WESTMİNSTER İNANÇ AÇIKLAMASI

 

Westminster Kongresi 1 Temmuz 1643 yılında Londra Westminster Manastırı’nda toplanmıştır. Bu kongrede 5 yıl 2 gün boyunca gerçekten derin ve dürüst bir tartışma yapılmıştır. Kilise tarihçilerinin aktarımına göre bu, yeryüzünde Hristiyanlık gerçeğini maddeler halinde özetlemek ve yaşanılabilir biçimde anlaşılır hale gelmesini sağlamak için yapılan en titiz çalışmadır. Bu kongreye 121 önder, Lordlar kamarasından 10 üye, avamdan 20 üye ve oy vermemelerine karşın etkileri olan İskoçya’dan 8 temsilci katılmıştır. İngiliz Parlamentosu’nun yönlendirişinde bu kişilerin hedefleri yalnızca Kutsal Kitap’a uygun düşünmek ve Kutsal Yazıların anlatmak istediğini açık bir dille ortaya koymaktı. Westminster Kongresi’nin olduğu dönemde yaşamış olan Richard Baxter, kendi otobiyografisinde bu kongreden de bahsetmiştir. Yazılarında şöyle demektedir: “Bu kongreye katılan kişiler gerçekten öğrenmeye açık, Tanrısal yaşam süren, din adamlığını üzerlerinde taşıyan ve sadık kişilerdi. Elçiler döneminden şimdiye kadar hiçbir sinod bunun kadar ve Dort Sinodu kadar kaliteli olmamıştır.” Anglikan Kilisesi’nden Dean Stanley Westminster İnanç Açıklaması’nı “Tanrı’nın öğretişinin açıklanışı açısından diğerlerinden çok daha derin” olarak değerlendirmektedir. 33 bölümde bütün Hristiyan inancının öğretişi özetlenmektedir. Kutsal Yazıalr temelinden başlanarak, son yargıya kadar uzanan bir özet sunulmaktadır. Her bir bölüm kendi içinde oldukça tutarlıdır. J. M. Frame bu çalışmanın bazı özelliklerine şöyle değinmektedir;

 

1)       Kutsal Yazılar konusunda olan ilk bölüm bütün protestan inanç açıklamaları içinde en iyi olanıdır.

2)       Özellikle önceden seçilme konusunda oldukça net bir anlatım vardır. (3,5,9,17. bölümlerde) İnsan kurtuluşu dahil olmak üzere Tanrı isteminin herşeyin başında geldiği anlatılmaktadır.

3)       Bu bölüm daha sonra anlatılan 9. bölümde anlatılan özgür iradeyle uyum içindedir.

4)       Tarih içinde Tanrı’nın antlaşmalar aracılığıyla insanlarıyla ilişkiye geçtiği vergulanmaktadır. (7)

5)       Kurtarma öğretişi Tanrı’nın işlevi (10-13) ve insanın buna cevabı (14-17) üzerine kurulmuştur ve antlaşmalarda ilahi hükümranlık ile insansal sorumluluk arasında bir denge görülmektedir.

6)       Kurtuluş güvencesinde Püritan bir öğretiş söz konusudur (17), bu güçlü onaydır, ancak imanlıların bilinçli güvenceyi devam ettirmede karşılaştıkları öznel zorluklar açısından, inanç devrimi açısından daha duyarlıdır.

7)       Tanrı’nın yasasına ilişkin bu güçlü onay imanlının vicdanını sürekli olarak bağlayıcı niteliktedir. Ancak bazı törensel ve resmi kanunlar artık yürürlükte değildir. İmanlının vicdan özgürlüğünün doğasına ilişkin titiz bir formülle dengelenmiştir.

 

Yıllar içinde Westminster İnanç Açıklaması yalnızca Presbiteryen Kiliseleri için değil, cemaatlerce yönetilen bir çok kiliseler ve vaftiz kiliseleri için de bir rehber olmayı başarabilmiştir. Kısacası bu inanç açıklaması, bizi, bütün farklı görüşlerin saldırılarından ve yanlış yola gidişlerden koruyacak olan bir açıklamadır. Bunca senenin sonucunda hala kendisinden bir şey kaybetmemiş ve gerçekten çok derin ve titiz bir araştırma sonucunda ortaya konmuş bir çalışma olduğu için ve aynı zamanda büyük bir titizlikle Kutsal Kitap’ın içinden çıkarıldığı için güvenilir bir rehberdir.

 

 

 

Kutsal Kitap

 

 

I. Doğanın ışığı, yaratılışın işleri ve Tanrı’nın sağlayışı, insanları özürsüz[1] bırakacak derecede Tanrı’nın iyiliğini, bilgeliğini ve gücünü gözler önüne sermiş olmasına rağmen bunlar, kurtuluş için gerekli olan Tanrı ve O’nun isteğine ilişkin bilgiyi sunmada yetersiz kalır.[2] Bu nedenle Rab birçok kez ve çeşitli yollardan kendisini göstermekten ve isteğini Kilisesine açıklamaktan;[3] ardından gerçeğin daha iyi bir şekilde korunması, duyurulması ve ayrıca kilisenin, benliğin düşkünlüğüne, Şeytan’ın ve dünyanın kötülüğüne karşı daha sağlam durması ve teselli bulması için Kutsal Söz’ün tamamının yazıya geçirilmesinden hoşnut olmuştur.[4] Tanrı, Halkına isteğini açıklamak eskiden çeşitli yollar kullanmıştır. Eskiden kullanılan bu açıklama biçimleri artık sona erdiğinden[5] Kutsal Yazıların varlığı son derece gerekli olmuştur.[6]

 

II. Kutsal Yazıya, ya da diğer adıyla Tanrı’nın yazılı Sözüne, Eski ve Yeni Antlaşmanın tüm kitapları dahildir:

 

 

Eski Antlaşma

 

Tekvin                                                                              Vaiz

 

Çıkış                                                                                 Neşideler Neşidesi

 

Levililer                                                                             İşaya

 

Sayılar                                                                              Yeremya

 

Tesniye                                                                             Yeremyanın Mersiyleri

 

Yeşu                                                                                 Hezekiel

 

Hakimler                                                                           Daniel

 

Rut                                                                                    Hoşea

 

1. Samuel                                                                          Yoel

 

2. Samuel                                                                          Amos

 

1. Krallar                                                                           Obadya

 

2. Krallar                                                                           Yunus

 

1. Tarihler                                                                          Mika

 

2. Tarihler                                                                          Nahum

 

Ezra                                                                                   Habukkuk

 

Nehemya                                                                           Tsefanya

 

Ester                                                                                  Haggay

 

Eyup                                                                                  Zekarya

 

Memurlar                                                                           Malaki

 

Süleymanın Meselleri

 

 

 

Yeni Antlaşma

 

Matta                                                                                 Timoteyus'a Birinci Mektup

 

Markos                                                                              Timoteyus'a Birinci Mektup

 

Luka                                                                                  Titus'a Mektup

 

Yuhanna                                                                             Filimon'a Mektup

 

Elçilerin İşleri                                                                      İbranilere Mektup

 

Romalılara Mektup                                                             Yakup'un Mektup

 

Korintlilere Birinci Mektup                                                  Petrus'un Birinci Mektup

 

Korintlilere İkinci Mektup                                                   Petrus'un Birinci Mektup

 

Galatyalılara Mektup                                                          Yuhanna'nın Birinci Mektup

 

Efeslilere Mektup                                                               Yuhanna'nın İkinci Mektup

 

Filiplilere Mektup                                                               Yuhanna'nın İkinci Mektup

 

Koloselilere Mektup                                                           Yahuda'nın Mektup

 

Selaniklilere Birinci Mektup                                                 Vahiy

 

Selaniklilere İkinci Mektup

 

 

 

Bunların hepsi, imana ve yaşama hükmetmek için Tanrı tarafından esinlenmiştir.[7]

 

III. Apokrif adı verilen ve ilahi esinden kaynaklanmayan kitaplar Kutsal Yazın’ın bir parçası değildir. Bu nedenle Tanrı’nın kilisesinde hiçbir yetkisi yoktur; diğer insan yazıtları gibi görülmeli ve değerlendirilmelidir.[8]

 

IV. İnanılması ve itaat edilmesi gereken Kutsal Yazı yetkisi, herhangi bir kişinin tanıklığına ya da kiliseye değil, tümüyle gerçeğin yazarı olan Tanrı’nın (ki, Tanrı gerçeğin kendisidir) tanıklığına dayanmaktadır: bu nedenle kabul edilmelidir, çünkü Tanrı’nın Sözüdür:[9]

 

V. Kilisenin tanıklığı bizleri Kutsal Yazıya daha fazla saygı ile değer vermeye yönlendirir.[10] Kutsal Yazının içeriğindeki göksellik, öğretisindeki yeterlilik, anlatımındaki yücelik, kısımlarının uyumluluğu, tümünün amacındaki tutarlılık (tümüyle Tanrı’yı yüceltmek), insanın tek kurtuluş yolunu açıklama biçimi ve diğer eşsiz mükemmellikleri bunun Tanrı Sözü olduğunu fazlasıyla kanıtlar: Bununla beraber hatasız gerçekliği ve ilahi yetkisinden tümüyle emin olmamızın nedeni, Kutsal Ruh’un Söz aracılığıyla ve Onunla birlikte yüreklerimizde içsel olarak tanıklık etmesidir.[11]

 

VI. Tanrı’nın yüceliği, insanın kurtuluşu, iman ve yaşama ilişkin Tanrı’nın tüm öğüdü, Kutsal Yazı’da ya açık bir dille belirtilmiştir ya da gerekli ve iyi sonuçlar çıkartılabilecek bir şekilde yazılmıştır. Ruh’un yeni vahiyleri ya da insanların gelenekleri aracılığıyla Kutsal Yazıya hiçbir zaman hiçbir şey eklenemez.[12] Bununla birlikte, Tanrı’nın Sözünde açıklanan gerçeklerin kurtuluşa götüren şekilde anlaşılabilmesi için Tanrı’nın Ruhunun içsel aydınlatma işlevinin gerekli olduğunu kabul ediyoruz:[13] Tanrı’ya tapınış ve kilise yönetimi gibi insan etkinliklerine ve toplumlarına ilişkin bazı konular ve durumlar Tanrı Sözündeki daima uyulması gerekli olan genel kurallar çerçevesinde her zaman doğanın ışığı ve Hristiyan sağduyusu gözetilerek düzenlenmelidir.[14]

 

VII. Kutsal Yazıdaki herşey kendi içersinde sade değildir ya da herkes için eşit dercede açık olarak algılanmayabilir.[15] Ancak kurtuluş için bilinmesi, iman edilmesi ve gözetilmesi gereken konular öylesine açık bir dille gözler önüne serilmiş ve birbirini destekleyen ayetlerle sergilenmiştir ki, yalnızca okumuş (aydın) insanlar değil, eğitimsiz olan kişiler tarafından da doğal yolların doğru şekilde kullanılmasıyla anlaşılabilir.[16]

 

VIII. Eski Antlaşma İbranice’de (eski zamanlardaki Tanrı halkının ana dilinde), Yeni Antlaşma ise Grekçe’de (yazıldığı gün ulusların genelinde kullanılan dilde) direk olarak Tanrı tarafından esinlenmiştir ve sadece Tanrı’nın koruyucu gözetimi altında tüm çağlar boyunca saf olarak kalmıştır ve bu yüzden gerçektir.[17] İnanç konularındaki tüm tartışmalarda kilisenin başvurması gereken büyük yetki bu Kutsal Yazıdır.[18] Ancak kullanılan bu özgün diller, Kutsal Yazıyı Tanrı korkusuyla öğrenme, okuma ve araştırma hakkına sahip ve kendilerine bunları yapmaları buyrulan[19] Tanrı’nın tüm halkı tarafından bilinmediğinden, her ulusun diline çevrilebilmelidir.[20] Böylece Tanrı Sözü herkeste yaşayacak, herkes uygun bir şekilde Tanrı’ya tapınacak,[21] ve herkes Kutsal Yazılardaki sabır ve teselli aracılığıyla umut bulacaktır.[22]

 

IX. Kutsal Yazının yorumlanmasında değişmeyen kural, Kutsal Yazıların yorumlanmasında yine Kutsal Yazıların kullanılmasıdır. Dolayısıyla herhangi bir ayetin tam ve gerçek anlamı sorgulandığında (ki birçok değil, tek bir tanedir) bu anlam daha açık bir dille ifade olunan diğer ayetlere bakılmalıdır.[23]

 

X. Tüm inanç biçimlerinin, tüm toplumların hükümlerinin, tüm eski yazarların düşüncelerinin, tüm insan öğretilerinin, tüm ruhların belirlenmesi ve sınanmasında gereken, tümüyle güvenilir olan en yüce yargı, Kutsal Yazıda konuşan Kutsal Ruh’tan başkası değildir.[24]

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

[1] Rom. 2:14,15; 1:19,20; Mez. 19:1-3; Rom. 1:32; 2:1

 

[2] 1.Kor. 1:21; 2:13, 14

 

[3] İbr. 1:1

 

[4] Sül. M. 22:19-21; Luk. 1:3-4; Rom. 15:4; Mat. 4:4,7,10; İşa. 8:19-20

 

[5] İbr. 1:1-2

 

[6] 2. Tim. 3:15; 2. Pet. 1:19

 

[7] Luk. 16: 29, 31; Efes. 2:20; Esin. 22:18-19; 2. Tim. 3:16

 

[8] Luk. 24:27. 44; Rom. 3:2; 2. Pet. 1:21

 

[9] 2. Pet. 1:19, 20; 2. Tim. 3:16; 1. Yuh. 5:9; 1. Sel. 2:13

 

[10] 1. Tim. 3:15

 

[11] 1. Yuh. 2:20; Yuh. 16:13-14; 1. Kor. 2:10-12; İşa. 54:21

 

[12] 2. Tim. 3:15-16

 

[13] Yuh. 6:45; 1. Kor. 2:9-12

 

[14] 1. Kor. 11:13-14; 14:26, 40

 

[15] 2. Pet. 3:16

 

[16] Mez. 119:105, 130; Elç. 17:11-12

 

[17] Mat. 5:18

 

[18] İşa. 8:20; Elç. 25:15; Yuh. 5:39, 46

 

[19] Yuh. 5:39

 

[20] 1. Kor. 14:6, 9, 11-12, 24, 27-28

 

[21] Kol. 3:16

 

[22] Rom. 15:4

 

[23] 2. Pet. 1:20-21; Elç. 15:15-16

 

[24] Mat. 22:29, 31; Efes. 2:20; Elç. 28:25

 

 

 

Tanrı ve Kutsal Üçlübirlik

 

 

I. Diri ve gerçek olan,[1] varlıkta ve yetkinlikte sınırsız[2] ve tümüyle pak olan Ruh,[3] gözle görülemeyen;[4] bedeni ya da farklı kısımları olmayan,[5] doğasında tutkularına göre farklılık göstermeyen;[6] sınırsız,[7] değişmeyen,[8] ebedi,[9] kavranılamayan,[10] her şeye gücü yeten;[11] en bilge,[12] en kutsal,[13] en özgür,[14] en mutlak[15] olan; her şeyi en doğru ve değişmez[16] olan isteğine göre kendi yüceliği için yönlendiren;[17] en sevecen,[18] en lütufkar, en merhametli, en sabırlı olan, iyilikte ve gerçekte bol olan, günahları, suçları ve kötülükleri bağışlayan;[19] kendisini itinayla arayanları ödüllendiren;[20] hükümlerinde en adil ve en korkunç olan,[21] her türlü günahtan nefret eden[22] ve suçluyu asla haklı çıkarmayan[23] yalnızca tek[24] bir Tanrı vardır.

 

II. Tanrı, tüm yaşamı,[25] yüceliği,[26] iyiliği[27] ve bereketi[28] kendi içersinde bulundurur. Tanrı tümüyle kendine yeterlidir; yarattığı hiçbir şeye gereksinimi olmadığı gibi,[29] onlardan hiçbir yücelik de almaz;[30] fakat sadece kendi yüceliğini onlarda, onların aracılığıyla, onlara ve onların üzerinde gösterir. Tanrı, herşeyin Kendisinden, Kendisi aracılığıyla ve Kendisi için yaratıldığı tüm varoluşun  tek kaynağıdır;[31] onlar aracılığıyla, onlar için ya da onlar üzerinde yapmaktan hoşnut olduğu herşeyi gerçekleştirecek en kudretli hükme sahiptir.[32] O’nun gözünde her şey apaçık ve ortadadır;[33] bilgisi sınırsız, yanlışsız ve yaratıklardan bağımsızdır,[34] öyle ki Tanrı hiçbir olaya bağımlı değildir ne de Onun için herhangi bir şey belirsizdir;[35] tüm sözlerinde, işlerinde, ve buyruklarında en kutsaldır.[36] Meleklerden, insanlardan ve tüm diğer yaratıklardan istemekten hoşnut olduğu her türlü tapınma, hizmet ve itaat Kendisine verilmelidir.[37]

 

III. Tanrısal özyapının birliğinde; aynı özü, gücü ve sonsuzluğu paylaşan üç kişi bulunmaktadır: Baba Tanrı, Oğul Tanrı ve Kutsal Ruh Tanrı:[38] Oğul, Baba’dandır;[39] Kutsal Ruh ise Baba ve Oğul’dan çıkar.[40]

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

[1] 1. Sel. 1:9; Yer. 10:10

 

[2] Eyub 11:7-9; 26:14

 

[3] Yuh. 4:24

 

[4] 1. Tım. 1:17

 

[5] Tes. 4:15-16; Yuh. 4:24; Luk. 24:39

 

[6] Elç. 14:11,15

 

[7] 1. Kral. 8:27; Yer. 23:23-24

 

[8] Yak. 1:17; Mal. 3:6

 

[9] Mez. 40:2; 1. Tım. 1:17

 

[10] Mez. 145:3

 

[11] Tek. 17:1; Esin. 4:8

 

[12] Rom. 16:27

 

[13] İşa. 6:3; Esin. 4:8

 

[14] Mez. 115:3

 

[15] Çık. 3:14

 

[16] Sül. M. 16:4; Rom. 11:36

 

[17] Efes. 1:11

 

[18] 1. Yuh. 4:8-16

 

[19] Çık. 34:6-7

 

[20] İbr. 11:6

 

[21] Neh. 9:32-33

 

[22] Mez. 5:5-6

 

[23] Nah. 1:2-3; Çık. 34:7

 

[24] Tes. 6:4; 1. Kor. 8:4-6

 

[25] Yuh. 5:26

 

[26] Elç. 7:2

 

[27] Mez. 119:68

 

[28] 1. Tim. 6:15; Rom. 9:5

 

[29] Elç. 17:24-25

 

[30] Eyub 22:2-3

 

[31] Rom. 11:36

 

[32] Esin. 4:11; 1. Tim. 6:15; Dan. 4:25,35

 

[33] İbr. 4:13

 

[34] Rom. 11:33-34

 

[35] Elç. 15:18; Hez. 11:5

 

[36] Mez. 145:17; Rom. 7:12

 

[37] Esin. 5:12-14

 

[38] Mat. 3:16-17; 28:19; 2. Kor. 13:14

 

[39] Yuh. 1:14,18

 

[40] Yuh. 15:26; Gal. 4:6

 

 

 

 

Tanrı’nın Sonsuz Hükmü

 

 

I. Tanrı, tüm sonsuzluktan beri  kendi isteğinin en bilge ve kutsal doğrultusunda, tüm olayların akışını değişmez bir şekilde önceden belirlemiş olmasına rağmen,[1] ne günahın yazarıdır[2], ne şiddet (davranışları) yaratıkların istemine zorlanır, ne de ikincil sonuçların doğallığı ve bağımlılığı ortadan kaldırılır fakat tersine o şekilde olmaları kesinleştirilir.[3]

 

II. Tanrı, verilen belirli şartlarda gerçekleşebilecek olan herşeyi bilmesine karşın,[4] bu şeylerin gelecekte gerçekleşeceğini önceden gördüğü için ya da düzenleyeceği belirli koşulların sonucunda bu sonuçların gerçekleşebileceğini bildiği için bunların olmalarını buyurmamıştır.[5]

 

III. Tanrı’nın hükmü doğrultusunda, O’nun yüceliğinin görülmesi için bazı insanlar ve melekler[6] sonsuz yaşama kavuşmak üzere önceden belirlenmiştir;[7] diğerlerinin ise sonsuz ölüme bırakılmaları hükmolunmuştur.

