Hristiyanlıkta
ONDALIK, SUNU VE SADAKA
“Dünyasal zenginlik ve mal konusunda Kutsal Kitap’a göre edinmemiz gereken yüreğin ne olduğu ve Hristiyanlıkta Ondalık-Sunu-Sadaka hakkında bir araştırma”
KONU:
1-) “Ondalık-Sunu-Sadaka” hakkında “çoğu insan neden maddi kurbanlar ver[e]miyor?” sorusundan yola çıkarak; bunların ne olduğu, neden verildiği konusunu açıklığa kavuşturmak; ve böylece bu kurbanların ne olduğunu anlatmaya ya da Kutsal Kitap’ta olduğunun ispatına kalkmadan; “'Verme' konusunda değişmesi gereken yürek tutumu” hakkında Kutsal Kitap’ın, Hristiyanlara kazandırmak istediği yürek tutumu ve berekti doğru anlamak.
2-) “Hristiaynlıkta Ondalık-Sunu-Sadaka” konusuna bakarak, bu konddaki ilgisizliği, isteksizliği, kararsızlığı, bilgisizliği ve/veya umursamazlığı ortaya çıkarmak.
XIV./ Ondalık-Sunu-Sadaka
“Ondalık-Sunu-Sadaka” konusu, üzerinde düşünmek, tartışmak ya da yorum yapmak için değil, İTAAT Etmemiz İçin Vardır!
3.e-) Matta 6:33 Siz öncelikle O'nun egemenliğinin ve doğruluğunun ardından gidin, o zaman size bütün bunlar da verilecektir.
Bu bölümü (XIV.3.a-d) özetlersek[1] Tanrı’ya gönülden, istekle vermeliyiz; Tanrı’ya gönülden, istekle vermekten hoşnut kalmalıyız.
Tanrı’nın buyruğu altında olduğumuz için vermeliyiz; Tanrı’nın buyruklarını severek ve bu buyrukların altında olduğumuz için de sevinerek vermeliyiz.
Tanrı’nın görkemi için vermeliyiz; Tanrı’nın övülmesinden hoşnut kalarak vermeliyiz.
Tanrı’ya adanmışlığımızın bir sonucu olarak vermeliyiz; ve Tanrı’ya olan adanmışlığımız “VERME” konusunda zayıf kalmasın diye vererek de adanmalıyız.
Tanrı’ya hizmet ve tanıklığımızın bir gereği olarak; Tanrı’nın Antlaşması altındaki bir halk olduğumuzun bilinciyle vermeliyiz.
Esas ödül ve esas zenginlik Tanrı’nın kendisi olduğu için vermeliyiz; zenginliği kendi dünyasal işlerimiz ile kazandıklarımızda değil ama gerçek zenginliği Tanrı’da aradığımız için vermeliyiz.
Her şeyin sahibinin Tanrımız olduğunu önce biz bildiğimiz için vermeliyiz.
Böylece “VERME” konusunda isteksiz olanlar kişiler “Tanrı’yı hoşnut eden şeyi arzu etme ve Tanrı’yı hoşnut eden şeyi sevme” konusunda gayretli olmalılar. Çünkü Tanrı’ya bizim verdiğimiz şeyler Tanrı’nın bize bol verdiği şeyler yanında bir hiç kalır.
Kutsal Kitap “ne yiyeceği, ne giyeceği” konusunda kaygı çekenlere “can yiyecekten, beden de giyecekten daha önemlidir” şeklinde bir hatırlatma yapıyor (Matta 6:25). Öyleyse canımız dünyasal kaygılardan önce Tanrı’nın egemenliği ardınca gitmenin tutkusu ile dolu olmadır. Canımız dünyasal kaygılara dalaraktan biriktirerek ve çoğaltarak sevinmeye bağlanmamalı; bunun yerine canımız öncelikle Tanrı’nın doğruluğunda yaşayıp paklıkta O’na hizmet ve tanıklık sunmanın tutkusu ile sevinmelidir.
Yaşamımızda maddi kurbanlar eksik kaldığı sürece çalışmak da, kazanmak da bunların çoğalması da gerçek bir sevinmeye dönüşemeyecektir. Kazanç Tanrı’ya sunulmadıkça esas amacına ulaşamayacağı için kazancın kendisinde bir bereket olmayacaktır. Malı çok olan zengin adamın kaygı içinde yaşaması; çok biriktirme sıkıntısı içinde yaşaması ve servetinin tadını çıkaramadan göçüp gitmesi gibi (Luka 12:16-21) maddiyat ve kazanç Tanrı’ya sunulmadıkça insanın mutluluğu ve doygunluğu için olan Tanrı’nın esas amacına ulaşamayacaktır.
