk ona,
«Öyleyse biz ne yapalım?» diye sordu. 11Yahya onlara, «İki mintanı olan, birini
hiç mintanı olmayana versin; yiyeceği olan da bunu hiç yiyeceği olmayanla
paylaşsın» cevabını verdi. 12Bazı vergi görevlileri de vaftiz olmaya gelerek
ona, «Öğretmenimiz, biz ne yapalım?» dediler.13Yahya onlara, «Size buyrulandan
daha çok vergi almayın» dedi. 14Bazı askerler de ona, «Ya biz ne yapalım?» diye
sordular.O da onlara şöyle dedi: «Kaba kuvvetle ya da yalan suçlamalarla
kimseden para koparmayın, ücretinizle yetinin.».
Mesih ile olan bu birleşme sonucunda kişi bundan
böyle Mesih’e ait olduğunu ifade eden bir yaşama çağrılmış olur. Vaftizci
Yahya’nın hizmetinde vaftiz çağrısı kadar etkin olan diğer bir şey ise tövbe
çağrısıydı. Bu anlamda vaftiz tövbekar bir yaşam için Mesihsel bir kutsama
almak demektir. Tövbekar bir yaşamı yaşayacak gücü ve desteği Mesih’te aramak
demektir. Vaftiz olan kişi artık yaşantısını değiştirmiştir.[12][12]
Evlilik andının işareti yüzükler olduğu gibi, tövbe dolu bir yaşam andının da
işareti ve mührü vaftizdir. Yahya vaftiz için tövbe çağrısında bulunduğunda şu
konulara dikkatimizi çeker :
a-) tövbeye yaraşır
meyveler verin:
İnsanlar gelecek olan bir yargıdan kaçmak
istemektedir. Diğer yandan vaftizin temsil ettiği bereketlerin getirdiği
sorumlulukları yerine getirmek istemezler. Yahya “tövbe edin” dediği
zaman anlatmak istediği şey hayatımızı değiştirmemiz gerektiğidir. Burada tövbe
olarak çevrilen kelime (Metanoeo) orjinal metinde ‘Aklını ve amacını
değiştirmek, yönünü değiştirmek’ anlamını içermektedir. Görülüyor ki,
ruhsal meyve üzülüp ağlamakla çıkmıyor. Bütün aklımızla ve bütün yüreğimizle
dönmek, kendimizi Tanrıya vermekle oluyor.
b) Biz İbrahim’in
soyundanız’ demeye kalkmayın
Bu ayette tövbe eden kişinin gururdan uzak kalması
gerektiğine dikkat çekilir. O devirde Yahudiler kendilerini diğer uluslardan
üstün görürlerdi. İbrahim soyundan oldukları için diğer ulusları aşağı bir
millet olarak görürlerdi. Oysa Tanrı kişileri İbrahim’in adından dolayı değil,
kendi lütfundan dolayı bağışlayacaktır. Kişiler kurtuluş güvencesini başka
kişilerin adından değil Tanrı’nın kutsal merhametinden almalıdırlar.
Dolayısıyla Yahya Peygamber tövbeden bahsederken Tanrı’dan başka şeylere
güvenmekten dönmeyi, kendisini başka ırk ve milletlerden üstün görmekten
dönmeyi bahsetmekteydi. Kişi gururdan dönerek, kendisini insanlık ailesinin bir
ferdi olarak görmeli ve alçakgönüllülüğü giyinmelidir. Kurtuluş kalıtsal olarak
aileden çocuklara geçen bir şey olmadığı için, İbrahim’in soyundan olmanın
yeterli olacağını düşünenlere Yahya’nın cevabı Şeria nehrinin taşlarını
göstermek olur. “Tanrı İbrahim’e şu taşlardan çocuk yaratacak güçtedir.”
Eğer cennette İbrahim’e çocuk gerekseydi, bu gururlu bir kimse olmasın diye
Tanrı taşlardan çocuk yaratarak İbrahim’e vermeyi tercih ederdi. Kendini başka
milletlerden üstün gören gururlu kişileri Tanrı İbrahim’e çocuk olarak
yakıştıramayacaktır.
c) İyi meyve vermeyen her ağaç kesilip ateşe atılacak
Ayet bize tövbe etmenin aynı zamanda meyve vermek
olduğunu gösterir. Meyve ise Rab ile yürümenin sonucunda oluşur. Kişi Rab’bin
lütfunu tadar, tövbe eder. Rab ile girdiği bu ilişki onun hayatını değiştirir.
Çünkü kişi benliğin işleri olan Ahlaksızlık, pislik, sefahat, putperestlik,
büyücülük, düşmanlık, çekişme, kıskançlık, öfke bencil tutkular, ayrılıklar,
bölünmeler, çekememezlik, sarhoşluk, çılgınca eğlencelerden[13][13]
arınmıştır. Kutsal Ruh’un kişi üzerinde çalışması neticesinde kişi meyve verir.
Bunun anlamı şudur: Sevgi, sevinç, esenlik, sabır, şefkat, iyilik, bağlılık,
yumuşak huyluluk, özdenetim[14][14]
tövbe eden kişinin hayatında gittikçe artan bir şekilde ortaya çıkmaya başlar.
Kişinin yüreğindeki bu değişiklikler onun toplumsal hayatında da değişiklikler
yapar.
d) İki mintanı olan, birini hiç olmayana versin;
yiyeceği olan da bunu hiç yiyeceği olmayanla paylaşsın
Yahya’nın öğretişinde tövbe edip meyve vermek; aynı
zamanda kendinde olanı başkalarıyla paylaşmak demektir. Kişi kendinde olan
meyveler sonucunda artık kötü olanı yapamayacağı gibi, iyi işlerle[15][15]
Kurtarıcı Tanrı’ya teşekkür etmektedir. Kendisine bağışlandığı gibi, kendisi de
başkalarına bağışlamak istemektedir. Artık kişi başka insanlar ve insanlık için
kaygı duymaktadır.
e) “Size buyrulandan daha çok vergi almayın… Kaba
kuvvetle ya da yalan suçlamalarla kimseden para koparmayın, ücretinizle yetinin
O devirde sistem yanlış kullanılmaya müsaitti. Yetki
ve güç sahibi insanların haksız kazanç edinmeleri zor değildi. “Komşunu
kendin gibi sev, komşunun malına göz dikme”[16][16]
diyen ayette olduğu gibi Tövbe eden kişi artık haksızlıktan kaçınan biri
olmalıdır. Artık kimsenin malına gözdikmemelidir. Zorbalık, haksızlık, iftira,
haksız kazanç kişinin hayatından çıkmalıdır. Kişi sahip olduklarıyla yetinmeli
yani açgözlü olmamalıdır.
Yahya günahların bağışlanması için halkı tövbe
vaftizine çağırıyordu.[17][17]
Pentikost günü Elçi Petrus aynı çağrıyı yineliyordu: …Tövbe edin, ... vaftiz
olun...[18][18].
I.Korintliler 6.9-10 Günahkârların, Tanrı'nın Egemenliğini miras almayacağını bilmez misiniz?
Aldanmayın! Ne cinsel ahlaksızlık yapanlar, ne puta tapanlar, ne zina edenler,
ne cinsel sapıklar, ne eşcinseller, ne hırsızlar, ne açgözlüler, ne ayyaşlar,
ne sövücüler, ne de soyguncular Tanrı'nın Egemenliğini miras alacaklardır. 11Bazılarınız
böyleydiniz; ama yıkandınız,
kutsal kılındınız, Rab İsa Mesih'in adıyla ve Tanrımızın Ruhu aracılığıyla
aklandınız.
Bu ayet vaftizdeki temizlemeye (tövbe etmek ve meyve
vermek) işaret ederek “ yıkandınız, kutsal kılındınız” ifadelerini
kullanır. Bazı kişiler bu ayetleri önce tövbe, sonra vaftiz tezi için
kullanırlar. Onlara göre küçük çocuklar tövbe edecek yaşa gelene kadar,
bağışlamanın ne olduğunu anlayana kadar vaftiz için beklemelidirler. Ancak
böyle bir tez bize bağışlanma için tövbe etmenin yeterli olduğu öğretisini
getirir ki, bu yanlıştır.[19][19]
Bağışlama Tanrı’nın işidir. Bağışlanma satınalınabilen bir mal değildir.
Bağışlama Tanrı’nın doğasında olan bir şeydir. Tanrımız bağışlayan bir
Tanrı’dır. Tövbe ile Tanrı’nın zaten bizim için yapmış olduğu bağışlamayı
alıyoruz. Bu anlamda vaftiz bir tövbe sakramenti değil, bir bağışlama
sakramentidir. Vaftiz için tövbe edecek yaşa gelmeyi beklemek, vaftizi kişisel
bir tanıklık olayı haline dönüştürür. Ancak Kutsal Kitap’ta vaftiz
kişinin tanıklığından daha fazla TANRI’NIN TANIKLIĞINA DAİR BİR İŞARETTİR.
Tövbe, günahların bağışlanması için tek başına yeterli değildir; bağış
yanlızca Tanrı’nın Mesih’te sunduğu karşılıksız lütufla gerçekleşir.[20][20]
3- Günahların Bağışlanması:
Markos 1: 4 Böylece
Vaftizci Yahya çölde ortaya çıktı. İnsanları, günahlarının bağışlanması için
tövbe edip vaftiz olmaya çağırıyordu.
Tövbe eden kişinin günahları İsa Mesih’te sunulan
karşılıksız lütuf ile bağışlanmıştır. Bu anlamda Vaftiz; günahların affını
simgelemektedir. Kişinin günahlarını yalnızca İsa Mesih’in kutsal kanının
temizlemeye yeterli olduğunun bir işaretidir. Vaftiz günahlarının affı için
yalnızca İsa Mesih’in çarmıhta akan kanının yeterli olduğunu, O’nun günahı
kaldıran bir kurban sunusu olarak sunulduğuna işaret eder.
4- Yeniden Doğmak:
Titus 3: 4-6 Ama
Kurtarıcımız Tanrı, iyiliğini ve insana olan sevgisini açıkça göstererek bizi
kurtardı. Bunu, doğrulukla yaptığımız işlerden dolayı değil, kendi
merhametiyle, yeniden doğuş yıkamasıyla ve Kurtarıcımız İsa Mesih
aracılığıyla üzerimize bol bol döktüğü Kutsal Ruh'un yenilemesiyle yaptı.
Bizleri İsa Mesih’te bağışlayan merhametli Tanrımız,
Kutsal Ruh aracılığıyla yeniden doğmamızı sağlamaktadır. Vaftiz; bizlerin yeni
bir hayat için yenilenmeye olan ihtiyacımızın yalnızca Kutsal Ruh’ta
karşılandığını gösteren bir mühürdür. Mesih’le birleşen ve günahı bağışlanan
kişi Kutsal Ruh aracılığı ile yeniden doğarak artık yeni bir yaratık olmuştur.
İsa Mesih bizleri günaha köle ve nefret dolu bir yaşamdan kurtardığı gibi
bizlerin doğruluğu olmuştur. Yeniden doğuş yıkamasıyla bizlere yeni bir yaşam
vermiştir.
Ancak kişiler vaftiz oldukları için
yeniden doğmazlar. Yeniden Doğuş Kutsal Ruh’un bir işidir. Yeniden doğuşu bize
veren iman değildir. Bize imanı veren Yeniden Doğuşumuzdur. Yani Yeniden
doğmadıkca inanıp iman edemeyiz.[21][21]
5- Tanrı’nın Çocuğu Olmak:
Galatyalılar 3: 26 Çünkü Mesih İsa'ya iman ettiğiniz için hepiniz Tanrı'nın oğullarısınız. 27Vaftizde Mesih'le birleşenlerinizin hepsi Mesih'i giyindi.
Tanrı akladığı günahkarı Mesih’te kutsayıp
neticesinde evlat edinmiştir. İsa Mesih’in beden alarak yeryüzüne gelip,
aramızda yaşadığına ve bizim günahımız için haça gerildiğine olan iman bizleri
Tanrı’nın evlatları yapmıştır. Tanrı’nın çocuğu olarak artık Tanrı’nın lütuf
tahtına cesaretle yaklaşabiliriz. Artık göksel krallığın sahibiyiz,
mirasçılarız. Tanrı’nın çocuğu olmak, Tanrı ile aramızdaki bozuk olan ilişkiyi
düzelttiği gibi insanlık ailesi olan ilişkimizi de yeniden düzenleyecektir.
Kişi İsa Mesih’te yeni bir aileye ve kardeşlere sahiptir. Bu da yeryüzünde
sahip olabileceğimiz en büyük zenginliktir.
6- Sonsuz Yaşama Kavuşmak:
Romalılar 6: 4Baba'nın
yüceliği sayesinde Mesih nasıl ölümden dirildiyse, biz de yeni bir yaşam sürmek
üzere vaftiz yoluyla O'nunla birlikte ölüme gömüldük. 5Eğer O'nunkine benzer
bir ölümde O'nunla birleşmişsek, O'nunkine benzer bir dirilişte de O'nunla
birleşeceğiz.
Vaftizinde günaha ölerek Mesih ile birleşen kişi,
Mesih ile devam eden birlikteliğinin sonucunda sonsuz yaşama kavuşacaktır. Bu
anlamda vaftiz bizlere Mesih’in ölümünü ve dirilişini de hatırlatır. Ölümü
yenmiş olan Mesih kilisenin diriliş ve çürümezlik umududur. Vaftiz; günaha
ölmeyi, ölüm aracılığı ile Mesih’le birleşmeyi temsil etmektedir. Mesih’e ait olarak
bir ölümde birleşenler, Mesih’te gerçekleşmiş olan dirilişte de O’nunla
birleşeceklerdir. Yani imanlı kişi sonsuz yaşamı alacaktır. Ve vaftiz bunu
kişiye hayatı boyunca hatırlatan bir işarettir.