 

IV. Bu melekler ve insanlar, önceden belirlenerek seçildiklerinden ve özel olarak ve değişmez bir şekilde tasarlandıklarından, sayıları da belirli ve kesindir. Sayıları artırılamaz ve azaltılamaz.[8]

 

V. Tanrı, dünyanın temelleri atılmadan önce sonsuz ve değişmez amacı ve isteğinin gizemli bilgeliği ve iyi arzusu uyarınca, karşılıksız lütfu ve sevgisinden ötürü, kişilerin içlerindeki her hangi bir imana, iyi işlere, ya da içinde bulundukları koşullara, onları iman etmeye yönlendiren sebeplere ve dayanma güçlerine ilişkin her hangi bir öngörü olmaksızın[9] yaşama kavuşturmak üzere önceden belirlediği kişileri, sonsuz yüceliğe eriştirmek üzere yüce lütfunun övülmesi için[10]Mesih’te seçti.[11]

 

VI. Tanrı, seçilmiş olanları yüceliğe kavuşturmak üzere önceden belirlediği gibi, isteğinin sonsuz ve özgür amacı doğrultusunda bu amacın gerçekleşmesi için gerekli olan her şeyi de önceden belirledi.[12] Öyle ki, Adem’de günaha düşen seçilmişler Mesih’te kurtarılırlar,[13] O’nun Ruhu aracılığıyla belirlenen zamanda Mesih’e iman etmeye etkin bir şekilde çağrılırlar, aklanırlar, oğulluğa alınırlar, kutsal kılınırlar,[14] ve iman aracılığıyla kurtuluşa erişmek üzere O’nun gücüyle korunurlar.[15] Seçilmiş olanlar dışındaki hiç kimse Mesih tarafından kurtarılmaz, çağrılmaz, aklanmaz, oğulluğa alınmaz, kutsal kılınmaz ve kurtuluşa eriştirilmez.[16]

 

VII. Kavranması mümkün olmayan isteğinin bilgeliği uyarınca Tanrı, yarattıkları üzerindeki kadir gücünün görkeminin görülmesi için, arzuladığı şekilde merhametini sunmak ya da saklı tutmak yoluyla insalığın geri kalanını göz ardı ederek, görkemli adaletinin övülmesi için bu kişilerin utanca ve günahlarının sebep olduğu gazaba maruz kalmak üzere bırakılmalarını hükmetmekten hoşnut olmuştur.[17]

 

VIII. Önemli derecede güzemli olan bu önceden belirlenmişlik öğretisine özel bir ihtiyatlılıkla yaklaşılmalıdır,[18] öyle ki Tanrı’nın, Sözünde açıklanan isteğine kulak veren ve O’nun sözünü dinleyen insanlar, etkin çağrılarının kesinliğine dayanarak sonsuz seçilmişliklerinden emin olmalıdırlar.[19] Bu öğreti Tanrı’nın tümüyle övülmesini, saygı duyulmasını ve yüceltilmesini sağlamalı,[20] müjdeye içtenlikle uyan insanları ise alçakgönüllülüğe, itinalı olmaya ve bol teselliye kavuşturmalıdır.[21]

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

[1] Efes. 1:11; Rom. 11:33; İbr. 6:17: Rom. 9:15, 18

 

[2] Yak. 1:13, 17; 1. Yuh. 1:5

 

[3] Elç. 2:23; Mat. 17:12; Elç. 4:27-28; Yuh. 19:11; Sül. M. 16:33

 

[4] Elç. 15:18; 1. Sam. 23:11-12; Mat. 11:21,23

 

[5] Rom. 9:11, 13, 16,18

 

[6] 1. Tim. 5:21; Mat. 25:41

 

[7] Rom. 9:22-23; Efes. 1:5-6: Sül. M. 16:4

 

[8] 2. Tim. 2:19; Yuh. 13:18

 

[9] Rom. 9:11, 13, 16; Efes. 1:4, 9

 

[10] Efes. 1:6, 12

 

[11] Efes. 1:4, 9, 11; Rom. 8:30; 2. Tim. 1:9; 1. Sel. 5:9

 

[12] 1. Pet. 1:2; Efes. 1:4, 5; 2:10; 2. Sel. 2:13

 

[13] 1. Sel. 5:9-10; 1. Tim. 2:14

 

[14] Rom. 8:30; Efes. 1:5; 2. Sel. 2:13

 

[15] 1. Pet. 1:5

 

[16] Yuh. 17:9; Rom. 8:28; Yuh. 6:64-65; 10:26; 8:47; 1. Yuh. 2:19

 

[17] Mat. 11:25-26; Rom. 9:17-18, 21-22; 2. Tim. 2:19-20; Yah. 4; 1. Pet. 2:8

 

[18] Rom. 9:20; 11:33; Tes. 29:29

 

[19] 2. Pet. 1:10

 

[20] Efes. 1:6; Rom. 11;33

 

[21] Rom. 11:5, 6, 20; 2. Pet. 1:10; Rom. 8:33; Luk. 10:20

 

 

 

 

 

Yaratılış

 

 

I. Sonsuz gücünün yüceliğini, bilgeliğini ve iyiliğini[1] göstermek için Baba Tanrı, Oğul ve Kutsal Ruh,[2] dünyayı ve içindeki gözle görülen ya da görülmeyen her şeyi altı günde, hiç yoktan ve çok iyi[3] olarak yaratmaktan hoşnut oldu.

 

II. Tanrı tüm diğer yaratıkları yarattıktan sonra, erkek ve kadın[4] olarak insanı yarattı. Onları kendi benzeyişi doğrultusunda[5] bilgi, doğruluk ve gerçek kutsallık ile donatıp, Tanrı’nın yasasını yüreklerine yazmış[6] ve bunu yerine getirebilecek gücü vermiş bir şekilde,[7] düşünen ve ölümsüz canlar olarak,[8] ancak değişebilen iradelerinin özgürlüğüne bırakıldıkları taktirde yasayı ihlal etme olasılığı altında olarak[9] yarattı. Yüreklerine yazılan yasanın yanısıra insan, iyiyi ve kötüyü bilme ağacından yememelerini söyleyen[10] bir buyruk aldılar. Bu buyruğa uydukları sürece Tanrı’yla ilişkilerinde mutluydular ve diğer yaratıklar üzerinde egemendiler.[11]

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

[1] Rom. 1:20; Yer. 10:12; Mez. 104:24; Mez. 33:5-6

 

[2] İbr. 1:2; Yuh. 1:2-3; Tek. 1:2; Ey. 26:13; Ey. 33:4

 

[3] (Tekvin Bölümünün tümü) İbr. 11:3; Kol. 1:16; Elç. İşl. 17:24

 

[4] Tek. 1:27

 

[5] Tek. 1:26; Kol. 3:10; Ef. 4:24

 

[6] Rom. 2:14-15

 

[7] Vaiz 7:29

 

[8] Tek. 2:7; Vaiz 12:7; Luka 23:43; Matta 10:28

 

[9] Tek. 3:6; Vaiz 7:29

 

[10] Tek. 2:17; Tek. 3:8-11, 23

 

[11] Tek. 1:26,28

 

 

 

 

 

Sağlayış

 

 

I. Herşeyin yüce Yaratıcısı olan Tanrı, kendi bilge ve kutsal sağlayışı aracılığıyla bütün yaratıkları, eylemleri ve şeyleri[1] en küçüğünden en büyüğüne[2] kadar devam ettirir,[3] yönetir, düzenler ve yönlendirir. Bunları en bilge ve kutsal sağlayışı[4] ile kendi yanlışsız ön bilgisine,[5] özgür ve değişmez isteğinin öğüdüne (emeline)[6] göre, bilgeliğinin, gücünün, adaletinin, iyiliğinin ve merhametinin[7] övülmesi için yapar.

 

II. Tanrı’nın önbilgisi ve hükmüne - birinci Sebep budur - göre her şey değişmez ve hatasız[8] bir şekilde gerçekleşir. Ancak Tanrı aynı sağlayışla, ikincil nedenlerin doğasına göre, bunlardan bazılarının ister gerekli, isterse özgür ya da bağımlı[9] olarak gerçekleşmemesine karar verir.

 

III. Tanrı, kendi olağan sağlayışı içersinde çeşitli araçları[10] kullanır. Ancak kendi isteği doğrultusunda bunlar olmaksızın,[11] bunların üzerinde[12] ve bunlara karşı[13] dilediği gibi çalışabilir.

 

IV. Tanrı’nın sonsuz gücü, araştırılamayan bilgeliği ve sınırsız iyiliği, O’nun sağlayışında öylesine sergilenmiştir ki, bu bilgelik ve iyilik ilk düşüşe ve bundan sonraki tüm diğer insanların ve meleklerin[14] günahlarına kadar uzanmıştır. Tanrı bunları yalnızca izin verme yoluyla[15] değil, fakat bunları en bilge ve güçlü bir bağla desteklemiş,[16] yahut tersine bunları kendi kutsal amaçları doğrultusunda[17] çok yönlü bir şekilde hükmetmiş ve düzenlemiştir. Ancak bunu öyle bir şekilde yapmıştır ki bu süreç içerisinde işlenen günahlar en kutsal ve doğru olan, günahın ne yazarı olan ne de günahı onaylayan[18] Tanrı tarafından değil, yaratık tarafından işlenmektedir.

 

V. En bilge, en doğru ve en lütufkar olan Tanrı, çocuklarını önceden işledikleri günahlar için disiplin etmek, ya da alçaltmak[19] ve onları desteklemesi için Kendisine daha yakın ve daimi bir güven seviyesine çıkarmak, gelecekteki olası günahlar için daha uyanık olmalarını sağlamak ve diğer farklı, adil ve kutsal amaçları için[20] onları sık sık, belirli bir süre için çeşitli ayartılara ve yüreklerinin düşkünlüğüne bırakır.

 

VI. Kötü ve tanrısallıktan uzak olan insanları ise Tanrı, doğru bir yargıç olarak önceki günahlarından ötürü körleştirir ve katılaştırır.[21] Onlardan yalnızca anlayışlarını aydınlatabilecek ve yüreklerini değiştirebilecek olan lütfunu esirgemekle kalmaz,[22] sahip oldukları armağanları da geriye çekerek[23] onları, bozulmuş doğalarının günah işlemek için kullandığı şeylere bırakır[24] ve böylece yüreklerinin kötü tutkularına, dünyanın ayartılarına ve Şeytan’ın gücüne terk eder;[25] öyle ki bu insanlar kendilerini katılaştırırken, Tanrı aynı araçları diğerlerini yumuşatmak için kullanır.[26]

 

VII.Tanrı’nın sağlayışı, genel anlamda tüm yaradılışı kapsar. Ancak çok özel olarak, Tanrı kilisesine bakar ve her şeyde onun iyiliği için etkindir.[27]

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

[1] Dan. 4:34-35; Mez. 135:6; Elç. İşl. 17:25-26,28

 

[2] Mat. 10:29-31

 

[3] İbr. 1:3

 

[4] Sül. Mes. 15:3

 

[5] Elç. İşl. 15:18

 

[6] Ef. 1:11

 

[7] İşa. 63:14; Ef. 3:10; Rom. 9:17; Tek. 45:7; Mez. 145:7

 

[8] Elç. İşl. 2:23

 

[9] Tek. 8:22; Yer. 31:35; Çık. 21:13; Tes. 19:5; 1.Kr. 22:28,34; İşa. 10:6-7

 

[10] Elç. İşl. 27:31,44; İşa. 55:10-11

 

[11] Hos. 1:7; Mat. 4:4; Eyüp 34:10

 

[12] Rom. 9:19-21

 

[13] 2.Kr.6:6; Dan.3:27

 

[14] Rom. 11:32-34; 2.Sam. 24:1; 1.Tar. 21:1; 1.Kr. 22:22-23; 1.Tar.10:4,13-14; 2.Sam. 16:10; Elç. İşl. 2:23

 

[15] Elç. İşl. 14:16

 

[16] Mez. 76:10; 2.Kr. 19:28

 

[17] Tek. 50:20; İşa. 10:6-7,12

 

[18] Yakup 1:13-14,17; 1.Yuh. 2:16; Mez. 50:21

 

[19] 2.Tar. 32:23-26,31; 2.Sam. 24:1

 

[20] 2.Kor. 12:7-9; Mez. 73; Mez. 77:1,10,12; Mar. 14:66-72; Yuh. 21:15-17

 

[21] Rom. 1:24,26,28; Rom. 11:7-8

 

[22] Tes. 29:4

 

[23] Mat. 13:12; Mat. 25:29

 

[24] Tes. 2:30; 2.Kr. 8:12-13

 

[25] Mez. 81:11-12; 2.Sel. 2:10-12

 

[26] Çık. 7:3; Çık. 8:15,31; 2.Kor. 2:15-16; İşa. 8:14; 1.Pet. 2:7-8; İşa. 6:9-10; Elç. İşl. 28:26-27

 

[27] 1.Tim. 4:10; Amos 9:8-9; Rom. 8:28; İşa. 43:3-5,14.

 

 

 

 

 

İnsanın Günaha Düşmesi ve Bunun Cezası

 

 

I.  İlk ana ve babamız, Şeytan’ın kurnazlığı ve ayartısıyla aldanıp, yasak meyveden yiyerek günah işlerdiler.[1] Tanrı, kendi bilge ve kutsal emeli doğrultusunda, bunu kendi yüceliği için düzenlemiş olarak bu günaha izin vermekten hoşnut oldu.[2]

 

II.  Bu günah yüzünden insan, ilk doğruluğundan ve Tanrı’yla olan beraberliğinden düştü,[3] ve böylece günahları içinde öldü;[4] canın ve bedenin bütün üyeleri ve bunların yeterlilikleri tamamen kirlendi.[5]

 

III. Adem ve Havva tüm insanlığın kökü olduklarından bu günahın getirdiği suçluluk yasal olarak tüm insanlığa ait sayılmış (onların içlerine konmuş);[6] bu aynı günah içinde ölmüşlük ve bozulmuş insan doğası sıradan doğma yoluyla onlardan ortaya çıkan sonraki nesillere aktarılmıştır.[7]

 

IV. Bizi iyilik yapamaz durumda, iyilik yapmaya tümüyle isteksiz ve iyiliğe tamamen karşıt,[8] ve kötülüğün her türüne eğilimli[9] hale getiren bu ilk bozulma, bütün gerçek günahların kaynağını oluşturmaktadır.[10]

 

V. Bozulmuş olan bu insan doğası, yeniden doğan insanlarda bu yaşam boyunca varlığını sürdürür.[11] Bu bozulmuş doğa, Mesih aracılığıyla bağışlanmış ve öldürülmüş olduğu halde; hem kendisi hem de tüm yaptıkları gerçek anlamda günahtır.[12]

 

VI. İster ilk günah, isterse sonraki günahlar olsun her günah, Tanrı’nın doğru olan yasasına karşıdır ve bu yasanın çiğnenmesidir.[13] Bu nedenle doğası gereği yasa, günah işleyen her kişiyi suçlu kılar,[14] böylece Tanrı’nın gazabına[15] ve yasanın laneti altına sokar.[16] Bunun sonucu olarak her türlü ruhsal,[17] geçici,[18] ve sonsuz[19] kayboluşla ölüme[20] mahkum eder.

