VAAZLAR

 

YAKUP VAAZLARI

 

II./ 1:5-11

5Sizden birinin bilgelikte eksiği varsa, herkese cömertçe, azarlamadan veren Tanrı'dan istesin; Tanrı ona verecektir. 6Yalnız hiç kuşku duymadan, imanla istesin. Çünkü kuşku duyan kişi rüzgârın sürükleyip savurduğu deniz dalgasına benzer. 7‑8Tüm yaşamında böyle değişken, kararsız olan adam Rab'den bir şey alacağını ummasın. 9‑10Düşkün olan kardeş kendi yüksekliğiyle, zengin olan ise kendi düşkünlüğüyle övünsün. Çünkü zengin adam bir kır çiçeği gibi solup gidecek. 11Güneş yakıcı sıcağıyla doğar ve otu kurutur. Otun çiçeği düşer, görünüşünün güzelliği yok olur. Zengin adam da aynı şekilde kendi uğraşları içinde solacaktır.

 

“Sizlerden birinin bilgeliği eksikse, kınamaksızın, İçtenlikle herkese veren Tanrı'dan istesin[1] ve kendisine verilecektir. Ama hiçbir kuşkuya[2] düşmeden, imanla istesin. Çünkü kuşkuya düşen kişi, rüzgârın çalkaladığı ve sağa sola savurduğu denizin kabarmasına benzer. Böyle bir durumda bulunan insan Rab'den bir şey alacağım düşüncesine kapılmasın. Dengesiz insan tuttuğu yolların tümünde kararsız[3] olan kişidir.Alt düzeyden olan kardeş yükseltilmesiyle övünsün;varlıklı olan ise alt düzeye indirilmesiyle. Çünkü ‘otun çiçeği[4] gibi’ geçip gidecektir o. Çevreyi yakarak yükselen güneş ‘otu kurutur[5]', onun ‘çiçeği yere düşer’, dış görünüşünün güzelliği de kaybolur[6]. Tıpkı bunun gibi, varlıklı kişi de kendi uğraşları ortasında solup gidecektir.”

 

[i]Bizler gerek şeytandan gerekse dünyadan veya benlikten gelen ayartılardan dolayı zaman zaman Tanrı ile ve insanlık ailesi ile olması gereken ilişkiyi sürdürmeyiz. Yakup zor zamanlarda Tanrı’nın isteğine göre hareket etmek için gereken anahtarı bizlere açıklar. Ayet ‘Sizden birinin bilgelikte eksiği varsa, herkese cömertçe, azarlamadan veren Tanrı'dan istesin; Tanrı ona verecektir’ dediği zaman öncelikle kişinin bilgelikte eksik olduğunu kabul etmesi gerekir. Bizler hep almaya odaklanmış kişiler olaraktan Tanrı’dan hemen bilgelik isteyebiliriz. Ama ilk yapmamız gereken Tanrı’nın önünde kendimizi alçaltmak, günahlı olduğumuzu, zayıf olduğumuz, iyi ve doğru olanı yapmakta güçsüz ve isteksiz olduğumuzu, bilgelikte eksik olduğumuzu kabul etmemiz gerekmektedir.

 

Elçi Yakup diğer yandan insanların kuşku içinde dolaşmaktan hayatlarını berbat ettikleri gerçeğini bizlere hatırlatır. Birisi bize sevdiğini söylese kuşku duyarız, yolda giderken birisi ağır olan paketlerimizi taşımaya yardım etmek istese kuşku duyarız. Siyasi partiler birbirlerinden, patron işçilerinden, eşler birbirinden kuşku duyar bir halde yaşamaktayız. Ne yazık ki, bu kuşkucu yönümüzü çoğu kez Tanrı ile olan ilişkimize de taşımaktayız. Acaba bu iş olur mu? Acaba Tanrı benim duama cevap verir mi? Tanrı ile olan ilişkimize kuşku girdiğinde ise Yakup şöyle diyor: ‘kuşku duyan kişi rüzgârın sürükleyip savurduğu deniz dalgasına benzer. 7‑8Tüm yaşamında böyle değişken, kararsız olan adam Rab'den bir şey alacağını ummasın’. Bir gün iki arkadaş ‘İsa Mesih’in nerede iki kişi benim adımla dilerse ben orada olacağım’ sözünü hatırlayarak bir sorun için dua ederek yarın bu sorunun kalkmasını isterler. Ancak yarın olduğunda sorun yine önlerindedir. Dua eden arkadaştan biri derki, aslında ben bunun böyle olacağını daha dünden biliyordum. Yakup bu gibi kişilere ‘Rab'den bir şey alacağını ummasın’ diyerek cevap vermektedir.