7- Görünen Kiliseye Katılmak:
I.Korintliler 12.13 İster Yahudi ister Grek, ister köle ister özgür olalım, hepimiz bir
beden olmak üzere aynı Ruh'ta vaftiz olduk ve hepimizin aynı Ruh'tan içmesi
sağlandı.
Vaftiz ve tövbe, tüm yeryüzündeki ırkları bir görmeyi
gerektirir. İster Yahudi, ister Grek, İsa Mesih’te birleşmiş her kişi Göksel
Baba aracılığı ile kardeştir. Vaftiz, bu kişilerin ait olduğu Kutsal Evrensel
ve Elçisel Kilisenin bir işaretidir. İsa Mesih’in Ruhani bedenini yeryüzünde
teşkil eden topluluk farklı dillerden, farklı uluslardan, farklı kültürlerden
oluşur. Vaftiz; gözle görünen kilise[22][22]
dediğimiz, farklılıklarımızın BİR olduğu, Tanrı’nın bu dünyadaki kilisesine
üyeliğimizi gösteren bir işarettir. Kişi, vaftiz olduğu kiliseyi ve üyelerini
kendi ailesi olarak görür. Bu sebepten vaftiz; Mesih ile birleşme ve halkıyla
olan beraberliğimizin simgesi ve mührüdür.
Özet olarak; Mesih ile birleşmiş, tövbe etmiş ve
bağışlanmış, Kutsal Ruh aracılığı ile yeniden doğan, Tanrı’nın çocuğu olma
ayrıcalığına hak kazanmış ve sonsuz yaşama kavuşmuş kişi artık RAB İSA MESİH’E
AİTTİR. Böylece vaftiz göksel kimliğimizi hayatımızın her anında bize hatırlan
bir işarettir. Ölüm zamanı dahil, hayatın bütün zorluk ve denenmelerinde vaftiz
bizlere Mesih’te sahip olduğumuz kimliğimizi, Mesih’te vaat edilen bereketleri
hatırlatır ve bunları sıkı tutmak için teşvik eder.
[Mesih’in kanının üzerimize serpilmesiyle] İsa
Mesih’in ölümünün ve dirilişinin gücü Kutsal Ruh’un yenilemesiyle günahın
pisliğinden ve her suçtan arınma aracılığı ile (İbraniler 9.11-22) Mesih’le
olan beraberliğimizin ve birleşmemizin simgesi ‘Vaftiz’dir.
Vaftiz insanın işi değil, Tanrı’nın işi olarak
görülmelidir. Çünkü vaftizi insan icat etmemiştir, tersine vaftiz yüce
Tanrı’nın bir emridir. Rabbimiz vaftizi kilisenin hizmetinin ve tapınışının bir
parçası olarak teşkil etmiştir. Vaftiz, Tanrı’nın ilanı ve merhamet
antlaşmasının bir mührüdür. Çocuklar Tanrı sözünü anlamasa bile Tanrı’nın
kendisini bu şekilde ifade etmeye hakkı vardır. Bazen Hristiyanlar önce
iman, sonra vaftiz tezini ileri sürerek vaftizin Tanrı Sözünü anlayabilen
yetişkin imanlılar için olduğu tezini kabul ettirmeye çalışırlar. Ancak
bu tez vaftizi bir insan işi olarak gören, vaftizi kişiye bağlı bir karar gibi
gören anlayışın sonucudur. Bu durumda insan [ve insanın kararı] vaftizin (yani
Tanrı emrinin) önünde ve merkezinde yer alır. Oysa vaftizin merkezinde
Tanrı vardır.
Vaftizde Tanrı işler, Tanrı konuşur. Çünkü vaftizi
icat eden ve onu bize emreden yüce Tanrı’nın kendisidir. Bu yüzden çocukların
vaftiz olması gerektiğini düşünen Hristiyanlar vaftizde önceliğin Tanrı’nın
olduğunun bilincindedir. Vaftizde biz Tanrı’ya değil, Tanrı bize sesleniyor.
Ayrıca bu noktada, “Tanrı kendi kutsal vaadini neden çocuklara konuşmasın?”
sorusunu sormak ve düşünmek durumundayız. Bizler yeni doğmuş bir bebeğin
annesi, babası, kardeşleri ya da akrabası olarak onunla sürekli konuşmuyor
muyuz? Çocuk anlamadığı halde ona konuşmakta ısrarcı değil miyiz? Anlamasa bile
çocuğa, onu sevdiğimizi söylemiyor muyuz? Acıktığını sormuyor muyuz? Bebekler
bizleri anlamadığı halde onlara konuşmayı, bizlere cevap veremeyeceklerini
bildiğimiz halde onlara sorular sormayı hiç kimse garip ya da tuhaf bulmaz.
Öyleyse Tanrı’nın kendi sevgisini, kendi vaatlerini, kendi lütfunu bebeklere
konuşmasını niçin garip bulalım ki?
İlk iki yüzyıl boyunca kilise tarihinde çocuk ya da
yetişkin vaftizi konusunda herhangi bir tartışma olmamıştır. Kilise tarihinde
kilise babalarından Tertullian bu konuyu tartışmaya açana kadar çocuk vaftizinin
tuhaf karşılanmadığını görüyoruz. Çocuk vaftizi Havarilerden beri devam eden
kilisenin hayatının ve tapınışının bir parçasıydı. Kutsal yazılarda “İmanlı
ailenin her bebeği vaftiz edilmelidir” şeklinde bir ifade olmasa da
kilisenin bir önceki kuşaktan (elçilerden beri) gördüğü ve aklında kalan
mantıklı bir yönlendirme vardı. Onlar kendilerinden önceki kuşaklarda
bebeklerin vaftizine tanık olmuşlardı. Kutsal Kitapta bebek vaftizine yönelik
çok kesin bir emir ve yasak olmadığı gibi, Tanrı’nın vaftiz konusundaki isteği
ile ilgili çok geniş İncilsel bir düzen olduğunu görüyoruz.
Sünnet ve Vaftiz
Eski Antlaşmadaki sünnet sakramenti Yeni Antlaşmadaki
vaftiz sakramentinin bir ön görüntüsüdür:
Tekvin
12: 1 RAB Avram'a, "Ülkeni, halkını, babanın evini bırak, sana
göstereceğim topraklara git" dedi, 2 "Seni büyük bir ulus yapacağım,
Seni kutsayacak, sana ün kazandıracağım. Bereket kaynağı olacaksın. 3 Seni
kutsayanları kutsayacağım. Seni lanetleyeni lanetleyeceğim. Yeryüzündeki
halkların hepsi Senin aracılığınla kutsanacak.
Tekvin
15: 5 RAB Avram'ı dışarı çıkararak, "Göklere bak" dedi,
"Yıldızları sayabilir misin? İşte, soyun onlar kadar çok olacak." 6
Avram RAB'be inandı. RAB bunu ona doğruluk saydı.
Tekvin
17: 9 Tanrı İbrahim'e, "Sen ve soyun kuşaklar boyu antlaşmama bağlı
kalmalısınız" dedi, 10 "Seninle ve soyunla yaptığım antlaşmanın
koşulu şudur: Aranızdaki erkeklerin hepsi sünnet edilecek. 11 Sünnet
olmalısınız, sünnet aramızdaki antlaşmanın belirtisi olacak. 12 Evinizde doğmuş
ya da soyunuzdan olmayan herhangi bir yabancıdan satın alınmış köleler de
içinde olmak üzere sekiz günlük her erkek çocuk sünnet edilecek. Gelecek
kuşaklarınız boyunca sürecek bu.
Tanrı İbrahim’i seçerek bir Lütuf Antlaşması yaptı.
İbrahim’i büyük millet yapacak ve çok bereketleyecekti. İbrahim’in soyu
sayılamayacak kadar büyük olacaktı. İbrahim ile yapılan bu antlaşma aynı
zamanda ebedi bir antlaşma idi. Tanrı, İbrahim’e verdiği bu vaat ile tüm
uluslardan seçtiklerini İbrahim’in soyu olarak kabul edip bereketleyecektir.
İbrahim Tanrı’nın bu vaadine iman etti böylece aklandı. Aynı zamanda Tanrı’nın
Mesih İsa’daki kurtarışı bu vaat doğrultusundadır. Bu Antlaşmayı görünür kılmak
isteyen Tanrı, Antlaşmanın işareti olarak bu vaat altındakilerin sünnet ile
dünyadaki diğer soy ve halklardan görünür bir şekilde ayrılmasını istedi.
İbrahim iman edip, vaadi anlayarak sünnet olmasına karşın, Tanrı sekiz günlük
bebekler dahil bu Antlaşmanın altında olan her erkeğin sünnet olmasını istedi.
Yeni Antlaşmaya baktığımızda Eski Antlaşma dönemindeki sünnet uygulamasının
yerini vaftizin altığını görüyoruz. Yani sünnetin ifade ettiği anlam, Yeni
Antlaşmada vaftiz ile ifade edilmektedir:
Koloseliler 2. 11Ayrıca
Mesih'in gerçekleştirdiği sünnet sayesinde günahlı benliğinizden soyunarak elle
yapılmayan sünnetle O'nda sünnet edildiniz. 12Vaftizde O'nunla birlikte
gömüldünüz ve O'nu ölümden dirilten Tanrı'nın gücüne iman ederek O'nunla
birlikte dirildiniz.
Ayet Mesih’in vaftizini sünnetin bir devamı olarak
bahsetmektedir. Mesih İsa’nın ölümüne ve dirilişine olan iman ile vaadin
çocukları, Tanrı’nın mirasına sahip olarak vaftiz olmaktadırlar.
Aynı şekilde aklı başında olarak iman ederek kurtulan
anne ve babalar, kendi çocuklarını bu kutsal vaat altında korumak ve tutmak
için vaftiz ile mühürlemektedirler. Bu, sünnette olduğu gibi kurtuluşu değil,
dünyadaki değişik inanç ve kültürlerin getirdiği diğer yaşam biçimlerinden
ayrılışı, Tanrı’nın halkının bu dünyadaki diğer halklardan ayrılışını
simgelemektedir. Yani bebekken vaftiz olan kişi büyüyüp, Mesih İsa’yı Rab ve
Kurtarıcı olarak kabul ettiği zaman kurtuluşu almış olmaktadır. Aynı sekiz
günlük bebeklerin sünnet olup, Kutsal Yasanın buyruklarına büyüyünce iman
etmesi gibi...
1- Vaftize bu açıdan baktığımız zaman görüyoruz ki; bizi
kurtaran vaftiz değil, imanımızdır. Kutsal Yazı “İbrahim Tanrı’ya iman
etti ve bu ona doğruluk sayıldı” demektedir. Yani İbrahim’e sünnet,
Tanrı’ya olan imanının işareti olarak verilmiştir. Tanrı’nın Lütuf Antlaşması
Eski Antlaşmada sünnet ile, Yeni Antlaşmada vaftiz ile mühürlenmiştir. Vaftiz,
Tanrı’nın Antlaşmasını hatırlatan bir işaret olmuştur.
2- Su vaftizi değil, esas olan Kutsal Ruh
vaftizidir. “…vaftizde O’nunla birlikte gömüldünüz Mesih’i ölüler
arasından dirilten Tanrı’nın etkin gücüne iman ederek yine vaftizde Mesih’le
birlikte dirildiniz” diyen Koloseliler 2:12 ayetinde görüldüğü üzere
Vaftizde, Mesih ile ölümdeki birleşmemiz bize Kutsal Ruh’un gücünde diriliş
getirmektedir. Neticede Kutsal Ruh vaftizini insan değil, Kutsal Ruh’un bizzat
kendisi yapmaktadır. “Çünkü tek Ruh’ta hepimiz -ister Yahudi, ister
Yunanlı, ister köle, ister özgür olalım-bir tek bedene vaftiz edildik. Ve
hepimiz tek Ruh’la doldurulduk” diyen I.Korintliler 12:13 ayetinde her
Mesih imanlısının Ruh’la vaftiz olduğu açık bir şekilde görülmektedir. Yani
Kutsal Ruh bir kişinin tekelinde ya da bir yere bağlı olarak çalışmayıp iman
eden kişiyi Kutsal Ruh’un kendisi bağımsız doldurmaktadır. “Tanrı’nın Ruh’u
içinizde yaşıyorsa, siz benliğin değil, Ruh’un denetimindesiniz. Ama bir kişide
Mesih’in Ruh’u yoksa o kişi Mesih’in değildir” diyen Romalılar 8:9 ayetinde
de açıkça görüldüğü üzere Mesih’e ait olmak ve Kutsal Ruh’la dolmak aynı
şeydir. Birbirinden farklı şeyler değildir.
3- İbrahim’in Tanrı’sına iman edenler Antlaşmanın
mührüne sahiptir. Bu özel mühür İbrahim’e bir buyruk olarak verilmiştir.
İbrahim’in imanı kişisel bir imandı ancak tam anlamıyla kişiye özel değildi.
İbrahim’in imanı daha İshak doğmadan önce onu etkilemiştir. İshak daha sekiz
günlükken ve bilinçli bir imanı yokken sünnet olmuştur. Tanrı İshak’ın da,
babası İbrahim gibi önce iman edip sonra antlaşma altına girmesini talep
etmemiştir. Tanrı katında İshak için bile İbrahim’in imanı önem arzediyordu. Bu
yüzden İbrahim’in çocukları antlaşma işaretini aldılar. İbrahim Tanrı’ya iman
ettiğinde Tanrı’nın Antlaşması altına girdi. Antlaşma hayatının getirdiği
sevinç, esenlik, bereket ve sorumlulukları o zaman aldı. İshak ise antlaşma
altında doğmasına karşın büyüyüp iman ettikten sonra antlaşma hayatının sevinç,
esenlik, bereket ve sorumluluklarına katıldı. Bu açıdan vaftiz sünnet gibidir.
