VAAZ/KELAM ÇALIŞMASI TASLAĞI

Galatyalılar Mektubu Üzerine Bir İnceleme

 

Müjde eşsizdir:

I. (1:1-5)

II. (1:6-10)

III. (1:11-2:21) a. (1:11-17) b. (1:18-2:10) c. (2:11-21)

 

Müjde üstündür:

IV. (3:1-4:31) a. (3:1-5) b. (3:6-4:11) c. (4:12-20) d. (4:21-31)

 

Müjde özgürlüktür:

V. (5:1-6:10) a. (5:1-15) b. (5:16-6:6) c. (6:7-10) VI. (6:11-18)

 

Kısaltmalar:

BİA: Belçika İnanç Açıklaması

Hİ: Heildelberg İlmihali

WİA.: Westminster İnanç Açıklaması

WKİ: Westminster Kısa İlmihal

WUİ: Westminster Uzun İlmihal

 

V. (5:1-6:10)

 

Önceki bölümleri tekrar hatırlarsak, Müjde’nin tekliği vurgulanmış, böylece Mesih’in eşsizliğine ve üstünlüğüne değinilmiş; başka bir müjde (yasacılık) ile Mesih’in yaptığı işten daha iyi ve mükemmel olan bir şeyi insanın yapamayacağı açıklığa kavuşmuş, Yasa ve vaatlere Mesih’te bakmanın üzerinde durulmuş, Tanrı’nın Mesih’teki çocukları olma ayrıcalığımız ve buna bağlı olarak Hristiyan kişinin Mesih’teki miras ve zaferi hatırlatılmıştı.

 

5:1-6:10 ayetleri boyunca Mesih’teki özgürlüğü, dünyanın bizi köleleştirme çabasına karşı direnerek korumak; benliğin farkına vararak Kutsal Ruh’taki yaşamın güzelliğine bakarak devam etmek, dünyasallıktan kaçınarak Kutsal Ruh’ta yaşamaya odaklanmak; ve özgür kimselerin yaşaması gerektiği gibi –Mesih gibi- yaşamaya yönelik öğretiş hakim olacaktır. Özgür yaşamda devam etmek ve bunu korumak için imanlıların Ruh’a dayanarak yaşaması gereklidir (5:5). İman yaşamı aynı zamanda bir direnişi gerekli kılar (5:1). Böylece önceki bölümlerde vurgulanan “özgür ve köle, çocuk ve yetişkin, yersel Yeruşalim ve göksel Yeruşalim” arasındaki zıtlık bu bölümde kendisini birbirine karşıt olan savaş durumu ile açıklar.

 

Buraya kadar olan öğretişler (1:1-4:31) kiliseye elçisel öğretiye sarılması konusunda yeterli açıklamalar yaptığından bundan sonraki bölümler (5:1-6:18) genelde Müjde’nin hayata uygulanmasına dair pratik yaklaşımlar içermektedir.

 

Böylece Tanrı’nın çocukları olmak yani özgür kimseler olmak Mesih’in Müjdesi ile; köle kimseler olmak da sahte öğretiş ile ilişkili olduğu net bir şekilde gösterilir. Bu durumda bir kimsenin nasıl yaşadığına bakarak köle mi yoksa özgür mü olduğu anlaşılabilir olacaktır. Kölelik kendisini sünnet, diğer törenler, işler, gelenek ile gösterecektir. Özgürlük ise kendisini Tanrı’dan gelen bir sevgi ile insanı sevmek ve insana hizmet ederek gösterecektir.

 

V.a. (5:1-15)

 

Mesih’te özgür insanlar lütuf ile aklanmış insanlardır. Mesih’te özgür insanlar Kutsal Ruh’un gücüyle korunan bir iman güvencesinde devam ederler. Kutsal Ruh’taki özgürlükte yaşayan insanların imandan kaynaklanan bir umudu vardır.

 

Hristiyan imanı, Tanrı çocukları olma özgürlüğü, sevgi ve Müjde’den doğan umut sadece Mesih’te korunabilecek şeylerdir. Mesih bağlılığında dünyanın, benliğin baskılarına dayanma gücümüz vardır. Ancak özgürlük hiçbir zaman sorumsuzluk demek değildir. Özgürlük hiçbir zaman günaha yol açabilecek bir şekilde kullanılamaz.

 

Kilise ‘iyi koştuğu’ zamana yeniden bakıp, düzeni bozan ‘mayadan’ kaçınmalı, elçinin nasıl yaşadığına tekrar bakarak (Elçisel öğretiye tekrar sarılarak) çekişme ruhundan kendisini korumalı ve sevgiyle hizmet etmeye dönmelidir. Çünkü köle kimseler hak etmek için çalışırken, özgür kimseler kendisine verilmiş olan şey için şükran sunmak üzere yaşayacaktır. Özgür bir kimsenin kendisini Rab’be şükran sunmak üzere adadığı bir yaşam, en belirgin şekilde kendisini kiliseye bağlılık ve kilise üyelerine tanıklıkta gösterecektir.

 

Özgür bir kimsenin sünnet olması ne anlama gelir? Sünnet Yasa altına girişin simgesidir. Öyleyse özgürken sünnet olmak, yasacı ve gelenekçi tutsaklığa dönmek, Mesih’ten ayrılmak ve Kutsal Ruh’un bağışladığı aklanmayı reddedip kişinin kendisini aklamaya çalışması demek olacaktır (5:1-12). Mesih’teki özgürlük ile yasacı kölelik arasındaki fark ise kendisini açık bir şekilde belli eder (5:13-15).

 

4:31 İşte böyle, kardeşler, bizler köle kadının değil, özgür kadının çocuklarıyız.

5:1 Mesih bizi özgür olalım diye özgür kıldı. Bunun için dayanın. Bir daha kölelik boyunduruğuna girmeyin.

 

Mesih’in lütufkar ve tatlı davetini[1] hatırlayınca bu ayet için çok şey söylemeye gerek kalmıyor. Özgürlük Mesih’te bağışlanan bir lütuf olduğu için dünyanın köleleştirmesine karşı Mesih’teki özgürlükte dimdik durabilme gücümüz vardır.

 

Özgürlüğü doğru anlamak için köleliliği doğru tanımlamak gerekecektir. Ancak köleliği doğru tanımlamak için de özgürlüğe ihtiyacımız vardır.

 

Galatya kilisesinin içinde bulunduğu kaos durumu, özgürlük ve köleliği (Mesih’in öğretisi ve dünyanın öğretisi) birbirine karışmış şekilde anlamaya ve yaşamaya kalkışmak oldu. Çünkü sahte öğreti onlara “Yasa’yı da tutun, sünnet de olun, milliyetinizi Yahudilikle değiştirin; ama Mesih’e de inanın” diye öğretmekteydi.

 

Bu durumda Pavlus’un 1. ayete “Mesih bizi özgür kıldı, artık kölelik boyunduruğuna girmeyin” şeklinde bir giriş yapması sonraki ayetlere ışık tutmaktadır. Eğer Mesih’teki özgürlük yerine kölelikte yaşayacaklarsa “Mesih’ten ayrı, lütuftan uzak” bir duruma düşecekler (5); iman ve sevgi yaşamından uzak kalacaklardır (6). Bu da onların birbirlerini yemeleri ya da yok etmeleri gibi bir noktaya varacak olan çekişme, kavga ve düşmanlık ruhu içine çekilmeleri anlamına gelecektir (15). Ancak Mesih’teki özgürlük çağrısına uyanlar “benliği denetim altına alabilir ve birbirlerine sevgiyle hizmet edebilirdi” (13).[2]

 

Bu ayet ile elçi bütün mektup boyunca karşı çıktığı her şeyi işaret ederek “bütün bir yaşamı Mesih ve özgürlük belirlemeli!” şeklinde bir uyarı niteliğindedir. Aksi bir durum ise bütün yaşamı sünnetin belirlediği bir kölelik boyunduruğu olacaktır.

 

İleri Çalışma Notu

- BİA.32

- WİA.XX/2. Yalnızca Tanrı, vicdanın Rabbi’dir; ve onu Tanrı Sözü’ne her şekilde karşı olan insan öğretilerinden ve buyruklarından; ya da bunun yanında iman ve tapınma ile ilgili konularda özgür kılmıştır. Öyle ki, vicdana karşı hareket ederek bu gibi öğretilere inanmak ya da bu gibi buyruklara itaat etmek gerçek vicdan özgürlüğüne ihanet etmek anlamına gelir…

 

Böylece 4:31 ayetindeki “özgür kadının çocuklarıyız” şeklindeki ifadenin ne olduğunu 5:1 ayeti açıklıyor. Özgürlük Mesih’te bağışlanmış bir şeydir; yani özgürlük kazanılamaz. Ve Mesih’teki özgürlük Mesih’in kendisinin çarmıhta tamamladığı bir şeydir.

 

5:2 Bakın, ben Pavlus size diyorum ki, sünnet olursanız Mesih'in size hiç yararı olmaz.

 

Sünnete dayanan yaşam bir yararsızlık üzerine kurulmuş oluyor (5:2). Böylece yaşam “yapılması gerekenler ve yapılmaması gerekenler” listesi ile devam ettirilmeye çalışılınca (5:3), bu durum Mesih’in yolundan başka bir yolda devam etmek anlamına geliyor (5:4). Mesih’ten ayrılmış ve Tanrı’dan uzak düşmüş bir kişinin “ben Mesih’teyim, Hristiyanım, vaftiz oldum” demesi ne kadar boş bir övünme olacaktır (5:4).

 

İleri Çalışma Notu

- BİA.24 … çünkü bizler sadece İsa Mesih’e olan imanımızla iyi işler yapmadan önce bile aklandık. Eğer ilk olarak ağaç iyi değil ise, bizim iyi işlerimiz de ağacın meyvesinden daha iyi olamazdı…

 

Mesih kendi halkını özgür kılmak için Yasa’yı tamamlamış, yargıyı ve laneti kendi üzerine almış, bizim yerimize acıdan, utançtan, denenmeden, mezardan geçmiştir. Mesih’in bu fedakarlığını yok sayan bir kişiye Mesih’in bir faydası olmayacaktır.

 

Mesih’in çarmıhını ve zaferini yok sayarak Yasa, işler ve gelenekler ile aklanmaya çalışan kimseler, Mesih’in kurtuluş yolunu reddetmiş, kendi kurtuluş yollarını kendileri belirlemiş olacaklardır.

 

Diğer yandan bu ayet bizlere kölelerin kendi yararlarına olan şeyi yapamama durumu içinde olduklarını da düşündürmektedir. Yani “Mesih’te” kendimize yararımız vardır; yararımız Mesih’tir.

 

Mesih çarmıhta boş yere ölmediği için Yasa aracılığı ile kurtulmayacağımızı biliyoruz. Böylece Yasa, sünnet, işler ve gelenek ile kurtuluş (doğruluk) aramanın yararsız olduğu iyi anlaşılmalıdır:

2:21… aklanma Yasa aracılığıyla sağlanabilseydi, o zaman Mesih boş yere ölmüş olurdu (3:10-14).

 

Köle kendi haklarını savunamaz ve bunları talep edemez. Köle kendi özgürlüğünü kendisi sağlayamaz –bunları yapabilecek olsaydı zaten köle olmazdı. Kölenin bir efendi tarafından satın alınmış olduğunu, bir efendiye ait unutmayalım. Öyleyse Mesih’in [çarmıhta] bedel ödeyerek bizi satın alması sebebiyle insanlar özgürlükte yaşayacaktır. Özgürlük, insanın kendisinin [çabası ile] sağlayabileceği bir şey değildir:

I.Korintliler 6:20 Bir bedel karşılığı satın alındınız; onun için Tanrı'yı bedeninizde yüceltin.

 

Mesih’in satın aldığı özgürlüğe insan çabası ile sahip olmak isteyenler ise insanlara ve insan öğretişlerine köle olacaklardır:

I.Korintliler 7:23 Bir bedel karşılığı satın alındınız, insanlara köle olmayın.

 

5:3 Sünnet edilen her adamı bir daha uyarıyorum: Kutsal Yasa'nın tümünü yerine getirmek zorundadır.

 

5:2-3 ayetlerine birlikte bakınca, sünnet yanlılarının dayattığı öğretişin özünde kişileri sünnet ve lütuf arasında bir seçim yapmaya zorladığı belirgin oluyor. Mesih ve lütuf konuları birbirinden ayrı şeyler olmadığına göre bu öğretiş özünde kişilerin sünnet ve Mesih arasında bir seçim yapmasına çalıştığı açıktır.

