VAAZ/KELAM ÇALIŞMASI TASLAĞI
Galatyalılar Mektubu Üzerine Bir İnceleme
Müjde eşsizdir:
I. (1:1-5)
II. (1:6-10)
III. (1:11-2:21) a. (1:11-17) b. (1:18-2:10) c. (2:11-21)
Müjde üstündür:
IV. (3:1-4:31) a. (3:1-5) b. (3:6-4:11) c. (4:12-20) d. (4:21-31)
Müjde özgürlüktür:
V. (5:1-6:10) a. (5:1-15) b. (5:16-6:6) c.
(6:7-10) VI. (6:11-18)
Kısaltmalar:
BİA: Belçika İnanç Açıklaması
Hİ: Heildelberg İlmihali
WİA.: Westminster İnanç Açıklaması
WKİ: Westminster Kısa İlmihal
WUİ: Westminster Uzun İlmihal
V. (5:1-6:10)
Önceki bölümleri tekrar
hatırlarsak, Müjde’nin tekliği vurgulanmış, böylece Mesih’in eşsizliğine ve
üstünlüğüne değinilmiş; başka bir müjde
(yasacılık) ile Mesih’in yaptığı
işten daha iyi ve mükemmel olan bir şeyi insanın yapamayacağı açıklığa kavuşmuş,
Yasa ve vaatlere Mesih’te bakmanın üzerinde durulmuş, Tanrı’nın Mesih’teki
çocukları olma ayrıcalığımız ve buna bağlı olarak Hristiyan kişinin Mesih’teki
miras ve zaferi hatırlatılmıştı.
5:1-6:10 ayetleri boyunca
Mesih’teki özgürlüğü, dünyanın bizi köleleştirme çabasına karşı direnerek
korumak; benliğin farkına vararak Kutsal Ruh’taki yaşamın güzelliğine bakarak
devam etmek, dünyasallıktan kaçınarak Kutsal Ruh’ta yaşamaya odaklanmak; ve
özgür kimselerin yaşaması gerektiği gibi
–Mesih gibi- yaşamaya yönelik öğretiş hakim olacaktır. Özgür yaşamda devam
etmek ve bunu korumak için imanlıların Ruh’a dayanarak yaşaması gereklidir
(5:5). İman yaşamı aynı zamanda bir direnişi gerekli kılar (5:1). Böylece önceki
bölümlerde vurgulanan “özgür ve köle,
çocuk ve yetişkin, yersel Yeruşalim ve göksel Yeruşalim” arasındaki zıtlık
bu bölümde kendisini birbirine karşıt olan savaş durumu ile açıklar.
Buraya kadar olan öğretişler
(1:1-4:31) kiliseye elçisel öğretiye sarılması konusunda yeterli açıklamalar
yaptığından bundan sonraki bölümler (5:1-6:18) genelde Müjde’nin hayata
uygulanmasına dair pratik yaklaşımlar içermektedir.
Böylece Tanrı’nın çocukları
olmak yani özgür kimseler olmak
Mesih’in Müjdesi ile; köle kimseler olmak
da sahte öğretiş ile ilişkili olduğu net bir şekilde gösterilir. Bu durumda bir
kimsenin nasıl yaşadığına bakarak köle mi yoksa özgür mü olduğu anlaşılabilir
olacaktır. Kölelik kendisini sünnet, diğer törenler, işler, gelenek ile
gösterecektir. Özgürlük ise kendisini Tanrı’dan gelen bir sevgi ile insanı
sevmek ve insana hizmet ederek gösterecektir.
V.a. (5:1-15)
Mesih’te özgür insanlar
lütuf ile aklanmış insanlardır. Mesih’te özgür insanlar Kutsal Ruh’un gücüyle
korunan bir iman güvencesinde devam ederler. Kutsal Ruh’taki özgürlükte yaşayan
insanların imandan kaynaklanan bir umudu vardır.
Hristiyan imanı, Tanrı
çocukları olma özgürlüğü, sevgi ve Müjde’den doğan umut sadece Mesih’te
korunabilecek şeylerdir. Mesih bağlılığında dünyanın, benliğin baskılarına
dayanma gücümüz vardır. Ancak özgürlük hiçbir zaman sorumsuzluk demek değildir.
Özgürlük hiçbir zaman günaha yol açabilecek bir şekilde kullanılamaz.
Kilise
‘iyi koştuğu’ zamana yeniden bakıp, düzeni bozan
‘mayadan’ kaçınmalı, elçinin nasıl
yaşadığına tekrar bakarak (Elçisel
öğretiye tekrar sarılarak) çekişme ruhundan kendisini korumalı ve sevgiyle
hizmet etmeye dönmelidir. Çünkü köle kimseler hak etmek için çalışırken, özgür
kimseler kendisine verilmiş olan şey için şükran sunmak üzere yaşayacaktır.
Özgür bir kimsenin kendisini Rab’be şükran sunmak üzere adadığı bir yaşam, en
belirgin şekilde kendisini kiliseye bağlılık ve kilise üyelerine tanıklıkta
gösterecektir.
Özgür bir kimsenin sünnet olması ne anlama gelir?
Sünnet Yasa altına girişin simgesidir. Öyleyse özgürken sünnet olmak, yasacı ve
gelenekçi tutsaklığa dönmek, Mesih’ten ayrılmak ve Kutsal Ruh’un bağışladığı
aklanmayı reddedip kişinin kendisini aklamaya çalışması demek olacaktır
(5:1-12). Mesih’teki özgürlük ile yasacı kölelik arasındaki fark ise kendisini
açık bir şekilde belli eder (5:13-15).
4:31 İşte böyle, kardeşler, bizler köle kadının
değil, özgür kadının çocuklarıyız.
5:1 Mesih bizi özgür olalım diye özgür kıldı.
Bunun için dayanın. Bir daha kölelik boyunduruğuna girmeyin.
Mesih’in lütufkar ve tatlı davetini[1] hatırlayınca
bu ayet için çok şey söylemeye gerek kalmıyor. Özgürlük Mesih’te bağışlanan bir
lütuf olduğu için dünyanın köleleştirmesine karşı Mesih’teki özgürlükte dimdik
durabilme gücümüz vardır.
Özgürlüğü
doğru anlamak için köleliliği doğru tanımlamak gerekecektir. Ancak köleliği
doğru tanımlamak için de özgürlüğe ihtiyacımız vardır.
Galatya kilisesinin içinde bulunduğu kaos durumu,
özgürlük ve köleliği (Mesih’in öğretisi ve dünyanın öğretisi) birbirine karışmış
şekilde anlamaya ve yaşamaya kalkışmak oldu. Çünkü sahte öğreti onlara
“Yasa’yı da tutun, sünnet de olun,
milliyetinizi Yahudilikle değiştirin; ama Mesih’e de inanın” diye
öğretmekteydi.
Bu durumda Pavlus’un 1. ayete
“Mesih bizi özgür kıldı, artık kölelik boyunduruğuna girmeyin”
şeklinde bir giriş yapması sonraki ayetlere ışık tutmaktadır. Eğer Mesih’teki
özgürlük yerine kölelikte yaşayacaklarsa
“Mesih’ten ayrı, lütuftan uzak” bir duruma düşecekler (5); iman ve sevgi
yaşamından uzak kalacaklardır (6). Bu da onların birbirlerini yemeleri ya da yok
etmeleri gibi bir noktaya varacak olan çekişme, kavga ve düşmanlık ruhu içine
çekilmeleri anlamına gelecektir (15). Ancak Mesih’teki özgürlük çağrısına
uyanlar “benliği denetim altına alabilir
ve birbirlerine sevgiyle hizmet edebilirdi” (13).[2]
Bu ayet ile elçi bütün mektup boyunca karşı
çıktığı her şeyi işaret ederek “bütün bir
yaşamı Mesih ve özgürlük belirlemeli!” şeklinde bir uyarı niteliğindedir.
Aksi bir durum ise bütün yaşamı sünnetin belirlediği bir kölelik boyunduruğu
olacaktır.
İleri Çalışma Notu
- BİA.32
- WİA.XX/2.
Yalnızca Tanrı, vicdanın Rabbi’dir; ve onu Tanrı Sözü’ne her şekilde karşı olan
insan öğretilerinden ve buyruklarından; ya da bunun yanında iman ve tapınma ile
ilgili konularda özgür kılmıştır. Öyle ki, vicdana karşı hareket ederek bu gibi
öğretilere inanmak ya da bu gibi buyruklara itaat etmek gerçek vicdan
özgürlüğüne ihanet etmek anlamına gelir…
Böylece 4:31 ayetindeki
“özgür kadının çocuklarıyız” şeklindeki ifadenin ne olduğunu 5:1
ayeti açıklıyor. Özgürlük Mesih’te bağışlanmış bir şeydir; yani özgürlük
kazanılamaz. Ve Mesih’teki özgürlük Mesih’in kendisinin çarmıhta tamamladığı bir
şeydir.
5:2 Bakın, ben Pavlus size diyorum ki, sünnet
olursanız Mesih'in size hiç yararı olmaz.
Sünnete dayanan yaşam bir yararsızlık üzerine
kurulmuş oluyor (5:2). Böylece yaşam
“yapılması gerekenler ve yapılmaması gerekenler” listesi ile devam
ettirilmeye çalışılınca (5:3), bu durum Mesih’in yolundan başka bir yolda devam
etmek anlamına geliyor (5:4). Mesih’ten
ayrılmış ve Tanrı’dan uzak düşmüş bir kişinin
“ben Mesih’teyim, Hristiyanım, vaftiz oldum” demesi ne kadar boş bir
övünme olacaktır (5:4).
İleri Çalışma Notu
-
BİA.24 … çünkü bizler sadece İsa Mesih’e olan imanımızla iyi işler yapmadan önce
bile aklandık. Eğer ilk olarak ağaç iyi değil ise, bizim iyi işlerimiz de ağacın
meyvesinden daha iyi olamazdı…
Mesih kendi halkını özgür kılmak için Yasa’yı
tamamlamış, yargıyı ve laneti kendi üzerine almış, bizim yerimize acıdan,
utançtan, denenmeden, mezardan geçmiştir. Mesih’in bu fedakarlığını yok sayan
bir kişiye Mesih’in bir faydası olmayacaktır.
Mesih’in çarmıhını ve zaferini yok sayarak Yasa,
işler ve gelenekler ile aklanmaya çalışan kimseler, Mesih’in kurtuluş yolunu
reddetmiş, kendi kurtuluş yollarını kendileri belirlemiş olacaklardır.
Diğer yandan bu ayet bizlere kölelerin kendi
yararlarına olan şeyi yapamama durumu içinde olduklarını da düşündürmektedir.
Yani “Mesih’te” kendimize yararımız vardır; yararımız Mesih’tir.
Mesih çarmıhta boş yere ölmediği için Yasa
aracılığı ile kurtulmayacağımızı biliyoruz. Böylece Yasa, sünnet, işler ve
gelenek ile kurtuluş (doğruluk) aramanın yararsız olduğu iyi anlaşılmalıdır:
2:21… aklanma Yasa
aracılığıyla sağlanabilseydi, o zaman Mesih boş yere ölmüş olurdu (3:10-14).
Köle kendi haklarını savunamaz ve bunları talep
edemez. Köle kendi özgürlüğünü kendisi sağlayamaz
–bunları yapabilecek olsaydı zaten köle olmazdı. Kölenin bir efendi
tarafından satın alınmış olduğunu, bir efendiye ait unutmayalım. Öyleyse
Mesih’in [çarmıhta] bedel ödeyerek
bizi satın alması sebebiyle insanlar özgürlükte yaşayacaktır. Özgürlük, insanın
kendisinin [çabası ile]
sağlayabileceği bir şey değildir:
I.Korintliler 6:20
Bir bedel karşılığı satın alındınız;
onun için Tanrı'yı bedeninizde yüceltin.
Mesih’in satın aldığı özgürlüğe insan çabası ile
sahip olmak isteyenler ise insanlara ve insan öğretişlerine köle olacaklardır:
I.Korintliler 7:23 Bir
bedel karşılığı satın alındınız, insanlara köle olmayın.
5:3 Sünnet edilen her adamı bir daha uyarıyorum:
Kutsal Yasa'nın tümünü yerine getirmek zorundadır.
5:2-3 ayetlerine birlikte bakınca, sünnet
yanlılarının dayattığı öğretişin özünde kişileri sünnet ve lütuf arasında bir
seçim yapmaya zorladığı belirgin oluyor. Mesih ve lütuf konuları birbirinden
ayrı şeyler olmadığına göre bu öğretiş özünde kişilerin sünnet ve Mesih arasında
bir seçim yapmasına çalıştığı açıktır.
