VAAZ/KELAM ÇALIŞMASI TASLAĞI

Galatyalılar Mektubu Üzerine Bir İnceleme

 

Müjde eşsizdir:

I. (1:1-5)

II. (1:6-10)

III. (1:11-2:21) a. (1:11-17) b. (1:18-2:10) c. (2:11-21)

 

Müjde üstündür:

IV. (3:1-4:31) a. (3:1-5) b. (3:6-4:11) c. (4:12-20) d. (4:21-31)

 

Müjde özgürlüktür:

V. (5:1-6:10) a. (5:1-15) b. (5:16-6:6) c. (6:7-10) VI. (6:11-18)

 

Kısaltmalar:

BİA: Belçika İnanç Açıklaması

Hİ: Heildelberg İlmihali

WİA.: Westminster İnanç Açıklaması

WKİ: Westminster Kısa İlmihal

WUİ: Westminster Uzun İlmihal

 

IV.b. (3:6-4:11)

3:6-14 ayetleri 1. bölüm

3:15-25 ayetleri 2. bölüm

3:25-29 ayetleri 3. bölüm

4:1-11 ayetleri 4. bölüm

 

3:26 ayetine bakınca bir an için “Yasa, sünnet, kurtuluş, vaat, İbrahim, Mesih’te iman” konusundaki tartışmalar artık bitmiş gibi gözüküyorsa da; amaç kilisenin sünnete karşılık olarak kendisinde olan işarete –vaftize- bakması ve bütün bu konuları Tanrı’nın antlaşmasına göre değerlendirmesidir. Böylece 3:25-29 ayetlerinde Vaftiz konusu “vaftiz ve Tanrı’nın çocuğu olma ayrıcalığı, vaftiz ve kiliseye giriş; vaftiz ve Mesih’le birleşmişlik” açısından değerlendiriliyor. 3:29 ayeti de bütün bunları tekrar İbrahim ile ilişkilendiriyor ve “vaftiz” konusunun Mesih’te “İbrahim çocuğu olmak, vaadin mirasçısı olmak” anlamına geldiği hatırlatılıyor. Böylece 4:7 ayetine geldiğimizde “köle değilsiniz” ifadesi “Yasa denetiminde/altında değilsiniz” şeklindeki 3:25 ayetini hatırlatmaktadır. O zaman görülüyor ki, vaftiz konusu İbrahim’den ve Yasa’dan bağımsız, farklı bir şey değil; aksine bütün bunların devamı olarak; devamının bir sonucu olarak var.

 

3:25 Ama iman gelmiş olduğundan, artık Yasa'nın denetiminde değiliz.

26 Çünkü Mesih İsa'ya iman ettiğiniz için hepiniz Tanrı'nın oğullarısınız.

 

Mesih geldiği için, dünyaya “Mesih’te iman” girdiği için, Tanrı halkı olarak bizler Mesih’teki imana bağlandığımız için “Yasa'nın denetiminde” değil “Mesih’teki özgürlük” altındayız (içindeyiz). Mesih’in “Kutsal Yasa'yı ve peygamberliği tamamlamış olması” sebebiyle bizler (Matta 5:17) Tanrı’nın çocukları olduk (WKİ.34). Tanrı’nın çocukları olma ayrıcalığımız da İbrahim gibi iman iledir (Yuhanna 1:12); bir “iş” yaptığımız için değildir.

 

3:26-27 ayetleri birbirlerini açıklamaktadır. [Mesih’te] Tanrı’nın çocukları olmak Mesih ile birleşmiş olmakla açıklanır.

 

Oğulluk yetkisi bize Mesih ile olan mistik birleşmemizden dolayı bağışlanmaktadır. Bu da Mesih’in oğulluğunun bize sayılması anlamına gelmektedir.

 

İnanç Açıklaması Tanrı’nın sonsuz hükmünü anlatırken (WİA.III/6) şu ifadeye yer verir:

Adem’de günaha düşen seçilmişler Mesih’te kurtarılırlar,[1] O’nun Ruhu aracılığıyla belirlenen zamanda Mesih’e iman etmeye etkin bir şekilde çağrılırlar, aklanırlar, oğulluğa alınırlar, kutsal kılınırlar[2] ve iman aracılığıyla kurtuluşa erişmek üzere O’nun gücüyle korunurlar.[3]

 

Bizler Tanrı’nın çocukları olma ayrıcalığımız hakkında düşünürken sadece İbrahim zamanına değil, bundan çok daha geriye giderek Adem’in zamanına bakıyoruz. İlk günah ile gelen düşüşe Tanrı bir kurtarıcı vaat ederek (Tekvin 3:15) cevap vermişti. Böylece bizlerin oğulluğu Tanrı’nın böyle bir vaadinin sonucudur. Mesih’te bağışlanan Tanrı’nın çocukları olma yetkisi bize Tanrı’nın lütfunu övelim, Tanrı’nın Mesih’teki lütfunu kutlayıp ilan edelim diye bağışlanmıştır.