 

Sünnet olmaksızın kurtuluş olmayacağını savunanlar (Elçilerin İşleri 15:1) Yasa’yı tutmakla kişinin kurtulacağını öğrettiğinden, bu ayette sünneti kabul edenlerin “Kutsal Yasa'nın tümünü yerine getirmek zorunda” oldukları hatırlatılmaktadır.

 

Sünnet İbrahim’e ve soyuna antlaşmanın bir işareti olarak verilmişti (Tekvin 17:10). Ancak bu görünür işaret özünde insanların Tanrı’nın Yasası altında olduklarını hatırlayarak yaşamaları; kime ait oldukları gerçeğine sahip çıkarak, vaatlere ve bereketlere sarılmaları içindi. Bu durumda İsrail’in ödül ve yargı gerçeğini iyi anlamları gerekiyordu (Yeremya 9:25). Bu yüzden İstefan şehit edilmesinden önce verdiği vaazda Mesih karşıtı Yahudileri dik kafalılar, yürekleri ve kulakları sünnet edilmemiş olanlar” diye tanımlamıştı. Böylece sünnet yürekle, paklıkla, kutsallıkla, Tanrısayarlıkla ilgili bir gerçeğe işaret etmektedir (Filipililer 3:3).[3]

 

Bu durumda halen sünneti, yasacı ve gelenekçi yaklaşımı kurtuluş yolu olarak görenler, insanı yaralayıp sakat edenler gibi görülmektedir (Filippililer 3:2).

 

Bu durumda 4. ayet yasa, sünnet, işler peşinden giderek kurtuluş arayanlara 3. ayeti daha geniş açıklamaktadır.

 

5:4 Yasa aracılığıyla aklanmaya çalışan sizler Mesih'ten ayrıldınız, Tanrı'nın lütfundan uzak düştünüz.

 

Bu ayet “Tanrı’nın lütfunu” başka, “Mesih’i” başka bir konu olarak göstermez; ama ayrılamaz bir şekilde bu ikisinin birbirine bağlı olduğuna dikkat çeker.

 

‘Sünnet edilen biri Yasa'nın tümünü yerine getirmek zorunda’ olduğundan (5:3); halen aynı düşüncede olanlara söylenecek söz ‘Mesih'ten ayrılmış’ olduklarıdır. Bu da ‘lütuftan ayrılmış’ oldukları anlamına gelmektedir.

 

Yani Mesih’ten ve lütuftan uzak bir bildiri Müjde olamazdı. Bu durumda Mesih’in Müjdesi’nden farklı bir kurtuluş yolu öğreten kimseler, yani sahte öğretmenler ‘Mesih’ten ve lütuftan ayrılmış’ kimseler olmakla birlikte; 5:10 ayetine bakarak Galatya’daki seçilmişlerin Mesih’ten ve kurtuluşlarından ayrı düştüklerini söylemiyoruz:

Mezmur 89:31 Kurallarımı bozar,

Buyruklarıma uymazsa,

32 İsyanlarını sopayla,

Suçlarını dayakla cezalandıracağım.

33 Ama onu sevmekten vazgeçmeyecek,

Sadakatime sırt çevirmeyeceğim.

34 Antlaşmamı bozmayacak,

Ağzımdan çıkan sözü değiştirmeyeceğim.

35 Bir kez kutsallığım üstüne ant içtim,

Davut'a yalan söylemeyeceğim.

 

Luka 22:32 ve Romalılar 11:1-7 ayetlerine bakarak, Mesih’in kurtarışının eşsizliğinden dolayı seçilmişlerin kurtuluşlarını kaybetmedikleri[4] ama sahte öğretişe kulak vermekle bir düşkünlük durumu yaşadıklarını söyleyebiliriz. Bu durum, kilise içindeki seçilmişlerin günahta yaşamakta oldukları ve “Kutsal Ruh’u kederlendirdikleri” anlamına gelmektedir.

 

Şüphesiz ki, kilisenin içinde bulunduğu bu durum Tanrı’nın hoşnutsuzluğuna sebep olmaktadır. Tanrı’nın hoşnutsuzluğunun ise esenlik, aydınlanış, bilgelik, kutsallık gibi lütuf ile belirlenmiş Hristiyan yaşamındaki bereketleri yaşamanın önünde bir engel olduğunu söyleyebiliriz. Bu durumda Pavlus’un uyarısını alan kiliseye düşen şey, yanlış öğretişi kiliseden uzaklaştırmak ve meydana gelen kaostan dolayı tövbe etmek olmalıdır.

 

Mesih’in çarmıhtaki işinin tam mükemmel ve eşsiz olması, Müjde’nin eşsizliğini ve Müjde’nin tekliğini getirmektedir. Böylece kilisedeki imanlılar yanlış bir müjdeye kulak vermekle Mesih benzerliğindeki yeni yaşamda ve kutsallaşmada ilerlermekten kendilerini alıkoymuş oldular (Romalılar 2:18-19, 21, 23).

 

5:4

İleri Çalışma Notu

- Hİ.30. Kendilerinde, azizlerde ve başka yerlerde kurtuluş ve güvence arayanlar tek kurtarıcı İsa’ya gerçekten inanıyorlar mı?

Hayır.

O’na ait olmaktan övünseler bile

tek Kurtarıcıyı

işleriyle inkar ederler..3

 

Ya İsa mükemmel bir kurtarıcı değildir,

ya da gerçek imanda bu Kurtarıcıyı kabul edenler

kurtuluşları için gerekeni O’nda bulurlar.4

 

3 I.Korintliler 1:12, 13; Galatyalılar 5:4

4 Koloseliler 1:19, 20; 2:10; I.Yuhanna 1:7

 

- Hİ.95. Putperestlik nedir?

Tanrı’nın kendi Sözü’nde açıkladığı

tek gerçek Tanrı’nın yerine ya da karşısına

sahip olduğumuz ya da icat ettiğimiz başka bir şey koyup

güvenimizi onun üzerine koymak putperestliktir.15

 

15 I.Tarihler 16:26, Galatyalılar 4:8-9, Efesliler 5:5, Filipililer 3:19

 

- WUİ.105

 

Yasa ile kurtulmaya çalışanların durumu Mesih’ten ve lütuftan ayrılmışlıktır (3:10). Tanrı ile diri bir ilişkinin yerine Yasa’yı koymaya çalışanlar, Mesih’i kurtuluştan hariç tutmaya çalışmış olacaklardır. Bu durumda Tanrı’da yaşamın yolu olarak Yasa’ya bakanlar Mesih’ten ve özgürlükten kopmuş kimseler olacaklardır.

 

Mektupta daha önce Müjde’nin ve Mesih’in üstünlüğüne değinmek için “Yasa ile değil, Mesih ile” diye yazarken (2:16); şimdi Hristiyan özgürlüğü (5:1-15) için de aynı uyarıyı yapılmaktadır (5:1, 13):

2:16 Yine de insanın Kutsal Yasa'nın gereklerini yaparak değil, İsa Mesih'e iman ederek aklandığını biliyoruz. Bunun için biz de Yasa'nın gereklerini yaparak değil, Mesih'e iman ederek aklanalım diye Mesih İsa'ya iman ettik. Çünkü hiç kimse Yasa'nın gereklerini yaparak aklanmaz.

 

Böylece 5:4 ayeti Yasa ile aklanmaya çalışanlara “aklanma aracı Yasa değil, Mesih’tir” uyarısı yaparak; Yasa ile aklanmya çalışanların Mesih’ten ayrı düşmesini ‘lütuftan ayrı düşmek’ ile eş anlamlı görür. Bütün bunların bir diğer anlamı da özgürlükten ayrı düşmektir.

 

Böylece işlerine güvenen kimseler Mesih’teki lütuftan ayrı düşmekle köleliğe bağlanmış bir kalırlar. Ancak bu ayette “sizler Mesih'ten ayrıldınız, Tanrı'nın lütfundan uzak düştünüz” şeklindeki ifadeye bakarken ‘artık kilisede elçisel iman ile Mesih’e bağlanmış kimse kalmadığı’ şeklinde bir düşünceye kapılmıyoruz. Çünkü kilisedeki karışıklığa rağmen bu mektup yazılmıştır. Yani kilise elçiye tümden kapısını kapamış değildir.

 

Yahudi yanlısı sahte öğretiye rağmen Elçinin Mektubu okunabildiğine göre kilisede halen gerçek iman sahipleri vardır. 5:10 ayeti de bunu desteklemektedir.

 

5:5 Ama biz aklanmanın verdiği umudun gerçekleşmesini Ruh'a dayanarak, imanla bekliyoruz.

 

İleri Çalışma Notu

Bu ayetin vurguladığı aklanma (iman ile verilen doğruluk) ile umut ve Kutsal Ruh hakkında ayrıca Romalılar 5:1-5 ayetlerine bakınız.

 

Bu ayet ‘aklanma, umut, iman’ konulara dikkat çekmektedir. Bu üç şey Kutsal Ruh’un işleyişi ile mümkündür. Dolayısı ile bu üç şey Kutsal Ruh’un varlığına işaret etmektedir. Kutsal Ruh’un işareti olan bu üç şey aynı zaman da yeni yaratılışımızın da bir işaretidir (6:15). Bu durumda sünnet yanlısı öğretiş ile elçisel öğretiş arasındaki fark kendini Kutsal Ruh’un bağışladığı yeniden doğuş lütfunda belli edecektir.

 

Bütün bir yaşamı sünnet belirleyecek ise, Kutsal Ruh’a dayanmayan bir yaşam içinde aklanma söz konusu olabilir mi? Elbette hayır! Kutsal Ruh’a dayanmayan bir yaşam içinde umut söz konusu olabilir mi (5:5)? Elbette hayır! Çünkü insanlar yaptıkları ve yapamadıkları işler listesine baktıkça yetersizlik ve zayıflık içinde oldukları gerçeği ile yüzleşecek, işlerinin kabul edilmemesi korkusu altında esenlik ve umut olmadan yaşamak durumunda kalacaklardır.

 

Bütün bir yaşamı sünnet belirleyecek ise yaşam amacı yararsızlığa dayalı olacağından, sevgi ile etkin iman yerine yaşamı Tanrısal bereketleri kaybetme korkusu, ölüm korkusu belirleyecektir (5:6).

 

Aklanmamız Mesih’te yani çarmıhta gerçekleşti. Şu anda yaşamakta olan bizler ise aklanmış olduğumuz için “Ruh’a dayanarak” yaşamalıyız; aklanmış olduğumuz için Kutsal Ruh’tan gelen destek ile iman yaşamını sürdürebiliriz; aklanmış olduğumuz için Kutsal Ruh’tan gelen umut ile kurtuluşumuzun tam mükemmel kılınacağı zamana –Mesih’in ikinci gelişine- bakarak yaşayabiliriz.

 

Kilise imana dayalı olan umut ile beklerken sevinçli ve gayretli olacaktır. Ancak insanlar imana değil de işlerine dayalı olarak beklerlerse esenlik ve umutlarını çok kolay kaybedeceklerdir. Galatya’daki kiliselerin içinde bulunduğu durum tam olarak buydu. Sahte öğretiş onların diriliş yaşamına bakmalarına engel teşkil ediyordu. Çünkü sahte öğretiş bir anlamda onlara aklanmaları için gerekenlerin listesini sunuyordu. Müjde ise kiliseye Mesih’te lütufkar bir şekilde aklandığını öğretmekteydi. Ancak Galatya kilisesi çarmıh aracılığı ile aklanmış olduğunu göz önüne alarak Mesih benzerliğindeki yeni yaşamda ilerlemeye çalışmalıydı.

 

İleri Çalışma Notu

- 5:5 ayetine “aklanma” ve “kutsallaşma” konusunu açısından bakınız.

- WİA.XIII, WUİ.77

 

O zaman şunu unutmayalım: Doğruluk konusundaki umuda (3:5-6) bakarak yaşamak başka bir şey; kendi işlerine ve bunların mükemmel olmayan sonuçlarına bakarak, sıklıkla umutsuzluk içinde yaşamaktan başka bir şeydir.

 

5:6 Mesih İsa'da ne sünnetliliğin ne de sünnetsizliğin yararı vardır; yararlı olan, sevgiyle etkisini gösteren imandır.

 

Yine bu ayet sünnete karşı çıkarken özünde ‘insanın sünnet aracılığı ile aklanmayı aldığı’ şeklindeki bir öğretişe karşı çıkmaktadır. Yani ‘kurtuluşu Mesih’e değil de insanın kendisinin yaptığı bir işe dayandıran bir öğretişe’ karşı çıkma durumu vardır. Bu ayette vurgulanan konu imandır. Daha önce 3:6-14, 25 ayetlerinde de “işler değil, iman” vurgusu yapılmıştı.[5] Ancak burada dikkat çekilen nokta, Mesih’teki imanın bu yaşamda kendisini nasıl belli ettiğidir.