Vaftiz, Tanrı halkının iman ve antlaşma hayatından hoşlanıp hoşlanmayacağı
konusunda bir garanti vermez. Vaftiz sadece hatırlayabileceğimiz en erken
yaştan itibaren bizi Tanrı’yı sevmeye ve izlemeye çağıran bir işarettir. Vaftiz
Tanrı’nın bereket ve kutsamasını bize vaat eder. Bu yüzden imanlı aileler
çocuklarını vaftiz ettirmelidirler.
Sünnet konusundaki bu buyruk İsa Mesih zamanına kadar
etkili bir şekilde gelmiştir. Sünnet Eski Antlaşmanın çocukları için ne ifade
ediyordu? Her halde yetişkinler için ne ifade ediyorsa onu ifade ediyordu.
Bebekler ya da yetişkinler sünnet mührü ile Tanrı’nın halkına dahil
edilmekteydi. İki insan arasında yapılan Evlilik antlaşmasının sembolü yüzükler
olduğu gibi, İbrahim ve Tanrı arasındaki antlaşmayı sünnet simgelemekteydi.
Tanrı böyle ilginç bir işareti neden seçti? Neden başka bir işaret seçmedi?
Buna tam bir cevap vermek mümkün değil. Ama İşaya 52:1 ayeti bu konuda bize bir
fikir vermektedir:
1 Uyan, ey
Siyon, uyan, kudretini kuşan. Ey Yeruşalim, kutsal kent, güzel giysilerini giy.
Çünkü sünnetsizlerle murdarlar Kapılarından asla içeri girmeyecek artık.
Bu ayet Tanrı’nın, kendi halkı ile diğer halkları (murdar
adam) birbirinden böyle bir dışsal işaret ile ayırdığını göstermektedir.
Tesniye 30:6 ayeti ise şöyle diyor:
Sizin ve çocuklarınızın yüreğini sünnet edecek. Öyle ki, O'nu bütün yüreğinizle,
bütün canınızla sevesiniz ve yaşayasınız.
Bu ayet ise bizlere gösteriyor ki; içsel yani ruhsal
temizliğin dışsal işareti sünnettir. Yani sünnet; arınmanın ve günahlı benliğin
atılmasını temsil etmekteydi. Yani Tanrı’nın seçtiklerinin ruhsal
temizlenmesini anlatıyordu. Kişiler sünnet ile Antlaşmadaki ruhsal sözlere
sahip oluyordu.
İşaya 52:1 ayetinde görünen diğer bir açık ifade ise;
Tanrı’nın sünnet kelimesini kurtuluş kelimesi yerine kullandığıdır.
Benzeri ifadeler Hezekiel ve I.Samuel kitaplarındada geçmektedir:
Hezekiel
44: 9 Rab Yahve şöyle diyor: Yüreği ve bedeni sünnet edilmemişlerden, İsrail
halkı arasında yaşayan yabancılardan hiçbiri tapınağıma girmeyecek.
I.Samuel 14: 6 Yonatan, silahını taşıyan genç
hizmetkârına, "Gel, şu sünnetsizlerin ordugahına gidelim" dedi,
"Belki RAB bizim için bir şeyler yapar. Çünkü gerek çoklukta, gerekse
azlıkta RAB'bin zafere ulaştırmasına engel yoktur.
Bu ayetlerden sonra ‘Eski Antlaşma dönemindeki
sünnet sakramenti tek başına kişiyi kurtarıyor muydu?’ sorusu akıllara
gelebilir. Bunun cevabı ise ‘HAYIR’dır. Romalılar 4:9-11 ayetleri şöyle
diyor:
9Bu mutluluk yalnız sünnetliler için mi, yoksa aynı
zamanda sünnetsizler için midir? Diyoruz ki, «İbrahim, imanı sayesinde aklanmış sayıldı.» 10Hangi
durumda aklanmış sayıldı? Sünnetliyken mi, sünnetsizken mi? Sünnetliyken değil,
sünnetsizken... 11İbrahim daha sünnetsizken imanla aklandığının kanıtı olarak
sünnet işaretini aldı. Öyle ki, sünnetsiz oldukları halde iman edenlerin
hepsinin manevi babası olsun ve böylece onlar da aklanmış sayılsın.
Sünnet sakramenti kurtuluşun işaretidir. Ancak bu işaretin
kendisi kurtuluşu var etmez. Tevkin 17. bölüme baktığımızda Tanrı, bu kurtuluş
işaretinin çocuklara da verilmesini istemektedir. Tanrı Sekiz günlük bebekten
başlayarak bu kurtuluş işaretinin bütün ev halkına verilmesi istenmektedir. Bu
Tanrı’nın emridir. Ve açıkça görünen şudur ki;
* İbrahim bir günahkardı ve lütuf aracılığı ile gelen
imandan dolayı kurtuldu.
* Tanrı kurtuluş işareti olarak sünneti emretti.
* Kurtuluş işaretinin imanlı ailelerin çocuklarına da
verilmesini emretti.
Bu yüzdendir ki, bizler İmanlı
aileler olarak Eski Antlaşma zamanında yaşasaydık doğan çocuklarımıza kurtuluş
işareti olan sünneti vermek zorundaydık.
Eski Antlaşmadaki sünnet mührü ile Yeni Antlaşmadaki
vaftiz mührü birbirine benzemektedir. Onlar büyüklerle birlikte bebekleri bile
sünnet etmişlerdi:
Neden aynı zamanda bebekler ?
a-) Çünkü Tanrı öyle buyurdu.
b-) Çünkü Tanrı çocukların da Antlaşmada olduğunu
söyledi
c-) Çünkü insanlar bunu hem kendileri hem de
çocukları için bir bereket olarak aldılar.
Eski Antlaşma altındaki halk Tanrı’nın kurtarış
işinde kendilerini aileleriyle birlikte kurtaracağına inanıyorlardı. Tanrı, On
Emrin Sebt günü için olan buyruğunu verirken ‘…sen ve oğlun ve kızın ve
kölen ve cariyen hiçbir iş yapmayacaksın’ diyerek çocukları da Antlaşmanın
içine dahil etmişti.[23][23]
Bu yüzden Tanrı’nın ailelere Kutsal Kitap’ta pek çok defa şeriati çocuklarına
ve torunlarına öğretme sorumluluğunu hatırlattığını görüyoruz:[24][24]
Tesniye
4: 9 "Ancak gördüklerinizi unutmamaya, yaşamınız boyunca aklınızdan
çıkarmamaya dikkat edin ve uyanık olun. Bunları çocuklarınıza, torunlarınıza
anlatın.
Bu ayette açık bir şekilde görüldüğü üzere
çocuklarımız ve torunlarımız (küçük çocuklar) bile bu Antlaşmanın
altındaydılar. Aynı yaklaşımı başka bir açıdan Yoel ayetlerinde görmekteyiz:
Yoel
2: 15 "Siyon'da boru çalın, Oruç için gün belirleyin, özel bir toplantı
yapın. 16 Halkı toplayın, topluluğu kutsal kılın, Yaşlıları bir araya getirin.
Çocukları, hatta emzikte olanları toplayın. Güvey odasından, gelin gerdeğinden
çıkıp gelsin.
Burada Yoel’in burada oruç ilan
ederken bile çocukları (emzikte olanlar dahil) ayrı tutmadığını görmekteyiz.
Çünkü İbrahim ile yapılan antlaşma bunu öngörmektedir. Çünkü ANTLAŞMA BÜYÜKLER
İÇİN NE İFADE EDİYORSA ÇOCUKLAR İÇİN DE ONU İFADE ETMEKTEDİR. Antlaşmanın
altında doğan herkes, küçük çocuklar bile Antlaşmanın işaretini taşıdıklarından
dolayı antlaşmanın bereketlerine, vaatlerine ve sorumluluklarına katılırlar.
Küçük çocuklar bile Antlaşma altındadırlar bu sebepten de Yoel peygamber
çocukları Tanrı’nın tapınan topluluğunun ayrılamaz bir parçası olarak görür.
I.Korintliler 7:14 Çünkü iman etmemiş koca,
karısının aracılığıyla, iman etmemiş kadın da kocasının aracılığı ile kutsanır.
Aksi halde çocuklarınız kutsanmamış olurdu. Şimdiyse kutsaldırlar
Bu ayette görüldüğü üzere Antlaşma çatısı altında
doğan çocuklar Antlaşmanın bir parçası olarak kutsanmayı almışlardır. Tanrı
kutsamasını sunmak için çocukların büyüyüp iman etmelerini beklememiştir.
Ailenin Antlaşma altına girmesi, o ailede doğan çocukların Antlaşmaya dahil
edilmesi için yeterli olmuştur. Tanrı anne ya da babanın imanından dolayı küçük
çocukları kutsamaktadır. Günümüzdeki Lütuf Antlaşması ve onun önemi önceki
(Eski Antlaşma) ile aynıdır. Günahkarları Kutsal Tanrı’ya bağlayan Antlaşmanın
en önemli izi dünya kurulmadan önce var olan Mesih’in kanındaki sonsuz
Antlaşmadır. O’nun kanı Eski Antlaşma insanlarının beklediği en geçerli kurban
kanıydı. Yani o gerçek kurbandı.
Elçilerin İşleri 2: 38Petrus onlara şu karşılığı verdi: «Tövbe edin, her biriniz İsa
Mesih'in adıyla vaftiz olsun. Böylece günahlarınız bağışlanacak ve Kutsal Ruh
armağanını alacaksınız. 39Bu vaat size, çocuklarınıza ve uzakta olanların
hepsine, Tanrımız olan Rab'bin kendine çağıracağı herkese yöneliktir.
Petrus’ buradaki sözleri Yoel’in antlaşmasal bir
bütünlük içinde söylediği sözlerden daha farklı değildir. Petrus’un bu
konuşmasından Tanrı’nın vaatlerinin yanlızca anlayışa sahip yetişkinleri değil
çocukları da kapsadığını görmekteyiz. Pentikost günü Petrus’un bu vaazını
dinleyenler Antlaşma mührünün çocuklarını da kapsadığını biliyorlardı.
Matta 19: 13‑14O
sırada bazıları küçük çocukları İsa'nın yanına getirdiler; ellerini onların
üzerine koyup dua etmesini istediler. Öğrenciler onları azarlayınca İsa, «Bırakın
çocukları» dedi. «Bana gelmelerine engel olmayın! Çünkü Göklerin Egemenliği
böylelerinindir.» 15Ellerini onların üzerine koyduktan sonra oradan ayrıldı.
Bu ayetleri çocuk vaftizine temel
olarak gösteremeyiz. Ancak İsa Mesih’in kutsama verirken yetişkin ya da çocuk
ayrımı yapmadığını görüyoruz. Yoel ve Petrus’ta gördüğümüz antlaşmasal bütünlük
yine burada da karşımıza çıkmaktadır.
I.Korintliler 7:14 ayeti imanlı
ailelerin çocuklarının kutsal olduğunu öğretmektedir. Öyleyse bu kutsal
çocuklar vaftiz sırrından mahrum edilmeli midir? Tanrı, çocukları antlaşmaya
dahil ettiğine göre biz neden çocuklarımızı antlaşmanın dışında görelim ki?
Ezra
10: 1 Ağlayarak kendini Tanrı'nın Tapınağı'nın önünde yere atan Ezra dua
edip günahlarını açıkladı. Bu arada erkek, kadın, çocuk, İsrailliler'den çok
büyük bir topluluk Ezra'nın çevresine toplandı. Onlar da hıçkıra hıçkıra
ağlıyordu.
Bu ayette görüldüğü gibi çocuklar Tanrı’nın halkının,
(bir antlaşma ile Tanrı’ya ait olan halkın) ayrılmaz parçasıydılar.[25][25]
İşte bu yüzden Musa
İsrail kavmına Antlaşma sözlerini “El attığınız her işte başarılı olmak için
bu antlaşmanın sözlerini yerine getirmeye dikkat edin” diye büyük ve
anlayışa sahip yetişkin insanlara tembih ederken çocukları antlaşmanın dışında
bırakmamıştı. Bu yüzden onlara şöyle dedi:
Bugün hepiniz - önderleriniz, oymak başlarınız, ileri gelenleriniz,
görevlileriniz, bütün öbür İsrailli erkekler, çocuklarınız, karılarınız,
aranızda yaşayan ve odununuzu kesen, suyunuzu taşıyan yabancılar - Tanrınız
RAB'bin önünde duruyorsunuz[26][26]
Yine Yeşu İsrail’in
ihtiyarlarını, başlarını, hakimlerini ve reislerini çağırıp Allah’ın önünde
durdukları zaman yaptığı konuşmada “Ben ve ev halkım RAB'be kulluk edeceğiz”
(Yeşu 24:15) derken çocukların Antlaşmaya dahil olduğunu çok iyi bildiğini
görüyoruz. Çünkü çocuklar Antlaşmanın işaretini (sünneti) alarak Antlaşmanın
içine dahil edilmişlerdi.