 

Böylece Tanrı’nın vaatlerine olan sadakati Tanrı halkı için çürümez, solmaz, lekesiz, sonsuz bir mirasın sarsılamaz bir güvencesidir. Lütuf ile bu güvenceye sahibiz.

 

Ne imanımızın gücünden –çünkü sürekli iniş çıkış yaşamaktadır; ne yaptığımız bir işten –çünkü yapmaya çalıştıklarımızı bile kendimiz bozduğumuzdan, iyi işlerimizi kötü işlerle kirlettiğimizden; ne de dayanma gücümüzden ya da sadakatimizden –çünkü bunlar da Tanrı’nın en mükemmel olan yargısından geçemeyecek durumdadır; sadece Tanrı lütfettiği için oğulluk yetkisi bize bağışlanmıştır.

 

Mesih’le birleşmişliğimizden dolayı Tanrı çocukları olma yetkisinin Mesih’in biricik oğulluğunun bize sayılması olduğunu tekrar hatırlarsak; Mesih’le birleşmemiz Mesih’te her kutsamayı, Mesih’te tam dolulukla kurtuluşumuzun tamamlanması için gerekli olan kurtaran bütün lütufların bize bağışlanmasını içerir.

 

Böylece sahte öğretmenlerin düşündüğü/inandığı Yahudilik anlayışının uluslara verilmesi gereken bir yenilik olmadığı –ki bu kölelik olacaktı- vurgulanmaktadır. ‘Müjde gerçeği’nde açık olan yenilik ise hem Yahudilerin hem Ulusların Mesih’teki lütuf ile Tanrı çocukları olma yenilenmesidir. Bu da yerin bütün uçlarından insanlığa “Tanrı’nın ev halkı olması” kimliğinin verilmesidir.

 

3:27 Vaftizde Mesih'le birleşenlerinizin hepsi Mesih'i giyindi.

 

Sünnet Yasa altında olmanın bir işareti idi. Vaftiz sakramenti de Mesih’in çarmıhta tamamlayarak en ruhsal anlamı ile açıkladığı Yasa’nın yanında lütüf antlaşmasın simgesi ve mührü oldu:

Romalılar 6: Mesih İsa'ya vaftiz edildiğimizde, hepimizin O'nun ölümüne vaftiz edildiğimizi bilmez misiniz?

4 Baba'nın yüceliği sayesinde Mesih nasıl ölümden dirildiyse, biz de yeni bir yaşam sürmek üzere vaftiz yoluyla O'nunla birlikte ölüme gömüldük.

5 Eğer O'nunkine benzer bir ölümde O'nunla birleştiysek, O'nunkine benzer bir dirilişte de O'nunla birleşeceğiz.

6 Artık günaha kölelik etmeyelim diye, günahlı varlığımızın ortadan

kaldırılması için eski yaradılışımızın Mesih'le birlikte çarmıha gerildiğini biliriz.

7 Çünkü ölmüş kişi günahtan özgür kılınmıştır.

8 Mesih'le birlikte ölmüşsek, O'nunla birlikte yaşayacağımıza da inanıyoruz.

9 Çünkü Mesih'in ölümden dirilmiş olduğunu ve bir daha ölmeyeceğini, ölümün artık O'nun üzerinde egemenlik sürmeyeceğini biliyoruz.

10 O'nun ölümü günaha karşılık ilk ve son ölüm olmuştur. Sürmekte olduğu yaşamı ise Tanrı için sürmektedir.

11 Siz de böylece kendinizi günah karşısında ölü, Mesih İsa'da Tanrı karşısında diri sayın.

 

Vaftiz sakramentinin işaret ettiği ruhsal gerçeklik o kadar kesindir ki, bu ruhsal gerçeklik ile bizler Mesih’le birleşmiş olarak doğru kişiler sayılıyor ve Mesih’in yaşamlarımızdaki bütün alanlarda Rab’liğinin ilanının birer aracısı oluyoruz. Artık Mesih’e olan iman ile yeni bir halk oluyoruz.

