VAAZ/KELAM ÇALIŞMASI TASLAĞI

Galatyalılar Mektubu Üzerine Bir İnceleme

 

Müjde eşsizdir:

I. (1:1-5)

II. (1:6-10)

III. (1:11-2:21) a. (1:11-17) b. (1:18-2:10) c. (2:11-21)

 

Müjde üstündür:

IV. (3:1-4:31) a. (3:1-5) b. (3:6-4:11) c. (4:12-20) d. (4:21-31)

 

Müjde özgürlüktür:

V. (5:1-6:10) a. (5:1-15) b. (5:16-6:6) c. (6:7-10) VI. (6:11-18)

 

Kısaltmalar:

BİA: Belçika İnanç Açıklaması

Hİ: Heildelberg İlmihali

WİA.: Westminster İnanç Açıklaması

WKİ: Westminster Kısa İlmihal

WUİ: Westminster Uzun İlmihal

 

V.b. (5:16-6:6)

5:16-26 ayetleri 1. bölüm

6:1-6 ayetleri 2. bölüm

 

6:1-6 ayetlerini yaşamak ancak Ruh’un ürününe (5:22-23) sahip kimseler için mümkün gözüküyor. Birini ruhsal olarak yola getirmek için (6:1) sevgi, sabır, şefkat lütuflarına ihtiyaç vardır. Başkalarının yüklerini taşımak için (6:2) yine benzer lütuflara ihtiyaç vardır. İnsan olarak kendimizi doğru anlamak için (6:3), Tanrı’nın insan için ne yaptığını görmek, insanın Tanrı ve insan ile doğru bir paydaşlık ilişkisi içinde devam etmesi için Ruh’un ürününe ihtiyaç vardır (6:4). İnsanın kendisini denetlemesi ve kendi sorumluluklarına sahip çıkarak Hristiyan tanıklığı ile yaşaması için Ruh’un ürününe ihtiyaç vardır (6:4-5). Hristiyanlar kendi yüklerini taşımak için (6:5) Ruh’a dayalı bir şekilde yürümelidir (5:25). Çünkü Hristiyan yaşamı kişinin kendi gayretine dayalı bir yaşam olmaktan öte Ruh’un gücüne dayalıdır. Başka türlü paylaşıma dayalı bir yaşamı nasıl anlayabilir ve Mesih’teki bereketleri şükranla karşılayan, iyilikleri unutmayan, nimetleri aziz tutan bir yüreği nasıl edinebilirdik ki (6:6)?

 

6:1 Kardeşler, eğer biri suç işlerken yakalanırsa, ruhsal olan sizler, böyle birini yumuşak ruhla yola getirin. Siz de ayartılmamak için kendinizi kollayın.

 

6:1-2

İleri Çalışma Notu

Hİ.107. Komşumuzu herhangi bir şekilde öldürmemek yeterli midir?

Hayır.

Kıskançlık, kin ve öfkeyle yargılamak yerine

Tanrı bize

komşularımızı kendimiz gibi sevmemizi,7

onlara karşı sabırlı, barışsever, nazik,

merhametli ve dostça davranmamızı,8

kendimiz için olduğu kadar onlara gelecek zararları önlemeye çalışmamızı,

düşmanlarımıza bile iyi davranmamızı9 söylüyor.

 

7 Matta 7:12; 22:39, Romalılar 12:10

8 Matta 5:-312, Luka 6:36, Romalılar 12:10, 18, Galatyalılar 6:1-2, Efesliler 4:2, Koloseliler 3:12, I.Petrus 3:8

9 Çıkış 23:4-5, Matta 5:44-45, Romalılar 12:20 [Süleyman’ın Meselleri 25:21-22]

 

5:24 ayeti Kelami iman sahiplerine “Mesih İsa'ya ait olanlar” diye seslenirken, bu ayette “ruhsal olan sizler” ifadesi kullanılmaktadır. Benzer bir yaklaşım I.Korintliler 2:13 ayetinde de vardır (ruhsal kişiler).

 

Öyleyse şu açıktır: Mesih’teysek Kutsal Ruh’u almışızdır; Mesih’teysek Ruh’un ürününe sahibizdir (5:22-23); Mesih’teysek Ruh’un gücü ile benliği çarmıha gerebiliriz (5:24); Mesih’teysek Ruh sayesinde yaşadığımız için Ruh’un izinde yürürüz (5:25). Çünkü Kelami iman sahipleri artık dünyasal değil ruhsal kimselerdir; Mesih ’e benzeyen kimselerdir; iman edenler Tanrı için ayrılmış, Tanrı için yaşayan kimselerdir.[1]

 

Öyleyse Galatya’lı imanlılar “boş övünen, birbirine meydan okuyan, birbirini kıskanan” yani benliğe dayalı (5:26) bir tutum içinde olmak yerine, ruhsal kişilere uygun bir tutum içinde olması gerekiyordu. Bu mektup aracılığı ile ilk iman tecrübesini hatırlayan kilise, sahte öğretiye kulak vermekle içine düştüğü durumu görüp Ruh’un gücüne dayalı bir şekilde, ruhsal insana yaraşır bir şekilde yaşamaya başlamalıydı.

 

Bu ayete tersinden bakarsak kilisede birinin suçunun açığa çıkması neticesinde o kişinin, yumuşak ruhla yola getirilmesi için çalışan kimsenin olmadığını düşünebiliriz. 5:26 ayetindeki uyarı bu düşünceyi desteklemektedir. Yani kilise bu durumda disiplini iyileştirmek için değil de intikam almak için kullanmış olur. Diğer yandan bu ayet kilisede dedikoduculuk olduğunu; insanların birbirlerinin suçlarını açığa vurarak kendilerinde olan şeyle övündüklerini düşündürtmektedir.

 

Halbuki ayet bize “birbirinizin zayıflıklarını, günaha eğilimini, yumuşaklıkla iyileştirin; sevgiyle birbirinizin yaşamlarını güçlendirin” şeklinde bir mesaj vermektedir. Böylece ayetteki “kardeşler” kelimesi onlara bir aile olduklarını hatırlattığından insanların suçlarını açığa vurarak onları utandırmanın ya da küçük düşürmenin Tanrı’nın ev halkı içinde olmaması gerektiği hatırlatılmaktadır. Sorunların, zayıflıkların bir aile bağlılığı içinde iyileştirilmesi günaha lütufkarca bir yaklaşım göstermek olacaktı. Günah ile mücadelede ruhsal kişiler olarak davranmak gerekiyordu.

 

Bazen insanlar mücadele ettikleri ve açıkça karşı çıktıkları günahlar ile denenirler. Bu yüzden günahla mücadele etmek noktasında herkesin uyanık olması gerektiğinden “Siz de ayartılmamak için kendinizi kollayın” ifade çok yerindedir. Mesih’in, ikiyüzlülüğü azarladığı Matta 7:1-5 ayetleri bize herkesin bir konuda eksiği, yanlışı, güçsüzlüğü ve günahı olduğunu; kimsenin bir diğerinden üstünlüğü olmadığını hatırlatmaktadır. Öyleyse bugün bir kardeşin içine düştüğü aynı durumuna yarın düşmemek için kendisini ruhsal kişiye yaraşır biçimde düşünmeli ve öyle davranmalıyız.

