VAAZLAR

 

YAKUP VAAZLARI

 

IV./ 1:19-27

19Sevgili kardeşlerim, şunu aklınızda tutun: herkes dinlemekte çabuk, konuşmakta yavaş, öfkelenmekte de yavaş olsun. 20Çünkü insanın öfkesi, Tanrı'nın istediği doğruluğu sağlamaz. 21Bunun için her türlü pisliği ve her tarafa yayılmış olan kötülüğü üstünüzden sıyırıp atarak, içinize ekilmiş ve canlarınızı kurtaracak güçte olan sözü alçakgönüllülükle kabul edin.

22Tanrı sözünü yalnız duymakla kalarak kendinizi aldatmayın, bu sözün uygulayıcıları da olun. 23Bir kimse sözün dinleyicisi olup da uygulayıcısı olmazsa, aynada kendi doğal yüzüne bakan adama benzer. 24Adam kendini görür, sonra gider ve nasıl bir kişi olduğunu hemen unutur. 25Oysa mükemmel yasaya, özgürlük yasasına yakından bakan ve ona bağlı kalan, unutkan dinleyici değil de etkin uygulayıcı olan adam, yaptıklarıyla mutlu olacaktır. 26Kendini dindar sanıp da dilini dizginlemeyen kişi kendini aldatır. Böylesinin dindarlığı boştur. 27Baba Tanrı'nın gözünde temiz ve kusursuz olan dindarlık kişinin, öksüzlerle dulları sıkıntılı durumlarında ziyaret etmesi ve kendini dünyanın lekelemesinden korumasıdır.

 

“Sevgili kardeşlerim, şunu bilmelisiniz: Her insan işitmekte ivedi, öte yandan konuşmakta[1] ve kızgınlıkta ağır davransın. Çünkü insanın kızgınlığı Tanrı doğruluğunu oluşturmaz. Bu nedenle, her tür iğrençliği ve giderek artan kötülüğü üzerinizden atın.[2] İçinizde etkili[3] bulunan ve canlarınızı kurtarmak için yeterli güçte olan tanrısal sözü yumuşak huylulukla kabul edin. Tanrısal sözün uygulayıcıları olun; kendi kendini aldatan kupkuru dinleyicileri olmayın. Çünkü bir kimse tanrısal sözün uygulayıcısı değil de sadece dinleyicisi ise, aynada doğal yüzüne bakan adam gibidir. Kendi yüzüne baktıktan sonra gider, sonra da görünüşünün nasıl olduğunu unutuverir. Oysa özgürlüğün yetkin yasasına[4] yaklaşıp onda sürekli kalan kişi, dinlediğini unutuveren birisi değil, tam tersine, gerekli işi uygulayandır. Bu insan kendi işinde mutluluk bulur.[5] İnancım var diye düşünüp de, diline[6] gem vuracak yerde kendi yüreğini aldatan kişinin inancı boştur. Göksel Tanrı'nın ve Baba'nın önünde pak ve lekesiz inanç şudur: Yetimleri, dulları acılarında görmeye gitmek; öte yandan kendisini dünyasal bozukluktan saklamak.”

 

[i]Yakup denenmeleri başarı ile aşabilmemiz için dikkatimizi kişisel disipline çekmektedir. Her bir denenmede gerçek kötü olanın ayartması kendi yüzümüzden başımıza gelmektedir.

 

Bu noktada Yakup bizi her zaman konuşmaya değil özellikle dinlemeye yönlendirir. Bununla birlikte öfkemizi nasıl kontrol edebileceğimizi öğretmektedir (1:19).

 

Yakup’un burada öfkeden bahsetmesinin nedeni, çoğunlukla öfkenin insan gururunun dışa vurumu ve inanan kişilerin Tanrı sözünü işitmeleri konusunda büyük engel teşkil etmiş olmasıdır. Öfke genelde kişisel incinmeyle karışık bir duygudur. Öfkelenen kişi “ihtar ediliyorum bunu hak etmedim” şeklinde konuşmakta yada öyle düşündüğü için öfkelenmektedir. Eğer öfkemiz kişisel gururumuz ve korkularımız tarafından kontrol edilmeye başlarsa kendimizi saklamak ve başkalarını incitmek için bir yol olmuş olur.

 

Yakup, kendi gururumuzdan kaynaklı bir öfkenin yanlışlığına işaret eder. Çünkü genellikle insanoğlunun öfkesinin arkasında ahlaki zayıflıkları vardır (1:21). Özür dilemekteki güçsüzlüğümüz, hatalarımızı kabul etmek istemeyişimiz, kendimizi başkalarından daha saygın, daha bilgili, daha mükemmel görmemiz insanlarla olan ilişkimizde gerçeklerle yüzleşmek zorunda kaldığımızda öfkeye sebep olmaktadır.

 

Öfke bu anlamda yürek yaraları yada incinme dediğimiz derin duyguların açığa çıkmasıdır. Yakup’un üzerinde durduğu öfke kişisel zayıflıklarımızın bir sonucu olan öfkedir. Çünkü başıboş bırakılan öfke inkar edilen öfke kadar zarar vericidir. Bu nedenle Yakup öfkemizi yokmuş gibi göstermeye çalışmak yerine bir HRİSTİYAN olarak öfkemizin arkasındaki incinmeyi oluşturan kişisel zayıflığımızla yüz yüze gelmemizin gerekliliğini bize hatırlatmaktadır.