 

Mesih’e imana dayalı bir yaşam sevgiye dayalı bir yaşamdır. Sevgiye dayalı bir yaşamı en açık şekilde çarmıhta görüyoruz. Mesih çarmıhtayken kendisine karşı olanları affetmişti. Ve yine Mesih’in haça gerilmeden önceki şu sözlerini hatırlayın:

Yuhanna 13:34 Size yeni bir buyruk veriyorum: Birbirinizi sevin. Sizi sevdiğim gibi siz de birbirinizi sevin.

35 Birbirinize sevginiz olursa, herkes bununla benim öğrencilerim olduğunuzu anlayacaktır.

 

Bu durumda Mesih’in çarmıhta kendisine inanmayanları affetmesine bakarak; 5:11 ayetinde sahte öğretmenlerin Mesih’e inananlara baskı yapmasını hatırlıyor ve hangi öğretinin içinde “gerçek sevgi” olduğunu daha açık bir şekilde görüyoruz.

 

Ve yine sahte öğretinin kilise içine sızarak, “biz Hristiyanız; Mesih’e inanıyoruz” diye vaaz ettiği halde; 5:11 ayetinde açıklandığı üzere, Elçisel Müjde’yi yok etme ve karşı çıkma ruhu ile böyle kişilerin Mesih’in bedenine karşı nasıl bir savaş içine girmiş olduklarını görüyoruz.

 

Bu iki örneği aklımızda tuttuğumuzda 5:6 ayeti Elçisel Müjde’nin Kutsal Ruh’a dayalı olarak sevgi ve esenlik ile birlikte bir yaşam getirdiğini açıkça görüyoruz. Mesih’teki aklanmayı ve Mesih’teki kutsanmayı almış kişilerin yaşamları için “Mesih’te etkin sevgi” belirleyici bir unsurdur.

 

5:6

İleri Çalışma Notu

- BİA.24 –Günahkârların Kutsallaşması

Tanrı’nın Sözü’nün duyulmasıyla

ve Kutsal Ruh’un işleyişi ile insanda oluşan

bu gerçek imanın

insana yeniden doğuş verdiğine ve onu “yeni bir insan”57 yaparak

onun “yeni bir yaşam”58 sürmesini sağladığına

ve [onu] günahın köleliğinden özgür kıldığına

inanırız.

 

Bundan dolayı,

bu aklayıcı iman

insanları dindar ve kutsal bir yaşam sürmekten

soğutmak yerine,

tam aksine,

insanların içinde öyle bir şekilde işler ki,

ondan ayrı olarak

kendilerine olan sevgilerinden

ve yargılanma korkusundan kaynaklanan işleri yapacaklarına

Tanrı sevgisine dayanan işleri yaparlar.

 

İşte bu yüzden,

bu kutsal imanın insan için meyvesiz olması imkansızdır,

Bahsettiğimiz iman boş olan değil

Kutsal Yazılar’ın,

“sevgiyle etkin olan iman”59 olarak bahsettiği

Tanrı’nın Sözü’nde

insanın kendi kendine yapmasını

buyurduğu işleri etkin kılan imandır.

 

İmanın iyi kökünden kaynaklanan

bu işler,

O’nun lütfu ile kutsandığı için

Tanrı gözünde iyi ve kabul edilebilirdir.

Ancak bu işler

bizim aklanmamız için sayılmazlar–

çünkü bizler sadece İsa Mesih’e olan imanımızla

iyi işler yapmadan önce bile aklandık.

Eğer ilk olarak ağaç iyi değil ise,

bizim iyi işlerimiz de ağacın meyvesinden

daha iyi olamazdı.

 

Buna göre iyi işler yaparız,

ancak bu iyi işler bize bir hak kazandırmaz–

o zaman neyi hak ederiz?

Hatta yaptığımız iyi işler ile

O’nun bize değil,

bizim Tanrı’ya borcumuz vardır,

çünkü O “kendi iyi isteğine göre

hoşnut olduğu şeyi istememiz ve yapmamız için bizde çalışır”– 60

Şu yazılanları aklınızda tutun:

“Siz de böylece, size verilen buyrukların

hepsini yerine getirdikten sonra, `Biz değersiz kullarız;

sadece yapmamız gerekeni yaptık' deyin.”61

 

Ancak Tanrı’nın iyi işleri ödüllendirdiğini de

inkar etmek istemiyoruz–

fakat bu işler O’nun lütfu ile

O’nun armağanları ile taçlandırılır.

 

Daha da ötesi,

iyi işler yapsak bile

kurtuluşumuzu onların üzerine dayandırmayız;

çünkü benliğimizin kirletmediği

ve yargılanmayı hak etmeyen

bir iş yapamayız.

Eğer bir tane bile [iyi iş] gösterebilseydik,

tek bir günahımızı bile hatırlaması

Tanrı’nın o işi reddetmesi için yeterliydi.

 

sürüklenip savrularak

hiç güvencemiz olmaksızın

her zaman şüphe içinde olacaktık,

eğer Kurtarıcımızın acı çekmesinin ve ölümün

sağladığı yararlara dayanmasaydık

bizlerin zavallı vicdanına sürekli bir eziyet edilecekti.

 

57 II.Korintliler 5:17

58 Romalılar 6:4

59 Galatyalılar 5:6

60 Filipililer 2:13

61 Luka 17:10

 

- WİA.XI/2

Mesih’i ve O’nun doğruluğunu alıp, bunlara dayanma eylemi olan iman, aklanmanın gerçekleştiği tek yoldur: ancak aklanan kişide tek başına değildir ama her zaman için diğer kurtaran lütufları beraberinde bulundurur ve bu da ölü değil, sevgiyle etkin olan bir imandır.

 

“Mesih İsa'da ne sünnetliliğin ne de sünnetsizliğin yararı vardır” ifadesine bakarken

Tanrı’nın hoşnut olduğu imanın yeni doğuş ile geldiğini hatırlıyoruz (Yuhanna 3:5-6). Böylece sünnet ya da sünnetsizliğin yani insan işi ve gayretinin, Kutsal Ruh’un yaptığı bir işi ‘tamamlama’ ya da ‘daha ileriye taşıma’ gibi bir gücü olmadığı açığa çıkacaktır.

 

Yeniden doğuş ve iman Kutsal Ruh’un işi olduğuna göre, Tanrı’yı hoşnut eden imanı ‘sevgiyle etkin iman’ olduğu açıktır.

.

Antlaşma işareti olan sünneti almak, Tanrı ile ilişkiyi sağlayan, Kutsal Ruh’un lütufkar bir şekilde armağan ettiği doğruluğu sağlayamazdı. Ve yine sünnet, Kutsal Ruh’un bağışladığı sevginin, Mesih’e aşılanmışlığın tek başına sebebi ve aracısı olmazdı.

 

Mesih İsa'daki sevgiyle etkin kılınmış iman, insanların akılda ve yürekte Tanrı’ya bağlanmış olarak yaşamalarını getirecektir. Bu sevgi bir iş yapma ya da yapamama korkusundan uzaktır. Tanrı’nın sevgisi yetkin olduğu için korkudan uzaktır. İçinde korkunun olmadığı bir yaşam da esenlik yaşamıdır. Ancak böyle bir sevgi Tanrı’ya ve insana hizmeti arar (5:13).

 

Bu sevgi, içinde merhamet ve bağışlayıcılık olan bir sevgidir; alçakgönüllüdür. Düşmüş insana merhamet eden Tanrı’nın sevgisinin inananların hayatında yerleşmesi ile iman yararlı ve etkin olur. Bu sevgi, inananların Mesih gibi sevmesi ve Mesih gibi yaşamaları ile anlamını bulur. Ve yasacıların işler ile yerine getirmeye çalıştığı Kutsal Yasa ancak Mesih’teki özgürlükte ve Mesih’teki sevgide yerine getirilebilir:

Romalılar 13:8 Birbirinizi sevmekten başka hiç kimseye bir şey borçlu olmayın. Çünkü başkalarını seven, Kutsal Yasa'yı yerine getirmiş olur.

 

5:7 İyi koşuyordunuz. Sizi gerçeğe uymaktan kim alıkoydu?

 

Sahte öğretmenlerin yaymaya çalıştığı sünnet, gelenek ve iyi işlere dayalı, Yahudi kültürünün şekillendireceği yaşam Müjde’den ayrı bir yol izlediğinden, kişiler bu şekilde Tanrı’da ilerlemesi gereken yoldan başka bir yolda devam edecekleri için Müjde’nin gerçeğine uymaktan alıkonulmuş olacaklardı (5:7).

 

Galatya’lı kiliseler elçiden lütuf Müjdesi’ni duyup iman ettiği ilk zamanlarda “ne güzel koşuyordunuz” dedirtecek bir şekilde ilerleme içindeydi. Ancak araya giren dünyanın mayası yüzünden şimdi gerçeği dinlemekten uzaklaşmış bir duruma gelmişlerdi.

 

Bu ayetin ‘gerçekten uzaklaşma’ şeklindeki vurgusu 3:1 ayetindeki ‘büyülenmiş olma’ benzetmesini hatırlatmaktadır. Çünkü artık kilise ilk başladığı koşuyu tamamlayamayacak şekilde hedefinden sapmıştır. Kilise yanlış öğretiye kulak verdiğinde Müjde Gerçeğine göre yaşamaktan uzaklaşmıştır.

 

Birazcık dünyanın mayası işin içine girince (5:9) kiliseyi koşması gereken hedeften alıkoyacaktır. Kutsal Yasa’yı Tanrı’nın lütfuna bakmaksızın anlamaya çalışan yasacı zihniyet işler ve kişisel gayrete dayalı öğretisinde Yasa’yı bozmaktan başka bir iş yapamazdı (Markos 7:6-13). Müjde gerçeği bize yasacı ikiyüzlülükten kurtulma özgürlüğünü bağışlamıştır:

Luka 12:1 … Ferisiler'in mayasından -yani, ikiyüzlülükten- kaçının.

 

Müjde gerçeğinden uzaklaşmak kişileri her değişik öğreti ile farklı yönlere savuracaktır. Mesih’in Müjde uğruna alçalışı ve kurbanı Tanrı’nın sevgisini yüreklere ve yaşamlara yerleştirmek içindi. Mesih’in Müjde uğruna bıraktığı tanıklıktan uzaklaşanlar işler ile boş övünen kimseler olarak kalacaktı. Mesih’in sevgiye dayalı özgürlük Müjdesi ise lütfa dayalı olan sevinç ve esenlik ile yaşanabilecek bir yol göstermektedir (Efesliler 2:14-16, Romalılar 10:4, I.Korintliler 5:8).

 

5:8 Buna kanmanız sizi çağıranın isteği değildir.

 

Tanrı’nın isteği mektup boyunca açıklanmaktadır.

 

Galatyalılar’a en başta söylenen şey şu idi:

1:7 Gerçekte başka bir müjde yoktur. Ancak aklınızı karıştırıp Mesih'in Müjdesi'ni çarpıtmak isteyenler vardır.

 

Mesih Kutsal Yasa’yı tamamlamış olduğundan (Efesliler 2:14-16, Romalılar 10:4), Müjde’nin sevgi, lütuf ve özgürlük çağrısından başka bir isteği olamazdı. Bu durumda Müjde’nin çağrısı yasacı sahte öğretmenlerin çağrısı ile örtüşemezdi. Bu da demek oluyor ki, sahte öğretişlerin yolu Tanrı’nın isteği değildir (Yakup 1:13).

 

5:9 Azıcık maya bütün hamuru kabartır.

 

5:6 ayetinin işlere değil, Tanrı’nın Mesih’teki karşılıksız sevgisine dayalı; yani lütfa dayalı Müjde ile çağrısı ile 5:7-9 ayetleri arasında zıtlık görülmektedir. Çünkü Galatya kiliseleri Mesih’e ve Müjdesi’ne en başta bağlılıkla yaşarken ve adanmışlıkla devam ederken (koşarken), şimdi ise kilise bu koşudan durmuş, gerçeğe uymaktan alıkonulmuştur (5:7). Tanrı’nın Mesih’teki isteği sevgi ve lütuf yaşamı iken (5:6) kilise kendisini çağıran Tanrı’nın isteğinden uzaklaşmıştır (5:8). Çünkü Müjde’ye eklenebilecek en basit bir insan işi bile onu “akıl karıştıran başka bir haber” olarak (1:7), kişileri Mesih’in esas amacından uzaklara saptıracaktır (5:9). Çünkü Müjde eşsizdir, tektir, mükemmeldir; Müjde, meleklerin bile düzeltmesine ya da yenilemesine ihtiyacı olmayan bir bildiridir.