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

[1] Tek. 3:13; 2:Kor. 11:3

 

[2] Rom. 11:32

 

[3] Tek. 3:6-8; Vaiz 7:29; Rom. 3:23

 

[4] Tek. 2:17; Ef. 2:1

 

[5] Tit. 1:15; Tek. 6:5; Yer. 17:9; Rom. 3:10-18

 

[6] Tek. 1:27-28; Tek. 2:16,17; Elç.İşl. 17:26; Rom. 5:12; 1.Kor. 15:21-22,45,49

 

[7] Mez. 51:5; Eyüp 14:4; Eyüp 15:14

 

[8] Rom. 5:6; Rom. 8:7; Rom. 7:18; Kol. 1:21

 

[9] Tek. 6:5; Tek. 8:21; Rom. 3:10-12

 

[10] Yak. 1:14-15; Ef. 2:2-3; Matta 15:19

 

[11] 1.Yuh. 1:8; Rom. 7:14,17-18,23; Yak. 3:2; Sül.Mes. 20:9; Vaiz 7:20

 

[12] Rom. 7:5-8,25; Gal. 5:17

 

[13] 1.Yuh. 3:4

 

[14] Rom. 2:15; Rom. 3:9,19

 

[15] Ef. 2:3

 

[16] Gal. 3:10

 

[17] Ef. 4:18

 

[18] Rom. 8:20

 

[19] Matta 25:41; 2.Sel. 1:9

 

[20] Rom. 6:23

 

 

 

 

 

Tanrı’nın İnsanla Antlaşması

 

 

I. Tanrı ve insan arasındaki ayrım o denli büyüktür ki, O’na itaat etme zorunluluğuna sahip olan düşünebilen insanlar, eğer Tanrı onlara yaklaşmazsa O’ndan hiçbir şekilde bereket ya da ödül alamazlar. Tanrı ise bunu onlarla antlaşma yapma yoluyla gerçekleştirmekten hoşnut olmuştur.[1]

 

II. İnsanla yapılan ilk antlaşma, mükemmel ve kişisel bir itaat koşuluyla[2] Adem’e ve onun soyuna[3] vaat edilen yaşamı içeren işlere dayalı bir antlaşmaydı.[4]

 

III. Günaha düşmüş olan insan, bu antlaşma yoluyla yaşayamadığından Rab, ikinci bir antlaşma yapmaktan hoşnut oldu.[5] Bu antlaşmanın adı lütuf antlaşmasıdır. Rab böylece günahlılara İsa Mesih aracılığıyla karşılıksız olarak yaşam ve kurtuluş sundu. Kurtulmaları için onlardan Kendisine iman etmeleri şartını koştu.[6] Onları inanmaya istekli kılmak ve bunu yapabilmelerini sağlamak için sonsuz yaşama kavuşturulmak üzere belirlenenlerin tümüne Kutsal Ruh’unu vermeyi vaat etti.[7]

 

IV. Kutsal Yazı, bu lütuf antlaşmasını İsa Mesih’in ölümüne ve sonsuz mirasa bağlamaktadır.[8]

 

V. Bu antlaşma, yasanın ve müjdenin altında farklı biçimlerde yürürlüğe konmuştu.[9] Yasanın altındayken vaatler, peygamberlikler, kurbanlar, sünnet, fısıh kuzusu ve diğer kurallarla Yahudilere ulaşmıştır. Bunların hepsi Mesih’e işaret etmektedir.[10] O zaman bu biçimler, Kutsal Ruh’un işlevi aracılığıyla günahların tümüyle bağışlandığı ve sonsuz kurtuluşun sağlandığı Mesih vaadinde[11] seçilmişleri eğitmek ve bina etmek için yeterliydiler. Ve buna da, Eski Antlaşma adı verilir. [12]

 

VI. Müjde altında ise, Tanrısal doluluğun beden almış hali Mesih[13] göründüğü zaman bu antlaşmanın kuralları, Söz’ün duyurulması, vaftiz ve Rab’bin Sofrası sakramentleri halini almıştır.[14] Bunlar sayıca az; daha yalın, daha az bir dışsal yüceliğe sahip olsalar da özünde daha büyük bir doluluk, kanıt ve ruhsal yeterlilikle[15] hem Yahudilere hem de Yahudi olmayan bütün uluslara[16] sunulmuştur. Ve buna da Yeni Antlaşma adı verilir.[17] Dolayısıyla bunlar özde ayrı olan iki lütuf antlaşması değildir; çeşitlilik gösteren tek ve aynı antlaşmadır.[18]

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

[1] İşa. 40:13-17; Ey. 9:32-33; 1.Sam. 2:25; Mez. 113:5-6; 100:2-3; Ey. 22:2-3; 35:7-8; Luka 17:10; Elç.İşl. 17:24-25

 

[2] Tek. 2:17; Gal. 3:10

 

[3] Rom. 10:5; Rom. 5:12-20

 

[4] Gal. 3:12

 

[5] Gal. 3:21; Rom. 8:3;  Rom. 3:20-21; Gal.3:15; İşa. 42:6

 

[6] Mar. 16:15-16; Yuh. 3:16; Rom. 5:6-9; Gal. 3:11

 

[7] Hez. 36:26-27; Yuh. 6:44-45

 

[8] İbr. 9:15-17; İbr. 7:22; Luk. 2:20; 1.Kor. 11:25

 

[9] 2.Kor. 3:3-9

 

[10] İbr. 8, 9, 10; Rom. 4:11; Kol. 2:11-12; 1.Kor. 5:7

 

[11] 1.Kor. 10:1-4;  İbr. 11:13; Yuh. 8:56

 

[12] Gal. 3:7-9, 14

 

[13] Kol. 2:17

 

[14] Matta 28:19-20; .Kor. 11:23-25

 

[15] İbr. 12:22-27; Yer. 31:33-34

 

[16] Matta 28:19; Ef. 2:15-19

 

[17] Luka. 22:20

 

[18] Gal. 3:14, 16; Elç. İş. 15:11; Rom. 3:21-23, 30; Mez. 32:1; Rom. 4:3, 6, 16-17, 23-24; İbr. 13:8

 

 

 

 

Aracı Olan Mesih

 

 

I. Tanrı, sonsuz amacı uyarınca, biricik Oğlu Rab İsa’yı, Tanrı ve insan arasında Aracı,[1] Peygamber,[2] Kahin,[3] Kral,[4] Kilisesinin Başı ve Kurtarıcısı,[5] her şeyin Mirasçısı[6] ve dünyanın Yargıcı[7] olarak seçip atamaktan hoşnut oldu ve O’na tüm sonsuzluktan önce kendi soyu olması için,[8] ve zamanı geldiğinde O’nun tarafından kurtarılması, çağrılması, aklanması, kutsal kılınması ve yüceltilmesi için[9] bir halk verdi.

 

II. Üçlübirliğin ikinci üyesi, sonsuz Tanrı’nın kendisi, Baba’yla eş ve aynı özden olan Tanrı’nın Oğlu, zaman dolunca, bütün gerekli nitelikleriyle ve bunların zayıflıklarıyla birlikte ancak günahsız bir şekilde[10] Kutsal Ruh’un gücüyle bakire Meryem’in rahmine düşmüş ve onun özünden olarak[11] insan doğasını üzerine almıştır.[12] Böylece kendi başlarına bir bütün olan iki ayrı ve mükemmel doğa, yani Tanrı ve insan, birbirlerinden ayrılamayacak şekilde tek bir kişide, birbirine dönüşmeden, birleşmeden ve karışmadan bütünleşmiştir.[13] Öyle ki bu kişi Tanrı’nın kendisi ve tamamen de insandır, fakat tek bir Mesih ve Tanrı ile insan arasındaki tek Aracıdır.[14]

 

III. Rab İsa, bilginin ve bilgeliğin tüm hazinelerini kendisinde bulundurarak[15] tanrısal özle bütünleşen insan doğası içinde Kutsal Ruh tarafından ölçüsüzce kutsanmış ve meshedilmiştir;[16] kutsal, suçsuz, lekesiz, lütuf ve gerçekle dolu olarak[17] Aracı ve Kefil[18] görevi görmek üzere tümüyle yeterli olması için bütün doluluğun O’nda bulunmasından[19] Baba hoşnut olmuştur. Bu görevi kendisi üstlenmemiş, ama tüm gücü ve yetkiyi O’nun eline veren ve bunları kullanmasını buyuran[20] Babası tarafından buna çağrılmıştır.[21]

 

IV. Bu görevi Rab İsa, tam bir isteklilikle üstlendi,[22] bu görevi yerine getirebilmek için yasa altında doğdu,[23] ve mükemmel bir şekilde tamamladı;[24] canının derinliklerinde en şiddetli işkencelere,[25] ve bedeninde de en şiddetli acılara maruz kalarak[26] çarmıha gerildi ve öldü,[27] gömüldü ve ölümün gücü altında kaldı, ancak bu süre içinde bedeni çürümedi.[28] İçinde acı çektiği aynı bedenle[29] üçüncü gün ölümden dirildi,[30] göğe yükseldi, ve orada Babasının sağında oturdu.[31] Orada yakarışta bulunmaktadır,[32] dünyanın sonunda insanları ve melekleri yargılamak üzere geri dönecektir.[33]

 

V. Rab İsa, mükemmel itaatkarlığını ve kendi kurbanlığını bir defa olmak üzere sonsuz Ruh aracılığıyla Tanrı’ya sunmasıyla  Babasının adaletini tümüyle tatmin etmiştir;[34] ve böylece Baba’nın kendisine verdiği kişilerin hepsi için sadece barışma değil, ama göklerin egemenliğinde onlar için sonsuz bir miras da satın almıştır.[35]

 

VI. Kurtarış işi, Mesih tarafından her ne kadar beden alışından önce gerçekleşmemiş olsa da, bunun erdemleri, etkileri ve yararları seçilmiş olanlara vaatler, semboller ve kurbanlar aracılığıyla dünyanın başlangıcından beri tüm çağlarda iletilmişti. Mesih, yılanın başını ezecek olan kadının tohumu; ve dünyanın başlangıcında boğazlanan, dün, bugün ve sonsuzluk boyunca aynı kalacak olan Kuzu olarak açıklanmıştı.[36]

 

VII. Mesih, aracılık görevini yerine getirirken, her bir doğanın kendisi için uygun olanı yapması suretiyle iki doğaya da uygun bir şekilde işlev görür;[37] ancak tek bir kişide gerçekleşen bu birleşme nedeniyle, bir doğaya uygun olan şey Kutsal Yazılar’da bazen diğer doğanın ön planda olduğu kişiye atfedilir.[38]

 

VIII. Mesih, kendileri için kurtuluş satın aldığı kişilerin hepsine bu aynı kurtuluşu kesin ve etkin bir şekilde uygular;[39] onlar için yakarışta bulunur,[40] Söz’de ve Söz aracılığıyla onlara kurtuluşun sıralarını açıklar;[41] Ruh’u aracılığıyla etkin bir şekilde onları inanmaya ve itaat etmeye ikna eder, Sözü ve Ruhu aracılığıyla onların yüreklerine hükmeder;[42] Kadir gücü ve bilgeliği aracılığıyla kendi harika ve anlaşılmaz hükmedişine en uygun olan tutumla ve yollarla onların tüm düşmanlarını alt eder.[43]

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

[1] İşa. 42:1; 1.Pet.1:19-20; Yuh. 3:16; 1.Tim. 2:5

 

[2] Elç. İşl. 3:22

 

[3] İbr. 5:5-6

 

[4] Mez. 2:6; Luka 1:33

 

[5] Ef. 5:23

 

[6] İbr. 1:2

 

[7] Elç. İşl. 17:31

 

[8] Yuh. 17:6; Mez. 22:30; İşa. 53:10

 

[9] 1.Tim. 2:6; İşa. 55:4-5; 1.Kor. 1:30

 

[10] İbr. 2:14, 16-17; İbr. 4:15

 

[11] Luka 1:27,31,35; Gal. 4:4

 

[12] Yuh. 1:1,14; 1.Yuh. 5:20; Fil. 2:6; Gal. 4:4

 

[13] Luka 1:35; Kol. 2:9; Rom. 9:5; 1.Pet. 3:18; 1.Tim. 3:16

 

[14] Rom. 1:3-4; 1.Tim. 2:5

 

[15] Kol. 2:3

 

[16] Mez. 45:7; Yuh. 3:34

 

[17] İbr. 7:26; Yuh. 1:14

 

[18] Elç. İşl. 10:38; İbr. 12:24; İbr. 7:22

 

[19] Kol. 1:19

 

[20] Yuh. 5:22,27; Matta 28:18; Elç.İşl. 2:36

 

[21] İbr. 5:4-5

 

[22] Mez. 40:7-8; İbr. 10:5-10; Yuh. 10:18; Fil. 2:8

 

[23] Gal. 4:4

 

[24] Matta 3:15; Matta 5:17

 

[25] Matta 26:37-38; Luka 22:44; Matta 27:46

 

[26] Matta 26. ve 27. Bölümler

 

[27] Fil. 2:8

 

[28] Elç.İşl. 2:23-24,27; Elç.İşl. 13:37

 

[29] Yuh. 20:25,27

 

[30] 1.Kor. 15:3-5

 

[31] Mar. 16:19

 

[32] Rom. 8:34; İbr. 9:24; İbr. 7:25;

 

[33] Rom. 14:9-10; Elç. İşl. 1:11; Elç.İşl. 10:42; Matta 13:40-42; Yah. 6; 2.Pet. 2:4

 

[34] Rom. 5:19; İbr. 9:14,16; İbr. 10:14; Ef. 5:2; Rom. 3:25-26

 

[35] Dan. 9:24,26; Kol. 1:19-20; Ef. 1:11,14; Yuh. 17:2; İbr. 9:12,15

 

[36] Gal. 4:4-5; Tek. 3:15; Esin. 13:8; İbr. 13:8

 

[37] İbr. 9:14; 1.Pet. 3:18

 

[38] Elç.İşl. 20:28; Yuh. 3:13; 1.Yuh. 3:16

 

[39] Yuh. 6:37,39; Yuh. 10:15-16

 

[40] 1.Yuh. 2:1-2; Rom. 8:34

 

[41] Yuh. 15:13,15; Ef. 1:7-10; Yuh. 17:6

 

[42] Yuh. 14:16; İbr. 12:2; 2.Kor. 4:13; Rom. 8:9,14; Rom. 15:18-19; Yuh. 17:17

 

[43] Mez. 110:1; 1.Kor. 15:25-26; Mal. 4:2-3; Kol. 2:15

 

 

 

 

Özgür İrade

 

 

I. Tanrı insanın iradesini doğal bir özgürlük ile donatmıştı. Bu özgürlük ne baskı altındadır ne de iyilik ya da kötülük yapmak üzere koşullanmıştır.[1]

 

II. Masumiyet konumundayken insan, iyi olan ve Tanrı’yı hoşnut edeni hem isteme hem de yapma gücüne ve özgürlüğüne sahipti;[2] ancak bu konumdan düşmesi mümkün olacak şekilde değişkendi.[3]

 

III. Günah konumuna düşmesiyle insan, beraberinde kurtuluşu getirecek herhangi bir ruhsal iyiliği isteme yetisini tümüyle kaybetmiştir:[4] bu nedenle bu iyiliğe tümüyle karşıt,[5] ve günah içinde ölü[6] bir doğal insan olarak kendi gücüyle iman edecek ya da kendisini buna hazırlayacak yetiye sahip değildir.[7]

 

IV. Tanrı bir günahlıyı imana kavuşturduğunda ve onu lütuf konumuna yerleştirdiğinde, o kişiyi günaha olan doğal tutsaklığından özgür kılar;[8] ve yalnızca lütfu aracılığıyla ruhsal açıdan iyi olanı özgürce arzulama ve yapma yetisi verir;[9] buna rağmen insan, içinde kalan düşmüşlük nedeniyle ne mükemmel bir şekilde ne de yalnızca iyi olanı arzular ama aynı zamanda kötü olanı da arzular.[10]

 

V. İnsanın iradesi, yalnızca yücelik konumuna geldiği zaman mükemmel ve değişemez bir şekilde sadece iyilik yapmak üzere özgür hale getirilecektir.[11]

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

[1] Matta. 17:12; Yak. 1:14; Tes. 30:19

 

[2] Vaiz 7:29; Tek. 1:26

 

[3] Tek. 2:16-17; Tek. 3:6

 

[4] Rom. 5:6; Rom. 8:7

 

[5] Rom. 3:10,12

 

[6] Ef. 2:1,5; Kol. 2:13

 

[7] Yuh. 6:44,65; Ef. 2:2-5; 1.Kor. 1:4; Tit. 3:3-5

 

[8] Kol. 1:13; Yuh. 8:34,36

 

[9] Fil. 2:13; Rom. 6:18,22

 

[10] Gal. 5:17; Rom. 7:15,18-19,21,23

 

[11] Ef. 4:13; İbr. 12:23; 1.Yuh. 3:2; Yah. 24

 

 

 

 

 

Etkin Çağrı

 

 

I.Tanrı, yaşama kavuşturmak üzere önceden belirlediği kişilerin hepsini, ve sadece bu kişileri Kendi belirlediği ve uygun gördüğü zamanda, doğal olarak içinde bulundukları günah ve ölüm konumundan, İsa Mesih’teki lütuf ve kurtuluş konumuna[1] Sözü ve Ruh’u aracılığıyla[2] etkin bir şekilde çağırmaktan[3] hoşnut olmuş; Tanrı’ya ilişkin gerçekleri anlamaları için düşünüşlerini ruhsal ve kurtuluşa eriştirecek şekilde aydınlatmış,[4] taştan yüreklerini alarak onlara etten bir yürek vermiş;[5] iradelerini yenileyerek ve Kendi kadir gücüyle onları iyi olana yönlendirerek[6] etkin bir şekilde İsa Mesih’e çekmiştir;[7] öyle ki O’nun lütfuyla bunu arzulamaları sağlanmış olarak tamamıyla özgür bir seçim sonucu Mesih’e gelmişlerdir.[8]

 

II. Bu etkin çağrı yalnızca Tanrı’nın karşılıksız ve özel lütfundan ileri gelir; Kutsal Ruh tarafından canlandırılıp yenilendiği ana kadar kendi içersinde pasif olan[9] insanda varlığı önceden görülen hiçbir şeyden kesinlikle kaynaklanmamaktadır.[10] Kutsal Ruh’un bu işlevi aracılığıyla kişiye, bu çağrıya yanıt verme ve bununla birlikte sunulan ve verilen lütfu kucaklama yetisi verilir.[11]

 

III. Seçilmiş olan bebekler ölürlerse, istediği zaman, istediği yerde ve istediği şekilde çalışan[12] Kutsal Ruh aracılığıyla ruhtan yeniden doğarak Mesih tarafından kurtarılırlar.[13] Söz’ün duyurulması aracılığıyla dışsal olarak çağrılamayan tüm diğer seçilmişler için de aynı şey geçerlidir.[14] 

 

IV. Seçilmemiş olan diğerleri, Söz’ün duyurulması aracılığıyla çağrılmış[15] ve Kutsal Ruh’un bazı genel işleyişine tabi olmuş olsalar da,[16] hiçbir zaman gerçek anlamıyla Mesih’e gelmezler; ve bu nedenle de kurtulamazlar.[17] Hristiyan inancını ikrar etmeyen insanların da, kendi yaşamlarını doğanın ışığına ve ikrar ettikleri inancın kurallarına ne denli titizlikle uydurmaya çalışsalar da kurtulamayacakları bu kadar kesindir.[18] Bu tür kişilerin kurtulabileceğini iddia etmek ve bunda ısracı olmak son derece zararlıdır ve bu tavırdan nefret edilmelidir.[19]

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

[1] Rom. 8:2; Ef. 2:1-5; 2.Tim. 1:9-10

 

[2] 2.Sel. 2:13-14; 2.Kor. 3:3-6

 

[3] Rom. 8:30; Rom. 11:7; Ef. 1:10-11

 

[4] Elç.İşl. 26:18; 1.Kor. 2:10,12; Ef. 1:17-18

 

[5] Hez. 36:26

 

[6] Hez. 11:19; Fil. 2:13; Tes. 30:6; Hez. 36:27

 

[7] Ef. 1:19; Yuh. 6:44-45

 

[8] Mez. 110:3; Yuh. 6:37; Rom. 6:16-18

 

[9] 1.Kor. 2:14; Rom. 8:7; Ef. 2:5

 

[10] 2.Tim. 1:9; Tit. 3:4-5; Ef. 2:4-5,8-9

 

[11] Yuh. 6:37; Hez. 36:27; Yuh. 5:25

 

[12] Yuh. 3:8

 

[13] Luka 18:15-16; Elç.İşl. 2:38-39; Yuh. 3:3,5; 1.Yuh. 5:12; Rom. 8:9

 