Tanrı hem canımız ve hem varlığımız üzerinde ilk önceliği almalıdır:
Çıkış 13:1-2 RAB Musa'ya, «Bütün ilk doğanları bana adayın» dedi, «İsrailliler arasında insan olsun, hayvan olsun her rahmin ilk ürünü bana aittir.»
Tesniye 26:2 Tanrınız RAB'bin size vereceği ülkenin topraklarından topladığınız bütün ürünlerin ilk yetişenlerini alıp sepete koyacaksınız. Sonra Tanrınız RAB'bin adını yerleştirmek için seçeceği yere gideceksiniz.
Tanrı’nın antlaşması altında yaşayan halk olarak Tanrı’yı her şeyin kralı ve kendimizin de Kral’ın egemenliği ardınca gidip buna göre yaşayan bir halk olduğunun ilanına vesile olsun diye bu maddi kurbanları sevinçle vermeliyiz.
XIV.4-) Kutsal Kitap’ta Ondalık-Sunu-Sadaka
Malaki 3:6 "Ben RAB'bim, değişmem. Siz bunun için yok olmadınız, ey Yakup soyu!
7 Atalarınızın günlerinden bu yana kurallarımı çiğnediniz, onlara uymadınız. Bana dönün, ben de size dönerim" diyor Her Şeye Egemen RAB.
"Oysa siz, 'Nasıl döneriz?' diye soruyorsunuz.
8 "İnsan Tanrı'dan çalar mı? Oysa siz benden çalıyorsunuz.
"'Senden nasıl çalıyoruz?' diye soruyorsunuz.
"Ondalıkları, sunuları çalıyorsunuz.
Genelde “ondalık” denince aklımıza ilk gelen bölüm bu ayetlerdir; ya da “Malaki Kitabı” deyince aklımıza gelen ilk konu ondalık olur. Ancak Malaki Kitabını böyle düşünmek kitabın amacını eksik anlamamıza neden olacaktır.
Tanrı burada İsrail halkını “kurallarımı çiğnediniz” diyerek uyarıyor. Devam eden ayetlere baktığımızda Tanrı’nın ondalığını vermeyen halkını uyardığını görüyoruz. Ancak Tanrı “kurallarımı çiğnediniz, onlara uymadınız” derken emirleri ve yasaklarıyla bütün Kutsal Kitabı hatırlamamızı istiyor. Çünkü geriye giderek baktığımızda 2:16 ayetinde Tanrı’nın boşanmaktan ve zorbalıktan şikâyet ettiğini görüyoruz. 2:17 ayetinde ise toplumda yerleşmiş olan kötülüğün zaferine bakarak insanların “adalet Tanrısı nerede” şeklindeki yakınmalarının Tanrı’yı usandırdığını görüyoruz.
O halde bu ayetlere ondalık konusu için bakarken “Tanrı’nın bütün sözlerine itaatimizden ondalıklarımız da eksik kalmamalı” şeklinde bir düşünce ile bakmalıyız. Bu durumda bu ayetler Tanrı halkı ile Tanrı arasında eksik olan şeylerin fiziksel bir işaret ile daha da net göründüğüne tanıklık ediyor. Çünkü Tanrı’nın kurallarını hem bu halk çiğniyor hem de aynı halk “adalet Tanrısı nerede” diyerek şikâyet ediyor.
Yani önceki ayetlere baktığımızda Tanrı’nın buyurduğu düzenin tam tersi olarak adeta “kötülük yapan kazanır” şeklinde toplumsal bir kanaat oluştuğunu görüyoruz. Çünkü halk şöyle diyor:
Malaki 2:17 … Kötülük yapan herkes RAB'bin gözünde iyidir,
Bu durumda ondalık vermemek demek olan “Tanrı’dan çalmak” aynı zamanda Tanrı’nın bütün diğer sözlerinin kişilerin hayatında yaşanmamasının bir sonucu olarak vardır. Ya da bir itaatsizlik bir diğerini teşvik etmiştir.