 

6:2 Birbirinizin yükünü taşıyın, böylece Mesih'in Yasası'nı yerine getirirsiniz.

 

6:1 ayetinde ruhsal olan kimselerin bir kimsenin karakter özelliğine dikkat çekilmişti: böyleleri bilgi ve disiplini, başkalarından intikam almak veya başkalarını yaralamak için değil; “yumuşak ruhla yola getirmek” için kullanan kimseler; bilgi ve disiplini “kardeşçe” kullanan kimselerdi.

 

5:14 ayetinde “Bütün Kutsal Yasa tek bir sözde özetlenmiştir: “Komşunu kendin gibi seveceksin” diyen Pavlus, şimdi kiliseye yaşamsal bir hatırlatma yapar. Sünnet-Yasa-gelenek-işler ile uğraşarak birbirlerini yeme (5:15) noktasında duranlara “Yasa sevgidir” diye hatırlatmıştı. 6:2 ayetinde gelince de “Yasa Mesih’tir” diye hatırlatır.

 

Mesih “dünyanın günahının yükünü çarmıha taşımıştır” (Yuhanna 1:29). Galatya kiliseleri de benzer şekilde Mesih’i taklit ederek yani Ruh’un izinden giderek (5:25) birbirlerinin yüklerini taşımalıdır. Mesih’in emri de budur:

Yuhanna 13:34 Size yeni bir buyruk veriyorum: Birbirinizi sevin. Sizi sevdiğim gibi siz de birbirinizi sevin.

35 Birbirinize sevginiz olursa, herkes bununla benim öğrencilerim olduğunuzu anlayacaktır."

 

Böylece Ruh’un ürününden bahsedilirken neden “agape –sevgi” kelimesi kullanıldığı daha da açıklanmış oluyor. Çünkü aynı Mesih’in yasası “Ama ben size diyorum ki, düşmanlarınızı sevin, size zulmedenler için dua edin” de demektedir (Matta 5:44).

 

Böylece Pavlus Galatya’daki kiliselerden şunu bekliyor: herkes aynı iman olgunluğunda olamayabilir; ancak herkes birbirinin acılarını teselli etmeli, yaralarını sarmalı, sorunlarına çözüm bulmaya çalışmalı ve birbirini Müjde’de teşvik etmelidir. Herkes hayatı ve insanı doğru bir şekilde anlasın ve buna göre yaşasın diye, Müjde gerçeğine uygun bir şekilde herkes birbirini bina etmeli; herkes dünyanın, benliğin, yasacılığın insana yüklemeye çalıştığı kölelik boyunduruğundan kurtulsun diye herkes sevgi ile birbirine yardımcı olmalıdır.

 

Hayatın devamı içinde herkesin sorumlulukları ve taşıması gereken yükleri vardır. Diğer yandan günahla lekelenmiş bir dünyada beklenenden farklı gelişen olaylarla karşılaşırız. İnsanlar ani olarak karşılarına çıkan zor ve acı durumlarda korku, panik, umutsuzluk gibi durumlar yaşayabilirler. Böyle durumlarda kişilerin üzerlerindeki yükün ağırlığı altında ezilmemesi için ruhsal bir kardeşten yardım görmesi gerekir. Kişiler esenlikle ilerlemeleri ve karşılaştıkları sıkıntıları Rab’be getirerek devam etmeleri için desteğe, ilgiye, şefkat ve teşvike ihtiyaç duyarlar. Böyle durumlarda bilgi, tecrübe, bilgelik ve zamanımızı bir kişiye harcayarak; onun için dua ederek ve onunla birlikte dua ederek o kişinin yüküne yardımcı oluruz. Bu yol aynı zamanda birine kelime olarak sevgimizi söylemesek de sevgimizi ortaya koyma ve ifade etme yoludur.

 

6:3 Kişi bir hiçken kendini bir şey sanıyorsa, kendini aldatmış olur.

 

Ruh’un ürüne sahip bir kişi kendini küçük görmez, kendini büyük de görmez. Bu tutum insan ilişkileri açısından olduğu kadar, insanın Tanrı ile olan ilişkisi açısından da önemlidir. Ruh’a dayalı bir güven ile Ruh’un izinde yürüyen bir kimse (5:25), kendine olan boş güven ile boş övünen, başkalarına meydan okuyan (5:26) biri gibi değildir.

 

İşaya 41:14 ayetinde İsrail halkı için “toprak kurdu” yani “solucan” benzetmesi yapılmaktadır. Görkemli Tanrı’nın önünde insan nedir ki? Bütün kainatı sayısız çok çeşitliliği ve güzelliği ile yaratan Tanrı diğer bir ayette de insana “kırın otu” diye seslenmektedir (İşaya 40:7).

 

Ruh’a dayalı bir güven ile yaşayan bir kimse bu yüzden alçakgönüllüdür. Bütün kainatın sahibi olan Tanrı’nın, sayılamaz çok eserleri içinde sadece bir “solucan ya da basit bir kır otuna” bu denli özel bir ilgi gösterip, ona “yücelik ve onur tacı” vermesi karşısında insanın yapabileceği tek şey anlaşılamaz bu yüce lütuf için Tanrı’nın önünde şükran duyarak alçalmaktır.

 

Bu ayet “bir hiçken kendini bir şey sanan bir kimse kendini aldatmış olur” demektedir. Galatya kiliseleri bu durumda kendini aldatan bir duruma düştüğünü görüp kötü yolundan dönmesi gerekecekti. 3:10 ayetinin ne dediğini hatırlayın:

3:10 Yasa'nın gereklerini yapmış olmaya güvenenlerin hepsi lanet altındadır. Çünkü şöyle yazılmıştır: "Yasa Kitabı'nda yazılı olan her şeyi sürekli yerine getirmeyen herkes lanetlidir."

 

Sahte öğretişe kulak verenler, işlerine [benliğe] güvenmekle kendileri kurtarabileceklerini iddia etmiş oldular. Bu da kendilerini “kurtarıcı” ilan etmek anlamına gelmekteydi. Böyleleri sadece kendisini aldatmış olmuyordu; aynı zamanda lanet altındaydı.

 

İnsan olarak içinde bulunduğumuz durum bu idi; ama “Rabbimiz İsa Mesih aracılığıyla Tanrı'ya şükürler olsun!” (Romalılar 7:25); Tanrı bizi düşüş ve ölüm konumunda bırakmayıp lütfu ile kurtuluşunu sundu.

 

Bu durumda Galatyalılar bu gerçeğe bakarak ne kendilerini büyük ne de kendilerini küçük görmek hatasına düşmeden, alçakgönüllü ve kararlı bir şekilde yanlış öğretişi ve dünyanın mayasını kiliseden atmalıydı.

 

Diğer yandan Mesih’in “Kendini yücelten alçaltılacak, kendini alçaltan yüceltilecektir” şeklindeki uyarısı buradaki ifade ile uyum içindedir (Matta 23:12):

I.Korintliler 8:2 Bir şey bildiğini sanan, henüz bilmesi gerektiği gibi bilmiyordur.

