Günah-Düşüş-Yargı Bildirisi

 

(Büyük Oruç Dönemi Ortası –Alçalış Dönemi 4. Pazar)

 

(Şükran Duasından önce okunacaktır)

 

Bütün insanlık Adem’de günah işledi; ve böylece bütün insanlık sonsuz ölüm ve lanet altına girdi. Tanrı bütün insanlığı bu lanetin ve günahın egemenliğinde bıraksaydı; ve Tanrı bu günahlarından dolayı bütün insanlığı yargılayıp cezalandırsaydı, hiç kimseye adaletsiz davranmış olmayacaktı.[1]

 

Elçinin ne söylediğine bakın:

Romalılar 3:19 Kutsal Yasa’da söylenenlerin her ağız kapansın, bütün dünya Tanrı’ya hesap versin diye Yasa’nın yönetimi altındakilere söylendiğini biliyoruz.

23 Çünkü herkes günah işledi ve Tanrı’nın yüceliğinden yoksun kaldı.

6:23 Çünkü günahın ücreti ölüm, Tanrı’nın armağanı ise Rabbimiz Mesih İsa’da sonsuz yaşamdır.

 

Tanrı yalnızca en merhametli değil, aynı zamanda en adil olandır. Sözü’nde açıkladığı şekliyle, Tanrı’nın adaleti O’nun sonsuz görkemine karşı işlediğimiz günahların hem geçici hem de sonsuza kadar, beden ve can olarak yargılanmamızı gerektirir. Tanrı’nın adaleti tatmin edilmedikçe Tanrı’nın yargı ve cezasından kaçamayız.[2]

 

Böylece bizler kendi adımıza Tanrı’nın tatmin olmasını sağlayamayacağımıza veya Tanrı’nın öfkesinden kendimizi kurtaramayacağımıza göre, Tanrı sınırsız merhametinden dolayı bize bir garanti olarak, bizim yerimize çarmıhta günah olan ve bizim için gerekli olan tatmini yeterli bir şekilde sağlayabilecek olan biricik Oğlu’nu vermiştir.[3]

 

İnsan, Tanrı benzerliğinde ve Tanrı düşüncesinde, Yaratıcı hakkında doğru ve yararlı olan bilgi ile, iradesinde ve yüreğinde doğrulukla ve tüm duygularında saflıkla donatılmış olarak kutsal olmak üzere yaratılmıştı. Ancak insan şeytanın kışkırtmasıyla ve kendi özgür iradesiyle Tanrı’ya başkaldırarak kendisini bu harika armağanlardan yoksun bırakmıştır. Bunların yerine insan kendi üzerine körlük, korkunç bir karanlık, yararsızlık, yanlış kararlar verme, sapkınlık, isyan, yürek ve irade sertliği ve son olarak da bütün duygularına kirlilik getirmiştir.[4]

 

İnsanlık, düşüşten sonra kendisi gibi çocuklar dünyaya getirmiştir. Bu da, bozulmuş bir doğaya sahip olarak, bozulmuş bir doğaya sahip çocuklar dünyaya getirdikleri anlamına gelmektedir. Tanrı’nın yargısıyla bu bozulmuşluk, Mesih hariç, Adem’den itibaren onun bütün soyuna, daha önceki zamanlarda Pelagiyusçuların söylediği gibi örnek alma yoluyla değil, bu sapkın doğanın bir sonraki nesle aktarımıyla yayılmıştır.[5]

 

Bu yüzden, bütün insanlar günah içinde anne karnına düştüğünde gazap çocukları olarak doğmakta, kendilerini kurtarmaktan aciz, kötülüğe eğilimli, günahlarında ölü, günaha köle ve Kutsal Ruh’un yenileyen lütfu olmaksızın Tanrı’ya dönme konusunda ne isteklidirler ne de bunu yapabilecek güce sahiptirler. Lütuf olmaksızın bozulmuş bu doğalarını değiştiremezler; ve böylesi bir değişime kendilerini hazırlayamazlar bile.[6]

 