 

Diğer yandan “maya” sözü Mesih’ten önceki yaşamı hatırlattığı gibi, bu kelimenin tam zıddı olan “mayasız” sözü de temizlenmiş olma, Mesih’teki kurban sebebiyle ‘doğruluk, paklık yaşamını alma’ çağrışımı yapmaktadır:

I.Korintliler 5:6 Övünmeniz yersizdir. Azıcık mayanın bütün hamuru kabarttığını bilmiyor musunuz?

7 Yeni bir hamur olabilmek için eski mayadan arınıp temizlenin. Zaten mayasızsınız. Çünkü Fısıh kuzumuz Mesih kurban edildi.

8 Bunun için eski mayayla -kin ve kötülük mayasıyla- değil, içtenliğin ve dürüstlüğün mayasız ekmeğiyle bayram edelim.

 

Öyleyse yasacılık, yani dünyasallık mayasının kabarttığı hamur ile Mesih’teki mayasız ekmeği –saf, içine yabancı bir şey karıştırılmamış yaşamı; diri yaşam Müjdesi’ni- birbirinden ayırmak gerekir. Bunu da en iyi şekilde yasacı ve sahte öğretmenlerin verdiği öğretişin meyvesine bakarak görebiliriz. Benliğin mayalı işi meyvesizdir; sadece işleri vardır (5:19-21). Ancak Mesih’in mayasız ekmeği –diri yaşam Müjdesi- Kutsal Ruh’a dayalı olduğundan yürek ve yaşamlarda Mesih benzerliğindeki meyvelerde kendisini gösterecektir.

 

Bu durumda Galatyalılar sahte öğretişe kulak verdikten sonraki kendi yaşamlarındaki kuraklığa bakarak, “iyi koştukları” zaman ile (5:7) şimdi içinde bulundukları zaman arasındaki farkı daha net bir şekilde görebileceklerdi.

 

5:10 Başka türlü düşünmeyeceğinize ilişkin Rab'de size güvenim var. Ama aklınızı karıştıran kim olursa olsun, cezasını çekecektir.

 

5:10

İleri Çalışma Notu

- I.Korintliler 1:18-25

… 23 Ama biz çarmıha gerilmiş Mesih'i duyuruyoruz. Yahudiler bunu yüzkarası, öteki uluslar da saçmalık sayarlar.

24 Oysa Mesih, çağrılmış olanlar için -ister Yahudi ister Grek olsun- Tanrı'nın gücü ve Tanrı'nın bilgeliğidir.

25 Çünkü Tanrı'nın «saçmalığı» insan bilgeliğinden daha üstün, Tanrı'nın

«zayıflığı» insan gücünden daha güçlüdür.

 

- WUİ.89. Söz kurtuluş için nasıl etkin kılınır?

Tanrı'nın Ruhu, Söz'ün okunmasını özellikle de vaaz edilmesini, günahkârları [günah hakkında] ikna etmekte ve onları geri döndürmekte (imana getirmekte), onları kutsallık ve tesellide bina ederek iman aracılığıyla kurtuluşa götürmekte etkin kılar.[6]

 

Ortada olan karmaşıklığa rağmen bu ayet “Rab'de size güvenim var” diye kiliseye seslenebilmektedir. Çünkü Kutsal Yazılar insan isteğinden değil Kutsal Ruh’tan doğmuştur (I.Petrus 1:21); yazılanlar peygamberlik sözleridir; yazılanlar karanlığa rağmen “ışık saçan çıra” gibi aydınlatıcı sözlerdir; Kutsal Yazılar Tanrı’nın diri sözleridir (II.Petrus 1:19-21).

 

Elçi burada işlerine güvenen sahte öğretmenlere rağmen, Tanrı Sözü’nün okunduğunda akıl ve yürekleri aydınlatacağına olan güveninden dolayı “Rab'de size güvenim var” diyebilmektedir. Çünkü 1:6 ayetinde vurgulanan “Mesih’teki lütuf ile çağıran Tanrı” kurtuluşun kaybedilmezliği konusunda açıktır.

 

Tanrı Sözü’nü kiliseye ilettikten sonra da yanlış öğretiş peşinden gidenlerin üzerine gelecek olan Tanrı yargısı kaçınılmazdır (İbraniler 4:12-13):

İbraniler 4:13 Tanrı'nın görmediği hiçbir yaratık yoktur. Kendisine hesap vereceğimiz Tanrı'nın gözü önünde her şey çıplak ve açıktır.

 

Elçi Pavlus Müjde’yi Galatyalılar’a bildirip Mesih’in ve Müjde’nin eşsizliğini ilan etmekle, aynı zamanda Müjde’nin gücünü de o yere bildirmiş olmaktadır. Bu durumda da Galatyalı kiliselere Müjde’den başka bir bildiriyi savunanların yargılanması kaçınılmaz olacaktır (1:7-10, Luka 17:1). Buradaki “aklınızı karıştıran kim olursa olsun, cezasını çekecektir” ifadesinin II.Petrus Mektubunda yanlış öğretişlere verilen cevap ile nasıl örtüştüğüne dikkat ediniz:

II.Petrus 2:17 Bu kişiler, susuz pınarlar, fırtınanın dağıttığı sis gibidirler. Onları koyu karanlık bekliyor.

18 Çünkü yanlış yolda yürüyenlerden henüz kurtulanları, boş ve kurumlu sözler söyleyerek benliğin tutkularıyla, sefahatle ayartırlar.

19 Onlara özgürlük vaat ederler, oysa kendileri yozlaşmışlığın kölesidirler. Çünkü insan neye yenilirse onun kölesi olur.

 

Benzer şekilde benliğin işlerine göre yaşayanlar (5:19-21) için “öyle davrananlar Tanrı Egemenliği'ni miras alamayacaklar” şeklinde bir uyarı vardır (I.Korintlilier 6:9-10; 15:50). Bu durumda Tanrı Sözü’ne göre yaşamayanların benliğin işlerine göre bir yaşam içine düşmeleri kaçınılmazdır. Yani Mesih’in Müjdesi’nden başka bir bildiride kurtuluş yoktur (Elçilerin İşleri 4:12).

 

“Başka türlü düşünmeyeceğinize ilişkin Rab'de size güvenim var” şeklindeki ifade, Müjde’nin tekliğinin, eşsizliğinin ve üstünlüğünün vurgulandığı önceki bölümleri hatırladığımızda, Müjde’nin sahte öğretişler karşısında zaferli olduğunu da vurgulamaktadır. Bu mektubun 5. ve 6. bölümlerine baktığımızda “Müjde özgürlüktür” diyen mesajı iyi düşünmek gerekmektedir. Mesih’in Müjdesi, tutsaklığa götüren dünyanın bildirisinden insanları özgür kılarak zafer kazanacaktır.

 

Diğer yandan bu ayet Mesih’in akladığı ve iman bağışladığı kimselerin zaferine ve dolayısı ile Müjde’ye karşıt olan bir bildirinin taraftarlarının da yargılanacağı gerçeğine bir gönderme yapmaktadır. “Ama aklınızı karıştıran kim olursa olsun, cezasını çekecektir” şeklindeki ifade aynı zamanda Müjde’nin sunduğu kurtuluşun kapsadığı kimselere de zafer müjdelemektedir.

 

5:11 Bana gelince, kardeşler, eğer hâlâ sünneti savunuyor olsaydım, bugüne dek baskı görür müydüm? Öyle olsaydı, çarmıh engeli ortadan kalkardı.

 

İleri Çalışma Notu

- Müjde uğruna acı çekmek konusunda Müjde’nin ne öğrettiğini araştırnız.

- II.Timoteyus 2:3 Mesih İsa'nın iyi bir askeri olarak benimle birlikte sıkıntıya göğüs ger.

- II.Korintliler 12:10 Bu nedenle Mesih uğruna güçsüzlükleri, hakaretleri, zorlukları, zulümleri ve darlıkları sevinçle karşılıyorum. Çünkü ne zaman güçsüzsem, o zaman güçlüyüm.

- Filipililer 1:29-30 Çünkü Mesih uğruna size yalnız Mesih'e iman etmek değil, daha önce bende gördüğünüz ve hâlâ sürdürdüğümü duyduğunuz zorlu çabanın aynısını göstererek Mesih uğruna acı çekmek ayrıcalığı da verildi.

 

5:10 ayetinde Tanrı Sözü’ne güven ve yargı ile ilgili mesaj verilirken, bu ayette “bir elçi olarak benim yaydığım Müjde’yi dikkate alın” şeklinde bir uyarı vardır.[7]

 

“Bana gelince, kardeşler, eğer hâlâ sünneti savunuyor olsaydım” şeklindeki ifade Pavlus’un bütün hayatını ikiye bölmektedir: Mesih’te Önce, Mesih’ten Sonra.

 

Elçideki Mesih’te Önce ve Mesih’ten Sonra görülen farklılık lütuf Müjdesi’nin inanan kişide etkin olduğu zaman nasıl akıl ve yürek değişimi (yenilenmiş bir yaşamı) getirdiğini anlamamız açısından önemlidir.

 

Mesih’e iman etmeden önce Pavlus sünnete ve dolayısı ile işlere dayalı bir yaşam sürmekte gayretli idi. Yasa’ya Mesih ve Müjdesi açısından baktığı zaman artık bunları aklanma ve kurtuluş yolu olarak görmüyor (Filipililer 3:1-9). Böylece Mesih’teki Müjde’ye nasıl bağlılıkla yaşadığını “gördüğü baskılar” ile açıklıyor. Müjde ve Mesih uğruna sıkıntılara, baskılara katlanmış ancak rahat yaşamak uğruna günaha kölelik demek olan sahte öğretişe katlanmamıştır.

 

Mesih’teki özgürlüğü korumak için dünyanın baskılarına direnmek gerekir. Pavlus da öyle yaparak özgürlüğünü korumak için kendi bilinen tanıklığından bir hatırlatma yapar. Dünya, benlik ve şeytan imanlıları köleleştirmek için uğraşacaktır. Öyleyse 5:1 ayetindeki “dayanın” sözünün aynı zamanda mücadele etme gerektiren bir yaşam ve tanıklık demek olduğunu anlamak gerekir.

 

Yasa’yı savunmadığı için Müjde uğruna baskı ve sıkıntıya katlanan elçi, sahte öğretmenlerin çizgisinde olanların rahatlığına karşın kendi yaşamını göstererek ortada olan zıt durumu görmelerini istiyor. Çünkü Pavlus özgürlük Müjdesi’nin çarmıhta açıklandığını göstermek istiyor. Çünkü elçi insanın onayını değil, Tanrı’nın onayını içeren Müjde ile kurtuluşa inanıyor. Bu da diğer bir ayeti aklımıza getirmektedir:

1:10 Şimdi ben insanların onayını mı, Tanrı'nın onayını mı arıyorum? Yoksa insanları mı hoşnut etmeye çalışıyorum? Eğer hâlâ insanları hoşnut etmek isteseydim, Mesih'in kulu olmazdım.

 

1:10 ayetinde “Mesih’e kul olmak ve Tanrı’yı hoşnut etmek” arasında bir paralellik görmekteyiz. 5:11 ayetine de bu açıdan baktığımızda sahte öğretiş verenlerin insan onayı ve insan mutluluğu üzerine kurulu, insan işi bir bildiri savunduklarını; bu yüzden de elçisel Müjde karşı çıkışlarını Pavlus’un yaşamına getirdikleri baskı ve saldırılar ile sürdürdüklerini görmekteyiz.

 

Öyleyse 1:10 ayetinin “Eğer hâlâ insanları hoşnut etmek isteseydim, Mesih'in kulu olmazdım” şeklindeki ifadesi bize bir gerçeği vurgulamaktadır: Mesih’e kul olmadıkça Tanrı’yı hoşnut edemeyiz. Ve yine 5:11 ayetindeki “Öyle olsaydı, çarmıh engeli ortadan kalkardı” çeklindeki ifadeye bakarak; Mesih’i, çarmıhı ile birlikte anlamamız gerektiği ortaya çıkar. I.Korintliler 15:3-4 ayetlerinde ‘Mesih’in, günahlarımıza karşılık ölüp, gömülüp ve yine günahlarımıza karşılık Kutsal Yazılar uyarınca üçüncü gün ölümden dirildiğini’ okuyoruz. Mesih’in bu işi I.Korintliler 6:20 ayetinde “Bir bedel karşılığı satın alındınız; onun için Tanrı'yı bedeninizde yüceltin” yani ‘Tanrı’yı hoşnut edin’ şeklinde açıklanırken; aynı mektubun 7:23 ayetinde ise “Bir bedel karşılığı satın alındınız, insanlara köle olmayın” yani ‘insanların mutlu eden bir yaşamı, insan onayını, benliğin tatminini aramayın’ şeklinde bir mesaj verilmektedir.