Sünnet olmaksızın kurtuluş olmayacağını
savunanlar (Elçilerin İşleri 15:1) Yasa’yı tutmakla kişinin kurtulacağını
öğrettiğinden, bu ayette sünneti kabul edenlerin
“Kutsal Yasa'nın tümünü yerine getirmek
zorunda” oldukları hatırlatılmaktadır.
Sünnet İbrahim’e ve soyuna antlaşmanın bir
işareti olarak verilmişti (Tekvin 17:10). Ancak bu görünür işaret özünde
insanların Tanrı’nın Yasası altında olduklarını hatırlayarak yaşamaları; kime
ait oldukları gerçeğine sahip çıkarak, vaatlere ve bereketlere sarılmaları
içindi. Bu durumda İsrail’in ödül ve yargı gerçeğini iyi anlamları gerekiyordu (Yeremya
9:25). Bu yüzden İstefan şehit edilmesinden önce verdiği vaazda Mesih karşıtı
Yahudileri “dik kafalılar, yürekleri ve kulakları
sünnet edilmemiş olanlar” diye
tanımlamıştı. Böylece sünnet yürekle, paklıkla, kutsallıkla, Tanrısayarlıkla
ilgili bir gerçeğe işaret etmektedir (Filipililer 3:3).[3]
Bu durumda halen sünneti, yasacı ve gelenekçi
yaklaşımı kurtuluş yolu olarak görenler, insanı yaralayıp sakat edenler gibi
görülmektedir (Filippililer
3:2).
Bu durumda 4. ayet yasa, sünnet, işler peşinden
giderek kurtuluş arayanlara 3. ayeti daha geniş açıklamaktadır.
5:4 Yasa aracılığıyla aklanmaya çalışan sizler
Mesih'ten ayrıldınız, Tanrı'nın lütfundan uzak düştünüz.
Bu ayet
“Tanrı’nın lütfunu” başka, “Mesih’i”
başka bir konu olarak göstermez; ama ayrılamaz bir şekilde bu ikisinin birbirine
bağlı olduğuna dikkat çeker.
‘Sünnet
edilen biri Yasa'nın tümünü yerine getirmek zorunda’
olduğundan (5:3); halen aynı düşüncede olanlara söylenecek söz
‘Mesih'ten ayrılmış’ olduklarıdır. Bu
da ‘lütuftan ayrılmış’ oldukları
anlamına gelmektedir.
Yani Mesih’ten ve lütuftan uzak bir bildiri
Müjde olamazdı. Bu durumda Mesih’in
Müjdesi’nden farklı bir kurtuluş yolu öğreten kimseler, yani sahte öğretmenler
‘Mesih’ten ve lütuftan ayrılmış’
kimseler olmakla birlikte; 5:10 ayetine bakarak Galatya’daki seçilmişlerin
Mesih’ten ve kurtuluşlarından ayrı düştüklerini söylemiyoruz:
Mezmur 89:31
Kurallarımı bozar,
Buyruklarıma uymazsa,
32
İsyanlarını sopayla,
Suçlarını dayakla cezalandıracağım.
33
Ama onu sevmekten vazgeçmeyecek,
Sadakatime sırt
çevirmeyeceğim.
34
Antlaşmamı bozmayacak,
Ağzımdan çıkan sözü değiştirmeyeceğim.
35 Bir kez kutsallığım
üstüne ant içtim,
Davut'a yalan
söylemeyeceğim.
Luka 22:32 ve Romalılar 11:1-7 ayetlerine
bakarak, Mesih’in kurtarışının eşsizliğinden dolayı seçilmişlerin kurtuluşlarını
kaybetmedikleri[4] ama sahte öğretişe kulak vermekle
bir düşkünlük durumu yaşadıklarını söyleyebiliriz. Bu durum, kilise içindeki
seçilmişlerin günahta yaşamakta oldukları ve
“Kutsal Ruh’u kederlendirdikleri” anlamına gelmektedir.
Şüphesiz ki, kilisenin içinde bulunduğu bu durum
Tanrı’nın hoşnutsuzluğuna sebep olmaktadır. Tanrı’nın hoşnutsuzluğunun ise
esenlik, aydınlanış, bilgelik, kutsallık gibi lütuf ile belirlenmiş Hristiyan
yaşamındaki bereketleri yaşamanın önünde bir engel olduğunu söyleyebiliriz. Bu
durumda Pavlus’un uyarısını alan kiliseye düşen şey, yanlış öğretişi kiliseden
uzaklaştırmak ve meydana gelen kaostan dolayı tövbe etmek olmalıdır.
Mesih’in çarmıhtaki
işinin tam mükemmel ve eşsiz olması, Müjde’nin eşsizliğini ve Müjde’nin
tekliğini getirmektedir. Böylece kilisedeki imanlılar yanlış bir müjdeye kulak
vermekle Mesih benzerliğindeki yeni yaşamda ve kutsallaşmada ilerlermekten
kendilerini alıkoymuş oldular (Romalılar 2:18-19, 21, 23).
5:4
İleri Çalışma Notu
- Hİ.30.
Kendilerinde, azizlerde ve başka yerlerde kurtuluş ve güvence arayanlar tek
kurtarıcı İsa’ya gerçekten inanıyorlar mı?
Hayır.
O’na ait olmaktan övünseler bile
tek Kurtarıcıyı
işleriyle inkar ederler..3
Ya İsa mükemmel bir kurtarıcı değildir,
ya da gerçek imanda bu Kurtarıcıyı kabul
edenler
kurtuluşları için gerekeni O’nda
bulurlar.4
3
I.Korintliler 1:12, 13; Galatyalılar 5:4
4
Koloseliler 1:19, 20; 2:10; I.Yuhanna 1:7
- Hİ.95. Putperestlik nedir?
Tanrı’nın kendi Sözü’nde açıkladığı
tek gerçek Tanrı’nın yerine ya da
karşısına
sahip olduğumuz ya da icat ettiğimiz
başka bir şey koyup
güvenimizi onun üzerine koymak
putperestliktir.15
15
I.Tarihler 16:26, Galatyalılar 4:8-9, Efesliler 5:5, Filipililer 3:19
- WUİ.105
Yasa ile kurtulmaya çalışanların durumu Mesih’ten
ve lütuftan ayrılmışlıktır (3:10). Tanrı ile diri bir ilişkinin yerine Yasa’yı
koymaya çalışanlar, Mesih’i kurtuluştan hariç tutmaya çalışmış olacaklardır. Bu
durumda Tanrı’da yaşamın yolu olarak Yasa’ya bakanlar Mesih’ten ve özgürlükten
kopmuş kimseler olacaklardır.
Mektupta daha önce Müjde’nin ve Mesih’in
üstünlüğüne değinmek için “Yasa ile değil,
Mesih ile” diye yazarken (2:16); şimdi Hristiyan özgürlüğü (5:1-15) için de
aynı uyarıyı yapılmaktadır (5:1, 13):
2:16 Yine de insanın Kutsal
Yasa'nın gereklerini yaparak değil, İsa Mesih'e iman ederek aklandığını
biliyoruz. Bunun için biz de Yasa'nın
gereklerini yaparak değil, Mesih'e iman ederek aklanalım diye Mesih İsa'ya iman
ettik. Çünkü hiç kimse Yasa'nın gereklerini yaparak aklanmaz.
Böylece 5:4 ayeti Yasa ile aklanmaya çalışanlara
“aklanma aracı Yasa değil, Mesih’tir”
uyarısı yaparak; Yasa ile aklanmya çalışanların Mesih’ten ayrı düşmesini
‘lütuftan ayrı düşmek’ ile eş anlamlı
görür. Bütün bunların bir diğer anlamı da özgürlükten ayrı düşmektir.
Böylece işlerine güvenen kimseler Mesih’teki
lütuftan ayrı düşmekle köleliğe bağlanmış bir kalırlar. Ancak bu ayette
“sizler Mesih'ten ayrıldınız, Tanrı'nın
lütfundan uzak düştünüz” şeklindeki ifadeye bakarken
‘artık kilisede elçisel iman ile Mesih’e bağlanmış kimse kalmadığı’
şeklinde bir düşünceye kapılmıyoruz. Çünkü kilisedeki karışıklığa rağmen bu
mektup yazılmıştır. Yani kilise elçiye tümden kapısını kapamış değildir.
Yahudi yanlısı sahte öğretiye rağmen Elçinin
Mektubu okunabildiğine göre kilisede halen gerçek iman sahipleri vardır. 5:10
ayeti de bunu desteklemektedir.
5:5 Ama biz aklanmanın verdiği umudun
gerçekleşmesini Ruh'a dayanarak, imanla bekliyoruz.
İleri Çalışma Notu
Bu ayetin vurguladığı aklanma (iman ile verilen
doğruluk) ile umut ve Kutsal Ruh hakkında ayrıca Romalılar 5:1-5 ayetlerine
bakınız.
Bu ayet
‘aklanma, umut, iman’ konulara dikkat çekmektedir. Bu üç şey Kutsal Ruh’un
işleyişi ile mümkündür. Dolayısı ile bu üç şey Kutsal Ruh’un varlığına işaret
etmektedir. Kutsal Ruh’un işareti olan bu üç şey aynı zaman da yeni
yaratılışımızın da bir işaretidir (6:15). Bu durumda sünnet yanlısı öğretiş ile
elçisel öğretiş arasındaki fark kendini Kutsal Ruh’un bağışladığı yeniden doğuş
lütfunda belli edecektir.
Bütün bir yaşamı sünnet belirleyecek ise, Kutsal
Ruh’a dayanmayan bir yaşam içinde aklanma söz konusu olabilir mi? Elbette hayır!
Kutsal Ruh’a dayanmayan bir yaşam içinde umut söz konusu olabilir mi (5:5)?
Elbette hayır! Çünkü insanlar yaptıkları ve yapamadıkları işler listesine
baktıkça yetersizlik ve zayıflık içinde oldukları gerçeği ile yüzleşecek,
işlerinin kabul edilmemesi korkusu altında esenlik ve umut olmadan yaşamak
durumunda kalacaklardır.
Bütün bir yaşamı sünnet belirleyecek ise yaşam
amacı yararsızlığa dayalı olacağından,
sevgi ile etkin iman yerine yaşamı Tanrısal bereketleri kaybetme korkusu,
ölüm korkusu belirleyecektir (5:6).
Aklanmamız Mesih’te yani çarmıhta gerçekleşti. Şu
anda yaşamakta olan bizler ise aklanmış olduğumuz için
“Ruh’a dayanarak” yaşamalıyız; aklanmış olduğumuz için Kutsal
Ruh’tan gelen destek ile iman yaşamını sürdürebiliriz; aklanmış olduğumuz için
Kutsal Ruh’tan gelen umut ile kurtuluşumuzun tam mükemmel kılınacağı zamana
–Mesih’in ikinci gelişine- bakarak
yaşayabiliriz.
Kilise imana dayalı olan umut ile beklerken
sevinçli ve gayretli olacaktır. Ancak insanlar imana değil de işlerine dayalı
olarak beklerlerse esenlik ve umutlarını çok kolay kaybedeceklerdir.
Galatya’daki kiliselerin içinde bulunduğu durum tam olarak buydu. Sahte öğretiş
onların diriliş yaşamına bakmalarına engel teşkil ediyordu. Çünkü sahte öğretiş
bir anlamda onlara aklanmaları için gerekenlerin listesini sunuyordu. Müjde ise
kiliseye Mesih’te lütufkar bir şekilde aklandığını öğretmekteydi. Ancak Galatya
kilisesi çarmıh aracılığı ile aklanmış olduğunu göz önüne alarak Mesih
benzerliğindeki yeni yaşamda ilerlemeye çalışmalıydı.
İleri Çalışma Notu
- 5:5 ayetine “aklanma” ve “kutsallaşma”
konusunu açısından bakınız.
- WİA.XIII, WUİ.77
O zaman şunu unutmayalım: Doğruluk konusundaki
umuda (3:5-6) bakarak yaşamak başka bir şey; kendi işlerine ve bunların
mükemmel olmayan sonuçlarına bakarak, sıklıkla umutsuzluk içinde yaşamaktan
başka bir şeydir.
5:6 Mesih İsa'da ne sünnetliliğin ne de
sünnetsizliğin yararı vardır; yararlı olan, sevgiyle etkisini gösteren imandır.
Yine bu ayet sünnete karşı çıkarken özünde
‘insanın sünnet aracılığı ile aklanmayı
aldığı’ şeklindeki bir öğretişe karşı çıkmaktadır. Yani
‘kurtuluşu Mesih’e değil de insanın
kendisinin yaptığı bir işe dayandıran bir öğretişe’ karşı çıkma durumu
vardır. Bu ayette vurgulanan konu imandır. Daha önce 3:6-14, 25 ayetlerinde de
“işler değil, iman” vurgusu
yapılmıştı.[5] Ancak burada
dikkat çekilen nokta, Mesih’teki imanın bu yaşamda kendisini nasıl belli
ettiğidir.