Malaki 3:9 Siz lanete uğradınız. Çünkü bütün ulus benden çalıyorsunuz.
10 Tapınağımda yiyecek bulunması için bütün ondalıklarınızı ambara getirin. Beni bununla sınayın" diyor Her Şeye Egemen RAB. "Göreceksiniz ki, göklerin kapaklarını size açacağım, üzerinize dolup taşan bereket yağdıracağım.
Ancak Tanrı bu ayetlerde Kutsal Kitap içindeki bütün sözlerinin gerçekliğini İsrail’e vaat ettiği bir mucize ile doğrulamak istiyor. Ve söylediği şey açıkça “benden çalmayın ki, bereketlenesiniz”[2] anlamına gelmektedir.
10. ayette Tanrı’nın bu halkın isyanına duyduğu öfkeyi “beni ondalıklarla sınayın” sözü ise dışa vurduğunu görmekteyiz. Çünkü insanın Tanrı’yı sınaması günahtır (Tesniye 6:16). Ancak Tanrı insanı sınayabilir (Yeremya 17:10):
Mezmur 11:5 RAB doğru insanı sınar,
Kötüden, zorbalığı sevenden tiksinir.
Tanrı, halkın isyan ve kötülüğüne o denli kızmış ki, “beni sınayın” ifadesi ile “keşke her konuda kurallarımı tutup, sözlerime uysaydınız; keşke adaleti tutup zorbalıktan kaçsaydınız da bana karşı günah işlemek (Tanrı’yı denemek) konusunda sadece ondalıklarla beni sınamak kalmış olsaydı” şeklinde bir yakınma ve öfke ifadesi vardır.[3]
Çünkü bir sonraki ayette Tanrı’ya olan itaatsizlik[4] sonucunda kişilerin yaşamlarının olması gereken sonuca ulaşmayacağını okuyoruz:
Malaki 3:11 Çekirgelerin ekinlerinizi yemesini engelleyeceğim. Tarlada asmanız ürünsüz kalmayacak" diyor Her Şeye Egemen RAB.
12 "Bütün uluslar ne mutlu size diyecekler. Çünkü ülkeniz özlenen bir yer olacak." Böyle diyor Her Şeye Egemen RAB.
İnsanlar tarlada çalıştıktan sonra bir ürün beklerler; benzer şekilde asmaya emek verip ürün almayı ümit ederler. Ancak insanın sebep olduğu Tanrı’nın hoşnutsuzluğu yüzünden ürünü çekirgelerin yediğine tanık oluyoruz.
Böylece 11-12 ayetlerinde halkın Tanrı’ya itaatsizliğinin bir bereketsizlik getirdiğini; Tanrı’ya itaat ederek ve “kuralları tutup, onlara uyarak” ondalıklarını tapınağa getirmeleri durumunda bunlar aracılığı ile bereketleneceklerini okuyoruz. Bu ayetlerde (11-12) Tanrı’nın İsrail’e seslenmesi bize Mesih’in öğrettiği bir prensibi çağrıştırmaktadır:
Luka 6:38 Verin, size verilecektir. İyice bastırılmış, silkelenmiş ve taşmış, dolu bir ölçekle kucağınıza boşaltılacak. Hangi ölçekle verirseniz, aynı ölçekle alacaksınız.
Böylece Malaki kitabından ondalık konusundaki ayetlere bakarken, 'Vermek, almaktan daha büyük mutluluktur' yani 'Vermek berekettir' diyen ayete bakarken (Elçilerin İşleri 20:35) ve ‘sizin eksiğiniz tamamlanacaktır’ diyen ayete bakarken (II. Korintliler 8:13-15) Hristiyanların “Ondalık-Sunu-Sadaka” kurbanları aracılığı ile sorunsuz bir yaşam yaşayacaklarını söylemiyoruz. Bütün bu ayetlere bakarken Tanrı’ya ve Kutsal Kitap içinde bize buyurduklarına her şekilde itaat ile birlikte yürümenin getirdiği ‘tatminkâr yaşam’ hakkında bahsediyoruz. Ve “zengin olmak için ondalık vermek” şeklinde bir yoldan bahsetmiyoruz. Ancak “zenginlik” konusunun “ondalık” konusu ile birlikte verildiğini de göz ardı etmiyoruz.