 

Bu durumda insan öğretisine bağlılık “kölelik” demek oluyor ve yine Mesih’e kul olmak ise “özgürlük” olarak ortaya çıkıyor.

 

çarmıh engeli (I.Korintliler 1:18-25):

Romalılar 9:30 Öyleyse ne diyelim? Aklanma peşinde olmayan uluslar aklanmaya, imandan gelen aklanmaya kavuştular.

31 Aklanmak için Yasa'nın ardından giden İsrail ise Yasa'yı yerine getiremedi.

32 Neden? Çünkü imanla değil, iyi işlerle olurmuş gibi aklanmaya çalıştılar ve "sürçme taşı"nda sürçtüler.

33 Yazılmış olduğu gibi:

"İşte, Siyon'a bir sürçme taşı,

Bir tökezleme kayası koyuyorum.

O'na iman eden utandırılmayacak."

 

Tanrı’nın iyiliğini, bereketini, sevgisini ve kurtarışını pek çok kimse istiyor. Ancak herkes çarmıha gerilmiş birini Kurtarıcı olarak kabul etmek istemiyor. Çoğunluk kendi işlerine yani kendi doğruluğuna dayanan bir yolda kendi kurtuluşlarının sahibi olmayı istiyor. İnsanlar kendi çabalarına dayanan işleri Tanrı’nın yeterli görmesini istiyor. İnsanlar kendi yetersizliklerini, düşmüşlüklerini, günahlarını görmek istemiyor; ama insanlar “iyi” olduklarını ya da “çok kötü olmadıklarını” düşünerek, Tanrı’nın adaleti ve kutsallığına rağmen kurtuluşa layık olduklarını ileri sürmüş oluyorlar –ancak Kutsal Kitap bizlere “gazap çocuğu” olduğumuzu söylüyor (Efesliler 2:3).

 

Kutsal Kitap ile aynı düşünmeyen insanlar Tanrı’nın insanı sonsuz yargı ile mahkum edeceğini kabullenmek istemiyorlar. Bir çok kimse çarmıha gerilmiş Mesih’i hayatlarının Rab’bi olarak kabul etmek istemiyor; ama kendi işleri ile, yani Mesihsiz olarak kurtulmak istiyorlar. Yani kişiler bu durumda kurtuluşu Tanrı’da yani Mesih’te değil de kendi işlerinde aramış oluyorlar. Çarmıh engeli budur: kişiler, hayatlarını Rab’be teslim etmek yerine, kendi hayatlarının rabbi olmak istiyorlar.

 

4:29 ayeti ile Yuhanna 15:18-23 ayetini birlikte okuduğunuz zaman, baskılar Mesih’e sadık olan kimselere (özgür Tanrı çocuklarına) dünyanın (benliğe köle olanların) yaptığı bir onaylama gibi gözükmektedir. Böylece 5:11 ayeti Pavlus’un Mesih’in Müjdesi’ni savunduğu için acı çektiğini gösterdiğinde dünya’nın Müjde’ye karşı çıkarak Mesih’in Sözleri’ni doğrulamış olduğu açığa çıkmaktadır (Filipililer 1:27-28).

 

5:12 Aklınızı çelenler keşke kendilerini hadım etseler!

 

Galatyalılar İsrail kültürüne yabancı kimselerdi. Antlaşma işareti olarak İsrail’e verilen sünnet uygulamasının tam olarak anlamını bilemezlerdi. Ve İsrail kültüründe sünnetin toplumsal olarak yerleşmiş bir değer olduğunu tam olarak anlamaları zordu. Ancak Galatyalılar kültür olarak Kibele (cybele) rahiplerinin hadım edilmiş kimseler olduğunu biliyorlardı.[8] Böylece Pavlus Galatya’lı imanlılara “eğer sahte öğretmenler bu kadar dindar ise sünnet ile kalmayıp kendilerini hadım etsinler” diyerek, sünnet töreninin tek başına Mesih’teki kurtuluşun yerini alamayacağı gibi, ‘dindarlık ve doğruluk’ adına sünnetten daha ileri bir adımın da (hadım edilme) bir anlamı olmayacağını vurgulamaya çalışmaktadır.

 

Çünkü Mesih İsa'da ne sünnetliliğin ne de sünnetsizliğin yararı vardır (5:6). Böylece Galatya kiliseleri insan işi olan törenlerin, insan gayretine dayalı işlerin değil, Mesih’teki sevgiyle etkin imanın değerine bakmaya çağrılmaktadır.

 

Böylece “aklınızı çelenler keşke kendilerini hadım etseler” şeklindeki ifade lütfun yerine insan çabası yerleştirme gayreti içinde olanların ‘daha ileri bir gayrete neden gitmedikleri’ şeklinde bir söz dokundurması yapmaktadır.

 

Böylece İsrail kültüründen gelen Mesih imanlıları sünnete lütuf Müjdesi açısından bakmaları gerektiği gibi, putperest kültürden gelen Galatyalı Mesih imanlıları da insan işi olan ‘hadım edilme’ törenine lütuf Müjdesi açısından baktıklarında “Mesih İsa da sevgi ile etkin imanın” ne kadar değerli ve zaferli olduğunu düşünmeleri gerekecekti.

 

Bu anlamda yerleştirilmeye çalışılan sünnet töreni aslında bu kişileri Mesih’in kilisesinden koparan bir uygulama olduğu anlaşılırdır.

 

5:1 Mesih bizi özgür olalım diye özgür kıldı. Bunun için dayanın. Bir daha kölelik boyunduruğuna girmeyin.

5:13 Kardeşler, siz özgür olmaya çağrıldınız. Ancak özgürlük benlik için fırsat olmasın. Birbirinize sevgiyle hizmet edin.

 

İleri Çalışma Notu

- Romalılar 6:1-23 ayetleri “Mesih ile birleşmişlik” açısından ne söylüyor?

- Romalılar 6:1-14 ayetleri “günahtan özgürlük” konusunda ne söylüyor?

- Romalılar 6:14-23 ayetleri “günaha kölelik” konusuna nasıl yaklaşıyor?

 

Mesih’teki özgürlük Mesih ile gündelik olarak yürümekle yaşanılabilecek bir şeydir. Esenlik, kutsallık ve doğruluk yaşamı için bize özgürlük bağışlanmıştır. Ancak sahte öğretişin bildirisi lütfa dayalı olmadığından insanların esenlikte değil, korku tutsaklığında yaşamaları söz konusudur. Çünkü insanlar ne kadar gayretli olarak işler yaparsa yapsın, yaptıklarının Tanrı katında yeterli olup olmadığından, kabul görüp görmediğinden emin olamazlardı. Bu da, kişinin içinde esenlik olmayan, korkudaki bir yaşama tutsak olması demektir.

 

Ancak Tanrı bizlere Mesih aracılığı ile kendisine korkusuzca hizmet edebilme özgürlüğünü bağışlamıştır.

Luka 1:73-75 Nitekim bizi düşmanlarımızın elinden kurtaracağına

Ve ömrümüz boyunca

Kendi önünde kutsallık ve doğruluk içinde,

Korkusuzca kendisine tapınmamızı sağlayacağına dair

Atamız İbrahim'e ant içerek söz vermişti.

 

Ayetin burada ne dediğine dikkat edin: “özgürlük benlik için fırsat olmasın.” Burada “benlik” olarak tercüme edilen sözün “beden” anlamına geldiğini unutmayın.[9] Ayet “bedende sürdürdüğünüz bu yaşamda doğal isteklerin peşinden giderek günah işlemeyin” demek istemektedir.[10]

 

Bir insan günahı hangi durumdayken işliyor? Tabii, bedendeyken yani yaşarken işliyor. O halde “beden” derken kemik ve etten meydana gelmiş fiziksel varlığımızı değil de, bu fiziksel varlık içinde yaşayan günahlı, düşmüş ve bozulmuş doğamızını hatırlamalıyız. Böylece 5:19-21 ayetlerinde “benliğin (bedenin) işleri” olarak verilen liste bedendeyken, doğal arzularla sürüklenerek yaptığımız isyankarlığı ve yaşadığımız yasa tanımazlığı; yani bedendeyken içinde bulunduğumuz günah ve tutsaklık durumu tanımlamaktadır.

 

Bu durumda “özgürlük benlik için fırsat olmasın” diyen ayete bakmadan önce “düşman –kölelik” durumunu iyi anlamamız gerekmektedir. Zekeriya şükran ilahisinde “ömrümüz boyunca –bedende yaşadığımız günler boyunca- Tanrı’nın önünde kutsallık ve doğruluk içinde yaşayalım ve korkusuzca kendisine tapınalım diye Tanrı bizi düşmanlarımızın elinden kurtardı” demektedir. Bu durumda Mesih’teki özgürlük bizi günahtan yani kölelikten kurtaracak güçtedir. Öyleyse iman edenler kölelik demek olan benliğin işlerinden (5:19-21) özgür yaşamalıdırlar:

I.Petrus 2:16 Özgür insanlar olarak yaşayın, ancak özgürlüğünüzü kötülük yapmak için bahane etmeyin. Tanrı'nın kulları olarak yaşayın.

 

Yine 4:24-31 ayetlerine bakarken gördüğümüz üzere, özgürlüğümüz, Tanrı’ya “Babamız” olarak, korkusuzca yaklaşabilme ayrıcalığıdır. Mesih’teki doğruluk, kutsallık, esenlik ve güven içinde Tanrı’ya yaklaşma özgürlüğümüz vardır. Ve bu özgürlük de günah işlemeye bir bahane olmaz.

 

5:13 ayeti bir anlamda “insan yapımı bir törene tutsak olmayın; insan kurallarına köle olmayın” şeklinde bir mesaj da içermektedir. Öyleyse özgür kimselerin karakteri kendisini Mesih gibi hizmette göstermelidir (Matta 20:28).[11]

 

Mesih gibi hizmet etmek içinse “özgürlüğü bedenin istekleri doğrultusunda kullanmamak” gerekmektedir. İmanlılar ancak benliğin isteklerinin peşinden gitmemekle Mesih gibi birbirlerine sevgi ile hizmet edebilirler. Bu durumda özgürlük kendisini hizmet ile gösterirken kölelik ise kendini günahta (5:19-21 [5:15, 26]) belli edecekti:

Yuhanna 8:34 … günah işleyen herkes günahın kölesidir.

 

Günah ise özünde Tanrı’ya karşı gelmektir, Tanrı’ya isyan ve itaatsizliktir. Böylece insanın insana karşı işlediği günahlar da “günahta tutsaklık” içinde devam etmek demektir. Öyleyse Mesih imanlıları kendilerini sevgi ile hizmete adamalı ve böylece günahtan kaçınmaya çalışmalıdır.

 

5:14 Bütün Kutsal Yasa tek bir sözde özetlenmiştir: "Komşunu kendin gibi seveceksin."

15 Ama birbirinizi ısırıp yiyorsanız, dikkat edin, birbirinizi yok etmeyesiniz!

 

Müjde’den başka bir şey yaşamı yönlendirdiğinde kişiler ceza ve yargıya doğru gitmiş olacaklardı (5:7-10). Baskılara boyun eğmeden yanlış öğretişlere direnerek Mesih’teki özgürlükte devam etmekten başka bir yol yoktur (5:11-13). Özgürlükte yaşanan bu yaşam, gücünü sevgiden alır (5:13). Öyleyse bu yaşamı belirleyen şey sünnet ya da kölelik değil Mesih’teki lütuf ve özgürlük olmalıdır. Mesih’teki özgürlük yaşamı kendisini ‘komşuyu sevmekte’ gösterirken (5:14), kölelik yaşamı ise sevgi yoksunluğunun getirdiği kötü şeyler ile kendini gösterecektir (5:15).