[14] 1.Yuh. 5:12; Elç.İşl. 4:12

 

[15] Matta 22:14

 

[16] Matta 7:22; Matta 13:20-21; İbr. 6:4-5

 

[17] Yuh. 6:64-66; Yuh. 8:24

 

[18] Elç.İşl. 4:12; Yuh. 14:6; Ef. 2:12; Yuh. 4:22; Yuh. 17:3

 

[19] 2.Yuh. 9-11; 1.Kor. 16:22; Gal. 1:6-8

 

 

 

 

Aklanma

 

 

I. Tanrı, etkin olarak çağırdığı kişileri, aynı zamanda karşılıksız olarak akladı:[1] bunu, onların içine doğruluk koyarak (kendi doğalarına doğruluk doğasını karıştırarak) değil ama günahlarını bağışlayarak, ve onları doğru kişiler sayıp kabul ederek; ne onların içlerinde gördüğü, ya da onlar tarafından yapılan herhangi bir şeyden, ama yalnızca Mesih’in uğruna; ne de içlerine inanma eylemi olan iman ya da kendilerine doğruluk olarak sayılabilecek her hangi bir itaatkarlık koyarak değil; ama Mesih’in itaatini ve tatminini onların sayarak[2] yaptı, bu kişiler O’nu ve O’nun doğruluğunu iman aracılığıyla aldılar ve iman aracılığıyla bunlara dayandılar (güvendiler); o iman ki kendilerinden kaynaklanmamıştır ama Tanrı’nın armağanıdır.[3] 

 

II. Mesih’i ve O’nun doğruluğunu alıp, bunlara dayanma eylemi olan iman, aklanmanın gerçekleştiği tek yoldur:[4] ancak aklanan kiţide tek başına değildir ama her zaman için diğer kurtaran lütufları beraberinde bulundurur ve bu da ölü değil, sevgiyle etkin olan bir imandır.[5] 

 

III. Mesih, itaati ve ölümüyle, bu ţekilde aklanan herkesin borcunu tamamıyla kapatmıştır, ve onların yerine Babasının adaletini uygun, gerçek ve tam olarak tatmin etmiştir.[6] Fakat her ne kadar Mesih, Baba tarafından günahkarlar için verilmiş;[7] O’nun itaati ve tatmini onların sayılmış[8] ve bunların her ikisi de onlardaki her hangi bir şeyden kaynaklanmamış olsa da, onların aklanmaları sadece Tanrı’nın karşılıksız lütfu nedeniyledir;[9] öyle ki Tanrı’nın adaleti ve zengin lütfu bu günahkarların aklanmasında yüceltilsin.[10] 

 

IV. Tanrı, tüm sonsuzluğun başında, tüm seçilmişlerin aklanmasını hükmetti,[11] ve Mesih, zamanın doluluğunda bu kişilerin günahları için ölmeye ve aklanmaları için tekrar dirilmeye geldi:[12] ne var ki, bu kişiler uygun zamanda Kutsal Ruh’un  Mesih’i onlara uyguladığı ana dek aklanmazlar.[13]

 

V. Tanrı, aklanmış olan kişilerin günahlarını bağışlamaya devam eder;[14] ve bu kişilerin her ne kadar aklanma konumundan düşmeleri asla mümkün olmasa da,[15] günahları nedeniyle Babaları olan Tanrı’nın kendilerinden hoşnutsuz olmasına ve yüzünü onlardan saklamasına sebep olabilirler. Kendilerini alçaltıp, günahlarını itiraf edip, bağışlanma dileyip, iman ve tövbeleri yenilemedikleri sürece bu durumda kalırlar.[16] 

 

VI. Eski Antlaşma altındaki günahkarların aklanmaları, bu yönlerden, Yeni Antlaşma altındaki günahkarların aklanmaları ile aynıydı.[17]

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

[1] Rom. 8:30; Rom. 3:24

 

[2] Rom. 4:5-8; 2.Kor. 5:19-21; Rom. 3:22,24-25,27-28; Tit. 3:5,7; Eph. 1:7; Yer. 23:6; 1.Kor. 1:30-31; Rom. 5:17-19

 

[3] Elç.İşl. 10:44; Gal. 2:16; Fil. 3:9; Elç.İşl. 13:38-39; Ef. 2:7-8

 

[4] Yuh. 1:12; Rom. 3:28; Rom. 5:21

 

[5] Yak. 2:17,22,26; Gal. 5:6

 

[6] Rom. 5:8-10,19; 1.Tim. 2:5-6; İbr. 10:10,14; Dan. 9:24,26; İşa. 53:4-6,10-12

 

[7] Rom. 8:32

 

[8] 2.Kor. 5:21; Matta 3:17; Ef. 5:2

 

[9] Rom. 3:24; Ef. 1:7

 

[10] Rom. 3:26; Ef. 2:7

 

[11] Gal. 3:8; 1.Pet. 1:2,19-20; Rom. 8:30

 

[12] Gal. 4:4; 1.Tim. 2:6; Rom. 4:25

 

[13] Kol. 1:21-22; Gal. 2:16; Tit. 3:4-7

 

[14] Matta 6:12; 1.Yuh. 1:7,9; 1.Yuh. 2:1-2

 

[15] Luka 22:32; Yuh. 10:28; İbr. 10:14

 

[16] Mez. 89:31-33; Mez. 51:7-12; Mez. 33:5; Matta 26:75; 1.Kor. 11:30,32; Luka 1:20

 

[17] Gal. 3:9, 13-14; Rom. 4:22-24

 

 

 

Oğulluğa Alınma

 

 

I. Tanrı, Kendi biricik Oğlu İsa Mesih’te ve O’nun için, aklanmış olan herkesi oğulluğa alınma lütfuna ortak kılmıştır[1], aklananlar bu suretle, Tanrı çocuklarının sayısına dahil edilirler, bunun getirdiği özgürlük ve ayrıcalıklardan faydalanırlar[2], Tanrı’nın ismi onlar üzerine yazılır,[3] oğulluk Ruhunu alırlar,[4] lütuf tahtına cesaretle yaklaşabilirler,[5] Abba Baba diye seslenebilme yetisi verilir,[6] Tanrı onlara acır,[7] korur,[8] gereksinimlerini karşılar[9] ve bir Baba gibi onları terbiye eder:[10] ancak asla atılmazlar,[11] fakat kurtuluş günü için mühürlenirler;[12] ve sonsuz kurtuluşun mirasçıları olarak[13] vaatleri miras alırlar[14].

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

[1] Ef. 1:5, Gal. 4:4-5

 

[2] Rom. 8:17, Yuh. 1:12

 

[3] Yer. 14:9, 2.Kor. 16:18, Es. 3:12

 

[4] Rom. 8:15

 

[5] Ef. 3:12, Rom. 5:2

 

[6] Gal. 4:6

 

[7] Mez. 103:13

 

[8] Sül. Mes. 14:26

 

[9] Matta 6:30,32, 1.Pet. 5:7

 

[10] İbr. 12:6

 

[11] Yer. Mer. 3:31

 

[12] Ef. 4:30

 

[13] 1.Pet. 1:3-4, İbr. 1:14

 

[14] İbr. 6:12

 

 

 

 

Kutsallaşma

 

 

I. Etkin şekilde çağrılmış ve yeniden doğmuş olanlar, içlerinde yeni bir yürek ve yeni bir ruh yaratılmış olarak Mesih’in ölümü ve dirilişinin[1] mükemmelliği sayesinde, içlerinde yaşayan Söz ve Ruh aracılığıyla[2] hem gerçekte hem de kişisel olarak kutsallaştırılırlar, günah bedeninin tüm egemenliği yokedilir,[3] bunun tutkuları zayıflatılır ve gittikçe zayıflatılır ve öldürürlür;[4] kendileri ise gerçek kutsallığı yaşayabilmeleri için tüm kurtaran lütuflarda giderek daha fazla canlandırılır ve güçlendirilir,[5] ki bu gerçek kutsallık olmaksızın hiçkimse Rab’bi göremeyecektir.[6] 

 

II. Bu kutsallaşma tamdır ve kişinin tüm varlığını içerir;[7] ancak insanın her kısmında halen bozulmuşluğun kalıntıları bir dereceye kadar bulunduğundan kutsallaşma bu yaşamda mükemmel değildir;[8] ve bu nedenle bedenin Ruh’a karşıt, Ruhun da bedene karşıt olarak şehvet beslemesi ile barışın imkansız olduğu sürekli bir savaş ortaya çıkmaktadır.[9]

 

III. Bu savaş içersinde, geriye kalan günahlı benlik belli bir süre için galip gelse de;[10] Mesih’in Ruhunun sürekli olarak sağladığı güç sayesinde yeniden doğmuş olan kısım galip gelir;[11] ve böylece kutsallar Tanrı korkusunda mükemmelleşerek[12] lütufta olgunlaşırlar.[13]

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

[1] 1.Kor. 6:1, Elç. İşl. 20:32, Fil. 3:10, Rom. 6:5-6

 

[2] Yuh. 17:17, Ef. 5:26, 2.Sel. 2:13

 

[3] Rom. 6:6,14

 

[4]Gal. 5:24, Rom. 8:13

 

[5] Kol. 1:11, Ef. 3:16-19

 

[6] 2. Kor. 7:1 İbr. 12:14

 

[7] 1.Sel. 5:23

 

[8] 1.Yuh. 1:10, Rom. 7:18,23, Fil. 3:12

 

[9] Gal. 5:17

 

[10] Rom. 7:23

 

[11] Rom. 6:14, 1.Yuh. 5:4, Ef. 4:15-16

 

[12] 2.Kor. 7:1

 

[13] 2.Pet. 3:18, 2.Kor. 3:18

 

 

 

 

Kurtaran İman

 

 

I. Seçilmişlerin, canlarının kurtuluşuna erişmek üzere aracılığıyla inanmaları sağlanan iman lütfu,[1] Mesih’in Ruhu’nun bu kişilerin yüreklerindeki işleyişinin ürünüdür,[2] ve doğal olarak Söz’ün vaaz edilmesiyle gerçekleşir,[3] aynı zamanda sakramentlerin verilmesi ve dua ile artırılıp güçlendirilir.[4]

 

II. İmanlı kişi, Söz’de açıklanan her şeyin gerçek olduğuna bu imanla inanır, çünkü Tanrı’nın kendi yetkisi konuşmaktadır;[5] her belirli metnin içeriğine kayıtsız kalmaksızın buna göre hareket eder; buyruklarına boyun eğer,[6] tehditleri karşısında titrer,[7] Tanrı’nın şu anki ve gelecek yaşam için verdiği vaatleri kucaklar.[8] Ancak kurtaran imanın ana eylemleri aklanma, kutsanma ve sonsuz yaşam için lütuf antlaşması aracılığıyla yalnızca Mesih’e güvenmektir.[9]

 

III. Bu imanın farklı dereceleri vardır, zayıf ya da güçlü olabilir;[10] çoğu zaman ve birçok yollarla saldırıya maruz kalabilir, ve zayıf düşebilir, ancak sonuçta zaferlidir:[11] İmanımızın öncüsü ve tamamlayıcısı olan Mesih[12] aracılığıyla tam bir güvenceye kavuşmamızı sağlar.[13]

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

[1] İbr. 10:39

 

[2] 2.Kor. 4:13, Ef. 1:17-19, Ef. 2:8

 

[3] Rom. 10:14,17

 

[4] 1.Pet. 2:2, Elç. İşl. 20:32, Rom. 4:11, Luka 17:5, Rom. 1:16-17

 

[5] Yuh. 4:42, 1.Sel. 2:13, 1.Yuh. 5:10, Elç. İşl. 24:14

 

[6] Rom. 16:26

 

[7] İşa. 66:2

 

[8] İbr. 11:13, 1.Tim. 4:8

 

[9] Yuh. 1:12, Elç. İşl. 16:31, Gal. 2:20, Elç. İşl. 15:11

 

[10] İbr. 5:13-14, Rom. 4:19-20, Matta 6:30, Matta 8:10

 

[11] Luka 22:31-32; Ef. 6:16, 1.Yuh. 5:4-5

 

[12] İbr. 12:2

 

[13] İbr. 6:11-12, İbr. 10:22

 

 

 

 

Yaşama Götüren Tövbe

 

 

I. Yaşama götüren tövbe, müjdesel bir lütuftur,[1] bu öğreti her müjde hizmetlisi ve Mesih’e inanan kişi tarafından duyurulmalıdır.[2]

 

II. Tanrı yasasının kutsal ve doğru doğasına karşıt olan günahlarının teşkil ettiği tehlikeyi, ve ayrıca bunların pisliğini ve iğrençliğini göremeyip, hissedemeyen bir günahkar bu tövbe sayesinde; ve O’nun tövbekarlara gösterdiği Mesih’teki merhametinin bilincine vardığında, işlediği tüm günahlar için büyük üzüntü duyarak ve nefret ederek bu günahları bırakıp Tanrı’ya döner[3] ve O’nun buyruklarının gösterdiği yolların hepsinde O’nunla birlikte yürümeyi amaçlar ve bu konuda gayret gösterir.[4]

 

III. Günah için herhangi bir şekilde tatmin sunması ya da bağışlanmanın herhangi bir şekilde sebebi olması için her ne kadar tövbe etmiş olmaya güvenilemezse de[5] – çünkü bağışlama Tanrı’nın karşılıksız lütfunun Mesih’te yapmış olduğu iştir[6] – hiç kimse tövbe olmaksızın bağışlanmayı bekleyemez de.[7] 

 

IV. En küçük günah bile lanetlenmeyi hakketmeyecek kadar küçük değildir;[8] ve aynı şekilde hiçbir günah da gerçekten tövbe edenler üzerine lanet getirecek kadar büyük değildir.[9]

 

V. İnsanlar yalnızca genel bir tövbe ile yetinmemelidirler; belirli günahları için özel bir şekilde tövbe etmeye çalışmak her insanın sorumluluduğur.[10]

 

VI. Her insan Tanrı’ya günahlarını kişisel olarak itiraf ederek bunların bağışlanması için dua etmelidir;[11] bunu yaptığında ve bu günahlara sırtını döndüğünde merhamet bulacaktır;[12] öyle ki kardeşine ya da Mesih’in Kilisesine karşı suç işleyen kişi kendilerine karşı suç işlediği kimselere karşı olan tövbesini ve günahından duyduğu üzüntüyü kişisel olarak ya da herkesin önünde açıkça ititraf etmeye istekli olmalıdır.[13] Bunların yapılması üzerine kendisine karşı suç işlenen kişiler onunla barışmalı ve sevgiyle kabul etmelidir.[14]

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

[1] Zek. 12:10; Elç. İşl. 11:18

 

[2] Luka 24:47; Mar. 1:15; Elç. İşl. 20:21

 

[3] Hez. 18:30-31; Hez. 36:31; İşa. 30:22; Mez. 51:4; Yer. 31:18-19; Yoel 2:12-13,15; Amos 15; Mez. 119:128; 2.Kor. 7:11

 

[4] Mez. 119:6,59,106; Luka 1:6; 2.Kra. 23:25

 

[5] Hez. 36:31-32; Hez. 16:61

 

[6] Hoş. 12:2,4; Rom. 3:24; Ef. 1:7

 

[7] Luka 13:3,5; Elç. İşl. 17:30-31

 

[8] Rom. 6:23; Rom. 5:12; Matta 12:36

 

[9] İşa. 55:7; Rom. 8:1; İşa. 1:16,18

 

[10] Mez. 19:13; Luka 19:8; 1.Tim. 1:13,15

 

[11] Mez. 51:4-5,7,9,14; Mez. 32:5-6

 

[12] Sül. Mesl. 28:18; 1.Yuh. 1:9

 

[13] Yak. 5:16; Luka 17:3-4; Yeş. 7:19; Mez 51 (tümü).

 

[14] 2.Kor. 2:8

 

 

 

 

 

 

İyi İşler

 

 

I. İyi işler yalnızca Tanrı’nın kutsal Sözünde açıklanan işlerdir,[1] Sözün onaylamadığı, insanlarca ortaya çıkarılmış, kör bir heyecanla ya da iyi niyet gösterisi şeklinde olanlar değildir.[2]

 

II. Bu iyi işler, Tanrı’nın buyruklarına itaat etmek amacıyla yapılırsa, gerçek ve yaşayan bir imanın meyvelerini ve kanıtlarını oluştururlar[3]: İmanlılar bu işler aracılığıyla şükranlarını gösterir,[4] güvencelerini güçlendirir,[5] kardeşlerini bina eder,[6] müjdenin gerçeğini çekici kılarlar,[7] düşmanlarının ağzını kapatırlar[8] ve Tanrı’nın önceden hazırladığı iyi işleri yapmak üzere Mesih İsa’da yaratılmış olan bu kişiler[9] Tanrı’yı yüceltirler,[10] ve bu kutsallık meyvelerine sahip olarak en sonunda sonsuz yaşama kavuşurlar.[11]

 

III. İyi işler yapma yetileri kendilerinden değil, Mesih’in Ruhundan kaynaklanmaktadır.[12] Ve bunları yapmak üzere yeterli kılınmaları için, önceden almış oldukları lütufların yanısıra  Tanrı’yı hoşnut eden şeyleri arzulamak ve yapmaları için aynı Kutsal Ruh’un Kendisinin onların içinde çalışması gerekmektedir:[13] Ancak Ruh’un işleyişi dışında herhangi bir sorumluluğu yerine getirmeleri gerekmiyormuş gibi ihmalkar olmamalıdırlar; tersine içlerinde bulunan Tanrı lütfunu alevlendirmede itinalı olmalıdırlar.[14]

 

IV. Bu hayatta itaatin en yüksek derecelerine ulaşmış olan insanlar bile, Tanrı'nın istediklerinden çok daha fazlasını yapmakta yetersiz kalırlar. Gerçekte bu kişiler, yapmakla yükümlü olduklarının büyük bir kısmını yerine getirmekte başarısızdırlar.[15]

 

V. Gelecekte açıklanacak olan görkem ile iyi işler arasındaki büyük oransızlıktan ve Tanrı’yla bizim aramızdaki büyük ayrılıktan (uzaklıktan) ötürü en iyi işlerimizle bile günahların bağışını ya da Tanrı’dan gelen sonsuz yaşamı kazanamayız ve bunlar aracılığıyla ne her hangi bir kazanç sağlayabilir ne de önceki günahlarımızın hakkettiği bedeli tatmin edebiliriz,[16] ancak yapabildiğimiz her şeyi yerine getirdiğimizde bile yalnızca bizden zaten istenmiş olan yükümlülükleri yerine getirmiş oluruz ve yine değersiz hizmetkarlar olarak kalırız:[17] bunlar iyi olduklarından O’nun Ruhu’ndan çıkarlar;[18] fakat bunlar bizim tarafımızdan yapıldıklarından ötürü lekelidirler ve Tanrı yargısının şiddetine dayanamayacak kadar zayıflık ve yetersizlikle karışık durumdadırlar.[19]