 

Bu durumda kiliseye bir karmaşıklık girdiğinde ya da dünyada zor ve sıkıntılı günler yaşandığında vaftizimizi hatırlamak, vaftizin işaret ettiği gerçeklere bakmak ve Mesih’teki umudumuzda yenilenmek doğru bir bakış açısı olacaktır.

 

Sünnet yanlılarının sürekli olarak “sünnet” hakkında baskı yapmaları, sünnetin işaret ettiği sorumlulukları vurgulamaları, sünneti göstererek Yasa’daki vaat ve bereketleri öne sürmelerine karşın Pavlus kiliseyi vaftizini hatırlamaya çağırmıştır.

 

Sahte öğretmenlerin bahsettiği zenginliğe ya da bereketlere odaklanmak yanlış bir bakış açısı idi. Yasa ve vaatlerin gösterdiği bereketler “Mesih’te” kavuşabileceğimiz bir şey olduğundan Pavlus Vaftiz konusunu ileri sürerek Yasa ve vaatlere “Mesih’te” bakmamızın doğruluğuna işaret etmiştir. Yani alacağımız şeylere bakmadan önce alacağımız şeylerin esas sahibine, Mesih’e bakmamız gerekmektedir.

 

3:27

İleri Çalışma Notu

- BİA.34, WİA.XXVIII/6, WUİ.167

 

- WİA.XXVIII

1. Vaftiz, İsa Mesih tarafından verilmiş Yeni Ahit’e ait bir sakramenttir ve vaftiz olan kişinin yalnızca gözle görülen kiliseye kati katılışını göstermekle kalmaz; fakat aynı zamanda kişi için Mesih’e aşılanışının, yenilenişinin, günahlarının bağışının ve İsa Mesih aracılığıyla kendisini Tanrı’ya vererek yeni bir yaşam sürmeye başlamasının ve lütuf antlaşmasının işareti ve mührüdür. Bu sakrament, Mesih’in buyruğu uyarınca kilisesinde dünyanın sonuna dek uygulanmalıdır.

 

- Hİ.67, 73

67. Söz ve Sakramentler imanımızı kurtuluşumuzun tek temeli olarak İsa Mesih’in çarmıh üzerinde kurban oluşuna odaklama amacında mıdır?

Doğru!

kurtuluşumuzun tamamının

Mesih’in çarmıhtaki tek kurban olmasına dayandığını

Müjde’de Kutsal Ruh bize öğretir

ve kutsal sakramentler aracılığı ile bizi bundan emin kılar.6

 

6 Romalılar 6:3; I.Korintliler 11:26; Galatyalılar 3:27

 

73. O zaman niçin vaftizi günahlardan arınma ve yeniden doğuş yıkaması olarak Kutsal Ruh adlandırmaktadır?

Bu sözler için Tanrı’nın iyi bir sebebi var.

Suyun bedenin kirliliğini yıkaması gibi

Mesih’in kanı ve Ruhu’nun günahlarımızı temizlediğini

Tanrı bize öğretmek istiyor.2

 

Fakat daha önemlisi,

Tanrı, ilahi bir işaret ve kanıt(*) ile bizi emin kılmak istiyor ki,

ruhsal olarak bizlerin günahlarımızdan arınması

su ile fiziksel olarak temizlendiğimiz kadar gerçektir.3

 

2 I.Korintliler 6:11; Vahiy 1:5; 7:14

(*) kanıt: rehin olarak bırakılan şey anlamında

3 (Markos 16:16), Elçilerin İşleri 2:38; Romalılar 6:3-4; Galatyalılar 3:27

 

3:28 Artık ne Yahudi ne Grek, ne köle ne özgür, ne erkek ne dişi ayrımı var. Hepiniz Mesih İsa'da birsiniz.

 

Böylece Mesih sayesinde bize bağışlanmış bu lütuflar “ötekileri –ulusları” Yahudileştirmek ve köleleştirmek yerine Mesih’te özgür, Mesih’te Tanrı halkı yani Mesih’te yeni bir kimliği olan yeni bir halk durumuna getirmektedir.