 

5:13 ayetinin ‘benliğe köle olmaksızın özgür yaşam ve birbirimize hizmet etme’ düşüncesi bu ayetlerde daha açık bir şekilde kendini göstermektedir. Yasacı sahte öğretmenler “yap-yapma” şeklinde kural ve işlerle Kutsal Yasa’yı tuttuklarını düşürken 5:14 ayeti Yasa’nın işlere değil, sevgiye dayalı olduğuna işaret eder. Yasa’ya göre “insanı sevmek” ancak Tanrı’nın sevgisi ile mümkündür. Bu yüzden Yasa önce “Tanrın Rab’bi btün yüreğinle bütün canınla seveceksin” diye emretmiştir. Tanrı’yı severek, Tanrı’nın sevgisi ile yürüyen bir insan, insan komşusunu seven bir kimse olaraktan günahtan kaçınarak insana sevgi ile hizmet edebilecektir.

 

5:15 ayetinde ise Yasa’yı tutmak için sünnet ve Yahudiliğin diğer rituellerini öğretmeye çalışanların, aslında Pavlus’un hayatını zorlaştırmakla (5:11) Yasa’ya karşı gelme durumu içinde olarak yaşadıklarını öğreniyoruz. İnsanı sevmeyen kimseler Yasa’yı tuttuklarını nasıl söyleyebilirler ki?

 

5:15

İleri Çalışma Notu

- WUİ.136

 

5:15 ayeti sahte öğretişin kiliseye çekişme, kavga getirdiğine dikkat çekmektedir. Böylece 5:14 ayeti ise Yasa’yı sevgi ile onaylamanın Mesih’te mümkün olduğunu gösteriyor. Ve aslında bu ayet Yasa’yı reddetmiyor ya da “eski” diyerek kaldırmıyor. “Yasa sevgiye dayalıdır” diyerek Galatyalılar’ın gözünü işlerden Mesih’e ve Kutsal Ruh’un ürünü olan sevgiye çeviriyor.[12]

 

Mesih’teki özgürlük ruhsal anlamda büyümeye hizmet etmesi gerekirken, özgürlük yanlış yorumlandığında kişiler düşebilecekleri sınırlara kadar giderek bu özgürlüğü zorlayabilirler. “Bir daha kölelik boyunduruğuna girmeyin” diyen emri (5:1) unutunca, kişiler nasıl olsa “Mesih’i inkar etmem istenmiyor” düşüncesi ile “şunu yapmak iyi, bu da iyi” gibi düşüncelerle dünyanın mayasını hoş görmeye başlayacaklar; durum ilerledikçe de yaşamları Mesih’in arzu ettiği yönden farklı bir şekilde gelişecektir (5:9). Bu durumda kişiler özgür kimseler olarak sevgiyle kilise üyelerine hizmet (5:13) etmekten geri kalacaklar ve bu ayette olduğu gibi çekişme, bölünme, ayrılık gibi; kilisede olmaması gereken bir durum içine düşeceklerdir.

 

Mesih’te tamamlanmış olan Yasa’ya baktığımızda görmemiz gereken şeyler ritueller değil, Tanrı’nın Mesih’te açıkladığı isteği ve insanın Tanrı’ya olan sorumluluğudur. Yasa insana Tanrı’nın kutsallığını açıklarken insanın bundan öğreneceği şey aynı zamanda insanın düşmüşlüğü ve kurtarılmaya olan ihtiyacı olmalıdır. Yasacılar kuralları takip edip rituelleri yaptıkları için ‘günah işlemediklerini’ öne sürerler (Luka 11:42; 18:9-14). Ancak Tanrı’nın kutsallığına bakan kimseler kendi günahlarını [pişmanlıkla] görebilirler (I.Timoteyus 1:15). Yine imanlılar Yasa’ya baktıklarında Tanrı’nın düşmüş insana verdiği değeri ve lütfun yüceliğini görürler –rituelleri değil.

 

İlave Açıklama

1-) Galatyalılar Mektubunun ‘Hristiyan özgürlüğü’ hakkındaki öğretişine Romalılar 14. bölümden bakarak anlatınız.

 

2-) Galatyalılar Mektubunun ‘Yasa ve özgürlük’ hakkındaki öğretişine II.Korintliler 3. bölümden bakarak anlatınız.

 

3-) Kilisenin içinde bazen Hristiyan olduğunu söyleyen ama elçisel öğretiden başka bir şeye inanan kimseler olmuştur. Böyle bir tecrübe yaşamak bir kilise için çok sarsıcıdır. Ancak Kutsal Yazılar’dan öğreniyoruz ki, sahte öğretiş ile dünyanın bir sorunu yoktur. Bu yüzden Elçi Yuhanna yanlış öğretiş yanlılarının kilise içinde gözükebileceğine dikkat etmektedir:

I.Yuhanna 2:18 Çocuklar, bu son saattir. Mesih Karşıtı'nın geleceğini duydunuz. Nitekim şimdiden çok sayıda Mesih karşıtı türemiş bulunuyor. Son saat olduğunu bundan biliyoruz.

19 Bunlar aramızdan çıktılar, ama bizden değildiler. Bizden olsalardı, bizimle kalırlardı. Ayrılmaları hiçbirinin bizden olmadığını ortaya çıkardı.

 

Bu durumda Mesih’teki özgürlük doğru bir şekilde anlaşılmalı; kilise içindeki düzen ve öğretiş birliği dikkatli bir şekilde korunmalı, kilisenin paklığına leke gelmemesi için; ve Müjde’nin bildirisine aykırı bir anlayışın kilisede yerleşmesi tehlikesine karşın dikkatli olmalıyız. Galatya’daki imanlıların yaşadığı sarsıcı tecrübeden kendimizi korumak için bu durum kilisede disiplin ve aforoz mekanizmasının dikkatli işlemesi gerekmektedir.

 

Romalılar 11:11-24 ayetlerinde kesilen ve aşılanan dallar örneğine bakarken ulusların Tanrı’nın kilisesine nasıl kabul edildiğini öğreniyoruz. Ancak bu ayetlerden imansızlığın Tanrı’nın kilisesinden kesilip atıldığını da okuyoruz. Bu durumda sadece kilisede hizmete ayrılan kimselerin eğitimi değil, kilise üyeliğine kabul edilen kimselerin de eğitimi dikkat ve özen gösterilmesi gereken bir konudur.

 

BİA.32 –Kilisenin Düzeni ve Disiplini

Kiliseleri yönetenlerin,

kilise bedeninin devam etmesi için

kendileri arasında belli bir düzeni

kurmalarının ve bunu yerleştirmelerinin

faydalı ve iyi olduğuna inansak da,

bu kişilerin

tek Efendimiz olan

Mesih’in

bizler için

düzenlemiş olduğundan

sapmama konusunda her zaman dikkatli olmaları gerektiğine inanıyoruz.

 

Bu yüzden Tanrı’ya olan tapınmamızda

bütün insan icatlarını

ve yasaların üzerimize koyduğu

vicdanımızı herhangi bir şekilde

bağlayan ve zorlayan her şeyi reddederiz.

 

Kabul ettiklerimiz ise sadece,

herkesin Tanrı’ya itaatini sürdürmesinde

düzenin ve birliğin sağlanmasında

uygun olanlardır.

 

Bütün bu zorunluluklarla birlikte,

Tanrı’nın Sözü’ne göre

aforoz uygulaması

olması gereklidir.

 

4-) Bazen kişiler Mesih’teki özgürlüğü doğru anlayamazlar. Bu durumda kilisede sapkın bir öğretişin getireceği baskı kadar olmasa da bir karışıklık meydana gelir. 

 

“Mesih bizi özgür olalım diye özgür kıldı” sözüne bakınca öncelikle insanın düşmüşlüğü hatırlamamız gerekir. Bizler Adem’in soyu olarak düşmüş ve ölmüş kimselerken Mesih’te diriliş ve özgürlük bağışlanmış kimseler olduk. Dünya benlik ve şeytan bizi günah ve ölümün egemenliğinde tutsak etmişken Mesih’te kurtarıldık.

 

Ancak Mesih’teki diri yaşam ve özgürlüğe getirilmiş yeni konumumuzda ‘hiç kimseye ihtiyacı yok’ bir durumda değilizdir. 2:20 ayetine bakarak iman ettikten sonra da Mesih’e her gün, nefes aldığımız tüm zamanlar boyunca ihtiyacımız olduğunu, önce Mesih’in bizde yaşaması ile bizim O’nda kaldığımızı, böylece O’nun uğruna yaşayabildiğimizi söyleyebiliriz.

 

Bu durumda Mesih çarmıha gerildiğinde bizim suçlarımız çarmıha gerilmiş oldu:

II.Korintliler 5:21 Tanrı, günahı bilmeyen Mesih'i bizim için günah sunusu yaptı. Öyle ki, Mesih sayesinde Tanrı'nın doğruluğu olalım.

 

Bu durumda Mesih’e iman etmiş olma durumdan dolayı kişiler artık kendilerini Kutsal Kitap okudukça Tanrı Sözü’nü ‘anlıyor, öğreniyor, imanda günden güne büyüyor, aydınlanıyor, yeterince biliyor’ güveni içinde bulabilirler.[13] Böylece ‘artık kimseye ihtiyaçları olmadığı’ şeklinde gelişen bir güven ile, kilisede hizmet eden kişilerden daha iyi bir vizyona sahip oldukları yönünde bir gurur ile yaşamaya başlayabilirler; bu durumda da kendilerini kilisenin birlik ve düzenine karşı bir hareketin içine düşürmüş olurlar. Ve bu durum sağlıklı bir kilise işleyişi içinde hemen dikkat çeker ve rahatsızlık yaratır.

 

Böyle bir durum içinde olan kimselerin zaman içinde günahı dizginleme gücünden uzaklaştığına tanık olabilirsiniz. Çünkü sadık imanlılar için bile Mesih’te bağışlanan kutsallık bu yaşamda tam mükemmel yetkinliğe ulaşmaz.[14]

 

Özgürlük birbirimizle barış içinde yaşamaya engel bir şekilde kullanılamaz. Mesih’teki özgürlük, imanın ev halkının ayaklarını yıkamaya çağrılı olduğumuzu unutturmaz (Yuhanna 13:14). Mesih’teki özgürlük, yenilenmiş bir sevgi ile Tanrı halkını sevebilme (Yuhanna 13:34) emrini çiğneyemez.

 

Mesih’teki özgürlük kişilerin kendilerini Tanrı halkı ile birlikte yaşam pratiğinden alıkoymaları için değildir:

Romalılar 1:12 Yani, ben aranızdayken karşılıklı olarak birbirimizin imanıyla cesaret buluruz demek istiyorum.

 

Mesih’teki özgürlük, kardeşlik sevgisiyle herkesin birbirine saygı göstererek yaşadığı bir paydaşlıktır (Romalılar 12:10).

 

Mesih’teki özgürlükte yaşamak kiliseye sevgiyle hizmet etmeyi arar (Galatyalılar 5:13).

 

Mesih’teki özgürlük, “birbirinizle aynı düşüncede olun; bilgiçlik taslamayın” emri çatışmaz (Romalılar 12:16).

 

Mesih’teki özgürlük Kutsal Ruh’tan gelir; bu yüzden de Ruh’ta yürüyerek özgürlükte yaşayabilir ve Mesih’teki özgürlükte devam ederek iman hayatında ilerleyebiliriz. Ancak bu şekilde kendimizi ‘boş yere övünen, birbirine meydan okuyan, birbirini kıskanan kişiler olmaktan’ koruyabiliriz (5:25-26). Mesih’teki özgürlük ve sevgi olmazsa benliğin işleri (5:19-21) ve günaha kölelik kendini hemen gösterecektir.

 

Tanrı bizi kabul ettiği, bizi sevdiği için kurtulduk; ve kurtulduğumuz için de özgürüz. O halde Mesih’teki özgürlükte devam eden bir yaşamda Tanrı’da kurtuluşumuz için yapmak zorunda olduğumuz bir şey yok –zaten Tanrı Mesih’te kurtarışını verdi. Öyleyse kurtulmuş insanlara yaraşır biçimde yaşamalı; kurtulmuş insanlara yaraşır biçimde düşünmeli ve konuşmalıyız.

 

Tanrı bize Mesih’teki lütufla kurtuluşu bağışladığı zaman bize Mesih’in bedeninde bir üye olma ayrıcalığını da vermiş oldu:

Romalılar 12:4-5 Bir bedende ayrı ayrı işlevleri olan çok sayıda üyemiz olduğu gibi, çok sayıda olan bizler de Mesih'te tek bir bedeniz ve birbirimizin üyeleriyiz.

 

O halde özgürlük bize bir bedenden (Mesih’in kilisesinden) bağımsız bir yaşamı getirmez.