Ve Malaki 3. bölümün 1-5 ayetlerine bakınca daha önce bahsettiğimiz İbrahim ile Tanrı’nın yaptığı antlaşma (X.3.c) konusu daha da açıklık kazanıyor.[5] Bugünün İsrail’i olarak bizler bu ayetleri Yeni Ahit’te gerçekleşmiş olan Mesih’in gelişi ile ilgili peygamberlik sözü olarak okumaktayız: Tanrı Mesih’ten önce O’nun yollarını hazırlamak üzere bir haberci gönderecek ve sonrasında ise Tanrı’nın kendisi tapınağa gelecektir…
Neden böyle olacaktır? Çünkü Tanrı’nın İbrahim ile yaptığı antlaşma gereği İsrail halkı Mısır’dan çıktı, vaat edilen topraklara yerleşti. İsrail halkı vaat edilen topraklarda bile tapınağın varlığına rağmen tam esenlik içinde yaşayamadı. Tanrı ile olan ilişkisinde en mükemmel kurbanı özledi (Mezmur 51:17).
Diğer yandan; mükemmel olmayan insan krallıkları altında yaşadıkça mükemmel peygamber, mükemmel kahin ve mükemmel kral[6] olan Mesih özlemi içinde kendi kurtuluşunu bekledi (Luka 2:25-26).
Böylece ondalık konusuna bakarken şunu söyleyebiliriz: Tanrı’nın egemenliği ve Tanrı’nın yüceliği için verdiğimiz maddi kurbanlar Mesih’te, Mesih aracılığı ile gerçek anlamına kavuşur. Bunu bir yasa olarak “yap bereketlen –yapmazsan bereketlenemezsin” şeklinde bir insan işi düzeyine indirgemeden; gönülden, istekle verdiğimizde Tanrı’yı hoşnut eden bir sunu sunmuş olmaktayız.
Dualarımız Mesih’teki kurban aracılığı ile Tanrı’ya sunulduğu gibi, Tanrı’nın bizi Mesih’teki doğruluğa göre doğru kullar olarak kabul ettiği gibi; maddi kurbanlarımız bize, evimize ve kilise aracılığı ile başkalarına Mesih’te bir bereket olacaktır. Antlaşma Tanrısı ile olan ilişkimiz Mesih’te, Mesih aracılığında, Mesih iledir.
RAB’bin buyruğu uyarınca her şeyin onda biri RAB’be aittir:
Levililer 27:30 "'İster toprağın ürünü, ister ağacın meyvesi olsun, toprakta yetişen her şeyin ondalığı RAB'be aittir. RAB için kutsaldır.
Diğer yandan Tesniye 12:4-7 ayetlerinde RAB Tanrı’ya olan tapınmamızın içinde, bu tapınışın bir parçası olarak ondalık olması gerektiği açıktır. Ve yine ondalıkların tapınağa yani günümüzde kiliseye ve işçilerine verilmesi gerektiği açıktır (Sayılar 18:21).
Kral Hizkiya’nın döneminde Tanrı halkına yapılan davet üzerine halk sadece onda bir oranında değil, daha fazlasını getirmiştir:
II. Tarihler 31:4 Yeruşalim'de yaşayan halka da kâhinlerle Levililer'in paylarına düşeni vermelerini buyurdu; öyle ki, RAB'bin Yasası'na kendilerini adayabilsinler.
5 Kralın bu buyruğunu duyar duymaz İsrailliler ilk yetişen tahıl, yeni şarap, zeytinyağı, bal ve bütün tarla ürünlerinden bol bol verdiler. Bunun yanısıra her şeyin ondalığını da bol bol getirdiler.
Böylece onda bir oranı genel bir kural olmakla beraber Kutsal Kitap’ın daha çok verme konusunda teşvik ettiği açıktır. Böylece Tanrı halkı olarak herkesin verebileceği en çok miktarı Tanrı’ya adaması Kelami bir prensiptir.
Ve yine hatırlayalım ki, ne kadar çok versek de Tanrımız RAB’bin bize verdiği kadar veremeyiz. Ne kadar çok versek de “bizi seven, kanıyla bizi günahlarımızdan özgür kılmış ve bizi bir krallık haline getirip Babası Tanrı'nın hizmetinde kâhinler yapmış olan Mesih'in” ödediği bedeli karşılayamayız (Vahiy 1:4-6). Bu yüzden maddi kurbanlarımızı alçakgönüllü bir şekilde, Tanrı’ya Mesih’te şükrederek ve sevinerek vermeliyiz. Tanrı’nın hoşnutluğu için sunduğumuz bu kurbanları verebileceğinin en çoğunu verebilmek gayretiyle vermeliyiz.