 

Tanrı’nın varlığı karşısında insan bir hiçtir. Ama Tanrı’nın insana gösterdiği lütuf karşısında insanın yapabileceği şey ise sadece Tanrı ile sevinmek ve Tanrı ile övünmektir. Çünkü Tanrı’nın emirlerinin hepsini bile yerine getiren kişinin “Biz değersiz kullarız” demekten başka yapabileceği bir şey yoktur.[2]

 

6:4 Herkes kendi yaptıklarını denetlesin. O zaman başkasının yaptıklarıyla değil, yalnız kendi yaptıklarıyla övünebilir.

 

Eğer imanlılar kendilerini denetlerlerse, Tanrı önünde nasıl yaşadıklarına bakarlarsa, başkalarının nasıl hatalar yaptığına bakmadan kendilerinin Tanrı önünde nasıl durduğunu görürlerse, Müjde’nin onları düzeltmek konusunda eğitici olduğunu da göreceklerdir. Sahte öğreti ile Müjde arasındaki farklı iyi görüp imanlıların şimdi kendilerini denetlemesi (test etmesi) gerekmekteydi.

 

Eğer imanlılar Müjde’nin eşsizliğine, Müjde’nin üstünlüğüne, Müjde’nin özgürlüğüne bakarak kendilerini denetlerlerse, Tanrı’nın insanı gördüğü şekilde kendilerini görmeye başlayacaklardı. Pavlus da Müjde hakkında, lütuf ve Mesih hakkında bu kadar bahsettikten sonra, mektubun başından beri konuştuklarına dayanarak “haydi, şimdi kendinizde övünecek bir şey bulabilirseniz gösterin” demek istemektedir.

 

Aslına bakarsanız Galatya’daki kiliseler Müjde ile kendisini denetlediğinde kendisinde övünecek bir şey olmadığı açığa çıkacaktır. Çünkü Müjde bize “sünnetlilerin bile Yasa'yı tutamadığını” söylüyor (6:13). Benzer şekilde 2:18 ayeti de Mesih’ten ayrı olarak insanın Yasa’yı sadece çiğnediğini gösteriyor. Böylece bu ayet “kendinizde övünebilecek bir şey olup olmadığına bakın” diyerek kiliseleri Mesih’e ve Müjdesi’ne sarılmaya davet ediyor.

 

Müjde gerçeği bize lütuf ile kurtarılmış kimseler olduğumuzu söylüyor. Bu durumda Galatyalılar ne ile övünebilirdi? Geriye sadece Rab ile övünmek kalıyor (I.Korintliler 1:31).

 

Eğer kilise Mesih’e ve Müjdesi’ne bakarak kendisini samimiyetle denetlerse Kelam’a göre şöyle diyecekti (Romalılar 4:6-8):

İyi işlerine bakmaksızın

Tanrı'nın aklanmış saydığı kişi bereketlenmiştir!

Suçları bağışlanmış,

Günahları örtülmüş insanlar bereketlenmiştir!

Bereketlenmiştir günahı Rab tarafından sayılmayanlar!

 

6:5 Herkes kendine düşen yükü taşımalı.

 

Hristiyan olarak Tanrı’daki özgürlüğümüzü korumak bizim kendi sorumluluğumuzdur. Hristiyan bir birey olarak yaşadığımız toplumda bir kilise üyesi olarak yaşama ve tanıklık sorumluluğumuz vardır. Gerek kilisede gerekse içinde yaşanılan toplumda, Kelam’a göre müdahale etmemiz ya da yardım etmemiz gereken bir konu olduğunda bunu bir başkasının gelip yapmasını beklemeden olaya ya da konuya en yakında duran kişi olarak Kelam’a göre gerekeni yapma sorumluluğumuz vardır.

 

Yani yanı başındaki hasta bir kardeşe bir tas çorba götürmenin, şehrin öbür tarafındaki kilisenin dyakonuna ait bir görev olduğunu düşünen ve bu konuda bir şey yapmak istemeyen bir kişi “elini sıcak sudan soğuk suya vurmak istemeyen” biri gibi davranmış olacaktır. Paydaşlık ve sevgi ile yaşanması gereken iman hayatı için böyle bir davranış aynı zamanda Hristiyan tanıklığının gücünü zayıflatır.

 

Bizler insan olarak Tanrı’ya ve insana ihtiyaç duyarız. Yaratılışımızda böyle bir bağımlılık vardır. O zaman Tanrı’ya olan bağımlılığımız, bizleri toplumda tek tek Hristiyan bireyler olarak insan olma sorumluluğuna yaraşır bir şekilde yaşama davet etmektedir.

 

Ruh’un ürününden bahsettikten sonra bu ayete gelmemizi, Pavlus’un kilisede biraz daha fazla meyve görme arzusu olarak açıklayabiliriz. Ve Hristiyan hayatında bireysel sorumluklarına sahip çıkmayı şu iki ayet çok güzel özetliyor:

Eyüp 19:4 Yanlış yola sapmışsam,

Bu benim suçum.

Yeremya 31:30 Herkes kendi suçu yüzünden ölecek.

Koruk yiyenin dişleri kamaşacak.

 

Böylece 6:5 ayeti, yaptığı iyi şeylerden dolayı ya da başardığı sorumluluklardan dolayı bir gurur içine düşmeden, kendi erdemlerini överek başkalarından daha doğru veya başkalarından daha iyi olduğunu göstermeye çalışmadan yaşamayı ima ediyor.

 

Yine Matta 25:14-30 ayetlerindeki emanet para benzetmesini hatırlayın. İki köle kendisine emanet edilen para ile biraz daha para kazanmışlardı. Ancak üçüncü köle parayı aldığı gibi toprağa gömmüş ve efendisi döndüğü zaman aldığı parayı aynen geri vermişti. Ve efendi şöyle dedi:

Matta 25:26-27 Efendisi ona şu karşılığı verdi: 'Kötü ve tembel köle! Ekmediğim yerden biçtiğimi, harman savurmadığım yerden devşirdiğimi bildiğine göre

paramı faize vermeliydin. Ben de geldiğimde onu faiziyle geri alırdım...

28 Haydi, elindeki talantı alın, on talantı olana verin!

29 Çünkü kimde varsa, ona daha çok verilecek ve o bolluk içinde olacak. Ama kimde yoksa, kendisinde olan da elinden alınacak.

 

Bu durumda 6:5 ayeti bir anlamda kiliseye “sorumluluklarınıza sahip çıkın” demektedir. Diğer yandan 3:4 ayetine bakarak Galatya’daki kardeşlerin ilk iman tecrübelerinde ne kadar gayretli olarak yaşadıklarını düşündüğümüzde, zaman içinde kiliseye giren yanlış öğretişin kiliseyi nasıl böldüğünü, böylece kilisenin nasıl çekişme ve kıskançlık içine düştüğünü göz önüne alırsak, “Herkes kendine düşen yükü taşımalı” diyen bu ayet Galatya’daki kardeşleri zaman içinde ‘boş verdikleri, önemsemedikleri’ şeyleri iyi düşünmeye davet etmektedir. Çünkü yanlış öğretiş biraz da onların dikkatsizliği yüzünden kiliseye girmiştir.