 

VI. Bu nedenle, imanlılar Mesih aracılığıyla kabul edildiklerinden, iyi işleri de O’nda kabul edilir;[20] ancak bu, onların şimdiki yaşamda Tanrı’nın gözünde tamamıyla suçlanamayacak ve reddedilemeyecek konumda oldukları için değildir;[21] fakat her ne kadar birçok zayıflık ve eksikliklerle dolu olsa da içtenlikle yapılan işleri Tanrı Kendi Oğlu’nda değerlendirerek kabul etmekten ve ödüllendirmekten hoşnut olmaktadır.[22]

 

VII. Yeniden doğmamış olan insanlar tarafından yapılan işler, her ne kadar bunların yapılması Tanrı tarafından buyurulmuş ve hem kendilerine hem de diğerlerine fayda sağlıyor olsa da,[23] imanla paklanmış bir yürekten çıkmadıkları;[24] ne doğru bir tavırla, yani Söz’e uygun bir şekilde;[25]  ne de doğru bir amaç uğruna, yani Tanrı’nın yüceliği için[26] yapılmadıklarından günahlıdırlar, ve Tanrı’yı ne hoşnut edebilir ne de kişinin Tanrı’dan herhangi bir lütfu almasını sağlayabilirler:[27] ne var ki bu işlerin göz ardı edilmesi daha da günahlıdır ve Tanrı’yı daha fazla hoşnutsuz eder.[28]

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

[1] Mika 6:8; Rom. 12:2; İbr. 13:21

 

[2] Matta 15:9; İşa. 29:13; 1.Pet. 1:18; Rom. 10:2; Yuh. 16:2; 1.Sam. 15:21-23

 

[3] Yak. 2:18,22

 

[4] Mez. 116:12-13; 1.Pet. 2:9

 

[5] 1.Yuh. 2:3,5; 2.Pet. 1:5-10

 

[6] 2.Kor. 9:2; Matta 5:16

 

[7] Tit. 2:5,9-12; 1.Tim. 6:1

 

[8] 1.Pet. 2:15

 

[9] Ef. 2:10

 

[10] 1.Pet. 2:12; Fil. 1:11; Yuh. 15:8

 

[11] Rom. 6:22

 

[12] Yuh. 15:4-6; Hez. 36:26-27

 

[13] Fil. 2:13; Fil. 4:13; 2.Kor. 3:5

 

[14] Fil. 2:12; İbr. 6:11-12; 2.Pet. 1:3,5,10-11; İşa. 64:7; 2.Tim. 1:6; Elç.İşl. 26:6-7; Yah. 20-21

 

[15] Luka 17:10; Neh. 13:22; Ey. 9:2-3; Gal. 5:17

 

[16] Rom. 3:20; Rom. 4:2,4,6; Ef. 2:8-9; Tit. 3:5-7; Rom. 8:18; Mez. 16:2; Ey. 22:2-3; Ey. 35:7-8

 

[17] Luka 17:10

 

[18] Gal. 5:22-23

 

[19] İşa. 64:6; Gal. 5:17; Rom. 7:15,18; Mez. 143:2; Mez. 130:3

 

[20] Ef. 1:6; 1. Pet. 2:5; Çık. 28:38; Tek. 4:4; İbr. 11:4

 

[21] Ey. 9:20; Mez. 143:2

 

[22] İbr. 13:20-21; 2.Kor. 8:12; İbr. 6:10; Matta 25:21,23

 

[23] 2.Kral. 10:30-31; 1.Kral. 21:27,29; Fil. 1:15-16,18

 

[24] Tek. 4:5; İbr. 11:4,6;

 

[25] 1.Kor. 13:3; İşa. 1:12

 

[26] Matta 6:2,5,16

 

[27] Hag. 2:14; Tit. 1:15; Amos 5:21-22; Hoş. 1:4; Rom. 9:16; Tit. 3:5

 

[28] Mez. 14:4; Mez. 36:3; Mez. 14:4; Mez. 36:3; Ey. 21:14-15; Matta 25:41-43,45; Matta 23:23

 

 

 

 

 

Kutsalların Dayanması

 

 

I. Tanrı’nın sevgili Oğlu’nda kabul ettiği, etkin bir şekilde çağırdığı ve Ruhuyla kutsallaştırdığı kişiler, ne tümüyle ne de en sonunda lütuf konumundan düşebilirler;  fakat kesinlikle bu konumda sona kadar dayanacaklar ve sonsuzluk boyunca kurtulacaklardır.[1]

 

II. Kutsalların dayanması, kendi özgür iradelerine değil, Baba Tanrı’nın karşılıksız ve değişmeyen sevgisinden ileri gelen seçilmişlik hükmünün değişmezliğine,[2] İsa Mesih’in kazandıklarının yeterliğine ve kutsallar için yakarışına[3], Kutsal Ruh’un ve Tanrı’nın tohumunun bu kişilerde kalışına,[4] ve lütuf antlaşmasının doğasına bağlıdır;[5] ki tüm bunlar, kutsalların dayanmasının kesinliğinin ve değişmezliğinin kaynağıdır.[6] 

 

III. Buna rağmen kutsallar, Şeytan’ın ve dünyanın ayartıları, içlerinde kalan bozulmuşluğun yaygınlığı ve korunmaları için sağlanan araçların ihmal edilmesi nedeniyle ciddi günahlara düşebilir,[7] ve bir süre bu durumda yaşamaya devam edebilirler:[8] böylece Tanrı’nın önünde kötü olanı yapmış olur,[9] Kutsal Ruh’u kederlendirirler;[10] bunun sonucu olarak kendilerini bunların sağladığı lütuflardan ve teselliden mahrum ederler,[11] yüreklerini katılaştırırlar[12] ve vicdanlarını yaralarlar;[13] başkalarına karşı suç işler ve onları incitirler[14]; böyle yapmakla kendi üzerilerine geçici yargılar getirirler.[15]

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

[1] Filimun 1:6; 2.Pet. 1:10; 1.Yuh. 3:9; 1.Pet. 1:5-9

 

[2] 2.Tim. 2:18-19; Yer. 31:3

 

[3] İbr. 10:10,14; İbr. 13:20-21; İbr. 9:12-15; Rom. 8:33-39; Yuh. 17:11,24; Luka 22:32

 

[4] Yuh. 14:16-17; 1.Yuh. 2:27; 1.Yuh. 3:9

 

[5] Yer. 32:40

 

[6] Yuh. 10:28; 2.Sel. 3:3; 1.Yuh. 2:19

 

[7] Matta 26:70,72,74

 

[8] Mez. 51

 

[9] İşa. 64:5,7,9; 2.Sam. 11:27

 

[10] Ef. 4:30

 

[11] Mez. 51:8,10,12; Esin. 2:4; Neş.Neş. 5:2-4,6

 

[12] İşa. 63:17; Mar. 6:52; Mar. 16:14

 

[13] Mez. 32:3-4; Mez. 51:8

 

[14] 2.Sam. 12:14

 

[15] Mez. 89:31-32; 1.Kor. 11:32

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Lütuf ve Kurtuluş Güvencesi

 

 

I. İki yüzlüler ve yeniden doğmamış olan diğerlerinin, Tanrı’nın tarafında oldukları ve kurtuluş buldukları konusunda dünyasal varsayımlar ve sahte umutlarla kendilerini boş yere aldatabilmeleriyle birlikte[1] (ki onların bu umutları yok olacaktır);[2] Rab İsa’ya gerçekten inananlar, O’nu içtenlikle sevenler, O’nun izinde temiz bir vicdanla yürümeyi amaçlayanlar bu yaşamda, lütuf konumunda olduklarından emin olabilir ve Tanrı yüceliğinin ümidiyle sevinebilirler,[3] ki bu umut onları asla utandırmayacaktır.[4]

 

II. Bu gerçek, değişebilen bir umuda dayanan şüpheli ve olası bir vaat değil;[5] tersine Tanrısal gerçek olan kurtuluş vaatlerine dayanan değişmez imanın güvencesine,[6] verilecekleri vaat edilen bu lütufların içsel kanıtlarına,[7] bizim ruhlarımızla birlikte Tanrı’nın çocukları olduğumuza tanıklık eden oğulluk Ruhunun tanıklığına dayanmaktadır;[8] ki bu Ruh, kurtuluş gününe kadar aracılığıyla mühürlendiğimiz mirasın güvencesidir.[9]

 

III. Bu değişmez güvence imanın özüne ait değildir, ancak gerçek bir inanlı, bu güvenceye ortak olmadan önce uzun bir süre bekleyebilir ve birçok güçlükle karşılaşabilir:[10] buna rağmen kendisine Tanrı tarafından karşılıksız olarak verilen bu şeyleri anlaması Ruh tarafından mümkün kılınmış olarak, doğaüstü bir esine gerek olmaksızın doğal araçları uygun şekilde kullanarak buna erişebilir.[11] Bu nedenle çağrılmışlığını ve seçilmişliğini kökleştirmeye daha çok gayret etmek her inanlının sorumluluğudur,[12] öyle ki yüreği Kutsal Ruh’taki esenlik ve sevinçte, Tanrı’ya karşı sevgi ve şükranda, itaati gerektiren sorumluluklarda güç ve sevinçte büyüyebilir,[13] ki tüm bunlar kendilerine verilen bu güvencenin uygun meyveleridir; kesinlikle kişileri gevşekliğe iten yapıda değildirler.[14]

 

IV. Gerçek inanlıların kurtuluşlarına ilişkin duydukları güven farklı etkenlerle, örneğin, bu güvenceyi korumada ihmalkar davranmaları, vicdanlarını yaralayan ve Ruh’u kederlendiren belirli bir günaha düşmeleri; her hangi bir ani ve güçlü bir ayartmayla karşılaşmaları, Tanrı’nın yüzünün ışığını geri çekmesi, O’ndan korkup da karanlıkta yürüyüp ışıktan yoksun olmaları nedeniyle sarsılabilir, azalabilir ve bir süre için kaybolabilir;[15] ancak bu kişiler Tanrı’nın tohumunu, ve iman yaşamını, Mesih’e ve kardeşlere olan sevgiyi, yüreğin içtenliğini, sorumluluk vicdanını asla yitirmezler; ki uygun zamanda Kutsal Ruh’un işleyişi aracılığıyla tüm bunlar kurtuluş güvencesinin kişide tekrar canlandırılması için kullanılabilir;[16] ve tüm bu süre içinde inanlıyı tam bir umutsuzluğa düşmekten korur.[17]

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

[1] Ey. 8:13-14; Mika 3:11; Tes. 29:19; Yuh. 8:41

 

[2] Matta 7:22-23

 

[3] 1.Yuh. 2:3; 1.Yuh.3:14,18-19,21,24; 1.Yuh. 5:13

 

[4] Rom. 5:2,5

 

[5] İbr. 6:11,19

 

[6] İbr. 6:17-18

 

[7] 2.Pet. 1:4-5,10-11; 1.Yuh. 2:3; 1.Yuh. 3:14; 2.Kor. 1:12

 

[8] Rom. 8:15-16

 

[9] Ef. 1:13-14; Ef. 4:30; 2.Kor. 1:21-22

 

[10] 1.Yuh. 5:13; İşa. 50:10; Mar. 9:24; (bak. Mez 88, ve Mez. 77:1-12)

 

[11] 1.Kor. 2:12; 1.Yuh. 4:13; İbr. 6:11-12; Ef. 3:17

 

[12] 2.Pet. 1:10

 

[13] Rom. 5:1-2,5; Rom. 14:17; Rom. 15:13; Ef. 1:3-4; Mez. 4:6-7; Mez. 119:32

 

[14] 1.Yuh. 2:1-2; Rom. 6:1-2; Tit. 2:11-12,14; 2.Kor.7:1; Rom. 8:1,12; 1.Yuh.3:2-3; Mez.130:4; 1.Yuh.1:6-7

 

[15] Neş.Neş.5:2,3,6; Mez. 51:8,12,14; Ef.4:30,31; Mez.77:1-10; Matta 26:69-72; Mez.31:22; 88; İşa. 50:10

 

[16] 1.Yuh. 3:9; Luka 22:32; Ey. 13:15; Mez. 73:15; Mez. 51:8,12; İşa. 50:10

 

[17] Mika 7:7-9; Yer. 32:40; İşa. 54:7-10; Mez. 22:1; Mez. 88

 

 

 

 

 

 

Tanrı’nın Yasası

 

 

I. Tanrı, Adem’e işler antlaşması şeklinde, bir yasa verdi, ve bunun aracılığıyla onu ve tüm soyunu kişisel, bütün, kesin ve sürekli bir itaate bağladı, öyle ki bu yasanın yerine getirilmesi halinde yaşam vaat etti, ve ihlali halinde ise ölümle tehdit ederek onları bu yasayı tutmaları için güç ve yeterlilikle donattı.[1]

 

II. Günaha düşüşten sonra bu yasa, yetkin bir doğruluk yasası olmaya devam etti; ve Tanrı tarafından Sina Dağında on emir şeklinde iki levhaya yazılı olarak verildi:[2] İlk dört emir Tanrı’ya karşı, geri kalan altı emir ise insana karşı olan sorumluluklarımızı içeriyordu.[3]

 

III. Yaygın olarak “ahlaksal” adı verilen bu yasanın yanısıra Tanrı, yetişkin olmayan bir kilise olarak İsrail halkına kısmen tapınma hakkında, Mesih’e - O’nun lütuflarına, eylemlerine, acılarına ve sağladıklarına işaret eden;[4] ve kısmen, ahlaki sorumluluklara ilişkin çeşitli kurallar vermekten hoşnut oldu.[5] Bütün bu törensel yasaların hepsi, yeni antlaşma altında geçersiz kılınmıştır.[6]

 

IV. Aynı zamanda, politik bir beden olduklarından Tanrı onlara çeşitli adli yasalar da verdi. Ancak bu yasalar o ulusa ait halkla birlikte son bulmuş, geçerliliğini yitirmiştir. İçinde belirtilen adaletin gerektirdiğinden öte hiç kimseyi bağlamaz. [7]

 

V. Ahlaksal yasa aklanmış olan insanlarla birlikte diğerlerini de sonsuza dek bu yasaya itaate bağlar;[8] ve bu da yalnızca içinde yazanlardan ötürü değil, ama aynı zamanda bu yasayı veren Yaratan Tanrı’nın yetkisi nedeniyledir.[9] Mesih de bu yükümlülüğü Müjde’de geçersiz kılmaz, tersine tamamlar.[10]

 

VI. Gerçek imanlılar işler antlaşmasında olduğu gibi her ne kadar yasa altında olmasalar, bunun aracılığıyla aklanıp ya da mahkum edilmeseler de;[11] bu yasanın diğerlerine olduğu gibi kendilerine de büyük yararı bulunmaktadır; çünkü Tanrı’nın isteğini ve onların sorumluluklarını açıklayan bir yaşam buyruğu olarak onları yönlendirir ve bu yasaya  uygun bir şekilde yürümeye bağlar;[12] bunun aracılığıyla aynı zamanda doğalarının günahlı kirliliklerini görürler;[13] böylece kendilerini buna göre değerlendirdiklerinde günahlılıklarının daha derin bilincine ulaşırlar, bu nedenle alçalırlar ve günahtan daha da nefret ederler,[14] Mesih’e ve O’nun itaatinin mükemmelliğine ne denli gereksinimleri olduğunu daha açık bir şekilde görürler.[15] Aynı şekilde yasa, günahı yasakladığından, yeniden doğmuş kişiler için de düşmüşlüklerini kontrol altına almalarında onlara fayda sağlar:[16] içindeki tehditler, günahlarının aslında ne tür bir ceza gerektirdiğini; ve her ne kadar yasada belirtilen bu lanetlerden artık özgür olsalar da, günahın sonucu olarak bu hayatta kendilerini ne gibi güçlükler bekleyebileceklerini onlar gösterir.[17] İçindeki  vaatler de, aynı şekilde, Tanrının itaate ne kadar değer verdiğini ve bunlara uyulması sonucu ne tür bereketler bekleyebileceklerini onlara gösterir:[18] ancak bu, işler antlaşmasında olduğu gibi kazanılmış bir hak olarak verilmez.[19] Dolayısıyla kişinin, yasanın teşvikine uyarak günahtan kaçınıp, iyilik  yaparak diğerlerinden farklı olması ne lütfun, ne de yasanın altında bulunduğunun bir kanıtıdır.[20]

 

VII. Ne de yasanın daha önce belirtilen faydaları, Müjdenin lütfuna aykırıdır, tersine tatlı bir uyum içerisindedir;[21] Mesih’in Ruh’u, yasada açıklanan ve yapılması öngörülen Tanrı isteğini özgürce ve sevinçle yerine getirmesi için kişinin iradesini dizginler ve bunları yapmaya yeterli kılar.[22]

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

[1] Tek. 1:26-27; Tek. 2:17; Rom. 2:14-15; Rom. 5:12, Gal. 3:10,12; Vaiz 7:29; Eyüp 28:28

 

[2] Yak. 1:25; Yak. 2:8,10-12; Rom. 13:8-9; Tes. 5:32; Tes. 10:4; Çık. 34:1

 

[3] Matta 22:37-40

 

[4] (İbraniler 9. Bölüm) İbr. 10:1; Gal. 9:1-3; Col. 2:17

 

[5] 1.Kor. 5:7; 2.Kor. 6:17; Yahuda 23

 

[6] Col. 2:14,16,17; Dan. 9:27; Ef. 2:15-16

 

[7] Çık. 21; Çık. 22:1-29; Tek. 49:10; 1.Pet. 2:13-14; Matta 5:17,38-39; 1.Kor. 9:8-10

 

[8] Rom. 13:8,9; Ef. 6:2; 1.Yuh. 2:3-4,7-8

 

[9] Yak. 2:10,11

 

[10] Matta 5:17-19; Yak. 2:8, Rom. 3:31

 

[11] Rom. 6:14; Gal. 2:16; Gal. 3:13; Gal. 4:4-5; Elç.İşl. 13:39; Rom. 8:1

 

[12] Rom. 7:12,22,25; Mez. 119:4-6; 1.Cor. 7:19; Gal. 5:14,16,18-23

 

[13] Rom. 7:7; Rom. 3:20

 

[14] Yak. 1:23-25; Rom. 7:9,14,24

 

[15] Gal. 3:24; Rom. 7:24; Rom. 8:3-4

 

[16] Yak. 2:11; Mez. 119:101,104,128

 

[17] Ezra 9:13-14; Mez. 84:30-34

 

[18] Lev. 26:1-14 ile birlikte 2.Kor. 6:16; Ef. 6:2-3; Mez. 37:11; Matta 5:5; Mez. 19:11

 

[19] Gal. 2:16; Luka 17:10

 

[20] Rom. 6:12,14; 1.Pet. 3:8-12; Mez. 34:12-16; İbr. 12:28-29

 

[21] Gal. 3:21

 

[22] Hez. 36:27; İbr. 8:10; Yer. 31:33

 

 

 

 

 

İmanlı Özgürlüğü ve Vicdan Özgürlüğü

 

 

I. Mesih’in Müjde altında imanlılar için satın aldığı özgürlük, imanlı kişilerin günahın suçluluğundan, Tanrı’nın mahkum edici gazabından, ahlaksal yasanın lanetinden;[1] şu anki kötü dünyadan, Şeytan’a tutsaklıktan, günahın boyunduruğundan;[2] güçlüklerin kötülüğünden, ölümün dikeninden, mezarın zaferinden ve sonsuz lanetten[3] özgür olmalarını; ve ayrıca Tanrı’ya özgürce yaklaşabilmelerini[4], ve bir köle korkusuyla değil, fakat çocuk sevgisi ve istekli bir bilinçle[5] O’na itaat etmelerini içerir. Tüm bunlar yasa altındaki imanlılar için de geçerliydi.[6] Ancak, Yahudi Kilisesi’nin tabi olduğu törensel yasanın boyunduruğundan özgür kılınmalarında[7] olduğu gibi; ve lütuf tahtına daha büyük bir cesaretle yaklaşabilemelerinde,[8] ve Tanrı Ruh’unun esinini yasa altındaki imanlıların normal olarak sahip olduklarından daha dolu olarak almalarında[9] olduğu gibi yeni antlaşma altında, Hristiyanların özgürlüğü daha da genişlemiştir.

