Hristiyanlıkta

ONDALIK, SUNU VE SADAKA

 

 

“Dünyasal zenginlik ve mal konusunda Kutsal Kitap’a göre edinmemiz gereken yüreğin ne olduğu ve Hristiyanlıkta Ondalık-Sunu-Sadaka hakkında bir araştırma”

 

KONU:

1-) “Ondalık-Sunu-Sadaka” hakkında “çoğu insan neden maddi kurbanlar ver[e]miyor?” sorusundan yola çıkarak; bunların ne olduğu, neden verildiği konusunu açıklığa kavuşturmak; ve böylece bu kurbanların ne olduğunu anlatmaya ya da Kutsal Kitap’ta olduğunun ispatına kalkmadan; 'Verme' konusunda değişmesi gereken yürek tutumu” hakkında Kutsal Kitap’ın, Hristiyanlara kazandırmak istediği yürek tutumu ve berekti doğru anlamak.

 

2-) “Hristiaynlıkta Ondalık-Sunu-Sadaka” konusuna bakarak, bu konddaki ilgisizliği, isteksizliği, kararsızlığı, bilgisizliği ve/veya umursamazlığı ortaya çıkarmak.

 

 

 

IX./ Maddi Kurbanlara Bakış

 

 

Tanrı gökleri, dünyayı ve içindeki her şeyi kendi isteğine göre yaratmış; bütün varlıklara şekillerini, görünüşlerini ve değişik işlevlerini verirken kendisine hizmet etmeleri üzere düzenlemiş; şimdiden sonsuza dek her şeyi kendi sonsuz sağlayışına ve sınırsız kudretine bağlı olarak devam ettirip yönetmekten hoşnut kalmıştır; öyle ki, bu varlıklar insana hizmet edebilsin, öyle ki, insan da Tanrı’ya hizmet edebilsin.[1]

 

Zengin adam (Luka 12:16-21) yaşamı kendi bakış açısına göre yorumlamak istemiş; bu yüzden de başarısız olmuştu. Böyle yapmakla zengin adam Tanrı’nın belirlediği düzeni beğenmemiş oldu; ve kendi istediği düzenin kendisi için daha iyi olduğunu düşünmüş oldu. Bu da insanın Tanrı’nın kur­duğu düzene ve dolayısı ile Tanrı’ya karşı isyankârlığı anla­mına gelmektedir. Diğer bir açıdan baktığımızda insanın aç­gözlülüğü onun isyankârlığını teşvik etmektedir.[2]

 

Ancak Tanrı yarattığı düzende her şeyin insana, insanın da Tanrı’ya hizmet etmesini amaçlamıştı. Bu durumda Luka 12:16-21 ayetlerindeki zengin adam Tanrı’nın amacından ayrı olarak kendisi için, kendisine göre “daha iyi bir düzen” oluşturmak istedi. Bu adam Tanrı’nın kendisini yaratmış ol­duğu amaca göre yaşamadı; böylece yaşamının merkezinden Tanrı’nın amacını dolayısı ile Tanrı’yı çıkarmış oldu.

 

Tanrı’nın düzenine göre mal ve mülk (zenginlik) insana hiz­met edecek; insan da bu varlıklar ile Tanrı’ya hizmet edecek­ti. Ancak bu zengin adam yaratılış amacını unuttu. Bu yüz­den de başarısız oldu; günlerini biriktirme hırsı ile harcadı; ve böylece onun dünyasında Tanrı’ya yer kalmadı. Tanrı’dan isteyeceği zenginliği kendi kendine elde etmeye çalıştı. Böy­lece dünyanın maddiyat ve zenginlikle ilgili bereketini Tan­rı’nın elinde aramak yerine kendi işleri aracılığı ile mut­luluk sağlamaya çalışarak kendisini büyük bir yük altına soktu. Oy­sa sadece bu yükü değil, her türlü kaygıyı Tanrı’ya bırakması gerekirdi:

Mezmur 55:22 Yükünü RAB'be bırak,

O sana destek olur.

Asla izin vermez

Doğru insanın sarsılmasına.

 

Bu zengin adam Tanrı’dan ve yaratılıştan zevk alarak, Tanrı’yı yücelterek yaşamak yerine kendi kararlarını ve kendi benliğinin tatminini arayarak kendini yüceltmeye çalışmış oldu. Çünkü Kutsal Kitap’a göre kişi ya kendi kendisine ya da Tanrı’ya hizmet edecektir:

Matta 6:24 "Hiç kimse iki efendiye kulluk edemez. Ya birinden nefret edip öbürünü sever, ya da birine bağlanıp öbürünü hor görür. Siz hem Tanrı'ya, hem de paraya kulluk edemezsiniz."

 

VERME konusunda önümüzde engel teşkil eden bu görüş hem geçmişte hem de bugünde bu düşmüş dünyanın Tanrı’ya karşıt olan düşüncesinin bir sonucu olarak vardır. Bu yüzden de düşüşten buyana tüm zamanlar boyunca dünya ve içindeki her şey insan için bir ayartı sebebi olabilmektedir. Böylece “Bu çağın gidişine uymayın” diye uyaran ayet, aynı zamanda “bunun yerine, Tanrı'nın iyi, beğenilir ve yetkin isteğinin ne olduğunu ayırt edebilmek için düşüncenizin yenilenmesiyle değişin” demektedir (Romalılar 12:2). Bu ayet bizlerin gözle­rini dünyasal sistemlerden, dünyanın yerleşik kültür, felsefe ve geleneklerinden Tanrı’nın Kutsal Kitabı’na çevirmemiz ve bu şekilde korunmamız için bir uyarıdır.