 

Ve yine 3:3-4 ayetlerine bakarak Galatya kiliselerindeki kardeşlerin Ruh ile başlayıp iyi koştukları zamanı hatırlayıp kendilerini düzeltmeleri gerekiyordu. Ve kilisenin Mesih’te olması gerektiği şekilde devam edebilmesi için her üyenin üzerine düşeni yapması gerekmekteydi.

 

Ruh’un ürünü açısından düşündüğümüzde Galatyalılar kendi sorumluluklarına ya da kişisel yüklerine bir başkasının ne yapıp ne yapmadığına bakmaksızın sahip çıkmalıdır. Galatyalı Hristiyanlar Ruh’un ürününde büyümek için sorumluluklarına sahip çıkmalıdır.

 

Diğer yandan bu ayet, Galatya’daki kiliseler sahte öğretmenlerin verdiği yanlış öğretişin getirdiği “şu işleri yapıyorum, şu işleri yapmıyorum” şeklindeki kişisel bir kendine güven ve kişinin kendisi ile övünmesinden farklı bir yaklaşımı gerektirmektedir.

 

Vaftizli birer Hristiyan olarak (3:26-28) yükümüzü taşıma gayretimiz kendimizde olan bir erdem yardımı ile olmuyor. Bütün bunlar, iman edenleri Ruh’un ürünü ile donatan Ruh sayesinde mümkün; yani bütün bunlar Rab sayesinde mümkün oluyor. Bu durumda Galatya’daki kiliseler bu ayete baktığı zaman “Her gün yükümüzü taşıyan Rab'be övgüler olsun” diyebilmelidir (Mezmur 68:19):

I.Petrus 5:7 Bütün kaygılarınızı O'na yükleyin, çünkü O sizi kayırır.

 

Öyleyse kişiler kendi yüklerini taşırken dünyanın kaygılarından uzak bir şekilde Tanrı’nın kutsal koruma ve sağlayışına güvenerek (Luka 12:7, Filipililer 4:6) yürümelidirler.

 

6:6 Tanrı sözünde eğitilen, kendisini eğitenle bütün nimetleri paylaşsın.

 

Bu ayet, alan ele verebilen bir el olmayı öğütlemektedir. Buradaki Kelami prensip açıktır: herkes bereketleyerek bereketlendiğine şükretsin! Böylece her bir kişi diğerinin yükünü taşıma sorumluluğunu da almış olacaktır; ve bu da Mesih’in yasasını yerine getirme sorumluluğu içinde olması gereken bir şeydir (6:2).

 

Yahudi kültürden gelen Hristiyanlar kilise önderlerinin desteklenmesi konusunda bilgiliydiler (Levililer 6:16, 26):

Tesniye (25:4) 18:1 "Levili kâhinlerin, bütün Levi oymağının öbür İsrailliler gibi payı ve mülkü olmayacak. RAB için yakılan sunularla, RAB'be düşen payla geçinecekler.

 

Şimdi bunu uluslardan gelen imanlıların da öğrenip yaşamlarında pratik etmesi gerekmekteydi. Süleymanın Meselleri maddi konuda cömert olmayı desteklemektedir. Galatya’daki kiliseler de benzer şekilde Müjde hizmetinde çalışan işçileri, bu hizmeti layıkıyla yerine getirebilmelerinde yardımcı olmayı öğrenmeliydi:

11:25 Cömert olan bolluğa erecek,

Başkasına su verene su verilecek.

22:9 Cömert olan kutsanır,

Çünkü yemeğini yoksullarla paylaşır.

 

Konu maddi bir ihtiyaç olabilir ya da manevi bir destek olabilir. İhtiyacı olana Kelam’dan bir teşvik veya teselli veya bir şifa sözü söylemek; ihtiyacı olan biri ile ekmeğini paylaşmak, bir karşılık beklemeksizin 'Vermek, almaktan daha büyük mutluluktur' prensibi içinde yaşamak, Hristiyan olma sorumluluğu içinde var olan bir şeydir. Böylece 6:5 ayetindeki öğüdün bir gereği olarak, Galatyalı Hristiyanlar kendilerine bağışlandığı gibi, cömert bir yürekle bağışlayanlardan olmaya davet edilmektedir.

 

5:15, 26 ayetlerini hatırlayarak 6:5-6 ayetlerine baktığımızda Pavlus’un onları içinde bulundukları durumda oldukları haliyle terk etmeyip bir ilerleme noktasına getirmek için nasıl gayret ettiği daha açık bir şekilde görülmektedir.

 

Pavlus Rab’den aldıklarını şimdi kiliseye vermektedir. Böylece bir öğretiş yaşama geçmekte ve bir öğretiş meyve vermektedir. Bu yol aynı zamanda Rab’bin büyük bir lütuf ile bağışladığı bereketlerine sarılma ve bunu dünyaya ilan etme yoludur. Dünyanın gözünde “kilise” olmasından dolayı biraz farklı; ancak şimdi dünyanın mayası ve yanlış öğretiş yüzünden kavga ve çekişmenin olduğu bir yer olmasından dolayı da dünyadan farklı gözükmeyen bu yerin Kelam ile yenilenmesi neticesinde, bütün dünya Rab’bin Ruhu’nun nasıl büyük bir güç olduğunu, Rab’bin Ruhu’nun nasıl özgürlük ve bereket getirdiğini ancak bu şekilde görebilecekti.

 

Diğer yandan kilise içine düştüğü kaos ortamından Mesih’teki özgürlük ve Mesih’teki paydaşlık konumuna dönmeden Mesih’teki ayrıcalıklarını yaşayamayacaktı.

 

Bu konuda İbraniler mektubundaki bir prensibi örnek gösterebiliriz:

İbraniler 13:5 Yaşayışınız para sevgisinden uzak olsun. Sahip olduklarınızla yetinin. Çünkü Tanrı şöyle dedi:

"Seni asla terk etmeyeceğim,

Seni asla yüzüstü bırakmayacağım."

6 Böylece cesaretle diyoruz ki,

"Rab benim yardımcımdır, korkmam;

İnsan bana ne yapabilir?"

 

Bu durumda kilise üyeleri Tanrı’nın sağlayışına güvenerek yürürse, her bir üye kendisine bol bağışlandığı üzere gerek maddi bir yardım olsun, gerek bir kişinin iyiliği için harcanan emek, zaman ya da bir armağan olsun, kilisesini desteklemiş; ve kilisenin öğreten ve yöneten görevlilerinin hizmetlerini güçlendirmiş olacaktı.

 

Diğer yandan bu ayet her kilise üyesini kilise yönetimindeki sorumlu kardeşlerini her şekilde desteklemeye davet etmektedir. Böylece I.Korintliler 12:12-14, 25-27 ayetlerinde vurgulanan “beden birliği” hakkındaki yaklaşımla aynıdır.

 

İleri Çalışma Notu

WUİ.127. Astların üstlere karşı borçlu oldukları onur nedir?