 

Çünkü Mesih’teki kurtarılışımız insanın Tanrı ile ve insanın insan ile barıştırılmasını kapsamaktadır:

Efesliler 2:14-16 Çünkü Mesih'in kendisi barışımızdır. Kutsal Yasa'yı, buyrukları ve kurallarıyla birlikte etkisiz kılarak iki topluluğu birleştirdi, aradaki engel duvarını, yani düşmanlığı kendi bedeninde yıktı. Amacı bu iki topluluktan kendisinde yeni bir insan yaratarak esenliği sağlamak, düşmanlığı çarmıhta öldürmek ve çarmıh aracılığıyla bir bedende iki topluluğu Tanrı'yla barıştırmaktı.

 

Mesih’teki bu kurtarılışımız –barıştırılmamız- bizlerin bütün varlığımızın günah ve düşüşten önceki orijinal haline getirilmesi amacına uygundur. Böylece Mesih’teki yeni yaratılışımızla Grek ve Yahudi ayrımı olmaksızın tek bir halk (Tanrı halkı) olmamız, İbrahim’e verilen vaadin sonucu olarak “denizin kumu, göğün yıldızları kadar çok bir halk” olmamız açıklığa kavuşuyor. Ve bütün bunlar da Yasa altında olmakla değil lütuf altında olmakla gerçekleşiyor.

 

Bu ayete “ne erkek ne dişi ayrımı var” şeklindeki ifadeyi doğru anlamak için Tanrı’nın insanı nasıl yarattığını, Tanrı’nın insana verdiği değeri anlamamız gerekmektedir. Çünkü sahte öğretmenler insana bakışı farklıdır. Onlara göre Yahudileşmedikçe diğer uluslar Tanrı’dan uzak ve kendilerinden daha aşağıda kimselerdir:

WUİ.17. Tanrı insanı nasıl yaratmıştır?

Tüm diğer yaratıkları yarattıktan sonra Tanrı, insanı erkek ve kadın olarak yarattı; ve adamın bedenini yerin toprağından yarattı ve kadını da adamın kaburga kemiğinden yaptı ve onları diri, düşünen ve ölümsüz bir can ile donattı; bilgide, doğrulukta ve kutsallıkta onları kendi benzeyişinde yarattı; Tanrı yasasını yüreklerine yazarak onlara bunu yerine getirme gücü ve yaratıklar üzerinde hakimiyet verdi...

 

Böylece günahın insana getirdiği düşmanlık ve ayrımın Mesih’te kalktığını görüyoruz. Ve Mesih’teki lütuf bizleri yasacı bir köleliğe değil, kadın erkek ayrımı olmaksızın; bilgide, doğrulukta ve kutsallıkta özgür birer bireyler olarak yaşamaya getiriyor. Dünyaya Mesih ile giren bu yenilenme Tanrı’nın “gökte olan krallığının yeryüzünde de olması” gerçeğini daha da görünür kılıyor.

 

Mesih ile birleşenlerin hepsi Mesih’i giyindiğinden, hepsi bir oluyor (3:27); Yahudi, Grek köle, özgür, erkek, kadın ayrımı olmaksızın (3:28). Yani bir ayrımın ortadan kalkması “Mesih’te” oluyor; tek tek her bir farklılığın Mesih ile bir olması, Mesih tek olduğu gibi her şeyi “Mesih’te bir” yapıyor. Çünkü Tanrı’nın Krallığında ikinci sınıf bir insan ya da ırk olmayacaktır.

 

Mesih’in çarmıh zaferinde özgür bireyler olarak yaşamak da İbrahim’in özgür çocukları olarak yaşamaktır. Mesih’e kadar, Kutsal Kitap boyunca İbrahim güçlü bir karakter ve önemli bir kişiliktir; ve bu sahte öğretmenler için bile aynıdır. Bu durumda sahte öğretmenler şunu görmelidir: Tanrı’nın İbrahim’e olan vaadi asla köle çocuklardan oluşan bir ulus olmamıştır.

 

3:29 Eğer Mesih'e aitseniz, İbrahim'in soyundansınız, vaade göre de mirasçısınız.

 

Bu durumda sünnet [yasacılık] ile övünenlere Vaftiz Sakrametinin işaret ettiği ruhsal gerçeklik hatırlatılarak; Mesih’te kutsal Vaftiz tacı ile işaretlenmiş özgür çocuklardan oluşan bu yeni ulusun İbrahim çocuğu ve dolayısı ile vaadin gerçek mirasçısı olduğu hatırlatılır.