 

Bu yüzden dinlemenin öneminin altını çizmektedir. Tanrı’nın sözü öfkemizin ardındaki incinmeyi iyileştirecektir ve bizler bu yüzden Tanrı’nın sözünü dinlemek zorundayız. Yakup’un günlerinde Kutsal Kitap bu gün olduğu gibi yazılı bir biçimde yaygın olarak dağıtılmıyordu. İmanda büyümek için kişilerin dinlemesi gerekiyordu. Birbirlerini de dinlemek için oldukça etkin bir dinleme alışkanlığını geliştirmeye ihtiyaçları vardı. Kişilerin yaşamlarını yeniden şekillendirmek için Tanrı’nın müjdesini bilen kişilerden dinlemeye ihtiyaçları vardı. Yakup’un kaygısı HRİSTİYANLARIN Tanrı’nın yönlendirişine itaat etmeleri ve Kutsal Kitaba uygun bir yaşam için dinlemeleri ve O’nda sevinç bulmalarıdır.

 

Eğer insanlar bizlerin konuşmasında Tanrı’nın sözlerini dinliyorlarsa konuşurken dikkatli olmamız gerekmektedir. İmanın gelişiminin ve itaatin sonucu olarak bereket ve sevincin Tanrı’nın sözleri benzeri sözlerle konuşmamıza bağlı olduğunu anladığımız zaman konuşmalarımıza çok dikkat edeceğiz.

 

Tanrı’nın amacını geliştirmek için, biz HRİSTİYANlar Tanrı’ya yaraşır bir biçimde konuşmak ve dinlemekten de öte davranmalıyız. Aynı zamanda Tanrı’nın söylediklerini yerine getirmeliyiz. Eğer yalnızca dinlemenin yeterli olduğunu düşünürsek kendi kendimizi kandırmış oluruz (1:22). Bu aldatıcılığımızın çirkin doğasını vurgulamak için Yakup bu durumu aynaya bakıp kendi görünüşümüzü unutmamız örneği ile karşılaştırır (1:23-24). Aynada düzeltilmesi gerekeni gören kişi yapılması gerekeni yapmadan yürüyüp gitmesi büyük bir yanlışlıktır.

 

Kutsal Kitap içinde açıklanan Tanrı’yı, Tanrı’nın lütfunu bildikçe kendimizi bilmeye başlayacağız. Aynı zamanda yalnız zayıflıklarımızı, günahlarımızı değil Mesih İsa’daki zaferlerimizi ve büyümemizi de görmeye başlayacağız. Burada Tanrı’nın sözünü işitmekle birlikte gelen bir bereketine[7] (1:25) dikkat çekilir.

 

HRİSTİYANlar ne söylediklerini kontrol etmelidirler. Birisi kendini dindar sayıyor ama ağzına geleni söylüyorsa bu kişi yalan üzerinde yaşıyor demektir (1:26). Kişi Mesih İsa’da görüldüğü gibi Tanrı istemi doğrultusunda konuşmuyorsa bu kişinin dindarlığı değersizdir.

 

Yakup’un burada konuşmak yerine basit eylemi bizlere önerir. Yanlış olanları söylemek, başkalarının hatalarını görmek kolaydır. Yakup bu kişilere bir şeylerin ucundan tutup çalışmasını önerir. Toplumdaki düşkünlere yardım etmemizi öğütler[8]. Bu aynı zamanda İsa Mesih’in isteği dışındaki davranış ve hareketlerden bir kaçınma yoludur (1:27). Yakup bir çok durumda konuşmanın değil de “davranışın çok daha yüksek ses getirdiğini” hatırlamamızı ister. Tanrı’nın bereketi olan olgunluk bize esenlik ve cesaret vermektedir. Tanrı’nın sevgi karakterinden kaynaklı olan yaşamımız başkalarını esenliğe, cesarete ve Rab’be güvenmeye çağıracaktır.

 

Yakup’un zor zamanlar için önerdiği disiplin her çağda her Hristiyanları Tanrı’nın sözünü dinlemeye, Tanrı’nın çocuğu gibi konuşmaya ve Lütuf Tanrı’yı için yaşayanlar olarak davranmaya çağırmaktadır.

 

Değerlendirme Soruları:

1-) Bu bölümün öfke konusundaki yaklaşımını Mesih’in hayatına bakarak değerlendiriniz.

2-) Dinlemekte çabuk olmak, konuşmakta yavaş olmak, öfkelenmekte yavaş olmak konularını gerçek dindarlığın tanımı ile nasıl ilişkilendirirsiniz?

 



[1] Süleymanın Meselleri 10.19

[2] Efesliler 4.22

[3] Efesliler 1.13

[4] Yakup 2.12

[5] Yuhanna 13.17

[6] Mezmur 34.13, I.Petrus 3.10

[7] Mükemmelliğini, olgunluğunu ve sevincini

[8] Dullar ve yetimler gibi.



[i] Kaynakça: İncili’in Yakup Bölümü, William C. De Vries, kitabından alınmıştır.