Astların üstlere karşı borçlu oldukları onur, yürekte,[3] sözde[4] ve davranışta tüm gerekli saygı;[5] onlar için dua ve hamt;[6] sahip oldukları erdem ve lütufları taklit etmek;[7] yasal olan buyruk ve öğütlerine istekli itaatkarlık;[8] düzeltmelerine gerektiği gibi boyun eğmek;[9] çeşitli rütbelerine ve konumlarının doğasına uygun olarak kendilerine ve yetkilerine sadık olmak,[10] bunları korumak[11] ve devam ettirmek;[12] zayıflıklarına katlanmak ve bunları sevgiyle örtmek,[13] öyle ki, onlar ve yönetimleri için onur kaynağı olsunlar.[14]

 

İlave Açıklama

1-) “Kilise olmak” kültürel ya da politik bir dernek olmaktan farklı bir şeydir. Bu yüzden 5:26-6:2 ayetlerinde kilisenin nasıl bir yer olması ve nasıl bir yer olmaması gerektiği; imanda zayıf kimselere nasıl yaklaşılması gerektiği; günah işleyen kimselere nasıl davranılması ve nasıl davranmaması gerektiği gösterilmektedir.

 

Ortada bir suç olması durumunda öncelikle Tanrı’nın lütfunu hatırlamalıyız: Biz daha günahkârken Mesih bizim için öldü (Romalılar 5:8). Tanrı sevgisini bu denli güçlü bir şekilde açıkladı. Bu demektir ki, dünya kurulalı beri seçilmişlerin hepsi günah işlemiştir. Seçilmişler günah işlediği halde Tanrı bağışlamasını sunmuştur. Öyleyse yargılamak için değil, yumuşak ruhla kişiye konuşarak, günahın açtığı yarayı iyileştirmek için böyle kimselere yumuşak ruhla davranarak yaklaşmalıyız. Eğer kişi Kelam’ın öğretisi doğrultusunda yapılan uyarılara kulak asmayıp günahta devam ediyorsa kilise disiplini içinde son nokta olan aforoz uygulanacaktır.

 

Ancak böyle bir durumda bile kiliseden bazılarının günaha düşmüş ve hatta aforoz edilmiş birine 5:26 ayetinde bahsedildiği şekilde kaba davranmaya hakkı yoktur.

 

Ve yine 5:15 ayetinde bahsedildiği üzere kilisede hiç kimse “birbirini ısırıp yeme” noktasında olamamalıdır. Bu tür davranışları benimsemek Mesih karakterinde büyümenin önünde bir engeldir.

 

Kilise yönetimi böyle davranışlara sessiz kalamaz. Kilisede bazı suçları görmezlikten gelmek önder karakteri ile bağdaşmaz. Ve önderler gözetimlerindeki sürünün canı için hesap verecek kimseler olduğundan (İbraniler 13:17); en küçük yanlışlara yumuşak ruhla öğüt vererek, öğretip uyararak düzeltme getirmekle sorumludurlar.

 

Zaten bir kiliseye üye olmak ya da bir kilisede vaftiz olarak üyeliğe katılmak, tek tek her bir kişinin, o kilisenin öğretiş, sakrament, disiplin yetkisinin altına girmesi anlamına gelir. Zaten Hristiyanların birbirinden bağımsız olduğu bir kilise yapılanması Kelam’i açıdan mümkün değildir.

 

2-) 6:1 ayeti “ruhsal olan sizler, böyle birini yumuşak ruhla yola getirin” diyor. Görüldüğü üzere ayet üyeler arasında bir diyalog önerirken, bunun kilisede herkesçe birbirine karşı sorumluluğu olduğunu hatırlatıyor. Çünkü Hristiyanlar dünyadaki diğer anlayışlardan veya inanışlardan farklı olarak, Mesih’teki Ruh ile ‘ruhsal’ kimselerdir. Öyleyse Hristiyanlar ‘boş övünen biri olmamakla’ (5:26) kalmayıp; ama aynı zamanda ‘yumuşak ruhla yola getiren’ kimseler olmalıdır.

 

Benzer şekilde Hristiyanlar başkalarına ‘meydan okuyan ya da başkalarını kıskanan kimseler’ olarak değil; insanları ‘yumuşak ruhla yola getiren’ kimseler olarak tanınmalıdır.

 

Sizin günaha bakışınız ve Tanrı’nın ev halkından bir kardeşin günahına yaklaşımınız lütuf Müjdesi’ne uygun mu? Günah sorununa Ruh’un ürününe sahip birinin davranması gerektiği şekilde mi davranıyorsunuz?

 

Bir kişinin günahına karşı gösterdiğiniz tepki “ruhsal kişi” ifadesine uygun olmalıdır. Kilise disiplini gereği, kişiyi yargılayıp mahkum etme noktasına gelmeden önce günahın iyileştirilmesine çalışmak gerekmektedir. Ve bu aşama bir kardeşe ruhsal kişinin davranışına uygun olarak davranmayı gerektirir.

 

Birini en son aşamada yola getirmek için disiplin uygulamak kilise yönetiminin işidir. Bir kişinin yanlışını gören ya da bu yanlışın hedefi olan durumdaysanız bunu yumuşaklıkla öncelikle o kişi ile konuşmak sizin sorumluluğunuzdur. Diğer yandan konu kendisi olmadıkça ortadaki yanlışlıklara seyirci kalmak bu ayetin vermeye çalıştığı bakış açısının tam zıddı bir durumdur. Bu durumda ortada olan bir günaha sessiz kalmak öncelikle günahı önemsememek olarak açıklanabilir. Ya da bazen bencil kişiler kendi esenliklerini korumak ya da herkes ile iyi geçinmek adına durumu görmezden gelirler. Ancak böyle davranışlar imanda olgunluk önünde engel teşkil eder.

 

3-)Hristiyanlar olarak Ruh’un izinde yürümeye çalışırken yaptığımız iyi şeylerin iyi meyveler getirmesini elbette sevinçle karşılarız. Ancak dikkatli olmazsak kendi yaptıklarımıza ve bunların iyi sonuçlarına odaklanarak diğerlerini az gayretli olarak görme hatasına düşebiliriz. Bu durumda ise kendimiz ile övünmüş oluruz.

 

Kişiler kendi yaptıkları iyi şeylere ve bunların iyi sonuçlarına odaklanmaya başladıklarında diğerlerinin hatalarına, eksikliklerine odaklanmaya başlarlar. Ancak yaptığımız işlerde Mesih’e bakarak kendimizi koruyabilir, kilisenin diğer üyelerini yaşamlarımızla teşvik edebilir, kendimiz ile övünme ayartısından korunabiliriz.

 

Kişinin kendini olduğundan başka biri sanması ya da öyle göstermeye çalışması bir probleme işaret eder. Böyle birinin Tanrı ve özellikle kilise ailesi ile olan ilişkisi sorunlu olur. Çünkü kişi Tanrı’nın açıkladığı şekli ile kendisinin ne olduğunu anlamamış ya da kabul etmek istememiştir.

 

Bu durumda böyle biri yardım etmesi gerekirken yardım görmeyi bekler, sevgi göstermesi gerekirken sevgi görmeyi bekler. Böyle bir durumda kendi hatalarına odaklanmaksızın bağışlaması gereken hataları yargılamaya başlar; böyle bir ruh hali de uzlaşma, paydaşlık ve birlik içinde devam etmesi gereken kilise ailesini olumsuz etkiler.