Fısıhta da öyle olmamış mıydı? Kapı süveleri kurban
kuzusunun kanı ile işaretlenmiş olan evler içindeki tüm ev halkı ile birlikte
(çocuklar dahil) kurtuluşa kavuşmuştu. Yeni Antlaşma döneminin aynı şekilde ev
halkını kapsayan antlaşmasal bir bütünlüğü koruduğu görmekteyiz. Bu yüzden
Filipus’un sözlerine inanan erkek ve kadınlar vaftiz olmuştu.[27][27]
Kadınlar Eski Antlaşma’da sünnet olmadığına göre Antlaşmanın dışında mıydılar?
Hayır! Kadınlar babalarının ya da kocalarının sünneti aracılığı ile Antlaşmaya
dahil olmuşlardı.
Kornelyus iman etti ve bütün ev halkı vaftiz oldu.[28][28]
Vaftiz açısından bakınca ev halkının durumu açıklanmıyor. Evin içindeki
ergenlik çağındaki çocuklar, belkide daha küçük çocuklar Yeni Antlaşmanın mührü
ile mühürlenmişti. Çünkü eski İsrail’de Antlaşma bütün ev ile yapılırdı.
Filipi kentinde Lidya adlı kadın Rab’be iman etti ve
ev halkı ile vaftiz oldu.[29][29]
İbrahim’in önce iman edip sünnet işaretini alması ve antlaşma işareti olan
sünneti çocuklarına vermesi gibi, Lidya iman edip vaftiz oluyor ve Lidya’nın
imanı neticesinde ev halkı vaftiz işaretini alıyor. Bu kadın evin reisi
durumundadır ve bu yüzden eşinden bahsedilmemektedir. Kutsal Kitap ilk olarak
Lidya’nın iman ettiğini ve bunun sonucunda ev halkının vaftiz olduğunu
yazmaktadır. Ev halkı içinde bulunan çocukların yaşları ve imanları konusunda
açık bir bilgi yoktur. Önemli olan şey şudur ki, Lidya ev halkı ile vaftiz
olmuştur. Bu durumda Yeni Antlaşma vaftizlerinin ev halkı vaftizleri olduğunu
söyleyebiliriz.
Pavlus ve Silas zindancıya “Rab İsa’ya iman et sen
ve ev halkın da kurtulursunuz” dediler.[30][30]
Elçilerin İşleri 16:32 ayetine baktığımızda zindancıya ve ev halkının hepsine
Rab’bin sözünü bildirdiklerini görüyoruz. Buradaki ev halkı sözü evdekilerin
(evde yaşayanların) hepsi demektir. Yeni iman etmiş olan zindancı yeni bulduğu
imanda ne durumdaydı? Ev halkı ile kurtulmanın anlamı neydi? Bu bölüm bize
bunları açıklamıyor. Fakat şurası açıktır ki; Filipi’li zindancı ev halkı ile
birlikte vaftiz olmuştur. Aynı şekilde Havra yöneticisi Krispus tüm ev halkı
ile birlikte Rab’be iman etti ve ev halkıyla birlikte vaftiz oldu.[31][31]
Yine Pavlus, İstefanus’un ev halkını vaftiz ettiğini beyan etmektedir.[32][32]
Yeni Antlaşmada On vaftiz örneğinin altısı çocuklara
(ev halkına) yöneliktir.[33][33]
Şu nokta çok açıktır ki; Tanrı tek tek bireylerden çok, aileleri kurtarmak
istemektedir. Tanrı bu yüzden aile kavramını Antlaşmaya dahil etmiştir. Bu
yüzden Yeremya’nın Yeni Antlaşma ile ilgili peygamberlik sözünde Tanrı’nın,
küçüğünden büyüğüne tüm ev halkı için yolladığı buyruklar vardır :
Yeremya
31: 31 İsrail ve Yahuda halkıyla Yeni bir antlaşma yapacağım günler geliyor"
diyor RAB, 32 "Atalarını Mısır'dan çıkarmak için Ellerinden tuttuğum gün
Onlarla yaptığım antlaşmaya benzemeyecek. Onların kocası olmama karşın,
Bozdular o antlaşmamı" diyor RAB. 33 "Ama o günlerden sonra İsrail
halkıyla Yapacağım antlaşma şudur" diyor RAB, "Yasamı içlerine
yerleştirecek, Yüreklerine yazacağım. Onların Tanrısı ben olacağım, Onlar
da benim halkım olacak. 34 Bundan böyle kimse komşusunu ya da kardeşini,
'RAB'bi tanıyın' diye eğitmeyecek. Çünkü küçük büyük hepsi Tanıyacak beni"
diyor RAB. "Çünkü suçlarını bağışlayacak, Günahlarını artık anmayacağım.
Bu düzeni anlayabilmemiz için Eski Antlaşma ve Yeni
Antlaşmadaki kitapların tamamının tek olan İncil’i oluşturduğu gerçeğini göz
önünde bulundurmamız gerekmektedir. Kutsal Kitap’ın birlik içindeki ana mesajı
Tanrı’nın İsa Mesih’te bizim için olan sevgisidir. Sünnet, Fısıh ve hayvan
kurbanları bizlerin günahı için zaman dolunca ortaya çıkıp kurban olacak İsa
Mesih’i simgelemektedir. İsa Mesih gelince bunlar bu yüzden Vaftiz ve Rab’bin
Sofrası ile yer değiştirmiştir. Eski Antlaşmada İbrahim’i iman ve itaate
çağıran Tanrı şimdide Yeni Antlaşmada bizleri iman ve itaate çağırmaktadır.
Eski Antlaşmada İbrahim ve onun çocukları sünnet ile Tanrı’nın Halkına dahil
olmuşlardı. Yeni Antlaşmada ise aynı Tanrı imanlıları ve onların çocuklarını
vaftiz ile kendi halkına dahil etmektedir. Romalılar 4. ve Galatyalılar 3.
bölümler bize iman ettiğimiz zaman İbrahim’in çocuğu olduğumuzu söyler. İşte bu
Kutsal Kitap’ın ve Tanrı’nın Antlaşmasının birliğidir. Tanrı’nın İbrahim’e ve
ailesine söylediği sözler bugün bizim ve ailemiz için aynı önemi taşımaktadır.
Bu yüzden Lütuf Antlaşması doğrultusunda bir çok çocuk vaftizi yapıldığını
görüyoruz. Kilise babalarından Origen’in (M.S.180) bebek olarak vaftiz olduğu
bilinmektedir ve bu örnekler çoğaltılabilir. Yani Elçisel Kilise bebek vaftizi
uygulamasını yapmaktaydı. Bu uygulama, Eski Antlaşma içindeki sünnette temel
bulmaktadır. Çünkü Tanrı’nın Lütuf Antlaşmasında bir süreklilik ve birlik
vardır. Zaten bu sebepten Kutsal Kitap bu konuda aksi bir sey söylemez. Çünkü
sünnetin işaret ettiği ilke Yeni Antlaşmada da devam etmektedir. Eski
Antlaşmada bebeklerin sünnet edilmesinin anlamını ve sünnetin Antlaşma içindeki
rolünü ne kadar iyi anlarsak, Yeni Antlaşmada da çocukların vaftiz edilmesini o
oranda iyi anlarız.
Vaftizin Uygulanma Şekli
Vaftiz ile ilgili diğer bir soru ise uygulamanın suya
batırılarak mı yoksa serpme veya dökme şeklinde mi olacağıdır. 2000 yıl önce
Rabbimiz İsa Mesih vaftiz yapılmasını emretmiştir. Elçi Petrus’un ilk vaazından
sonra üç bin kişi Rab’be iman etmiş ve anında elçiler vaftiz yapmaya
başlamıştır. Filipili zindancı gece yarısı iman ettiğinde vaftiz olmuştur.[34][34]
Bir kişi çölde iman etmiş ve vaftiz olmuştur.[35][35]
Bu kişilere su ile vaftiz yapılmıştır. Bu yapılan vaftizler su dökerek mi,
serperek mi yoksa kişi suya tamamen batırılarak yapılmıştır sorusunu
tartışamayız. Tartışmamalıyız. Bu kişilere bir şekilde su ile vaftiz
yapılmıştır. Vaftizde su, kişilerin cumartesi akşamı yıkanmalarından ya da
herhangi bir zamanda banyo yapmalarından farklıdır. Elimizi yıkadığımızda, suda
yüzdüğümüzde ya da suyun dibine daldığımızda vücudumuz ıslandığı halde vaftiz
olmuş sayılmıyoruz. Ancak suyu bir kişiye ‘Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’ adında
tatbik ettiğimizde o kişi vaftiz olmuş oluyor. Tanrı dışsal bir unsur olan su
ile içerde olan ruhsal bir gerçekliği belirtiyor. Yani vaftiz günahın kirliğinden
arınmayı simgelemektedir.[36][36]
Su, dünyamızda her kültürde kabul görmüş bir temizlik simgesidir. Çünkü
bedenimizi yıkamak için su yerine kullandığımız başka bir unsur yoktur ve bu
yüzden Tanrı suyu kullanmayı istemiştir.
Havari Petrus’un “Günahlarınızdan dönün ve
günahlarınızın bağışlanması için her birirniz İsa Mesih’in adıyla vaftiz
edilsin. Böylece Kutsal Ruh armağanını alacaksınız. Çünkü bu vaat sizlere,
çocuklarınıza ve uzakta olan herkesedir; Tanrımız Rab’bin kendisine çağırdığı
herkese”[37][37]
dediği vaazın sonunda 3000 kişi vaftiz olmuştur. Kutsal Kitap anlayışına uygun
olarak bunun içine çocuklar dahil edilmişti. Ama Kudüs’te bir nehir
bulunmadığına göre 3000 kişinin suya batırılarak vaftiz edildiğini düşünemeyiz.
Günümüzde ara sıra uygulandığı şekliyle bu kadar insanın içi su dolu bir
havuzda bütün vücudunun suya batırılarak vaftiz edildiği şekli 3000 kişi için
de düşünemeyiz. Yahudi halkı gibi dışsal temizlik unsurlarına son derece önem
veren titiz insanların aynı havuzu değil 3000 kişi için kullanmaları söz konusu
olamazdı. Bu durumda aklımıza gelen uygulama şekli dökme veya serpmedir.
Elçilerin dönemindeki Yahudilikten gelen Hristiyanların bu konuda önlerinde
tarihsel ve dinsel pek çok örnek vardır. Tarihsel olarak baktığımızda Yahudiler
diğer uluslardan RAB Tanrı’ya iman edenleri ancak vaftiz ederek kabul
ederlerdi. Bunun için yaptıkları uygulama yere diz çöken bir kişinin üzerine su
dökülmesi ya da suyun serpilmesi şeklindeydi. Benzeri bir durum Filipus’un
Etyopyalı hadımı vaftizinde görülür.[38][38]
Çöldeki suyun derinliği ne kadardır, bilememekteyiz. Bu bir su birikintisi
olabilir.
Yahudilerin çok iyi bildiği ve ulus olarak tanık
oldukları bir diğer kutsama gerçeği ise serpme şeklinde uygulanmaktaydı.
Şeriata göre İsrail halkı; murdarlıktan arınırken yaptıkları uygulama suç
takdimesinden artan biraz külü içinde su bulunan bir kaba koyarlardı. Zufa
otunu bu kaba batırıp murdar olan eve, eşyalara ya da kişinin üzerine
serperlerdi. Tathir (temiz) olmak için uygulanan yöntem buydu.[39][39]
Yine bilindiği gibi; Musa Kutsal Yasayı İsrail
kavmine bildirdikten sonra Rab’be yakılan takdime olarak arz edilen hayvanların
kanını su ile birlikte halkın üzerine serpmiş ve ‘Rab’bin sizinle yaptığı
Antlaşmanın kanı budur’ demişti.[40][40]
Yine toplantı çadırında bir su küveti bulunmaktaydı.
Bu Tanrı halkının temizlenmeye olan ihtiyacını temsil etmekteydi. Kahin kurban
sunmadan önce burada ellerini yıkardı. Ellerinin yıkanması ile bütün vücudu
yıkanmış gibi kabul edilirdi. Ayrıca kahinler kurban sunmadan önce o küvetten
kuzunun başına su dökerlerdi. Böylelikle kurban kuzusunun tamamı yıkanmış gibi,
temizlenmiş olduduğu kabul edilirdi. Yani İsrail halkı dökme ve serpme şeklinde
yapılan uygulamalara gerek tarihsel gerekse dinsel açıdan yabancı değillerdi.
Yeni Antlaşma dönemi için peygamberlik eden
Hezekiel’in kitabında Tanrı, antlaşmayı İsrail halkının yadırgamayacağı ve
zaten bildiği bir uygulama şekli olan halkın üzerine su dökme (ya da serpme)
yöntemiyle yürürlüğe koyacağını belirtiyor.
Hezekiel
36: 22 "Bu nedenle İsrail halkına de ki: 'Rab Yahve şöyle diyor: Ey
İsrail halkı, sizin hatırınız için değil, gittiğiniz uluslar arasında
kirlettiğiniz kutsal adımın hatırı için bunları yapacağım. 23 Uluslar arasında
kirlenen, onlar arasında kirlettiğiniz büyük adımın kutsallığını göstereceğim.
Onların gözü önünde kutsallığımı sizin aracılığınızla kanıtladığımda, uluslar
benim RAB olduğumu anlayacaklar. Rab Yahve böyle diyor. 24 "'Sizi uluslar
arasından alacak, bütün ülkelerden toplayıp ülkenize geri getireceğim. 25 Üzerinize
temiz su dökeceğim, arınacaksınız. Sizi bütün kirliliklerinizden ve
putlarınızdan arındıracağım. 26 Size yeni bir yürek verecek, içinize yeni bir
ruh koyacağım. İçinizdeki taştan yüreği çıkaracak, size etten bir yürek
vereceğim. 27 Ruhumu içinize koyacağım; kurallarımı izlemenizi, buyruklarıma
uyup onları uygulamanızı sağlayacağım. 28 Atalarınıza verdiğim ülkede
yaşayacak, benim halkım olacaksınız, ben de sizin Tanrınız olacağım. 29 Sizi
bütün kirliliklerinizden kurtaracağım. Buğdaya seslenecek ve onu çoğaltacağım.