 

İşte bu noktada bilgelik çok önemlidir. Bilgelik her şeyi bilmek değildir. Avukat olabilirsiniz, doktor olabilirsiniz, çok gezmiş ve çok şey bilen biri olabilirsiniz ama bunlar Tanrı’nın gözünde bilge olmak için yeterli değildir. Çünkü bilgelik kendi kariyerimizle, kendi okuduğumuz kitaplarla kazanılamaz, bu sebepten Tanrı’dan istemek gerekmektedir. Bilgelik bilgiyi Tanrısal yolda kullanma sanatıdır.

 

Bilge kişi öncelikle aklını kuşkuya vermez, çünkü kuşku Tanrı ile arasında olan ilişkiyi soğutacaktır. Bilge kişinin bildiği en önemli şey Tanrı’nın daima bildiğimizden, mantığımızdan daha iyi ve emin bir cevabı olduğudur. Bilgelik, sıkıntı ve sorunları 1.2 ayetinde olduğu gibi sevinçle karşılamayı bilmektir. Bilge kişi Tanrı’nın “HAYIR” cevabı kullanma hakkı olduğunu iyi bilir. Bizler bazen her isteğimizi almayı isteyen çocuklar gibi davranmaktayız. Oysa Tanrı’nın hayır deme hakkı vardır.

 

Yakup, bu mektubun başlangıcındaki ayetlerde, Tanrı’nın yaşamımız için istemi olan esenlik ve sevincin, zor zamanlar geldiğinde, bu anları göğüsleme konusunda bize yardımcı olacağına işaret etmektedir. Eğer HRİSTİYANlar olarak yaşamlarımızdaki denenmelerin bizde olgun ve sabit bir iman oluşturacağını anlarsak, denemeleri sevinç ve esenlikle karşılayabiliriz.[7] Yani korkmadan, panik olmasan, endişeye kapılmadan sorunları göğüslediğimiz zaman bilgimizi bilgece kullanabiliriz. İman, bilgi ve tecrübelerimizi  Tanrı’yı hoşnut eden yolda kullanabiliriz. İşte bunu başarabilmek Tanrısal bilgelik (hikmet) ile mümkündür.

 

Denenmelerle başa çıkabilmek için hikmete ihtiyacımız vardır. Yakup, bu hikmeti dua ile almamız, dua ile almayı ümit etmemiz gerektiğini öğretir (1:5). Bununla birlikte Yakup, Tanrı’nın yalnızca peygamberlere, elçilere, azizlere değil, imanla dileyen herkese vereceği gerçeğini hatırlatır (“kınamaksızın , içtenlikle herkese veren”), (1:5). Bir HRİSTİYAN Tanrı için yaşamaya çağrıldığından, aldığı bu çağrı doğrultusunda Tanrı’dan bir istemde bulunduğunda Tanrı da bu duanın cevabını esirgemeyecektir.

 

Yakup, hikmet arayan kişiye “hiçbir kuşkuya düşmeden, imanla istesin.” derken (1:6) imanlıları iman kuşkularından ve akıllardaki sorulardan ötürü azarlamaması dikkat çekicidir. Yakup dua ettiğimiz her konuda cevap almadığımızı biliyordur. Ama bu gizemin nedeni bazılarımızın inandığı gibi yeterince iman sahibi olmamamız değildir. Böyle bir görüş Tanrı’yı “yalnızca özel kişilerle ilgilenen” konumuna koyar. Ama Tanrı’nın lütuf ve bereketini iyi işlerin sonucu olarak kazanmıyoruz. Bu yüzden Yakup hikmeti dua ile, yani Tanrı’nın önünde kendimizi alçaltarak, umut ederek almamız gerektiğini öğretir.