 

4-) 5:15, 26 ayetlerindeki bir kişi sizce sosyal hayatın içinde nasıl biridir? Sosyal hayatta bu kişinin kiliseye gittiğini bilen inançsız dünya açısından böyle bir kişinin Mesih, Müjde, Kilise açısından dünyaya düşündürdüğü olumsuz mesajları göz önüne getirebilir misiniz?

 

İnanan ile inanmayan arasında bir fark olmalıdır. Hristiyanlar “birbirinizi ısırıp yiyenler” (5:15) olarak değil; “Mesih'le birlikte çarmıha gerilmiş” (2:20) olarak; yaşayan kimseler olarak tanınmalıdır.

 

Benliğe tutsak biri (5:19-21) ile Ruh sayesinde yaşayan biri (5:25, 22-23) arasında bir fark olmalıdır. Hristiyanlar “boş yere övünen, birbirine meydan okuyan, birbirini kıskanan kişiler” (5:26) olarak değil; “birbirine sevgiyle hizmet eden” (5:13) ve “birbirinin yükünü taşıyan” (6:2) kimseler olarak tanınmalıdır.

 

Eğer kilise bu dünyada cennetin bir habercisi olacaksa; ya da eğer kilise bu dünyada cennetin bir ön tadını veya cennetin bir ön görüntüsü veren bir yer olacaksa, kilise önce “Mesih disiplininin, Mesih ahlakının” olduğu bir yer olmalıdır. 

 

Yanlış öğretişten olduğu kadar kilisenin önderleri böyle karışıklıktan da sorumludur.

 

5-) Kilisede ‘başkalarının yüklerini taşıma’ konusunda örnek gösterebileceğiniz kaç kişi tanıyorsunuz? Yoksa kilisedeki çoğunluğun kim olduğunu bilmeden, nasıl yaşadıklarından habersiz ve onlar için nasıl dua edeceğini bilmeyen bir kişi olarak mı yaşıyorsunuz?

 

Başkalarının hata ve başarısızlıklarına, başkalarının üzüntü veya kaygılarına sizin yaklaşımınız ne şekildedir? Başkalarının zayıflık ve güçsüzlüklerine “bir kardeşin yükünü taşımak” açısından yaklaşmayı Ruh’un ürününde güçlenmek için bir fırsat olarak kullanma pratiği içinde misiniz? Diğer yandan bu şekilde imanın ev halkını desteklediğinizde, ihtiyacı olan birine Mesih’in esenliğini, Mesih’in paydaşlığının gücünü ve bereketlerini taşımış oluyorsunuz.

 

Yumuşak huylulukla kardeşleri teşvik etmeli, güçlendirmeli, hatalarına düzeltme getirmek için gayretli olmalısınız. Bunu yapabilmek için de etrafınıza bakarken yardımınıza muhtaç kişileri, desteğinize ihtiyaç duyanları görebilmelisiniz. Sizin ilgi, teşvik, teselli veya yardımınıza muhtaç olan kimseleri görebilmek için de dua ediyor musunuz?

 

6-) Kendisini ve yaptıklarını denetleyen kimseler başkalarının ne yaptıkları ya da ne yapmadıkları konusuna doğrudan odaklanmak yerine, kendi yaptıklarıyla Rab’be nasıl hizmet ettiklerini, içinde bulundukları durumda Rab’bin onlardan nasıl bir yaklaşım beklediğini anlamaya odaklanırlar. Aksi bir durum ise başkalarının bize nasıl davrandığına ve nasıl davranmadığına bakarak adım atmak hatasına düşmek olur. Böylece kişiler bir anda kendilerini, sevgiyi sadece kendilerine gösteren kişilere gösterir bir durumda bulabilirler; yardımı, ilgiyi, merhameti ve bağışlamayı başkalarından gördükleri iyiliğe göre ölçmeye başlarlar.

 

Ancak bizler karşılıksız vermeye çağrılmış kişileriz; bu yüzden de Rab’be bakarak devam etmemiz gerekir. Başkalarının başarısızlığına bakarak başarılı olduğunu düşünen insanlar başkalarının başarılı olduğu durumlarda ise ortada olan bu durumdan rahatsız olmaya başlarlar.

 

Böylece inananlar benliğin zayıflığına kapılmadan, dünyada gördükleri üzere başkalarının işlerine odaklanmak yerine, içinde bulundukları durumda kendileri kilisenin ve insanlık ailesinin iyiliği için ne yaptıklarına bakmaları yerinde olur.

 

7-) “Herkes kendine düşen yükü taşımalı” diyen 6:5 ayetine bakınca Hristiyan olmanın sorumlulukları konusunda düşünmek gerekiyor:

6:6 Tanrı sözünde eğitilen, kendisini eğitenle bütün nimetleri paylaşsın.

Romalılar 14:4 Sen kimsin ki, başkasının kulunu yargılıyorsun? Kulu haklı çıkaran da haksız çıkaran da efendisidir. Kul haklı çıkacaktır. Çünkü Rab'bin onu haklı çıkarmaya gücü vardır.

Romalılar 12:18 Mümkünse, elinizden geldiğince herkesle barış içinde yaşayın.

İbraniler 10:25 Bazılarının alıştığı gibi, bir araya gelmekten vazgeçmeyelim; o günün yaklaştığını gördükçe birbirimizi daha da çok yüreklendirelim.

 

Ve yine “Herkes kendine düşen yükü taşımalı” diyen 6:5 ayetine bakınca insanlara Tanrı’nın insana baktığı şekilde bakmak ve insan ilişkilerinde Tanrı’nın Sözü’ndeki modele yaklaşmaya çalışmak gerekiyor:

Efesliler 5:1 Bunun için, sevgili çocukları olarak Tanrı'yı örnek alın.

2 Mesih bizi nasıl sevdiyse ve bizim için kendisini güzel kokulu bir sunu ve kurban olarak nasıl Tanrı'ya sunduysa, siz de öylece sevgi yolunda yürüyün.

3 Aranızda fuhuş, pislik ya da açgözlülük anılmasın bile. Kutsallara yaraşmaz bu.

4 Aranızda açık saçıklık, budalaca konuşmalar, bayağı şakalar da olmasın.

Bunlar size yakışmaz. Bunun yerine şükredin.

Süleymanın Meselleri 4:24 Yalan çıkmasın ağzından,

27 Sapma sağa sola,

Ayağını kötülükten uzak tut.

Uzak tut dudaklarını sapık sözlerden.

6:14 Ahlaksız yüreğinde kötülük tasarlar,

Çekişmeler yaratır durmadan.

15 Bu yüzden ansızın yıkıma uğrayacak,

Birdenbire çaresizce yok olacak.

16 RAB'bin nefret ettiği altı şey,

İğrendiği yedi şey vardır:

17 Gururlu gözler,

Yalancı dil,

Suçsuz kanı döken eller,

18 Düzenbaz yürek,

Kötülüğe seğirten ayaklar,

19 Yalan soluyan yalancı tanık

Ve kardeşler arasında çekişme yaratan kişi.

8:13 RAB'den korkmak kötülükten nefret etmek demektir.

Kibirden, küstahlıktan,

Kötü yoldan, sapık ağızdan nefret ederim.

 

6:5 ayetine baktığınızda siz bu örneklere kendi hayatınız için neler ilave etmek gerektiğini düşünüyorsunuz?