Artık size kıtlık göndermeyeceğim. 30 Ulusların arasında bir daha kıtlık utancı
çekmemeniz için ağaçların meyvesini, tarlaların ürününü çoğaltacağım. 31 O
zaman kötü yollarınızı, kötü işlerinizi anımsayacaksınız. Günahlarınız, iğrenç
uygulamalarınız yüzünden kendinizden tiksineceksiniz.
O halde suya tümüyle batırılarak yapılan vaftiz
uygulamsından daha önce Kutsal Kitap kültüründe dökme veya serpme yönteminin
kabul görmüş olduğunu söyleyebiliriz.
Kutsal Kitap bize vaftiz için tek bir şekil vermez.
Tanrı’nın Kutsal Kitap’ta vaftiz için emrettiği ilahi bir model yoktur. Bu
yüzden vaftiz için suya batırılma şeklindeki uygulamayı tek geçerli uygulama
kabul etmek yanlış olur. İncil’de suya batırılarak yapılan tek bir vaftiz
örneğine rastlamamaktayız. Zaten böyle bir iddia vaftizden çok suyu ön plana
çıkarır. Su, vaftizi tanımlayan dışsal bir unsurdur. Bir işaret olarak su;
vaftizin içsel konusuna işaret eder. Suyun dikkatimizi çektiği nokta ise; İsa
Mesih tarafından kurulan bu ruhsal törenin; Tanrı’nın Mesih’teki lütfunun
temsil edildiği, mühürlendiği, Tanrı’nın halkına katılmayı, iman edenlerin
Tanrı’ya olan itaatlerini dışa vurdukları ve Tanrı’nın Yeni Antlaşmasını
hatırlatan bir unsur olduğudur. Ayrıca su; Kutsal Ruh’un günahtan arındırmasını
simgeler. Eğer vaftiz için özellikle bir tek uygulama geçerli olsa idi, kilise
yanlış yapmasın diye Kutsal Kitap bunu bize özellikle ayrıntıları ile birlikte
verirdi. Ama Kutsal Kitap, suyu dışsal bir unsur olarak kabul ettiği için dökme
mi, serpme mi yoksa suya tümden batırılarak mı yapılması gerektiği konusuna
değinmemiştir, bunu yer ve zamana bağlı olarak kilisenin yetkisine bırakmıştır.
Bu durumda vaftiz için üç uygulamanın da geçerli olduğunu görüyoruz.
Yeni Antlaşmanın bu ruhsal törenini İsa Mesih’in
bizzat kendisi ‘Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’ adında yapılmasını buyurmuştur.[41][41]
Vaftiz; Mesih ile birleşmeyi[42][42], O’na ait oluşumuzu, O’nun kanıyla günahlarımızın
bağışlanmasını[43][43], O’nun Ruhuyla yeniden doğmamızı[44][44], oğulluğa alınmamızı[45][45], sonsuz yaşama kavuşmamızı[46][46], gözle görülen kiliseye katılmamızı[47][47] ve Rab’be ait olmamızı açıkça belirtir.[48][48]
Kilisenin dışında kalan ve vaat Antlaşmasına yabancı
olan kişiler, Mesih’e iman etmedikçe ve O’na boyun eğmedikçe vaftiz
edilmemelidir[49][49]. Anne ya da babası Mesih’e iman ve itaat eden
çocuklar ise bu bakımdan Antlaşmanın içindedir ve vaftiz edilebilir[50][50].
Vaftizimizi hayat boyu devam ettirmeliyiz;
denendiğimiz zamanlarda başkalarını vaftiz ettiğimizde bunun doğasını ciddi bir
şekilde düşünerek şükretmeliyiz.[51][51]
Mesih’in vaftizi buyurma nedenleri üzerinde durmalı, bunun yararlarını ve
ayrıcalıkları anmalı,[52][52]
Mesih’e bağlılığımızı gözden geçirmeli, günahlı varlığımızdan ötürü alçakgönüllü
davranmalı,[53][53]
günahlarımızın bağışlandığına ilişkin güvenceye sahip olmalı,[54][54]
Mesih’in ölümünden ve dirilişinden güç almalı,[55][55]
O’nun lütfuna dayanarak imanla yaşamalı,[56][56]
kutsallığa ve doğruluğa ağırlık vermeli,[57][57]
Mesih’te kalmalı[58][58]
ve kardeşlik sevgisiyle dolu olarak O’nun Ruhunda tek bir bedene ait olduğumuzu
bilmeliyiz.[59][59]
69. Mesih’in çarmıhta yaptığı tek
kurbanın kişisel olarak sizin için olduğunu vaftiz size nasıl hatırlatıyor ve
sizi emin kılıyor?
Mesih bu dışsal yıkanmayı teşkil
etti1 ve suyun bedenin kirliliğini yıkadığı kadar gerçek O’nun
kanının ve Ruh’unun kesinlikle ruhumun kirliliğini diğer bir deyişle bütün
günahlarımı yıkayacağını vaat etti.2
1 Elçilerin İşleri 2.38 (Matta 28:19)
2 Matta 3:11; (Markos 16:16; Yuhanna
1:33; Elçilerin İşleri 2:38) Romalılar 6:3-10; I.Petrus 3:21
70. Mesih’in kanıyla ve Ruh’uyla
yıkanmak ne demektir?
Mesih’in kanıyla yıkanmanın anlamı:
Mesih’in çarmıhta benim yerime
kurban olarak dökülen kanı sebebiyle Tanrı’nın lütuf aracılığı ile günahlarımı
bağışlaması demektir.3
Mesih’in Ruhunda yıkanmanın anlamı:
Gittikçe daha fazla günaha öleyim ve
artan bir şekilde kutsal ve suçsuz bir yaşam süreyim diye Kutsal Ruh’un beni
yeniledi ve Mesih’in bir üyesi(*) olarak ayırdı.4
3 Zekeriya 13:1; Efesliler 1:7;
İbraniler 12:24; I.Petrus 1:2;
Esinleme 1:5;(Esinleme 7:14)
4 Hezekiel 36:25, Yuhanna 3:5-8;
Romalılar 6:4; I.Korintliler 6:11;
Koloseliler 2:11-12
(*) Mesih’in bedeninin (azaları) üyeleri
71. O’nun kanıyla ve Ruh’uyla
yıkandığımızın vaftiz suyuyla yıkandığımız kadar gerçek olduğunu Mesih nerede
vaat ediyor?
Vaftizin teşkil edildiği yer şöyle
der:
‘Bu nedenle gidin, bütün ulusları
öğrencilerim olarak yetiştirin. Onları Baba, Oğul ve Kutsal Ruh adıyla vaftiz
edin.’5
‘İman edip vaftiz olan
kurtulacak, iman etmeyen ise hüküm giyecek’6
Kutsal Yazı vaftizi yeniden doğuş
yıkaması7 ve günahlardan temizlenme olarak saydığında bu vaat
tekrarlanır.8
5 Matta 28.19
6 Markos 16.16
7 Titus 3.5
8 Elçilerin İşleri 22.16
72. [Vaftizde] Suyla
bu dışsal yıkama günahları yıkar mı?
Hayır, yalnızca İsa Mesih’in kanı ve
Kutsal Ruh bizleri bütün günahlardan temizler.1
1 Matta 3:11, I.Petrus 3:21,
I.Yuhanna 1:7
73. Öyleyse Kutsal Ruh niçin vaftizi
günahlardan arınma ve yeniden doğuş yıkaması olarak adlandırmaktadır?
Bu sözler için Tanrı’nın iyi bir
sebebi var. Suyun bedenin kirliliğini yıkaması gibi Mesih’in kanı ve Ruh’unun
günahlarımızı temizlediğini Tanrı bize öğretmek istiyor.2
Fakat daha önemlisi, Tanrı, ilahi
bir işaret ve kanıt(*) ile bizi emin kılmak istiyor ki, ruhsal
olarak bizlerin günahlarımızdan arınması su ile fiziksel olarak temizlendiğimiz
kadar gerçektir.3
2 I.Korintliler 6:11; Esinleme 1:5;
7:14
3 (Markos 16:16), Elçilerin İşleri
2:38; Romalılar 6:3-4; Galatyalılar 3:27
(*) Rehin olarak bırakılan şey
anlamında
74. Bebekler de vaftiz edilmeli mi?
Evet. Yetişkinler gibi, çocuklar da Tanrı’nın
antlaşması içindedir ve Tanrı’nın halkıdır.4 Mesih’in kanı aracılığı
ile günahların affı ve iman var eden Kutsal Ruh onlara yetişkinlerden daha az
vaat edilmemiştir.5
Bu sebepten bebekler antlaşma
işareti olan vaftizle Hristiyan (Tanrı’nın) kilisesine kabul edilmeli ve
inançsızların çocuklarından ayrılmalıdır.6 Eski Antlaşmada sünnet
ile yapılan7 bu sakrament Yeni Antlaşmada vaftiz ile yer
değiştirmiştir.8
4 Tekvin 17:7; Matta 19:14
5 İşaya 44:1-3; Elçilerin İşleri
2:38-39; 16:31
6 Elçilerin İşleri 10:47;
I.Korintliler 7:14
7 Tekvin 17:9-14
8 Koloseliler 2: 11-13
I.
Vaftiz, İsa Mesih tarafından verilmiş yeni antlaşmaya ait bir sakramenttir,[60][60]
ve vaftiz olan kişinin yalnızca gözle görülen Kiliseye kati katılışını
göstermekle kalmaz;[61][61]
fakat aynı zamanda kişi için Mesih’e aşılanışınının,[62][62]
yenilenişinin,[63][63]
günahlarının bağışının,[64][64]
ve İsa Mesih aracılığıyla kendisini Tanrı’ya vererek yeni bir yaşam sürmeye
başlamasının,[65][65]
ve lütuf antlaşmasınınişareti ve mührüdür.[66][66]
Bu sakrament, Mesih’in buyruğu uyarınca Kilisesinde dünyanın sonuna dek
uygulanmalıdır.[67][67]
II.
Bu sakramentte kullanılacak olan dışsal unsur su olup, vaftiz olacak kişi,
Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un adıyla, yasal olarak atanmış bir Müjde görevlisi
tarafından vaftiz edilmelidir.[68][68]
III.
Kişinin suya batırılması gerekli değildir; fakat kişinin üzerine su dökme, ya
da serpme yoluyla da vaftiz doğru bir şekilde uygulanmış olur.[69][69]
IV.
Yalnızca Mesih’e iman ve itaat eden kişiler[70][70]
değil, fakat anne ve babadan birisinin ya da her ikisinin de imanlı olduğu
ailelerin bebekleri de vaftiz edilmelidir.[71][71]
V.
Tanrı’nın buyruğunu küçümsemek ya da göz ardı etmek büyük bir günah olsa[72][72]
da, bir kişinin vaftiz olmaksızın yeniden doğmasının, ya da kurtulmasının
mümkün olmaması anlamında lütuf ve kurtuluş vaftize ayrılmaz bir şekilde bağlı
değildir:[73][73]
diğer taraftan da vaftiz olan her kişinin yeniden doğmuş olduğunu kesin olarak
söylemek mümkün değildir.[74][74]
VI.
Vaftizin etkisi, uygulandığı ana bağlı değildir;[75][75]
ancak buna rağmen doğru bir şekilde yapıldığında, vaadedilen lütuf, Tanrı
iradesinin bilgeliği uyarınca ve O’nun belirlediği zamanda kişiye yalnızca
sunulmakla kalmaz, fakat Kutsal Ruh tarafından gerçekten sergilenip, bu lütfun
sahibi olan kişiye verilir.[76][76]
VII.
Vaftiz sakramenti herhangi bir kimseye tek bir kez uygulanmalıdır.[77][77]
İster yetişkin ister küçük yaşta
vaftiz olmuş olalım bir gerçek var ki, hepimiz Kutsal Kitap’ı araştırmaya,
doğru öğrenmeye, doğru öğretmeye ve Kutsal Kitap’ın bizileri aydınlattığı
gerçekler ışığında Tanrı’yı artan bir şekilde tanıdıkça O’nu daha da çok yüceltmeye
davet edildik. Zaten yaratılışımızın amacı Tanrı’yı tanımak ve O’ndan zevk
almaktır.
Hristiyan iman hayatı bireysel bir hayat değildir. Bu
durumda “ben kendi başıma dua ederim, ben kendi başıma Kutsal
Kitap çalışırım” tarzında bir ifade kişilerin bireysel olarak Tanrı ile
yürümelerinde izlemeleri gereken basamaklardan biri olsa bile bu haliyle
Hristiyan iman hayatını ifade etmekte yetersiz kalırlar.
Hristiyan olmak yani İsa Mesih’i Rab ve Kurtarıcısı
olarak bilmek ve iman etmek bize Mesih’te pek çok bereketleri bağışlar
(Romalılar 8:32). Bizlere bağışlanan lütuf bizleri zor zamanlarda
korunabilmemiz için güçlü kılar (Romalılar 8:33-39). Tövbe ve iman ile Mesih’le
birleşiriz (I.Korintliler 6.17) Mesih’le birleşmek bizleri armağanlı kimseler
yapar (I.Korintliler 12:4-7). Bu armağanlarımız biz tek başınayken değil bir
araya geldiğimizde yararlı olur ve bir araya geldikçe güçlenir. Yani inananlar
bir araya gelerek Mesih’in Ruhani bedenini teşkil ederler (I.Korintliler 12:12-13).