Mesih’e imana dayalı bir yaşam sevgiye dayalı bir
yaşamdır. Sevgiye dayalı bir yaşamı en açık şekilde çarmıhta görüyoruz. Mesih
çarmıhtayken kendisine karşı olanları affetmişti. Ve yine Mesih’in haça
gerilmeden önceki şu sözlerini hatırlayın:
Yuhanna 13:34 Size yeni bir
buyruk veriyorum: Birbirinizi sevin. Sizi sevdiğim gibi siz de birbirinizi
sevin.
35 Birbirinize sevginiz
olursa, herkes bununla benim öğrencilerim olduğunuzu anlayacaktır.
Bu durumda Mesih’in çarmıhta kendisine
inanmayanları affetmesine bakarak; 5:11 ayetinde sahte öğretmenlerin Mesih’e
inananlara baskı yapmasını hatırlıyor ve hangi öğretinin içinde
“gerçek sevgi” olduğunu daha açık bir şekilde görüyoruz.
Ve yine sahte öğretinin kilise içine sızarak,
“biz Hristiyanız; Mesih’e inanıyoruz”
diye vaaz ettiği halde; 5:11 ayetinde açıklandığı üzere, Elçisel Müjde’yi yok
etme ve karşı çıkma ruhu ile böyle kişilerin Mesih’in bedenine karşı nasıl bir
savaş içine girmiş olduklarını görüyoruz.
Bu iki örneği aklımızda tuttuğumuzda 5:6 ayeti
Elçisel Müjde’nin Kutsal Ruh’a dayalı olarak sevgi ve esenlik ile birlikte bir
yaşam getirdiğini açıkça görüyoruz. Mesih’teki aklanmayı ve Mesih’teki
kutsanmayı almış kişilerin yaşamları için
“Mesih’te etkin sevgi” belirleyici bir unsurdur.
5:6
İleri Çalışma Notu
- BİA.24
–Günahkârların Kutsallaşması
Tanrı’nın Sözü’nün duyulmasıyla
ve Kutsal Ruh’un işleyişi ile insanda
oluşan
bu gerçek imanın
insana yeniden doğuş verdiğine ve onu
“yeni bir insan”57 yaparak
onun “yeni bir yaşam”58
sürmesini sağladığına
ve [onu] günahın köleliğinden özgür
kıldığına
inanırız.
Bundan dolayı,
bu aklayıcı iman
insanları dindar ve kutsal bir yaşam
sürmekten
soğutmak yerine,
tam aksine,
insanların içinde öyle bir şekilde işler
ki,
ondan ayrı olarak
kendilerine olan sevgilerinden
ve yargılanma korkusundan kaynaklanan
işleri yapacaklarına
Tanrı sevgisine dayanan işleri yaparlar.
İşte bu yüzden,
bu kutsal imanın insan için meyvesiz
olması imkansızdır,
Bahsettiğimiz iman boş olan değil
Kutsal Yazılar’ın,
“sevgiyle etkin olan iman”59
olarak bahsettiği
Tanrı’nın Sözü’nde
insanın kendi kendine yapmasını
buyurduğu işleri etkin kılan imandır.
İmanın iyi kökünden kaynaklanan
bu işler,
O’nun lütfu ile kutsandığı için
Tanrı gözünde iyi ve kabul edilebilirdir.
Ancak bu işler
bizim aklanmamız için sayılmazlar–
çünkü bizler sadece İsa Mesih’e olan
imanımızla
iyi işler yapmadan önce bile aklandık.
Eğer ilk olarak ağaç iyi değil ise,
bizim iyi işlerimiz de ağacın meyvesinden
daha iyi olamazdı.
Buna göre iyi işler yaparız,
ancak bu iyi işler bize bir hak
kazandırmaz–
o zaman neyi hak ederiz?
Hatta yaptığımız iyi işler ile
O’nun bize değil,
bizim Tanrı’ya borcumuz vardır,
çünkü O “kendi iyi isteğine göre
hoşnut olduğu şeyi istememiz ve yapmamız
için bizde çalışır”– 60
Şu yazılanları aklınızda tutun:
“Siz de böylece, size verilen buyrukların
hepsini yerine getirdikten sonra, `Biz
değersiz kullarız;
sadece yapmamız gerekeni yaptık' deyin.”61
Ancak Tanrı’nın iyi işleri
ödüllendirdiğini de
inkar etmek istemiyoruz–
fakat bu işler O’nun lütfu ile
O’nun armağanları ile taçlandırılır.
Daha da ötesi,
iyi işler yapsak bile
kurtuluşumuzu onların üzerine
dayandırmayız;
çünkü benliğimizin kirletmediği
ve yargılanmayı hak etmeyen
bir iş yapamayız.
Eğer bir tane bile [iyi iş]
gösterebilseydik,
tek bir günahımızı bile hatırlaması
Tanrı’nın o işi reddetmesi için
yeterliydi.
sürüklenip savrularak
hiç güvencemiz olmaksızın
her zaman şüphe içinde olacaktık,
eğer Kurtarıcımızın acı çekmesinin ve
ölümün
sağladığı yararlara dayanmasaydık
bizlerin zavallı vicdanına sürekli bir
eziyet edilecekti.
57
II.Korintliler 5:17
58
Romalılar
6:4
59
Galatyalılar 5:6
60
Filipililer
2:13
61
Luka 17:10
-
WİA.XI/2
Mesih’i ve O’nun doğruluğunu alıp,
bunlara dayanma eylemi olan iman, aklanmanın gerçekleştiği tek yoldur: ancak
aklanan kişide tek başına değildir ama her zaman için diğer kurtaran lütufları
beraberinde bulundurur ve bu da ölü değil, sevgiyle etkin olan bir imandır.
“Mesih
İsa'da ne sünnetliliğin ne de sünnetsizliğin yararı vardır”
ifadesine bakarken
Tanrı’nın hoşnut olduğu imanın yeni doğuş ile
geldiğini hatırlıyoruz (Yuhanna 3:5-6). Böylece sünnet ya da sünnetsizliğin yani
insan işi ve gayretinin, Kutsal Ruh’un yaptığı bir işi
‘tamamlama’ ya da
‘daha ileriye taşıma’ gibi bir gücü olmadığı açığa çıkacaktır.
Yeniden doğuş ve iman Kutsal Ruh’un işi olduğuna
göre, Tanrı’yı hoşnut eden imanı ‘sevgiyle
etkin iman’ olduğu açıktır.
.
Antlaşma işareti olan sünneti almak, Tanrı ile
ilişkiyi sağlayan, Kutsal Ruh’un lütufkar bir şekilde armağan ettiği doğruluğu
sağlayamazdı. Ve yine sünnet, Kutsal Ruh’un bağışladığı sevginin, Mesih’e
aşılanmışlığın tek başına sebebi ve aracısı olmazdı.
Mesih İsa'daki sevgiyle etkin kılınmış iman,
insanların akılda ve yürekte Tanrı’ya bağlanmış olarak yaşamalarını
getirecektir. Bu sevgi bir iş yapma ya da yapamama korkusundan uzaktır.
Tanrı’nın sevgisi yetkin olduğu için korkudan uzaktır. İçinde korkunun olmadığı
bir yaşam da esenlik yaşamıdır. Ancak böyle bir sevgi Tanrı’ya ve insana hizmeti
arar (5:13).
Bu sevgi, içinde merhamet ve bağışlayıcılık olan
bir sevgidir; alçakgönüllüdür. Düşmüş insana merhamet eden Tanrı’nın sevgisinin
inananların hayatında yerleşmesi ile iman yararlı ve etkin olur. Bu sevgi,
inananların Mesih gibi sevmesi ve
Mesih gibi yaşamaları ile anlamını
bulur. Ve yasacıların işler ile yerine
getirmeye çalıştığı Kutsal Yasa ancak Mesih’teki özgürlükte ve Mesih’teki
sevgide yerine getirilebilir:
Romalılar 13:8 Birbirinizi
sevmekten başka hiç kimseye bir şey borçlu olmayın. Çünkü başkalarını seven,
Kutsal Yasa'yı yerine getirmiş olur.
5:7 İyi koşuyordunuz. Sizi gerçeğe uymaktan kim
alıkoydu?
Sahte öğretmenlerin yaymaya çalıştığı sünnet,
gelenek ve iyi işlere dayalı, Yahudi kültürünün şekillendireceği yaşam Müjde’den
ayrı bir yol izlediğinden, kişiler bu şekilde Tanrı’da ilerlemesi gereken yoldan
başka bir yolda devam edecekleri için Müjde’nin gerçeğine uymaktan alıkonulmuş
olacaklardı (5:7).
Galatya’lı kiliseler elçiden lütuf Müjdesi’ni
duyup iman ettiği ilk zamanlarda “ne güzel
koşuyordunuz” dedirtecek bir şekilde ilerleme içindeydi. Ancak araya giren
dünyanın mayası yüzünden şimdi
gerçeği dinlemekten uzaklaşmış bir
duruma gelmişlerdi.
Bu ayetin
‘gerçekten uzaklaşma’ şeklindeki vurgusu 3:1 ayetindeki
‘büyülenmiş olma’ benzetmesini hatırlatmaktadır. Çünkü artık kilise
ilk başladığı koşuyu tamamlayamayacak şekilde hedefinden sapmıştır. Kilise
yanlış öğretiye kulak verdiğinde Müjde
Gerçeğine göre yaşamaktan uzaklaşmıştır.
Birazcık dünyanın mayası işin içine girince (5:9)
kiliseyi koşması gereken hedeften alıkoyacaktır. Kutsal Yasa’yı Tanrı’nın
lütfuna bakmaksızın anlamaya çalışan yasacı zihniyet işler ve kişisel gayrete
dayalı öğretisinde Yasa’yı bozmaktan başka bir iş yapamazdı (Markos 7:6-13).
Müjde gerçeği bize yasacı
ikiyüzlülükten kurtulma özgürlüğünü bağışlamıştır:
Luka 12:1 … Ferisiler'in
mayasından -yani, ikiyüzlülükten- kaçının.
Müjde
gerçeğinden uzaklaşmak kişileri her
değişik öğreti ile farklı yönlere savuracaktır. Mesih’in Müjde uğruna alçalışı
ve kurbanı Tanrı’nın sevgisini yüreklere ve yaşamlara yerleştirmek içindi.
Mesih’in Müjde uğruna bıraktığı tanıklıktan uzaklaşanlar
işler ile
boş övünen kimseler olarak kalacaktı.
Mesih’in sevgiye dayalı özgürlük Müjdesi ise lütfa dayalı olan sevinç ve esenlik
ile yaşanabilecek bir yol göstermektedir (Efesliler 2:14-16, Romalılar 10:4,
I.Korintliler 5:8).
5:8 Buna kanmanız sizi çağıranın isteği değildir.
Tanrı’nın isteği mektup boyunca açıklanmaktadır.
Galatyalılar’a en başta söylenen şey şu idi:
1:7 Gerçekte başka bir müjde
yoktur. Ancak aklınızı karıştırıp Mesih'in Müjdesi'ni çarpıtmak isteyenler
vardır.
Mesih Kutsal Yasa’yı tamamlamış olduğundan
(Efesliler 2:14-16, Romalılar 10:4), Müjde’nin sevgi, lütuf ve özgürlük
çağrısından başka bir isteği olamazdı. Bu durumda Müjde’nin çağrısı yasacı sahte
öğretmenlerin çağrısı ile örtüşemezdi. Bu da demek oluyor ki, sahte öğretişlerin
yolu Tanrı’nın isteği değildir (Yakup 1:13).
5:9 Azıcık maya bütün hamuru kabartır.
5:6 ayetinin işlere değil, Tanrı’nın Mesih’teki
karşılıksız sevgisine dayalı; yani lütfa dayalı Müjde ile çağrısı ile 5:7-9
ayetleri arasında zıtlık görülmektedir. Çünkü Galatya kiliseleri Mesih’e ve
Müjdesi’ne en başta bağlılıkla yaşarken ve adanmışlıkla devam ederken
(koşarken), şimdi ise kilise bu koşudan durmuş, gerçeğe uymaktan alıkonulmuştur
(5:7). Tanrı’nın Mesih’teki isteği sevgi ve lütuf yaşamı iken (5:6) kilise
kendisini çağıran Tanrı’nın isteğinden uzaklaşmıştır (5:8). Çünkü Müjde’ye
eklenebilecek en basit bir insan işi bile onu
“akıl karıştıran başka bir haber” olarak (1:7), kişileri Mesih’in
esas amacından uzaklara saptıracaktır (5:9). Çünkü Müjde eşsizdir, tektir,
mükemmeldir; Müjde, meleklerin bile düzeltmesine ya da yenilemesine ihtiyacı
olmayan bir bildiridir.