 

8-) İnsanların birbirini ısırıp yeme ve yok etme noktasına gelmesini (5:15);

boş yere övünen, birbirine meydan okuyan, birbirini kıskanan kişiler olmasını (5:26) dünya, benlik, şeytan ile açıklayabiliriz.

 

Ancak Müjde’yi çarpıtan ya da Müjde’ye karşıt öğretişlerin kiliseye girmesini nasıl açıklayabiliriz? Kilisede düşmanlık ve çekişme durumu olmasını nasıl açıklayabiliriz? Kötü ünü olan insanların kilisede rahatça dolaşmasını nasıl açıklayabiliriz?

 

Bu durumda konu Kelami önderlik konusudur. Pavlus’un Efes kilisesindeki ihtiyarlara söylediği kutsal öğüde bakın:

Elçilerin İşleri 20:28 Kendinize ve Kutsal Ruh'un sizi gözetmen olarak görevlendirdiği bütün sürüye göz kulak olun. Rab'bin kendi kanı pahasına sahip olduğu kiliseyi gütmek üzere atandınız.

29 Ben gittikten sonra sürüyü esirgemeyen yırtıcı kurtların aranıza gireceğini biliyorum.

30 Hatta öğrencileri kendi peşlerinden sürüklemek için sizin aranızdan da sapık sözler söyleyen kişiler çıkacak.

31 Bunun için uyanık durun. Üç yıl boyunca, aralıksız, gece gündüz demeden, gözyaşı dökerek her birinizi nasıl uyardığımı hatırlayın.

32 "Şimdi sizi Tanrı'ya ve O'nun lütfunu bildiren söze emanet ediyorum. Bu söz, sizi ruhça geliştirecek ve kutsal kılınmış olan bütün insanlar arasında mirasa kavuşturacak güçtedir.

 

Bu durumda Galatya kiliselerindeki önderliğin zayıflamış olduğu gözüküyor. Bu zayıflama öncelikle Kelami açıdan zayıflamadır. Çünkü Kutsal Ruh’un izinde yürüme gerçeğinden uzaklaştılar. Bu da ahlaki zayıflamanın temeli olmuştur.

 

Pavlus’un Efes kilisesi ihtiyarlarına verdiği öğüt ile Galatyalılar Mektubundaki paralelliklere dikkat ediniz.

 

Kilisenin Mesih disiplininin ve Mesih ahlakının göründüğü bir olması için güveni Kutsal Ruh’a dayalı olan gözetmenlere (2:20; 5:5, Elçilerin İşleri 20:28) ihtiyaç vardır.

 

İleri Çalışma Notu

Benzer şekilde 2:24; 5:9 ayetlerini Elçilerin İşleri 20:29-30 ayetleri ile; 2:5 ayetini Elçilerin İşleri 20:31 ayeti ile; 5:25 ayetini Elçilerin İşleri 20:32 ayeti ile karşılaştırınız.

 

9-) Eğer elçisel öğretinin içine biraz başka öğreti karıştırılırsa; bu durumda gerçek bulanık görünecektir; yani gerçek, olduğundan farklı bir şekilde görülecektir. Galatya’daki kiliseler kendini Müjde ile denetleyip, Ruh’a dayanarak, Ruh’un izinde yürüyerek (5:25) kendini bu aldatıdan korumalıydı (6:3).

 

Bu gerçek bugünün Hristiyanları için de geçerlidir. Yaşamlarımız Müjde’nin eşsizliği, Müjde’nin üstünlüğü, Müjde’nin özgürlüğü altında şekillenmeyli; yani yaşamlarımız Müjde gerçeğine göre devam etmelidir. Öyleyse Müjde’ye hergün dikkatlice bakarak, Kelam ve dua ile gündelik olarak çarmıhı taşımaya gayret ederek yürümeliyiz. Ancak bu şekilde kendimizi denetleyebilir ve böylece şekilde dünyanın mayasından kendimizi koruyabiliriz.

 

10-) Pavlus Makedonya ve Ahaya’daki kardeşlerin, Yeruşalim kilisesindeki yoksul kardeşlere yardım göndermek istemelerini şöyle anlatmaktadır:

Romalılar 15:27 Evet, uygun gördüler. Gerçekte onlara yardım borçlular. Uluslar, onların ruhsal bereketlerine ortak olduklarına göre, maddesel bereketlerle onlara hizmet etmeye borçlular.

 

Benzer bir yaklaşımı I. Korintliler mektubunda da görmekteyiz:

I.Korintliler 9:9-10 Musa'nın Yasası'nda, «Harman döven öküzün ağzını bağlamayacaksın» diye yazılmıştır. Tanrı'nın kaygısı öküzler mi, yoksa bunu özellikle bizim için mi söylüyor? Kuşkusuz, bizim için yazılmıştır bu. Çünkü çift sürenin umutla sürmesi, harman dövenin de harmana ortak olma umuduyla dövmesi gerekir.

11 Aranıza ruhsal tohumlar ektiysek, sizden maddesel bir harman biçmemiz çok mu?

12 Başkalarının sizden yardım almaya hakları varsa, bizim daha çok hakkımız yok mu? Ama biz bu hakkımızı kullanmadık. Mesih Müjdesi'nin yayılmasına engel olmayalım diye her şeye katlanıyoruz.

13 Tapınakta çalışanların tapınaktan beslendiklerini, sunakta görevli olanların da sunakta adanan adaklardan pay aldıklarını bilmiyor musunuz?

14 Bunun gibi, Rab Müjde'yi yayanların da geçimlerini Müjde'den sağlamasını buyurdu.

 

Böylece bu mektubun 6:6 ayetindeki “Tanrı sözünde eğitilen, kendisini eğitenle bütün nimetleri paylaşsın” şeklindeki ifade Tanrı’nın sağlayışına dayalı bir güven ile yaşamayı teşvik ederken; bunun aynı zamanda Tanrı’nın cömertliğine duyulan şükranın bir ifadesi olarak Hristiyan kişilerin yaşamında yerleşmesi gereken bir bereket olduğuna da işaret etmektedir (Elçilerin İşleri 20:33-35):

I.Timoteyus 6:17 Şimdiki çağda zengin olanlara gururlanmamalarını, gelip geçici zenginliğe umut bağlamamalarını buyur. Zevk almamız için bize her şeyi bol bol veren Tanrı'ya umut bağlasınlar.

18 İyilik yapmalarını, iyilikten yana zengin, eliaçık ve paylaşmaya istekli olmalarını buyur.

19 Böylelikle gerçek yaşama kavuşmak üzere gelecek için kendilerine sağlam temel olacak bir hazine biriktirmiş olurlar.

 

Kurtarılmış kişiler olarak bedelini ödeyemeyeceğimiz Mesih’teki büyük bağış için Tanrı’ya şükran duyuyoruz. Ve Söz’ü bize ileten kilise için, Söz’ü bize öğreten ve Rab’de büyümemize yardım eden kilisenin işçileri için Tanrı’ya şükran sunuyoruz. Aynı şekilde Söz’ü dünyaya ilan etmeye devam eden kiliseyi bu işinde desteklemek, kilisenin Rab’deki sorumluluklarını yerine getirmesi için çalışan işçileri desteklemek tek tek her bir kilise üyesinin sorumluluğudur (II.Korintliler 8:13-15):

Romalılar 12:13 içinde olan kutsallara yardım edin. Konuksever olmayı amaç edinin.