Böylece bir bedendeki organların nasıl birbiriyle bağlantısı varsa, bedenin
sağlıklı çalışması için her organın birbirine ihtiyacı varsa, aynı şekilde
inananların da bir arada olmaya, birbirlerini yüreklendirmeye (İbraniler 10:25)
ve birbirleriyle paydaşlıkta bulunmaya ihtiyacı vardır (I.Yuhanna 1:3). Çünkü
İsa Mesih yaşayan diri taşlardan teşkil ettiği kilisesinin (I.Petrus 2:4-5) her
bir üyesinin birbirine bağlı olmasından hoşnut kalmıştır. İnananlar bir araya
geldiğinde kayıp dünyaya Tanrı’yı görünür kılmış olurlar, Tanrı’yı ve
erdemlerini ilan etmiş olurlar (I.Petrus 2:9). [Kiliseyi oluşturan] imanlıların
Mesih’le olan birliği, O’nun bedeninin üyeleri olan bizleri ayrıca birbirimizin
üyeleri olduğumuzu gösterir:
Efesliler 4: 16 O'nun önderliğinde bütün
beden, her eklemin yardımıyla kenetlenmiş ve kaynaşmış olarak, her üyesinin
düzenli işleyişiyle büyüyüp sevgide gelişiyor.
Mesih’teki armağan ve hazinelere
(Efesliler 4:7-8) paydaş olan inananlar sahip oldukları bütün Mesihsel
bereketleri birbirlerini geliştirmek için, birbirlerine hizmet etmek için
kullanırlar:
Romalılar 12: 4‑5Bir
bedende ayrı ayrı işlevleri olan çok sayıda üyemiz olduğu gibi, çok sayıda olan
bizler de Mesih'te tek bir bedeniz ve birbirimizin üyeleriyiz. 6Tanrı'nın bize
bağışladığı lütfa göre, ayrı ayrı ruhsal armağanlarımız vardır. Birinin
armağanı peygamberlikse, imanının ölçüsüne göre peygamberlik etsin. 7Hizmetse,
hizmet etsin. Öğreten biriyse, öğretsin. 8Öğüt veren, öğütte bulunsun. Bağışta
bulunan, bunu cömertçe yapsın. Yöneten, gayretle yönetsin. Merhamet eden, güler
yüzle etsin.
Bu durumda beden güçlü olduğu gibi
ve sağlıklı olarak çalışır:
I.Korintliler 12: 20Gerçekte çok sayıda üye, ama
tek bir beden vardır. 21Göz ele, «Sana ihtiyacım yoktur!» ya da baş ayaklara,
«Size ihtiyacım yoktur!» diyemez. 22Tam tersine, bedenin daha zayıf görünen
üyeleri vazgeçilmezdir. 23Bedenin daha az değerli saydığımız üyelerine daha
fazla değer veririz. Böylece gösterişsiz üyelerimiz daha gösterişli olur.
24Gösterişli üyelerimizin özene ihtiyacı yoktur. Ama Tanrı, değeri az olana
daha çok değer vererek bedende birliği sağladı. 25Öyle ki, bedende ayrılık
olmasın, ama üyeler birbirini eşit şekilde gözetsin. 26Eğer bir üye acı
çekerse, bütün üyeler birlikte acı çeker; bir üye yüceltilirse, bütün üyeler
birlikte sevinir. 27Sizler Mesih'in bedenisiniz, ayrı ayrı da bu bedenin
üyelerisiniz.
Elbetteki inananların bir araya
gelerek oluşturduğu ruhani beden mekanik bir topluluk değildir. O’nu bir dernek
veya partiden ayıran şey ise sevgidir:
I.Korintliler 13: 1Eğer insanların ve meleklerin dilleriyle konuşsam, ama sevgim olmasa,
ses çıkaran bir bakır ya da çınlayan bir zilden farkım olmaz. 2Eğer
peygamberlikte bulunabilsem, bütün sırları bilsem ve her türlü bilgiye sahip
olsam, eğer dağları yerinden oynatacak kadar büyük bir imanım olsa, ama sevgim
olmasa, bir hiçim. 3Eğer bütün malımı sadaka olarak dağıtsam ve bedenimi
yakılmak üzere teslim etsem, ama sevgim olmasa, bunun bana hiçbir yararı
yoktur.
4Sevgi sabırlıdır, sevgi
şefkatlidir. Sevgi kıskanmaz, övünmez, böbürlenmez. 5Sevgi kaba davranmaz,
kendi çıkarını aramaz, kolayca öfkelenmez, kötülüğün hesabını tutmaz. 6Sevgi
haksızlığa sevinmez, ama gerçek olanla sevinir. 7Sevgi her şeye katlanır, her
şeye inanır, her şeyi ümit eder, her şeye dayanır.
8Sevgi asla son
bulmaz... 13İşte böylece, kalıcı olan üç şey vardır: iman, ümit ve sevgi.
Bunlardan en üstün olanı da sevgidir.
O halde topluluk üyeleri sevgi ve sevinçle
diğer üyelere hizmet eder, onları destekler:
Filipililer 2: 1‑2Böylece
eğer Mesih'ten gelen bir cesaret, eğer sevgiden doğan bir teselli ve Ruh'la bir
paydaşlık varsa, eğer yürekten bir sevgi ve sevecenlik varsa, aynı düşünce ve
sevgide, ruhta ve amaçta birleşerek sevincimi tamamlayın. 3Hiçbir şeyi bencil
tutkularla ya da boş övünmeyle yapmayın. Her biriniz alçakgönüllülükle diğerini
kendinden üstün saysın. 4Yalnız kendi yararını değil, başkalarının yararını da
gözetsin.
5Mesih İsa'da
olan düşünce sizde de olsun.
Çünkü İsa Mesih kilisesi uğruna
kendini alçaltmış ve acı çekmiştir:
Filipililer 2: 6Mesih, Tanrı özüne sahip olduğu halde, Tanrı'ya
eşitliği sımsıkı sarılacak bir hak saymadı. 7‑8Ama yüceliğinden soyunarak
kul özünü aldı ve insan benzeyişinde doğdu. İnsan biçimine bürünmüş olarak
ölüme, çarmıh üzerinde ölüme bile boyun eğip kendini alçalttı.
O halde her üye beden birliğini
düşünmek, korumak, kilisenin sorunlarına, ihtiyaçlarına paydaş olmak
durumundadır.
Bu anlamda imanlı topluluğu bağımsız
olarak kavranamaz. Çünkü önderleri, öğretmenleri, gözetmenleri ve görevlileri
vardır, çünkü İsa Mesih onları topluluğunu yönetmek ve geliştirmek üzere araç
olarak belirlemiştir, bir düzen için yönetim biçimi ve disiplini vardır
(Efesliler 4: 11-12). Bizi bir araya getirmesinden dolayı Mesih’le olan
paydaşlığımız birbirimizle olan paydaşlığı gerekli kılar.
Kutsal Yazılar kendi
halimizde fakir ve zayıf, iyi bir şey yapmaya yeteneksiz ve isteksiz olduğumuzu
hatırlatır.[78][78] O halde en büyük tehlike yeterli olduğumuzu,
başkalarına ihtiyacımız olmadığını düşünmektir. Çünkü Mesih “Bensiz hiçbir şey
yapamazsınız!” demektedir (Yuhanna 15:4-6). Mesih’ten kaynaklanan zenginlik
(Koloseliler 2:10), O’na olan tam bağımlılığımızı vurguluyor:
Efesliler
4: 13 Sonunda hepimiz imanda ve Tanrı'nın
Oğlunu tanımada birliğe, yetkinliğe ve Mesih'in doluluğundaki olgunluk düzeyine erişeceğiz..
Öyleyse Hristiyanlar arasında olması gereken birlik
ve paydaşlık; aramamız veya kurmamız gereken bir ideal değil; aksine Mesih’le
olan paydaşlığımızın ve bir bedene ait olmamızın zorunlu sonucudur.
İnananlar arasında olan bu paydaşlık ve birlik dikkatle korumamız ve
gerekirse yeni baştan keşfetmemiz gereken bir armağandır.
Kutsal Kitap, tek başına Hristiyan hayatının
yaşanmadığını göstermektedir. Yani Kilisenin dışında tek başına yaşayan bir
imanlı örneğini Kutsal Kitap öğretmiyor. Tanrı, sıradan kulları Mesih’te yeni
bir insanlığı meydana getirmek üzere satın alıyor; halkını bir araya
topluyor, kurtarıyor ve lütfuyla kutsuyor! Mesih’te kardeşlerimiz olanlardan
ayrı olarak imanlı yaşamımızı sürdüremeyiz, çünkü iman yaşamı birbirimize olan
sevgimizle belirleniyor ve ölçülüyor![79][79]
I.Yuhanna 3.11Başlangıçtan beri
işittiğiniz buyruk şudur: birbirimizi sevelim!
I.Yuhanna 4. 20Eğer
bir kimse, «Tanrı'yı seviyorum» der ve kardeşinden nefret ederse, yalancıdır.
Çünkü görmüş olduğu kardeşini sevmeyen, görmemiş olduğu Tanrı'yı sevemez.
21«Tanrı'yı seven, kardeşini de sevsin» diyen buyruğu Mesih'ten aldık.
Vaftizin bizim için anlamlarından bir tanesi Görünen
Kiliseye katılmaktır. O halde kilise sevgimizin, yüreğimizin olduğu yer
olmalıdır. Kilisenin öğretisini korumak, paklığını korumak, kiliseyi oluşturan
üyelerin birliğini ve paydaşlığını korumak, dargınlığa, dedikoduya, çekişmeye
müsade etmemek her üyenin sorumluluğu olmalıdır. Vaftiz olmak bunu gerektirir,
çünkü Hristiyan olmanın gerektirdiği şey budur. İsa Mesih’in uğruna kendisini
alçaltıp acı çekerek çarmıha gittiği kilisesini korumak “Hristiyanım”
diyebilmenin bir sorumluluğudur.
İnsan’ın
isyankarlığının etkilerinden biri nefrettir. Tanrı’ya karşı olan bu
nefret[80][80]
kendisini tecavüz, ırkçılık ve egemenlik hırsıyla açığa vurur.[81][81] Bu yüzden de Romalılar Mektubu (3:11) “Tanrı’yı
arayan kimse yok” diye öğretir.[82][82] Bu yüzden Kutsal Yazılar doğal insanı Tanrı’nın
düşmanı olarak bile tasvir eder.[83][83] Böylece Pavlus’un günahlı insanın doğal halini
tasvir ederken Titus’a şöyle yazması hiç de şaşırtıcı değildir:
Titus
3:3 Çünkü bir zamanlar biz de anlayışsız, söz dinlemez, aldanan, çeşitli
arzulara ve zevklere köle olan, kötülük ve kıskançlık içinde yaşayan, nefret
edilen ve birbirimizden nefret eden kişilerdik
Ama Kutsal Yazıların
en derin öğretişlerinden biri, Tanrı’nın çarmıhta dünyayı kendisiyle
barıştırmasıdır (II.Korintliler 5:18-19). Mesih’le bir olmamızdan dolayı artık
Tanrı’yla [Mesih İsa sayesinde] barıştırılmış olmaktayız. Tanrı ile barışmış
olmamız da insanlarla aramızdaki paydaşlığın yeniden kurulması, birbirimizle
olan bağların yeniden kurulmalarıyla ifade edilip somutlaştırılıyor:
Efesliler
2: 14‑16Çünkü Mesih'in kendisi barışıklığımızdır. Kutsal
Yasa'yı, buyrukları ve kurallarıyla birlikte etkisiz kılarak iki topluluğu
birleştirdi, kendi bedeninde aradaki engel duvarını, yani düşmanlığı yıktı. Amacı,
bu iki topluluktan kendisinde yeni bir insan yaratarak esenliği sağlamak,
düşmanlığı çarmıhta öldürmek ve çarmıh aracılığıyla bir bedende iki topluluğu
Tanrı'yla barıştırmaktı.
İsa Mesih ölümü ve
dirilişiyle “kendisinde yeni bir insan” yaratabilmek için düşmanlığı
çarmıhta öldürmüş olduğundan İmanlılar topluluğu barış, esenlik ve sevginin
yaşandığı bir yerdir.[84][84]
Öyle ki, imanlı topluluğunda ırk, vatandaşlık, dil ve kültür farklılıkları bile
artık ayrılık yaratan, vaz geçilemez engeller olmaktan kalkmıştır:
Koloseliler
3:11 Bu yenilikte Grek ve Yahudi, sünnetli
ve sünnetsiz, barbar, İskit, köle ve özgür ayrımı yoktur. Mesih her şeydir ve
her şeydedir.
Mesih, düşmüş bir
dünyaya kurtaran Tanrı’nın sevgisini kutsalların paydaşlığında
göstermeyi amaçlamıştır. İmanlı topluluğunun üyelerinin birbirini sevmeleri,
Tanrı’nın halkı için olan sevgisinin diri gösterisidir:
Yuhanna
17: 20‑21«Yalnız onlar için değil,
onların sözüyle bana iman edenler için de istekte bulunuyorum, hepsi bir olsunlar. Baba, senin bende
olduğun ve benim sende olduğum gibi, onlar da bizde olsunlar. Dünya da beni
senin gönderdiğine iman etsin. 22Bana verdiğin yüceliği onlara verdim.