 

3:29 ayeti sünnet ile övünen sahte öğretmenlere Vaftizi işaret ederek Mesih’teki güven ve Mesih’teki övünç ile verilen bir cevap olur. Bu durumda Yasa ve geleneklerle övünen sünnet yanlılarına verilebilecek en güzel cevap “ben vaftiz oldum” demek olacaktır.

 

İlave Açıklama

1-) Her bir kişi varlığına sebep olan aile ve soya benzetilir. Aslında bu bir anlamda şaşırtıcı değildir. Bizlere yüzeysel olarak bakan biri en azından fiziksel görünüşümüzün ailemiz ya da soyumuzdaki birine benzediğini söyleyecektir. Bunun yanında ailemizin, soyumuzun ve bununla birlikte içinde yetiştiğimiz kültür ve geleneklerin de karakterimizi ve dünya görüşümüzü biçimlediği gerçektir.

 

Dünya önünde sizler düşüncenizle, sözleriniz ve eylemlerinizle ailenize ya da soyunuza mı daha çok benziyorsunuz; yoksa Mesih’e mi? Vaftizinizin işaret ettiği gerçekler sizi Tanrı’nın antlaşmasına sarılmaya, her gün çarmıhınızı yüklenip  Mesih’i izlemeye davet etmektedir. Bizlerin Kutsal Ruh aracılığı ile uzun bir zaman boyunca yürüyüşü ürün (5:22-23) getirecektir.

 

Belki bugününün dünyasında kilisenizde sizleri Galatyalılar’a Mektupta bahsi geçen sahte öğretmenler rahatsız etmiyor. Ancak dünyanın her yerinde Müjde’ye ve Mesih’in çarmıhına karşıt öğretişler devam etmektedir. Belki bu öğretişlerle de bir münazara-münakaşa içinde değilsiniz. Ancak “Mesih’te” olmanız size dünya önünde bir [Mesih gibi] duruş, Tanrı’nın antlaşması altında yaşayan bir halk olarak yaşama ve bir tanıklık görevi vermiyor mu? ‘Müjde gerçeği’ sizi dünyanın öğretişine, kavga çıkaran boş tartışmalara katılmadan tanıklık vermeye çağırmıyor mu?

 

Bu durumda bu gerçeklere rağmen sizin dünya önündeki duruşunuz nasıldır? Dünyayı ve öğretişlerini sözleriniz ve yaşayışınızla cevaplarken, insanlar sizde ailenizden ya da soyunuzdan birini mi görüyor; yoksa Müjde gerçeğini mi?

 

Romalılar 2:5 ayetindeki "Sizin yüzünüzden uluslar arasında Tanrı'nın adına küfrediliyor" ifadesini daha önce hiç ‘Müjdeciliğin ne kadar önemli olduğu’ konusunda düşünmüş müydünüz? Peki hiç bu ayeti ‘dünya önündeki yaşayışınızın ne kadar önemli bir tanıklık olduğu’ açısından düşündünüz mü?

 

Çalıştığınız yerdeki diğer kimseler ve işyerinin ilişkide olduğu kimseler karşısında, yaşadığınız yerdeki diğer komşular karşısında, aile ve akrabalarınız karşısında sizin yaşayış ve tanıklığınız Müjde’ye işaret ediyor mu?

 

2-) Yaşayışınız “Mesih’teki özgürlükteyim” sevincini yansıtıyor mu? Lütuf ile size bağışlanan güvencede korku ya da kölelik değil, sevinç ve esenlik vardır.

 

Etrafınızdaki dünyaya bir bakın. Çevrenizdeki insanların korkularına dikkat edin. Sizdeki sevinç ve güven duygusu onlara bir cevap olabilir mi? Ulusların yiyecek, giyim, barınma, yarınının ne getireceği kaygılarına sizin yaşamınız Tanrı’nın Egemenliği ardından gittiğinizi yansıtarak bir cevap verebiliyor mu (Matta 6:31-34)?

 

Peki ya etrafınızda gördüğünüz “ölüm korkusu” gibi saplantılar; ya da “karanlık korkusu” gibi fobiler hakkında ne düşünüyorsunuz. Böyle korkulara tutsak olan kimselere Mesih’teki iman ve tanıklığınız Müjde’yi işaret ederek bir cevap verebilir mu? Yoksa sizde de onlarda olmayan başka korkular mı var?