 

Özgürlük “tek başına bağımsız olmak” demek değildir. Özgürlük Mesih’te yaşanan, Mesih’e bağlılıkla devam eden bir şeydir. Özgürlük, günahtan özgürlüktür; günahtan ve günahın suçluluğundan, günahın yargı, utanç ve cezasından özgürlüktür.

 

Mesih’teki özgürlük, Yasa’nın lanetinden, dünyadan, şeytandan, benlikten, ölümün ve mezarın gücünden, sonsuz yargıdan özgürlüktür. Özgürlük, bir çocuğun babasına güvenle yaklaşmasından daha güçlü bir güven ile Tanrı’ya yaklaşabilme özgürlüğüdür. Mesih’teki özgürlük olmadan kişiler esenlik ve güven duygusu içinde olamazlar. Tanrı’ya korku ile yaklaşmaya çalışırlar. Bazen de Tanrı’ya yaklaşma cesaretleri hiç olmaz.

 

Çünkü özgürlükten önceki hayatta Mesih ve diriliş güvencesi olmadığı gibi, Yasa altında olmanın köleliği ve Tanrı karşısında Yasa’yı bilip de yapamamanın suçluluğunun verdiği güvensizlik ve korku vardı.

 

Ancak özgürlük hiçbir zaman ahlaki yasadan bağımsız olduğumuz anlamına gelmez. Özgürlüğümüz Mesih’teki kurtulmuşluğumuzla, kurtuluşumuz da Mesih’in bizi satın alması ile ilişkilidir:

I.Korintliler 6:20 Bir bedel karşılığı satın alındınız; onun için Tanrı'yı bedeninizde yüceltin.

I.Korintliler 7:23 Bir bedel karşılığı satın alındınız, insanlara köle olmayın.

 

Bizim bedelimizi Mesih’in çarmıhta ödediğini iyi anlamak lazım:

Vahiy 5: 9 Yeni bir ezgi söylüyorlardı:

"Tomarı almaya,

Mühürlerini açmaya layıksın!

Çünkü boğazlandın

Ve kanınla her oymaktan, her dilden,

Her halktan, her ulustan

İnsanları Tanrı'ya satın aldın.

10 Onları Tanrımız'ın hizmetinde

Bir krallık haline getirdin,

Kâhinler yaptın.

Dünya üzerinde egemenlik sürecekler.

 

Öyleyse özgürlük, bizi satın alan Efendi’ye “kul” olarak yaşayabilme özgürlüğüdür. Çünkü Mesihsiz bir yaşamda ölüme götüren günahın köleleriydik. Şimdi satın alındığımız Efendi’nin örnek bıraktığı şekilde yaşama özgürlüğü bize verildiğine göre ahlaki yasadan bağımsız bir hayat düşünemeyiz. Bu yüzden günahla lekelenmemiş bir yaşam (Yakup 1:27, Vahiy 14:4) için mücadele etmeye çağrılıyoruz. Mesih’teki özgürlükte, hamt olsun, buna gücümüz vardır –Mesih’in bizde yaşamasından kaynaklanan bir güç.

 

5-) İnsanlar genelde kendilerinin ‘çok kötü kimseler olmadıklarını’ düşünürler. Günaha köleliğin doğasındandır ki, insanlar kendi hatalarını görmezden gelir ve çabuk unuturlar. Ama başkalarının iyiliklerini çabuk unuttukları gibi başkalarının kötülüklerini unutmazlar. Yani genelde insanlar kendilerine değil de başkalarına bakarak ‘daha iyi’ olduklarına inanmayı severler. Ancak Mesih’teki özgürlüğü almış kimseler gerçekte kendi doğal benliklerinin ne durumda olduğunu anlayabilirler:

Titus 3:3 Çünkü bir zamanlar biz de anlayışsız, söz dinlemez, kolay aldanan, türlü arzulara ve zevklere köle olan, kötülük ve kıskançlık içinde yaşayan, nefret edilen ve birbirimizden nefret eden kişilerdik.

 

Günahı ve benliği (benliğin işlerini) doğru anladıkça kurtarılmaya muhtaç kimseler olduğumuz daha da açıklığa kavuşur. Bu da bizlere Tanrı’yı şükran dolu bir şekilde sevmek ve aynı sevgi ile insana hizmet etme arzusu verecektir. Böylece zavallı bir günahkârken kurtarılmış olmak, alçakgönüllü bir şekilde diğer düşmüş insana merhamet duymayı getirecektir. Ve Titus 3:3 ayetinde yazıldığı üzere kötü kimseler olduğumuzu bilmek; kendimizde olan iyi bir şeyden dolayı değil, kendi iyi işlerimiz ve gayretimizden dolayı değil; kurtuluşumuzun Tanrı’daki lütuftan geldiğini bilmek bizleri bu özgürlükte devam etmek için teşvik etmektedir:

Titus 3:4-6 Ama Kurtarıcımız Tanrı iyiliğini ve insana olan sevgisini açıkça göstererek bizi kurtardı. Bunu doğrulukla yaptığımız işlerden dolayı değil, kendi merhametiyle, yeniden doğuş yıkamasıyla ve Kurtarıcımız İsa Mesih aracılığıyla üzerimize bol bol döktüğü Kutsal Ruh'un yenilemesiyle yaptı.

 

6-) Mesih’teki özgürlük ve özgürlükte yaşam üzerinde daha derin bir araştırma yapmak için Kutsal Kitap’ta inananların birlik ve paydaşlığı üzerine olan bölümlere bakarak kilisenizde gördüklerinizi ya da eksik gördüklerinizi belirlemeye çalışınız. Böylece Mesih’teki özgürlük yaşamı için, inananların Mesih’teki birlik ve paydaşlığı için ne yaptığınızı ve ne yapmadığınızı görmeye ve kendi eksikliklerinizle, hatalarınızla yüzleşmeye çalışın. 

 

5:13 ayeti “birbirinize sevgiyle hizmet edin” diyerek, bizleri Mesih’teki birlik ve paydaşlığımıza yaraşır bir şekilde yaşamaya davet etmektedir.

II.Petrus 1:5-7 İşte bu nedenle her türlü gayreti göstererek imanınıza erdemi, erdeminize bilgiyi, bilginize özdenetimi, özdenetiminize dayanma gücünü, dayanma gücünüze Tanrı yoluna bağlılığı, bağlılığınıza kardeşseverliği, kardeşseverliğinize sevgiyi katın.

8 Çünkü bu niteliklere artan ölçüde sahip olursanız, Rabbimiz İsa Mesih'i tanımakta etkisiz ve verimsiz olmazsınız.

 

7-) Yuhanna 8:31-47 ayetlerine bakarak “özgürlük” konusunu “Mesih’te olmak” ile ilişkilendirirek konuya daha derin bir açıklama getirmeli; özgürlüğünüzü doğru bir şekilde anlamaya ve sahip çıkmaya çalışmalısınız. Ancak özgürlük ve kölelik doğru anlaşıldığında insanlar bir ayrım noktasına geliyorlar: bir kimse Mesih’te ise ‘İbrahim’e verilen vaat ve mirası alan çocuklar’ olma durumu; bir kimse Mesih’te değilse ‘Mesih’e ve dolayısı ile Tanrı’ya karşı (Mezmur 2:1-3)’ olma durumu söz konusudur.

 

Etrafınızdaki dünyaya daha önce bu şekilde bakmış mıydınız?

 

Kendinizi eğer Mesih’teki özgür kimselerden biri olarak tanımlıyorsanız, özgürlüğünüzü bu dünyaya yansıtışınız nasıl olmalıdır? Ve yine Mesih’te vaadin ve mirasın sahibi çocuklar olarak bu özgürlüğünüzü nasıl yaşıyorsunuz? Dünya sizin yaşamınızdan Mesih’teki özgürlüğe dair ne öğreniyor; ya da özgürlük hakkında sizin yaşamınız dünyaya nasıl öğretiyor?

 

8-) Öğretirken, nasihat ederken, uyarıp azarlarken güveniniz bilgi ve tecrübelere mi dayanıyor; yoksa Tanrı Sözü’nün diri ve etkin olduğu gerçeğine mi (5:10)?

İbraniler 4:12 Tanrı'nın sözü diri ve etkilidir, iki ağızlı kılıçtan daha keskindir. Canla ruhu, ilikle eklemleri birbirinden ayıracak kadar derinlere işler; yüreğin düşüncelerini, amaçlarını yargılar.

 

Kilise lütuf ile kurtuluşu vaaz ederken, düzenini korumaya, disiplini ve sakramentleri uygulamaya çalışırken kendisini diri Tanrı Sözü ile sıklıkla denetlemeli ve böylelikle dünyasal yollardan kaçınmalıdır.

 

Benzer şekilde çağın dünya görüşünün başarı grafiği olarak verdiği yollar, ödül ve ceza için uygulamaya çalıştığı düzenler kilisenin etkin bir şekilde devamı için gerekli yöntemler içermeyebilir.

 

Öyleyse Kutsal Yasa’ya özgürlük ruhu içinde bakmamız gerekiyor. Çünkü köle değil, Mesih’te Tanrı’ya evlat edinilmiş kimseleriz. Tanrı’nın çocukları olmak, bize Tanrı’nın bizimle ilgilendiğini, bizi sevdiğini hatırlatan bir gerçektir. Kölelikte korku vardır, ancak Baba’nın çocukları olmak ise Baba ile aramızda sevgi ilişkisi olduğu gerçeğini gösterir. Kutsal Yasa’ya, Mesih’e ve O’nun yaptığı işe özgürlük ruhu içinde baktığımızda lütuftaki yaşamın eşsizliği gözümüzde daha da görünür olacaktır.

 

9-) Mesih’teki yaşamı almak ve bu yaşamda devam etmek için Hristiyan kişiye verilmiş olan lütuf, inananları köleden ayıran özel bir destektir. Kölelik ise destek ve koruyuculuktan uzaktır. Köle bir kimseyi korku yönlendirirken Mesih’te Tanrı’nın çocuğu olan özgür bir kimse ise lütuf aracılığı ile sevgide yetkin kılınmıştır. Kölelik itaati, insan çabası ve ahlaksal disiplinlere bağlanarak devam etme gayretini içerir. Ancak özgür kimseler bir kabul edilme veya bir kabul edilmeme korkusu olmaksızın sevgi ile hizmeti ararlar. Özgür kimseler Tanrı’nın özel ilgisi ve koruyucu sevgisi altında olduğunu bilerek Tanrı’ya şükranla yaşarlar.

 

Bu durumda sizin yaşamınızda şükran, övgü, hamt kendini nasıl gösteriyor? Sizin yaşamınız Tanrı’ya ait olmanın verdiği bir güven içinde ve korkulardan uzak mı? Tanrı’da kabul edilmiş kimseler olduğunuz bilinciyle mi yaşıyorsunuz yoksa kabul edilmek için mi çalışmaktasınız? Hayatınızda bir şeyi yapmak ya da bir şeyi yapmamak konusundaki kararlarınızı etkileyen korkularınız var mı? Benzer şekilde Tanrı’ya duyduğunuz şükran, hayatınızda bir şeyi yapmak ya da bir şeyi yapmamak konusundaki kararlarınızı nasıl etkilemektedir?

 

Dindarlığınızı, Tanrısayarlığınızı ‘dünyanın gözünde nasıl gözüktüğünüz düşüncesi’ ne ölçüde etkiliyor? Mesih’teki yaşamınızı dünyanın etkisi olmadan Müjde’ye göre düzenlemek konusunda zaman zaman düşündüğünüz oluyor mu? İnsanlarca beğenilme ya da onaylanma arzusu ile yüzleştiğiniz zamanlarla nasıl baş ediyorsunuz?

 

Kurtarılmaya muhtaç biri, düşmüş biri olduğunuzu bilmek ve düşmüşlüğüne rağmen, düşmüşken kurtarılmış bir kişi olmak, lütfu anlamanız ve Tanrı’nın çocuğu olma ayrıcalığınıza sarılmanız için yeterli bir teşviktir.

 

10-) “Mesih’teki özgürlük kendisini Tanrı’ya şükran sunmak üzere yaşamayı gerektirir” ise, bu şükran kendisini sizin yaşamınızda nasıl belli etmektedir?

 

Mesih’teki özgürlükte yaşadıkça kardeşlere sevgi ile hizmet edebiliriz. Mesih’teki sevgi ile dünyaya tanıklık ve hizmet götürme çağrımız vardır. Mesih’teki sevginin gücüne dayanarak var oluşumuzu Tanrı’ya şükran sunmak üzere yaşamaya, buna göre hizmet ve tanıklığa çağrılmış kimseler olduğumuzu bilerek yaşamalıyız.