Diğer yandan
“maya” sözü Mesih’ten önceki yaşamı
hatırlattığı gibi, bu kelimenin tam zıddı olan
“mayasız” sözü de temizlenmiş olma,
Mesih’teki kurban sebebiyle ‘doğruluk,
paklık yaşamını alma’ çağrışımı yapmaktadır:
I.Korintliler 5:6
Övünmeniz yersizdir. Azıcık mayanın
bütün hamuru kabarttığını bilmiyor musunuz?
7
Yeni bir hamur olabilmek için
eski mayadan arınıp temizlenin.
Zaten mayasızsınız. Çünkü Fısıh kuzumuz
Mesih kurban edildi.
8 Bunun için eski mayayla
-kin ve kötülük mayasıyla- değil,
içtenliğin ve dürüstlüğün mayasız ekmeğiyle bayram edelim.
Öyleyse yasacılık, yani dünyasallık mayasının
kabarttığı hamur ile Mesih’teki mayasız ekmeği
–saf, içine yabancı bir şey karıştırılmamış yaşamı; diri yaşam
Müjdesi’ni- birbirinden ayırmak gerekir. Bunu da en iyi şekilde yasacı ve
sahte öğretmenlerin verdiği öğretişin meyvesine bakarak görebiliriz. Benliğin
mayalı işi meyvesizdir; sadece işleri vardır (5:19-21). Ancak
Mesih’in mayasız ekmeği –diri yaşam
Müjdesi- Kutsal Ruh’a dayalı olduğundan yürek ve yaşamlarda Mesih
benzerliğindeki meyvelerde kendisini gösterecektir.
Bu durumda Galatyalılar sahte öğretişe kulak
verdikten sonraki kendi yaşamlarındaki kuraklığa bakarak, “iyi koştukları”
zaman ile (5:7) şimdi içinde bulundukları zaman arasındaki farkı daha net
bir şekilde görebileceklerdi.
5:10 Başka türlü düşünmeyeceğinize ilişkin Rab'de
size güvenim var. Ama aklınızı karıştıran kim olursa olsun, cezasını çekecektir.
5:10
İleri Çalışma Notu
- I.Korintliler 1:18-25
… 23 Ama biz çarmıha gerilmiş Mesih'i
duyuruyoruz. Yahudiler bunu yüzkarası, öteki uluslar da saçmalık sayarlar.
24 Oysa Mesih, çağrılmış olanlar için -ister
Yahudi ister Grek olsun- Tanrı'nın gücü ve Tanrı'nın bilgeliğidir.
25 Çünkü Tanrı'nın «saçmalığı» insan
bilgeliğinden daha üstün, Tanrı'nın
«zayıflığı» insan gücünden daha güçlüdür.
-
WUİ.89.
Söz kurtuluş için nasıl etkin kılınır?
Tanrı'nın Ruhu, Söz'ün okunmasını özellikle de vaaz edilmesini, günahkârları
[günah hakkında] ikna etmekte ve onları geri döndürmekte (imana getirmekte),
onları kutsallık ve tesellide bina ederek iman aracılığıyla kurtuluşa götürmekte
etkin kılar.[6]
Ortada olan karmaşıklığa rağmen bu ayet
“Rab'de size güvenim var” diye
kiliseye seslenebilmektedir. Çünkü Kutsal Yazılar insan isteğinden değil Kutsal
Ruh’tan doğmuştur (I.Petrus 1:21); yazılanlar peygamberlik sözleridir;
yazılanlar karanlığa rağmen “ışık saçan
çıra” gibi aydınlatıcı sözlerdir; Kutsal Yazılar Tanrı’nın diri sözleridir
(II.Petrus 1:19-21).
Elçi burada işlerine güvenen sahte öğretmenlere
rağmen, Tanrı Sözü’nün okunduğunda akıl ve yürekleri aydınlatacağına olan
güveninden dolayı “Rab'de size güvenim
var” diyebilmektedir. Çünkü 1:6 ayetinde vurgulanan
“Mesih’teki lütuf ile çağıran Tanrı” kurtuluşun kaybedilmezliği
konusunda açıktır.
Tanrı Sözü’nü kiliseye ilettikten sonra da yanlış
öğretiş peşinden gidenlerin üzerine gelecek olan Tanrı yargısı kaçınılmazdır
(İbraniler 4:12-13):
İbraniler 4:13 Tanrı'nın
görmediği hiçbir yaratık yoktur. Kendisine hesap vereceğimiz Tanrı'nın gözü
önünde her şey çıplak ve açıktır.
Elçi Pavlus Müjde’yi Galatyalılar’a bildirip
Mesih’in ve Müjde’nin eşsizliğini ilan etmekle, aynı zamanda Müjde’nin gücünü de
o yere bildirmiş olmaktadır. Bu durumda da Galatyalı kiliselere Müjde’den başka
bir bildiriyi savunanların yargılanması kaçınılmaz olacaktır (1:7-10, Luka
17:1). Buradaki “aklınızı karıştıran kim
olursa olsun, cezasını çekecektir” ifadesinin II.Petrus Mektubunda yanlış
öğretişlere verilen cevap ile nasıl örtüştüğüne dikkat ediniz:
II.Petrus 2:17 Bu kişiler,
susuz pınarlar, fırtınanın dağıttığı sis gibidirler. Onları koyu karanlık
bekliyor.
18 Çünkü yanlış yolda
yürüyenlerden henüz kurtulanları, boş ve kurumlu sözler söyleyerek benliğin
tutkularıyla, sefahatle ayartırlar.
19 Onlara özgürlük vaat
ederler, oysa kendileri yozlaşmışlığın
kölesidirler. Çünkü insan neye yenilirse onun kölesi olur.
Benzer şekilde benliğin işlerine göre yaşayanlar
(5:19-21) için “öyle davrananlar Tanrı
Egemenliği'ni miras alamayacaklar” şeklinde bir uyarı vardır (I.Korintlilier
6:9-10; 15:50). Bu durumda Tanrı Sözü’ne göre yaşamayanların benliğin işlerine
göre bir yaşam içine düşmeleri kaçınılmazdır. Yani Mesih’in Müjdesi’nden başka
bir bildiride kurtuluş yoktur (Elçilerin İşleri 4:12).
“Başka
türlü düşünmeyeceğinize ilişkin Rab'de size güvenim var”
şeklindeki ifade, Müjde’nin tekliğinin, eşsizliğinin ve üstünlüğünün
vurgulandığı önceki bölümleri hatırladığımızda, Müjde’nin sahte öğretişler
karşısında zaferli olduğunu da
vurgulamaktadır. Bu mektubun 5. ve 6. bölümlerine baktığımızda
“Müjde özgürlüktür” diyen mesajı iyi
düşünmek gerekmektedir. Mesih’in Müjdesi, tutsaklığa götüren dünyanın
bildirisinden insanları özgür kılarak zafer kazanacaktır.
Diğer yandan bu ayet Mesih’in akladığı ve iman
bağışladığı kimselerin zaferine ve dolayısı ile Müjde’ye karşıt olan bir
bildirinin taraftarlarının da yargılanacağı gerçeğine bir gönderme yapmaktadır.
“Ama aklınızı karıştıran kim olursa olsun,
cezasını çekecektir” şeklindeki ifade aynı zamanda Müjde’nin sunduğu
kurtuluşun kapsadığı kimselere de zafer müjdelemektedir.
5:11 Bana gelince, kardeşler, eğer hâlâ sünneti
savunuyor olsaydım, bugüne dek baskı görür müydüm? Öyle olsaydı, çarmıh engeli
ortadan kalkardı.
İleri Çalışma Notu
- Müjde uğruna acı çekmek konusunda
Müjde’nin ne öğrettiğini araştırnız.
- II.Timoteyus 2:3 Mesih İsa'nın iyi bir
askeri olarak benimle birlikte sıkıntıya göğüs ger.
- II.Korintliler 12:10 Bu nedenle Mesih
uğruna güçsüzlükleri, hakaretleri, zorlukları, zulümleri ve darlıkları sevinçle
karşılıyorum. Çünkü ne zaman güçsüzsem, o zaman güçlüyüm.
- Filipililer 1:29-30 Çünkü Mesih uğruna
size yalnız Mesih'e iman etmek değil, daha önce bende gördüğünüz ve hâlâ
sürdürdüğümü duyduğunuz zorlu çabanın aynısını göstererek Mesih uğruna acı
çekmek ayrıcalığı da verildi.
5:10 ayetinde Tanrı Sözü’ne güven ve yargı ile
ilgili mesaj verilirken, bu ayette “bir
elçi
olarak benim yaydığım Müjde’yi dikkate alın” şeklinde bir uyarı
vardır.[7]
“Bana
gelince, kardeşler, eğer hâlâ sünneti savunuyor olsaydım”
şeklindeki ifade Pavlus’un bütün hayatını ikiye bölmektedir:
Mesih’te Önce, Mesih’ten Sonra.
Elçideki
Mesih’te Önce ve Mesih’ten Sonra görülen farklılık lütuf Müjdesi’nin inanan
kişide etkin olduğu zaman nasıl akıl ve yürek değişimi
(yenilenmiş bir yaşamı) getirdiğini anlamamız açısından önemlidir.
Mesih’e iman etmeden önce Pavlus sünnete ve
dolayısı ile işlere dayalı bir yaşam sürmekte gayretli idi. Yasa’ya Mesih ve
Müjdesi açısından baktığı zaman artık bunları aklanma ve kurtuluş yolu olarak
görmüyor (Filipililer 3:1-9). Böylece Mesih’teki Müjde’ye nasıl bağlılıkla
yaşadığını “gördüğü baskılar” ile
açıklıyor. Müjde ve Mesih uğruna sıkıntılara, baskılara katlanmış ancak rahat
yaşamak uğruna günaha kölelik demek olan sahte öğretişe katlanmamıştır.
Mesih’teki özgürlüğü korumak için dünyanın
baskılarına direnmek gerekir. Pavlus da öyle yaparak özgürlüğünü korumak için
kendi bilinen tanıklığından bir hatırlatma yapar. Dünya, benlik ve şeytan
imanlıları köleleştirmek için uğraşacaktır. Öyleyse 5:1 ayetindeki
“dayanın” sözünün aynı zamanda mücadele etme gerektiren bir yaşam ve
tanıklık demek olduğunu anlamak gerekir.
Yasa’yı savunmadığı için Müjde uğruna baskı ve
sıkıntıya katlanan elçi, sahte öğretmenlerin çizgisinde olanların rahatlığına
karşın kendi yaşamını göstererek ortada olan zıt durumu görmelerini istiyor.
Çünkü Pavlus özgürlük Müjdesi’nin çarmıhta açıklandığını göstermek istiyor.
Çünkü elçi insanın onayını değil, Tanrı’nın onayını içeren Müjde ile kurtuluşa
inanıyor. Bu da diğer bir ayeti aklımıza getirmektedir:
1:10 Şimdi ben insanların
onayını mı, Tanrı'nın onayını mı arıyorum? Yoksa insanları mı hoşnut etmeye
çalışıyorum? Eğer hâlâ insanları hoşnut etmek isteseydim, Mesih'in kulu
olmazdım.
1:10 ayetinde
“Mesih’e kul olmak ve Tanrı’yı hoşnut
etmek” arasında bir paralellik görmekteyiz. 5:11 ayetine de bu açıdan
baktığımızda sahte öğretiş verenlerin insan onayı ve insan mutluluğu üzerine
kurulu, insan işi bir bildiri savunduklarını; bu yüzden de elçisel Müjde karşı
çıkışlarını Pavlus’un yaşamına getirdikleri baskı ve saldırılar ile
sürdürdüklerini görmekteyiz.
Öyleyse 1:10 ayetinin “Eğer hâlâ insanları
hoşnut etmek isteseydim, Mesih'in kulu olmazdım” şeklindeki ifadesi bize bir
gerçeği vurgulamaktadır: Mesih’e kul olmadıkça Tanrı’yı hoşnut edemeyiz. Ve yine
5:11 ayetindeki “Öyle olsaydı, çarmıh
engeli ortadan kalkardı” çeklindeki ifadeye bakarak; Mesih’i, çarmıhı ile
birlikte anlamamız gerektiği ortaya çıkar.