 

Kutsal Kitap burada “Doğruluk işlerini” öne çıkarmak yerine aynı anda hem inanan hem de inanmayanlardan olmamamız konusunda bizlerin dikkatini çeker. Bazı HRİSTİYANlar deniz dalgası gibidirler, sürekli yön değiştirirler

 

HRİSTİYAN olarak olgunlaşmamız için yeni bir bakış açısı kazanmamız gerekmektedir. Dünyamızda hiçbir şeyi olmayan, parasız kişiler, eğitimsiz kişiler, alt düzeyde kişiler olarak görülürler. Oysa bu kişiler iman aracılığı ile Mesih İsa’ya, yani kralların kralına ait kimselerdir.

 

Bu yeni bakış açısı Hristiyanları Mesih İsa’nın kendileri için yaptıkları üzerinde düşünmeye teşvik eder. Mesih’te kimliğimizden emin olarak bizleri kişinin yapacağı ve yaptıkları işler üzerine değil, Mesih merkezli bir iman üzerinde yaşamaya teşvik eder.

 

Yakup, para ve mal konusunda zenginlerin yaşadıkları düzeye dikkat etmelerini söyler. Toplum içinde zenginler hiçbir zaman aşağı düzeyde olmayacaktır. Bu insanlar dünyamızı “hareket ettiren, sarsan” kişilerdir. Ama Yakup’un burada toplumun onur olarak kabul ettiklerinin geçici ve yok olacak şeyler olduğunu hatırlatır. Mesih İsa’da zengin olan kişi her şeyden önce kendisini hizmetçi olarak görmelidir. Rab’bimiz kendisini izleyen her kişinin “haç” yolunda “ayak yıkayan” olması gerektiğini öğretmiştir.[8] Dünya bu öğretişe kişisel değeri azaltıcı bir öğretiş olarak bakar. Ama Hristiyanlar olarak gerçek gururun kaynağını Rab’bimiz Mesih’in hizmetinde olmakta bulmalıyız.

 

Eğer bizler Mesih’te isek, kim olursak olalım, Tanrı’nın bizim için hazırladığı mirasın sahipleriyiz (“O’nunla birlikte dirildik”[9]). Bizim kişisel değerimiz bu noktada Tanrı’nın gözünde çok büyüktür. Her Hristiyan İsa Mesih’in değerli kanı aracılığı ile Tanrı’ya aittir. Romalılar 8:17 “Mesih’in çektiği sıkıntıları paylaştığımızı ve O’nunla birlikte yüceltileceğimizi” öğretmektedir.

 

Yakup, aynı zamanda Rab’bimiz İsa Mesih’in önünde hepimizin eşit hizmetliler olduğunu göstermektedir. Çünkü Mesih İsa’nın hizmet çağrısından “daha üst bir çağrı” yoktur.

Bu hizmet geleceğimizi ve değerimizi belirler. Hristiyanları Tanrı Oğlu İsa Mesih ile aynı yolun yolcusu kılar. HRİSTİYANlar kendi durumlarında bu bakış açsını kazanırlarsa ve korurlarsa aynı zamanda kendilerini Tanrı’nın hikmetine de açmış olurlar. Tanrı’nın gücü, onları kaldırır ve yaşamlarını yönlendirir. Bu derin sevinç, hayatta karşılaştığımız sorunları, kuraklık ve fırtınaları atlatmamıza yardımcı olur. Gözyaşları, acı ya da kuşkular da olsa zor zamanlarda bizi iman ve sadakatte tutar.

 

Değerlendirme Soruları:

1-) Hikmet ve iman konularını denenme ve zor zamanlarla ilişkili olarak özetleyiniz.

2-) Bu bölümün Hristiyan Kişinin Kimliğine ilişkin öğretisini özetleyiniz.

 



[1] I.Krallar 3.9-10, Süleymanın Meselleri 2.3-6, Matta 7.7

[2] Markos 11.23-24

[3] Yakup 4.8

[4] I.Korintliler 7.31, I.Petrus 1.24

[5] Mezmur 102.4-11

[6] İşaya 40.6-8

[7] Yakup 1:2-4; 1. Bölüm.

[8] Yuhanna 13:11; Matta 16:24

[9] Koloseliler 1:12; 2:12; 3:24



[i] Kaynakça: İncili’in Yakup Bölümü, William C. De Vries, kitabından alınmıştır.