VAAZLAR

 

YAKUP VAAZLARI

 

VIII./ 3:1-12

Kardeşlerim, biz öğreticilerin daha titiz bir yargılamadan geçeceğimizi biliyorsunuz; bu nedenle çoğunuz öğretici olmayın. 2Çünkü hepimiz çok hata yaparız. Eğer bir kimse sözleriyle hiç hata yapmazsa, bütün bedenini de dizginleyebilen yetkin bir kişidir. 3Bize boyun eğmeleri için atların ağızlarına gem vurursak, onların bütün bedenlerini de yönlendirebiliriz. 4Bakın, gemiler de o kadar büyük olduğu ve güçlü rüzgârlar tarafından sürüklendiği halde, dümencinin gönlü nereye isterse, küçücük bir dümenle o yöne çevrilirler. 5Bunun gibi, dil de bedenin küçük bir üyesidir, ama büyük işlerle övünür.

Bakın, küçücük bir kıvılcım ne kadar büyük bir ormanı tutuşturabilir! 6Dil de bir ateş, bedenimizin üyeleri arasında bir kötülük dünyasıdır. Bütün varlığımızı kirletir. Cehennemden alevlenmiş olarak yaşamımızın gidişini alevlendirir. 7Her tür yabani hayvan, kuş, sürüngen ve deniz yaratığı insan soyu tarafından evcilleştirilmiş ve evcilleştirilmektedir. 8Ama dili hiçbir insan evcilleştiremez. Dil, öldürücü zehirle dolu, dinmeyen bir kötülüktür. 9Dilimizle Rab'bi, Baba'yı överiz. Yine dilimizle Tanrı'nın benzeyişinde yaratılmış olan insanlara söveriz. 10Övgü ve sövgü aynı ağızdan çıkar. Kardeşlerim, bu böyle olmamalı. 11Bir pınar aynı gözden tatlı ve acı su akıtır mı? 12Kardeşlerim, incir ağacı zeytin, ya da asma incir verebilir mi? Aynı şekilde, tuzlu su kaynağı tatlı su veremez.

 

“Kardeşlerim, daha büyük bir yargıya uğrayacağımızı bilerek, çoklarınız öğreticiymiş gibi davranmayın. Hepimiz de suç üstüne suç işliyoruz.[1] Ağzının sözüyle suça düşmeyen kişi[2] tüm bedenine gem vurabilendir. Yetkin kişi odur.[3] İsteğimize göre davransınlar diye atların ağızlarına gem vururuz. Böylece onların tüm bedenini yönlendiririz.[4] Bir de gemileri göz önüne getirin. O denli büyük olmalarına ve sert rüzgârların etkisiyle sürüklenmelerine karşın, dümencinin gönlü nereyi isterse küçücük bir dümenle oraya yöneltilirler. Dil de tıpkı böyledir. Bedenin küçücük bir parçası olmasına karşın çok büyük işlerle övünür.[5] Bakın! Küçücük bir kıvılcım koca bir ormanı tutuşturmaya yetmez mi? Dil de bir ateştir.[6] Tüm bedeni lekeleyen ve cehennemden aldığı kıvılcımlarla doğanın çemberini alevlere boğan kötülük evrenidir.[7] Beden parçalarımız arasında dildir böyle davranan. Tüm yabanıl hayvanlar, kuşlar, sürüngenler ve denizdeki yaratıklar denetim altına alınabilir. Nitekim insanlarca denetim altına alınabilmişlerdir. Ama dili denetleyebilecek insan yoktur. Öldürücü zehirle[8] dolu, uslanmak bilmez kötülük kaynağıdır dil. Rab'bi ve Baba'yı dille kutsadığımız gibi, yine aynı dille 'Tanrı benzerliğinde[9]' yaratılmış insanı lanetleriz. Kutsama ve lanetleme aynı ağızdan çıkar. Kardeşlerim, bu böyle olmamalı. Bir pınarın aynı gözünden hem tatlı, hem de acı su akar mı? Kardeşlerim, incir ağacı zeytin, ya da üzüm asması incir[10] verebilir mi? Tıpkı bunun gibi, tuzlu pınar da tatlı su veremez.

 

[i]Yakup, biz HRİSTİYANların karşılaştıkları zorluklar sırasında, başkalarına derin ve yaşayan bir iman güveni içinde nasıl cevap verecekleri konusunda dikkatimizi çeker.

 

Yakup, özellikle HRİSTİYANın öğretmeye çağrıldığı görüşü altında konuşması gerektiğini hatırlatır (3:1). Bu nedenle burada başkalarına öğreten kişileri, Tanrı önünde sorumlu oldukları konusunda uyarır. Başka bir değişle öğretişin ulu orta herkes tarafından verilmesi görüşünü kabul etmez. Çünkü doğru olmayanı öğrenmek, doğru olanı öğrenmekten daha uzun süre alır.