Not:
Böylece bu bölüm konusunda tövbe ve dileklerimizi sunarken aklımızda “Göklerdeki Babamız, İsrail’in günahı bizlerden uzak olsun; İsrail’in uğradığı lanet (Malaki 3:9) bizlerin üzerinden ve çocuklarımız üzerinden uzak olsun” diye dua edelim.
“Vermek, almaktan daha büyük mutluluktur” diyen Tanrı Sözü’nün yaşamlarınıza sevinçli bir bereket olmasını dilerim.
[1] Çıkış 35, I.Tarihler 28-29, Tekvin 14:17-24, Mezmur 24:1
[2] İnsan Tanrı’dan çalabilir mi? Hayır! Bu ancak insanın yüreğindeki düşüncenin kendisidir. Maddiyat konusunda insanın Tanrı’ya olan sorumluluğunu yerine getirmemesini, insanın cimrilik, açgözlülük ve bencilliği ile açıklayabiliriz. Ancak bütün bunların özünde olan şey ise Tanrı’nın kurallarını çiğnemek ve buyruklarına uymamaktır (Malaki 3:7). Bu durumda insanın bu itaatsizliğine, dolayısı ile isyankarlığına yani yasa tanımazlığına “Tanrı’dan çalmak” ifadesi uygun düşmüştür. Yani bu tutum “Tanrı’nın gözünde ‘hırsızlık’ yüreği” olarak görülmektedir. Tanrı da hırsız birine halen “bana geri dönün, kurallarıma uyun, hırsızlık yollarından geri dönün; size göklerin bereketlerinin kapısını açmak istiyorum” şeklinde bir çağrıda bulunduğuna göre bu çok lütufkar bir çağrıdır. Günahkar insana, günahına rağmen sabır eden Tanrı’nın çağrısıdır.
[3] Ancak burada Tanrı’nın “kurallarımı çiğnediniz, onlara uymadınız” şeklindeki uyarısına rağmen “Bana dönün, ben de size dönerim” şeklinde vaadine dikkat ediniz (Malaki 3:7). Bu ayetlerde Tanrı’nın bir uyarı ile birlikte verdiği vaat Tanrı’nın sadakatinin, sabrının, şefkat ve iyiliğinin bir işaretidir. Maddi kurbanları Tanrı’dan esirgeyenler Tanrı’nın vaadine, sadakatine, sabrına, şefkatine, iyilik ve bereketine bir anlamda borçlanmış durumdadırlar; ve bunları suistimal etmektedirler.
[4] Tanrı’ya olan itaatin ise bereket vaadi olduğunu okuyoruz: Tesniye 7:12 Bu ilkeleri dinler, onlara özenle uyarsanız, Tanrınız RAB atalarınıza ant içerek verdiği söz uyarınca sizinle yaptığı antlaşmaya bağlı kalacak ve sizi kayıracak. 13 Sizi sevecek, kutsayacak, çoğaltacak. Atalarınıza ant içerek size söz verdiği ülkede rahminizin meyvesini, toprağınızın ürününü –tahılını, yeni şarabını, zeytinyağını– sığırlarınızın buzağılarını, sürülerinizin kuzularını bereketli kılacak. 14 Öbür halklardan daha çok kutsanmış olacaksınız. Erkekleriniz, kadınlarınız, hayvanlarınız arasında döl vermeyen olmayacak. 15 RAB her türlü hastalığı sizden uzaklaştıracak. Mısır'da gördüğünüz korkunç hastalıklardan hiçbirini size vermeyecek. Bütün bu hastalıkları sizden nefret edenlere verecek.
[5] Galatyalılar 3:13-14 İbrahim'e sağlanan kutsama Mesih İsa aracılığıyla uluslara sağlansın ve bizler vaat edilen Ruh'u imanla alalım diye, Mesih bizim için lanetlenerek bizi Yasa'nın lanetinden kurtardı. Çünkü, "Ağaç üzerine asılan herkes lanetlidir" diye yazılmıştır.
[6] Mesih’in üç görevi için Westminster Uzun İlmihal 42-45 sorularına [veya Westminster Kısa İlmihal 23-26 sorularına] bakınız.