 

II. Yalnızca Tanrı, vicdanın Rabbidir,[10] ve onu Tanrı Sözü’ne her şekilde karşı olan insan öğretilerinden ve buyruklarından; ya da bunun yanında iman ve tapınma ile ilgili konularda özgür kılmıştır.[11] Öyle ki vicdana karşı hareket ederek bu gibi öğretilere inanmak, ya da bu gibi buyruklara itaat etmek gerçek vicdan özgürlüğüne ihanet etmek anlamına gelir:[12] ve soyut bir iman, kati ve kör bir itaat istemek de aynı zamanda vicdan ve düşünce özgürlüğünü yok etmek olur.[13]

 

III. Hristiyan özgürlüğü adı altında her hangi bir günah işleyenler ya da şehvetle yanıp tutuşanlar, böyle yapmakla Hristiyan özgürlüğünü zedelerler. Çünkü özgürlüğün amacı, tüm günlerimiz boyunca O’nun önünde kutsallıkta ve doğrulukta korkusuzca Rab’be hizmet edebilmemiz için düşmanlarımızın ellerinden kurtarılmış olmaktır.[14]

 

IV. Tanrı’nın düzenlediği bu güçler ve Mesih’in satın aldığı özgürlük, Tanrı tarafından yok etmek için değil, fakat karşılıklı olarak birbirimizi koruma ve desteklememizi sağlama amacını taşıdıklarından, Hıristiyan özgürlüğü bahanesiyle, ister devletsel, ister kilisesel olsun herhangi bir yasal güce ya da bu gücün yasal olarak kullanılmasına karşı çıkanlar, Tanrı’nın kurmuş olduğu bu düzene karşı direnmiş olurlar.[15] Doğanın ışığına, ya da (gerek iman, gerek se tapınma ya da konuşma olsun) Hıristiyanlığın bilinen ilkelerine ve tanrısallığın gücüne aykırı olan bu gibi düşünceleri yayanlar ya da bu tür uygulamaları sürdürenler; ya da kendi doğalarında veya onları yayıp, devam ettirmekle Mesih’in, Kilisesinde kurmuş olduğu dışsal huzur ve düzeni yıkıcı olan yanlış düşünce ya da uygulamalarda bulunan kişiler yasal olarak hesap vermeye çağrılabilirler ve bunu kilisenin yaptırımları takip edebilir.[16]

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

[1] Tit. 2:14; 1.Sel. 1:10; Gal. 3:13

 

[2] Gal. 1:4; Kol. 1:13; Elç. İşl. 26:18; Rom. 6:14

 

[3] Rom. 8:28; Mez. 119:71; 1.Kor. 15:54-57; Rom. 8:1

 

[4] Rom. 5:1-2

 

[5] Rom. 8:14-15; 1.Yuh. 4:18

 

[6] Gal. 3:9,14,11; 1.Kor. 5:7

 

[7] Gal. 4:1-3, 6-7; Gal. 5:1; Elç. İşl. 15:10-11

 

[8] İbr. 4:14,16; İbr. 10:19-22

 

[9] Yuh. 7:38-39; 2.Kor. 3:13, 17-18

 

[10] Yak. 4:12; Rom. 14:4

 

[11] Elç. İşl. 4:19; Elç. İşl. 5:29; 1.Kor. 7:23; Mat. 23:8-10; 2.Kor. 1:24; Matta 15:9

 

[12] Kol. 2:20,22-23; Gal. 1:10; Gal. 2:4-5; Gal. 5:1

 

[13] Rom. 10:17; Rom. 14:23; İşa. 8:20; Elç. İşl. 17:11; Yuh. 4:22; Hoş. 5:11; Es. 13:12,16-17; Yer. 8:9

 

[14] Gal. 5:13; 1.Pet. 2:16; 2.Pet. 2:19; Yuh. 8:34; Luka 1:74-75

 

[15] Matta  12:25; 1.Pet. 2:13-14,16; Rom. 13:1-8; İbr. 13:17

 

[16] Rom. 1:32; 1.Kor. 5:1,5,11,13; 2.Yuh. 10-11; 2.Sel. 3:14; 1.Tim. 6:3-5; Tit. 1:10-11,13; Tit. 3:10; Matta 18:15-17; 1.Tim. 1:19-20; Esin. 2:2,14-15,20; Esin. 3:9

 

 

 

 

Dini Tapınış ve Sept Günü

 

 

I. Doğanın ışığı, herşey üzerinde Rab ve kadir olan, iyi olan ve herkese iyilik yapan, ve bu nedenle tüm yürekle, ve tüm canla, ve tüm güçle korkulması, sevilmesi, övülmesi, çağrılması, güvenilmesi ve hizmet edilmesi gereken bir Tanrı olduğunu göstermektedir.[1] Ne var ki; gerçek Tanrı’ya sunulan ibadet biçimi, Tanrı’nın kendisi tarafından belirlenmiş ve kendi açıklanan isteği ile sınırlanmıştır, öyle ki O’na, insanların hayal gücüne ve insansal şekillerle ya da Şeytan’ın ileri sürdüğü gözle görülen nesnelerle ya da Kutsal Yazıda tanımlanmayan başka herhangi bir biçimlerde tapınılamaz.[2]

 

II. Dini tapınış yalnızca Tanrı’ya - Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’a sunulmalıdır; ve yalnızca O’na sunulmalıdır;[3] meleklere, azizlere ya da başka bir yaratığa sunulamaz:[4] ve düşüşten bu yana ne  bir Aracı olmaksızın; ne de Mesih dışında başka herhangi birinin aracılığıyla yapılabilir.[5]

 

III. Şükranla birlikte sunulan dua, dini tapınışın özel bir parçası olup,[6] tüm insanlarca yapılması Tanrı tarafından şart koşulmuştur:[7] ve kadul edilmesi için Oğul’un ismiyle,[8] Ruhunun yardımıyla,[9] O’nun iradesine uygun olarak,[10] anlayış, saygı, alçakgönüllük, içtenlik, iman, sevgi, ve katlanışla;[11] ve eğer sesli bir şekilde yapılıyorsa, kişi tarafından bilinen bir dilde dua edilmelidir.[12]

 

IV. Yasal olan şeyler için;[13] ve şu anda yaşamakta olan ya da bundan sonra yaşayacak olan her tür insan için dua edilebilir:[14] fakat ne ölmüş olanlar,[15] ne de ölüme götüren günahı işledikleri bilinen kişiler için dua edilebilir.[16]

 

V. Farklı vakit ve mevsimlerde, kutsal ve dini bir tavırla yerine getirilmesi gereken[17] dini yeminlerin,[18] dini adakların,[19] ciddi oruçların,[20] ve özel durumlarda sunulan şükranların[21] yanı sıra, Kutsal Yazıların tanrısal bir korkuyla okunması,[22] Söz’ün anlayış, iman ve saygıyla Tanrı’ya itaat ederek vicdanen dinlenmesi [23] ve doğru bir şekilde vaaz edilmesi,[24] lütuf dolu bir yürekten mezmurlar söylenmesi;[25] ve ayrıca Mesih tarafından verilmiş sakramentlerin doğru bir şekilde verilmesi ve layık bir şekilde alınması, olağan dini tapınışın parçalarıdır.[26]

 

VI. Ne dua, ne de dini tapınmanın diğer kısımları artık Müjdenin altındadır, ne de Müjde’ye bağlıdır, ne de tapınışın yapıldığı yer veya yöneltildiği hedef onu daha kabul edilebilir kılar:[27] fakat Tanrı’ya her yerde,[28] ruhta ve gerçekte;[29] gündelik bir şekilde[30] aile içerisinde[31] olduğu gibi, gizlilikte, her bir kişi kendi başına[32] tapınmalıdır; bu nedenle daha güçlü olarak genel toplantılarla da Tanrı’ya tapınılmalıdır, ki Tanrı tarafından Sözü ya da sağlayışı aracılığıyla kişiler bunları yapmaya çağrıldıklarından tüm bunlar dikkatsizce ya da bilinçli olarak ihmal edilmemeli ya da bırakılmamalıdır.[33]

 

VII. Genel olarak, Tanrı’ya tapınış için uygun biz zaman diliminin bir kenara ayrılması doğanın yasası olduğundan, Tanrı da Sözü’nde, olumlu, ahlaki ve kalıcı bir buyrukla tüm çağlardaki tüm insanları buna bağlayarak, özellikle yedi günden birini, Sept günü olması ve Kendisine takdis edilmesi için belirlemiştir:[34] ki bu da dünyanın başlangıcından Mesih’in dirilişine dek haftanın sonuncu günü olmuş; ve Mesih’in dirilişinden beri haftanın birinci günü olmak üzere değiştirilmiştir,[35] ki Kutsal Yazılar’da buna Rab’bin Günü adı verilir,[36] ve dünyanın sonuna dek Hıristiyan Sept’i olarak tutulmalıdır.[37]

 

VIII. Bu nedenle, kişilerin yüreklerini uygun bir şekilde hazırlamasından ve güncel işlerini daha önceden ayarlayıp, düzenlemesinden sonra yalnızca tüm işlerinden, sözlerinden, ve dünyasal iş ve etkinliklerine ilişkin düşüncelerinden gün boyunca kutsal bir dinlenmeye çekilmesiyle değil,[38] fakat tüm bu zamanı toplu ve kişisel Tanrı tapınışında ve yapılması gerekli olan ve diğer merhamet eylemlerini yapmakla geçirmeleriyle bu Sept, Rab’be takdis edilmiş olur.[39]

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

[1] Rom. 1:20; Elç.İşl. 17:24; Mez.119:68; Yer. 10:7; Mez. 31:23; Mez. 18:3; Rom. 10:12; Mez. 62:8; Yeşu 24:14; Markos 12:33

 

[2] Tes. 12:32; Matta 15:9; Elç.İşl. 17:25; Matta 9:9-10; Tes. 15:1-20; Çık. 20:4-6; Kol. 2:23

 

[3] Matta 4:10; Yuh. 5:23; 2.Kor. 13:14

 

[4] Kol. 2:18; Esin. 19:10; Rom. 1:25

 

[5] Yuh. 14:6; 1.Tim. 2:5; Ef. 2:18; Kol. 3:17

 

[6] Fil. 4:6

 

[7] Mez. 65:2

 

[8] Yuh 14:13-14; 1.Pet. 2:5

 

[9] Rom. 8:26

 

[10] 1.Yuh. 5:14

 

[11] Mez. 47:7; Vaiz 5:1-2; İbr. 12:28; Tek. 18:27; Yak. 5:16; Yak. 1:6-7; Markos 11:24; Matta 6:12,14-15; Kol. 4:2; Ef. 6:18

 

[12] 1.Kor. 14:14

 

[13] 1.Yuh. 5:14 (bak. Dipnot 10)

 

[14] 1.Tim. 2:1-2; Yuh. 17:20; Sam. 7:29; Rut 4:12

 

[15] 2.Sam. 12:21-23; Luka 16:25-26; Esin. 14:13

 

[16] 1.Yuh. 5:16

 

[17] İbr. 12:28

 

[18] Tes. 6:13; Neh. 10:29

 

[19] İşa. 19:21; Vaiz 5:4-5

 

[20] Yoel 2:12; Est. 4:16; Matta 9:15; 1.Kor. 7:5

 

[21] Mez. 107; Est. 9:22

 

[22] Elç.İşl. 15:21; Es. 1:3

 

[23] Yak. 1:22; Elç.İşl. 10:33; Matta 13:19; İbr. 4:2; İşa. 66:2

 

[24] 2.Tim. 4:2

 

[25] Kol. 3:16; Ef. 5:19,13; Yak. 5:13

 

[26] Matta 28:19; 1.Kor. 11:23-29; Elç.İşl. 2:42

 

[27] Yuh. 4:21

 

[28] Mal. 1:11; 1.Tim. 2:8

 

[29] Yuh. 4:23-24

 

[30] Matta 6:11

 

[31] Yer. 10:25; Tes. 6:6-7; Eyüp 1:5; 2.Sam. 6:18,20; 1.Pet. 3:7; Elç:İşl. 10:2

 

[32] Matta 6:6; Ef. 6:18

 

[33] İşa. 56:6-7; İbr. 10:25; Sül.Mes. 1:20-21,24; Sül.Mes. 8:34; Elç.İşl. 13:42; Luka 4:16; Elç.İşl. 2:42

 

[34] Çık.  20:8,10-11; İşa. 56:2,4,6-7

 

[35] Tek. 2:2-3; 1.Kor. 16:1; Elç.İşl. 10:7

 

[36] Esin. 1:10

 

[37] Çık. 20:8,10; Matta 5:17-18

 

[38] Çık. 20:8; Çık. 16; 23,25-26,29-30; Çık. 31:15-17; İşa. 63:13; Neh. 13:15-19,21-22

 

[39] İşa. 63:13; Matta 12:1-13

 

 

 

 

 

 

Yasaya Uygun Yeminler

 

 

I. Yasal yemin, dini tapınışın bir parçasıdır;[1] öyle ki kişi uygun bir durumda bunu yapmakla kesin bir şekilde yemin ederek Tanrı’yı bu iddia ya da vaatlere tanıklık edip, yemin ettiği şeylerin doğruluğuna ya da yanlışlığına göre kendisini yargılamaya çağırır.[2]

 

II. Tanrı’nın ismi, insanların üzerine yemin etmeleri gereken tek isimdir; ki bu isim de tüm kutsal korku ve saygıyla kullanılmalıdır.[3] Bu nedenle o görkemli ve korkunç isim üzerine boş yere ya da gelişi güzel yemin etmek; ya da başka her hangi bir şey üzerine yemin etmek günahtır ve bundan nefret edilmelidir.[4] Ancak büyük önem ve ağırlık taşıyan zamanlarda, yemin etmek, hem eski hem de yeni antlaşmada Tanrı Sözü tarafından onaylanmaktadır;[5] bu nedenle bu gibi konularda yasal bir otorite tarafından talep edildiğinde bu yasal yemin edilmelidir.[6]

 

III. Yemin eden kişi, böylesine ciddi bir eylemin ağırlığının farkında olmalıdır, ve bunu yaparken de hakkında yemin ettiği şeylerin doğruluğundan tamamıyla emin olmalıdır:[7] aynı şekilde kişi, yemin ederek kendisini iyi ve adil olan, ve böyle olduğuna inandığı, ve yapabileceği ve yapmaya karar verdiği şeyin dışındaki hiçbir şeye kendini bağlayamaz.[8] [9]

 

IV. Çoğul anlam taşımayan, açık ve düz anlamlı sözcükler kullanılarak, düşüncede şüpheye düşmeden yemin edilmelidir.[10] Günah işlenmesini gerektiren bir şey için yemin edilemez ancak günahsız olan herhangi bir şey için yemin edildiğinde, kişiyi, sonunda kendisinin zarar görmesi pahasına sözünü yerine getirme yükümlülüğüyle bağlayacaktır.[11] Ayrıca sapkınlara ya da tanrısızlara karşı bu yemin edilmiş olsa dahi, bozulamaz.[12]

 

V. Adak, vaatsel yemin ile benzer bir doğaya sahiptir, ve aynı dini itina ile adanmalı, ve  aynı sadakatle yerine getirilmelidir.[13]

 

VI. Herhangi bir yaratığa değil yalnızca Tanrı’ya yemin edilebilir:[14] ve kabul edilebilmesi için  gönüllü olarak, imanla ve sorumluluk vicdanıyla, alınmış olan merhamete duyulan şükran tavrıyla ya da istediğimiz bir şeyi almak amacıyla edilmelidir; böyle yapmakla kişi kendini bazı yükümlülükler altına ya da Tanrı Sözü’ne uyduğu sürece diğer sorumluluklar altına sokar.[15]

 

VII. Hiçbir insan, Tanrı Sözü’nde yasaklanmış olan, ya da Söz’ün içindeki bir buyruğun yerine getirilmesine engel teşkil edecek olan, ya da kişinin kendi gücünü aşan, ve yapmaya yemin ettiği şeyi gerçekleştirmesi için yeterli kılınacağına dair Tanrı tarafından kendisine hiç bir söz verilmemiş olan bir şeyi yapmaya yemin edemez.[16] Bunun ışığında, daimi bekar yaşam, bilinçli fakirlik ve normal itaat antları gibi papalık ve manastır yeminleri, daha yüksek yetkinlik seviyeleri olmaktan çok uzaktırlar, öyle ki, tersine bunlar, hiçbir Hıristiyanın kendisini altına sokmaması gereken batıl ve günahlı kötülüklerdir.[17]

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

[1] Tes. 10:20

 

[2] Çık. 20:7; Lev. 19:12; 2.Kor. 1:23; 2.Tar. 6:22-23

 

[3] Tes. 6:13

 

[4] Çık. 20:7; Yer. 5:7; Matta 5:34,37; Yakup 5:12

 

[5] İbr. 6:16; 2.Kor. 1:23; İşa. 65:16

 

[6] 1.Kr. 8:31; Neh. 13:25; Ez. 10:5

 

[7] Çık. 20:7; Yer. 4:2

 

[8] Tek. 24:2-3,5-6,8-9

 

[9] Bilinçli olarak boş bırakılmıştır.