 

Yakup hiçbirimizin mükemmel olmadığını ve hepimizin hatalı olduğunu söyler (3:2). Önemli olan şudur, eğer bizler herhangi bir kişiye İncil’den bir öğretiş vereceksek bunu alçakgönüllülükle ve dikkatli bir biçimde yapmamız gerekir. Her HRİSTİYAN kendi hatalarını başkalarına aktarmaktan geri durmalıdır. Öğreten kişi, öğrenen kişinin doğru olarak anladığı her şeyden sorumludur. Birçok öğretiş genelde ibadethanenin dışında gerçekleşmektedir. Biz konuştuğumuz zaman, doğru olduğuna inandığımız görüşlerimizi ortaya koyarız ve bize güvenen kişilerde bizim sözlerimizle yönlendirilmiş olurlar. İşte, bu nedenle Yakup öğretmenlerin daha sıkı bir “yargıdan” geçeceklerini söylemektedir (3:1).

 

Atın ağzındaki gem yalnızca atın ağzını kontrol altında tutmaya yaramaz, aynı zamanda bütün bedeni kontrol eder. Bu gem sayesinde atı bir yerden bir yere yönlendirebiliriz. Bu örnekte görüldüğü gibi eğer konuşmanızı gözden geçirir ve değiştirirseniz, siz de yaşamlarınıza yeni bir yön vermiş, yeni bir düşünme ve davranış yoluna sahip olmuş olursunuz.

 

Bir HRİSTİYAN dilini Mesih’in sevgisinin kontrolü altına getirse, aslında yaşamını bu koruyan sevginin altına getirmiş olur. Ağzımızın sözleri küçüktür ama atın gemi yada geminin dümeni gibi aynı zamanda büyük bir güce sahiptir. Dil, düşüncesiz ve kendini düşünen bir yaşam yönünden alçakgönüllü ve düşünce sahibi bir yaşam yönüne döndürülebilir. Kelimeler ne kadar küçük ve önemsiz görünse de, konuştuğu kişilerin yaşamlarını yönlendirecek şekilde çok aşırı bir güce sahiptirler.

 

Kendi görüşlerimizi tek doğru olarak başkalarına yansıttığımızda, öfke, nefret ve acılıkla konuştuğumuzda yaşamımızda güvenin, sevginin ve Mesih’e benzerliğin gelişmesine mani olmuş oluruz.

 

Konuşmamızın tam olarak kontrol altına alınmış olması bir uyum ve disiplin işidir (3: 7-8). Dili ehlileştirmek zaman alan bir durumdur ve yaşamımızda karşılaştığımız denenmelerle gelişecektir. Denenme zamanlarında sözlerimiz yüreğimizi açığa vuracaktır. Denenme zamanında sözlerimizi Mesih benzeri kılarsak, yüreğimiz Mesih İsa’ya daha çok güvenecek ve daha çok Mesih İsa için çarpacaktır. Bu nedenle biz, hiçbir zaman sözlerimizin ne önemi var diyemeyiz. Sözlerimiz hem bizi, hem de başkalarını daha da kötüye hatta ölüme yönlendirebilir.[11]

 

Bazen Mesih’e iman etmiş kişilerin sözleri ile imanlarının tezatlığı göze çarpar (3:9). Bir gün bir Hristiyan diğer Hristiyanlarla bir araya gelir, ilahiler söyler, Tanrı’ya övgüler yükseltir. Diğer gün ise, düşüncesiz sözler söyleyerek, dedikodularla, eleştirilerle Tanrı’nın benzeyişinde yaratılmış diğer insan kardeşine “lanetler” yağdırır. Tanrı’nın adaletini (gerçek için olan tutkusunu), Tanrı’nın sevgisini (merhamet için olan tutkusunu) bilen bir kişi için adaletsiz ve sevgisizce konuşmak ne kadar uygunsuz bir davranıştır.

 

Tatlı suya tuzlu su eklediğinizde ne olur (3:11) ? Tabi ki sonuç tuzlu su olacaktır. Elbette ki yaşamı hareketlendiren doğruluk sözleriyle birlikte kötü sözleri de söylerseniz; yaşam kötü ve yok edici olana doğru dönecek ve hareket etmeye başlayacaktır.

 

Armut veren ağaca ne denir? Elma ağacı mı? (3:12)

Mesih İsa, kendisini HRİSTİYAN olarak gören kişilerden, kendi içlerinde yaşayan Rablerinin doğruluğu ve sevgisini gösteren bir biçimde konuşmalarını beklemektedir.

Çünkü konuşmalarımız doğrudan, yüreğimizin durumunu yansıtır.

 

Değerlendirme Soruları:

1-) 3:3-5 ayetlerine bakarak Hristiyan kişinin dilini nasıl kullanması gerektiği özetleyiniz.

2-) “Tanrı’nın benzeyişinde” olmayı dili doğru kullanmak ile ilişkilendiriniz

 



[1] I.Krallar 8.46, Yakup 2.10

[2] I.Petrus 3.10

[3] Matta 12.37

[4] Mezmur 32.9

[5] Mezmur 12.3-4

[6] Süleymanın Meselleri 16.27

[7] Matta 15.11, 18-19

[8] Mezmur 140.3

[9] Tekvin 1.26-27, I.Korintliler 11.7

[10] Matta 7.16

[11] Yakup 3:8



[i] Kaynakça: İncili’in Yakup Bölümü, William C. De Vries, kitabından alınmıştır.