 

Benzer şekilde Matta 6:23 ayetinin ne dediğine bakın:

Gözünüz bozuksa, bütün bedeniniz karanlık olur. Buna göre, içinizdeki 'ışık' karanlıksa, ne korkunçtur o karanlık!

 

Gözümüzü bu çağın gidişinden Tanrı’nın iyi olan isteğine çevirmedikçe, [g]özümüz Tanrı’nın esenlik ile aydınlatan yüzünü aramadıkça yaşamımız karanlıkta kalacaktır.

 

VERME konusunda genelde kişiyi tutan “kendisine daha çok lazım olduğu ya da kendisine gelecekte daha çok lazım ola­cağı” gibi bir düşünce söz konusudur.[3] Sadece “Maddi Kur­banlar” için değil; her konuda Tanrı’nın bize bağışladığı, Tanrı’nın bize cömertçe bağışladığı her şeye bakarak, bizlerin de bu güvenle bağışlayanlardan olabilmemiz için Tanrı bizi Kutsal Yazılar aracılığı ile teşvik etmektedir:

Luka 6:38 Verin, size verilecektir. İyice bastırılmış, sil­kelenmiş ve taşmış, dolu bir ölçekle kucağınıza boşaltı­lacak. Hangi ölçekle verirseniz, aynı ölçekle alacaksınız."

 

Her şeyin sahibi olan Tanrı, kendi kutsal arzusuna göre yaratılışı kendi sistemli düzenine göre yönlendirip yöne­tirken yaratılışı bir şansa ya da tesadüfe bırakmamıştır. Buna göre her şey bizleri bir Baba şefkati ile gözeten göklerdeki lütufkar Babamızın düzenlemelerine göre ger­çekleşecektir. Çünkü O yaratılışı kendi hükmü altında tutar ve O’nun arzusu olmadıkça ne başımızdan bir tel saç bile eksilmez.[4]

 

Bu sözlerle ne demek istiyoruz? Tanrı’ya güvenin! Tanrı’nın Sözü’ne inanın! Çünkü insanın en temel ihtiyaçları olan ye­me-içme, giyim-kuşam, barınma gibi konular Tanrı’nın hük­mü altındadır. Bizi yaratan Tanrı bu ihtiyaçlarımız aracı­lığı ile O’nun merhametli eline bakalım; ve O’nunla sürekli bir ilişki ve paydaşlık içinde olalım diye bizleri bu ihtiyaç­larla birlikte yaratmıştır.

 

Bizi yaratan Tanrı doğamızı biliyor ve ihtiyaçlarımızı anlıyor. Bizi yaratan Tanrı, ihtiyaçlarımızın O’nunla olan ilişkimizde bir hamt, bir övgü ve sevinç aracı olmasını istiyor.

 

Öyleyse bunlar için kaygılanarak, Tanrı’nın planı ve hükmü altına girmek yerine bunlar için kendi planlarımıza dayalı bir başarı hedeflememiz bize arzu ettiğimiz tatmini ve başarıyı veremeyecektir. Kutsal Kitap bu konuda çok açıktır:

Matta 6:25 "Bu nedenle size şunu söylüyorum: 'Ne yiyip ne içeceğiz?' diye canınız için, 'Ne giyeceğiz?' diye bede­niniz için kaygılanmayın. Can yiyecekten, beden de giye­cekten daha önemli değil mi?

26 Gökte uçan kuşlara bakın! Ne eker, ne biçer, ne de ambarlarda yiyecek biriktirirler. Göksel Babanız yine de onları doyurur. Siz onlardan çok daha değerli değil misiniz?

27 Hangi biriniz kaygılanmakla ömrünü bir anlık uzata­bilir?

28 Giyecek konusunda neden kaygılanıyorsunuz? Kır zambaklarının nasıl büyüdüğüne bakın! Ne çalışırlar, ne de iplik eğirirler.

29 Ama size şunu söyleyeyim, bütün görkemine karşın Süleyman bile bunlardan biri gibi giyinmiş değildi.

30 Bugün var olup yarın ocağa atılacak olan kır otunu böyle giydiren Tanrı'nın sizi de giydireceği çok daha kesin değil mi, ey kıt imanlılar?

31 "Öyleyse, 'Ne yiyeceğiz?' 'Ne içeceğiz?' ya da 'Ne giyeceğiz?' diyerek kaygılanmayın.

 

Çünkü zengin adam meselinde olduğu gibi benlik ve dünya yaşam amacımızı Tanrı’ya değil de bu geçici şeylere yönlen­dirmeye çalışır:

Matta 6:32 Uluslar hep bu şeylerin peşinden giderler. Oysa göksel Babanız bütün bunlara gereksinmeniz oldu­ğunu bilir.

33 Siz öncelikle O'nun egemenliğinin ve doğruluğu­nun ardından gidin, o zaman size bütün bunlar da ve­rilecektir.

 

Bu durumda sizler açgözlülük ile dünyasal kaygıların peşinde giden uluslar gibi misiniz; yoksa göksel Babanız’ın egemenliğinin ve doğruluğunun ardından giden Tanrı halkından biri gibi misiniz?

 

 

“Vermek, almaktan daha büyük mutluluktur” diyen Tanrı Sözü’nün yaşamlarınıza sevinçli bir bereket olmasını dilerim.

 


 

[1] Belçika İnanç Açıklaması Bölüm 12 –Yaratılış

[2] Markos 7:21-22, Luka 12:15, Romalılar 1:29, I.Korintliler 6:9-10, Efesliler 4:17-19; 5:5, Koloseliler 3:5

 

[3] Matta 6:34 yarın için kaygı çekmeyin…

 

[4] Belçika İnanç Açıklaması Bölüm 13 –Tanrı’nın Sağlayışı Doktrini