 

[10] Yer. 4:2; Mez. 24:4

 

[11] 1.Sam. 25:22,32-34, Mez. 15:4

 

[12] Hez. 17:16,18-19; Yeşu 9:18-19; 2.Sam. 21:1

 

[13] İşa. 19:21; Vaiz 5:4-6; Mez. 61:8; Mez. 66:13-14

 

[14] Mez. 76:11; Yer. 44:25-26

 

[15] Tes. 23:21-23; Mez. 50:14; Tek. 28:20-22; 1.Sam. 1:11; Mez. 66:13-14; Mez. 132:2-5

 

[16] Elç.İşl. 23:12,14; Markos 6:26; Say. 30:5,8,12-13

 

[17] Matta 19:11-12; 1.Kor. 7:2,9; Ef. 4:28; 1.Pet. 4:2; 1.Kor. 7:23

 

 

 

 

 

 

 

Hükümetler

 

 

I. Tüm dünyada en yüce Rab ve Kral olan Tanrı, kendi yüceliği ve halkın iyiliği için insanların üzerinde hükümetler yerleştirmiştir: ve bu nedenle de onları, iyilerin korunması ve teşvik edilmesi, kötülerin ise cezalandırılması için kılıcın gücüyle ile silahlandırmıştır.[1] 

 

II. Bir hükümet kademesinde görev yapmaya çağrılırlarsa, Hıristiyanların bunu kabul etmeleri yasaldır:[2] bu görevin yapılması sırasında kutsallığı, adaleti ve esenliği toplum yararı için konulmuş yasalara uygun olarak korumaya özellikle dikkat etmelidir;[3] dolayısıyla bu amaca hizmet etmek üzere, artık yeni antlaşma altında olarak, adil ve gerekli durumlarda yasal olarak savaşa girebilirler.[4] 

 

III. Hükümetler, Söz’ün ve sakramentlerin yönetimlerini;[5] ya da göklerin egemenliğinin anahtarlarını kendi yetkilerine alamazlar;[6] ya da imanla ilgili konulara en küçük şekilde bile  karışamazlar.[7] Bununla birlikte hepimizin ortak Rabbi olan Tanrı’nın Kilisesini, Hıristiyan mezhepler arasında ayrım yapmadan, tüm kilise görevlilerinin her hangi bir şiddet ya da tehlike içinde olmaksızın kutsal görevlerinin her kısmını tamamıyla, özgürce, ve şüphesiz olarak yerine getirmenin verdiği zevkle yaşamasını sağlayacak bir tavırda hükümetler, bakan ve yetiştiren babalar olarak, Rabbimizin topluluğunu korumalı ve gözetmelidir.[8] Ve İsa Mesih, kendi Kilisesi’nde düzenli bir yönetim ve disiplin oluşturduğundan, toplumun yararına konulmuş hiçbir yasa, kendi ikrar ve inançlarına göre farklı mezheplere gönüllü olarak üye olan Hıristiyanlar arasındaki bu yönetim ve disipline karışamaz, bunu kendi yetkisi altında sayma yoluyla bu Hıristiyanlar arasında uygulanmasına izin veremez, ya da mani olamaz.[9] Kendi yetkisi altındaki tüm insanları ve bu kişilerin şanlarını, gerek din gerek dinsizlik nedeniyle hiç kimsenin zarar görmeyeceği, onurunun kırılmayacağı, şiddete, haksızlığa ya da fiziksel yaralanmalara maruz kalmayacağı şekilde korumak: ve tüm dini ve kilisesel toplantıların saldırı ya da kesintiye uğramaksızın yapılmasını sağlamak için gerekli önlemleri almak hükümetin sorumluluğudur.[10] 

 

IV. Hükümetler için dua etmek,[11] yönetimde bulunanlara saygı göstermek,[12] vergilerini ve diğer gerekleri ödemek,[13] kanunlara uymak ve yetkililere boyun eğmek vicdan nedeniyle kişilerin görevidir.[14] Dinsizlik ya da din farklılığı hükümetin adil ve yasal yetkisini geçersiz kılmaz; ne de insanları bu yönetimlere boyun eğme yükümlülüğünden özgür kılar:[15] ayrıca, kilisesel görevliler bunun kapsamı dışında değildirler,[16] ne bu yönetimlerin yetkisi ne de onların hükmü altında olan insanlar üzerinde Papa’nın yetki ve yargı hakkı vardır; tüm bunlardan da öte, sapkın oldukları yargısıyla ya da başka bir fikir üzerine Papa’nın onları yetkilerinden ya da yaşamlarından alı koyma yetkisi yoktur.[17]

 

-------------------------------------------------------------------------------

 

[1] Rom. 13:1-4; 1.Pet. 2:13-14

 

[2] Sül.Mes. 8:15-16; Rom. 13:1-2,4

 

[3] Mez. 2:10-12; 1.Tim. 2:2; Mez. 82:3-4; 2.Sam. 23:3; 1.Pet. 2:13

 

[4] Luka 3:14; Rom. 13:4; Matta 8:9-10

 

[5] 2.Tar. 26:18

 

[6] Matta 18:17; Matta 16:19; 1.Kor. 12:28-29; Ef. 4:11-12; 1.Kor. 4:1-2; Rom. 10:15; İbr. 5:4

 

[7] Yuh. 18:36; Elç.İşl. 5:29; Ef. 4:11-12

 

[8] İşa. 49:23; Rom. 13:1-6

 

[9] Mez. 105:15; Elç.İşl. 18:14-15

 

[10] Rom. 13:4; 1.Tim. 2:2

 

[11] 1.Tim. 2:1-2

 

[12] 1.Pet. 2:17

 

[13] Rom. 13:6-7

 

[14] Rom. 13:5;Tit. 3:1

 

[15] 1.Pet. 2:13-14,16

 

[16] Rom. 13:1; 1.Kral. 2:35; Elç.İşl. 25:9-11; 2.Pet. 2:1,10-11; Yah. 8-11

 

[17] 2.Sel. 2:4; Es. 13:15-17

 

 

 

Evlilik ve Boşanma

 

 

I. Evlilik tek bir erkek ve tek bir kadın arasında olmalıdır: Ne erkeğin ne de kadının kendisine aynı anda birden fazla eş alması yasaldır.[1]

 

II. Evlilik, kadının ve kocanın karşılıklı yardımda bulunmaları,[2] insan ırkının yasal yollardan ve Kilisenin de tanrısal tohumla çoğalması;[3] ve murdarlığın engellenmesi için düzenlenmiştir.[4]

 

III. Kendi yargılarıyla rıza gösterme yetisinde olan her tür insan evlenebilir.[5] Ancak yalnızca Rab’de evlenmek Hıristiyanların sorumluluğudur.[6] Bu nedenle, gerçek reform dinini ikrar eden kişiler, tanrısızlarla, papa yandaşlarıyla, ya da diğer putperestlerle evlenmemelidirler: ne de tanrısal kişiler, hayatlarında açıkça büyük kötülüklerde bulunan, ya da lanetlenmiş sapkın öğretileri benimseyen kişilerle evlilik aracılığıyla aynı boyunduruk altına girmelidir.[7]

 

IV. Evlilik, Söz’ün yasakladığı şekilde akraba bağları içinde gerçekleşmemelidir.[8] Bu tür ensest evlilikler, kadın ve erkeğin karı ve koca olarak yaşamalarını sağlamak üzere hiçbir insan yasası ya da insanların çıkardığı kanunlara ya da her iki tarafın isteğine dayandırılarak gerçekleştirilemez.[9]

 

V. Antlaşan çiftlerin evlilikten hemen önce cinsel ahlaksızlıkta bulunmaları ya da başkalarıyla zina etmeleri durumunda masum olan tarafa antlaşmayı bozması için haklı bir sebep verir.[10] bozabilir. Evlilikten sonra zina işlenmesi durumunda ise masum olan tarafın boşanma yoluna gitmesi[11] ve boşanmadan sonra, sanki boşadığı eşi ölmüş gibi başka bir kişiyle evlenmesi yasaldır.[12]

 

VI. İnsanın bozulmuşluğu, Tanrı’nın evlilik aracılığıyla birleştirdiklerini geçersiz sebeplerden ayırmayı amaçlasa da, zina ya da bunun gibi kasti terk gibi durumlar dışında, Kilise ya da devlet tarafından hiçbir şekilde çözüm bulunamayacağından, evlilik bağının çözülmesi için yeterli sebep oluşturmaz:[13] Bu durumda halk önünde ve düzenli şekilde işlemler yapılmalıdır: ve durumla ilişkili olan taraflar kendi iradelerine ve bilgeliklerine bırakılmamalıdır.[14]

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

[1] Tek. 2:24; Matta 19:5-6; Sül.Mes. 2:17

 

[2] Tek. 2:18

 

[3] Mal. 2:15

 

[4] 1.Kor. 7:2,9

 

[5] İbr. 13:4; 1.Tim.4:3; 1.Kor. 7:36-38

 

[6] 1.Kor. 7:39

 

[7] Tek. 34:14; Çık. 34:16; Tes. 7:3-4; 1.Kral. 11:4; Neh. 13:25-27; Mal. 2:11-12; 2.Kor. 6:14

 

[8] Lev. 18, 1.Kor. 5:1; Amos 2:7

 

[9] Mark. 6:18; Lev. 18:24-28

 

[10] Matta 1:18-20

 

[11] Matta 5:31-32

 

[12] Matta 19:9; Rom. 7:2-3

 

[13] Matta 19:8-9; 1.Kor. 7:15; Matta 19:6

 

[14] Tes. 24:1-4

 

 

 

 

Kilise

 

 

I. Gözle görülmeyen katolik yada evrensel kilise, Baş olan Mesih’in yetkisi altında geçmişte, şu an ve gelecekte toplanan tüm seçilmişlerden oluşur. Kilise her şeyi dolduranın doluluğu; O’nun eşi ve bedenidir.[1] 

 

II. Gözle görülen kilise de, müjdenin yetkisi altındadır. (Bu kilise, önceden yasa altında olanlar gibi tek bir ulusa kısıtlı değildir). Bütün dünyada aynı gerçek dini benimsemiş olanlardan[2] ve onların çocuklarından oluşur.[3] Kilise, Rab İsa Mesih’in egemenliğidir;[4] Tanrı’nın evi ve ailesidir.[5] Kilise dışında bir kurtuluş olanaksızdır.[6] 

 

III. Gözle görülen bu katolik kiliseye Mesih, bu yaşamda dünyanın sonuna kadar kutsalların toplanması ve yetkinleştirilmesi için Tanrı’nın hizmetini, esinini, ve kanunlarını vermiştir: ve Kendi varlığıyla ve Ruhuyla, vaadi uyarınca, bunları yerine getirmeye yeterli kılar.[7] 

 

IV. Bu katolik kilise, bazen daha fazla bazen daha az görünür olmuştur.[8] Bu Kilisenin üyeleri olan bazı Kiliseler, Müjde doktrininin öğretilmesine ve kabul edilmesine, buyruklara uyulmasına ve tapınma toplantılarına göre daha az, ya da daha fazla paktır.[9]  

 

V. Gökyüzünün altındaki en pak kiliselerde bile hem yanlışlığa hem de karışıklığa açıktır;[10] bazıları öylesine bozulmuşlardır ki, artık Mesih’in kilisesi değil Şeytan’ın havraları haline gelmişlerdir.[11] Ancak her şeye rağmen, yeryüzünde Tanrı’ya, O’nun isteğine göre tapınan bir kilise daima varolacaktır.[12] 

 

VI. Kilisenin, Rab İsa Mesih’ten başka bir başı yoktur.[13] Roma’daki Papa da, hiçbir şekilde bu Kilise’nin başı olamaz.[14]

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

[1] Ef. 1:10,22-23; Ef. 5:23,27,32; Kol. 1:18

 

[2] 1.Kor. 1:2; 1.Kor. 12:12-13; Mez. 2:8; Rev. 7:9; Rom. 15:9-12

 

[3] 1.Kor. 7:14; Elç.İşl. 2:39; Hez. 16:20-21; Rom. 11:16; Tek. 3:15; Tek. 17:7

 

[4] Matta 13:47; İşa. 9:7

 

[5] Ef. 2:19: Ef. 3:15

 

[6] Elç.İşl. 2:47

 

[7] 1.Kor. 12:28; Ef. 4:11-13; Matta 28:19-20; İşa. 59:21

 

[8] Rom. 11:3-4; Es. 12:6,14

 

[9] Es. 2; Es. 3; 1.Kor. 5:6-7

 

[10] 1.Kor. 13:12; Es. 2; Es. 3; Matta 13:24-30,47

 

[11] Es. 18:2; Rom. 11:18-22

 

[12] Matta 16:18; Mez. 72:17; Mez. 102:28; Matta 28:19-20

 

[13] Kol. 1:18; Ef. 1:22

 

[14] Matta 23:8-10; 2.Sel. 2:3-4,8-9; Es. 13:6

 

 

 

İmanlıların Beraberliği

 

 

I. Başları olan İsa Mesih’le, O’nun Ruhu aracılığıyla iman yoluyla birleşmiş olan tüm kutsallar, O’nunla birlikte lütufunda, acılarında, ölümünde, dirilişinde ve yüceliğinde paydaşlık içersindedirler:[1] ve birbirlerine de sevgiyle bağlı olduklarından, armağanlarını ve lütuflarını paylaşırlar,[2]  Hem içsel hem de dışsal insanda, birbirlerinin iyiliği için ister özel ister halk arasında olsun, gerekli sorumlulukları yerine getirmekle yükümlüdürler.[3]  

 

II. Kutsallar, inançları gereği, tapınmada ve kendilerinin ruhsal gelişimine katkıda bulunan diğer eylemleri yaparken, ve ayrıca kendilerine has farklı armağan ve gereksinimlerine göre birbirlerini dışsal konularda rahatlatırken kutsal bir paydaşlık ve birlik oluşturmalı ve bunu korumalıdırlar.[4] Öyle ki bu beraberlik, Rab İsa’nın adını anan bütün insanlara ve her yerde sunulmalıdır.[5] 

 

III. Kutsalların Mesih’le olan bu beraberlikleri, onları Tanrısal özyapının ortakları yapmaz ya da bu anlamda Mesih’le eşit kılmaz: ki bunların her biri saygısızlık ve küfür anlamına gelir.[6] Ne de kutsalların birbirleriyle olan bu beraberlikleri, her birinin özel olarak sahip olduğu mal varlığındaki ünvan ya da saygınlığı ortadan kaldırır ya da bozar.[7]

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

[1] 1.Yuh. 1:3; Ef. 3:16-19; Yuh. 1:16; Ef. 2:5-6; Fil. 3:10; Rom. 6:5-6; 2.Tim. 2:12

 

[2] Ef. 4:15-16; 1.Kor. 12:7; 1.Kor. 3:21-23; Kol. 2:19

 

[3] 1.Sel. 5:11,14; Rom. 1:11-12,14; 1.Yuh. 3:16-18; Gal. 6:10

 

[4] İbr. 10:24-25; Elç.İşl. 2:42,46; İşa. 2:3; 1.Kor. 11:20

 

[5] Elç.İşl. 2:44-45; 1.Yuh. 3:17; 2.Kor.8; 2.Kor. 9; Elç.İşl. 11:29-30

 

[6] Kol. 1:18-19; 1.Kor. 8:6; İşa.42:8; 1.Tim. 6:15-16; Mez. 45:7; İbr. 1:8-9

 

[7] Çık. 20:!5; Ef. 4:28; Elç.İşl. 5:4

 

 

 

 

 

Sakramentler

 

 

I. Sakramentler, lütuf antlaşmasının kutsal sembol ve mühürleridir,[1] Mesih’i ve O’nun sağladığı yararları temsil etmek; ve O’na olan ilgimizi onaylamak[2] amacıyla Tanrı’nın kendisi tarafından oluşturmuştur:[3] ayrıca, Kiliseye ait olanlarla, dünyanın geri kalan kısmına ait olanlar arasında gözle görünür bir farklılık yaratmak;[4] ve onları Tanrı Sözü’ne uygun bir şekilde Tanrı’nın Mesih’teki hizmetine köklü bir şekilde dahil etme amacını taşırlar.[5] 

 

II. Her sakramentte, sembol ile simgelenen şey arasında ruhsal bir bağ, ya da sakramental bir birlik bulunmaktadır: öyle ki, birinin adı ve etkisi, diğerine atfedilir.[6] 

 

III. Sakramentlerde ya da sakramentlerin uygun şekilde kullanımı sonunda verilen lütuf, bunların içindeki her hangi bir güç aracılığıyla verilmez; ne de her hangi bir sakramentin etkisi bu sakramenti uygulayan görevlinin kutsallığına ya da uygulamadaki amacına bağlıdır:[7] fakat Ruh’un işleyişine,[8] ve bu sakramentlerin uygulanmasını onaylayan buyruğu ve bu sakramentleri layık bir şekilde alanlara verilen bereket vaadini içeren söze bağlıdır.[9] 

 

IV. Rabbimiz Mesih tarafından Müjde’de verilen yalnızca iki sakrament bulunmaktadır; yani, Vaftiz ve Rab’bin Sofrası: ki bunların hiçbiri Söz’ün yasal olarak atanmış görevlileri dışında hiçkimse tarafından uygulanamaz.[10] 

 

V. Eski Antlaşma’da, ruhsal şeylerin simgelendiği ve açıklandığı sakramentler, yeni antlaşmalardakilerle aynı öze sahiptiler.[11]

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

[1] Rom. 4:11; Tek. 17:7,10

 

[2] 1.Kor. 10:16; 1.Kor. 11:25-26; Gal. 3:27; Gal. 3:17

 

[3] Matta 28:19; 1.Kor. 11:23

 

[4] Rom. 15:8; Çık. 12:48; Tek. 34:14

 

[5] Rom. 6:3-4; 1.Kor. 10:16,21

 

[6] Tek. 17:10; Matta 26:27-28; Tit. 3:5

 

[7] Rom. 2:28-29; 1.Pet. 3:21

 

[8] Matta 3:11; 1.Kor. 12:13

 

[9] Matta 26:27-28; Matta 28:19-20

 

[10] Matta 28:19; 1.Kor. 11:20,23; 1.Kor. 4:1; İbr. 5:4

 

[11] 1.Kor. 10:1-4

 

 

 

 

 

Vaftiz

 

 

I.Vaftiz, İsa Mesih tarafından verilmiş yeni antlaşmaya ait bir sakramenttir,[1] ve vaftiz olan kişinin yalnızca gözle görülen Kiliseye kati katılışını göstermekle kalmaz;[2] fakat aynı zamanda kişi için Mesih’e aşılanışınının,[3] yenilenişinin,[4] günahlarının bağışının,[5] ve İsa Mesih aracılığıyla kendisini Tanrı’ya vererek yeni bir yaşam sürmeye başlamasının,[6] ve lütuf antlaşmasınınişareti ve mührüdür.[7] Bu sakrament, Mesih’in buyruğu uyarınca Kilisesinde dünyanın sonuna dek uygulanmalıdır.[8]  

 