 

Elçisel öğretiye sahip çıkmak ve bir kilise üyesi olmanın sorumluluklarına sahip çıkmak üzere kilisedeki kardeşlere Mesih’teki sevgi ile hizmet etmeye çağrılmışızdır (5:13):

Yuhanna 13:35 Birbirinize sevginiz olursa, herkes bununla benim öğrencilerim olduğunuzu anlayacaktır.

Romalılar 12:10 Birbirinize kardeşlik sevgisiyle bağlı olun. Birbirinize saygı göstermekte yarışın.

 

Mesih’in kutsal evrensel ve kutsal elçisel kilisesinin bir parçası olduğumuzu hatırlatan bir ayete bakalım (Romalılar 12:16, Efesliler 4:2):

Romalılar 12: 4-5 Bir bedende ayrı ayrı işlevleri olan çok sayıda üyemiz olduğu gibi, çok sayıda olan bizler de Mesih'te tek bir bedeniz ve birbirimizin üyeleriyiz.

 

Bu ayet bize bütün kişisel ve sosyal farklılıklarımızı “çok sayıda üyelerden oluşan tek beden” olarak açıklamaktadır. Bu durumda ‘bir kilisenin üyesi olmak’ konusunun ne anlama geldiğini iyi düşünmemiz gerekiyor. Ve burada ‘kilise’ için verilen ‘beden’ tanımlamasına bakarak; bir an için beyninizin görme veya duyma organınız yararına çalışmadığını düşünün! Bedende aksayan bir şey olduğu çok açık olarak belli olmaz mı?

 

Pavlus Mesih’teki özgürlükte düşünüp, Mesih’teki özgürlükte yaşadığı için Mesih’in bedeninde aksayan ya da kanayan yaradan rahatsızlık duymaktadır. Çünkü Pavlus uzakta ya da yakında olsun Galatya kilisesini kendi bedeni gibi görmekte ve bu beden içinde kendinin de bir organ olduğunu gördüğü için acı çekerek konuşmaktadır. Konuya bu açıdan baktığımızda 1:7-9 ayetleri bir ağlayış çığlığı gibi gözükmektedir: “Tanrım lanete ve gazaba götüren sahte bir öğretişten bedeni koru; Mesih’in çürümeye terk etmediğin bedeni gibi (Mezmur 16:10),  sonsuz yargıya götüren öğretinin acıları ile kıvranmaktan halkını koru”

 

Efesliler 4:32, Koloseliler 3:9, Yakup 5:9 ayetlerine bakarak [aslında bu konuda daha pek çok ayeti araştırarak] ve tek bir kişi olarak; farklı dilden, farklı kültürden, farklı uluslardan gelen; bazen de aynı topraklarda aynı dili konuştuğumuz halde farklı aile, farklı gelenek ve farklı yetişme tarzımızdan gelen, farklı dünya görüşlerinden gelen tek bir Hristiyan birey olarak birbirimize ne kadar bağımlı olmamız gerektiği konusunu ciddiyetle düşünmemiz gerekmektedir.

 

11-) Mesih’teki sevgi ile sevmeyi öğrenmeyen kimseler daha fazla olarak kendi yaptıkları iyi şeylere odaklanırken, başkalarının ise yanlışlarına odaklanma eğilimi gösterirler.

 

Bu durumda böyle kişiler sevgi gücüne dayanmadığı için ‘çok sayıda üyelerden oluşan tek beden’ olmayı (Romalılar 12:4-5), yani beden birliği içinde olmayı başaramazlar. Öyleyse Hristiyanlar kendilerini Mesih’teki sevgi ile denetlemeli, sınamalı ve böylece Mesih’te derinleşmeye çalışmalıdır. İman olgunluğu kendisini diğer imanlılarla uyum içinde yaşayabilme pratiğinde belli edecektir.

 

İnsanlarla daha fazla olarak iyi yaptığınız şeyler hakkında mı konuşuyorsunuz? Hiç insanlarla konuşurken kötü yaptığınız işleri örnek göstererek onların benzer hataları yapmaması için çalıştığınız oldu mu? Eğer kötü yaptığınız şeyleri konuşarak kilisenin tavsiye, tecrübe ve bilgilerinden; dua, teşvik ve bereketlemelerinden yararlanma pratiğiniz yoksa, sizler daha fazla başkalarının iyi yönlerine değil de kötü yönlerine bakmaya eğimli bir kişi olursunuz.

 

İnsanlara bazen yaptığınız kötü şeyleri yüksek sesle söyleyemeyebilirsiniz ya da her şeyi herkes ile açıkça konuşamayabilirsiniz. Ancak değişmek için itiraf etmenin gerektiği açıktır. Yanlışlarınız, günahlarınız, hatalarınız için başkalarının dua desteğini de aramalısınız. Ve kilise yaşamınızda beden birliğini korumak için “birbirimize ihtiyacımız var” düşüncesi ile hareket etmelisiniz.

 

Hataları eleştirmekle ya da hatalardan dolayı başkalarını utandırmakla mı ünlüsünüz; yoksa iyilikleri öven, güzel şeyleri takdirle karşılayan, insanları Kelam’da teşvik eden biri olarak mı tanınıyorsunuz?

 

İnsanların güvenerek her şeylerini anlatabildiği biri ile görüşmeye, bir konuyu ya da bir sırrı paylaşarak yardım dilemeye en azından bir kere ihtiyacınız olmuştur. Benzer şekilde sizler de Mesih’teki sevgide güçlendikçe başkaları tarafından güvenilir bir kimse olacaksınız.

 

12-) Kaybedilemez bir kurtuluşu miras aldığımızı bilmek bize alçakgönüllü bir yürek ile daima Tanrı’ya şükran ile yaklaşımımız konusunda yeterince güçlü bir teşviktir. Şükran dolu bir yürek de esenlikte bir yaşamın içinde doğar.

 

Mesih’in çarmıhtaki işine yaşamlarınızı açın. Mesih’in çarmıhtaki işinin ışığında yüreğinizi ve düşüncenizi yıkayın. Özgürlükte yaşamak budur: şükran ve esenlikte yaşamak budur. Benliğin, bireyciliğin Mesih’in çarmıhına gerildiği yaşamlar özgürdür, esenliktedir ve sevinçlidir. Mesih benzerliğindeki yaşamlarda iyi meyve görülür (5:22-23).

 

13-) Mesih’teki sevgi ile etkin iman (5:6) sizde kendisini nasıl gösteriyor? Sizler Mesih’teki sevgi ile etkin imanı nasıl yaşıyorsunuz? Mesih bağlılığındaki sevgi gündelik yaşamınızda size karşı yapılmış yanlışlara verdiğiniz tepkiyi nasıl belirliyor?

 

Mesih sevgisindeki iman gündelik yaşamda sizin ilginize, şefkatinize veya yardımınıza ihtiyaç duyulduğunda kendisini nasıl gösteriyor? Mesih’teki özgürlük ve sevgi ile beslenen imanınız bilginize, maddi veya manevi desteğinize ihtiyaç duyulduğu zamanlarda kendisini nasıl belli ediyor?

 

Kilisenizden ya da başka bir kiliseden size karşı bir yanlış yapıldığında ya da size karşı bir yanlış bir söz söylendiğinde imanınızdaki sevgi kendisini nasıl belli ediyor?

 

Konu adalet, bağışlama, merhamet gösterme, ihtiyaç içindeki birine karşılık beklemeden bir yardım veya şefkat gösterme olduğu zaman iman ve sevginiz gündelik hayatta nasıl etkin bir şekilde çalışıyor?

 

İman ve sevginiz Kutsal Ruh’a dayanarak sıkıntıda olanlara teselli ve yardım sunmakta cömert mi? İman ve sevginiz Kutsal Ruh’a dayanarak acıları paylaşmakta, sorunları çözmede sabırlı mı?

 

Hristiyan özgürlüğünüzü Mesih’teki sevgi ile etkin imana dayanarak nasıl yaşıyorsunuz? Hem “özgür” hem de “hizmet eden” kimseler olarak (5:13) Mesih’teki yaşamı nasıl koruyup devam ettiriyorsunuz?

 



[1] Matta 11:28 Ey bütün yorgunlar ve yükü ağır olanlar! Bana gelin, ben size rahat veririm. 29 Boyunduruğumu yüklenin, benden öğrenin. Çünkü ben yumuşak huylu, alçakgönüllüyüm. Böylece canlarınız rahata kavuşur. 30 Boyunduruğumu taşımak kolay, yüküm hafiftir.

[2] I.Petrus 2:16 Özgür insanlar olarak yaşayın, ancak özgürlüğünüzü kötülük yapmak için bahane etmeyin. Tanrı'nın kulları olarak yaşayın.

[3] Romalılar 3:28 Çünkü insanın, Yasa'nın gereklerini yaparak değil, iman ederek aklandığı kanısındayız. 29 Yoksa Tanrı yalnız Yahudiler'in Tanrısı mı? Öteki ulusların da Tanrısı değil mi? Elbet öteki ulusların da Tanrısı'dır. 30 Çünkü sünnetlileri imanları sayesinde, sünnetsizleri de aynı imanla aklayacak olan Tanrı tektir.

[4] Yuhanna 10:28 Onlara sonsuz yaşam veririm; asla mahvolmayacaklar. Onları hiç kimse elimden kapamaz. İbraniler 10:14 Çünkü kutsal kılınanları tek bir sunuyla sonsuza dek yetkinliğe erdirmiştir.

[5] Romalılar 4:11 İbrahim daha sünnetsizken imanla aklandığının kanıtı olarak sünnet işaretini aldı. Öyle ki, sünnetsiz oldukları halde iman edenlerin hepsinin babası olsun, böylece onlar da aklanmış sayılsın.

[6] Nehemya 8:8, I.Korintliler 14:24-25, Elçilerin İşleri 26:18; Mezmur 19:8, Elçilerin İşleri 20:32, Romalılar 15:4, II.Timoteyus 3:15-17, Romalılar 10:13-17, Romalılar 1:16

[7] Benzer şekilde 1:7-9 ayetlerinde açıklanan Tanrı Sözü ve buna karşı durmanın getireceği yargıdan bahsettikten sonraki 1:10 ayeti de 5:11 ayeti ile örtüşmektedir.

[8] Nizami ÇUBUK, Hierapolis Tiyatro Kabartmaları, Arkeoloji ve Sanat Yayınları, İstanbul 2008, s. 6.

[9] Ryken, s. 217

[10] Grekçe’de beden ve benlik için kullanılan kelime aynıdır (sarks). Bu kelime cümle içindeki anlamına göre bazen “beden” olarak tercüme edilmektedir: II.Korintliler 5:6 Bu nedenle her zaman cesaretimiz vardır. Şunu biliyoruz ki, bu bedende yaşadıkça Rab'den uzaktayız.

[11] Luka 22:26 Ama siz böyle olmayacaksınız. Aranızda en büyük olan, en küçük gibi olsun; yöneten, hizmet eden gibi olsun.

[12] Bu olay işlere odaklanmış bir şekilde yaşayan ve halka öyle öğreten en başta dini önderlere ve sonra bütün İsrail’e Mesih’in yaptığı açıklamayı hatırlatmaktadır (Matta 22:35-40). Mesih kendisini denemek amacıyla Yasa uzmanının “en büyük buyruk hangisidir?” şeklindeki sorusuna “Yasa ve peygamberlikler sevgi üzerine dayalıdır” diyerek cevap vermişti.

[13] Bu kısmen doğrudur; Kelam okuma ve araştırma olmadan Kelam’da büyüme de olmaz. Ancak kilise topluluğu olarak bir arada, birbirimize hizmet ederek Kelam öğreniriz, Tanrı’yı ve insanı sevme pratiği içinden bakarak Kelam öğreniriz; Tanrı ile Müjde temelinde diri bir ilişki ve paydaşlık içinde devam ederken, buna bağlı olarak imanın ev halkı ile birlik ve paydaşlık yaşayarak imanda büyür, Kelam’da güçlenir, bilgelikte aydınlanırız.

[14] WUİ.78. İnananlardaki kutsallaştırılmanın mükemmel olmaması nereden kaynaklanır? İnananlardaki kutsallaştırılmanın mükemmel olmaması, her kısımlarında halen varlığını sürdüren günah kalıntılarından ve benliğin ruha karşıt olan daimi arzularından kaynaklanır; böylece inananlar çoğu zaman ayartılara yenilerek bir çok günaha düşerler, ruhsal hizmetlerinde engellenirler ve en iyi işleri bile Tanrı’nın önünde mükemmellikten yoksun ve kirlidir.