Öyle ki, bizim bir olduğumuz gibi bir olsunlar. 23Ben onlarda, sen bende olmak
üzere tam bir birlik içinde bulunsunlar ki, dünya beni senin gönderdiğini,
beni sevdiğin gibi onları da sevdiğini anlasın.
Öyleyse cahilce kavga veya çekişmeye müsade etmek ya
da buna ortam yaratmak Mesih’in “hepsi bir
olsunlar” diyen duasına karşı olmaktır bu da vaftiz andını bir kenara
bırakmak, Tanrı tarafından çağrıldığımız Hristiyan tanıklığına aykırı bir yaşam
sürmek olur.
Hristiyanlık gücünü
tek olan Tanrı’nın [agape] sevgisinden alır. Efendi’sine güvenilir olmak dini
bilgilerimizin kusursuzluğunda değil, sadece birbirimize olan sevgide görülecektir
(Yuhanna 14:20). İmanlı topluluğunun birliği [ya da paydaşlığı] İsa’nın
Baba’dan geldiğini dünyaya göstermenin tek yoludur (Yuhanna 17:21). O halde
aynı Ruh’ta vaftiz olmuş kişiler olarak birbirimizi sevmemiz, bağışlamamız, hoş
görmemiz İsa Mesih’in gerçekten Rab ve Kral olmasıyla ilgili her hangi bir
savunmadan daha iyi ve etkin bir yoldur! Bu durumda vaftiz olmuş canlar
sevgiden ayrı düşerse Kilisenin evrensel misyonunu küçültmüş ve göz ardı etmiş
olur. Yaşantımız ve sözlerimiz kilisemizdeki diğer üyeleri birbirimizi daha çok
sevmek konusunda teşvik etmelidir.
Koloseliler
1:13 O bizi karanlığın hükümranlığından
kurtarıp sevgili Oğlunun egemenliğine aktardı.
Göklerdeki Babamızın
bizleri aktardığı egemenliğin gerçekliğinde yaşadığımız için bu egemenlik tüm
sözlerimizde, tüm işlerimizde ve düşücelerimizde, tüm hareketlerimizde ve
yaşamımızın her alanında kendisini hissettirmelidir.[85][85] Tanrı’nın egemenliği kayıp dünyaya kilise aracılığı
ile gösterilir! Kutsallık ve doğruluk iman etmişlerin paydaşlığında gözükür.
Tanrı’nın
Egemenliğini dünyaya imanlılar topluluğu (kilise) olarak bizler yansıtırız:
topluluğun Mesih’in huzurunda bir araya gelmesi, övgüler ve ilahiler söylemesi
bir gün Kurtarıcı Tanrı’ya övgüler söylemek için tüm uluslardan insanların
Tanrı’nın lütuf tahtının önünde toplanacakları günün bir ön tadını verir (Vahiy
5:11-14). Vaftiz olmuş canlar olarak Rab’bin Sofrasına her katılılışımız, bir
gün Tanrı’nın sonsuz egemenliğinde bir arada olacağımızı gözlerimizde
canlandırır (Vahiy 19:6-8). Ve bizim Tanrı’yla barışmış olmamız bizbirimizle
birlik ve paydaşlık içinde olmamızı gerekli kılar, birbirimizi sevmemiz ise
insanların gözlerine [bizi sonsuz bir sevgiyle seven] Mesih’le olan mükemmel
esenlik ve paydaşlığın ilişmesini mümkün kılar -veya mümkün kılması gerek!
Vaftizli yaşamın
dayandığı sevgi ve paydaşlık hayatı bizleri ait olduğumuz ulusa faydalı
vatandaşlar yetiştirmeye, insanlık ailesine hizmet etmeye, üzerimizdeki
yetkililere, yetkili kurumlara, kanunlara saygı göstermeye yani hayatın her
alanında Mesih gibi yaşamaya yönlendirecektir. Böylece insanlar Tanrı’nın
egemenliği hakkında sadece kiliseye geldiği zaman bir değil, kilisenin dışında
da Tanrı’nın Egemenliğinin geldiğine tanık olacaktır.
O halde bir kilisede vaftiz olmakla sadece bireysel
olarak verdiğimiz bir kararın yerine getirilmesini talep etmiş olmuyoruz.
Kendimizi o kilisenin bir parçası, iman ailesinin bir üyesi yapıyoruz.
Kendimizi kilisenin öğretiş yetkisinin altına koyuyoruz:
Kilise öğretisini benimsemek, kilisenin öğretisini
korumak ve devam ettirmek yükü altına gönüllü olarak girmiş oluyoruz. Yani bir
kilisede vaftiz olmuş birinin bir ayinden sonra “ben bu ayetin yorumuna
katılmıyorum, ben böyle düşünmüyorum” şeklinde çevremizdekileri etkileyecek
şekilde konuşmak ahlaki açıdan yanlıştır. Kilisenin sadece öğretisini değil,
vizyonunu da paylaşmalısınız. Kilisenin inanç açıklamasını ve ilmihalini
çalışmalı, ev halkınıza öğretmeli, öğrenmek isteyen başkalarına da öğretmeye
istekli olmalısınız. Kilisenin yönetim şeklini inanç ve uygulamalarını
savunabilecek kadar iyi tanıyor olmalısınız. Niçin x kiliseye değil de bu
kiliseye gittiğinizin cevabını verebilecek durumda olmalısınız. NEDEN? Çünkü
bir ailenin üyesisiniz ve ailenizi iyi tanıyor olmanız gerekir. Kilisenin
toplantılarına elden geldiğince katılmaya çalışmalısınız.
Aynı şekilde bir kilisede vaftiz olmakla kendimizi
kilisenin disiplin yetkisinin altına koyuyoruz:
Tesniye
17: 12 Orada, Tanrınız RAB'bin önünde görev yapan kâhini ya da yargıcı kim
dinlemeyip saygısızlık ederse öldürülmeli. İsrail'den kötülüğü atmalısınız. 13
Bütün halk bunu duyup korkacak, bir daha saygısızlık etmeye kalkışmayacaktır.
Tesniye kitabının bu ayeti bazılarımız için çok sert
gelebelir. Mesih’in çarmıhından dolayı artık önderlere karşı gelmek suçu kilise
mahkemesinde ölüm cezasına çarptırılmıyor. Ancak bu durum artık Tanrı’nın
önderlere duyulmasını istediği saygının azalmış olduğu anlamına da
gelmemektedir. Bu emir aynı
zamanda Anne ve babamıza saygı göstermeyi gerekli kılan (Çıkış 20:12; 21:15)
emrin bir parçasıdır. Tanrı kilisede bir düzen görmek istiyor ve düzeni
sağlayan bu önderler aynı zamanda kilisede Tanrı’yı temsil etmektedir. Önderler
Tanrı’nın Sözlerini okuyor, ilan ediyor ve öğretiyorlar. Aynı zamanda gerekli
görüldüğünde ise Tanrı’nın günaha karşı olan öfkesini temsilen önderler
disiplin vermekle yükümlüdürler. Diğer yandan isyan bir Hristiyan karakterinde
olmaması gereken bir şeydir ve bu gurur ile ilişkilidir (Filipililer 2: 12-16).
Bu yüzden Filipililer Mektubu (2:6-8) alçakgönüllü bir şekilde aramıza gelen
Mesih’i bize örnek göstererek Mesih İsa gibi düşünmemizi ister (Filipililer
2:3-5). Yani itaatkar olmamızı ister. Unutmayın, bir gün öleceksiniz ve itaat
etmek istemediğiniz, belki beğenmeyip eleştirdiğiniz önderler sizin son
yolculuğuza uğurlama işini geride bıraktığınız ev halkı, akraba ve dostlarınıza
teselli vererek yapacak kişilerdir. Kilise Hristiyan olarak tanınan birinin
cenaze törenini yapmayı reddederse geride kalan kimselerin yaşayacağı utancı
düşünebiliryor musunuz? Yani bir gün öleceğimiz gerçeği bile vaftiz olduğumuz
kilisenin varlığı içinde Tanrı’ya daima şükran sunmaya vesile olmalıdır.
Westminster İnanç Açıklaması (bölüm XXX) disiplin
konusunda şöyle öğretiyor:
I. Kilisenin Kralı ve
Başı olarak Rab İsa, ülke hükümetinden ayrı olarak, Kilisenin önderlerinin
elinde olmak üzere bir yönetim şekli belirlemiştir.[86][86]
II. Bu önderlere
göklerin egemenliğinin anahtarları verilmiştir; dolayısıyla günahları
bağışlama, ya da bağışlamama; tövbesizlere hem Söz hem de disiplin aracılığıyla
göklerin egemenliğinin kapılarını kapatma; ve tövbeli günahlılara ise Müjdenin
hizmetiyle ya da durum gerektirirse disiplin altından çıkarma yoluyla göklerin
egemenliğinin kapılarını onlara açma yetkisi verilmiştir.[87][87]
III. Kilise disiplini,
suç işleyen kardeşleri yeniden kazanmak, başkalarının benzer suçları işlemekten
caydırmak, bütün bedeni etkisine alabilecek olan o kötü mayayı temizlemek,
Mesih’in onurunu ve Müjde’nin kutsal tanıklığını aklamak, Tanrı’nın
antlaşmasının ve mühürlerinin kötü kişiler tarafından kirletilerek zedelemesi
durumunda Kilisenin üzerine haklı olarak gelebilecek olan Tanrı’nın öfkesine
engel olmak için gereklidir.[88][88]
IV. Bu amaçlara daha
sağlıklı bir şekilde ulaşılabilmesi için kilisenin önderleri bu işlemi öğüt
verip, uyararak, daha sonra bir süre için Rab’bin Sofrası’ndan men ederek ve
suçun doğasına ve kişinin önceki davranışlarına göre kiliseden çıkarma yoluna
gitme şeklinde uygulamalıdır.[89][89]
BÖLÜM XXXI
I. Kilisenin daha iyi
yönetilmesi ve bina edilmesi için Sinodlar ya da Konseyler adı verilen kurullar
oluşturulmalıdır;[90][90]
ve bulundukları konumdan ve Mesih’in onlara yıkmaları için değil bina etmeleri
için verdiği yetkiden ötürü bu gibi kurulları belirlemek ve kilisenin iyiliği
için gerekli olduğu sıklıkta kendilerinin de bu kurulun içinde olmak üzere
toplanmak kiliselerin gözetmenleri ve diğer önderlerinin görevidir.[91][91]
II. İman ve vicdan
konusundaki sorunları karara bağlamak; toplu tapınışı daha düzenli hale
getirmek ve Rab’bin Kilisesini daha iyi yönetmek için kullar koymak; yanlış
yönetim konusundaki şikayetleri dinlemek, ve otoriter olarak karar vermek bu
sinod ve konseylerin görevidir: ki eğer verilen karar Tanrı Sözü’ne uygunsa
saygı ve itaatle kabul edilmelidir; ancak yalnızca Söze uyduğu için değil fakat
aynı zamanda Tanrı’nın kendisi tarafından Sözü’nde verilmiş bir buyruk
olmasından kaynaklanan yetkiyle bu karar verildiği için saygı ve itaatle kabul
edilmelidir.[92][92]
Yani Tanrı’nın gözündeki kilise
cemaatin itaat ettiği ve saygı gösterdiği, önderlerin de disiplin ve düzen
sağlayan kimselerden oluşan bir yerdir. Bu yüzden Kutsal Kitap önderlere
azarlama, kınama, uyarı gibi yetkiler verirken (II.Timoteyus 4:1-2;
I.Korintliler 5:9-13) cemaate itaat ve bağlılık yolunu öğretir:
İbraniler 13: 17Önderlerinizin
sözünü dinleyin, onlara bağlı kalın. Çünkü onlar canlarınız için hesap verecek
kişiler olarak sizi kollarlar. Onların sözünü dinleyin ki, görevlerini
inleyerek değil, bunun size yararı olmaz, sevinçle yapsınlar.
Aynı şekilde bir kilisede vaftiz olmakla kendimizi
kilisenin düzeninin ve birliğinin korunmasında sorumluluk altına koyuyoruz:
O halde her üye kurumsal kilisenin işleyişinin
sağlıklı bir şekilde devamı için elinden geleni yapmalıdır. İbadetin düzeni
korumak, yeni gelen insanlara yardımcı olmak, onlara açıklayıcı bilgiler
vererek kilise hakkındaki varsa endişe veya yanılgılarını gidermek he üyenin
sorumluluğudur. Çünkü siz o kilisede vaftiz olmakla oradaki bedenin bir
üyesisiniz ve bu durumda gelen misafirleri bir evsahibi gibi ağırlama
sorumluluğunuz vardır. Gerektiğinde yeni gelen birine oturacak bir yer
göstermek, bahçesinin temizliği ya da ibadet öncesinde ve sonrasında binanın
düzenlenmesi gibi işlerde severek ve sevgiyle [Mesih’e hizmet eder gibi]
sorumluluk almaya istekli olabilmelisiniz. Aynı şekilde kendi evimizin eletrik,
su, telefon v.s. gibi zorunlu ve düzenli masrafları ve ihtiyaçları olduğu gibi,
Tanrı’nın halkının toplandığı [ve bizim de ait olduğumuz] dua ve tapınma evinin
de ihtiyaçlarını gözetmek cemaatin sorumluluğudur, yani sizin
sorumluluğunuzdur. Kutsal Kitap’ın maddi ibadet biçimine verdiği ad ondalıktır.