I.Korintliler 15:3-4 ayetlerinde
‘Mesih’in, günahlarımıza karşılık ölüp, gömülüp ve yine
günahlarımıza karşılık Kutsal Yazılar uyarınca üçüncü gün ölümden
dirildiğini’ okuyoruz. Mesih’in bu işi
I.Korintliler 6:20 ayetinde
“Bir bedel karşılığı satın alındınız;
onun için Tanrı'yı bedeninizde yüceltin” yani
‘Tanrı’yı hoşnut edin’ şeklinde
açıklanırken; aynı mektubun 7:23 ayetinde ise “Bir bedel karşılığı satın alındınız, insanlara köle olmayın”
yani ‘insanların mutlu eden bir yaşamı,
insan onayını, benliğin tatminini aramayın’ şeklinde bir mesaj
verilmektedir.
Bu durumda insan öğretisine bağlılık
“kölelik” demek oluyor ve yine Mesih’e
kul olmak ise “özgürlük” olarak ortaya
çıkıyor.
çarmıh engeli (I.Korintliler 1:18-25):
Romalılar 9:30 Öyleyse ne
diyelim? Aklanma peşinde olmayan uluslar aklanmaya, imandan gelen aklanmaya
kavuştular.
31 Aklanmak için Yasa'nın
ardından giden İsrail ise Yasa'yı yerine getiremedi.
32 Neden? Çünkü imanla
değil, iyi işlerle olurmuş gibi aklanmaya çalıştılar ve "sürçme taşı"nda
sürçtüler.
33 Yazılmış olduğu gibi:
"İşte, Siyon'a bir sürçme
taşı,
Bir tökezleme kayası
koyuyorum.
O'na iman eden
utandırılmayacak."
Tanrı’nın iyiliğini, bereketini, sevgisini ve
kurtarışını pek çok kimse istiyor. Ancak herkes çarmıha gerilmiş birini
Kurtarıcı olarak kabul etmek istemiyor. Çoğunluk kendi işlerine yani kendi
doğruluğuna dayanan bir yolda kendi kurtuluşlarının sahibi olmayı istiyor.
İnsanlar kendi çabalarına dayanan işleri Tanrı’nın yeterli görmesini istiyor.
İnsanlar kendi yetersizliklerini, düşmüşlüklerini, günahlarını görmek istemiyor;
ama insanlar “iyi” olduklarını ya da
“çok kötü olmadıklarını” düşünerek,
Tanrı’nın adaleti ve kutsallığına rağmen kurtuluşa layık olduklarını ileri
sürmüş oluyorlar –ancak Kutsal Kitap bizlere
“gazap çocuğu” olduğumuzu söylüyor
(Efesliler 2:3).
Kutsal Kitap ile aynı düşünmeyen insanlar
Tanrı’nın insanı sonsuz yargı ile mahkum edeceğini kabullenmek istemiyorlar. Bir
çok kimse çarmıha gerilmiş Mesih’i hayatlarının Rab’bi olarak kabul etmek
istemiyor; ama kendi işleri ile, yani Mesihsiz olarak kurtulmak istiyorlar. Yani
kişiler bu durumda kurtuluşu Tanrı’da yani Mesih’te değil de kendi işlerinde
aramış oluyorlar. Çarmıh engeli budur: kişiler, hayatlarını Rab’be teslim etmek
yerine, kendi hayatlarının rabbi olmak istiyorlar.
4:29 ayeti ile Yuhanna 15:18-23 ayetini birlikte
okuduğunuz zaman, baskılar Mesih’e sadık olan kimselere
(özgür Tanrı çocuklarına) dünyanın (benliğe köle olanların)
yaptığı bir onaylama gibi gözükmektedir. Böylece 5:11 ayeti Pavlus’un Mesih’in
Müjdesi’ni savunduğu için acı çektiğini gösterdiğinde dünya’nın Müjde’ye karşı
çıkarak Mesih’in Sözleri’ni doğrulamış olduğu açığa çıkmaktadır (Filipililer
1:27-28).
5:12 Aklınızı çelenler keşke kendilerini hadım
etseler!
Galatyalılar İsrail
kültürüne yabancı kimselerdi. Antlaşma işareti olarak İsrail’e verilen sünnet
uygulamasının tam olarak anlamını bilemezlerdi. Ve İsrail kültüründe sünnetin
toplumsal olarak yerleşmiş bir değer olduğunu tam olarak anlamaları zordu. Ancak
Galatyalılar kültür olarak Kibele (cybele) rahiplerinin hadım edilmiş kimseler
olduğunu biliyorlardı.[8]
Böylece Pavlus Galatya’lı imanlılara “eğer
sahte öğretmenler bu kadar dindar ise sünnet ile kalmayıp kendilerini hadım
etsinler” diyerek, sünnet töreninin tek başına
Mesih’teki kurtuluşun yerini alamayacağı
gibi, ‘dindarlık ve doğruluk’ adına
sünnetten daha ileri bir adımın da (hadım
edilme) bir anlamı olmayacağını vurgulamaya çalışmaktadır.
Çünkü
Mesih İsa'da ne sünnetliliğin ne de
sünnetsizliğin yararı vardır (5:6). Böylece Galatya kiliseleri insan işi
olan törenlerin, insan gayretine dayalı işlerin değil,
Mesih’teki sevgiyle etkin imanın değerine bakmaya çağrılmaktadır.
Böylece
“aklınızı çelenler keşke kendilerini hadım etseler” şeklindeki ifade lütfun yerine insan çabası yerleştirme gayreti içinde
olanların ‘daha ileri bir gayrete neden
gitmedikleri’ şeklinde bir söz dokundurması yapmaktadır.
Böylece İsrail kültüründen gelen Mesih imanlıları
sünnete lütuf Müjdesi açısından bakmaları gerektiği gibi, putperest kültürden
gelen Galatyalı Mesih imanlıları da insan işi olan
‘hadım edilme’ törenine lütuf Müjdesi açısından baktıklarında
“Mesih İsa da sevgi ile etkin imanın”
ne kadar değerli ve zaferli olduğunu düşünmeleri gerekecekti.
Bu anlamda
yerleştirilmeye çalışılan sünnet töreni aslında bu kişileri Mesih’in
kilisesinden koparan bir uygulama olduğu anlaşılırdır.
5:1 Mesih bizi özgür olalım diye özgür kıldı.
Bunun için dayanın. Bir daha kölelik boyunduruğuna girmeyin.
5:13 Kardeşler, siz özgür olmaya çağrıldınız.
Ancak özgürlük benlik için fırsat olmasın. Birbirinize sevgiyle hizmet edin.
İleri Çalışma Notu
- Romalılar 6:1-23 ayetleri “Mesih ile
birleşmişlik” açısından ne söylüyor?
- Romalılar 6:1-14 ayetleri “günahtan
özgürlük” konusunda ne söylüyor?
- Romalılar 6:14-23 ayetleri “günaha
kölelik” konusuna nasıl yaklaşıyor?
Mesih’teki özgürlük Mesih ile gündelik olarak
yürümekle yaşanılabilecek bir şeydir. Esenlik, kutsallık ve doğruluk yaşamı için
bize özgürlük bağışlanmıştır. Ancak sahte öğretişin bildirisi lütfa dayalı
olmadığından insanların esenlikte değil, korku tutsaklığında yaşamaları söz
konusudur. Çünkü insanlar ne kadar gayretli olarak işler yaparsa yapsın,
yaptıklarının Tanrı katında yeterli olup olmadığından, kabul görüp görmediğinden
emin olamazlardı. Bu da, kişinin içinde esenlik olmayan, korkudaki bir yaşama
tutsak olması demektir.
Ancak Tanrı bizlere Mesih aracılığı ile kendisine
korkusuzca hizmet edebilme özgürlüğünü bağışlamıştır.
Luka 1:73-75 Nitekim bizi
düşmanlarımızın elinden kurtaracağına
Ve ömrümüz boyunca
Kendi önünde kutsallık ve doğruluk içinde,
Korkusuzca kendisine tapınmamızı sağlayacağına
dair
Atamız İbrahim'e ant içerek
söz vermişti.
Ayetin burada ne dediğine dikkat edin:
“özgürlük
benlik için fırsat olmasın.”
Burada “benlik” olarak tercüme edilen
sözün “beden” anlamına geldiğini
unutmayın.[9] Ayet
“bedende sürdürdüğünüz bu yaşamda doğal
isteklerin peşinden giderek günah işlemeyin” demek istemektedir.[10]
Bir insan günahı hangi durumdayken işliyor?
Tabii, bedendeyken yani yaşarken işliyor. O halde
“beden” derken kemik ve etten meydana
gelmiş fiziksel varlığımızı değil de, bu fiziksel varlık içinde yaşayan günahlı,
düşmüş ve bozulmuş doğamızını hatırlamalıyız. Böylece 5:19-21 ayetlerinde
“benliğin (bedenin) işleri” olarak
verilen liste bedendeyken, doğal arzularla sürüklenerek yaptığımız isyankarlığı
ve yaşadığımız yasa tanımazlığı; yani bedendeyken içinde bulunduğumuz günah ve
tutsaklık durumu tanımlamaktadır.
Bu durumda
“özgürlük benlik için fırsat olmasın” diyen ayete bakmadan önce
“düşman –kölelik” durumunu iyi anlamamız gerekmektedir. Zekeriya
şükran ilahisinde “ömrümüz boyunca
–bedende yaşadığımız günler boyunca-
Tanrı’nın önünde kutsallık ve doğruluk içinde yaşayalım ve korkusuzca kendisine
tapınalım diye Tanrı bizi düşmanlarımızın elinden kurtardı” demektedir. Bu
durumda Mesih’teki özgürlük bizi günahtan yani kölelikten kurtaracak güçtedir.
Öyleyse iman edenler kölelik demek olan benliğin işlerinden (5:19-21) özgür
yaşamalıdırlar:
I.Petrus 2:16 Özgür insanlar
olarak yaşayın, ancak özgürlüğünüzü kötülük yapmak için bahane etmeyin.
Tanrı'nın kulları olarak yaşayın.
Yine 4:24-31 ayetlerine bakarken gördüğümüz
üzere, özgürlüğümüz, Tanrı’ya “Babamız”
olarak, korkusuzca yaklaşabilme ayrıcalığıdır. Mesih’teki doğruluk, kutsallık,
esenlik ve güven içinde Tanrı’ya yaklaşma özgürlüğümüz vardır. Ve bu özgürlük de
günah işlemeye bir bahane olmaz.
5:13 ayeti bir anlamda
“insan yapımı bir törene tutsak olmayın; insan kurallarına köle olmayın”
şeklinde bir mesaj da içermektedir. Öyleyse özgür kimselerin karakteri kendisini
Mesih gibi hizmette göstermelidir (Matta 20:28).[11]
Mesih gibi hizmet etmek içinse
“özgürlüğü bedenin istekleri
doğrultusunda kullanmamak” gerekmektedir. İmanlılar ancak benliğin
isteklerinin peşinden gitmemekle Mesih gibi birbirlerine sevgi ile hizmet
edebilirler. Bu durumda özgürlük kendisini hizmet ile gösterirken kölelik ise
kendini günahta (5:19-21 [5:15, 26]) belli edecekti:
Yuhanna 8:34 … günah işleyen
herkes günahın kölesidir.
Günah ise özünde Tanrı’ya karşı gelmektir,
Tanrı’ya isyan ve itaatsizliktir. Böylece insanın insana karşı işlediği günahlar
da “günahta tutsaklık” içinde devam
etmek demektir. Öyleyse Mesih imanlıları kendilerini sevgi ile hizmete adamalı
ve böylece günahtan kaçınmaya çalışmalıdır.
5:14 Bütün Kutsal Yasa tek bir sözde
özetlenmiştir: "Komşunu kendin gibi seveceksin."
15 Ama birbirinizi ısırıp yiyorsanız, dikkat
edin, birbirinizi yok etmeyesiniz!
Müjde’den başka bir şey yaşamı yönlendirdiğinde
kişiler ceza ve yargıya doğru gitmiş olacaklardı (5:7-10). Baskılara boyun
eğmeden yanlış öğretişlere direnerek Mesih’teki özgürlükte devam etmekten başka
bir yol yoktur (5:11-13). Özgürlükte yaşanan bu yaşam, gücünü sevgiden alır
(5:13). Öyleyse bu yaşamı belirleyen şey sünnet ya da kölelik değil Mesih’teki
lütuf ve özgürlük olmalıdır. Mesih’teki özgürlük yaşamı kendisini
‘komşuyu sevmekte’ gösterirken (5:14),
kölelik yaşamı ise sevgi yoksunluğunun getirdiği kötü şeyler ile kendini
gösterecektir (5:15).