 

Tanrı Sözü’ne göre kilisede öğretiş verenlerin; dua, vaaz, paydaşlık, sakrament, düzen ve disiplin olan emeklerinden aldığınız ruhani payları düşündüğünüzde kilisenin işçilerinin ihtiyaçlarına duyarsız kalmak Hristiyan bir kişiye yakışmaz. Mesih’te geliştiğiniz ve bu dünyadaki yaşamınıza göksel bereketlere sahip olarak devam etmeniz için çalışan kilisenin işçilerinin ihtiyaçlarına ilgisiz kalmak ya da bunlardan habersiz olmak Mesih’in kilisesine üye olmuş bir kişiye yakışmaz.

 

Vaftizinizde, evliliğinizde, hastalığınızda yanınızda olan kilise, bir gün öldüğünüz zaman da yanınızda olacak; ve sizin geride bıraktığınız ailenize teselli olmak üzere çalışmaya devam edecektir. Kendisinden ruhsal paylar aldığınız kilisenin işçilerinin fiziksel ihtiyaçları ve hizmetlerinin devamı için olan maddi bereketleri esirgemek bencilce almak olmaz mı?

 

6:6 ayetindeki bu yaklaşım bize Eski Ahit içindeki başka bir örneği hatırlatmaktadır:

Tesniye 15:12 "Eğer İbrani kardeşlerinizden bir erkek ya da kadın size satılırsa, altı yıl size kölelik edecek, yedinci yıl onu özgür bırakacaksınız.

13 Onu özgür bırakırken, eli boş göndermeyin.

14 Ona davarlarınızdan, tahılınızdan, şarabınızdan bol bol verin. Tanrınız RAB'bin sizi kutsadığı oranda ona vereceksiniz.

15 Mısır'da köle olduğunuzu, Tanrınız RAB'bin sizi kurtardığını anımsayın. Bu buyruğu bugün size bunun için veriyorum.

 

Böylece Galatya’daki kiliseler bu ayeti okurken kendilerini Yasa’dan özgür kılmış olan Mesih’e şükran duyarak cömert olmayı arzulamalıydılar. Kölelikten kurtulmuş bir halk olarak sevinçle veren bir yürek tutumu içinde cömert olarak yaşamalıydılar. Kilise üyeleri kendilerine öğreten, uyaran, nasihat eden, emek veren; kendilerini bereketleyen eli bereketlemeyi öğrenmeliydi.

 

6:6 ayetini okuyan bugünün Hristiyanları olarak sizler, cömertlik konusunda kendinizi örnek gösterebilir misiniz? Kilisenin kira, temizlik, ısınma gibi zorunlu masrafları konusunda kişisel olarak sorumlu olduğunuzu ne kadar sıklıkla hatırlıyorsunuz? Kilisenin görevlilerinin hizmeti devam ettirmek için olan maddi ihtiyaçları konusunda sorumluluk üstlenme olgunluğu içinde misiniz?

 

Her Hristiyan kişi kilisenin işçilerine saygılı ve cömert olmaya davet edilmiştir. Çünkü dünya, sizin kiliseye gösterdiğiniz saygı kadar kiliseye saygı gösterebilir. Siz dini önderlerinizi ve cemaat temsilcilerinizi ne kadar Mesih’e yaraşır bir şekilde karşılarsanız, dünya da kilisenin mesajını o kadar ciddiye alır:

I.Timoteyus 5:17 Topluluğu iyi yöneten ihtiyarlar, özellikle Tanrı sözünü duyurup öğretmeye emek verenler iki kat saygıya layık görülsün.

18 Çünkü Kutsal Yazı'da şöyle deniyor: "Harman döven öküzün ağzını bağlama" ve "İşçi ücretini hak eder."

 

Bu konuda cömert biri iseniz; sadece tanıdıklarınız için değil, tanımadıklarınız için ve hatta düşmanlarınız için de cömert birisinizdir; ve öyleyse sadece kilise içinde değil; bütün dünya önünde Mesih gibi bir duruş sergileyen birisinizdir:

Süleymanın Meselleri 25:21 Düşmanın acıkmışsa doyur,

Susamışsa su ver.

İşaya 58:7 Yiyeceğinizi açla paylaşmak değil mi?

Barınaksız yoksulları evinize alır,

Çıplak gördüğünüzü giydirir,

Yakınlarınızdan yardımınızı esirgemezseniz,

Matta 5:42 Sizden bir şey dileyene verin, sizden ödünç isteyeni geri çevirmeyin.

 

İster dua ve Kelam ile birine emek vermek olsun, isterse birine maddi bir yardım yapmak olsun, bütün bu işlerimiz Tanrı’nın sağlayışına duyulan güvenden kaynaklanmalıdır. Ve her ne konuda bağışta bulunursak bulunalım, karşı tarafın buna layık olup olmadığını düşünmeden cömert olmalıyız:

Vaiz 11:1 Ekmeğini suya at,

Çünkü günler sonra onu bulursun.

Luka 12:33 Mallarınızı satın, sadaka olarak verin. Kendinize eskimeyen keseler, göklerde tükenmeyen bir hazine edinin. Orada ne hırsız ona yaklaşır, ne de güve onu yer.

 



[1] Yuhanna 17:16 Ben dünyadan olmadığım gibi, onlar da dünyadan değiller. Kololseliler 3:1 Mesih'le birlikte dirildiğinize göre, gökteki değerlerin ardından gidin. Mesih orada, Tanrı'nın sağında oturuyor. Efesliler 2:6 Tanrı bizi Mesih İsa'da, Mesih'le birlikte diriltip göksel yerlerde oturttu.

[2] Luka 17:10 Siz de böylece, size verilen buyrukların hepsini yerine getirdikten sonra, `Biz değersiz kullarız; sadece yapmamız gerekeni yaptık` deyin. Romalılar 12:16 Birbirinizle aynı düşüncede olun. Böbürlenmeyin; tersine, hor görülenlerle arkadaşlık edin. Bilgiçlik taslamayın.

[3] Malaki 1:16, Levililer 19:3

[4] Süleyman’ın Meselleri 31:28, I.Petrus 3:6

[5] Levililer 19:32, I.Krallar 2:19

[6] I.Timoteyus 2:1-2

[7] İbraniler 13:7, Filipililer 3:17

[8] Efesliler 6:1-2, 6-7, I.Petrus 2:13-14, Romalılar 13:1-5, İbraniler 13:17, Süleyman’ın Meselleri 4:3-4; 23:22, Çıkış 18:19, 24

[9] İbraniler 12:9, I.Petrus 2:18-20

[10] Titus 2:9-10

[11] I.Samuel 26:15-16, II.Samuel 18:3, Ester 6:2

[12] Matta 22:21, Romalılar 13:6-7, I.Timoteyus 15:17-18, Galatyalılar 6:6, Tekvin 45:11; 47:12

[13] I.Petrus 2:18, Süleyman’ın Meselleri 23:22, Tekvin 9:23

[14] Mezmur 127:3-5, Süleyman’ın Meselleri 31:23