Ondalık; dua ve ibadet hayatımızı maddi bir şekilde ifade ettiğimiz bir ibadet
biçimidir. Bunun anlamı şudur: “Hayatımdan bu kadar parayı Tanrı’nın evi için
ayırıyorum, kazancımın onda birini Tanrı’nın yüceliğine adıyorum; bu miktar
olmadan da Kurtarıcım olarak ilan ettiğim Tanrı’nın beni bereketleriyle ve
sağlayışı ile koruyacağına ve yaşamımı muhafaza edeceğine inanıyorum,
kazancımın bu kısmını Tanrı’nın görkemine kaldıyorum...”.
Diğer yandan ondalık ve sunular Tanrı’nın sözlerine
olan güvenimizin de bir işaretidir (Matta 6:24). Ayrıca ondalık vermek yüce
Tanrı’nın bir emridir.[93][93]
Tanrı ondalık vermemeyi soygunculuk kadar ağır bir suç olarak görmektedir:
Malaki
3: 8 "İnsan Tanrı'dan çalar mı? Oysa siz benden çalıyorsunuz. 'Senden
nasıl çalıyoruz?' diye soruyorsunuz. "Ondalıkları, sunuları çalıyorsunuz.
9 Siz lanete uğradınız. Çünkü bütün ulus benden çalıyorsunuz. 10 Tapınağımda
yiyecek bulunması için bütün ondalıklarınızı ambara getirin. Beni bununla
sınayın" diyor Her Şeye Egemen RAB. "Göreceksiniz ki, göklerin
kapaklarını size açacağım, üzerinize dolup taşan bereket yağdıracağım. 11
Çekirgelerin ekinlerinizi yemesini engelleyeceğim. Tarlada asmanız ürünsüz
kalmayacak" diyor Her Şeye Egemen RAB. 12 "Bütün uluslar ne mutlu
size diyecekler. Çünkü ülkeniz özlenen bir yer olacak." Böyle diyor Her
Şeye Egemen RAB.
Ondalık kazancımızdan (1/10 oranında) düzenli olarak
verdiğimiz paradır. Sunu ise kilisenin bağış kutusuna bıraktığımız gönlümüzden
geçen herhangi bir miktardır. Bizler ondalık ve sunularla maddiyata
güvenmemeyi, başkalarının ihtiyaçlarına karşı duyarlı olmayı hayatımıza pratik
etmiş oluruz. Bazılarımız belki çok az kazandıklarını ve verebilecekleri
miktarın önemsiz olduğunu düşünmektedirler. Ama Tanrı böyle düşünmüyor.
Gönülden veren kimseyi verdiği miktardan daha fazlasıyla bereketlemek istiyor
(Markos 12:41-43). Yani Hristiyanlar kendi kazançlarını, kendi işlerini ondalık
ve sunu kurbanlarıyla Tanrı’nın kutsamasına kaldırmış olurlar.
Yani Vaftiz olmakla bitmiş olmuyor, fakat hayat boyu
devam edecek bir başlagıç için bereket almış oluyorsunuz.
TANRI HALKININ YAŞAMI DAİMA TANRI’YA
YÜCELİK GETİRSİN. AMİN.
KAYNAKÇALAR :
-
The Baptism of Children, A Guide for Parents. Grand Rapids: CRC Publications.
- Donald Cobb, “İnanç Açıklaması Üzerine” seminer notu
-
Heidelberg İlmihali.
-
John M.Otis. Presbiteryen Kilisesi İnanç ve Uygulama Özellikleri.
-
J.I. Packer. Keep in Step with the Spirit.
-
O. Palmer Robertson, Covenants.
- John P. Sartelle. Baptism. Phillipsburg: Presbyterian and
Reformed.
-
Westminster İnanç Açıklaması.
[2][2] Matta 5:17 |
[3][3] Tekvin 17.7 Antlaşmamı seninle ve
soyunla kuşaklar boyunca, sonsuza dek sürdüreceğim. Senin ve senden sonra
soyunun Tanrısı olacağım. 8 Bir yabancı olarak yaşadığın toprakları, bütün
Kenan ülkesini sonsuza dek mülkünüz olmak üzere sana ve soyuna vereceğim.
Onların Tanrısı olacağım." 9 Tanrı İbrahim'e, "Sen ve soyun kuşaklar
boyu antlaşmama bağlı kalmalısınız" dedi, 10 "Seninle ve soyunla
yaptığım antlaşmanın koşulu şudur: Aranızdaki erkeklerin hepsi sünnet
edilecek. 11 Sünnet olmalısınız, sünnet aramızdaki antlaşmanın belirtisi
olacak. |
[4][4] İşaya 52.1 1 Uyan, ey Siyon,
uyan, kudretini kuşan. Ey Yeruşalim, kutsal kent, güzel giysilerini giy.
Çünkü sünnetsizlerle murdarlar Kapılarından asla içeri girmeyecek artık.
Tesniye 30.6 Sizin ve çocuklarınızın yüreğini değiştirecek. Öyle ki, O'nu
bütün yüreğinizle, bütün canınızla sevesiniz ve yaşayasınız. Yeremya 4.4 4 Ey
sizler, Yahuda halkı ve Yeruşalim'de yaşayanlar, Kendinizi RAB'be adayın,
Bunu engelleyen her şeyi yüreğinizden uzaklaştırın (Kendinizi de yüreğinizi
de RAB için sünnet edin). Yoksa yaptığınız kötülüklerden ötürü Öfkem ateş
gibi yağacak, Her şeyi yiyip bitirecek Ve söndüren olmayacak. |
[5][5] Romalılar 4.11 İbrahim daha
sünnetsizken imanla aklandığının kanıtı olarak sünnet işaretini aldı. Öyle
ki, sünnetsiz oldukları halde iman edenlerin hepsinin manevi babası olsun ve
böylece onlar da aklanmış sayılsın. |
[6][6] Elçilerin İşleri 16.15 |
[7][7] I.Korintliler 1.16 |
[8][8] Luka 22:19-20 |
[9][9] Tekvin 17.7 |
[10][10] Tesniye 14: 2 Tanrınız RAB için
kutsal bir halksınız. RAB öz halkı olmanız için yeryüzündeki bütün halkların arasından
sizi seçti. Tesniye 26: 19 Sizi övgüde, ünde, onurda yarattığı bütün
uluslardan üstün kılacağını, verdiği söz uyarınca Tanrınız RAB için kutsal
bir halk olacağınızı açıkladı. Titus 2: 14 Mesih,
bizi her suçtan kurtarmak, arıtıp kendisine ait ve iyilik etmekte gayretli
bir halk yapmak için kendini bizim uğrumuza feda etti. (Efesliler 1:4, Yakup
2:5, I.Petrus 2:9) |
[11][11] Matta 11.23 |
[12][12] Kilise, yaşamında değişiklik
gördüğü yetişkinleri vaftiz eder |
[13][13] Galatyalılar 5.19-20 |
[14][14] Galatyalılar 5.22-23 |
[15][15] İyi İşler: Heidelberg İlmihali
62-64, 86, 91. Westminster İnanç Açıklaması XVI/1-7 |
[16][16] Levililer 19.18, Çıkış 20.17 |
[17][17] Markos 1.4 |
[18][18] Elçilerin İşleri 2.38 |
[19][19] Westminster İnanç Açıklaması XV |
[20][20] Efesliler 1.7-8, Romalılar 3.24
(Heidelberg İlmihali 87-90, 114. Westminster İnanç Açıklması XV/1-6) |
[21][21] Westminster İnanç Açıklaması
(lütuf ve çağrı: X/4; XVI/7, yeniden doğuş: X/1-3, kurtaran İman: XI/2;
XIV/1-3, aklanma: XI/1-5, kutsallaşma: XIII/1-3) |
[22][22] Westminster İnanç Açıklaması
XXV/1-6, Heidelberg İlmihali 54 |
[23][23] Çıkış 20:12 |
[24][24] Tesniye 6:6-7, 11:19, 30:20,
Mezmur 78:1-8, Tekvin 18:19 |
[25][25] Ezra 8:21 |
[26][26] Tesniye 29:9-11 |
[27][27] Elçilerin İşleri 8:12 |
[28][28] Elçilerin İşleri 10:23-48 |
[29][29] Elçilerin İşleri 16:14, 15 |
[30][30] Elçilerin İşleri 16:31-34 |
[31][31] Elçilerin İşleri 18:8 |
[32][32] I.Korintliler 1:16 |
[33][33] Pentikost günkü vaftiz,
Kornelyus, Lidya, Filipeli zindancı, Krispus, İstefanus ev halkı ile vaftiz
olmuştur. |
[34][34] Elçilerin İşleri 16:33 |
[35][35] Elçilerin İşleri 8:26-40 |
[36][36] Elçilerin İşleri 22:16 Haydi, ne bekliyorsun? Kalk, O'nun adını anarak
vaftiz ol ve günahlarından arın! |
[37][37] Elçilerin İşleri 2:38,39 |
[38][38] Elçilerin İşleri 8:36-40 |
[39][39] Sayılar 19:6,9,17-19 |
[40][40] Çıkış 24:6-8) |
[41][41] Matta 28:19 |
[42][42] Galatyalılar 3:27 |
[43][43] Markos 1:4, Esin. 1:5, |
[44][44] Titus 3:5, Efes. 5:26 |
[45][45] Galatyalılar 3:26,27 |
[46][46] 1.Korintliler 15:29, Romalılar
6:5, |
[47][47] 1.Korintliler 12:13, |
[48][48] Romalılar 6:4 |
[49][49] Elçilerin İşleri 8:36-37, 2:38 |
[50][50] Tekvin 17:7-9, Galatyalılar 3:9,
Koloseliler 2:11-12, Elçilerin İşleri 2:38,39, Romalılar 4:11-12, I.Korintliler 7:14, Matta 28:19, Luka 18:15-16, Romalılar
11:16 |
[51][51] Koloseliler 2:11-12, Romalılar
6:4, 6, 11 |
[52][52] Romalılar 6:3-5 |
[53][53] I.Korintlililer 1:11-13,
Romalılar 6:2-3 |
[54][54] Romalılar 4:11-12, I.Petrus 3:21 |
[55][55] Romalılar 6:3, 26-27 |
[56][56] Galatyalılar 3:26-27 |
[57][57] Romalılar 6:22 |
[58][58] Elçilerin İşleri 2:38 |
[59][59] I.Korintliler 12:13-25 |
[60][60] Matta 28:19 |
[61][61] I.Korintliler 12:13 |
[62][62] Galatyalılar 3:27; Romalılar 6:5 |
[63][63] Titus 3:5 |
[64][64] Markos 1:4 |
[65][65] Romalılar 6:3-4 |
[66][66] Romalılar 4:11; Kol. 2:11-12 |
[67][67] Matta 28:19-20 |
[68][68] Matta 3:11; Yuhanna 1:33; Matta
28:19-20 |
[69][69] İbraniler 9:10, 19-22; Elçilerin
İşleri 4:21; 16:33; Mark. 7:4 |
[70][70] Mark. 16:15-16; Elç.İşl. 8:37-38 |
[71][71] Tekvin 17:7-8; Galatyalılar 3:9,
14; Koloseliler 2:11-12; Elçilerin İşleri 2:38-39; Romalılar 4:11-12;
I.Korintliler 7:14; Matta 28:19; Mark 10:13-16; Luka 18:15 |
[72][72] Luka 7:30; Çıkış 4:24-26 |
[73][73] Romalılar 4:11; Elçilerin İşleri
10:2, 4, 22, 31, 45, 47 |
[74][74] Elçilerin İşleri 8:13, 23 |
[75][75] Yuhanna 3:5, 8 |
[76][76] Galatyalılar 3:27; Titus 3:5;
Efesliler 5:25-26; Elçilerin İşleri 2:38, 41 |
[77][77] Titus 3:5 |
[78][78] Romalılar 7:18; I.Korintliler
26-31; 4:7; II.Korintliler 3:5; 4:7; 12:7-10; Vahiy 3:17-18 |
[79][79] I.Yuhanna 2:10-11; 3:14-18 |
[80][80] Efesliler 2.1-4 |
[81][81] Tekvin 4:1-8, 23-24; Markos 10:42 |
[82][82] Romalılar 1:21-25; 3:11-18 |
[83][83] Romalılar 5:10; Koloseliler 1:21 |
[84][84] Tanrı’nın Egemenliğinin
Müjde’sinde barış gerekli bir öğe olduğu için, birbirimizi sevme buyruğu
Kutsal Kitap’ta önemli bir yer tutar (Yuhanna 13:34-35, I.Yuhanna 2:8) |
[85][85] I.Korintliler 10:31; Koloseliler
3:23 |
[86][86] İşaya 9:6-7; I.Timoteyus 5:17;
I.Selanikliler 5:12; Elçilerin İşleri 20:17-18; İbraniler 13:7, 17, 24;
I.Korintliler 12:28; Matta 28:18-20 |
[87][87] Matta 16:19; Matta 18:17-18;
Yuhanna 20:21-23; II.Korintliler 2:6-8 |
[88][88] I.Korintliler 5; I.Timoteyus.
1:20; I.Korintliler 11:27-34; Yahuda 23 |
[89][89] I.Selanikliler 5:12;
II.Selanikliler 3:6,14-15; I.Korintliler 5:4-5,13; Matta 18:17; Titus 3:10 |
[90][90] Elçilerin İşleri 15:2,4,6 |
[91][91] Elçilerin İşleri 15 (22-23, 25) |
[92][92] Elçilerin İşleri 15:15, 19, 24,
27-31; 16:4; Matta 18:17-20 |
[93][93] Tekvin 28:22, Levililer 27:30,
Sayılar 18:21, Tesniye 12:6; 14:28; 26:12, II.Tarihler 31:5, Nehemya 10:38;
12:44; 13:12 (Tekvin 14:20, İbraniler 7:1-10) |