Vaaz/Kelam Çalışması: İman
Açıklaması Üzerine
Presbiteryen Kilisesi,
Reform Seminer Notu
Yazan: Rev. Donald Cobb
Editör: Rev. İlhan Keskinöz
Elçisel
İman Açıklaması…
5. “Ve O’nun biricik Oğlu Rabbimiz”
(Yuhanna 1:1–5, 18,
Romalılar 14:7–9; Efesliler 5: 25–33)
İsa
Mesih, Tanrı’nın sonsuz Oğludur; bu nedenle RAB’bimizdir.
Yargı
ve cezalandırma yetkisi olmakla birlikte bizleri tamamıyla yönetir ve
tüm
ihtiyaçlarımızı karşılar.
Heidelberg İlmihali 29.
Heidelberg İlmihali 33.
Heidelberg İlmihali 34.
B-) İSA Mesih’İn
MUTLAK OLAN RABLİĞİ
Tanrı’nın
ebedi Oğlu İsa Mesih’in tek Rab olduğunu söylemek [Sezar’ın pek çok putların
yanında ‘rab’ olarak sayıldığı bir
dönemde] O’nun diğer putlar arasındaki bir ‘rab’ olmadığını ve böylece
Mesih’ten hariç olarak diğerlerinin ‘rab’
olmadığını öğretiyor. Böylece Mesih tüm bağlılık ve itaatimize layık olan tek
Rab’dir. İsa Mesih’in “Rabbimiz” yani en yüce efendimiz[1] olduğunu söylediğimizde O’na ait olduğumuzu;
yaşamlarımızın (en önemsiz ayrıntılarıyla bile) O’nun hizmetinde olduğumuzu
itiraf etmiş oluyoruz. Yani artık kendimize değil, bizi satın alan Mesih’e
aitiz:
Romalılar 14: 7 Hiçbirimiz kendimiz
için yaşamayız, hiçbirimiz de kendimiz için ölmeyiz. 8 Yaşarsak Rab için
yaşarız; ölürsek Rab için ölürüz. Öyleyse, yaşasak da ölsek de Rab'be aitiz. 9
Mesih hem ölülerin hem yaşayanların Rabbi olmak üzere ölüp dirildi.
Yeni
Ahit sık sık imanlıları Mesih tarafından satın
alınan hizmetçiler olarak tasvir ediyor.[2] Bu iki kavramın birliğini yani Mesih’in Rab
olmasını ve bizim O’nun tarafından satın alınmamızı ve bunların ima ettiği şeyi
iyi anlamak önemlidir. Grekçe bir kelime olan doulos efendisinin “malı” olan bir kul’u tanımlamak için kullanılmıştır. Aynı şekilde Yeni Ahit
zamanında bir kulu satın almak, o kulun özerk olması değil de o günden itibaren o kulu satın alan kişinin
malı olması üzere satın alma fiyatını ödemek anlamındaydı. Mesih bizi
kanıyla satın aldığı için bizim efendimiz ve Rabbimiz olmuştur; O’na aittiz.
Sözlerimiz, düşüncelerimiz ve tutumlarımızın yanı sıra, hareketlerimiz,
planlarımız ve geleceğimiz üzerinde mutlak bir hakkı vardır.
Mesih’in
Rab olması sadece kilisede toplandığımız zamanlarla sınırlı değildir. O’nun
Rab’liği yaşamlarımızın tüm anlarını ve tüm alanlarını kapsamaktadır! Ne kadar
sıklıkla Mesih’in işinin etkisini yaşamınızın tümüne yaymasına izin veriyor sunuz? Yoksa O’nu yaşamlarınızın
“ruhsal” alanlarıyla mı sınırlıyor sunuz? Ama Kutsal Yazılar bize şu gerçeği
hatırlatıyor: varlığımızın bütün alanlarında O’na ait olalım diye yaşamını
veren Mesih’e daima boyun eğen bir tutumla yaklaşmamız gerekir.[3] O’nun “boyunduruğunu” ve Yasasını takınmadan
O’nun Müjdesini ve sunduğu kurtuluşu bulamayız (Matta 11:28-30). J. Calvin bu
gerçeği Cenevre İlmihalinde (125.
soru) şöyle vurguluyor:
Aklanmayı, iyi işlerden ayırabilir miyiz, yani iyi işler olmadan aklanmak mümkün mü?
Mümkün değil. Çünkü iman aracılığıyla bize sunulan
Mesih’i kabul ettiğimiz zaman, sadece bizi ölümden kurtarıp Tanrı’yla
barıştıracağına değil, ayrıca bizi yeni bir yaşama uyandıracak olan Kutsal
Ruh’un armağanını vereceği de vaat ediyor; bu şeyler mutlaka birbiriyle yan
yana olmalıdır; Mesih kendisiyle bölünemez (kendisinden ayrılamaz)!
[1] Mesih’e Rabbimiz veya efendimiz olarak hitap
etmek, O’na ait olanlar üzerindeki mutlak egemenliğini vurguluyor.
[2] Matta
10:24-25; 24:45-50; 25:14-30; Romalılar 1:1; 14:4; Efesliler 6:6;
I.Petrus 2:16; Vahiy 2:20. Fidye vererek kurtuluş –yani kul olanların satın
alınması– ve onun sonuçlarını şu ayetlerde de gösterilmiştir: I.Korintliler
6:20; 7:23; Romalılar 6:16-22; I.Petrus 1:17-20.
[3] “Örneğin fiziksel ve ruhsal varlığımızı
birbirinden ayırarak Mesih’in hükümdarlığını ruhsal bir alan ile yani ahlaki ve
görünmeyen bir alana sınırlyamayız. İsa Mesih göğün ve yerin yaratanı olarak
insanın dünyasal ve ruhsal hayatının tümü için Rab’dir ve O’nu ya her alanda
Rab olarak kabul ederiz ya da O’nun inkâr etmiş oluruz.” K.Barth, Credo, s.75.