5:13 ayetinin
‘benliğe köle olmaksızın özgür yaşam ve
birbirimize hizmet etme’ düşüncesi bu ayetlerde daha açık bir şekilde
kendini göstermektedir. Yasacı sahte öğretmenler
“yap-yapma” şeklinde kural ve işlerle
Kutsal Yasa’yı tuttuklarını düşürken 5:14 ayeti Yasa’nın işlere değil, sevgiye
dayalı olduğuna işaret eder. Yasa’ya göre
“insanı sevmek” ancak Tanrı’nın sevgisi ile mümkündür. Bu yüzden Yasa önce
“Tanrın Rab’bi btün yüreğinle bütün
canınla seveceksin” diye emretmiştir. Tanrı’yı severek, Tanrı’nın sevgisi
ile yürüyen bir insan, insan komşusunu seven bir kimse olaraktan günahtan
kaçınarak insana sevgi ile hizmet edebilecektir.
5:15 ayetinde ise Yasa’yı tutmak için sünnet ve
Yahudiliğin diğer rituellerini öğretmeye çalışanların, aslında Pavlus’un
hayatını zorlaştırmakla (5:11) Yasa’ya karşı gelme durumu içinde olarak
yaşadıklarını öğreniyoruz. İnsanı sevmeyen kimseler Yasa’yı tuttuklarını
nasıl söyleyebilirler ki?
5:15
İleri Çalışma Notu
- WUİ.136
5:15 ayeti sahte öğretişin kiliseye çekişme,
kavga getirdiğine dikkat çekmektedir. Böylece 5:14 ayeti ise Yasa’yı sevgi ile
onaylamanın Mesih’te mümkün olduğunu gösteriyor. Ve aslında bu ayet Yasa’yı
reddetmiyor ya da “eski” diyerek
kaldırmıyor. “Yasa sevgiye dayalıdır”
diyerek Galatyalılar’ın gözünü işlerden
Mesih’e ve Kutsal Ruh’un ürünü olan
sevgiye çeviriyor.[12]
Mesih’teki özgürlük ruhsal anlamda büyümeye
hizmet etmesi gerekirken, özgürlük yanlış yorumlandığında kişiler
düşebilecekleri sınırlara kadar giderek bu özgürlüğü zorlayabilirler.
“Bir daha kölelik boyunduruğuna girmeyin” diyen emri (5:1) unutunca,
kişiler nasıl olsa “Mesih’i inkar etmem
istenmiyor” düşüncesi ile “şunu yapmak
iyi, bu da iyi” gibi düşüncelerle dünyanın mayasını hoş görmeye
başlayacaklar; durum ilerledikçe de yaşamları Mesih’in arzu ettiği yönden farklı
bir şekilde gelişecektir (5:9). Bu durumda kişiler özgür kimseler olarak
sevgiyle kilise üyelerine hizmet (5:13) etmekten geri kalacaklar ve bu ayette
olduğu gibi çekişme, bölünme, ayrılık gibi; kilisede olmaması gereken bir durum
içine düşeceklerdir.
Mesih’te tamamlanmış olan Yasa’ya baktığımızda
görmemiz gereken şeyler ritueller değil, Tanrı’nın Mesih’te açıkladığı isteği ve
insanın Tanrı’ya olan sorumluluğudur. Yasa insana Tanrı’nın kutsallığını
açıklarken insanın bundan öğreneceği şey aynı zamanda insanın düşmüşlüğü ve
kurtarılmaya olan ihtiyacı olmalıdır. Yasacılar kuralları takip edip rituelleri
yaptıkları için ‘günah işlemediklerini’
öne sürerler (Luka 11:42; 18:9-14). Ancak Tanrı’nın kutsallığına bakan kimseler
kendi günahlarını [pişmanlıkla]
görebilirler (I.Timoteyus 1:15). Yine imanlılar Yasa’ya baktıklarında Tanrı’nın
düşmüş insana verdiği değeri ve lütfun yüceliğini görürler
–rituelleri değil.
İlave Açıklama
1-) Galatyalılar
Mektubunun ‘Hristiyan özgürlüğü’
hakkındaki öğretişine Romalılar 14. bölümden bakarak anlatınız.
2-) Galatyalılar
Mektubunun ‘Yasa ve özgürlük’
hakkındaki öğretişine II.Korintliler 3. bölümden bakarak anlatınız.
3-) Kilisenin içinde
bazen Hristiyan olduğunu söyleyen ama elçisel öğretiden başka bir şeye inanan
kimseler olmuştur. Böyle bir tecrübe yaşamak bir kilise için çok sarsıcıdır.
Ancak Kutsal Yazılar’dan öğreniyoruz ki, sahte öğretiş ile dünyanın bir sorunu
yoktur. Bu yüzden Elçi Yuhanna yanlış öğretiş yanlılarının kilise içinde
gözükebileceğine dikkat etmektedir:
I.Yuhanna 2:18 Çocuklar,
bu son saattir. Mesih Karşıtı'nın geleceğini duydunuz. Nitekim şimdiden çok
sayıda Mesih karşıtı türemiş bulunuyor. Son saat olduğunu bundan biliyoruz.
19
Bunlar aramızdan çıktılar, ama bizden
değildiler. Bizden olsalardı, bizimle kalırlardı.
Ayrılmaları hiçbirinin bizden olmadığını
ortaya çıkardı.
Bu durumda Mesih’teki
özgürlük doğru bir şekilde anlaşılmalı; kilise içindeki düzen ve öğretiş
birliği dikkatli bir şekilde korunmalı, kilisenin paklığına leke gelmemesi için;
ve Müjde’nin bildirisine aykırı bir anlayışın kilisede yerleşmesi tehlikesine
karşın dikkatli olmalıyız. Galatya’daki imanlıların yaşadığı sarsıcı tecrübeden
kendimizi korumak için bu durum kilisede disiplin ve aforoz mekanizmasının
dikkatli işlemesi gerekmektedir.
Romalılar 11:11-24
ayetlerinde kesilen ve aşılanan dallar örneğine bakarken ulusların Tanrı’nın
kilisesine nasıl kabul edildiğini öğreniyoruz. Ancak bu ayetlerden imansızlığın
Tanrı’nın kilisesinden kesilip atıldığını da okuyoruz. Bu durumda sadece
kilisede hizmete ayrılan kimselerin eğitimi değil, kilise üyeliğine kabul edilen
kimselerin de eğitimi dikkat ve özen gösterilmesi gereken bir konudur.
BİA.32 –Kilisenin
Düzeni ve Disiplini
Kiliseleri yönetenlerin,
kilise bedeninin devam
etmesi için
kendileri arasında belli
bir düzeni
kurmalarının ve bunu
yerleştirmelerinin
faydalı ve iyi olduğuna
inansak da,
bu kişilerin
tek Efendimiz olan
Mesih’in
bizler için
düzenlemiş olduğundan
sapmama konusunda her
zaman dikkatli olmaları gerektiğine inanıyoruz.
Bu yüzden Tanrı’ya olan
tapınmamızda
bütün insan icatlarını
ve yasaların üzerimize
koyduğu
vicdanımızı herhangi bir
şekilde
bağlayan ve zorlayan her
şeyi reddederiz.
Kabul ettiklerimiz ise
sadece,
herkesin Tanrı’ya
itaatini sürdürmesinde
düzenin ve birliğin
sağlanmasında
uygun olanlardır.
Bütün bu zorunluluklarla
birlikte,
Tanrı’nın Sözü’ne göre
aforoz uygulaması
olması gereklidir.
4-) Bazen kişiler
Mesih’teki özgürlüğü doğru anlayamazlar. Bu durumda kilisede sapkın bir
öğretişin getireceği baskı kadar olmasa da bir karışıklık meydana gelir.
“Mesih bizi özgür olalım diye özgür kıldı” sözüne bakınca
öncelikle insanın düşmüşlüğü hatırlamamız gerekir. Bizler Adem’in soyu olarak
düşmüş ve ölmüş kimselerken Mesih’te diriliş ve özgürlük bağışlanmış kimseler
olduk. Dünya benlik ve şeytan bizi günah ve ölümün egemenliğinde tutsak etmişken
Mesih’te kurtarıldık.
Ancak Mesih’teki diri
yaşam ve özgürlüğe getirilmiş yeni konumumuzda
‘hiç kimseye ihtiyacı yok’ bir durumda
değilizdir. 2:20 ayetine bakarak iman ettikten sonra da Mesih’e her gün, nefes
aldığımız tüm zamanlar boyunca ihtiyacımız olduğunu, önce Mesih’in bizde
yaşaması ile bizim O’nda kaldığımızı, böylece O’nun uğruna yaşayabildiğimizi
söyleyebiliriz.
Bu durumda Mesih çarmıha
gerildiğinde bizim suçlarımız çarmıha gerilmiş oldu:
II.Korintliler 5:21
Tanrı, günahı bilmeyen Mesih'i bizim için günah sunusu yaptı. Öyle ki, Mesih
sayesinde Tanrı'nın doğruluğu olalım.
Bu durumda Mesih’e iman
etmiş olma durumdan dolayı kişiler artık kendilerini Kutsal Kitap okudukça Tanrı
Sözü’nü ‘anlıyor, öğreniyor, imanda günden
güne büyüyor, aydınlanıyor, yeterince biliyor’
güveni içinde bulabilirler.[13]
Böylece ‘artık kimseye ihtiyaçları
olmadığı’ şeklinde gelişen bir güven ile, kilisede hizmet eden kişilerden
daha iyi bir vizyona sahip oldukları yönünde bir gurur ile yaşamaya
başlayabilirler; bu durumda da kendilerini kilisenin birlik ve düzenine karşı
bir hareketin içine düşürmüş olurlar. Ve bu durum sağlıklı bir kilise işleyişi
içinde hemen dikkat çeker ve rahatsızlık yaratır.
Böyle bir durum içinde
olan kimselerin zaman içinde günahı dizginleme gücünden uzaklaştığına tanık
olabilirsiniz. Çünkü sadık imanlılar için bile Mesih’te bağışlanan kutsallık bu
yaşamda tam mükemmel yetkinliğe ulaşmaz.[14]
Özgürlük birbirimizle
barış içinde yaşamaya engel bir şekilde kullanılamaz. Mesih’teki özgürlük,
imanın ev halkının ayaklarını yıkamaya çağrılı olduğumuzu unutturmaz (Yuhanna
13:14). Mesih’teki özgürlük, yenilenmiş bir sevgi ile Tanrı halkını sevebilme
(Yuhanna 13:34) emrini çiğneyemez.
Mesih’teki özgürlük
kişilerin kendilerini Tanrı halkı ile birlikte yaşam pratiğinden alıkoymaları
için değildir:
Romalılar 1:12 Yani, ben
aranızdayken karşılıklı olarak birbirimizin imanıyla cesaret buluruz demek
istiyorum.
Mesih’teki özgürlük,
kardeşlik sevgisiyle herkesin birbirine saygı göstererek yaşadığı bir
paydaşlıktır (Romalılar 12:10).
Mesih’teki özgürlükte
yaşamak kiliseye sevgiyle hizmet etmeyi arar (Galatyalılar 5:13).
Mesih’teki özgürlük,
“birbirinizle aynı düşüncede olun;
bilgiçlik taslamayın” emri çatışmaz (Romalılar 12:16).
Mesih’teki özgürlük
Kutsal Ruh’tan gelir; bu yüzden de Ruh’ta yürüyerek özgürlükte yaşayabilir ve
Mesih’teki özgürlükte devam ederek iman hayatında ilerleyebiliriz. Ancak bu
şekilde kendimizi ‘boş yere övünen,
birbirine meydan okuyan, birbirini kıskanan kişiler olmaktan’ koruyabiliriz
(5:25-26). Mesih’teki özgürlük ve sevgi olmazsa benliğin işleri (5:19-21) ve
günaha kölelik kendini hemen gösterecektir.
Tanrı bizi kabul ettiği,
bizi sevdiği için kurtulduk; ve kurtulduğumuz için de özgürüz. O halde
Mesih’teki özgürlükte devam eden bir yaşamda Tanrı’da kurtuluşumuz için
yapmak zorunda olduğumuz bir şey yok
–zaten Tanrı Mesih’te kurtarışını verdi. Öyleyse kurtulmuş insanlara yaraşır
biçimde yaşamalı; kurtulmuş insanlara yaraşır biçimde düşünmeli ve konuşmalıyız.
Tanrı bize Mesih’teki
lütufla kurtuluşu bağışladığı zaman bize Mesih’in bedeninde bir üye olma
ayrıcalığını da vermiş oldu:
Romalılar 12:4-5 Bir
bedende ayrı ayrı işlevleri olan çok sayıda üyemiz olduğu gibi, çok sayıda olan
bizler de Mesih'te tek bir bedeniz ve birbirimizin üyeleriyiz.
O halde özgürlük
bize bir bedenden (Mesih’in kilisesinden) bağımsız bir yaşamı getirmez.