Düşüşten sonra insanın içinde, hâlâ Tanrı’yı, doğal şeyleri, ahlaksal ve ahlak dışı şeyleri ve bunlar arasındaki farkı ayırt edebilecek bazı fikirlere sahip olabilecek kadar doğanın ışığı bulunmaktadır. Bu ışık, insanlığın bir şekilde erdemli olma isteğine sahip olmasını ve dışsal olarak iyi birisi olmasını sağlamaktadır. Fakat doğanın bu ışığı, insanı, kurtaran Tanrı bilgisine ulaştırma ve imana getirme konusunda yeterlilikten tamamen uzaktır. Aslında, insan bu ışığı bile doğru kullanamamaktadır. Bunun yerine insan doğanın bu ışığını tamamen çarpıtmakta ve günahlı bir şekilde bu bilgiyi bastırmaktadır. Bu şekilde davranmakla insan, kendisini Tanrı’nın önünde özürsüz bırakmaktadır.[7]

 

İnsan Tanrı’nın emirlerini mükemmel bir şekilde yerine getiremeyip, her gün düşünceleri ile, sözleri ve işleri ile, günah işlediğinden (WUİ.149); en küçük günah bile Tanrı’nın egemenliğine, iyiliğine, kutsallığına, doğru olan yasasına karşı gelmek demek olduğundan, günahlar hem bu dünyada hem de gelecek olan dünyada O’nun gazabını ve lanetini almayı hak eder (WUİ.152).

 

Tanrı’nın gazabından ve lanetinden kurtulmamız için iman ile Mesih’e dönmeliyiz (WUİ.153). Çünkü Mesih’in aracılığı olmadan günahlar bağışlanamaz:

İbraniler 9:22 Nitekim Kutsal Yasa uyarınca hemen her şey kanla temiz kılınır, kan dökülmeden bağışlama olmaz.

I.Petrus 1:18-19 Biliyorsunuz ki, atalarınızdan kalma boş yaşayışınızdan altın ya da gümüş gibi geçici şeylerle değil, kusursuz ve lekesiz kuzuyu andıran Mesih’in değerli kanının fidyesiyle kurtuldunuz.

 

Lütufkar kurtarışı için Kutsal Üçlübir Tanrı’nın önüne gelelim;

Övgü ve şükranlarımızı Tanrımız Rab’be sunalım:

 

(Şükran dualarına giriş)

Şabat gününü yaratan, bu günü kutsayan ve emreden Rab’be şükürler olsun;

Amin.

 

Kutsal antlaşmasını halkına veren Rab’be övgüler olsun;

Amin.

 

Seni tanımamızı sağlayan RAB, bizleri bu zamanda huzuruna çıkmaya layık gördün, Sana şükürler olsun;

Amin.

 

Küçük büyük adından korkanları bereketleyen RAB, Sana övgüler olsun;

Amin.

 

(karşılıklı şükran / veya kapanış)

Çobanımız Rab, Sen kutsalsın,

iyilik ve sevgi Sendedir,

Senin doğruluk yollarında yürüyenleri bereketlersin

evinin güzelliğini sevenleri aydınlatırsın

Rabbimiz, Sana övgüler olsun;

Sen kutsal, kutsal, kutsalsın.

 

isyanlarımızı bağışlayan,

günahımızı Mesih’te örten Rab,

Sen kutsalsın,

suçlarımız Senden gili değildir

isyanlarını itiraf edenleri Mesih’te bağışlarsın.

sığınağımız Sensin,

koruma ve kurtuluş Sendedir,

Rabbimiz, Sana övgüler olsun;

Sen kutsal, kutsal, kutsalsın.

 

Sevgisi sonsuz olan Rab

Sana şükürler olsun,

çünkü Sen iyisin,

yerin bütün uçlarından bizleri toplayan

halkına kurtuluş veren,

halkını özgür kılan Rab,

harikaların için Sana şükürler olsun.

Rabbimiz, Sana övgüler olsun;

Sen kutsal, kutsal, kutsalsın.

(Mezmur 23:1, 6; 32:1, 5, 7; 107:1-2, 21)

 



[1] Dort Kanonu I/1

[2] DK. II/1

[3] DK. II/2

[4] DK. III-IV/1

[5] DK. III-IV/2

[6] DK. III-IV/3

[7] DK. III-IV/4