II. Bu sakramentte kullanılacak olan dışsal unsur su olup, vaftiz olacak kişi, Baba, Oğul ve Kutsal Ruh’un adıyla, yasal olarak atanmış bir Müjde görevlisi tarafından vaftiz edilmelidir.[9]  

 

III. Kişinin suya batırılması gerekli değildir; fakat kişinin üzerine su dökme, ya da serpme yoluyla da vaftiz doğru bir şekilde uygulanmış olur.[10] 

 

IV. Yalnızca Mesih’e iman ve itaat eden kişiler[11] değil, fakat anne ve babadan birisinin ya da her ikisinin de imanlı olduğu ailelerin bebekleri de vaftiz edilmelidir.[12] 

 

V. Tanrı’nın buyruğunu küçümsemek ya da göz ardı etmek büyük bir günah olsa[13] da, bir kişinin vaftiz olmaksızın yeniden doğmasının, ya da kurtulmasının mümkün olmaması anlamında lütuf ve kurtuluş vaftize ayrılmaz bir şekilde bağlı değildir:[14] diğer taraftan da vaftiz olan her kişinin yeniden doğmuş olduğunu kesin olarak söylemek mümkün değildir.[15] 

 

VI. Vaftizin etkisi, uygulandığı ana bağlı değildir;[16] ancak buna rağmen doğru bir şekilde yapıldığında, vaadedilen lütuf, Tanrı iradesinin bilgeliği uyarınca ve O’nun belirlediği zamanda kişiye yalnızca sunulmakla kalmaz, fakat Kutsal Ruh tarafından gerçekten sergilenip, bu lütfun sahibi olan kişiye verilir.[17] 

 

VII. Vaftiz sakramenti herhangi bir kimseye tek bir kez uygulanmalıdır.[18]

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

[1] Matta 28:19

 

[2] 1.Kor. 12:13

 

[3] Gal. 3:27; Rom. 6:5

 

[4] Tit. 3:5

 

[5] Mar. 1:4

 

[6] Rom. 6:3-4

 

[7] Rom. 4:11; Kol. 2:11-12

 

[8] Matta 28:19-20

 

[9] Matta 3:11; Yuh. 1:33; Matta28:19-20

 

[10] İbr. 9:10,19-22; Elç.İşl. 4:21; Elç.İşl. 16:33; Mark. 7:4

 

[11] Mark. 16:15-16; Elç.İşl. 8:37-38

 

[12] Tek. 17:7-8; Gal. 3:9,14; Kol. 2:11-12; Elç.İşl. 2:38-39; Rom. 4:11-12; 1.Kor. 7:14; Matta 28:19; Mark. 10:13-16; Luka 18:15

 

[13] Luka 7:30; Çık. 4:24-26

 

[14] Rom. 4:11; Elç.İşl. 10:2,4,22,31,45,47

 

[15] Elç.İşl. 8:13,23

 

[16] Yuh. 3:5,8

 

[17] Gal. 3:27; Tit. 3:5; Ef. 5:25-26; Elç.İşl. 2:38,41

 

[18] Tit. 3:5

 

 

 

Rab’bin Sofrası

 

 

I.  Rabbimiz İsa, ele verildiği gece kendi bedeninden ve kanından oluşan, Rab’bin Sofrası adı verilen, Kendini kurban olarak sunmasının ve ölümünün kalıcı olarak hatırlanması amacıyla dünyanın sonuna dek Kilisesi’nde uygulanması; bunun gerçek imanlılara getirdiği tüm yararların mühürlenmesi, onların ruhsal beslenmesi ve O’nda büyümesi, O’na borçlu oldukları tüm sorumluluklara daha kökten sarılmaları; O’nun mistik bedeninin üyeleri olarak O’nunla ve birbirleriyle olan paydaşlıklarının bağı ve andı olması için bu sakramenti verdi.[1] 

 

II. Bu sakramentte, Mesih ne Babasına sunulur; ne de dirilerin ve ölülerin günahlarının bağışlanması için gerçek bir kurban verilmektedir;[2] fakat bu, Kendisini, Kendisi aracılığıyla, çarmıh üzerinde, tüm zamanlar için geçerli olmak üzere tek bir defa sunuşunun yalnızca anılmasıdır: Bu tören, Mesih’in kendisini herkesin uğruna çarmıhta tek bir kez sunmasının yalnızca anılması ve Mesih’in tüm bu yaptıkları için Tanrı’ya ruhsal sunu olarak verilmesidir.[3] bu nedenle papalığa ait olan Missa (onların deyişiyle) kefareti, Mesih’in tüm seçilmişleri uğruna tek bir kez kurban oluşunu derin bir şekilde zedelemektedir.[4] 

 

III. Rab İsa, bu sakramentte Kendi buyruğunu insanlara duyurması; dua edip, ekmek ve şarap öğelerini kutsaması, ve böylece onları günlük kullanıştan alıp, kutsal kullanış için ayrıması; ekmeği alıp bölmesi, kaseyi alıp (kendileri de dahil olmak üzere) o anda toplulukta bulunmayanlara değil[5] fakat bu sofraya katılanlara her ikisini de vermesi amacıyla hizmetliler atamıştır.[6] 

 

IV. Yalnızca özel Missa ayinleri, ya da bu sakramenti yalnızca bir Rahip ya da başka bir şey aracılığıyla almak;[7] Tanrı halkına vermeyi reddetmek,[8] içindeki unsurlara tapınmak, yücelterek hayranlıkla ortalıkta gezdirmek, sahte dini kullanım için kullanmak gibi davranışların hepsi bu sakramentin doğasına ve Mesih’in buyruğuna tümüyle aykırıdır.[9] 

 

V. Bu sakramentin Mesih tarafından buyrulan amaca uygun olarak kullanılmak üzere ayrılan dışsal unsurları, çarmıha gerilmiş Mesih’le öyle bir ilişki içersindedir ki bazen, gerçekten ancak yalnızca sakramental olarak, temsil ettikleri gerçeklerin adıyla çağrılırlar, ki bunlara Mesih’in bedeni ve kanı denir;[10] bununla birlikte, öz ve doğa olarak, halen daha önce oldukları gibi gerçekten ve yalnızca ekmek ve şarap olarak kalırlar.[11] 

 

VI. Ekmek ve şarabın, rahibin kutsamasıyla ya da başka herhangi bir şekilde Mesih’in bedenine ve kanına dönüştüğü öğretisi (buna madde dönüşümü adı verilmiştir), yalnızca Kutsal Yazıya aykırı değil, mantık ve sağduya bile terstir; ve bu sakramentin doğasını hiçe saymış; çeşitli batıl inançlara ve hatta putperestliğe neden olmuştur.[12] 

 

VII. Bu sakramentteki görsel unsurları dışsal olarak almış layık kişiler,[13] böylece, çarmıha gerilmiş olan Mesih’ten ve O’nun ölümünün tüm yararlarından iman aracılığıyla içsel olarak, gerçekten, ancak dünyasal ya da bedensel olarak değil, ruhsal olarak alır ve beslenirler: Mesih’in bedeni ve kanı, böylece, fiziksel ya da dünyasal olarak ekmek ve şarabın içinde, onlarla beraber ya da onların altında değildir; bunun yanında bu sakramente katılanların dışsal algılarının bu unsurları algılaması gibi, gerçekten ancak ruhsal olarak bu kişilerin imanlarına bu beden ve kan açık şekilde görünmektedir.[14] 

 

VIII. Ne yaptıklarının farkında olmayanlar ve kötü insanlar, bu sakramentteki dışsal unsurları alsalar bile, bunların simgeledikleri şeylere ortak olmamaktadırlar; ancak layık olmayarak bu sofraya geldiklerinden, Rab’bin bedenine karşı suç işlemekten  suçludurlar ve kendi üzerlerine lanet getirirler. Bu nedenle tüm imansız ve tanrısızlar O’nunla paydaşlıktan tat alma konumunda olmadıklarından, Rab’bin sofrasına da layık değildirler; ve Mesih’e karşı büyük bir günah işlemeden, bu durumlarıyla bu kutsal gizlerden alamazlar,[15] ya da katılmalarına izin verilmez.[16]

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

[1] 1.Kor. 11:23-26; 1.Kor. 10:16-17,21; 1.Kor. 12:13

 

[2] İbr. 9:22,25-26,28

 

[3] 1.Kor. 11:24-26; Matta 26:26-27

 

[4] İbr. 7:23-24,27; İbr. 10:11-12,14,18

 

[5] Elç.İşl. 20:7; 1.Kor. 11:20

 

[6] Matta 26:26-28; Mark. 14:22-24; Luka 22:19-20; 1.Kor. 11:23-26

 

[7] 1.Kor. 10:6

 

[8] Mark. 14:23; 1.Kor. 11:25-29

 

[9] Matta 15:9

 

[10] Matta 26:26-28

 

[11] 1.Kor. 11:26-28; Matta 26:29

 

[12] Elç.İşl. 3:21; 1.Kor. 11:24-26; Luka 24:6,39

 

[13] 1.Kor. 11:28

 

[14] 1.Kor. 10:16

 

[15] 1.Kor. 11:27-29; 2.Kor. 6:14,16

 

[16] 1.Kor. 5:6-7,13; 2.Sel. 3:6,14-15

 

 

 

 

 

 

 

Kilise Disiplini

 

 

I. Kilisenin Kralı ve Başı olarak Rab İsa, ülke hükümetinden ayrı olarak, Kilisenin önderlerinin elinde olmak üzere bir yönetim şekli belirlemiştir.[1] 

 

II. Bu önderlere göklerin egemenliğinin anahtarları verilmiştir; dolayısıyla günahları bağışlama, ya da bağışlamama; tövbesizlere hem Söz hem de disiplin aracılığıyla göklerin egemenliğinin kapılarını kapatma; ve tövbeli günahlılara ise Müjdenin hizmetiyle ya da durum gerektirirse disiplin altından çıkarma yoluyla göklerin egemenliğinin kapılarını onlara açma yetkisi verilmiştir.[2] 

 

III. Kilise disiplini, suç işleyen kardeşleri yeniden kazanmak, başkalarının benzer suçları  işlemekten caydırmak, bütün bedeni etkisine alabilecek olan o kötü mayayı temizlemek, Mesih’in onurunu ve Müjde’nin kutsal tanıklığını aklamak, Tanrı’nın antlaşmasının ve mühürlerinin kötü kişiler tarafından kirletilerek zedelemesi durumunda Kilisenin üzerine haklı olarak gelebilecek olan Tanrı’nın öfkesine engel olmak için gereklidir.[3] 

 

IV. Bu amaçlara daha sağlıklı bir şekilde ulaşılabilmesi için kilisenin önderleri bu işlemi öğüt verip, uyararak, daha sonra bir süre için Rab’bin Sofrası’ndan men ederek ve suçun doğasına ve kişinin önceki davranışlarına göre kiliseden çıkarma yoluna gitme şeklinde uygulamalıdır.[4]

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

[1] İşa. 9:6-7; 1.Tim. 5:17; 1.Sel. 5:12; Elç.İşl. 20:17-18; İbr. 13:7,17,24; 1.Kor. 12:28; Matta 28:18-20

 

[2] Matta 16:19; Matta 18:17-18; Yuh. 20:21-23; 2.Kor. 2:6-8

 

[3] 1.Kor. 5; 1.Tim. 1:20; 1.Kor. 11:27-sona kadar; Yahuda 23

 

[4] 1.Sel. 5:12; 2.Sel. 3:6,14-15; 1.Kor. 5:4-5,13; Matta 18:17; Tit. 3:10

 

 

 

 

 

Sinodlar ve Konseyler

 

 

I. Kilisenin daha iyi yönetilmesi ve bina edilmesi için Sinodlar ya da Konseyler adı verilen kurullar oluşturulmalıdır;[1] ve bulundukları konumdan ve Mesih’in onlara yıkmaları için değil bina etmeleri için verdiği yetkiden ötürü bu gibi kurulları belirlemek ve kilisenin iyiliği için gerekli olduğu sıklıkta kendilerinin de bu kurulun içinde olmak üzere toplanmak kiliselerin gözetmenleri ve diğer önderlerinin görevidir.[2] [3]

 

II. İman ve vicdan konusundaki sorunları karara bağlamak; toplu tapınışı daha düzenli hale getirmek ve Rab’bin Kilisesini daha iyi yönetmek için kullar koymak; yanlış yönetim konusundaki şikayetleri dinlemek, ve otoriter olarak karar vermek bu sinod ve konseylerin görevidir: ki eğer verilen karar Tanrı Sözü’ne uygunsa saygı ve itaatle kabul edilmelidir; ancak yalnızca Söze uyduğu için değil fakat aynı zamanda Tanrı’nın kendisi tarafından Sözü’nde verilmiş bir buyruk olmasından kaynaklanan yetkiyle bu karar verildiği için saygı ve itaatle kabul edilmelidir.[4] 

 

III. İster genel, isterse daha özel olsun bütün sinodlar ve konseyler, Elçisel dönemden itibaren  hata yapabilir; ve birçoğu da yapmıştır. Bu nedenle bunlar mutlak iman kuralları ya da uygulamalarına dönüştürülmemeli, fakat bu iki konuda da yardım bağlamında kullanılmalıdır.[5] 

 

IV. Sinodlar ve konseyler kiliseyi ilgilendirenler dışındaki hiçbir konuya el atmamalıdır ya da onun hakkında karar veremez: olağanüstü durumlarda alçakgönüllü yakarış; e hükümetlerce istendiğinde vicdan tatmini için öğüt verme yolu dışında toplum yararını ilgilendiren sivil konulara karışmamalıdır.[6]

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

[1] Elç.İşl. 15:2,4,6

 

[2] Elç.İşl. 15

 

[3] Elç.İşl. 15:22-23,25

 

[4] Elç.İşl. 15:15,19,24,27-31; Elç.İşl. 16:4; Matta 18:17-20

 

[5] Ef. 2:20; Elç.İşl. 17:11; 2.Kor. 2:5; 2.Kor. 1:24

 

[6] Luka 12:13-14; Yuh. 18:36

 

 

 

 

İnsanların Ölümden Sonraki Durumu, Ölülerin Dirilişi

 

 

I. İnsanların bedenleri, ölümden sonra toprağa döner, bozularak çürür:[1] ancak canları, ki ne ölür ne de uyur, ölümsüz bir öze sahip olarak hemen kendilerini yaratan Tanrı’ya geri döner:[2] doğru kişilerin canları, kutsallıkta mükemmel kılınmış olarak, en yüce göklere kabul edilir, öyle ki burada ışık ve görkem içersinde Tanrı’nın yüzünü görerek bedenlerinin kurtuluşunun tamamlanmasını beklerler.[3] Kötülerin canları ise cehenneme atılır, ki orada işkence ve sonsuz karanlık içersinde kalarak büyük yargı gününü bekler.[4] Kutsal Yazı, bedenlerinden ayrılan canlara ilişkin bu iki yerden başka bir yer tanımamaktadır.

 

II. Son gün, diri olanlar ölmeyecek, fakat değiştirilecektir:[5] bütün ölüler kendi (ancak bu sefer farklı niteliklere sahip olan) bedenleriyle diriltilecek ve kendi canlarıyla sonsuzluk boyunca ayrılmamak üzere birleştirilecektir.[6]

 

III. Aklanmamış olanların bedenleri, Mesih’in gücüyle utanç görmek üzere: aklanmışların bedenleri ise, Ruh’uyla, yücelik görmek üzere diriltilecektir, ve O’nun görkemli bedenine uygun olacak bir yapıya dönüştürülecektir.[7]

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

[1] Tek. 3:19; Elç.İşl. 13:36

 

[2] Luka 23:43; Vaiz 12:7

 

[3] İbr. 12:23; 2.Kor. 5:1,6,8; Filip. 1:23; Elç.İşl. 3:21; Ef. 4:10

 

[4] Luka 16:23-24; Elç.İşl. 1:25; Yah. 6-7; 1.Pet. 3:19

 

[5] 1.Sel. 4:17; 1.Kor. 15:51-52

 

[6] Ey. 19:26-27; 1.Kor. 15:42-44

 

[7] Elç.İşl. 24:15; Yuh. 5:28-29; 1.Kor. 15:43; Filip. 3:21

 

 

 

 

 

Son Yargı

 

 

I. Tanrı, tüm güç ve yargının Baba tarafından kendisine verildiği[1] İsa Mesih aracılığıyla dünyayı doğrulukla yargılayacağı bir gün belirlemiştir.[2] O günde yalnızca günah işlemiş olan melekler[3] değil, fakat tüm zamanlar boyunca dünya yüzünde yaşamış olan her insan, düşüncelerinin, sözlerinin ve işlerinin hesabını vermek ve bedendeyken yaptıkları iyi ya da kötü işlerinin uygun karşılığı almak üzere Mesih’in yargı kürsüsü önünde duracaktır.[4] 

 

II. Tanrı’nın bu günü belirlemekteki amacı, seçilmişlerin sonsuz kurtuluşunda O’nun merhametinin görkeminin; ve reddedilmiş olanların lanetlenmesinde de Adaletinin segilenmesidir. O andan sonra, doğru kişiler sonsuz yaşama girer, ve Rab’bin varlığında olmaktan gelen sevinç ve tazeliği tüm doluluğuyla alırlar: ancak Tanrı’yı tanımayan ve İsa Mesih’in Müjdesine itaat etmeyen kötüler, sonsuz işkencelere atılarak, Rab’bin huzurundan ve gücünün yüceliğinden mahrum kalarak sonsuza dek mahvolacaktır.[5] 

 

III. Mesih, bütün insanların günah işlemekten caydırılması ve tanrısal olanların daha büyük bir teselli bulması için bir yargı günü olacağına şüphe duymadan inanmamızı istemektedir:[6] bu nedenle Tanrı, tüm dünyasal güveni üzerlerinden atıp, Rab’bin ne zaman geleceğini bilmediklerinden her an ayık ve uyanık durmaları, ve tüm zamanlar boyunca “Gel Rab İsa, tez gel! Amin!” demeye hazır olmaları için o günün zamanını insanlardan saklı tutmaktadır.[7]

 

--------------------------------------------------------------------------------

 

[1] Yuh. 5:22,27

 

[2] Elç.İşl. 17:31

 

[3] 1.kor. 6:3; Yah. 6; 2.Pet. 2:4

 

[4] 2.Kor. 5:10; Vaiz 12:14; Rom. 2:16; Rom. 14:0,12; Matta 12:36-37

 

[5] Matta 25:31-sona kadar; Rom. 2:5-6; Rom. 9:22-23; Matta 25:21; Elç.İşl. 3:19; 2.Sel. 1:7-10

 

[6] 2.Pet. 3:11,14; 2.Kor. 5:10-11; 2.Sel. 1:5-7; Luka 27:7,28; Rom. 8:23-25

 

[7] Matta 24:36,42-44; Mark. 13:35-37; Luka 12:35-36; Es. 22:20