Özgürlük
“tek başına bağımsız olmak” demek
değildir. Özgürlük Mesih’te yaşanan, Mesih’e bağlılıkla devam eden bir
şeydir. Özgürlük, günahtan özgürlüktür; günahtan ve günahın
suçluluğundan, günahın yargı, utanç ve cezasından özgürlüktür.
Mesih’teki özgürlük,
Yasa’nın lanetinden, dünyadan, şeytandan, benlikten, ölümün ve mezarın gücünden,
sonsuz yargıdan özgürlüktür. Özgürlük, bir çocuğun babasına güvenle
yaklaşmasından daha güçlü bir güven ile Tanrı’ya yaklaşabilme özgürlüğüdür.
Mesih’teki özgürlük olmadan kişiler esenlik ve güven duygusu içinde olamazlar.
Tanrı’ya korku ile yaklaşmaya çalışırlar. Bazen de Tanrı’ya yaklaşma cesaretleri
hiç olmaz.
Çünkü özgürlükten önceki
hayatta Mesih ve diriliş güvencesi olmadığı gibi, Yasa altında olmanın köleliği
ve Tanrı karşısında Yasa’yı bilip de yapamamanın suçluluğunun verdiği
güvensizlik ve korku vardı.
Ancak özgürlük
hiçbir zaman ahlaki yasadan bağımsız olduğumuz anlamına gelmez. Özgürlüğümüz
Mesih’teki kurtulmuşluğumuzla, kurtuluşumuz da Mesih’in bizi satın alması ile
ilişkilidir:
I.Korintliler 6:20
Bir bedel karşılığı satın alındınız;
onun için Tanrı'yı bedeninizde yüceltin.
I.Korintliler 7:23
Bir bedel karşılığı satın alındınız,
insanlara köle olmayın.
Bizim bedelimizi
Mesih’in çarmıhta ödediğini iyi anlamak lazım:
Vahiy 5: 9 Yeni bir ezgi
söylüyorlardı:
"Tomarı almaya,
Mühürlerini açmaya
layıksın!
Çünkü boğazlandın
Ve kanınla her oymaktan,
her dilden,
Her halktan, her ulustan
İnsanları Tanrı'ya satın
aldın.
10 Onları Tanrımız'ın
hizmetinde
Bir krallık haline
getirdin,
Kâhinler yaptın.
Dünya üzerinde egemenlik
sürecekler.
Öyleyse özgürlük,
bizi satın alan Efendi’ye “kul”
olarak yaşayabilme özgürlüğüdür. Çünkü Mesihsiz bir yaşamda ölüme götüren
günahın köleleriydik. Şimdi satın alındığımız Efendi’nin örnek bıraktığı şekilde
yaşama özgürlüğü bize verildiğine göre ahlaki yasadan bağımsız bir hayat
düşünemeyiz. Bu yüzden günahla lekelenmemiş bir yaşam (Yakup 1:27, Vahiy 14:4)
için mücadele etmeye çağrılıyoruz. Mesih’teki özgürlükte, hamt olsun, buna
gücümüz vardır –Mesih’in bizde
yaşamasından kaynaklanan bir güç.
5-) İnsanlar genelde
kendilerinin ‘çok kötü kimseler
olmadıklarını’ düşünürler. Günaha köleliğin doğasındandır ki, insanlar kendi
hatalarını görmezden gelir ve çabuk unuturlar. Ama başkalarının iyiliklerini
çabuk unuttukları gibi başkalarının kötülüklerini unutmazlar. Yani genelde
insanlar kendilerine değil de başkalarına bakarak
‘daha iyi’ olduklarına inanmayı
severler. Ancak Mesih’teki özgürlüğü almış kimseler gerçekte kendi doğal
benliklerinin ne durumda olduğunu anlayabilirler:
Titus 3:3 Çünkü bir
zamanlar biz de anlayışsız, söz
dinlemez, kolay aldanan, türlü arzulara ve zevklere köle olan, kötülük ve
kıskançlık içinde yaşayan, nefret edilen ve birbirimizden nefret eden
kişilerdik.
Günahı ve benliği
(benliğin işlerini) doğru anladıkça kurtarılmaya muhtaç kimseler olduğumuz daha
da açıklığa kavuşur. Bu da bizlere Tanrı’yı şükran dolu bir şekilde sevmek ve
aynı sevgi ile insana hizmet etme arzusu verecektir. Böylece zavallı bir
günahkârken kurtarılmış olmak, alçakgönüllü bir şekilde diğer düşmüş insana
merhamet duymayı getirecektir. Ve Titus 3:3 ayetinde yazıldığı üzere kötü
kimseler olduğumuzu bilmek; kendimizde olan iyi bir şeyden dolayı değil, kendi
iyi işlerimiz ve gayretimizden dolayı değil; kurtuluşumuzun Tanrı’daki lütuftan
geldiğini bilmek bizleri bu özgürlükte devam etmek için teşvik etmektedir:
Titus 3:4-6 Ama
Kurtarıcımız Tanrı iyiliğini ve
insana olan sevgisini açıkça göstererek
bizi kurtardı. Bunu doğrulukla yaptığımız işlerden dolayı değil, kendi
merhametiyle, yeniden doğuş yıkamasıyla ve Kurtarıcımız İsa Mesih aracılığıyla
üzerimize bol bol döktüğü Kutsal Ruh'un yenilemesiyle yaptı.
6-) Mesih’teki özgürlük
ve özgürlükte yaşam üzerinde daha derin bir araştırma yapmak için Kutsal
Kitap’ta inananların birlik ve paydaşlığı
üzerine olan bölümlere bakarak kilisenizde gördüklerinizi ya da eksik
gördüklerinizi belirlemeye çalışınız. Böylece Mesih’teki özgürlük yaşamı için,
inananların Mesih’teki birlik ve paydaşlığı için ne yaptığınızı ve ne
yapmadığınızı görmeye ve kendi eksikliklerinizle, hatalarınızla yüzleşmeye
çalışın.
5:13 ayeti
“birbirinize sevgiyle hizmet edin” diyerek, bizleri Mesih’teki
birlik ve paydaşlığımıza yaraşır bir şekilde yaşamaya davet etmektedir.
II.Petrus 1:5-7 İşte bu
nedenle her türlü gayreti göstererek imanınıza erdemi, erdeminize bilgiyi,
bilginize özdenetimi, özdenetiminize dayanma gücünü, dayanma gücünüze Tanrı
yoluna bağlılığı, bağlılığınıza kardeşseverliği, kardeşseverliğinize sevgiyi
katın.
8 Çünkü bu niteliklere
artan ölçüde sahip olursanız, Rabbimiz İsa Mesih'i tanımakta etkisiz ve verimsiz
olmazsınız.
7-) Yuhanna 8:31-47
ayetlerine bakarak “özgürlük” konusunu
“Mesih’te olmak” ile ilişkilendirirek konuya daha derin bir açıklama
getirmeli; özgürlüğünüzü doğru bir şekilde anlamaya ve sahip çıkmaya
çalışmalısınız. Ancak özgürlük ve kölelik doğru anlaşıldığında insanlar bir
ayrım noktasına geliyorlar: bir kimse Mesih’te ise
‘İbrahim’e verilen vaat ve mirası alan çocuklar’ olma durumu; bir
kimse Mesih’te değilse ‘Mesih’e ve
dolayısı ile Tanrı’ya karşı (Mezmur 2:1-3)’ olma durumu söz konusudur.
Etrafınızdaki dünyaya daha önce bu şekilde bakmış mıydınız?
Kendinizi eğer
Mesih’teki özgür kimselerden biri olarak tanımlıyorsanız, özgürlüğünüzü bu
dünyaya yansıtışınız nasıl olmalıdır? Ve yine Mesih’te vaadin ve mirasın sahibi
çocuklar olarak bu özgürlüğünüzü nasıl yaşıyorsunuz? Dünya sizin yaşamınızdan
Mesih’teki özgürlüğe dair ne öğreniyor; ya da özgürlük hakkında sizin yaşamınız
dünyaya nasıl öğretiyor?
8-) Öğretirken, nasihat
ederken, uyarıp azarlarken güveniniz bilgi ve tecrübelere mi dayanıyor; yoksa
Tanrı Sözü’nün diri ve etkin olduğu gerçeğine mi (5:10)?
İbraniler 4:12 Tanrı'nın
sözü diri ve etkilidir, iki ağızlı kılıçtan daha keskindir. Canla ruhu, ilikle
eklemleri birbirinden ayıracak kadar derinlere işler; yüreğin düşüncelerini,
amaçlarını yargılar.
Kilise lütuf ile
kurtuluşu vaaz ederken, düzenini korumaya, disiplini ve sakramentleri uygulamaya
çalışırken kendisini diri Tanrı Sözü ile sıklıkla denetlemeli ve böylelikle
dünyasal yollardan kaçınmalıdır.
Benzer şekilde çağın
dünya görüşünün başarı grafiği olarak verdiği yollar, ödül ve ceza için
uygulamaya çalıştığı düzenler kilisenin etkin bir şekilde devamı için gerekli
yöntemler içermeyebilir.
Öyleyse Kutsal Yasa’ya
özgürlük ruhu içinde bakmamız gerekiyor. Çünkü köle değil, Mesih’te Tanrı’ya
evlat edinilmiş kimseleriz. Tanrı’nın çocukları olmak, bize Tanrı’nın bizimle
ilgilendiğini, bizi sevdiğini hatırlatan bir gerçektir. Kölelikte korku vardır,
ancak Baba’nın çocukları olmak ise Baba ile aramızda sevgi ilişkisi olduğu
gerçeğini gösterir. Kutsal Yasa’ya, Mesih’e ve O’nun yaptığı işe özgürlük ruhu
içinde baktığımızda lütuftaki yaşamın eşsizliği gözümüzde daha da görünür
olacaktır.
9-) Mesih’teki yaşamı almak ve bu yaşamda devam etmek için Hristiyan kişiye
verilmiş olan lütuf, inananları köleden ayıran özel bir destektir. Kölelik ise
destek ve koruyuculuktan uzaktır. Köle bir kimseyi korku yönlendirirken Mesih’te
Tanrı’nın çocuğu olan özgür bir kimse ise lütuf aracılığı ile sevgide yetkin
kılınmıştır. Kölelik itaati, insan çabası ve ahlaksal disiplinlere bağlanarak
devam etme gayretini içerir. Ancak özgür kimseler bir kabul edilme veya bir
kabul edilmeme korkusu olmaksızın sevgi ile hizmeti ararlar. Özgür kimseler
Tanrı’nın özel ilgisi ve koruyucu sevgisi altında olduğunu bilerek Tanrı’ya
şükranla yaşarlar.
Bu durumda sizin yaşamınızda şükran, övgü, hamt kendini nasıl gösteriyor? Sizin
yaşamınız Tanrı’ya ait olmanın verdiği bir güven içinde ve korkulardan uzak mı?
Tanrı’da kabul edilmiş kimseler olduğunuz bilinciyle mi yaşıyorsunuz yoksa kabul
edilmek için mi çalışmaktasınız? Hayatınızda bir şeyi yapmak ya da bir şeyi
yapmamak konusundaki kararlarınızı etkileyen korkularınız var mı? Benzer şekilde
Tanrı’ya duyduğunuz şükran, hayatınızda bir şeyi yapmak ya da bir şeyi yapmamak
konusundaki kararlarınızı nasıl etkilemektedir?
Dindarlığınızı, Tanrısayarlığınızı
‘dünyanın gözünde nasıl gözüktüğünüz düşüncesi’ ne ölçüde etkiliyor?
Mesih’teki yaşamınızı dünyanın etkisi olmadan Müjde’ye göre düzenlemek konusunda
zaman zaman düşündüğünüz oluyor mu? İnsanlarca beğenilme ya da onaylanma arzusu
ile yüzleştiğiniz zamanlarla nasıl baş ediyorsunuz?
Kurtarılmaya muhtaç biri, düşmüş biri olduğunuzu bilmek ve düşmüşlüğüne rağmen,
düşmüşken kurtarılmış bir kişi olmak, lütfu anlamanız ve Tanrı’nın çocuğu olma
ayrıcalığınıza sarılmanız için yeterli bir teşviktir.
10-) “Mesih’teki özgürlük kendisini
Tanrı’ya şükran sunmak üzere yaşamayı gerektirir” ise, bu şükran kendisini
sizin yaşamınızda nasıl belli etmektedir?
Mesih’teki özgürlükte yaşadıkça kardeşlere sevgi ile hizmet edebiliriz.
Mesih’teki sevgi ile dünyaya tanıklık ve hizmet götürme çağrımız vardır.
Mesih’teki sevginin gücüne dayanarak var oluşumuzu Tanrı’ya şükran sunmak üzere
yaşamaya, buna göre hizmet ve tanıklığa çağrılmış kimseler olduğumuzu bilerek
yaşamalıyız.