 

Benliğe göre yaşayanlar (5:19-21) karşısında ya da “dünyaya ait olan benliğin tutkuları” (I.Yuhanna 2:16) karşısında yaşayanlara verdiğiniz ve gösterdiğiniz cevap Mesih’in bağışladığı özgürlükte yaşamanın getirdiği bir cevabın kendisi mi?

 

Yoksa bunları kilisede hatırlayıp dünyaya çıktığınızda unutan kimseler misiniz? Sakının!

 

3-) Bir topluluğa neden “kilise” deriz? Bir topluluk ne zaman “kilise” olur?[4] Kilise dünya önünde nasıl bir duruş sergilemelidir ki, dünya önünde cennetin bir temsilcisi gibi durabilsin (Filipililer 3:20)?

 

Galatya’da Pavlus’un mektup yazmasını gerektirecek kadar ciddi bir durum oldu; ve bunun neticesinde de bu mektup Kutsal Kitap kanonuna dahil edildi; ancak “Size esenlik bırakıyorum, size kendi esenliğimi veriyorum. Ben size dünyanın verdiği gibi vermiyorum. Yüreğiniz sıkılmasın ve korkmasın” diyen Mesih’in sözlerine bakarak, kilisenin o dönemde nasıl bir sıkıntı ve ruhsal baskı içinde olabileceğini düşünebiliyor musunuz?

 

Esenliğin yaşandığı bir yer olması gereken kilise Müjde’nin pak vaazı ile meşgul olmak yerine kendisine gelen farklı bir öğretişi dinlemeye başlarsa sonuç kaos olur. Ancak bir kilise böyle bir karışıklığın içine nasıl düşer? Bu durumda şu soruyu sormak lazım: bu kilisenin önderleri, öğretmenleri, dyakonları yok muydu? Başka bir öğretişin öğretmenleri kilisede aktif bir durumda çalışırken onlar ne yapıyorlardı?

 

Kilisenin önderleri Kelam’a dikkatli bir şekilde odaklanmadıkları zaman ortaya bir kaos çıkması kaçınılmazdır. Kelam’a dikkatli bir şeklide odaklanmadıkça dikkatlerin dünyaya kayması kaçınılmazdır.

 

Bu durumda Pavlus’un konuya ilgi ve duyarlılığına bakarak, gerek kiliseyi gerek sahte öğretmenleri cevaplama yoluna bakarak Pavlus’un önderliği ile o kilisenin önderliği arasındaki fark için ne düşünüyorsunuz?

 

Dünyanın her yerinde Müjde’den farklı öğretişler olacaktır. Kilise bunların hepsine cevap vermek zorunda değildir. Kilise Müjde ile meşgul olmalıdır; bunu farklı görüşlerle tartışmak için değil, kendisini kanıtlamak için değil, Mesih’teki diri bir ilişki için yapmalıdır.

 

Böylece kilise Müjde’nin görünür bir şekilde yaşanması ile Müjde’yi savunmuş olur. Kilise her farklı tez karşısında yeni bir cevap vermek için çalışmaya başlarsa kendi tezlerini yaşamaya ve öğretmeye vakti olmaz.

 

Belki bugün sizin kilisenize farklı bir görüşün temsileri gelip buradaki gibi radikal bir farklılıkla ‘sözde Müjde’ yorumu yaparak yeni bir din öğretmeye gelmiyor. Ancak kilise Kelam’a dikkatli bir şekilde odaklanmadığı zaman, Müjde’yi yaşamak için vereceği mesaj da emek de dünyanın karşısında güçsüz kalacaktır. O zaman da kişilerin Kelam’a ve Hristiyan hayatına bakışını şekillendiren şey içinde bulundukları coğrafyanın, yaşadıkları çağın kültürü ve dünya görüşü olacaktır. Kilise olarak yaşamımızı dışardan olabilecek etkilere karşı korumanın yolu da Kelam ile meşgul olmaktır.

 

4-) Galatya kilisesine dönersek, Pavlus’un ortada olan durumu aydınlatma çabasının ortasında durup (3:25-29) birden vaftizden bahsetmesinden ne öğrenebiliriz?

 

Vaftiz sakramenti Mesih ile birleşmiş kimseler olduğumuzu, bütün yaşamımızın gizli bir alan olmaksızın Mesih’e sunulmuş olduğunu, nefes aldığımız tüm zaman boyunca Mesih’in Rab’liğini ilan etmeye çağrılmış, Mesih’te yeni bir halk olduğumuzun ruhsal bir işaretidir.