Elçisel öğretiye sahip çıkmak ve bir kilise üyesi olmanın sorumluluklarına sahip
çıkmak üzere kilisedeki kardeşlere Mesih’teki sevgi ile hizmet etmeye
çağrılmışızdır (5:13):
Yuhanna 13:35
Birbirinize sevginiz
olursa, herkes bununla benim öğrencilerim olduğunuzu anlayacaktır.
Romalılar 12:10
Birbirinize kardeşlik sevgisiyle bağlı olun. Birbirinize saygı
göstermekte yarışın.
Mesih’in kutsal evrensel ve kutsal elçisel kilisesinin bir parçası olduğumuzu
hatırlatan bir ayete bakalım (Romalılar 12:16, Efesliler 4:2):
Romalılar 12: 4-5 Bir bedende ayrı ayrı işlevleri olan çok sayıda üyemiz olduğu
gibi, çok sayıda olan bizler de Mesih'te tek bir bedeniz ve birbirimizin
üyeleriyiz.
Bu ayet bize bütün kişisel ve sosyal farklılıklarımızı
“çok sayıda üyelerden oluşan tek beden” olarak açıklamaktadır. Bu
durumda ‘bir kilisenin üyesi olmak’
konusunun ne anlama geldiğini iyi düşünmemiz gerekiyor. Ve burada
‘kilise’ için verilen
‘beden’ tanımlamasına bakarak; bir an
için beyninizin görme veya duyma organınız yararına çalışmadığını düşünün!
Bedende aksayan bir şey olduğu çok açık olarak belli olmaz mı?
Pavlus Mesih’teki özgürlükte düşünüp, Mesih’teki özgürlükte yaşadığı için
Mesih’in bedeninde aksayan ya da kanayan yaradan rahatsızlık duymaktadır. Çünkü
Pavlus uzakta ya da yakında olsun Galatya kilisesini kendi bedeni gibi görmekte
ve bu beden içinde kendinin de bir organ olduğunu gördüğü için acı çekerek
konuşmaktadır. Konuya bu açıdan baktığımızda 1:7-9 ayetleri bir ağlayış çığlığı
gibi gözükmektedir: “Tanrım lanete ve
gazaba götüren sahte bir öğretişten bedeni koru; Mesih’in çürümeye terk
etmediğin bedeni gibi (Mezmur 16:10),
sonsuz yargıya götüren öğretinin acıları ile kıvranmaktan halkını koru”
Efesliler 4:32, Koloseliler 3:9, Yakup 5:9 ayetlerine bakarak
[aslında bu konuda daha pek çok ayeti araştırarak] ve tek bir kişi
olarak; farklı dilden, farklı kültürden, farklı uluslardan gelen; bazen de aynı
topraklarda aynı dili konuştuğumuz halde farklı aile, farklı gelenek ve farklı
yetişme tarzımızdan gelen, farklı dünya görüşlerinden gelen tek bir Hristiyan
birey olarak birbirimize ne kadar bağımlı olmamız gerektiği konusunu ciddiyetle
düşünmemiz gerekmektedir.
11-) Mesih’teki sevgi ile sevmeyi öğrenmeyen kimseler daha fazla olarak kendi
yaptıkları iyi şeylere odaklanırken, başkalarının ise yanlışlarına odaklanma
eğilimi gösterirler.
Bu durumda böyle kişiler sevgi gücüne dayanmadığı için
‘çok sayıda üyelerden oluşan tek beden’ olmayı (Romalılar 12:4-5),
yani beden birliği içinde olmayı başaramazlar. Öyleyse Hristiyanlar kendilerini
Mesih’teki sevgi ile denetlemeli, sınamalı ve böylece Mesih’te derinleşmeye
çalışmalıdır. İman olgunluğu kendisini diğer imanlılarla uyum içinde yaşayabilme
pratiğinde belli edecektir.
İnsanlarla daha fazla olarak iyi yaptığınız şeyler hakkında mı konuşuyorsunuz?
Hiç insanlarla konuşurken kötü yaptığınız işleri örnek göstererek onların benzer
hataları yapmaması için çalıştığınız oldu mu? Eğer kötü yaptığınız şeyleri
konuşarak kilisenin tavsiye, tecrübe ve bilgilerinden; dua, teşvik ve
bereketlemelerinden yararlanma pratiğiniz yoksa, sizler daha fazla başkalarının
iyi yönlerine değil de kötü yönlerine bakmaya eğimli bir kişi olursunuz.
İnsanlara bazen yaptığınız kötü şeyleri yüksek sesle söyleyemeyebilirsiniz ya da
her şeyi herkes ile açıkça konuşamayabilirsiniz. Ancak değişmek için itiraf
etmenin gerektiği açıktır. Yanlışlarınız, günahlarınız, hatalarınız için
başkalarının dua desteğini de aramalısınız. Ve kilise yaşamınızda beden
birliğini korumak için “birbirimize
ihtiyacımız var” düşüncesi ile hareket etmelisiniz.
Hataları eleştirmekle ya da hatalardan dolayı başkalarını utandırmakla mı
ünlüsünüz; yoksa iyilikleri öven, güzel şeyleri takdirle karşılayan, insanları
Kelam’da teşvik eden biri olarak mı tanınıyorsunuz?
İnsanların güvenerek her şeylerini anlatabildiği biri ile görüşmeye, bir konuyu
ya da bir sırrı paylaşarak yardım dilemeye en azından bir kere ihtiyacınız
olmuştur. Benzer şekilde sizler de Mesih’teki sevgide güçlendikçe başkaları
tarafından güvenilir bir kimse olacaksınız.
12-) Kaybedilemez bir kurtuluşu miras aldığımızı bilmek bize alçakgönüllü bir
yürek ile daima Tanrı’ya şükran ile yaklaşımımız konusunda yeterince güçlü bir
teşviktir. Şükran dolu bir yürek de esenlikte bir yaşamın içinde doğar.
Mesih’in çarmıhtaki işine yaşamlarınızı açın. Mesih’in çarmıhtaki işinin
ışığında yüreğinizi ve düşüncenizi yıkayın. Özgürlükte yaşamak budur: şükran ve
esenlikte yaşamak budur. Benliğin, bireyciliğin Mesih’in çarmıhına gerildiği
yaşamlar özgürdür, esenliktedir ve sevinçlidir. Mesih benzerliğindeki yaşamlarda
iyi meyve görülür (5:22-23).
13-) Mesih’teki sevgi ile etkin iman (5:6) sizde kendisini nasıl gösteriyor?
Sizler Mesih’teki sevgi ile etkin imanı nasıl yaşıyorsunuz? Mesih bağlılığındaki
sevgi gündelik yaşamınızda size karşı yapılmış yanlışlara verdiğiniz tepkiyi
nasıl belirliyor?
Mesih sevgisindeki iman gündelik yaşamda sizin ilginize, şefkatinize veya
yardımınıza ihtiyaç duyulduğunda kendisini nasıl gösteriyor? Mesih’teki özgürlük
ve sevgi ile beslenen imanınız bilginize, maddi veya manevi desteğinize ihtiyaç
duyulduğu zamanlarda kendisini nasıl belli ediyor?
Kilisenizden ya da başka bir kiliseden size karşı bir yanlış yapıldığında ya da
size karşı bir yanlış bir söz söylendiğinde imanınızdaki sevgi kendisini nasıl
belli ediyor?
Konu adalet, bağışlama, merhamet gösterme, ihtiyaç içindeki birine karşılık
beklemeden bir yardım veya şefkat gösterme olduğu zaman iman ve sevginiz
gündelik hayatta nasıl etkin bir şekilde çalışıyor?
İman ve sevginiz Kutsal Ruh’a dayanarak sıkıntıda olanlara teselli ve yardım
sunmakta cömert mi? İman ve sevginiz Kutsal Ruh’a dayanarak acıları paylaşmakta,
sorunları çözmede sabırlı mı?
Hristiyan özgürlüğünüzü Mesih’teki sevgi ile etkin imana dayanarak nasıl
yaşıyorsunuz? Hem “özgür” hem de
“hizmet eden” kimseler olarak (5:13)
Mesih’teki yaşamı nasıl koruyup devam ettiriyorsunuz?
[1]
Matta 11:28 Ey bütün yorgunlar ve yükü ağır olanlar! Bana gelin, ben
size rahat veririm. 29 Boyunduruğumu yüklenin, benden öğrenin. Çünkü ben
yumuşak huylu, alçakgönüllüyüm. Böylece canlarınız rahata kavuşur. 30
Boyunduruğumu taşımak kolay, yüküm hafiftir.
[2]
I.Petrus 2:16 Özgür insanlar olarak yaşayın, ancak özgürlüğünüzü kötülük
yapmak için bahane etmeyin. Tanrı'nın kulları olarak yaşayın.
[3]
Romalılar 3:28 Çünkü insanın, Yasa'nın gereklerini yaparak
değil, iman ederek aklandığı kanısındayız. 29 Yoksa Tanrı yalnız
Yahudiler'in Tanrısı mı? Öteki ulusların da Tanrısı değil mi? Elbet
öteki ulusların da Tanrısı'dır. 30 Çünkü sünnetlileri imanları
sayesinde, sünnetsizleri de aynı imanla aklayacak olan Tanrı tektir.
[4]
Yuhanna 10:28 Onlara sonsuz yaşam veririm; asla mahvolmayacaklar.
Onları hiç kimse elimden kapamaz. İbraniler 10:14 Çünkü kutsal
kılınanları tek bir sunuyla sonsuza dek yetkinliğe erdirmiştir.
[5]
Romalılar 4:11 İbrahim daha sünnetsizken imanla
aklandığının kanıtı olarak sünnet işaretini aldı. Öyle ki, sünnetsiz
oldukları halde iman edenlerin hepsinin babası olsun, böylece onlar da
aklanmış sayılsın.
[6]
Nehemya 8:8, I.Korintliler 14:24-25, Elçilerin İşleri 26:18; Mezmur
19:8, Elçilerin İşleri 20:32, Romalılar 15:4, II.Timoteyus 3:15-17,
Romalılar 10:13-17, Romalılar 1:16
[7]
Benzer şekilde 1:7-9 ayetlerinde açıklanan Tanrı Sözü ve buna karşı
durmanın getireceği yargıdan bahsettikten sonraki 1:10 ayeti de 5:11
ayeti ile örtüşmektedir.
[8]
Nizami ÇUBUK, Hierapolis Tiyatro Kabartmaları, Arkeoloji ve Sanat
Yayınları, İstanbul 2008, s. 6.
[9]
Ryken, s. 217
[10]
Grekçe’de beden ve benlik için kullanılan kelime aynıdır (sarks). Bu
kelime cümle içindeki anlamına göre bazen
“beden” olarak tercüme
edilmektedir: II.Korintliler 5:6 Bu nedenle her zaman cesaretimiz
vardır. Şunu biliyoruz ki, bu
bedende yaşadıkça Rab'den uzaktayız.
[11]
Luka 22:26 Ama siz böyle olmayacaksınız. Aranızda en büyük olan, en
küçük gibi olsun; yöneten, hizmet eden gibi olsun.
[12]
Bu olay işlere odaklanmış bir şekilde yaşayan ve halka öyle öğreten en
başta dini önderlere ve sonra bütün İsrail’e Mesih’in yaptığı açıklamayı
hatırlatmaktadır (Matta 22:35-40). Mesih kendisini denemek amacıyla Yasa
uzmanının “en büyük buyruk
hangisidir?” şeklindeki sorusuna
“Yasa ve peygamberlikler sevgi
üzerine dayalıdır” diyerek cevap vermişti.
[13]
Bu kısmen doğrudur; Kelam okuma ve araştırma olmadan Kelam’da büyüme de
olmaz. Ancak kilise topluluğu olarak bir arada, birbirimize hizmet
ederek Kelam öğreniriz, Tanrı’yı ve insanı sevme pratiği içinden bakarak
Kelam öğreniriz; Tanrı ile Müjde temelinde diri bir ilişki ve paydaşlık
içinde devam ederken, buna bağlı olarak imanın ev halkı ile birlik ve
paydaşlık yaşayarak imanda büyür, Kelam’da güçlenir, bilgelikte
aydınlanırız.
[14]
WUİ.78. İnananlardaki kutsallaştırılmanın mükemmel olmaması nereden
kaynaklanır? İnananlardaki kutsallaştırılmanın mükemmel olmaması,
her kısımlarında halen varlığını sürdüren günah kalıntılarından ve
benliğin ruha karşıt olan daimi arzularından kaynaklanır; böylece
inananlar çoğu zaman ayartılara yenilerek bir çok günaha düşerler,
ruhsal hizmetlerinde engellenirler ve en iyi işleri bile Tanrı’nın
önünde mükemmellikten yoksun ve kirlidir.