 

Böylece kiliseye içinde bulunduğu ruhsal savaşta vaftizini hatırlalı, vaftizin işaret ettiği gerçeklere bakarak ve Mesih’teki umudunda yenilenmiş bir şekilde devam etmelidir.

 

Sünnet yanlılarının sünnetin işaret ettiği sorumlulukları hatırlatarak Yasa’daki işler ve Yahudi kültürüne dayalı gelenekleri öne sürmelerine karşın Pavlus Hristiyanlara “vaftizinizi hatırlayın; vaftizinizi güçlendirin” şeklinde çağrıda bulunmuştur.

 

Yaşadığınız her zorluk, baskı, denenme karşısında vaftizinizi –vaftiz olduğunuz günü değil- vaftizli biri olduğunuzu hatırlıyor musunuz? Yaşadığınız bir olay karşısında alacağınız kararı, yapacağınız uygulamayı ya da vereceğiniz tepkiyi vaftizin anlamı aklınız da olarak mı hayata geçiriyorsunuz?

 

Durumların, olayların değerlendirilip yorumlanmasında; bütün bunların karşısında atılması gereken adımları Tanrı’nın antlaşması altında olduğunuzu hatırlayarak, vaftizin işaret ettiği vaatlere ve bereketlere bakarak mı belirliyorsunuz?

 

Yoksa sıklıkla Vaftizli biri olduğunuzu unutuyor musunuz? Eğer öyleyse dünyaya “vaftiz olmuş biri” gibi tanıklık veremiyorsunuzdur.

 

Bu durumda kilise olarak üyeliğe kabul ve vaftiz öncesi hazırlık derslerini yeniden gözden geçirmelisiniz. Ve öğretiniz ile insanlara hayatın her durumunda sıklıkla “vaftiziniz ne anlama geliyor; vaftiziniz sizden ne talep ediyor?” diye düşünmeyi öğretebilmelisiniz. Kiliseye giden ile gitmeyen arasındaki fark dünya önünde belirgin olamadığı sürece etkin bir iman tanıklığı gözükmeyecektir.

 

Galatya’daki kiliseler gibi açık bir saldırı altında olmasanız bile, en azından benliğin saldırısı altında olduğunuzu her gün tekrar düşünmelisiniz.

 

Kilisenin öncelikli görevi Müjde’yi yaşamaktır; bunun için de vaaz, öğretiş, dua, tapınma, sakrament, disiplin ile Tanrı halkının güçlendirilmesi, bina edilmesi için çalışır. Bütün bu aktif hizmetler ile birlikte, üyelerin tek tek birbirleri ve Rab ile olan paydaşlığı ile doğru öğreti korunur, günah ve benlik dizginlenir, Yüce Görev devam eder.

 

Hristiyan yaşamı boyunca her zaman hatırlamamız gereken şey “vaftiz olmuş bir kişi olmamız” sebebiyle, bizler önce eski Adem’i soyunmuş olduğumuz için Mesih’i giyindiğimiz gerçeğidir:

II.Korintliler 5:21 Tanrı, günahı bilmeyen Mesih'i bizim için günah sunusu yaptı. Öyle ki, Mesih sayesinde Tanrı'nın doğruluğu olalım.

 

Vaftizde Mesih'le birleşerek Mesih'i giyinmemiz eski yaratılışın elbisesini çıkarmamızla ilişkilidir:

Efesliler 4:22-23 Önceki yaşayışınıza ait olup aldatıcı tutkularla yozlaşan eski yaradılışı üzerinizden sıyırıp atmayı, düşüncede ve ruhta yenilenmeyi,

24 gerçek doğruluk ve kutsallıkta Tanrı'ya benzer yaratılan yeni yaradılışı giyinmeyi öğrendiniz.

 

 Öyleyse yasacılığın, gelenek ve işlerin elbisesini çıkardığımız için lütufta yaşamanın mümkün olduğunu daha iyi anlayabiliyoruz. Ve Mesih’teki yaşamı korumak, devam ettirmek için lütfa dayanmaktan başka bir yolumuz olmadığınızı da biliyoruz.

 



[1] I.Selanikliler 5:9-10, Titus 2:14

[2] Romalılar 8:30, Efesliler 1:5, II.Selanikliler 2:13

[3] I.Petrus 1:5

[4] BİA.27-29, Hİ.54, WİA.XXV/1-6, WUİ.61-64